9. Bölüm

9. Bölüm

Lucy
kupalaralayiksin

 

 

Metehan 2 ay sonra geri dönmüştü sahalara ve kendi açısından her şey çok güzel gidiyordu. Ama son zamanlarda durduk yere kavgalar çıkarmaya başlamıştı. Şu anda onlardan birinin içindeydik.

 

 

“Bunu neden bu kadar büyütüyorsun anlamıyorum, Mete!” diye bağırdım. Elleriyle saçlarını karıştırıp derin bir nefes aldı. Sinirliydi. Üzerindeki antrenman tişörtü terden yapışmış, nefesi düzensizdi. Gözlerindeki öfke ise canımı yakıyordu. “Büyütüyorum, öyle mi? Nehir, sen ne zamandır bana karşı bu kadar umursamaz oldun? Her şey senin dediğin gibi mi olacak? Senin düzenin, senin kararların, senin hayatın!” diye bağırdı. Her bir kelimesi kalbime birer ok gibi saplanıyordu. Onu böyle görmek hem üzüyor hem de beni öfkeden deliye döndürüyordu. “Umursamaz mı? Ben mi umursamazım? İki aydır kendi hayatımı umursamadan sahalara dönmen için sabah akşam yanındaydım, seninle ağladım, seninle güldüm. Ama şimdi, işler yoluna girince, beni görmezden gelip bu şekilde mi konuşuyorsun?” Sesim titriyordu, ama ne kadar sinirlendiğimi gizleyemiyordum. O ise bakışlarını yere sabitlemişti, sanki söylediklerim duvar gibi ona çarpıyor ve yere düşüyordu. “Mesele bu değil!” dedi sonunda. “Neye ulaşmaya çalışıyorsun Mete? Açık ol!” dedim. Ellerimi iki yana açmış, cevabını bekliyordum. Metehan, gözlerini hâlâ benden kaçırarak derin bir nefes aldı ve ellerini beline koydu. Ses tonunu biraz alçaltmıştı ama içinde hâlâ biriken öfkeyi hissediyordum. “Sorun şu, Nehir… bazen her şeyin sadece senin etrafında döndüğünü düşünüyorsun. İlişkimizde benim hislerim, benim isteklerim hiç önemli değilmiş gibi. Hep sen haklısın, hep senin doğruların!” dedi. Bu sözler beni çileden çıkarmıştı. “Metehan, sen ciddi olamazsın. İki aydır kendimi, işimi, hatta arkadaşlarımı ihmal ettim! Senin yanında olmaktan asla şikayet etmedim, ama şimdi, sırf bir tartışma yaşıyoruz diye bunları nasıl görmezden gelebilirsin? Bu adil değil!” O ise başını sertçe salladı. “Adillikten mi bahsediyorsun? Nehir, ben burada boğuluyorum! Sahalara döndüm ama bu sefer üzerimde daha büyük bir baskı var. Takımda yerimi koruyabilmek, sana layık olabilmek için çırpınıyorum. Ve sen bunu göremiyorsun. Göremediğin gibi bir de her şeyi kontrol altında tutmaya çalışıyorsun!”

 

 

 

Bir adım ona doğru yaklaştım, parmağımı hafifçe ona doğru uzatarak konuşmaya başladım. “Ben mi kontrol etmeye çalışıyorum? Mete, sana hiç böyle bir his verdiysem özür dilerim ama tek amacım sana destek olmaktı. Bu kadar stresin altındayken yanında olmaya çalıştım. Ama bu, beni suçlamanı haklı çıkarmaz!” Metehan, ellerini iki yana açarak sesini yükseltti. “Destek olmak mı? Nehir, bazen fazla üstüme geldiğini fark etmiyor musun? Sürekli ne yapmam gerektiğini söylüyorsun. Bu iyi niyetle bile olsa, bazen boğuluyorum. Sana söyleyemediğim ne çok şey var, biliyor musun?” Bu sözler hem canımı yakmış hem de beni daha da sinirlendirmişti. “O zaman söyle, Mete! Söyle ki bilelim! İçinde tutup sonra patlamak yerine konuşmayı denesen belki bu kadar kötü olmazdı. Ama hayır, sen her şeyin altında ezilmeyi seçiyorsun ve sonra bu yükü bana yüklüyorsun!” Metehan bir an için sessiz kaldı. Çenesini sıktı, derin bir nefes aldı ve gözlerini tekrar bana dikti. Bu sefer sesi daha sakindi ama hâlâ öfkesini kontrol etmeye çalışıyordu. “Nehir, her şeyin yolunda gittiğini düşündüğün anda bile içimde fırtınalar kopuyor. Sahada ne kadar iyi görünürsem görüneyim, kendimi yetersiz hissediyorum. Ama bunu sana anlatmaya çalıştığımda, sanki hep benim suçum gibi görüyorsun. Bazen sadece biraz alan istiyorum.” Bu sözler beni kırmış Ama içimdeki öfke hâlâ dinmemişti. “Alan mı istiyorsun? Peki, Metehan. Madem her şey bu kadar kötü ve madem benim varlığım seni boğuyor, o zaman istediğin kadar alan yaratabilirim. Beni görmezden gelip sorunlarını yalnız çözmeye çalışırken yalnız kalmanın nasıl bir his olduğunu gör!” dedim ve arkamı döndüm. Tam kapıya yöneliyordum ki Metehan bir anda sesini yükseltti. “Bu konuşmayı böyle bırakıp gidemezsin! Bu her zaman senin çözümün, diimi? Kavga ettiğimizde kaçıp gitmek. Sorunları yüzleşerek değil, kaçarak çözmek istiyorsun!” Bu sözler beni durdurdu. Dönüp ona baktım. Gözlerim dolmuştu ama ağlamamak için kendimi zorluyordum. “Hayır, Metehan. Kaçan ben değilim. Kaçan sensin. Hislerini ifade etmeyerek, her şeyin sorumluluğunu bana yükleyerek, sonra da beni suçlayarak kaçıyorsun. Ve biliyor musun? Artık yoruldum. Kendimi tüketmekten yoruldum.”

 

 

Metehan, söylediklerimi duyduktan sonra yüzüne sert bir ifade yerleşti. Adeta bir duvar örmüştü. Gözlerindeki öfke tekrar alevlenmişti, ama bu kez farklı bir şekilde. Daha soğuk, daha mesafeli. Ellerini iki yana açtı ve alaycı bir şekilde güldü. “Yoruldun, öyle mi? Peki, Nehir. Sen yorulduysan, ben ne yapayım? Herkes benden bir şey bekliyor! Takım, hocalar, taraftarlar... ve şimdi sen de. Ama biliyor musun, hiçbir zaman ‘Metehan ne istiyor?’ diye soran yok. Beni anlamaya çalışmıyorsun bile.” O an kalbimde bir şeyler kırıldı. Gözlerime yaşlar dolmuştu ama bu kez ağlamak istemiyordum. Onun karşısında güçsüz görünmek istemiyordum. Derin bir nefes aldım ve sakin bir sesle konuştum. “Bu kadar bencilce bir düşünceyle buraya nasıl geldik bilmiyorum. Ama bir şeyi açıklığa kavuşturalım, Metehan. Eğer birbirimizi anlamak bu kadar zorsa, belki de gerçekten yanlış bir yerdeyiz.” Bu sözler Metehan’ı adeta çivilemiş gibi durdurdu. Bir anlığına söyleyecek bir şey bulamadı. Yüzündeki ifade, hem şaşkınlık hem de inkar karışımıydı. “Yanlış bir yerde mi?” diye tekrarladı, sesi çatlamıştı. “Sen bunu söylüyor musun gerçekten?”

