
Not; Wattpad'a ve inkspired'e olanlar kutuptayazmisalli hesabımdan diğer burda yayınlayamdığım 4 kitabıma ordan ulaşabilirsiniz. Çünkü ağır mafya ve aşiret kitapları oldukları için kabul etmiyor.
.
.
.
Luca, Melis'in söylediklerine karşılık hiçbir şey demedi, sadece bakışlarında çaresizlik vardı. O an bir şeyler yapmak, her ne kadar zor olsa da aralarındaki duvarı kaldırmak istedi. Melis'in gözlerindeki hüzün ve kırılmışlık onu parçalara ayırıyordu.
Bir adım daha yaklaştı, elleri titreyerek Melis'in yanaklarına uzandı. Melis geri çekilmedi, ama donmuş gibiydi. Luca, onun bu haline aldırmadan başını eğdi ve yavaşça dudaklarına bir öpücük kondurdu.
Tam o anda, Melis'in zihninde karanlık bir fırtına koptu. O otel odasındaki anlar, Luca'nın soğuk yüzü, o gece hissettiği korku ve çaresizlik... Hepsi birden zihnine doluştu. Gözleri büyüdü, nefesi hızlandı, vücudu titremeye başladı.
"Yapma..." diye fısıldadı Melis, sesi o kadar zayıftı ki neredeyse duyulmazdı. Sonra birden bağırdı, "Lütfen yapma! Yeter artık, yapma!"
Luca, şaşkınlıkla geri çekildi, ama Melis çoktan panik içinde yere çökmüştü. Ellerini başının arasına almış, hıçkırarak ağlıyordu. "Yapma... O gece gibi olmasın. Lütfen, yapma..."
Luca, bir adım geri attı, ne yapacağını bilemez halde. Melis'in bu hali, onun işlediği günahların en acımasız yansımasıydı. Elleri havada asılı kaldı, ona dokunmaya korkuyordu.
"Melis..." dedi, sesi çatlamıştı. "Ben... Ben sana asla zarar vermek istemiyorum. Sadece... Affet..."
Melis, gözlerini kapatıp bağırdı. "Beni affet diye bağırma! Beni mahvettin, Luca! Her gün o geceyi yeniden yaşatıyorsun bana! Dokunma bana!"
Luca, daha fazla dayanamadı, bir adım geri çekilip yere çöktü. Elleri titriyordu. Melis'in her kelimesi onu daha derin bir uçuruma sürüklüyordu.
"Melis..." diye mırıldandı. "Ben... Seni kurtarmak istiyorum. Kendimden, geçmişten, her şeyden. Ama nasıl yapacağımı bilmiyorum..."
Melis, onun sözlerine cevap vermedi. Hala yere çömelmiş, titreyerek nefes almaya çalışıyordu. Luca, onun bu hali karşısında ne yapacağını bilemez halde başını eğdi.
"Bu kadar çok korkutmuşum seni," diye fısıldadı kendi kendine. "Seni bu hale getiren benim."
Odanın içinde sessizlik çöktü. Luca, Melis'e bir kez daha yaklaşmaya cesaret edemedi. Melis ise gözyaşları içinde, geçmişin izlerini silmeye çalışıyordu, ama her şey çok derinlere kazınmıştı.
Bir süre sonra Melis, zorlukla ayağa kalktı, titreyen adımlarla Luca'dan uzaklaştı. "Bana bir daha dokunma," dedi, sesi keskin ve kararlıydı. "Ne olursa olsun, bir daha asla..."
Luca, sadece başını eğerek sessiz kaldı. O an, Melis'in duvarlarını aşmanın ne kadar zor olacağını bir kez daha anladı. Ama aynı zamanda, bu savaşı bırakmaya hiç niyeti yoktu.
Melis, odanın köşesinde sessizce titrerken, Luca onu uzaktan izliyordu. Yüzünde derin bir suçluluk vardı. Melis'in içindeki kırık parçaların her biri onun elleriyle şekillenmişti. Daha fazla dayanamadı; derin bir nefes alıp ona doğru yavaşça yaklaştı.
"Melis," diye fısıldadı, sesi sakin ama keder doluydu. "Lütfen... Sadece dinlen. Sana dokunmayacağım, söz veriyorum."
Melis, başını kaldırıp ona baktı. Gözlerinde hem korku hem de bitkinlik vardı. Luca'nın bu kadar yumuşak bir şekilde konuşmasına alışkın değildi. Gözlerini tekrar yere indirdi, bir şey demedi.
Luca, dikkatlice biraz daha yaklaştı. "Eğer izin verirsen... Seni yatağa götürmek istiyorum. Sadece uyuman için."
Melis'in sessizliği bir onay gibiydi. Luca, ona zarar vermekten korkarak yavaşça kollarını uzattı ve narin bedenini yerden kaldırdı. Melis hiç direnmedi, sadece başını yana çevirdi ve gözlerini kapattı.
Luca, onun ne kadar hafif olduğunu fark ettiğinde kalbi sıkıştı. "Ne kadar acı çektin..." diye düşündü içinden. Yavaşça onu yatağa taşıdı ve dikkatlice yatırdı.
Melis, yastığa başını koyduğunda gözlerini açtı ve hafif bir fısıltıyla, "Neden?" dedi.
Luca duraksadı, ne söyleyeceğini bilemedi. "Seni korumak istiyorum," dedi sonunda. "Ama en çok, seni kaybetmek istemiyorum."
Melis, gözlerini kapattı ve bir süre hiçbir şey söylemedi. Sadece derin nefes alışverişleri duyuluyordu. Luca, yatağın kenarına oturdu ve onu izlemeye devam etti. Ellerini saçlarına götürmek istedi ama korktu; onu ürkütmek istemiyordu.
Melis, bir süre sonra derin bir uykuya daldı. Luca, yüzündeki çizgileri izlerken kendi kendine mırıldandı, "Sana her şeyi unutturacağım. Bu acıyı, bu korkuyu... Ne pahasına olursa olsun."
Başını hafifçe eğdi ve onun yanına yattı, ama aralarında mesafe bıraktı. Sadece onun yanında olduğunu hissettirmek istiyordu. Gece boyunca gözlerini Melis'ten ayırmadı, içindeki pişmanlıkla yanarken onun huzurla uyumasını izledi. Bu, belki de Luca'nın Melis için gerçekten bir şeyleri düzeltmeye karar verdiği ilk geceydi.
Sabahın ilk ışıkları odayı aydınlatırken, Melis'in gözleri yavaşça aralandı. Kendini yorgun, ama biraz daha güvende hissediyordu. Başını çevirdiğinde, Luca'nın yatağın kenarında oturup onu izlediğini fark etti. Gözleri uykusuzdu, ama içinde bir kararlılık parlıyordu.
Melis, hemen geri çekildi. Kalbi yeniden hızlanmıştı. "Ne yapıyorsun burada?" diye sordu, sesi kısık ama temkinliydi.
Luca derin bir nefes aldı. "Hiçbir şey. Sadece seni izliyordum... iyi olduğunu görmek için."
Melis, başını iki yana salladı. "İyi miyim? İyi olduğumu mu düşünüyorsun? Luca, senin yüzünden kabuslar içinde yaşıyorum. Her anı, her dokunuşunu zihnimden silemiyorum. Ve sen... burada bana bakıyorsun."
Luca, Melis'in sözleriyle irkildi. Yüzündeki suçluluk daha da derinleşti. "Haklısın," dedi yavaşça. "Ben bir canavardım. Ama artık bir şeyleri değiştirmek istiyorum. Seni bu hale getiren kişi olduğumu biliyorum. Ama..." Sesi çatladı. "Ama ben artık seni iyileştirmek istiyorum, Melis."
Melis'in gözleri doldu. "İyileştirmek mi?" diye tekrarladı acıyla. "Luca, sen benim hayatımı mahvettin. Beni kırdın, paramparça ettin. Oğlumu bile benden aldın. Şimdi hangi yüzle beni iyileştirmekten bahsediyorsun?"
Luca, çaresizce Melis'e yaklaştı. Ellerini uzatmak istedi ama geri çekti. "Sana zarar verdiğimi biliyorum. Ama bunu düzeltmek için her şeyi yapacağım. Sana ve Buğra'ya bir gelecek sunmak istiyorum."
Melis, başını öfkeyle kaldırdı. "Bizim bir geleceğimiz yok, Luca. Senin yaptıkların affedilemez. Kalbimde ne sevgi kaldı, ne de umut."
Luca, Melis'in bu sözleri karşısında yutkundu. Dizlerinin üzerine çökerek, başını önüne eğdi. "Haklısın," dedi fısıldayarak. "Ama yine de denememe izin ver. Sana ve Buğra'ya bir hayat borçluyum. Eğer beni asla affetmeyeceksen bile, sadece oğlumuz için... bir baba olmama izin ver."
Melis, gözlerini kaçırdı. İçinde öfke, acı ve çaresizlik vardı. Ama Luca'nın bu halini görmek, onu daha da karmaşık bir duyguya sürüklüyordu. Yine de, ona kolayca güvenemeyeceğini biliyordu.
"Bana dokunma," dedi sert bir şekilde. "Ve oğlumu görmek istiyorsan, benim sınırlarımı aşmadan yap. Ama bil ki, seni asla affetmeyeceğim."
Luca, bu sözlerle başını kaldırdı. "Bu bana yeter," dedi. "Sana bir kez daha zarar vermeyeceğim. Sana bunu kanıtlayacağım."
Melis, derin bir nefes alarak arkasını döndü. Zihni hâlâ karmakarışıktı, ama içinde bir yerlerde Luca'nın sözlerinin gerçek olmasını diledi. Yine de, yaralarını sarmanın uzun bir zaman alacağını biliyordu.
Luca, mutfakta sabırsız ve gergin bir şekilde yemek hazırlıyordu. Elindeki bıçak, tahtanın üzerinde hızlıca hareket ederken, kafasının içindeki düşünceler ona eşlik ediyordu. Melis'in güvenini kazanmak, onun kalbini biraz olsun yumuşatmak istiyordu. Bu, bir zamanlar aklına bile gelmeyecek bir şeydi. Ama şimdi, onun için her şeyi yapmaya hazırdı.
Yemek masasını özenle hazırladı. Ortaya beyaz bir masa örtüsü serdi, birkaç mum yakarak masaya yerleştirdi. Hazırladığı yemekler basit ama lezzetliydi; Melis'in sevdiği tatları öğrenmişti ve bunları düşünerek seçmişti.
Melis, sessizce odasından çıkıp yemek kokusunu takip etti. Salonun ortasında, Luca'nın hazırladığı masayı görünce şaşırdı. Yavaşça masaya yaklaştı, ama yüzündeki temkinli ifade hâlâ yerindeydi.
"Bu ne, Luca?" diye sordu, gözlerini masadan ayırmadan.
Luca, elindeki şarap şişesini masaya koyarak ona döndü. "Bir akşam yemeği," dedi. Sesi yumuşaktı, ama içindeki heyecan belli oluyordu. "Sana teşekkür etmek için... ve belki de... senden özür dilemek için."
Melis'in kaşları çatıldı. "Teşekkür etmek mi? Özür dilemek mi? Luca, bunu yaparak her şeyi düzeltmiş mi oluyorsun?"
Luca, onun öfkesini anlayarak başını salladı. "Hayır, biliyorum. Bu sadece küçük bir başlangıç. Ama denememe izin ver, Melis. Seni mutlu etmek için, bu hayatta ne yapmam gerekiyorsa yapacağım."
Melis, bir an sessiz kaldı. Ardından, ağır adımlarla masaya yaklaşıp bir sandalyeye oturdu. Luca, onun oturmasını izledikten sonra karşısına geçti. Yemeği servis ederken gözlerini ondan ayırmadı.
"Yemeği kendi ellerimle yaptım," dedi. "Eminim mükemmel değildir, ama umarım beğenirsin."
Melis, bir lokma aldı. Gerçekten de lezzetliydi, ama bunu dile getirmedi. Sessizce yemeğini yemeye devam etti.
Luca, sessizliği bozarak konuşmaya başladı. "Melis, seninle ilk tanıştığımda, sana karşı ne kadar acımasız olduğumu fark edemedim. Her şey bir yanlış anlamayla başladı, ama bu yanlış anlamayı sürdürerek seni kırdım. Seni mahvettim. Şimdi tek isteğim, bunu bir nebze olsun telafi edebilmek."
Melis, çatalını masaya bırakarak ona baktı. "Luca, söylediklerin güzel. Ama yaralarım bu kadar kolay iyileşmeyecek. Sana güvenmem için çok şey yapman gerekecek. Ve bunu sadece sözlerle başaramazsın."
Luca, başını salladı. "Haklısın. Ama ben sabırlıyım. Sana kendimi kanıtlayacağım."
Melis, derin bir nefes alarak masadan kalktı. "Bu yemeği hazırlaman güzel bir jest, ama beni bu kadar kolay ikna edemezsin, Luca. İyi geceler."
Luca, onun arkasından baktı. Hayal kırıklığına uğramıştı, ama bu tepkiyi bekliyordu. Sabırlı olması gerektiğini biliyordu. Melis'in kalbini kazanmak kolay olmayacaktı, ama pes etmeye niyeti yoktu.
Devam edecek...
Yıldızı yakmayı unutmayın❤
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 20.88k Okunma |
888 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |