
"Ben utangaç bir kalbi taşırım geceden,
Ben seni sevdiğimi ölsem söyleyemem..."
Özdemir Asaf
"Göz yaşları"
"Bak ağlarsan daha kötü hissedeceğim." Bunu dediğinde yüzüne bakıp gülümsemeye çalıştım.
"Hep gülümse." Bora'nın cümlesiyle sıkıca sardım bedenini. Kafasını saçlarıma doğru getirip derin bir nefes aldı.
"Teşekkür ederim buna çok ihtiyacım vardı." Dediğinde kafamı yana yatırdım.
Gülümsemem karşımda gördüğüm kişiyle yüzümden silindi. Daren elleri cebinde bize bakıyordu.
Geri çekilip Daren'e baktığım sırada Daren sadece gülümsedi ve arkasını dönüp gitti.
"Daren." Arkasından seslenmeme rağmen durmamıştı.
Bora elini omzuma koyduğunda ona döndüm.
"Yanına git." Diyerek gülümsediğinde, bende teşekkür eder gibi gülümsedim.
Hızlıca Daren'in arkasından koştuğumda Daren'in eve girdiğini gördüm.
Oflaya oflaya bende hemen içeri girdiğimde Daren direkt salona geçip masaya oturdu.
"Lavin." Annemin, bana seslenmesiyle nefes nefese yüzüne döndüm.
"Efendim."
"İyimisin güzelim?" Diye sorduğunda kafamı sallayıp yerime oturdum.
"Bora nerede, gelmedi mi?" Annemin sorusuyla kaçamak bakışlarla Daren'e baktım, kafasını önündeki tabağına eğmiş, öylece duruyordu.
"Gelmedi işleri varmış." Dedim kısık bir sesle.
Yemek boyunca Daren'den de benden de tek kelime çıkmamıştı. Gülce arada kolumu çimdikleyip ne olduğunu soruyordu. Kerem de aynı şekilde Daren'e yapıyordu.
Herkes ayaklanıp bir kaç parça bir şey almıştı eline.
"Biz hallederiz oğlum oturun siz." Annem Kerem'in elindeki tabakları almaya çalıştığında, Kerem ısrarla mutfağa doğru gitti.
El birliğiyle masayı topladığımızda, ben, Gülce ve annem mutfağı temizledik.
Annem çay için ikramlık hazırlarken Gülce yanıma yaklaştı.
"Ne oldu anlat artık."
"Bora gidiyormuş, yani yurt dışına." Diyerek fısıldadığımda Gülce kaşlarını çattı.
"Ee?"
"Biz bunları konuştuk falan sonra Borayla vedalaşmak için sarılmıştık. O sırada Daren geldi." Dediğimde Gülce'nin ağzı bir karış açıldı. Bu sevincine anlam veremesemde konuşmaya devam ettim.
"Sonra bizi görünce bir anda gitti. Ne olduğunu anlayamadım." Gülce hafif bir şekilde koluma vurup gülmeye başladığında annem bize anlamaz bakışlarını attı sonrada önüne döndü.
"Kesin aşık." Diyerek kulağıma fısıldadığında kalbim hızlanmaya başlamıştı.
"Siz evlenin çocukta yapın." Kıkırdamaya başladığında koluna vurdum.
"Kızlar şunları götürür müsünüz?" Annem elindeki tabakları bize doğru uzattığında Gülce hemen uzanıp aldı.
Sırıtarak içeri geçtiğinde dudağımın kenarı kıvrılmıştı.
Beni gerçekten kıskanmışımdır ki?
Hep birlikte maç seyretmeye başlamıştık. Daha doğrusu ben sadece Daren'i izlemiştim. Arada bana bakıyordu ama hemen gözlerini kaçırıyordu.
"Daren." Annem elini Daren'in eline uzatıp iki avcunun arasına aldı.
"İyi misin canım?" Diyerek gülümsediğinde Daren yerinde doğruldu ve kafasını salladı.
"Yorgun görünüyorsun. Gece uyumadın mı yoksa?" Annemin sorduğu soruyla Daren bana döndü ve kısa bir bakış attı.
"Yok uyudum. Size öyle geldi herhalde." Diyerek kaçamak bir cevap verdiğinde annem kafasını yana eğip Daren'in saçlarını okşadı.
"Oğlum anneler anlar." Diyip sıkıca Daren'e sarıldığında, Daren hiç tepki vermeden öylece durdu.
"Bir derdin olduğu zaman benim burada olduğumu unutma tamam mı?" Daren'in kolları yavaşça annemi sardığında gözlerimin dolduğunu hissettim.
Elleri titriyordu..
"Unutmam." Dediğinde gerçekten de yorgun olduğunu belli etmişti.
...
Telefonumun çalmasıyla zar zor gözlerimi açtım. Uykulu uykulu elimi yatağın üzerinde gezdirip hedefe ulaştım ve hemen aramayı cevapladım.
"Hı?" Diye anlamsız bir ses çıkardığımda kahkaha sesleri doldurdu kulaklarımı.
"Hı derken Lavin?" Gülce konuşmaya başladığında gözlerimi sıkıca kapatıp açtım ve doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım.
"Günaydın." Biraz daha kendime gelmiştim.
"Günaydın güzelim. Kahvaltı için dışarı çıkacağız hemen hazırlan seni almaya geliyoruz."
Bir şey dememe kalmadan Gülce öpücük atıp telefonu kapattı.
Sürüne sürüne banyoya girip günlük rutinimi tamamladım.
Hızlıca dolabımdan kıyafetlerimi seçip yatağa bıraktım. Pijamalarımı çıkarıp üzerime mini, düz siyah bir elbise geçirdim. Üstüme de krem renginde, bir crop hırka aldım. Uzun beyaz çoraplarımı da bileklerimin üzerine çektim ve son olarak saçlarım da dağınık topuz yaptım.

Telefonumu ve çantamı alıp aşağı indiğimde annemin kahvaltı hazırladığını gördüm. Yanına yaklaşıp yanağına öpücükler kondurduğumda gülümseyerek bana döndü.
"Günaydın güzel kızım."
"Günaydın annecim. Gülce'lerle kahvaltıya gideceğim de."
"Haberim var Özgür ilk beni aradı." Gülümseyerek anneme baktığımda yanağıma uzun bir öpücük bıraktı.
"Hadi geç kalma sen."
Beyaz botlarımı giyip bağcıklarımı bağladım. Bahçeye çıktığımda Kerem'lerin arabasını gördüm, heyecanla yanlarına gittiğimde Daren'in arabada olmadığını fark ettim. Bu da moralimin bozulmasına yetmişti.
"Günaydın küçük." Kerem gülümseyerek bana baktığında arka koltuğa oturdum.
"Günaydın." Dedim düz bir sesle.
"Az önce koşuyordun ne oldu şimdi?" Özgür kafasını arkaya uzatıp bana baktığında derin bir nefes verdim.
"Hiç bir şey." Dediğimde Gülce koluma vurdu.
"İşi çıktı ama yetişirim dedi merak etme." Gülce bana göz kırptığında üçü de kıkırdamaya başladı. Sevindiğimi belli etmemeye çalışarak omuz silktim.
"Tamam." Dedim sadece.
"Aşk kuşları ya çok tatlılar." Özgür hevesle önüne döndüğünde dışarıya doğru bakıp gülümsedim.
Dün gece Daren yüzüme bile bakmamıştı. Eve gidecekleri zaman Gülce, Kerem ve Özgür'ü hızlıca götürmüştü.
Konuşmamız için bizi yanlız bırakmak istiyordu, ben mal mal öylece durmuştum tabi. Daren de bir şey demeyince herhalde küstü diye düşündüm. Ta ki bana iyi geceler diyene kadar.
Bu beni resmen tüm gece uyutmamıştı. Sadece iyi geceler demesi bile beni o kadar mutlu etmişti ki, anlatamam.
...
Siparişlerin gelmesini beklerken Kerem ve Özgür dün ki maçı konuşuyordu. Gülce de sipariş etmek için bir kaç kitap bakıyordu bense öylece duruyordum. Sadece Daren'in gelmesini istiyordum şuan.
Oflayarak kafamı masaya yatırdım ve gözlerimi kapattım.
Gelsin, gelsin, gelsin, gelsin..
İçimden kendimi tatmin etmeye çalıştığım sırada, önce o muazzam kokusu ulaştı burnuma. Sonra sıcak nefesini hissettim.
"Dün uyumadın mı yoksa." Kulağıma doğru fısıldadığında, sesinin karizmatikliğine mı yoksa o muhteşem kokusuna mı düşeceğimi bilemedim.
Kafamı kaldırdığımda dip dibeydik. Önümde durmuş, bana doğru eğilmişti. Kalbim, son sürat atmaya başladığında nefes almakta bile zorluk çektiğimi fark ettim.
Bu yakınlık fazla!
Geliyorlar bana!
Hemen geri çekilip kenara doğru kaydım. Daren sırıtarak yanıma oturdu.
"Hoşgeldin kardeşim. Halletin mi işlerini?" Kerem Daren'e ciddiyetle baktığında, Daren kafa sallamakla yetindi.
Masada kimseden ses çıkmıyordu. Sadece anlamsız ve imalı bakışmalar yaşanıyordu. Bir şeyler vardı ama burada ki tek bilgisiz bendim.
Çalan telefonla herkes Daren'e döndü. İlk önce telefonuna sonra da bana baktı. Boş boş yüzüne bakındığım sırada ayağa kalktı.
"Ben geliyorum." Diyerek masadan uzaklaştığında arkasından bir süre baktım.
Sorun vardı.
"Bir şey mi oldu?" Kaşlarımı hafif çatıp Kerem'e baktım.
Kerem çayından bir yudum alıp yutkundu ve bana doğru döndü.
"Yok." Sesinde bile belirsizlik vardı, ve ben bunun farkındaydım.
"Emin misiniz bir şey olmadığına?" Diyerek üçünün de tek tek yüzüne baktım. Bana bakmıyorlardı bakışlarını kaçırıyorlardı.
Konuşacağım sırada Daren geri geldi. Sıkıntılı bir nefes verip yanıma oturduğunda bu seferde ona baktım.
"Kötü bir haber aldın galiba?" İmalı bir şekilde yüzüne baktığımda cevap vermedi.
Geriye yaslanıp kollarımı göğsümde topladım.
"Ben kalkayım isterseniz rahatsız olmayın konuşurken." Dediğimde kimseden ses çıkmadı.
Ciddi bir şey vardı ve bunu bana söylemek istemiyorlardı. Normal olabilirdi belki ama kırılıyordum.
"Lavin nereden çıkardın bunu?" Özgür bana bakıp gülümsemeye çalıştığında bakışlarımı ona çevirdim.
"Bana anlatmak istemediğiniz şeyler var belli ki bende diyorum ki rahatsız oluyorsanız gideyim."
"Kuruntu yapmayı bırak." Daren'e döndüğümde gergin yüzüyle karşılaştım. Bana bakmıyordu masayı izliyordu.
"Kuruntu falan yapmıyorum Daren." Dedim inatlaşarak.
"Abi tamam sakin olun ya." Kerem araya girdiğinde Daren bakışlarını gözlerime çevirdi. Dudaklarını araladı ama konuşmadan tekrar önüne döndü.
Dünkü olay yüzünden mi böyleydi acaba?
"Daren sen dünkü olay yüzünden mi bana böyle davranıyorsun?"
"Dün ne yaşandı ki?" Daren kaşlarını çatıp bana baktı.
"Bora-" lafımı tamamlamama izin vermeden araya girdi.
"Banane ondan."
"Ben sadece Bora'yla aramda bir sey olmadığıni söylemek istedim." Sesim titriyordu.
"Aranızda ne olursa olsun sence bu umrumda mı?" Dediğinde tam bir salak olduğumu anlamıştım. Ne sanıyordum ki?
Beni mi kıskanacaktı?
"Yoksa sen, seni kıskandığımı falan mı düşündün?" Diyerek alayla gülmeye başladı.
"Daren yapma." Kerem uyarıcı bir ses tonuyla konuştuğunda bu Daren'in umrunda bile olmamıştı.
"Ben." Dedim ve sustum. Bakışlarımı ondan başka her yere çeviriyordum. Ne diyeceğimi bilemedim.
"Lavin bir şey diyeceğim."
Kafamı kaldırıp yüzüne boş bir bakış attım.
"Yoksa sen benim seni sevdiğimi falan mı düşünmeye başladın?" Dediğinde göğsümde ki ağrı artıyordu.
Cevap vermeyip sadece yüzüne baktığımda yanıma yaklaştı.
"Hadi ama itiraf et, sana davranışlarımdan dolayı böyle düşündün."
"Daren sus." Kerem bu sefer sesini yükseltmeye başlamıştı. Daren yine umursamadan bana baktı.
"Ne saçmalıyorsun?" Diyebildim sadece.
"Umarım saçmalayan benimdir. Çünkü diğer türlü başka bir ihtimal yok. Ben her kıza böyleyim, sadece eğlenmeyi seviyorum." Dediğinde gözlerim dolmaya başlamıştı.
"Daren yeter!" Kerem elini masaya vurarak Daren'e baktığında yerimden sıçradım.
"Sen karışma." Daren ve Kerem aralarında tartışmaya başladıklarında bütün algımı yitirmiştim. Masada bir kargaşa oluşmaya başlamıştı. İnsanlar bize bakıyordu.
Elimin üzerinde bir el hissettiğim sırada kafamı kaldırdım.
"İyi misin güzelim." Gülce gülümsemeye çalışarak bana baktığında gözlerimden yaşlar düşmeye başladı. Kerem ve Daren hala tartışıyordu, Özgür de araya girmeye çalışıyordu. Ne dedikleri anlamıyordum bile. Ellerimi Gülce'den çekip ayağa kalktım ve çantamı aldım.
"Lavin." Gülce de benimle birlikte ayaklandığı sırada yüzümü sildim derin bir nefes aldım.
Kerem ayağa kalkacağı sırada Daren kolunu tuttu.
"Otur." Net bir sesle konuştuğunda ben sadece öylece durdum.
"Daren bırak." Kerem kolunu Daren'den kurtarmaya çalışıyordu.
Onları umursamadan masadan ayrıldım.
"Özgür arkasından git." Kerem Özgür'e beni işaret ettiğinde ben koşar adım restorandan çıktım.
YAZARIN ANLATIMIYLA
"Sen ne yaptığını sanıyorsun ya!" Kerem sesini Daren'e yükselttiğinde Gülce araya girdi.
"Kalkın gidelim insanlar rahatsız oluyor. Şikayet edecekler şimdi." Gülce eşyalarını alıp ayaklandığında Kerem ve Daren de kalktı.
"Çıkın dışarı hesabı ödeyip geliyorum." Gülce hızlıca kasaya doğru gittiğinde Kerem ve Daren restorandan çıktı.
"Biz bunları konuşmadık mı ne diye masada öyle davrandın?"
"Daren sen abarttın. Biz böyle mi konuştuk. Kıza neler dediğinin farkında mısın?"
İkisi de tekrar tartışmaya girdiklerinde Gülce koşar adım yanlarına geldi.
"Ya siz hala kavga mı ediyorsunuz?"
"Gülce ne yaptığını görmedin mi?"
"Daren hakikaten sen ne yaptın ya?" Gülce sitemle Daren'e baktığında Daren hiç bir şey demedi.
"Kıza neden öyle şeyler dedin. Ne kadar üzüldü-"
"Kesin sesinizi!" Daren bağırarak araya girdiğinde Gülce yerinden sıçradı.
"Biz mi suçluyuz şimdi de?" Kerem kollarını birbirine bağlayıp Daren'e anlamaz bakışlarını attığında, Daren arabanın lastiğini tekmelemeye başladı.
"Yeter!" Sinirden deliye dönmüştü. Kendi etrafında dönüp saçlarını karıştırdı.
"BENDE BÖYLE OLSUN İSTEMEDİM, İSTEMEDİM!" Daren bağırmaya devam ettiğinde Kerem ve Gülce ne yapacaklarını bilemediler.
"BENİM SALAKLIĞIM YÜZÜNDEN OLDU HER ŞEY! BÖYLE OLACAĞINI BİLİYORDUM AMA YAPAMADIM UZAK DURAMADIM ONDAN! YORGUNDUM İHTİYACIM VARDI! DAYANAMADIM! VAZGEÇMEK İSTEMEDİM!" Daren deliye dönmüştü kendini hırpalıyordu. Onunda canı yanıyordu.
Kerem bu haline dayanamayıp Daren'e sıkıca sarıldı.
"Tamam sakin." Daren ilk başta ayrılmak istedi ama en sonunda pes etti, kendini yere bıraktı.
"Kerem ben üzdüm onu." Daren'in gözlerinden bir kaç damla yaş düştü. Kerem de çaresizdi, ne yapacağını ne diyeceğini bilmiyordu.
"Benim yüzümden ağladı." Daren bu cümleleri kurarken bile acı çekiyordu.
Gülce Daren'in yanına çömelip elini omzuna koydu.
"Halledeceğiz her şeyi." Destek olmak için konuşuyordu fakat bunun Daren'i etkilemeyeceğinin farkındaydı.
"Gülce ben onu ağlatıyorum, üzüyorum. Keşke elimde olsa ama değil. Benimde canım yanıyor."
"Biliyorum." Gülce gözlerinden düşen yaşları elinin tersiyle silip sıkıca Daren'e sarıldı.
"Gitti, kaybettim onu." Daren kafasını Gülce'nin göğsüne yaslayıp ağlamaya devam ettiğinde Kerem ne kadar sinirli olsa da kendine engel olamayıp ikisini de kollarının arasına aldı.
"Hiç bir şey kaybetmedin. Biz senin yanındayız her şeyi düzelteceğiz."
Özgür nefes nefese Gülce'lerin yanına geldiğinde Daren hemen ayağa kalktı.
"Lavin nerede?" Çaresiz bir şekilde Özgür'den gelecek cevabı bekliyordu.
"Yetişemedim, arıyorum sabahtan beri açmıyor telefonunu." Özgür o kadar yorulmuştu ki konuşamıyordu bile.
Daren ne yapacağını bilemeyerek hemen arabasına koştu.
"Nereye Daren?"
"Kerem arabaya binin." Kerem bir şey demeden Daren'in dediğini yapınca Gülce ve Özgür de hızla arabaya bindi.
...
Bahçe kapısını açacağım sırada dayanamayıp kendimi kaldırımın üstüne bıraktım. Bacaklarımı kendime çekip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Göğsümde ki sızı o kadar büyüktü ki tüm vücudum acı içinde kasılıyordu.
"Lavin." Adımı duymamla zar zor kafamı kaldırdım, Bora evinin önünde durmuş bana bakıyordu. Ağladığımı fark edince hemen yanıma gelip önümde diz çöktü. Ben kafamı tekrar dizime koyup ağlamaya devam ettiğimde elini omzuma koydu.
"Lavin ne oldu, sen neden ağlıyorsun?" Dediğinde hiç bir cevap vermedim.
İki eliyle başımı tutup kaldırdığında kıpkırmızı olmuş gözlerimle yüzüne baktım.
"Neden ağladığını söyle bana." Beni bu halde görmek onu sinirlenmiş olacak ki yüz hatları gerginleşmişti.
"Soru sorma bana lütfen." Hıçkırıklarım arasından zar zor konuşmaya çalıştım.
"Peki sen bilirsin, susacağım ama ağlama." Dediğinde kafamı iki yana salladım.
"Bunu şuan benden isteme. Çünkü benim elimde olan bir şey değil, istemsizce akıp gidiyor." Dediğimde Bora kaşlarını çattı.
"Umarım seni bu kadar ağlatan şeyin gerçekten bir önemi vardır." Bora sıkıntılı bir nefes verip yanıma oturdu.
YAZARIN ANLATIMIYLA
Daren arabayı Lavin'lerin sokağının başında durdurdu.
"Siz burada bekleyin. Lavin eve gelmediyse bizi görünce telaş yaparlar. Ben bir bahane bulmaya çalışırım." Daren'in söyledikleri doğruydu. Lavin eve gitmemiş ise ailesi telaş yapabilirdi, o yüzden mantıklı olan buydu.
Daren hızla arabadan inip eve doğru yürümeye başladı. Sonuçları ne olursa olsun Lavin'e her şeyi anlatacaktı çünkü Lavin'in üzülmesini istemiyordu.
Daren eve doğru geldiğinde, gördüğü şeyle adımlarını yavaşlattı.
Ellerini yumruk yapıp yolun ortasında durduğunda sinirle saçlarını karıştırdı.
Bora kafasını çevirip Daren'i gördüğünde aralarında uzun ve gergin bir bakışma yaşanmıştı.
Daren yanlarına doğru bir adım atacağı sırada Bora Lavin'i göğsüne doğru çekip sarıldı.
Bunu bilerek yapmıştı.

Daren'in sabrı artık tükenmişti. Bu sefer arkasını dönüp gitmeyecekti.
Hızlı adımlarla Lavin'lerin yanına yaklaştı ve bir anda Bora'nın yakasını tutup ayağa kaldırdı.
Lavin neye uğradığını şaşırmış bir şekilde kıpkırmızı olmuş yüzünü Daren'e çevirdi.
"Ona dokunmayacaksın!" Daren bağırıp yumruğunu Bora'nın yüzüne indirdiğinde Lavin korkuyla yerinden kalktı.
Bora yere düştüğünde bu yumruk umrunda olmamıştı. Ayaklanıp aynı şekilde o da Daren'in yüzüne bir yumruk indirdi. Daren sarılsa da yere düşmedi.
Aralarındaki kavga büyüyecekti, bu çok belli ve netti.
"Ne yapıyorsunuz!" Lavin ne yapacağını bilemeyerek sadece bağırmıştı.
İkisininde gözü dönmüştü. Yumruk yumruğa birbirlerine girdiklerinde Lavin ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
Bora yere düştüğünde, Daren nefes nefese onun kalkmasını bekliyordu.
Bora ayaklandığında Lavin buna son vermek için aralarına geçti.
"Yeter, derdiniz ne sizin!"
"Sen karışma geç içeri." Daren Lavin için ses tonunu düşürüp konuştuğunda Lavin Daren'in yüzüne bile bakmadı.
"Bora kavga etmeyi bırak lütfen, gidelim."
Lavin'in Bora'yı savunması onun yanında olması Daren'i daha da sinirlendiriyordu.
"Hayır efendim o tek başına buradan siktir olup gidecek, sen buradasın!" Daren sesini yükseltip Bora'ya doğru bağırdığında Lavin sinirle Daren'e döndü.
...
"Sen kimsin ya?"
"Lavin bak-" konuşmasına izin vermeden araya girdim.
"Kes sesini!" Diye bağırdığımda hiç bir tepki vermedi.
Ona bağırmak canımı yakıyordu, ama elimde değildi.
"Bora'nın benimle olması umrunda değildi ya, şimdi neden gelmiş kavga çıkartıyorsun?" Dedim. Bu soruyu sormak benim hakkımdı. Daha bir saat öncesine kadar bana umrumda değilsin dedi. Şimdi neden bunu yapıyordu, bilmek istiyordum.
"Lavin bırak gidelim, muhatap olmaya değmez." Bora elimi tuttuğunda Daren'in gözleri ilk önce ellerimize sonra bana kaydı.
"Lan ben sana dokunmayacaksın demedim mi!" Beni kendi tarafına çekip Bora'yı ittiğinde kolundan tutup kendime çevirdim.
"Asıl sen dokunma ona!" Daren kafasını yana eğip gözlerime baktığında, vücuduma bir titreme yayılmıştı.
"Yapma Lavin, onu savunma bana." Daren yalvarır gibi konuştuğunda gözümden bir kaç damla yaş akmıştı.
"Sen yaptın ama." Dedim acı içinde gülümseyerek.
"Hemde kendi ellerinle yaptın. Bizi kendi ellerine yıktın." Dediğimde sol gözünden bir yaş süzüldüğünü gördüm.
"Hatta belki de biz diye bir şey yoktu, ben kafamda kurdum. Seninde dediğin gibi ben senin, beni sevdiğini düşündüm." Gözlerimden yaşlar süzülürken ben sadece gülümsüyordum.
"Saçmalıyordum." Daren kafasını iki yana salladığında elimin tersiyle yaşlarımı silip Bora'nın yanına yaklaştım.
"Gidelim." Dediğimde Bora kafasını sallayıp beni onayladı.
Koluna girip yürümesine yardım ettim. Daren'i arkamda bırakıp Bora'yla gidiyordum. Bu canımı o kadar yakıyordu ki, anlatılmaz bir acı hissediyordum.
Bora'nın evinin önüne geldiğimizde kısa bir anlığına Daren'e baktım. Gözünden akan bir kaç damla yaşı elinin tersiyle silip arkasını döndü ve hızla gözden kayboldu. Dizlerim titriyordu ayakta durmakta zorlanıyordum. Kendimi bir anda yere bıraktım, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"Bitti." Dedim kısık bir sesle. Kabullenmek istemiyordum ama bu sefer gerçekten bitmişti.
"Lavin." Bora yanıma çöküp elimi tuttuğunda kendimi geri çekip hemen ayağa kalktım.
"Sonra görüşürüz Bora." Diyerek koşar adım eve gittim.
Kendimi odama attığımda yatağımın kenarına çöküp dizlerimi kendime çektim.
Canım çok yanıyordu.
...
"Hiç bir engel yok artık." Daren yatağının başlığına yaslanmış, başını iki elinin arasına almıştı.

"Daren şuan mantıklı düşünemiyorsun." Kerem elini Daren'in omzuna koyup sakinleştirmeye çalışıyordu ama pek etkili değildi.
"Çok mantıklı düşünüyorum."
"Gidecek misin yani?" Gülce dudaklarını büzerek konuştuğunda Daren kafasını salladı.
"En doğrusu bu."
"Abi zaten oradan zar zor kurtuldun, şimdi geri dönersen bir daha gelmeme ihtimalin çok yüksek." Özgür Daren'i ikna etmek ister gibi açıklama yaptığında bu Daren'in umrunda olmamıştı.
"Sonum ne olursa olsun artık önemli değil."
"Daren biz ne olacağız. Her şeyi sildin peki biz?" Kerem sitemle sesini yükselttiğinde Gülce araya girdi.
"Evet Kerem haklı, ya biz, biz senin kardeşlerin değil miyiz?"
Daren üçünede tek tek bakıp gülümsedi.
"Gelin buraya." Diyerek kollarını açtığında üçü de sıkıca birbirlerine sarıldı.
"Siz varsınız diye varım ben zaten."
"O zaman gitme." Gülce Daren'e dolu gözlerle baktığında, Daren Gülce'nin burnunu sıktı.
"Duygusal sömürü yapmaya başladık bakıyorum."
"Ne alaka be!" Gülce geri çekilip kollarını birbirine bağladı.
"Hiç öyle bir şey yapar mıyım ben?" Kaşlarını çatıp küstüğünü belli etmeye çalışıyordu.
"Yapar mı gamzelimiz ya." Özgür Gülce'yi yatağa yatırıp gıdıklamaya başladığında Kerem ve Daren'de Özgür'ü gıdıkladı.
Oda onların kahkahalarıyla dolmuştu, tıpkı eski zamanlarda ki gibi...
...
Bir hafta sonra
Aradan bir hafta geçmişti.
Fark etmiştim ki ben bir gün mutluysam üzerine çok uzun bir süre mutsuz olmam gerekiyordu.
Bu süreçte kendimi odama kapatmamıştım, normal yaşantıma devam ediyordum. Ders çalışıyordum, Gülce'lerle buluşuyordum.
Onu hiç görmüyordum...
O benim adımı duyunca, bende onun adını duyunca kaçıyordum. Buluşma ayarladığımızda gelmiyordu, eve gittiğimde geleceğimi duyup gidiyordu.
Kısacası artık birbirimizi görmeye bile tahammül edemiyorduk. Tabi benim onu görmek istememe sebebim ondan nefret etmem değildi. Böyle bir şey söz konusu bile olamazdı, ben ondan nefret etmezdim. Sadece görünce daha fazla canım yanacaktı. Bende bunu bildiğim için uzak duruyordum. İkimiz içinde en iyisi buydu.
Her zaman ki gibi odamda oturmuş test çözüyordum. Annem kafedeydi, babam da Bora'nın babasıyla şirketteydi.
Kapı zili çaldı.
Annemlerde anahtar vardı. Gülce'yle de az önce konuşmuştuk.
Kim gelmişti ki?
Aşağı inip kapıyı açtığımda kimsenin olmadığını gördüm. Etrafa bakındım ama gelen gidende yoktu.
Söylene söylene kapıyı kapatacağım sırada, yere bırakılmış beyaz bir zarf gördüm.
Eğilip elime aldığımda üzerinde ismimin yazılı olduğunu fark ettim.
Lavin Sönmez...
Kapıyı kapatıp salona geçtim ve koltuğa oturdum.
"Kim gönderdi ki bunu?" Kendi kendime söylenirken aynı zamanda zarfı açtım. İçinden bir mektup çıkmıştı.
Merhaba Lavin...
Benim kim olduğumu bilmene gerek yok.
Beni iyi dinlemen hem senin hemde çevrendekilerin yararına olacaktır. Bundan emin olabilirsin.
Bazı gerçekler vardır insanı enkaz altına iten ve üzgünüm ama birazdan sende o enkazın altında olacaksın.
Sevdiğin kişi tamamen bir yalandan ibaret. Hayatı, anlattıkları, yaşantısı. Her şeyiyle bir yalan.
Sen onun kurduğu oyunda sadece bir piyonsun. Rolün geldiğinde oynadın, şimdi gideceksin ve korkarım oyunda bir hile döndü. Bu hile seni eleyecek...
Bazı suçların cezalarını masumlar öder. Sende bu masumlardan birisin...
D.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Hiranur Uzun / Ruhların Düğümü / [17. BÖLÜM]:GÖZ YAŞLARI](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/hiranur-uzun-ruhlarin-dugumu.webp)
| 10.62k Okunma |
1.12k Oy |
0 Takip |
48 Bölümlü Kitap |