


Gianluca Moretti❤ Melis Moretti
.
.
.
Luca, karanlık bir odaya doğru adımlarını sertçe attı. Ofisinin arkasında, sadece onun ve adamlarının bildiği gizli bir toplantı odası vardı. Yıllardır burada oturup, düşmanlarına karşı stratejiler geliştirmişti. Ancak bu gece, odadaki hava daha da ağırdı. Eski Luca, tüm öfkesi ve acımasızlığıyla geri dönmüştü.
Giovanni, Luca’nın bu haline alışkındı ama bu kadar kararlı ve öfkeli bir Luca’yı uzun zamandır görmemişti. “Ne yapmayı düşünüyorsun, Luca?” diye sordu, sessizliği bozan ilk kişi olarak.
Luca, yüzündeki soğuk ifadeyi bozmadan bir dosyayı masaya fırlattı. “Bu herif... Melis’i tanıyor. Ve Buğra’yı da. Bu kadar yakın olmaları tesadüf değil. Onu bulmamız gerek.”
Giovanni dosyayı açtı, içindeki fotoğraflara göz attı. “Luca, sakin ol. Belki de düşündüğün kadar büyük bir tehdit değildir. Direkt saldırmak yerine bir süre gözlemleyebiliriz.”
Luca, masanın köşesini sertçe yumrukladı. “Hayır! Gözlem yapacak vaktimiz yok. Bu herif bizim için değil, benim ailem için bir tehdit. Melis ve Buğra’ya yaklaşan herkesin bedelini ödemesi gerekir!”
Odada bir sessizlik oldu. Luca’nın gözlerindeki karanlık, içerideki herkesi etkisi altına almıştı. Giovanni derin bir nefes aldı. “Tamam, Luca. Ne yapmamızı istiyorsun?”
Luca, ceketinin cebinden bir sigara çıkardı, çakmağını çaktı ve derin bir nefes aldı. “Onu bulacağız. Ve konuşmasını sağlayacağız. Eğer bir şey saklıyorsa, son nefesini benim elimde verecek.”
Giovanni, bir an tereddüt etti. “Ama Melis? Bu halini görürse ne yapar? Sonuçta o, bu dünyadan uzak durmaya çalışıyor.”
Luca, sigarasından bir nefes daha aldı ve gözlerini yere dikti. “Melis... Melis’in bu yanımı görmesine gerek yok. Onu korumak için bu işleri yapıyorum. Ama gerekirse bu dünyayı onun iyiliği için yakarım.”
Bu sırada adamlarından biri kapıyı tıklatıp içeri girdi. “Patron, adamı bulduk. Depoda bekliyor.”
Luca sigarasını küllüğe bastırdı, yüzünde karanlık bir gülümseme belirdi. “Güzel. O zaman başlayalım.”
.
.
.
Depoda...
Adam, elleri arkadan bağlanmış şekilde, karanlık bir sandalyede oturuyordu. Yüzünde korku ve çaresizlik okunuyordu. Luca içeriye ağır adımlarla girdi. Üstünde hala sabah Buğra’yla yaptığı yürüyüşten kalma spor kıyafetleri vardı, ama yüzündeki ifade her şeyi değiştirmişti.
Adam başını kaldırdı, Luca’nın karanlık siluetine baktı. “Ne istiyorsunuz benden? Sadece bir doktorum. Melis’i tesadüfen gördüm!”
Luca, sandalyenin karşısındaki küçük bir masaya oturdu. Derin bir sessizlik oldu. Sonra, sakin ama ürkütücü bir sesle konuştu: “Doktor musun? Peki ya neden geçmişimdeki her detayı biliyorsun? Neden karıma yaklaşıyorsun? Ve neden Buğra’nın varlığından bu kadar haberdarsın?”
Adam, ter içinde kalmıştı. “Yemin ederim, sadece yardım etmek istedim! Melis o gün hastaneye geldiğinde… Hamile olduğunu öğrenmişti ve yalnızdı. Ona yardım etmek istedim. Hepsi bu!”
Luca, ayağa kalktı ve adamın etrafında dolaşmaya başladı. “Sana inanayım mı? Peki ya çantandaki belgeler? Melis’e verdiğin notlar? Bunlar da mı yardım etmek için?”
Adam, çaresizce başını salladı. “Beni yanlış anlıyorsunuz. Sadece... Sadece kocasına dair geçmişte öğrendiğim şeyleri ona anlatmak istedim. Onun bu dünyada ne kadar tehlikeli olduğunu bilmesi gerekiyordu.”
Bu sözler Luca’nın sabrını taşırmıştı. Adamın önünde durdu, bir eliyle sandalyenin arkasından tuttu ve yüzüne eğildi. “Melis’e dair tek bir kelime daha edersen... Seni bu dünyadan silerim. Onun güvenliği için ne gerekiyorsa yaparım.”
Adam, Luca’nın gözlerindeki öfkeyi gördüğünde konuşamaz hale geldi. “Tamam… Tamam. Daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Ama Luca… Düşmanların sadece seni değil, aileni de hedef alıyor. Bu savaşı tek başına kazanamazsın.”
Luca, geri çekildi ve adamlarına işaret etti. “Onu buradan alın. Bir süre gözetim altında tutun. Ama bana zarar verecek bir şey yaparsa… İşini bitirin.”
Adamlar başlarını sallayıp adamı dışarı çıkardı. Luca, masanın kenarına yaslandı, derin bir nefes aldı. Giovanni odaya girdi ve omzuna dokundu. “Ne yapmayı planlıyorsun?”
Luca, başını kaldırıp dostuna baktı.
"Ailemi koruyacağım Giovanni ne pahasına olursa olsun eski Luca geri döndü ve kimse aileme zarar veremez"
Depodaki sahte doktorun çaresizliği ve Luca’nın öfkesi arasında geçen dakikalar sona ermiş, adam susturulmuştu. Ancak Luca’nın bilmediği bir şey vardı.Bu kişi, asıl düşmanın sadece bir piyonuydu.
.
.
.
Başka Bir Yerde...
Karanlık, geniş bir odanın duvarlarına çöküyordu. Tek ışık kaynağı, odanın ortasındaki ağır, eski bir koltuğun arkasında duran bir lambaydı. Lambanın ışığı, siyah deri koltuğa oturmuş bir adamın yüzünü aydınlatıyordu. Adam, elinde tuttuğu viski bardağını yavaşça döndürdü, ardından bir yudum aldı. Yüzünde sinsice bir gülümseme vardı.
Odanın köşesinde, büyük bir televizyon ekranı parlıyordu. Ekranda, Melis’in parkta Buğra ile oynadığı görüntüler vardı. Çocuk kahkahalar atarken, Melis’in yüzündeki huzur her kareden okunuyordu. Ama bu görüntülerin masumiyeti, adamın yüzündeki karanlık ifadeyi daha da ürkütücü hale getiriyordu.
Melis ile konuşan adamın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. “Patron, her şey plana uygun ilerliyor. Luca, depodaki adamın gerçek olmadığını asla anlayamayacak. Tüm dikkati o tarafa yönelmiş durumda.”
Koltuğunda oturan adam, viski bardağını masaya bıraktı ve gözlerini televizyondan ayırmadan konuştu. Sesi derin ve sakin, ama ürkütücü bir ciddiyetle doluydu. “İyi. Luca’nın öfkesi onu kör edecek. Ama unutmamamız gereken bir şey var. Luca sadece güçlü değil, aynı zamanda zeki. O yüzden bir adım önde olmalıyız. Melis’e yaklaşmayı sürdüreceğiz. O kadın, Luca’nın en zayıf noktası. Ve zayıflıklar, bir adamı yok etmenin en kolay yoludur.”
Ekrandaki görüntü değişti. Bu kez Melis’in evde Buğra’yı kucağına alıp güldüğü bir video oynuyordu. Adam, ekrandaki görüntüye bakarak sinsi bir şekilde gülümsedi. “Ne kadar da masum görünüyor. Ama Luca’nın masumiyetle bir ilişkisi olamaz. O kadın, bu dünyaya ait değil. Ve o çocuk... Onu korumaya çalıştıkça Luca’yı daha da kırılgan hale getireceğiz.”
Adam, geri çekilip televizyonun sesini kısarken doktor bir adım öne çıktı. “Peki ya Luca, gerçekleri öğrenirse? Eğer Melis’i korumak için bu kadar ileri gidiyorsa, onun tepkisini öngörmek imkansız olur.”
Koltuğundaki adam, bu sözlere alaycı bir kahkaha attı. “Luca gerçekleri öğrendiğinde... İşte o zaman eğlence başlar. O zamana kadar biz, ipleri elimizde tutacağız.”
.
.
.
Luca'dan...
Luca, adamlarına kısa bir emir verdikten sonra odadan çıkmıştı. Giovanni, Luca’nın ardından yetişip kolunu tuttu. “Luca, burada bir gariplik var. Bu adam... Gerçek doktor olduğundan emin misin? Fazla kolay konuştu. Bize söylemek istediği şeyleri sanki planlamış gibiydi.”
Luca, bir an durup Giovanni’ye baktı. Yüzünde şüphe belirdi, ama çabucak kendini toparladı. “Eğer sahteyse bile, bu benim için fark etmez. Onları yakalayacağım. Ve bu oyunun arkasındaki her kimse, ailesine dokunmanın ne demek olduğunu öğrenecek.”
Giovanni, derin bir nefes alıp Luca’yı dikkatle izledi. “Bu öfken, seni kontrol eden bir silah haline geliyor. Melis’i korumak istiyorsan, sadece güç yetmez. Düşünmek zorundasın.”
Luca, omzunu silkip soğuk bir ifadeyle yanıt verdi. “Benim yöntemlerim işe yarar, Giovanni. Ve gerekirse, düşmanlarımı bu dünyadan silerim.”
.
.
.
O sırada Melis, Buğra’yı yatırdıktan sonra Luca’nın eve dönüşünü bekliyordu. Ama içindeki huzursuzluk, bir türlü dinmiyordu. Parkta karşılaştığı adamın yüzü sürekli gözünün önüne geliyordu. O gün hastanede kendisine yardım eden o adam... Onu tanımıştı. Ve onun da Melis’i tanıdığı çok açıktı.
Kendi kendine mırıldandı. “Bu adam neden şimdi karşıma çıktı? Ve neden o an hastanede benimleydi?”
Kafasında bin bir düşünceyle salonun camından dışarıya baktı. Ancak ne Luca’nın dönüşü ne de huzur bulabileceği bir işaret vardı. Karanlık, Melis’in dünyasını bir kez daha kuşatıyordu.
Devam edecek...
Yıldızı yakmayı ve yorumlarınızı bekliyorum🦋🦋
Giovanni
Doktor Ferit
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 20.88k Okunma |
888 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |