19. Bölüm

[19.BÖLÜM]: TAVUK PİLAV

Hiranur Uzun
lady_bird

İnstagrama gelinde hasret giderelim.

(@ladybird.waty)

 

Şimdilik kaçıyorum öpüldünüz... ♡♡♡

 

Bölümü okumaya başlamadan önce yıldıza basında yollarımız aydınlansın.

 

YILDIZLAR GİBİ HEP PARLAYIN..☆☆

"Onca sevgiye rağmen kalbi hala filizlenmemişse, toprağı sen değilsindir..."

Cahit Zarifoğlu

 

"Tavuk pilav"

 

Yıllar önce

Daren gazeteye sarılmış olan bira şişesiyle evine doğru yürüyordu.

 

Kapının önüne geldiğinde, duyduğu çocuk sesleri, onu merakına yenik düşürmüştü. Bir süre durup düşünmüştü, acaba babası fark eder miydi onun evde olup olmamasını?

 

En sonunda karar verip elindeki birayı kapının önüne bıraktı ve koşarak seslerin geldiği sokağa girdi.

 

Bir sürü çocuk vardı etrafta. Bazıları top oynuyordu, bazıları ip atlıyordu.

 

Daren onlardan uzak olan bir kaldırımın üzerine oturdu. Minik ellerini çenesine yerleştirip pür dikkat karşısında top oynayan çocukları izlemeye başladı.

 

Onlara katılmak ve eğlenmek istiyordu. Fakat o da farkındaydı ki şuan burada oturup izlemesi bile onun için tehlikeliydi, babasına yakalanabilirdi.

 

Dudaklarını büzerek ayağa kalkması ve yere düşmesi bir olmuştu.

 

Kanayan ellerine bakt ilk önce. Sonra bakışları üzerindeki pijamaya kaydı. Dizleri yırtılmıştı. Canının acısını düşünmüyordu. Aklında olan tek şey babasının bunu fark etme ihtimaliydi. Korku ve tedirginlik içinde yerde oturdu.

 

Etrafına bakındığı sırada kendisine doğru koşan üç çocuğu gördü.

 

"İyi misin?" Gözlerini kırpıştırarak karşısında yan yana dizilmiş olan minik bedenlere baktı.

 

"Canın çok yandı mı?" Aralarında ki kız çocuğu eteğini düzeltip yavaşça Daren'in yanına çömeldi. Kahverengi saçlarını arkaya doğru savurup bir Daren'e bir de kanayan eline baktı.

 

"Özgür koş evden yara bandı al gel."

 

Daren'in gözleri karşısında duran diğer iki erkek çocuğunu buldu. Kıvırcık saçlı kahverengi gözlü olan arkadaşının dediğini yaparak bir hışımla yanlarında ayrıldı.

 

"Tut elimi." Uzatılan ele baktı bir süre sonra gülümseyerek uzandı çocuğun eline.

 

"İyisin değil mi?"

 

"Teşekkür ederim iyiyim." Daren mahçup bir şekilde gülümsedi. Minik kız koşarak yanlarına gelen arkadaşına döndü.

 

"Özgür düşeceksin koşma." Kıvırcık çocuk nefes nefese elindeki yara bandını kıza uzattı.

 

"Hadi elini saralım." Daren'in elini tutup yavaşça yara bandını yapıştırdıklarında, Daren gülümseyerek baktı üçüne de.

 

"Adın ne senin hiç görmedik seni burda." Küçük kız önüne düşen saçlarını arkaya aldı ve gülümseyerek Daren'e baktı.

 

Daren ne cevap vereceğini bilememişti. Evden yalnızca babasına bira almak için çıkıyordu, o yüzden de dışarıda kimseyi tanımıyordu.

 

"Daren." Dediğinde kız elini uzattı.

 

"Gülce bende memnun oldum."

 

"Kerem bende."

 

"Bende Özgür." Üçü de tek tek adını söyleyip Daren'le tanışmıştı. Daren ilk defa arkadaş edinmişti bu onun için çok özel bir andı.

