

HERKESE MERHABA ÖNCELİKLE UZUN BİR ZAMAN SONRA TEKRAR DÖNÜŞ YAPTIM KİTAPLARIMA BİLİYORUM UPUZUN BİR ZAMAN AMA BU SÜREÇTE HEM HASTALIĞIM HEMDE DEPRESYON İÇİNDE OLUŞUM YÜZÜNDEN TOPARLANMAK BİRAZDA UZAKLAŞMAK İSTEDİM. AMA ARTIK İNŞALLAH BURADAYIM İYİ OKUMALAR❤❤
....
Luca, toplantı odasına girdiğinde, karanlık bir atmosferin hemen farkına vardı. Odayı çevreleyen büyük masanın başında, yaşlı adam – kendi babası – oturuyordu. Yanında ise, Morreti ailesinin en zorlu düşmanlarından bazıları yer alıyordu. Yüzlerinde, sadist bir memnuniyet ifadesiyle bir kaç adam daha vardı. Luca onları tanıyordu; bunlar, Melis’i kaçıran adamlardı.
"Demek geldin evlat," dedi babası, sesinde tanıdık bir soğukluk vardı. Yüzü, zamanla silinmiş bir gülümsemeyle sertleşmişti.
Luca, arkasındaki kapıyı kapatırken derin bir nefes aldı. Göğsünde biriken öfke, beyninde yankı yapıyordu. Babasının gözlerinin içine bakarken, geçen yılların yarattığı mesafeyi hissetti. Morreti ailesinin sırlarını her zaman bildiğini düşündü ama Melis’i kaybettikten sonra, bu adamların kim olduklarını daha derinden kavradı.
"Ne zaman Morreti ailesinin zayıf yanı oldu kadınlar?" diye sordu babası, alaycı bir tonla.
Luca, elini cebine sokup, bir an için sesini kısıp derin bir nefes aldı. Babasının sözleri her zamanki gibi keskin ve soğuk gibiydi. Ama Luca bu kez öfkesini kontrol etmekte zorlanıyordu. Melis ve Buğra'nın güvenliği, her şeyden daha önemliydi.
"Oğlum, bu kadınla işler başka bir noktaya geldi," diye devam etti babası. "Senin onu bir zayıflık olarak görmen normal. Ama o, bizim zayıflığımızı gözler önüne serdi. Aileyi dağılma noktasına getirebilir."
Luca'nın içi kasıldı. Babasının bu soğuk bakışları, yıllar önce içindeki sevgiyi bitirmişti. Ama şimdi, Melis ve Buğra vardı. "Senin gözünde hala bir zayıflık olduğumuzu mu düşünüyorsun?" diye sordu Luca, öfkesini kontrol etmeye çalışarak.
Babası, adamları dikkatlice gözden geçirdi ve ardından Luca'ya döndü. "Evet, senin bu kadına olan bağlılığın, en büyük zayıflığın. Bunu fark etmiyor musun?" dedi, sonra gülümsedi. "Ama seni tanırım evlat, sen bu kadın için her şeyi göze alırsın. İşte bu, senin hatan."
Luca gergin bir şekilde bir adım ileri atarak, sesini alçaltıp, babasına yanıt verdi. "Yanlışı siz yaptınız. Onu ve oğlumu bana geri verin."
O an, toplantı odasının atmosferi daha da gerildi. Adamlar, gözlerini Luca'dan ayırmadan sessizce birbirlerine baktılar. Babası, bir an için derin bir sessizlikle Luca'ya baktı. Sonra ağzında beliren soğuk gülümseme, gözlerinden belirginleşti. "Söylediklerim seni incitiyorsa, bu senin zayıflığın evlat," dedi, sesinin tonu gittikçe daha sertleşerek.
Luca, gözlerini babasından ayırmadı. Bu adamları ve söylediklerini artık ne kadar ciddiye alması gerektiğini öğrenmişti. Ama Melis ve Buğra’nın geleceği, her şeyden daha önemliydi.
"Onları bana geri verin, yoksa…" dedi Luca, sesi titremeye başlamıştı. "Sizi bu dünyadan silerim."
Babası, gülerek başını salladı. "Bu kadar sert konuşman, seni daha da zayıf gösteriyor Luca."
Bir anda odadaki herkes derin bir sessizliğe büründü. Ama Luca’nın içinde patlayan öfke, hiç olduğu kadar büyüktü. Adım atacak kadar sinirliydi ama aynı zamanda kararlıydı. Bu defa geri adım atmayacaktı.
"Beni zayıf mı görmek istiyorsunuz?" diye sordu Luca, sesinde öfkenin yankısı vardı. "O zaman ben de size göstereceğim, ne kadar güçlü olduğumu."
Masanın etrafındaki herkes birbirine baktı. O an, Luca’nın kararını verdiklerini anlamışlardı. Bu, sadece bir tehdit değildi; Luca, savaşa hazırdı. Ve bu savaşta, ne olursa olsun Melis ve Buğra’yı geri alacaktı.
Luca masanın başında oturan babasına öyle bir bakıyordu ki, gözlerindeki öfke tüm odayı yakabilecek kadar sertti.
Masadakilerden biri sigarasını yavaşça söndürüp, alaycı bir gülüşle konuştu:
— "Sen hâlâ eski haline dönmemekte direniyorsun, Morreti. Ama kadınının çığlıkları sana bunu öğretecek."
Luca’nın boğazındaki damarlar gerildi. Yumruğunu masaya öyle bir indirdi ki, kristal bardaklar titredi.
— "Melis’e dokunanın sonunu bilirsin…" dedi, İtalyanca, kelimeler dişlerinin arasından hırlayarak çıkıyordu.
Babası ise sakince viskisinden bir yudum aldı.
— "Evlat… Bizim kanımızdaki tek zayıflık, sevgi. Sen de bu hatayı yaptın. O kadın… seni öldürecek."
Luca bir adım öne çıktı, masadaki herkesin nefesi kesilmişti.
— "Benim ölümümü ancak Tanrı belirler. Siz değil!" diye haykırdı.
O sırada arka kapıdan giren adam, elinde bir tabletle Luca’nın önüne geçti.
— "Bunu görmen lazım," dedi.
Ekranda, loş bir depoda bağlanmış Melis vardı. Ağzı bantlı, gözleri yaşlıydı. Yanında Buğra yoktu.
Luca’nın kalbi göğsünden fırlayacak gibi çarpmaya başladı.
— "Oğlum nerede?!" diye bağırdı.
Adam sırıtıyordu:
— "Onu göreceksin. Ama önce annenin hatırasını canlandıralım. Kadınların nasıl susturulacağını hep babandan öğrendin."
Babası sessizce başını salladı.
— "Onlar seni görmek istiyor Luca. Gel bakalım, ne kadar cesursun."
.
.
.
Luca o gece tek başına yola çıktı. Giovanni bile onun yanına yaklaşmaya cesaret edemedi. Siyah otomobilini, terk edilmiş liman deposunun önünde durdurdu.
Kapıdan içeri girdiğinde, sadece denizden gelen tuz kokusu değil, aynı zamanda demir ve kanın keskin kokusu da havayı dolduruyordu.
Melis, demir bir sandalyeye bağlanmış, başı öne düşmüştü. Saçları dağılmış, elleri morarmıştı.
Bir adam, elinde bıçağıyla Luca’ya döndü:
— "Hoş geldin Morreti. Kadın hâlâ senin adını sayıklıyor."
Luca yavaşça yürüdü, gözleri Melis’ten ayrılmıyordu.
— "Onu bırakın… Ben buradayım."
Adam güldü:
— "Hayır. Önce bedelini ödeyeceksin."
İki adam Luca’nın kollarını tutmaya çalıştı ama o öyle bir güçle karşılık verdi ki, birini duvara çarptı, diğeri yere yığıldı.
Bir kurşun sesi duyuldu.
Melis başını kaldırdı, gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
— "Luca… Ne olur gitme…" diye mırıldandı.
Luca hızla onun yanına koştu, ipleri çözerken Melis titriyordu.
— "Buradayım yavrum… Kimse seni benden alamaz." dedi, sesi kırılmıştı.
Ama tam dışarı çıkacakları sırada, başka bir kapıdan babası belirdi.
— "Sen hâlâ öğrenmedin, evlat. Bu aileden kimse cezasız ayrılmaz."
Luca Melis’i arkasına aldı, silahını doğrulttu.
— "O zaman buradan ya ikimiz çıkarız… ya da ikimiz ölürüz."
O an, çatının camları patladı, Giovanni ve Luca’nın adamları içeri daldı. Ortalık kurşun sesleriyle doldu. Melis kulaklarını kapatmıştı.
Luca onu sıkıca kavradı, kurşun yağmurunun arasından koşarak dışarı çıkardı.
Ama dışarı adım attıkları anda, Buğra’yı kucağında tutan yabancı bir adam köşeden belirdi.
— "Onu istiyorsan… başka bir oyunumuz var."
Luca’nın yüzü buz gibi oldu.
— "Beni cehenneme sürüklesen de… o çocuğu senden alacağım."
Ve savaş, henüz bitmemişti.
.
.
....
Adam, Buğra’yı elinden sımsıkı tutarak karanlık sokaktan ağır adımlarla çıktı. Çocuğun gözleri korkuyla doluydu, dudakları titriyordu. Luca ile Melis, tam karşıdan onları gördükleri an zaman sanki yavaşladı. Melis’in gözlerinden yaşlar boşandı, dudakları aralandı ama ses çıkaramadı.
Luca’nın adımları hızlandı, öfkesi ve hasreti bir araya gelmişti. “Bırak onu!” diye gürledi, sesi geceyi yarıp geçti. Adam ise sadece pis bir gülümsemeyle Buğra’nın omzunu sıktı.
Melis koşmaya başladı, ama Luca kolunu yakalayıp onu durdurdu. “Dur, bu bir tuzak olabilir.” dedi, sesi titriyordu. Melis’in kalbi parçalanmıştı, “O benim çocuğum Luca, bırak gideyim!” diye haykırdı.
Adam, Buğra’yı yavaşça yere bıraktı, sanki bu karşılaşmadan keyif alıyordu. “Ah… Morreti ailesinin ünlü çifti… Nihayet karşı karşıya…” dedi. Arkasından iki gölge daha belirdi, ellerinde silahlar vardı.
Luca, Melis’i geriye çekip kendi bedenini siper etti. Buğra ise korkuyla annesine bakıyor, “Anne…” diye fısıldıyordu. O an Melis’in tüm bedeni ileri atılmak istese de, etraflarındaki silah namluları onu donup kalmaya zorladı.
Adam, yere çömelip Buğra’nın saçlarını okşadı, sonra gözlerini Luca’ya dikti. “Beni bulman kolay oldu sanma. Bundan sonrası seni parçalayacak, Morreti.”
Tam o an, sokak başında siyah bir araç hızla yanaştı. Luca’nın adamlarıydı. Ama hareket edecekleri an, gökyüzünü delen bir silah sesi yankılandı…
.... Devam edecek...
Yıldızı yakmayı ve yorumlarınızı bekliyorum..
📌Hikaye hakkında tüm düşüncelerinizi bekliyorum...
MELİS❤LUCA


| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 20.88k Okunma |
888 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |