24. Bölüm

[24. BÖLÜM]:RUHUMDA Kİ ÖLÜ

Hiranur Uzun
lady_bird

İnstagrama gelinde hasret giderelim.

(@ladybird.waty)

 

Şimdilik kaçıyorum öpüldünüz... ♡♡♡

 

Bölümü okumaya başlamadan önce yıldıza basında yollarımız aydınlansın.

 

YILDIZLAR GİBİ HEP PARLAYIN..☆☆

"İki seçeneğin var; ya kal, ya gitme!"

 

 

Özdemir Asaf

 

 

"Ruhumdaki Ölü"

 

Sınav günü

 

Sabah erkenden kalkıp hızlıca hazırlanmıştım.

 

Sonunda o büyük gün gelmişti. Sınava girecektim. Çok düzenli çalıştığım söylenemezdi. Ama temelim baya sağlamdı. Bu yüzden son aylar o kadar da ciddiye almamıştım. Bazı tipler vardır ya çalışmadan da başarı sağlarlar. Gıcık olunacak bir durum ama bende öyleyim. Ciddi anlamda çalışmama bazen gerek bile kalmıyor. Tabiki bunun arkasına saklanıp boş vermedim hiç bir şeyi. Çünkü çalışmak her türlü gerekiyordu.

 

Bir yanda annemin hazırladığı sandviçi yiyordum bir yandan da bizim gruba yazıyordum. Kerem ve ben aynı okulda girecektik sınava. Özgür, Gülce ve Daren da farklı bir okuldaydı.

 

4+1

 

Özgürcük: Ben hiç hazır değilim ya!

 

Keremcik: Sakin olsana sen bir. Heyecan yaparsan her şeyi unutacaksın.

 

Özgürcük: Ya ne yapayım?

 

Keremcik: Babanın sana alacağı arabayı düşün.

 

Özgürcük: Babam puanımı görünce evlatlıktan reddetmesin yeter. Arabaya gerek yok.

 

Lavin: Hepinize başarılar diliyorum.

 

Telefonu kapatıp son lokmamı ağzıma attım. Ellerimi silkeleyip ayaklandığımda kapı zilini duydum. Hızlıca gidip gelen kişiye baktığımda, günlerdir evin önünde olan korumaları gördüm.

 

"Bir sorun mu var?" Önüme düşen perçemimi kulağımın arkasına sıkıştırdım.

 

"Hayır Lavin hanım. Sizi sınava bizim götürmemiz söylendi. Hazırsanız çıkalım." Aslında babam götürecekti. Bu duruma çok üzülmüştüm. Ama kaç gündür başındaki bela yüzünden neredeyse eve bile uğramamıştı. Anlayışla kafamı sallayıp beklemelerini söyledim ve içeri geçtim.

 

"Annecim." Annem oturduğu koltukta doğrulup bana baktığında gülümseyerek yanına geçtim.

 

"Ben çıkıyorum."

 

"Baban geldi mi?" Diye sorduğunda kafamı iki yana salladım.

 

"Hayır. Korumalar götürecekmiş."

 

"Ben geleyim o zaman." Annem kalkacağı sırada kolundan tuttum. Babamın gelmeme sebebi belliydi. Annemde benim üzüldüğümü düşünüp yanlız bırakmamak içim yanımda olmak istiyordu.

 

"Hayır hayır. Babam bizi ne kadar tembihledi biliyorsun. İkimizinde aynı anda evden çıkması doğru olmaz. Hem ben kendim giderim. Desteğin zaten hep yanımda olacak." Gülümseyerek anneme baktığımda dolu gözlerle bana sarıldı.

 

"Güzel kızım benim. Ben sana inanıyorum. Yapacaksın. Sakin ol ve sadece sınavına odaklan."

 

"Seni seviyorum kendine çok dikkat et meleğim." Yanaklarına öpücük kondurup hızlıca eşyalarımı ve telefonumu aldım. Annem beni kapıya kadar götürüp korumalara bıraktı. Yeni bir araba durmuştu evin önünde. Büyük ihtimalle annem için göndermişti babam.

 

Annemle sarılıp arabaya bindim. Yola çıktığımızda telefonumu elime alıp Daren'e mesaj attım.

 

Lavin: Sevgilim başarılar dilerim...

 

Uzun bir süre bekledim ama cevap vermemişti. Büyük ihtimalle içeri girmişlerdi. Araç okulun önünde durduğunda telefonumu çantama koyup indim.

 

"Lavin hanım biz sınav bitimine kadar burada olacağız. Başarılar dileriz." Gülümseyerek kafamı salladım ve giriş için kapıya yöneldim.

 

"Lavin!" Evet onun sesini duymuştum. Kalbimin delice atmasına sebep olan sesini. Sevinçle arkamı döndüğümde bana doğru el sallayan Daren'i gördüm.

 

"Daren!" Hızlıca yanına koşup boynuna sarıldım. Kollarını belime dolayıp derin bir nefes aldı.

 

"Sen neden buradasın sınavın var!" Dedim sitemle. O ise sadece gülümsedi.

 

"Merak etme ben yetişirim sınava. Seni görmeye geldim sadece."

 

"Hadi ama Daren. Git artık geç kalacaksın." Daren cevap vermeden sadece yüzümü izledi.

 

"Kötü bir şey mi oldu?" Ellerini tutup destek olmak ister gibi anlayışla yüzüne baktım. Gözleri bana bir şey anlatmak ister gibi bakıyordu. Ne olduğunu tam kavrayamadım o an. Zoraki bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Kafasını iki yana salladı.

 

"Hayır ne olacak? Sevgilime başarılar dilemeye geldim." Dediğinde gülümsedim. Daren alnıma uzun bir öpücük bırakıp ellerini saçlarımda gezdirdi.

 

"Lavin."

 

"Hığğ?"

 

Cümlelerini seçmeye çalışır gibi bir süre sessiz kaldı.

 

"Seni çok seviyorum." Saçlarıma üst üste öpücükler bıraktığında buruk bir şekilde gülümsedim. İçime bir sıkıntı girmişti. Ama anlayamamıştım. Gözleri bana bir tuhaf bakıyordu. Çözemiyordum. Bana bir şeyler söylüyordu, duyamıyordum. Sadece kuruntu yapıyordum belkide.

 

"Bende seni seviyorum birtanem." Geri çekilip gözlerini gözlerime kenetledi. Neydi şimdi bu bakışı?

Neden bana öyle bakıyordu?

 

Sanki son kez bakıyormuş gibiydi...

 

"Daren bana söylemek istediğin bir şey var mı?" Diye sordum. Tedirgin olmuştum açıkçası.

 

"Hayır güzelim. Hadi sınava geç kalmayalım. Başarılar diliyorum sana." Geçiştirmeye çalışmıştı bu her halinden belliydi. Ama sonra konuşuruz diye bir şey demedim. Sınava geç kalacaktı.

 

"Peki hadi git geç kalacaksın yoksa." Dedim ve yanağına bir öpücük bırakıp kolundan iteledim onu. Gülümseyerek yavaş adımlarla benden uzaklaştığında bende hızlıca okulun girişine yöneldim. Arkamı dönüp baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Öyle bir bakıyordu ki, o an aklını okumak istedim. Bir şey vardı evet. Farkındaydım. Gülümseyerek son kez baktı bana. Sonrada arabasına binip uzaklaştı. Umarım kötü bir şey yoktur.

 

...

 

Özgürcük: Ben mi sınava girdim sınav mı bana girdi bilmiyorum.

 

Gamzelim: Bence o kadar zor değildi.

 

Özgürcük: Tabi zeki olunca öyle oluyor.

 

Gamzelim: Neden sen salak mısın?

 

Özgürcük:Evet

 

Gamzelim: Off Özgür çabuk yanıma gel!

 

Özgürcük: Aman be geliyorum zaten.

 

Araba da oturmuş yazılan mesajları okuyordum. Özgür'ün bu haline gülmeden edememiştim. Bence abartıyordu. Sınav zor değildi. Yani bence. Şuan tek merak ettiğim Daren'in sınavının nasıl geçtiğiydi. Çıkınca bir kaç kez arayıp mesaj atmıştım. Büyük ihtimalle daha yeni çıktığı için dönüş yapamamıştı.

 

Kerem'in gelmesini bekliyordum. Sınava girerken onu hiç görmemiştim. Çıkınca mesaj atıp arabada onu beklediğimi söylemiştim.

 

"Lavin!" Kerem'in sesiyle kafamı dışarıya çevirdim. Hızlı adımlarla yolun karşısına geçmeye çalışıyordu. Gülümseyerek arabadan indim ve bana doğru gelmesini bekledim. Nefes nefese kalmış bir şekilde yanıma ulaştığında gülerek baktım yüzüne.

 

"Sakin yaa! Burdayım ben."

 

"Lavin Daren." Dediğinde anlamaz gözlerle baktım. Ne demeye çalışıyordu?

 

"Daren'le mi konuştun sınavı nasıl geçmiş." Heyecanla konuştuğumda Kerem bakışlarını kaçırdı.

 

"Sana diyorum Kerem." Dediğimde Kerem yüzüme baktı.

 

"Lavin Daren gidiyor." Kelimeler bir bıçak gibi ardı ardına göğsüme saplanmıştı. Ne demek oluyordu bu? Daren nereye gidiyordu?

 

"Ne diyorsun sen?" Zar zor konuşabilmiştim. Saçmalıktı bu.

 

"Lavin durdur onu lütfen." Dediğinde kolunu tuttum.

 

"Kerem açık konuşsana, nereye gidiyor?" Dedim sinirle. Sabrım kalmamıştı cidden. Her ne oluyorsa kafamı bulandırıyordu.

 

"Daren yurt dışına gidiyor. Şuan da havalimanında." Başım dönmeye başlamıştı. Midem bulanıyordu. Belki yüzlerce kez kafamda aynı kelimeler yankılandı.

 

"Daren gidiyor."

 

"Onu durdur lütfen." Dediğinde ben hala kendime gelmemiştim. Kerem'in koluna tutundum. Dizlerim titriyordu.

 

"Lavin iyi misin?" Kerem sıkıca kolumu kavrayıp bana destek vermeye çalıştığı sırada kafamı kaldırıp yalvarır gibi yüzüne baktım.

 

"Kerem beni Daren'e götür." Dediğimde Kerem hiç tereddüt etmeden kolumu tuttu ve benimle birlikte arabasına doğru yürümeye başladı. O sırada yanımıza gelen korumalar karşımıza geçti.

 

"Lavin hanım nereye?"

 

"Beni eve arkadaşım bırakacak." Dediğimde itiraz etmeye başladılar.

 

"Babanızın kesin emri var sizi gönderemeyiz." Daren gideceketi ve ben hala bunlarla uğraşıyordum. Zaman kaybıydı.

 

"Ben babama haber verdim. Çekilin." Arkamdan seslenmelerine aldırmayıp Kerem'in arabasına geçtim. Yola çıktığımızda gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Nasıl olurda beni bırakırdı. Bana hiç bir şey söylemeden nasıl gidebilirdi?

Daha bir kaç saat önce gelip beni sevdiğini söylemişti. Şimdi de nasıl arkasına bile bakmadan gidiyordu?

 

Aklım almıyordu. Daren bana söz vermişti. Tutardı o sözünü. Ama neden şimdi bana haber vermeden kaçıyordu. Sorun neydi?

 

"Neden gidiyor?" Göz yaşları içinde Kerem'e baktığımda o bakışlarını yoldan ayırmadı.

 

"Bunu ona soralım istersen." Dediğinde delirmek üzereydim. Ne demekti tüm bunlar. Kafam almıyordu. Daren gidiyordu ve hala bana ne olduğunu anlatmıyorlardı.

 

"O beni bırakmaz ki." Dedim çaresizce. Bırakır mıydı? Daren gidebilir miydi?

 

"Lavin bak ne yapıp edip onu durdurmanın bir yolunu bul. Ondan sonra sana açıklama yapacaktır. Emin ol gitmesinin sebepleri var." Dediğinde şuan onu dinleyemiyordum. Aklım sadece Daren'deydi.

 

"Uçağı saat kaçta?" Dedim kabullenmiş gibi.

 

"40 45 dakika sonra kalkış olacak büyük ihtimalle. Umarım yetişiriz."

 

"Siz ciddisiniz yani. Daren gidiyor." Hala şaka demesuni bekliyordum. Bana "Hepsi rezalet bir şakaydı" demesini bekliyordum. Ama sanırım boş bir bekleyişti.

 

Araba havalimanının önünde durduğunda kendimi direkt dışarı attım.

 

"Lavin arabayı park etmem lazım dikkat et." Kerem'in arkamdan seslenmesini umursamadan içeri koştuğumda bu kalabalıkta onu nasıl bulabileceğimi düşünüyordum. Delirmiş gibi etrafta koşturdum. Nereye gideceğini bile bilmeden ona nasıl ulaşacaktım?

 

Belki de kalbimin sesini dinlemeliydim. O beni tamamlayacak olan kişiyi, Daren'i bulabilirdi.

 

Etrafa bakınmaya devam ederken kayıt için sırada olan Daren'i gördüm. Onu orda görmek bile gerçekleri yüzüme bir tokat gibi çarpmıştı. Cidden gidiyordu. Bana tek bir şey bile söylemeden gidiyordu. Göğsümde bir deprem olmuştu. Ve ona olan tüm duygularım, inancım, güvenim, sevgim. Büyük bir yıkıma uğramıştı. Enkaz altında kalmıştım.

 

"Daren!" Yerimde titrerken adım bile atamadım. Sadece bağırmıştım. Ona olan tüm sinirimi döker gibiydim. Ama tabiki de yetmezdi. İnsanlar bana bakmaya başladığında umrumda bile olmamıştı. Beni ilgilendiren bir çift göz vardı. O da bana bakan Daren'indi. Burda olmama anlam verme çalışır gibi yüzüme bakmaya başladığında, Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Her göz yaşım Daren'e duyduğum kırgınlığı temsil ediyordu. Yavaş adımlarla bana doğru gelmeye başladığında hızlıca yanına gittim ve karşısında durdum.

 

"Sen neden buradasın?" Dedim titreyen sesimle. Yüzünde hiç bir tepki yoktu. Sadece büyük bir ciddiyet vardı. Cevap vermemesi her şeyi kanıtlıyordu. O gerçekten beni bırakıp gitmek için buradaydı.

 

"Nereye gidiyorsun Daren nereye?" Sinirle bağırıp göğsüne vurmaya başladığımda gözlerini benden kaçırdı.

 

"Neden geldin. Kerem mi söyledi sana?" Sanki sorun buymuş gibi davranıyordu. Cidden saçmalıktı. Konu benim buraya gelmem miydi?

 

"Ben senin bana yaptığın gibi kolayca vazgeçemedim Daren. Neden demeye geldim." Hıçkırıklarım artmaya başlıyordu. Bana cevap vermemesi sinirlerimi daha da geriyordu. Neden böyle davranıyordu?

 

"Nereye gittiğini sanıyorsun, beni nasıl bırakabiliyorsun? Tek bir şey söylemeden nasıl gidebiliyorsun?" Nefes bile zar zor alıyordum. Bağırmaktan boğazım yanıyordu.

 

"Öylece bırakıyorum işte." Dedi gülümseyerek. Evet. Tam olarak bana bunu söylemişti. Bir kez daha beni atmıştı o uçurumdan.

 

"Ne?" Sesim kısılmıştı resmen. Fısıltıyla çıkıyordu. Kaldıramazdım bir daha, bu sefer olmamalıydı.

 

"Duydun işte. Gidiyorum ve seni öylece bırakıyorum." Dedi. Çok rahattı. Arkasını dönüp gideceği sırada önüne geçtim.

 

"Şaka falan yapıyorsan yeter Daren. Çünkü ben hiç eğlenmiyorum gördüğün gibi." Dedim yalvarırcasına.

 

"Ben eğlendim ama. Şimdi de sıkıldım ve gidiyorum." Daha bir kaç saat önce ki Daren'e ne olmuştu? O neredeydi? Bunları nasıl söylerdi?

 

"Hayır yalan söylüyorsun. Sen yapamazsın, yapmazsın ki. Bırakmazsın beni." Hem ağlıyor hem gülüyordum. Sinirlerim aşırı derecede bozulmuştu. Şuan ki psikolojimi ben bile çözememiştim.

 

"Yapıyorum işte. Bırakıp gidiyorum seni." Dediğinde yumruk yaptığım ellerimi tekrar göğsüne vurmaya başladım. Etraftaki herkes bize bakmaya devam ediyordu. Şuan onları düşünemiyordum.

 

"Yeter bu kadar!" Beni kendinde uzaklaştırıp valizine uzandığında göz yaşları içinde bağırdım.

 

"Neden? Neden izin verdin sana bağlanmama. Madem gidecektin madem beni böyle ortada bırakacaktın. Benden ne istedin?" Dediğimde bakışlarını benden başka her yöne çevirdi.

 

"Son günlerim eğlenceli geçsin istedim. Olamaz mı?" Daha fazla dayanamayıp yüzüne sert bir tokat attım. Yana doğru düşen başını kaldırıp tekrar bana baktığında vücudum titremeye başlamıştı. Gözlerimi kapatıp başımı önüme eğdim. Göz yaşlarım akıp gitmeye devam ediyordu. Fark ettim ki bu Daren'in umrunda bile değildi.

 

"Bitti mi?" Dediğinde kıpkırmızı olmuş gözlerimi gözlerine diktim. Resmen yalvarıyordum. Yapma der gibi bakıyordum. Umrunda bile değildim. Tek bir göz yaşıma kıyamayan Daren gitmişti. Aksine şimdi beni kendi ağlatıyordu. Ve bundan hiç çekinmiyordu.

 

"Daren." Omuzlarım düşmüştü. Öylece bana bir şey demesini bekliyordum. Ama hiç bir şey demedi.

Şuan bile bana sarılsa her şeyi silip kenara bırakacak kadar seviyordum onu. Sadece tek bir sarılma. Dayanamayıp kollarımı beline sardığımda hiç bir tepki vermeden öylece durdu. Onun kollarında ağlıyordum. Saç telime kıyamayan adam şimdi bana iğrenir gibi bakıyordu. Bir kez sarılsın istedim bir kez olsun sarsın kolları bedenimi. Ama onun yaptığı tek şey beni kendinde uzaklaştırıp geri çekilmek olmuştu. Kollarım iki yanıma düştüğünde anladım ki, güvende olacağım diyerek sığındığım evim başıma yıkılmıştı.

 

"Lavin." Konuşmasına izin vermeden susması için elimi kaldırdım.

 

"Defol git." Dedim hayal kırıklığıyla. Çünkü diyecek başka hiç bir şey yoktu. Karşımdaki benim tanıdığım Daren değilken ne demem gerekiyordu ki. Son bir kez baktı yüzüme. Sol yanağından süzülen göz yaşını gördüğümde göğsümde büyüyen ağrı baskı uygulamıştı bir anda. O an ölüyordum sanki. Kendi istiyordu gitmek peki neden şimdi acı çekiyormuş gibi yapıyordu? Ne istediğini bile bilmiyordu.

 

Yavaş adımlarla yanımdan geçip gittiğinde. Elimi kalbime götürdüm. Giderken tüm benliğimi, ruhumu, duygularımı her şeyimi, ona bırakmıştım.

 

O benden uzaklaşmaya devam ederken ben öylece durup izledim. Arkasında bırakmıştı beni. O kadar istedim ki dönüp gelmesini. Bir kez bile olsun arkasına bakmasını. Yapmadı. Bir kez bile dönmedi.

 

Bir kere bile dönüp bakmadı arkasına...

 

Daren görüş alanımdan çıktığında kendimi olduğum noktada yere bıraktım. Ellerime bakıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Tek bir umut kırıntısıyla tekrar kafamı kaldırdım. Ama o yoktu. Sonsuza dek gitmişti.

 

Daren artık yoktu.

 

"Geri dön yalvarırım." Dedim fısıldayarak.

"Gitme dur ne olur." Başımı tekrar ellerime çevirdim. O gitmişti. Beni duyamazdı.

 

Adını son kez ağzıma aldım o gün. Benim için bitmişti. O benim için ölmüştü.

 

Onun ruhuyla kendi ruhumu birleştirip çözülmeyecek bir düğüm attım sanmıştım. Meğer kendimi kandırmışım. Çünkü o düğümler hiç oluşmamıştı. Oluşmuşsa da artık yoktu. Daren onları çözmüş paramparça yapmıştı...

 

Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim onu. Asla. O benim için ölmüştü. Bende onu gömdüm. Ruhumu tamamladı sanıyordum. Meğer o kendine orada bir mezar hazırlamış...

 

O benim ruhumdaki bir ölüydü artık..

 

"Hoşçakal sevgilim."

Bölüm : 20.01.2025 10:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...