 

"Sen hangi evde oturuyorsun." Daren az ileride olan evini parmağıyla işaret ettiğinde. Gülce'ler birbirlerine baktılar. O evde her Allah'ın günü kıyamet kopuyordu. Bağırış çağırış eksik olmuyordu. Daren'in orada yaşamasına çok üzülmüşlerdi ama mahçup etmemek için soru sormamışlardı.

 

"Benim eve gitmem lazım." Daren babasının geleceğini hatırlayıp eve koştuğunda Gülce Kerem ve Özgür birbirlerine baktı.

 

"Yazık, çok korkuyordur babasından." Mahalle Daren'in babasından pis ayyaş diye bahs ediyordu. Her gün mahallede onların dedikosu dönüyordu. Herkes her şeyin farkındaydı. Daren'in annesinin şiddet gördüğünü biliyorlardı. Polisi defalarca kez aramışlardı fakat polis geldiği gibi gidiyordu. Bu yüzden de mahalleli de umudunu kesmişti, sadece acımakla yetiniyorlardı.

 

Günümüz

 

Akşam yemeğinden sonra ben direkt odama çıkmıştım. Zaten aklımdaki düşünceler o kadar karmaşıkdı ki yemek düşünecek halim bile yoktu. Annem bir ara hasta olup olmadığımı sormuştu, halsiz hissettiğimi söyleyip geçiştirmiştim.

 

Telefonda ki kişinin sesi çok garipti. Robot sesi gibiydi, kendi sesini kullanmıyordu. Kadın mıydı erkek miydi bunu bile bilmiyordum. İşler artık ciddiye binmeye başlamıştı.

 

Her kimse beni görüyordu, hakkımda bir şeyler hatta baya şey biliyordu. Ne yapmaya çalıştığını hala anlamış değildim. Benden tam olarak ne istiyor onu da söylemiyordu.

 

Verdiği tek ipucu Siyah Maskeydi...

 

Daren'i kaç kere aramak için elime telefonu almıştım ama ne diyeceğimi nasıl konuşacağımı çözemediğim için vazgeçiyordum.

 

Olayın Daren'le bir bağlantısı vardı.

 

Düşünmekten kafayı yememek için cesaretimi toplayıp elime tekrardan telefonumu aldım, rehbere girdim.

 

Bay Öküz.

 

Bir süre kaydediş şeklime sırıttım.

 

"Lavin kendine gel." Kendimi uyarıp boğazımı temizler gibi yaptım ve derin bir nefes alıp Daren'i aradım.

 

Elim ayağım birbirine girmişti her an yüzüne kapatabilirdim telefonu.

 

Düşüncelerimle boğuştuğum sırada telefon sansiyesinde açıldı. Anında cevap almanın şokuyla bir süre sustum.

 

"Lavin." Daren'in sesini duyduğum an elimi kalbime koydum. Yine büyük bir ağrı vardı.

 

Her dakika dinlemek istediğim sesi, şimdi sadece canımı yakıyordu...

 

"Konuşmamız lazım evin önüne gelebilir misin?" Sesim zar zor çıkıyordu, nefes almakta zorlanıyordum.

 

"İyisin sen değil mi?" Dediğinde sanki beni görüyormuş gibi kafamı iki yana salladım.

 

"Bekliyorum." Sorduğu soruyu umursamıyormuş gibi yapıp farklı bir cevap verdim ve telefonu kapattım.

 

Yaa bu nasıl bir salaklıktır!

 

Kapatmasaydım anca mal gibi eğ eğ hı hı yapacaktım ama böyle de kapatmak pek hoş olmadı sankim.

 

Yaptığım mallığın utancıyla kafamı yastığıma bastırdım ve yumruk yaptığım ellerimi yatağa vurmaya başladım.

 

En sonunda kendimi toparladım, ayaklanıp aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı dağınık bir topuz yaptım ve üzerime göz gezdirdim.

 

Üzerimi değiştirip değiştirmemek arasında kalmıştım.

 

Üzerimde gri eşofman ve gri bir crop vardı. Değiştirmeme gerek yok diye düşünerek sadece üzerime gri tonlarında bir hırka geçirdim. Yatağımın üzerinde titreyen telefonu elime aldım ve gelen mesaja tıkladım.

 

Bay Öküz: Aşağıdayım.

 

Gitmeden önce komodine uzanıp içindeki zarfı aldım.

 

Hızlıca odamdan çıkıp aşağı indiğimde Annemlerin salonda televizyon izlediğini gördüm.

 

"Anne bahçedeyim biraz hava alacağım." Ayakkabılarımı giyerken içeri seslenmiştim.

 

"Tamam dikkat et." Annemden onayı alınca kapıyı açtım.

 

"Tamamdır."

 

Dışarı çıktığımda motoruna yaslanmış telefonuna bakan Daren'i gördüm.

 

Ve yine göğsümde aynı ağrı vardı. Şaşırdık mı hayır.

 

Yavaş adımlarla yanına yaklaştığımda beni fark edip kafasını kaldırdı. Yerinde doğrulup bana döndüğünde aramızda biraz mesafe bırakarak karşısına geçtim.

 

"Ben direkt konuya gireceğim." Dedim bakışlarımı kaçırarak. Yüzüne bakınca elim ayağım birbirine girmekle kalmıyordu. Her an bayılada bilirdim.

 

"Pekala seni dinliyorum." Dediğinde derin bir nefes alıp zorlukla yüzüne baktım.

 

"Siyah Maske." Dediğimde Daren'in yüzünde mimik oynamadı.

 

"O sensin." Bakışlarını kaçırmaya başlamıştı bu seferde.

 

"Lavin bu konuyu neden konuşuyoruz?" Dediğinde elimi hırkamın cebine attım ve içinden bana gelen zarfı çıkardım.

 

"Al oku."

 

Zarfı benden alıp mektubu çıkardı ve bir süre sadece elinde ki kağıda odaklandı.

 

"Bu sana ne zaman geldi?" Şaşırmamış gibiydi. Sadece anlamsız bir ifade vardı yüzünde.

 

"Bir kaç gün oldu." Dedim.

 

"Peki başka bir şey?"

 

"Beni biri arıyor sürekli." Dediğimde elindeki kağıt parçasını sıkmaya başladı.

 

"Lavin yanına-" Dedi ve devamını getirmek istemiyor gibi sinirle saçlarını karıştırdı.

 

Yanıma gelmiş olma ihtimaline sinirlenmişti.

 

"Bak bu mektup geldiğinde çok ciddiye almadım ama sonra aramalar başladı. İşin korkutucu tarafi telefonda ki kişi beni gözetliyor. Ben sabah yürüyüşe çıkmıştım. Yine aradığında seni uyarıyorum dedi bana. Telefonu kapatmadan önce de ne giydiğimi belirten bir cümle kurdu." Daren pür dikkat beni dinliyordu.

 

"Siyah maskeye sor o sana anlatacak dedi. Neler oluyor Daren?" Endişe doluydu içim.

 

"Lavin sana bunları şuan açıklayamam." Dediğinde sinirle güldüm.

 

"Ne saçmalıyorsun sen, ben kaç gündür ne haldeyim biliyor musun? Düşünmekten kafayı yemek üzereyim. Gelmiş şuan anlatamam diyorsun."

 

"Senin için doğru olan bu çünkü."

 

"Sen çok mu düşünüyorsun beni?"

 

"Evet düşünüyorum." Diyip sesini yükseltmeye başladığında alaycı bir gülüş attım.

 

"Yapma Daren cidden yapma." Elindeki mektubu çekip aldım.

 

Arkamı dönüp gidecekken kolumu tuttu.

 

"Daha bitmedi."

 

"Seni dinlemek istemiyorum. Sorduğum soruya cevap alacaktım, söylememeyi tercih ettin şimdi git buradan." Kolumu çekmeye çalıştığımda beni kendine doğru çekti.

 

"Burnunun dikine gitmeyi bırak." Yüzüme eğilip fısıldadığında gözlerimi kaçırıyordum.

 

"Seni ilgilendirmez benim yaptıklarım." Ben bile ikna olmamıştım. Sesimde hiç bir ciddilik yoktu.

 

"İlgilendirir."

 

"İlgilendirmez."

 

"İlgilendirir.

 

"İlgilendirmez."

 

İnatlaşmamız böyle sürüp gidiyordu. Haklıydım ve o bunu kabul etmek zorundaydı.

 

"İlgilendirir." Dediğinde tüm gücümle ittim onu.

 

"İlgilendirmez duydun mu ilgilendirmez! Kimsin ya sen kimsin? Sen kendin bana demedin mi aramızda bir şey yok, kafanda kurmuşsun sen diye, şimdi gelmiş bana beni düşündüğünü söylüyorsun. Oyun mu oynuyorsun benimle?" İçimde ki bütüm sinirimi bir anda dışa vurmuştum.

 

Cümlelerimi arka arkaya sıraladığımda Daren sadece beni izliyordu.

 

"Özür dilerim." Dediğinde nefes nefese yüzüne baktım.

 

"Ben seni isteyerek kırmadım Lavin. Keşke bilsen her şeyi."

 

"Anlat o zaman bileyim Daren anlat."

Dediğimde gülümsedi.

 

"İnan bunlara gerek kalmayacak." Dediğinde içimde ki korku daha da büyüdü.

 

"Ne demek bu?"

 

"Hiç bir şey. Şimdi sadece beni dinle. Telefon numaranı değiştir, ve mümkün oldukça evden çıkmamaya çalış. Merak etme bu çok uzun sürmeyecek. Sadece bir kaç gün."

 

Durmuş sadece dinliyordum ne demem gerektiğini çözemiyordum çünkü. Neler olduğunu sorduğumda zaten söylemiyordu, beni dinlemiyordu bile.

 

" Sakın korkma ben her şeyi halledeceğim sana söz veriyorum. Belki şuan bana inanmak istemiyorsun ama yemin ederim her şeyi çözeceğim. Sana bir şey olmasına izin vermem." Dediğinde kurduğu cümlelerin hiç birine kendisini eklemediğini fark ettim.

 

Sürekli beni kurtarmaktan bahs ediyordu peki ya ona ne olacaktı?

 

"Sen?" Dedim korkarak.

 

"Ben." Dedi gülerek.

 

"Sen beni düşünme. Kendine odaklan. Ki zaten sen iyiysen bende iyiyim o yüzden de çok dikkat et. Sen kötü olursan ben de olurum. Böyle düşün." Dediğinde tepkisiz bir şekilde yüzüne baktım.

 

"Şimdi lütfen içeri girer misin hava çok soğudu hasta olmanı istemiyorum."

 

Kafamı sallayıp hiç bir şey demeden yavaş adımlarla ondan uzaklaştım. Bahçe kapısını açıp içeri geçeceğim sırada Daren'in beni beklediğini fark ettim.

 

Kapıyı açıp içeri geçtim ve gülümseyerek Daren'e el salladım. O da aynı şekilde bana karşılık verip gülümsediğinde kapıyı kapattım.

 

...

 

Sabah erkenden uyanıp hızlıca hazırlanmaya başladım.

 

Üzerime siyah bol paça olan kotumu, askılı siyah cropumu giydim. Hava normaldi ama belki üşürüm diye üstüme de siyah krem karışımı olan hırkamı aldım.

 

Telefonumu ve çantamı alıp aşağı indiğimde annem ve babamın kahvaltı yaptığını gördüm.

 

"Günaydın." Gülümseyerek masaya geçtim ve ağzıma salatalık attım.

 

"Günaydın güzelim." Babama bakıp gülümsedim.

 

"Günaydın annecim, çay ister misin?"

 

"Hayır hayır, sen kahvaltını yap anne. Ben istersem kendim alırım." Anneme bir öpücük attığımda gülümsemeye başladı.

 

Annemler sohbet ederken bende şu telefon numarası değiştirme konusunu nasıl açacağımı düşünüyordum. Bir şey uydurmam gerekiyordu.

 

"Benim size bir şey söylemem lazım." Diyerek konuyu açtığımda annem ve babam birbirine bakıp sırıtmaya başladı.

 

"Kızım hiç söyleme biz zaten biliyoruz." Annem gülümseyerek bana dönünce kaşlarımı çatıp arkama yaslandım.

 

"Ne söyleyecekmişim ben?" Dediğimde annem uzanıp elimi tuttu.

 

"Daren'le çıkmaya başladığınızı söyleyeceksin, ama biz zaten bunu biliyoruz. Dün sizi gördük. Kaçamak buluşmalar yapıyordunuz." Annem gülerek konuştuğunda babam gözlerini devirdi.

 

Bu hallerine gülmeden edemedim.

 

Bizi görüp sevgili olduğumuzu düşünmüşlerdi. Acaba ne konuştuğumuzu duysalar bu tepkiyi verirler mi?

 

"Anne öyle bir şey yok nerden çıkardınız bunu?" Dediğimde annem kollarını birbirine bağlayıp arkasına yaslandı. Hevesi kursağında kalmış gibi görünüyordu.

 

Babam ise annemin tam tersine çok keyifliydi. Kızım sadece beni seviyor bakışları vardı yüzünde. Bunun gururunu yaşıyordu resmen.

 

"Ee sen bize ne söyleyecektin peki?" Annem homurdanarak konuştuğunda boğazımı temizler gibi yaptım.

 

"Şey ben telefon numaramı değiştirmek istiyorum da." Dediğimde annem ve babam dik dik yüzüme baktı.

 

"Sebep?" Aynı anda konuştuklarında daha da gergin olmaya başlamıştım. Ne söyleyeceğimi düşünüyordum şuan.

 

"Eski okulumdan dolayı herkeste numaram var. Ee biliyorsunuz ben kimseyi sevmiyordum o yüzden onlarda kalsın istemiyorum." Diyerek küçük beyaz bir yalan attım ortaya.

 

Bir süre düşündüler cevap vermediler. Sonra dediklerime hak verir gibi kafalarını salladılar.

 

"Pekala bugün hallederiz birlikte." Babama bakıp gülümsedim.

 

"Ha yok, ben hallederim. Gülce'yle giderim belki, dolaşmış oluruz." Dediğimde babam kafasını salladı.

 

&

 

Dışarıda Gülce'nin gelmesini bekliyordum.

 

Kolumda hissettiğim elle arkamı döndüğümde Daren'in gözleriyle karşılaştım.

 

Gülümseyerek yüzüme bakıyordu.

 

"Hazırım gidebiliriz." Dediğinde kaşlarımı çattım.

 

"Gülce gelmiyor muydu?"

 

"Dün anlattıklarından sonra seni tek bırakacağımı falan mı düşündün."

 

Daren motoruna doğru yürümeye başladığında bende itiraz etmeden arkasından ilerledim.

 

Her zamanki gibi yine kaskını bana takmıştı. Koluna tutunup arkasına bindiğimde omzunun üzerinden bana baktı.

 

"Sıkı tutun."

 

"Evet Lavin sıkı sıkı tutun bırakma." Kafamı çevirdiğimde pencereden bize bakan Özgür'leri gördüm. Onlara göz devirip Daren'e döndüm. Ellerimi yavaşça beline doladım. Vücudu kasılmaya başlamıştı bir süre durdu öylece.

 

"Gitmiyor muyuz?" Dediğimde gaza bastı.

 

...

 

Birlikte telefon işini halledip dükkandan çıktık.

 

"Ben numaranı kayıt ettim. Gülce'lere de veririm. Sende kimseye çok yayma. Kısa bir süreliğine yani." Dediğinde kafamı salladım.

 

"İşlerin var mı?"

 

"Hayır yok." Dediğimde Daren başını sallayıp, gülümsedi.

 

"Dolaşalım mı?" Bunu sormasının şaşkınlığını bir süre üzerimden atamamıştım.

 

Evet beni çok kırmıştı, üzmüştü, yaralamıştı. Ama şuan kendimi geri çekmek istemiyordum. Bu yüzden de yavaşça kafamı salladım.

 

"Olur."

 

Daren motorunu almamıştı, yürümeye karar vermiştik. Bir anda benle konuşmaya başlamıştı, hakkımda bir sürü sormuştu. Ben cevaplıyordum o da dinliyordu. Çocuklukluğuma kadar inmiştik. Şaka gibiydi belki ama biz şuan kahkaha ata ata sokaklarda dolaşıyorduk. İnsanlar bize bakıyordu, delirdiğimizi falan düşünüyorlardı büyük ihtimalle. Bu hiç umrumda değildi, çünkü şuan son günlerin en güzel dakikalarındaydım. Başka şeyler düşünmek yerine anın verdiği mutluluğu yaşıyordum.

 

"Acıktım." Dedim elimi karnıma koyarak. Daren bu halime güldü ve omuzlarımdan tutup beni yanımızda duran pilavcıya çevirdi.

 

"Sever misin?" Dediğinde hızlıca kafamı sallayıp tıpkı bir çocuk gibi ellerimi birbirine vurdum.

 

"Hemde ne sevmek, bayılırım." Daren'i arkada bırakıp koşar adım dükkanın önüme gittiğimde, Daren gülerek yanıma geldi.

 

Ben geçip bir masaya oturduğumda Daren siparişleri verip masaya geldi. Karşıma geçip oturduğunda ben etrafı inceliyordum. Her yerde plaklar, eski posterler, gazeteler. Doksanlar da gibi hissediyordum.

 

"Çok nostaljik duruyor." Diyip Daren'e döndüğümde, elini çenesine yerleştirmiş bir vaziyette bana baktığını gördüm.

 

"Hıhı." Beni dinliyor muydu orası meçhul bir şeydi. Utanarak kafamı başka yöne çevirdim.

 

Siparişler geldiğinde tabağımı önüme çekip hızlı hızlı yemeğe başladım. Kaç gündür doğru düzgün yemek yemiyordum ve uzun zaman sonra ilk defa bu kadar aç hissediyordum.

 

Ben yemeğe odaklanmıştım hatta baya odaklanmıştım diyebilirim. Gören bu kızı aç bırakıyorlar der. O boyuttaydım yani. Elimin tersiyle önüme düşen saçlarımı arkaya doğru ittigimde Daren'in bana baktığını fark ettim. Yüzünde ki gülümsemesi o kadar güzeldi ki. Ben karşısında utançtan yerin dibine girmiştim. Yanaklarım dolu doluydu, ellerim yağlanmıştı. Tipim Allaha emanetti.

 

Bana bakışlarından dolayı ağzımdakileri çiğnemeyi unutmuştum. Bir anda öksürmeye başladığımda Daren telaşla ayağa kalkıp yanıma geldi. Eliyle yavaşça sırtıma vurdu.

 

"Lavin iyi misin?" Ayranımdan bir yudum alıp, hızla kafamı salladım. Biraz daha bana dokunmaya devam ederse iyi olur muydum bilemiyorum.

 

Utanç içinde kafamı önüme eğdiğimde Daren saçlarımı tutup sırtıma doğru bıraktı. Sonrada yerine geçti.

 

"Yavaş ye lütfen. Kaçmıyor tabağın." Daren gülmeye başlayınca kollarımı birbirine bağlayıp arkama yaslandım.

 

"Yemiycem." Dedim. Trip atıyordum şuan.

 

"Hadi ama öyle dedim diye mi?" Gözlerimi devirdiğimde Daren daha çok güldü.

 

"Alemsin Lavin ya. Ben seni düşündüğüm için öyle dedim."

 

Ellerimi masaya koyup Daren'e doğru eğildim ve kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. Gülmeyi bırakıp ciddiyetle bana baktı.

 

"Boğazımda kalmasının sebebi sensin kendin yapıp gülüyorsun." Dediğimde Daren yerinde doğruldu ve kollarını birbirine doladı.

 

"Ne yapmışım ben."

 

"O bakışları ben sana atsam sende böyle olursun."

 

"Nasıl bakıyorum ki?" Yüzüme doğru eğilip sırıtmaya başladığında dediklerimin farkına varmıştım. Tabiki çok geçti.

 

Ben cevap vermeyince Daren kulağıma doğru fısıldadı.

 

"Bu kadar güzel olmak senin suçun, izliyorum diye bana kızamazsın. Bizde ekmeğimizin peşindeyiz."

 

Sıçış günlükleri bilmem kaç?

 

Bölüm : 20.01.2025 10:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...