 

 

“Evet, söylüyorum,” dedim, bu kez sesim daha kararlıydı. “Sana destek olmaya çalıştığım her an, sadece hata yaptığımı hissettirdin. Eğer sana verdiğim sevgi bu kadar yükse, belki de senin istediğin kişi ben değilimdir. Ve bunu kabul etmek benim için zor olsa da, bazen sevgi yeterli olmuyor.” Metehan, söylediklerimle sarsılmış gibiydi ama geri adım atmaya niyeti yoktu. “O kadar kolay mı senin için?” dedi, sesi hiddetle yükselmişti. “Bir tartışmada bitti diyebiliyorsun, öyle mi? Bu kadar çabuk vazgeçebiliyorsun!” Acı bir gülümsemeyle “Vazgeçmek mi?” dedim. “Metehan, ben bu ilişkiyi yürütmek için kendimden vazgeçtim. Ama şimdi anlıyorum ki, sevdiğim adam bana sadece yetersizliklerimi yüzüme vuruyor. Bu sevgi değil. " Kapıya doğru bir adım daha attım. Elim kapı koluna giderken duraksadım. Bir an dönüp ona son bir kez bakmayı düşündüm ama yapamadım. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Arkasından bir şey söylemesini bekledim, ama hiçbir şey duymadım. Sadece içimde bir şeylerin koptuğunu hissediyordum.

 

__________________________________________

 

 

 

Eve döndüğümde Naz, yüzümdeki ifadeyi görür görmez yanıma geldi. “Yavrum , ne oldu?” diye sordu, sesi endişeliydi. “Bitti,” dedim kısa bir şekilde. Sesim sakin görünse de içimde fırtınalar kopuyordu. Naz’ın bakışları daha da derinleşti Naz, sözlerimi sindirmeye çalışıyormuş gibi birkaç saniye sessiz kaldı. Gözlerindeki endişe yerini hüzne bırakmıştı. Yanıma oturdu, ellerimi avuçlarının içine aldı ve bana dikkatle baktı. “Ne demek bitti? Neler oldu, anlat bana,” dedi. Naz’ın sesindeki yumuşaklık, bir an için bastırmaya çalıştığım gözyaşlarımı serbest bıraktı. Kendimi tutamadan ağlamaya başladım. O ise bir an bile tereddüt etmeden beni kollarına aldı. “Mete… kavga ettik,” dedim hıçkırıklarımın arasından. “Son zamanlarda hep tartışıyoruz. Ama bu kez farklıydı. Çok şey söyledik, çok ağır şeyler… Ve artık düzeltebileceğimize inanmıyorum.”Naz, başını hafifçe yana eğerek yüzüme baktı. “Belki de sadece biraz zaman ihtiyacınız vardır. İkiniz de çok stresli bir dönemden geçiyorsunuz. Belki sakinleşip konuşmayı deneyebilirsiniz?” dedi. Başımı iki yana salladım. “Hayır, Naz. O kadar derin yaralar açıldı ki. Bu sefer ki sadece bir tartışma değildi. Metehan kendini yalnız hissettiğini, boğulduğunu söyledi. Beni suçladı, benim onu anlamadığımı söyledi. Ama ben her şeyimi ona verdim, her şeyimi… Yine de yetmedi. Ve artık hiçbir şey yapasım yok. Kendimi tükettim.” Naz’ın gözleri de dolmuştu. “Ama Nehir, bu kadar emek verdin. Onu seviyorsun, değil mi?” Ellerimi yüzüme kapatarak derin bir nefes aldım. “Seviyorum,” dedim sessizce. “Ama bazen sevmek yetmiyor. Sevgiyle tek başına bir ilişkiyi ayakta tutamıyorsun. İki taraf da çaba göstermeli. Oysa bugün anladım ki, Metehan benden çoktan vazgeçmiş. Ve bu gerçeği kabullenmek beni mahvediyor.” Naz, bir süre sessiz kaldı. Sonra nazikçe omzuma dokundu. “Peki şimdi ne yapmak istiyorsun? Burada kalıp kendini yıpratmaya devam mı edeceksin? Yoksa kendine bir şans mı vereceksin? Belki de önce kendi içindeki bu yükten kurtulman gerekiyordur.” Naz’ın söyledikleri bir tokat gibi çarpmıştı. Kendi içimdeki fırtınayı durdurmadan hiçbir şeyin düzelmeyeceğini biliyordum. Ama o anda ne yapacağımı bilemiyordum. “Bilmiyorum, Naz. Gerçekten bilmiyorum…”

 

__________________________________________________________

 

 

Sabah olduğunda, zihnim hâlâ karmaşıktı ama en azından ne yapmam gerektiğine dair bir fikir oluşmuştu. Kendime bir süre alan tanımam gerekiyordu. Metehan’ın sözlerini tekrar tekrar düşünmek yerine, kendi ihtiyaçlarımı önceliklendirecektim. Naz, o gün işine gitmek yerine benimle kalmayı teklif etti ama kabul etmedim. “Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var,” dedim ona. “Merak etme, iyiyim.” Naz gözlerime baktı ve başını salladı. “Tamam, ama ne zaman konuşmak istersen, buradayım.”

 

 

Naz’ın çıkmasının ardından telefonuma baktım. Metehan’dan hiçbir mesaj ya da arama yoktu. İçimde bir burukluk hissettim ama bunu bekliyordum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Şimdi sıranın bana geldiğini biliyordum. Kendimi toparlamak için bir adım atmalıydım. Kafaı dağıtmak için instagramda gezinirken önüme düşen haber, dikkatimi anında çekmişti: “Metehan Baltacı, kulüpteki gerilim hakkında konuştu.” Başlığa tıklamak istemiyordum. Ama parmaklarım beni dinlemiyordu. Haber açıldığında, Metehan’ın basına yaptığı açıklamalar karşıma çıktı. Röportajdan bir kesit paylaşılmıştı: “İki ay boyunca sahalara dönebilmek için büyük bir mücadele verdim. Hem fiziksel hem de duygusal olarak zor bir süreçti. Ama en çok, beni destekleyenlerin güvenini boşa çıkarmamak istedim. Özellikle özel hayatımda bazı zorluklar yaşıyorum ve bu da üzerimde bir baskı yaratıyor…” İçimde garip bir sızı hissettim. Beni kastettiğini biliyordum. Ama bunun basına yansıması beni daha çok incitmişti. Telefonumu masaya bırakıp derin bir nefes aldım. Düşünceler zihnimi doldururken, bir şeyleri netleştirmek istiyordum. Metehan’la yaşadıklarımız hem beni hem de onu derinden etkilemişti. Ama ben artık kendimi bu şekilde feda edemezdim. Naz’ın eve dönmesinin ardından kendimi toparlamaya çalışıyordum. Gün boyunca Metehan’dan hiçbir haber almamıştım. Bir yandan buna öfkeleniyor, bir yandan da içten içe onun da kendini toparlamak için zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyordum. Ama buna rağmen, içimdeki kırgınlık, susturamadığım bir fırtına gibi beni yiyip bitiriyordu.

 

 

O gece, Naz televizyon karşısında oturmuş bir şeyler izlerken, elimde bir fincan çayla yanına oturdum. “Bugün işler nasıl geçti?” diye sordu, sesindeki yumuşaklık bana hala yanımda olduğunu hissettirdi. “Fena değil,” dedim. Yalan söylemek istemiyordum ama ne hissettiğimi tam olarak ifade etmek de zordu. Naz bir süre sessiz kaldı, sonra gözlerini bana dikti. “Nehir, biliyorum şu an her şey sana çok karışık geliyor. Ama Metehan’la gerçekten konuşmayı düşünmüyor musun? Belki biraz sakinleştikten sonra bu kadar keskin kararlar almamış olursunuz.” Çayımı masaya koyup derin bir nefes aldım. “Belki de,” dedim. “Ama Naz, artık onunla konuşurken kendimi hep suçlu hissetmekten yoruldum. Ona kendimi anlatmak için çabalıyorum, ama o duvarlarını indirmeye yanaşmıyor. Daha ne kadar mücadele edebilirim, bilmiyorum.” Naz kaşlarını hafifçe çatarak başını salladı. “Belki de her şey sadece zamanla çözülür, kim bilir? Ama sen kendini bu kadar hırpalamamalısın. Belki bir süre Metehan’dan uzak durup gerçekten ne hissettiğine odaklanmalısın.” Onu onaylayıp ve biraz daha oturup odama geçtim.

__________________________________________

 

Tüm gece Naz’ın sözleri beni düşündürdü. Metehan’ı hala seviyordum. Ama bu sevgi, bize zarar vermeye başlamıştı. Sabah yatakta kendi kendime otururken telefonuma bir bildirim düştü. Klüpten bir mesaj gelmişti: “Nehir Hanım, saat 14.00’te acil bir toplantımız var. Katılımınız önemli.” Giyinip hazırlanırken aklım Metehan’daydı. Naz sabah erkenden gitmşti. Botlarımı giyindim ve hızla üstüme ceketimi de giyip evden ayrıldım. Yolda bir kafede durup kendime kahve ve kruvasan alıp stadyuma sürmeye başladım

 

_____________________________________________

 

 

Toplantı odasına girdiğimde herkesin yüzünde gergin ifadeler vardı.

Masanın etrafında kulüp yöneticileri, avukat ekibinden birkaç kişi ve teknik kadrodan temsilciler vardı. Çantamı sandalyenin yanına koyup yerime oturdum. Yöneticilerden biri, toplantının sebebini açıkladı: "Metehan Baltacı'nın basına yaptığı açıklamaların yankıları ve kulüp üzerindeki etkileri." Kalbim sıkıştı. O an Metehan’ın ne kadar yalnız olduğunu ve üzerindeki baskının boyutlarını bir kez daha fark ettim. Sözler bir tokat gibi yüzüme çarptı. Metehan’ın zorlandığını biliyordum ama bunu takımda nasıl yönettiğini hiç düşünmemiştim. Derin bir nefes alıp dinlemeye devam ettim.

Toplantı boyunca profesyonel kalmaya çalıştım. Metehan’ın açıklamalarıyla ilgili yapılan yorumlar ve alınması gereken aksiyonlar konuşulurken, onun adına üzülüyordum. Sessizce notlar alırken içimden, “Belki de onunla bu kadar sert olmamalıydım,” diye geçirdim. Ama bu düşünce, hemen ardından gelen bir öfkeyle yer değiştirdi: “O da bana adil davranmadı.” Toplantı bittikten sonra herkes odadan çıkmaya başladı. Ben çantamı toplarken, kulüpteki meslaktaşlarımdan biri bana doğru yaklaştı. “Nehir, Metehan’ın durumu gerçekten hassas. Sizin aranızdakileri biliyorum. Hem duygusal olarak hem de profesyonel anlamda onun yanında olmalıyız. Bu süreçte onun en çok güvendiği kişi sensin. Umarım konuşup sorunlarınızı çözebilirsiniz,” dedi. Gözlerim dolmasın diye kendimi tuttum. “Haklısın ,” diyerek kısa bir cevap verdim ve hızla odadan çıktım. Hızla otoparka geçip arabaya bindim. Yalnız kalınca Metehan’a mesaj atıp atmamak arasında kaldım. Telefonumu elimde döndürürken, içimdeki gurur ve özlem savaşıyordu. Kariyerini bu kadar etkiliycek bişey olmasını istemiyordum. Sonunda derin bir nefes alarak mesaj kutusunu açtım:

 

 

“Metehan, konuşmamız gerekiyor. Müsait olduğunda haber ver.” Mesajı gönderdiğim anda telefonumu kapattım. Onun cevabını beklemek, her zamankinden daha zor geliyordu.

 

 

 

Bölüm : 05.12.2024 18:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...