


Melis’in taburcu olduğu gün, evin atmosferi tamamen değişmişti. Günlerdir süren kargaşa ve gerilim yerini ağır bir sessizliğe bırakmıştı. Villa’nın her köşesi sessizdi, ama herkesin içinde bir fırtına kopuyordu. Luca, Melis’i eve getirirken yanındaki sessizliği bozmak için hiçbir şey söyleyemedi. Melis, soğuk bir ifadeyle camdan dışarı bakıyor, ne Luca’ya ne de başka birine tek kelime ediyordu.
Villa’nın kapısından içeri girdiklerinde hizmetçiler, Emily, Cansu ve diğerleri Melis’i bekliyordu. Ancak bu kez, yüzlerinde alışıldık kibir ve ukalalık yoktu. Aksine, hepsinin yüzü mahvolmuş, korku ve utançla karışmış bir ifadeye bürünmüştü. Gözleri kızarmış, saçları darmadağın ve yüzleri yorgunluktan çökmüştü. Yanlarında korumalar bekliyor, Luca’nın emriyle kimse kıpırdamıyordu.
Melis, ağır adımlarla içeriye girdiğinde Emily ve diğerleri onun ayaklarına kapanmak için adeta yarıştı. Gözyaşları içinde, titreyen seslerle af dilemeye başladılar.
Emily dili döndüğü kadar kırık Türkçesi ile "Melis Hanım... Ne olur bizi affedin! Ben… Ben şeytanın oyununa geldim, ama gerçekten pişmanım. Yaptıklarımın hesabını vermeye hazırım, ama lütfen bana bir şans verin!"
Emily'in sesi çatallaşırken, Melis gözlerini yere eğdi. Ona bakmadı bile. Arkasında duran Luca, soğuk bir ifadeyle olanları izliyor, hiçbir şekilde müdahale etmiyordu.
Cansu devam etti "Melis Hanım… Lütfen, yalvarırım! Ne olur beni bağışlayın. Yaptığım her şeyin ne kadar korkunç olduğunu anladım. Ben sadece… Emily'in etkisinde kaldım, ama pişmanım, gerçekten pişmanım!"
Cansu’nun titreyen elleriyle Melis’in eteğine uzandığını gören Melis, derin bir nefes aldı. Onlara bakarken gözlerinde bir merhamet izi bile yoktu.
"Siz… Siz benim hayatımı cehenneme çevirdiniz. Oğlumu benden çaldınız. İftira attınız, yalan söylediniz, bana insanlık dışı şeyler yaşattınız. Şimdi kalkmış pişman olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu kadar basit mi? Pişmanlık her şeyi geri mi getirecek?"
Emily ve Cansu hıçkırıklarla ağlamaya başladılar. Diğer hizmetçiler de sessizce diz çöküp af dilemeye çalışıyordu.
Emily "Haklısınız, Melis Hanım… Ne deseniz haklısınız. Ama lütfen… Ne olur bir şans daha verin! Yalvarırım!"
Melis, bir süre onları izledi. Derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti.
"Benim size verecek hiçbir şansım yok. Sizin yaptığınız her şeyin bedelini ödemek zorundasınız. Ve Luca’nın sizin için nasıl bir ceza hazırladığını bilmiyorum, ama şunu bilin ki bu evde sizin gibi insanlara yer yok. Hayatımın bir daha sizin gibiler yüzünden mahvolmasına izin vermeyeceğim."
Melis’in bu sözleri üzerine Luca, soğuk bir sesle konuşmaya başladı.
"Melis haklı. Hepiniz yaptığınızın bedelini ödeyeceksiniz. Bu evdeki son gününüzü yaşıyorsunuz. Hiçbiriniz bu eşiği bir daha geçemeyeceksiniz. Korumalara teslim edilip gereken yerlere gönderileceksiniz."
Elif ve diğerleri, Luca’nın bu sözleriyle daha da panikledi. Melis’e dönüp tekrar yalvarmaya başladılar, ama Melis’in ifadesi değişmedi. Onlara son bir kez baktı ve arkasını dönerek yavaşça odasına doğru yürümeye başladı.
Luca, onun ardından bir süre bakakaldı. Sonra korumalara işaret ederek Emily ve diğerlerini dışarı çıkarmalarını emretti. Villa, kısa sürede onların ağlama ve bağırma sesleriyle doldu. Melis, odasına girdiğinde kapıyı arkasından kapattı ve derin bir nefes aldı.
O an, bir şeylerin gerçekten değiştiğini hissetti. Ama bu değişim, yüreğindeki kırıkları tamir etmeye yetecek miydi? İşte o sorunun cevabını hâlâ bilmiyordu.
.
.
.
.
Luca, her ne kadar geçmişte yaptıklarının ağırlığı altında ezilse de, Melis'in her hareketine karşı bir mesafe koyuyordu. Onun yanında olmak istiyor ama nasıl yaklaşacağını bilemiyordu. Melis ise oğluyla geçirdiği her anı değerlendiriyor, Luca'ya karşı içinde taşıdığı öfke ve kırgınlıkla sessizce savaş veriyordu.
Bir akşam yemek masasında Melis, Buğra'nın kıkırdamalarını izlerken derin bir nefes aldı. Luca da tam karşısında oturuyor, sessizce onları izliyordu.
“Buğra’nın mutlu bir çocuk olması için elimden geleni yapacağım,” dedi Melis, sesinde bir kararlılık vardı.
Luca, elindeki çatalı bırakarak ona baktı. “Ben de aynısını istiyorum. Ama bunu birlikte yapmamız gerekiyor, Melis.”
Melis, gözlerini Buğra’dan ayırmadan cevap verdi. “Birlikte mi? Beni aylarca bodrumda tutan, oğlumdan ayıran adamla mı?”
Luca derin bir nefes aldı. “Haklısın, bunu sana yaşattığım için kendimi affetmiyorum. Ama geçmişi değiştiremeyiz. Şimdi geleceği düşünmek zorundayız.”
Melis’in gözleri dolmuştu ama sesinde bir sertlik vardı. “Gelecek? Luca, senin için gelecek belki parlak olabilir ama benim için sadece Buğra’dan ibaret. Onun için burada kalıyorum. Yoksa seni asla affetmeyeceğim.”
Luca, bu sözlerle donup kaldı. Oğluna ve Melis’e bakarken içindeki suçluluk daha da ağırlaştı. Onları bir arada tutmanın tek yolu, geçmişte yaptığı her şeyi telafi etmekti ama nasıl?
.
.
.
.
Buğra uyuduktan sonra Melis, mutfakta çay hazırlıyordu. Luca da yanına geldi. Uzun süre sessizce durduktan sonra, sonunda konuştu.
“Melis, benim için bir şans yok mu?” diye sordu, sesi alışılmadık derecede yumuşaktı.
Melis, arkasını dönmeden cevap verdi. “Bana bir şans vermiş miydin? Beni dinlemiş miydin? Şimdi neden farklı olsun?”
Luca, elini saçlarına götürerek derin bir nefes aldı. “Çünkü o zaman gerçeği bilmiyordum. Şimdi biliyorum ve bu beni mahvediyor.”
Melis, ona dönüp baktı. “Beni mahvettiğin kadar mahvediyor mu? Luca, senin pişmanlıkların beni iyileştirmeyecek
Luca, Melis’i odasında bulduğunda elleri titriyordu. Melis, pencerenin önünde, kucağında Buğra’nın küçük bir oyuncağıyla sessizce oturuyordu. Ona yaklaşırken attığı her adımın, geçmişte yaptığı hataların yankısı olduğunu hissediyordu. Derin bir nefes aldı, ama sesindeki titremeyi engelleyemedi.
“Melis...” diye fısıldadı.
Melis başını kaldırmadan konuştu. “Ne istiyorsun, Luca?”
Luca, ellerini cebine soktu, bir an ne söyleyeceğini düşündü. “Sana bir şeyler söylemek istiyorum. Ama beni dinler misin? Lütfen.”
Melis sonunda başını kaldırdı, yüzündeki izler ve gözlerindeki yorgunluk Luca’yı bir kez daha paramparça etti. “Dinlemekten başka çarem var mı?” dedi, sesinde acı bir alay vardı.
Luca bir adım daha attı, ama aradaki mesafeyi koruyarak. “Melis, ne söylesem yetmeyecek. Ama bilmeni istiyorum... Yaptıklarım için her gün kendimden nefret ediyorum. Sana inanmam gerektiği yerde inanmadım. Seni korumam gerektiği yerde en büyük düşmanın oldum. Ve... O gece...” Luca’nın sesi çatladı. “O gece sana yaşattığım şeyin bedelini hiçbir kelimeyle ödeyemem.”
Melis, gözyaşlarını saklamaya çalıştı ama başaramadı. “Sadece o gece mi, Luca? O geceden sonra her gün cehennemi yaşattın bana. Oğlumdan kopardın beni. Bana hiçbir şey bırakmadın. Şimdi ne değişti? Pişmanlık mı? Geç kaldın.”
Luca yere çömeldi, Melis’in göz hizasına gelmek için. “Haklısın. Geç kaldım. Ama seni kaybetme korkusu... Hastanede o an, kalbin durduğunda, dünyamın da durduğunu hissettim. Eğer geri dönmeseydin, Melis, ben yaşayamazdım.”
Melis, gözlerini ona dikti. “Ama ben yaşadım, Luca. Hem de senin elinde her gün ölerek yaşadım. Şimdi affetmemi mi bekliyorsun?”
Luca, başını eğdi, sesi boğuk çıktı. “Hayır. Affetmeni beklemiyorum. Ama şunu bilmeni istiyorum... Seni seviyorum, Melis. Hep sevdim. O gece bile... Seni gördüğüm anda sevdim. Ama bunu anlamam, seni kaybetme noktasına gelene kadar sürdü. Ve bunun için kendimden nefret ediyorum.”
Melis’in gözleri doldu. “Sevgi, Luca? Sevgi bu mu? Sevdiğin insanı acı çektirmek mi? Onu küçültmek, yok etmek mi? Eğer bu senin sevginse, istemiyorum.”
Luca, yüzünü ellerine gömdü, titriyordu. “Haklısın... Ama sana göstereceğim, Melis. Gerçek sevgi ne demek, göstereceğim. Söz veriyorum. Sana ve Buğra’ya layık bir adam olacağım. Her gün bunu kanıtlamak için yaşayacağım.”
Melis bir süre sessiz kaldı, gözlerini ondan kaçırdı. Kalbinde fırtınalar kopuyordu. Onu affetmek, bu kadar kolay olmamalıydı. Ama Luca’nın gözlerindeki samimiyet, içinde küçük bir umut kıvılcımı yaktı.
“Luca...” dedi sonunda. “Bunu söylemek kolay. Ama bana göstermek... İşte o zor. Ve bunun için uzun bir yolun var.”
Luca, başını kaldırdı, gözlerindeki yaşlarla ona baktı. “Bu yolda ölsem bile yürüyeceğim, Melis. Söz veriyorum.”
Melis, derin bir nefes alarak ayağa kalktı. “Göreceğiz, Luca. Göreceğiz.”
Buğra’nın kahkahaları odanın sessizliğini böldü. Luca ve Melis, oğullarına bakarken, her şeyin hala kırılgan olduğunu biliyorlardı. Ama belki de, bu küçük kahkaha bir başlangıç olabilirdi.
Devam edecek...
Yıldızı yakmayı ve yorum yapmayı unutmayın❤
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 20.88k Okunma |
888 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |