25. Bölüm

[25.BÖLÜM]: YANGIN

Hiranur Uzun
lady_bird

İnstagrama gelinde hasret giderelim.

(@ladybird.waty)

 

Şimdilik kaçıyorum öpüldünüz... ♡♡♡

 

Bölümü okumaya başlamadan önce yıldıza basında yollarımız aydınlansın.

 

YILDIZLAR GİBİ HEP PARLAYIN..☆☆

Sana "gel" diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam, ne halt edeyim, öyleyim işte, fakat gel..."

 

Nazım Hikmet

 

"Yangın"

 

Bazen insan kendini karanlık bir boşlukta gibi hisseder. O boşluk o kadar derindir ki, çıkmak imkansızdır. Tamamen vazgeçersiniz, her şey anlamını yititir. Umudunuz kalmaz. Sonra bir bakarsınız küçük bir ışık yanar. Yüzünüzde bir gülümseme belirir. Kurtuldum dersiniz. Ama gerçek şudur ki, aslında kurtulmadınız, aksine işte şimdi o boşluk sizi oraya gömmeye hazır. Öyle bir gömecek ki sizi, anlayacaksınız sizden başka kimseniz olmadığını.

 

Her ışığın sizi karanlıktan çıkarmayacağını...

 

"Lavin." Kerem kolumu tutup beni arabaya oturttu. Şuan tüm algılarımı yitirmiş gibiydim. Az önce Daren beni bırakıp gitti ve ben bunu kaldıramıyordum. Nasıl yapardı düşüncesi beynimi kemiriyordu. Düşünmeden edemiyordum.

 

"Neden?" Dedim kısılmış sesimle. Konuşurken bile boğazım yanıyordu.

"Ben ne yaptım ona, ne istedi benden?" Kan çanağına dönmüş olan gözlerimi Kerem'e çevirdiğimde mahçup bir ifadeyle bana baktı.

 

"Lavin ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Senin için durur, kalır sandım." Dedi sadece. Hala nedenini bana söylemiyordu.

 

"Nedeni var dedin. Ama onun bana söylediği tek şey, sıkıldım ve gidiyorum oldu. Sebebi bu mu cidden?" Alayla güldüm. Şuan hiç kendimde değildim.

 

"Sıkıldım ve gidiyorum mu?" Kerem bunu beklemiyordu anlaşılan. Şok içinde yüzüme baktığında kafamı salladım.

 

"Evet tam olarak böyle söyledi. Son günlerini eğlenceli geçirmek için benimle olmuş." Bu cümleyi kurarken bile binlerce kesik atılıyordu ruhuma. Son günlerini eğlenceli geçirmek için benimleydi. Kullandığını söylemişti açık açık.

 

Kerem anlamaz bakışlarıyla bana bakıyordu sadece. Dudaklarını araladığı sırada telefonum çalmaya başladı. Ekrana göz ucuyla baktığımda annemin aradığını gördüm. Bu halimle cevap veremezdim. "Kerem anneme cevap verir misin?" Diyerek telefonu Kerem'e uzattım.

 

"Ne diyeceğim ki?" Telefonu elimden tereddüt ederek aldığında kısa bir an düşündüm.

 

"Şuan sizde olduğumuzu ve benim Gülce'yle bahçeye çıktığımı söyle. Müsait olunca tekrar arayacağımı da ilet." Dediğimde Kerem kafasını sallayıp sessiz bir yere geçmek için yanımdan ayrıldı. Arabanın kapısını kapatıp koltuğa yerleştim, başımı cama yasladım. Gözümden düşen yaşları ne kadar silmeye çalışsamda kendime engel olamıyordum. Canım fazlasıyla yanıyordu. Cidden gitmişti, beni bırakıp gitmişti. Peki ama neden, ne istedi benden? Madem gidecekti, beni arkasında bırakacaktı niye beni seviyormuş gibi yaptı? Bunları düşündükçe daha da ağlıyordum. Hıçkırıklarım boğazımda koca bir düğüm haline gelmişti.

 

"Lavin." Kerem şoför koltuğuna geçip bana baktı. Bense sadece dışarıyı izliyordum. "Annen babanın geldiğini söylememi istedi." Hiç bir tepki vermedim. Kerem bu halime bakıp derin bir nefes aldı.

 

"Acınacak haldeyim değil mi?" Dediğimde elini omzuma koydu.

 

"Hayır saçmalama." Dedi inkar etmek için. Yalan söylüyordu, tam olarak öyleydim. Zavallının tekiydim.

 

Kerem'e doğru dönüp zorda olsa konuşmaya başladım.

 

"Benimle oynadığını söylediği gün onu söküp atsaydım, tekrar inanmazdım. Tekrar ona güvenmezdim." Kısa bir an duraksadım ve başımı eğdim.

"Ona aşık olmazdım." Dediğimde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Öyle şiddetli ağlıyordum ki nefes almak bile zordu. Kerem kollarını sıkıca bana sarıp başımı göğsüne yasladı.

 

"Lavin yapma lütfen." Nasıl sakinleşeceĝimi o da çözemiyordu. Onu da çaresiz bırakmıştım.

 

"Ben onsuz yapamam. Bırakıp gitmesin beni. Geri dönsün lütfen." Kerem şuan ne yapacağını bilmiyordu yardımcı olmak istiyordu ama şuan o kadar kötüydüm ki elinden hiç bir şey gelmiyordu.

 

"Lavin o geri dönmeyecek. Üzgünüm sana yalan söyleyemem." Dediğinde ağlamam daha da artmıştı. Cidden artık hiç gelmeyecekti. Beni kendine bağlayıp gitmişti. Bu kadar acı çekeceğimi biliyordu, ama yaptığı şeyden rahatsız olmamıştı. Hiç çekinmeden arkasında bir enkaz olarak bırakmıştı beni.

 

Benden bir an olsun vazgeçeceğine ihtimal vermiyordum. Ta ki şu ana kadar...

 

...

 

Özgür'lerin evinin önünde durduğumuzda, Kerem arabadan inip benimde yanına gitmemi bekledi ama ben bunu yapmadım. Yapamadım. Bu evin her bir köşesinde Daren vardı ve ben onu hatırlamak istemiyordum.

 

"Lavin iyi misin?" Kerem telaşla kapımı açıp elini omzuma koyduğunda başımı sallamakla yetindim. Konuşacak halim yoktu.

"Gelmek istemiyor musun?"

 

"Daren var her yerde." Ne demek istediğimi anlamış gibi başıyla onayladı beni.

 

"Sen burada bekle ben Özgür ve Gülce'ye haber vereyim. Birlikte sahile gideriz. Olur mu?" Ben Kerem'i onaylayınca o hemen eve girdi.

Başımı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım. Aşırı yorgun hissediyordum. Aklımdan çıkmıyordu atamıyordum onu. Bende öyle bir yara açmıştı ki, çok derindi. Bir ölü olarak adlandırsam da ruhuma gömmüştüm. Yani yine benimleydi.

 

"Senden nefret bile edemiyorum." Diye fısıldadım. Gözümden bir yaş düştüğünde kendime lanetler okumak istedim. Onun için ağlıyordum, beni yarı yolda bırakıp giden biri için.

 

Dakikalar sonra bana seslenildiğini duyduğum da özlerimi yavaşça araladım. Bakışlarımı bana doğru gelen Özgür'e çevirdim. En az benim kadar kötü görünüyordu.

 

"Lavin iyi misin?" Özgür kolumu tutup beni dışarı çıkardığında öylece durdum, hiç bir şey söylemedim. "Lavin yemin ederim benim de haberim yoktu. Şimdi Kerem'den öğrendik. Bilseydim onu asla göndermezdim." Bana açıklama yapmaya çalıştığı sırada sıkıca sarıldım boynuna. Şuan açıklamaya değil onların desteğine ihtiyacım vardı.

 

"Özür dilerim onun adına Lavin." Özgür'ün boğuk çıkan sesinden ağladığını anlamıştım. Daren kardeşlerini de arkasında bırakıp gitmişti. Tek bir şey söylemeden hemde.

 

"Gitti." Dedim. Artık ağlamıyordum, daha doğrusu ağlayamıyordum. Gözlerim kurumuştu, yanıyordu.

 

"Gitti." Özgür beni tekrarladığında gözlerimi biraz illerimizde durmuş bize bakan Gülce ve Kerem'e çevirdim. Onlar da çok kötü görünüyordu. Geri çekildiğimde ikisi de bize doğru geldi.

 

"Terk edildik." Diyerek alayla güldüm. Cidden terk edilmiştik. Komik bir durumdu. Onlar kardeşlerini ben de sevdiğim adamı kaybetmiştim. Acı veriyordu.

 

"Nasıl yapar böyle bir şeyi?" Gülce olanlara anlam vermeye çalışıyordu.

"Bize neden tek kelime etmeden gitti, kardeş değil miydik?" Sol yanağından bir yaş süzüldüğünde Özgür sıkıca sarıldı Gülce'ye. Destek olmaya çalışıyordu.

 

"Elbet bir açıklaması vardır." Kerem'in kurduğu cümleyle başımı hızlıca kaldırdım. Kaşlarımı çatıp yüzüne baktım.

 

"Açıklama öyle mi?" Çok sinirlenmiştim ve sanırım kendime hakim olamayacağım. "Ne açıklaması ne açıklaması! Madem bir sebebi vardı söyleseydi. Biz ona kızacak mıydık? En azından bilirdik neyin ne olduğunu. Açıklaması vardır diyip temize çıkarmayın artık. Yeter!" Sinirden gözüm dönmüştü. Dolmuştum artık, dayanamıyordum. Bu da bağırmama sebep olmuştu. Kerem suçlu değildi elbette. Ama bana gelip sürekli sebebi vardır, açıklaması vardır demesi hiç bir şey ifade etmiyordu. Aksine daha da sinirleniyordum. O da söylemiyordu ne olduğunu ama böyle konuşmak aşırı kolay geliyordu.

 

"Lavin haklı. Gelip bize söylese destek olurduk anlamaya çalışırdık. Kusura bakma Kerem ama bu sefer bende onun yanında değilim. Kardeşimiz dediğimiz insan bizi bırakıp gitti. Tıpkı seneler önce yaptığı gibi." Özgür sinirle arabaya bindiğinde Gülce de hiç bir şey demeden arkasından o da bindi. Bakışlarım Kerem'i bulduğunda ne yapacağını bilmiyormuş gibiydi. Yanına yaklaşıp elimi koluna koydum.

 

"Kerem yapma. Sende biliyorsun haklı olduğumuzu lütfen savunma onu." Dediğimde sıkıntılı bir nefes verdi. Kafasını yavaşça sallayıp şoför koltuğuna geçti. Yüzümdeki yaşları elimin tersiyle silip bende bindim arabaya. Yol boyunca kimse konuşmadı. Nereye gittiğimizi de bilmiyorduk doğrusu. Şuan herkes berbat durumdaydı. Olduğumuz durum çok karmaşıktı. Belki de şimdi birlikte oturmuş sınavımız hakkında konuşuyor olabilirdik. Gelecek planlarımızı birbirimize anlatıyor, Özgür'ün şakalarına gülüyorduk. Ama Daren hepimizi o kadar çaresiz bırakmıştı ki, bütün her şeyi yıkıp gitmişti.

 

Dikiz aynasından arka koltuğa baktığımda Gülce ve Özgür'ün birbirine yaslanmış dışarıyı izlediğini gördüm. Bakışlarım yanımda duran Kerem'e kaydı. Hiç iyi görünmüyordu. Nereye gittiğini bile bilmeden boş boş dolaşıyordu sadece. Evet Gülce ve Özgür kötüydü. Ama Kerem sanki daha çok etkilenmişti. Onlarla olduğum süre boyunca Daren'le aralarındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu görmüştüm. Çok farklıydı.

 

Araba en sonunda durduğunda geçen geldiğimiz tepede olduğumuzu fark ettim. Etrafa göz gezdirdiğimde yine onu gördüm. Yanımdaydı, benimleydi.

Hiç gitmiyordu ki zaten, hep bir nefes yakınımdaydı. Daha bir kaç saat olmuştu gideli ama o kadar özlemiştim ki. Kokusunu, gözlerini, varlığını. Ondan ayrı kalma ihtimalini hiç düşünmemiştim ki ben. Hesaba katmamıştım böyle olacağını. Hazır değildim. Büyük bir sarsıntı ve bir enkaz olmuştu. Ama farkına bile yeni yeni varıyordum. Kabullenemiyordum olanları, yapamıyordum onu bir anda silmeyi.

 

Gözlerimden süzülen yaşları hızlıca elimin tersiyle sildim. Başımı dışarı çevirdiğimde yansımama takıldı bakışlarım. Tam bir harabeydim şuan da. O kadar berbat görünüyordum ki. Gözlerim, yüzüm, saçlarım... Şu halim bile benim kaybettiğimi açık açık yüzüme vurmuştu. Daren gittiğinde kaybeden kişinin ben olduğu çok açık ortadaydı. Şuan nerede,nasıl, kimin yanında? Onu düşündüğüm için kendimden iğreniyordum. Gerçekten nasıl bu kadar yüzsüzce hala Daren'e ağlayabilirdim. Çoktan beni unutup gitmişti, yeni bir hayata adım atmıştı. Salaktım, çok salaktım.

 

Nefes alamıyordum. Kendimi dışarı attığımda Kerem'ler arkamdan indi.

Ellerimi saçlarıma götürüp sol omzumda topladım. Derin derin nefes alıp verdim.

 

"Lavin." Gülce yanıma gelip ellerimi tuttuğunda bakışlarımı ona çevirdim.

"İyi misin?" Dediğinde başımı iki yana salladım. Nasıl iyi olabilirdim ki?

 

"Gülce. Kabullenemiyorum." Kurduğum cümle o kadar ağır geliyordu ki tüm vücudum kasılıyordu.

 

"Atlatacaksın güzelim. Biz hep senin yanında olacağız. Söz veriyorum." Gülce sıkıca bana sarıldığında gülümsedim. Biliyordum. Onlar hep benim yanımda olacaktı.

 

"Gülce haklı biz hep seninleyiz." Ardından Özgür geldi yanımıza ikimizide kollarıyla sardı. Sonra Kerem katıldı aramıza. O an Anladım ki bir insana kardeşim demek için kan bağı olmasına gerek yokmuş. Şuan yanımda üç kişi vardı ve hep olacaklardı. Bağımız kan bağı değildi belki ama bunun önemi yoktu. Biz kardeşiz ve öyle kalacaktık.

 

"Ee bu kadar duygusallık yeter ama." Özgür geri çekilip gülümseyerek bize baktığında Kerem kolunu Özgür'ün omzuna attı.

 

"Haklı."

 

"Kocam beni haklı bulduğuna göre tamamız." Özgür Kerem'in alnına alaycı bir öpücük bıraktığında Gülce gülmeye başladı. Evet komikti ama şuan sadece gülümseyebilirdim.

 

"Yemeğe mi gitsek?" Özgür ortaya bir fikir attığında kafamı iki yana salladım.

 

"Size katılmak isterdim ama annemle daha konuşamadım bile. Merak etmiştir." Diyerek dudaklarımı büzdüm. Evet bu tam bir bahaneydi. Hiç bir şey olmamış gibi davranmam bu kadar kolay değildi. Ama bir yandan da onların modunu düşürmek istemiyordum. Bu yüzden en doğrusu eve gitmekti.

 

"Peki o zaman başka zaman gideriz. Şimdi seni eve bırakalım." Kerem'e bakıp minnettar bir şekilde gülümsedim. Hep birlikte arabaya geçtik. Koltukta duran telefonum çalmaya başladığında elime alıp ekrana baktım. Babam arıyordu.

 

"Efendim babacım?" Neşeli bir şekilde konuşmaya çalışıyordum.

 

"Fıstığım nerede kaldın annenle çok merak ettik seni." Haber vermemiştim. Merak etmeleri çok normaldi.

 

"Ben geliyorum birazdan."

 

"Sınavını sormak isterdim ama cevabını zaten biliyorum sanırım." Babam neşeyle konuştuğunda bende gülümsedim. Bana bu kadar güvenmeleri çok hoşuma gidiyordu.

 

"Hm sanırım bildiğiniz şey çok doğru efendim." Dedim gülerek. Gülce'ler güldüğümü görünce çok sevinmişlerdi.

 

"O zaman hemen eve gel de kutlayalım bunu."

 

"Hemen geliyorum." Arkadan annemin sesi belli belirsiz geldiğinde güldüm. Büyük ihtimalle telefonu almaya çalışıyordu.

 

"Hanım dur bir." Babamın kurduğu cümleyle daha çok gülmeye başladım. Şuan Kerem'ler ne yaşıyor bu kız bakışı atıyordu.

 

"Bende konuşacağım kızımla." Annem en sonunda telefonu almış olacak ki heyecanla konuştu.

"Benim güzel kızım ne zaman geliyor?"

 

"Birazdan oradayım sultanım." Dedim.

 

"Hemen gel sana bir sürprizim var."

 

"Hmm neymiş o sürpriz. Söylemezsen meraktan çatlarım." Şuan dünyanın en mutlu insanı gibi olmam gerekiyordu. Onlar beni büyük bir heyecanla beklerken kötü ruh haliyle yanlarına gidemezdim.

 

"Gelince görürsün. Hadi kapatıyorum ben çabuk gel eve."

 

"Hemen geliyorum. Sizi mi kıracağım." Dedim gülerek.

 

"Seni çok seviyoruz." Annem ve babam aynı anda konuştuğunda gözlerim doldu. Onlar şu telefon konuşmasında bile yaralarıma merhem oluyordu. Sesleri bile iyileşmemi sağlıyordu.

 

"Bende sizi seviyorum." Gözümden bir yaş süzüldüğünde aramayı sonlandırdım.

 

"Kız seni anlamak çok zor cidden. Bir gülüyorsun bir ağlıyorsun." Özgür'ün kurduğu cümleyle başımı arka koltuğa çevirdim.

 

"Annemler bana iyi geldi." Dedim gülümseyerek.

 

"O zaman buna daha çok sevin." Diyerek araya girdi Kerem.

 

"Benimkiler beni aradı da korkudan açamıyorum." Dedi Özgür.

 

"Annem de aradı baya cevap verecek bir an bulamadım." Kerem sıkıntılı bir nefes verdiğinde bakışlarımı Gülce'ye çevirdim. Başını eğmiş elleriyle oynuyordu. Ah salak kafam. Kim bilir bu konuşmaya ne kadar da üzülmüştü. Kerem ve Özgür'e kaş göz yaptığımda ikiside Gülce'ye baktı. Özgür sessiz bir şekilde küfür savurdu. Onlar da fark edememişti.

 

"Ay benim ocakta yemeğim vardı." Özgür ortamdaki kötü havayı dağıtmak ister gibi alaycı bir şekilde konuştuğunda Gülce gülümsemeye çalışarak başını kaldırdı.

 

"Hay senin ocağına." Kerem gülerek önüne döndü ve arabayı çalıştırdı. Ondan sonrası zaten sohbetten ibaretti. Birlikte baya konuşmuştuk. Yaşananları silmeye çalışıyorduk. Ama sadece çalışıyorduk işte.

 

Kerem ortamı bozmamak için baya dolanmıştı. Zaten olduğumuz yerde şehire baya uzaktı. Saatler geçmişti belki de ama farkında bile değildik. Hava kararmıştı.

 

"Yarın bize gel olur mu?" Başımı Gülce'ye çevirip gülümsedim.

 

"Olur." Beni yalnız bırakmak istemiyorlardı. Geri çeviremezdim onları. Çabalıyorlardı çünkü.

 

Araba yavaş yavaş evin önüne yaklaştığında camdan kötü bir koku girdi.

 

"Kerem camları kapatsana." Kerem Özgür'ün verdiği komutla hemen camları kapattı. Yanık kokuyordu.

 

"Lavin." Kerem'in bana seslenmesiyle başımı kaldırdım. "Eviniz." Zar zor konuşmuştu. Ne dediğini anlamayarak bakışlarımı yola çevirdim. O an öyle bir ağrı saplanmıştı ki kalbime. Gözlerimin gördüğü şeyin bir kabus olmasını diledim. İnsanlar büyük bir topluluk halinde bir aradaydı bizim binaya bakıyorlardı. O an tüm sesler kesilmişti. Nefes alamıyordum.

 

Evimiz yanıyordu..

 

Kerem arabayı durdurduğunda hemen kendimi dışarı attım. Şuan dizlerim titriyordu, adım atacak halim yoktu.

 

"Anne." Dedim fısıltıyla. Yavaş adımlarla eve doğru yürüdüğümde Gülce'ler koşarak yanıma geldi.

 

"İtfaiye yi aradınız mı!" Kerem insanların arasına girip bağırmaya başladı. Ben ne yapacağımı bilmeyerek eve doğru koştum.

 

"ANNE!" Evimiz cayır cayır yanıyordu. Her yeri alev almıştı. Annem ve babam içerideydi. Onlar içerideydi.

 

"BABA!" Ağlayarak kendimi içeri atacağım sırada Özgür gelip beni kolumdan yakaladı.

 

"Lavin saçmalama!"

 

"Bırak beni! Annem ve babam orada. Bırak dedim!" Özgür'ün elinden kurtulmaya çalıştığım sırada Kerem de geldi yanımıza o da kolumdan tuttu beni.

 

"Lavin giremeyiz eve!" Aklımı yitirmiştim. Şuan sadece oraya girmek istiyordum. Annemin ve babamın yanına gitmek istiyordum.

 

"BIRAK BENİ ANNEMLER İÇERİDE!" Dedim hıçkırıklarım arasından.

"ANNE! BABA!" Hayır onlar da gidemezdi. Beni bu hayata bağlayan tek sebebim ailemdi, onlar da giderse ben yaşayamazdım.

 

"Lavin şuan elinden bir şey gelmez!" Kerem beni tutmaya çalıştığı sırada bağırmaya devam ettim.

 

"ONLARIN YANINA GİDECEĞİM BIRAK!"

 

"Bırakamam özür dilerim." Sol gözünden bir yaş süzüldüğünde kendimi yere bıraktım.

 

"YALVARIRIM YARDIM EDİN!" Çok çaresizdim. İtfaiye hala ortada yoktu. Alevlerden dolayı da kimse yardım edemiyordu. O kadar çaresizdim ki. Resmen burada oturmuş gözümün önünde ölmelerini izliyordum.

 

"BIRAKMAYIN BENİ LÜTFEN! GİTMEYİN YALVARIRIM GİTMEYİN!" Kerem ve Özgür yanıma çöküp bana sarıldı. "Anne." Fısıltıyla çıkıyordu sesim, bağıramıyordum artık. Boğazım yanıyordu.

"Baba." Dedim yine aynı sesle. Çıkmalarını bekliyordum hala. Bana gelmelerini sıkıca sarılmalarını...

 

Yoklardı, çıkmamışlardı evden. Gelmemişlerdi yanıma. Onlarda gitmişti, onlarda bırakmıştı beni. Gözümün önünde yandı evim, çocukluğum, ailem... Hiç bir şey gelmedi elimden. Öylece kaldım orada. Cayır cayır yandılar içeride ve ben hiç bir şey yapamadım, kurtaramadım onları. Canımdan can gitti. Ruhum terk etti bedenimi. Yinede geri dönmediler. Sonsuza kadar gitmişlerdi.

 

Ailemde bırakmıştı beni..

 

...

Bölüm : 20.01.2025 10:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...