
"Sevmek, bazen ölümü göze almaktır; çünkü gerçek sevda, insanı ya sonsuz bir huzura ya da derin bir acıya taşır."...

Melis & Gianluca Moretti
Sabahın ilk ışıklarıyla Melis, ağır bir baş ağrısıyla uyandı. Gözlerini araladığı an, bir gün öncesinin tüm acıları zihninde canlandı. Gecenin karanlığında verdiği mücadele yerini yeni bir korkuya bırakmıştı. Luca’nın o soğuk bakışları ve acımasız tavırları yine karşısında olacaktı.
Kalkıp yüzünü yıkadı. Aynada kendisine baktığında tanıyamadı. Solgun bir yüz, çökük gözler… O eski Melis’ten eser kalmamıştı. Karnındaki açlığı görmezden gelerek mutfağa geçti, kahvaltı masasını hazırlamak için. Luca’nın zevkine uygun her şeyi kusursuz bir şekilde yerleştirdi.
Bir süre sonra Luca, ağır adımlarla salona indi. Üzerinde şık bir takım elbise vardı. Sert bakışları, sabahın erken saatinde bile ürperticiydi. Melis’in hazırladığı masaya göz attı, tek bir kusur bile bulamadığı halde kaşlarını çattı.
“Eksik var,” dedi, soğuk bir sesle.
Melis, titreyerek ona baktı. “Ne eksik, Luca? Söylersen hemen düzelteyim.”
Luca sandalyesine oturdu, arkasına yaslanarak alaycı bir şekilde güldü. “Senin yüzündeki şu teslimiyet eksik. Ama sanırım onu birazdan yerine koyacağım.”
Melis’in kalbi hızla atmaya başladı. Luca’nın bu sözlerinin ardından gelecek olanları tahmin edebiliyordu.
Kapı çaldı.
Misafirler gelmişti. Luca, şirketin birkaç önemli ortağını davet etmişti. Her biri görgülü ve otoriter insanlardı, ama Melis için bu, yeni bir cezanın habercisiydi.
Luca misafirlerini karşılarken, Melis sessizce kenarda durdu. Kimse ona bakmıyor, kimse varlığını önemsemiyordu. Misafirler masaya oturduğunda, Luca bakışlarını Melis’e çevirdi.
“Melis,” dedi, sesindeki sertlik dikkat çekiciydi. “Ayakkabılarımı temizlemem gerekiyor. Hemen buraya gel.”
Misafirler arasında kısa bir sessizlik oldu. Herkes şaşkınlıkla birbirine bakarken Melis, utançla başını eğdi.
“Luca… Lütfen,” diye fısıldadı.
“Benimle pazarlık yapabileceğini mi sanıyorsun?” Luca’nın sesi yükseldi. “Sana ne dediğimi duydun. Buraya gel ve ayakkabılarımı temizle.”
Misafirlerden biri araya girmek istedi. “Luca, sanırım biraz fazla ileri gidiyorsunuz. Bu… gerekli mi?”
Luca, adamın yüzüne bakarak gülümsedi, ama bu
Luca, misafirin sözlerine aldırmadan soğuk bir gülümsemeyle sandalyesine yaslandı. "Gerekli mi?" dedi, alaycı bir tonla. "Bu evde kuralları ben koyarım. Kendi karımla nasıl konuşacağım ya da ne yapacağım konusunda kimse bana akıl veremez."
Misafir, Luca'nın keskin bakışları karşısında sustu, gözlerini kaçırarak önündeki kahve fincanına odaklandı. O sırada Melis, elleri titreyerek yerinden kalktı. Luca'nın gözlerindeki tehditkâr bakışı görmezden gelemezdi.
"Çabuk ol, Melis," dedi Luca, sabırsız bir şekilde. "Beni daha fazla bekletme."
Melis, gözyaşlarını içinde boğarak masanın yanına geldi. Dizlerinin üzerine çöktü, Luca'nın ayağının ucundaki ayakkabıya baktı. Elleri ter içinde kalmıştı, ama başka bir seçeneği yoktu. Yavaşça ayakkabının üzerindeki tozu silmeye başladı.
Misafirlerden biri, Melis'in bu hâline dayanamayarak kıpırdandı.
"Luca, questo... questo è davvero inutile. Comportarti così con la signora..."
(Luca, bu… bu gerçekten gereksiz. Hanımefendiye böyle davranmak…)
Luca, adamın sözünü keserek sert bir kahkaha attı.
"Vedete, vero? In questa casa tutto ha un prezzo. Se Melis avesse rispettato le mie regole, non avrebbe dovuto vivere tutto questo."
(Görüyorsunuz, değil mi? Bu evde her şeyin bir bedeli var. Eğer Melis, kurallarıma saygı duysaydı, bunları yaşamak zorunda kalmazdı.)
Melis, kafasını kaldırmadan çalışmaya devam etti. Ellerindeki bez, ayakkabının üzerindeki tozu temizlerken gözyaşları sessizce yanaklarından süzülüyordu. Kendini daha önce hiç bu kadar aşağılanmış hissetmemişti.
Misafirlerden biri mırıldandı, "Bu gerçekten rahatsız edici bir durum."
Luca, adamın üzerine eğildi. "Rahatsız mı oldunuz? Size bu evdeki düzeni göstermek istemiştim. Anlaşılan anlamakta zorlanıyorsunuz. Melis, diğer ayakkabımı da sil!"
Melis, zorlukla nefes alarak Luca'nın diğer ayağına geçti. Ellerindeki bezin gücü tükenmiş gibiydi, ama Luca'nın tehditkâr bakışları altında boyun eğmekten başka şansı yoktu.
Misafirlerden biri, daha fazla dayanamayarak sandalyesinden kalktı. "Luca, se questa è una divertente esibizione per te, non lo è per me. Questo è troppo. Vado via."
(Luca, eğer bu sizin için eğlenceli bir gösteri ise, benim için değil. Bu kadarı fazla. Ben gidiyorum.)
Luca, adamın arkasından soğuk bir şekilde güldü. "Se vuoi andare, nessuno ti sta trattenendo. Ma ricordati, chi è nella mia casa, vive secondo le mie regole."
(Gitmek istiyorsanız, kimse sizi tutmuyor. Ama unutmayın, benim evimde olanlar, benim kurallarımla olur.)
Diğer misafirler sessizce birbirine bakarak ne yapacaklarını bilemez hâlde kaldılar. Melis, dizlerinin üzerinde, gözleri yaşlı bir şekilde ayakkabıyı temizlemeye devam ederken, kendini bir hiç gibi hissediyordu.
Luca, masadaki içkisini yudumlarken Melis’e eğildi. "Bu, sadece bir başlangıç, Melis. Bana ihanet ettiğin her günün cezasını tek tek ödeyeceksin. Sakın unutma, senin yerin benim ayaklarımın dibinde."
Melis, gözyaşlarını tutamasa da başını kaldırıp bakmadı. Kendi içinde haykırmak, Luca’nın bu zalimliği karşısında bir şeyler söylemek istiyordu. Ama sesi, boğazına düğümlenmişti. Oğlunu düşünerek kendini susturdu. Ne kadar aşağılansa da oğluna ulaşabilmek için dayanmak zorundaydı.
Luca, Melis’in bu sessiz direnişini fark etti, ama umursamadı. Onun gözünde Melis, itaat etmekten başka bir seçenek olmayan biriydi. Ve bu oyunda, Luca’nın kuralları geçerliydi.
Misafirler gittikten sonra odada derin bir sessizlik hâkim oldu. Luca, oturduğu yerden ağır adımlarla masanın etrafında dolaşıyor, gözlerini Melis’ten ayırmıyordu. Melis, yere eğilmiş, hâlâ ayakkabı temizlemek için kullandığı bezleri topluyordu. Kalbi hızla çarpıyordu. Luca'nın ne yapacağını kestiremiyordu.
"Melis," dedi Luca, soğuk ve tehditkâr bir tonla. "Bugün misafirlerimin önünde yaptıkların yüzünden çok büyük bir hata yaptığını farkındasındır, değil mi?"
Melis, gözlerini yerden kaldırmadan başını salladı. "Luca, ben... elimden geleni yaptım. Lütfen, bana biraz anlayış göster."
Luca'nın kahkahası odayı doldurdu. "Anlayış mı? Sana anlayış gösterdiğimde bunu hak edecek bir şey yaptığını düşünmüyorum. Utanç kaynağısın, Melis. Hem benim için hem de kendin için."
Melis, dizlerinin üzerine çökerek yalvaran bir sesle konuşmaya başladı. "Luca, ne yapmamı istersen yaparım. Ama lütfen bana böyle davranma."
Bu sözler Luca’yı daha da öfkelendirdi. Aniden masaya vurdu ve üzerindeki tabaklar, bardaklar yere saçıldı. Melis, irkilerek geri çekildi.
"Bana ne yapacağımı söylemeye kalkma!" diye bağırdı Luca. "Seni affetmem için her şeyini ortaya koyacaksın. Şimdi kalk ve burayı temizle!"
Melis, yere düşen cam kırıklarını toplamak için ellerini uzattı. Ama Luca bir adım ileri giderek omzundan tuttu ve onu sertçe iterek cam sehpanın üzerine düşürdü. Sehpa devrilirken, Melis’in kolları ve bacakları cam kırıklarıyla doldu. Acı dolu bir çığlık attı.
Luca, birkaç saniye boyunca hareketsiz bir şekilde ona baktı. Gözlerinde en ufak bir merhamet belirtisi yoktu. Sonra eğilip soğuk bir sesle konuştu. "Ayağa kalk. Bu hâlinle yerde sürünmene bile tahammül edemiyorum."
Melis, acıyla inleyerek doğrulmaya çalıştı. Ellerinden kan damlıyordu. "Luca... lütfen... bana izin ver. Yaralarımı temizleyeyim. Sana yalvarıyorum..."
Luca, yüzünde alaycı bir ifadeyle sandalyesine geri oturdu. "Yalvarıyorsun, öyle mi? İşte bu hâlin hoşuma gidiyor. Ama henüz bitmedi. Camları temizle. Bu da senin cezanın bir parçası."
Melis, gözyaşlarını silmeye bile cesaret edemeden yere eğildi ve cam kırıklarını toplamaya başladı. Ellerindeki kesikler derinleşiyor, acısı katlanıyordu. Luca ise koltuğunda oturmuş, onu izliyordu.
"Bunu hak ettin," dedi Luca, sert bir tonla. "Bugün misafirlerimin önünde beni küçük düşürdün. Bunu telafi etmeden hiçbir şey bitmeyecek."
Melis, sessizce kırıkları toplamaya devam etti. Gözyaşları kanla karışıyordu. "Luca... lütfen, artık yeter. Çok acıyor..."
Luca, ayağa kalkarak yanına geldi ve eğilip yüzüne yaklaştı. "Bu sadece başlangıç, Melis. Seni itaat etmeye zorlayacağım. Ve bu evde, benim koyduğum kuralların dışına çıkamayacağını öğreneceksin."
Melis, dizlerinin üzerinde, kanayan elleriyle yerdeki camları toplamaya devam etti. İçindeki tüm umut kırıntıları yavaş yavaş tükeniyordu. Ancak Luca'nın acımasızlığı ve sertliği, onu daha fazla ezmekten geri durmuyordu.
.
.
.
.
Leon Luca'nın sağ kolu daha detaylı bilgi alabilmek için Melis'in üvey annesinin kapısını çalar.
"Sizden bir şey öğrenmek istiyorum. Luca için Melis hakkında daha fazla bilgi edinmem gerek."
Üvey anne "Bunlar benim işim değil. Ne yapmak istediğinizi anlamıyorum, ama size yardımcı olamam."
Leon "Bunu zorlamıyorum, ama bu kadar önemli bir konuya yardımcı olursanız... Belki size bir şeyler sunabilirim. Paranızı iki katına çıkarabilirim, sadece konuşun."
Üvey anne"Parayla her şey değişiyor, değil mi? Ama... ne söyleyebilirim ki? Melis'in kim olduğunu öğrenmek istiyorsanız, önce bazı şeyleri duymanız gerek. Melis'in o gece... o gece Luca'yı elde edebilmek için hamile kaldığını söyledi."
"Ne? Hamile mi kaldı? Bu, onun bir planı mıydı?"
Üvey anne "Evet, planıydı. Melis, Luca'yı elde etmek için her yolu denemek istiyordu. Bu, onun hamlesiydi, belki de en büyük adımıydı. Bunu bilerek yaptı. Kaç kez ona yapma etme dedim ama dinlemedi"
"Bunu bana şimdi mi söylüyorsunuz? Yani bu, gerçekten bir oyun muydu?"
"O gece... her şeyin farkındaydım. Melis’in ne yapmaya çalıştığını... Ama bunu öğrenmek kolay değil, her şeyi doğru anlamak gerek."
"Bu bilgiyi almak zor oldu, ama buna değdi. Teşekkür ederim." der ve aynı soğuklukla çıkıp gider evden.
.
.
.
.
Leon'un artık Türkiye macerası bitmiştir. Bu son ögrendiği bilgilerden sonra. Artık İtalya'ya dönmüş ve Luca'nın yanında almıştı soluğu.
Leon derin bir nefes alarak, Luca'ya yaklaşır "Luca, sana söylemem gereken bir şey var. Bu, sana karşı hep sakladığım bir şeydi ama artık dayanamıyorum."
Luca ,Melis Şüpheyle bakar "Ne oldu, Leon? Bir şey mi var?"
"Bunu sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama... o kadından bilgi aldım. Üvey annesinden... Melis hakkında bazı şeyler söyledi."
Luca,(Bir an donakalır) "Ne söyledi? Hangi şeyler?"
"Melis’in o gece... seni elde edebilmek için hamile kaldığını söyledi. Yani, her şey bir planın parçasıydı. Bu sadece duygusal bir oyun değil, hesaplanmış bir stratejiydi."
Luca, Şok olur, sesi titrer "Ne? Yani, bu gerçekten... bir manipülasyon muydu? Her şey mi sahteydi? O zaman ortada bir t*vüz yok"
"Evet, Melis’in amacı seni kazanmak, seni kendine bağlamak için her şeyi yaptı. Kadın, bu durumu net bir şekilde anlattı. Melis, senin duygularını o kadar çok manipüle etti ki, bu hamilelik... sadece bir araçtı."
Luca,kendini toparlamaya çalışarak, öfkeyle "Bunu bilmemi mi istedin? Şimdi her şey daha da karmaşıklaştı. Yani o gece her şeyin zorla olduğunu düşündüm ama meğerse... her şey bir yalandan ibaretmiş."
"Evet, Melis’in ne kadar ileri gittiğini görmek zor. Ama senin için önemli olan, şimdi ne yapman gerektiği. Gerçekleri bilmek, her zaman daha güçlü olmanı sağlar."
Derin bir nefes alır, içindeki öfkeyi bastırmaya çalışarak "Her şeyin planlandığı gibi gitmesini istemiyorum. Beni bu şekilde kullanmasına izin vermeyeceğim"
Devam edecek...
Yıldızı yakmayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ❤🥰
NEYSE İYİ OKUMALAR İKİ BÖLÜM DAHA ATICAM İNŞALLAH YORUMLARI ÇOGALTALIM YA 🥰🥰
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 20.88k Okunma |
888 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |