2. Bölüm

[2.BÖLÜM]:UKALA MOTURCU

Hiranur Uzun
lady_bird

"Her fırtına hayatınızı bozmak için gelmez, bazıları yolunuzu temizlemek içindir..."

 

Paulo Coelho

 

 

"Ukala motorcu"

2 Hafta sonra

 

Okul için hazırladığım kıyafetleri yatağıma bıraktım. Üzerimdeki pijamaları çıkarıp dolabıma koydum.

Gri tonlarında olan sweatshirtümü, açık mavi kotumu giydim.

Saçlarımı da topuz yapıp, perçemlerimi alnıma bıraktım. Okul çantamı ve telefonumu alıp salona indiĝimde yine kimsenin olmadığını gördüm. Bu durum cidden yorucuydu. Annem bana kahvaltı hazırlayıp gitmişti. Hızlıca bir şeyler atıştırdım.

Ayakkabılarımı giyip evden çıktığımda Bora'nın arabasını gördüm. Neden buradaydı şimdi?

Umursamaz bir tavırla dağılan saçlarımı düzelttim. Arabanın yanından geçip gideceğim sırada Bora camı açtı.

"Günaydın yok mu?" Dediğinde gözlerimi devirip sabır çektim.

"Ne var yine?" Dedim. Tabi Bora salak salak sırıtıyordu.

"Seni sinir etmeyi çok seviyorum biliyor musun?" Daha fazla dinlemek istemedim bu yüzden de gitmek için bir adım attım.

"Dur dur tamam. Bugün seni ben bırakacağım." Dediğinde kaşlarımı çattım.

"Sebep?"

"Annen öyle istedi." Dediğinde sabır çektim. Evet ailelerimiz arkadaştı. Bundan nefret ediyordum. Aslında ailesi kötü insanlar değildi. Sorun oğulları olacak bu şahsiyetteydi.

"Gerek yok ben giderim." Yürümeye başladığımda Bora hemen arabadan inip önüme geçti.

"Uzatma istersen Lavin. Annen öyle söyledi dedim."

"Bana baksana sen ya. İstemiyorum diyorum sen anlamıyor musun?" Sol tarafına doğru bir adım attığımda yine önüme geçti.

"Çekilecek misin artık? Geç kaldım da." Yıldım elinden cidden.

"Lavin sana iyi yaklaşınca da anlamıyorsun." Dediğinde alaycı bir gülüş attım.

"Şaka mısın sen ya? Senin okulda herkesin içinde beni zorbaladığını unutuyor gibi mi görünüyorum?"

Dediğimde bakışlarını kaçırdı. Cevap vermedi.

"Bende öyle tahmin etmiştim. Sen sadece sus." Hızlıca yanından geçip gittim. Sabah sabah modumun düşmesi gerekiyordu tabi. Böyle insanlar nedense hep beni buluyor zaten.

Okula gittiğimde direkt sınıfa geçtim. Yine her zamanki gibi boş muhabbetler. Boş kahkahalar. Kafamı önümdeki kitaba yasladım.

"Bana baksana sen?" Lanet olası cidden yeter! Bora kafamın dibinde konuştuğunda bakmadım yüzüne.

"Lavin!" Kolumu tutup beni sıradan kaldırdığında sinirle yüzüne baktım.

"Ne var!" Herkes bize bakmaya başlamıştı. Zaten onların işi gücü buydu. Dedikodu!

"Ben seninle konuşurken yüzüme bak." Sakin olmaya çalışır gibi bir hali vardı. Kolumu çekmeye çalıştığımda daha sıkı tuttu.

"Boşuna uğraşma."

"Ne istiyorsun?" Cidden başıma bela mıydı bu? Ben oturuyorum burda neden şimdi gelip böyle yapıyor?

"Çocuklar ne oluyor burada?" Edebiyat hocası çantasını masaya bırakıp yanımıza geldiğinde Bora kolumu serbest bıraktı.

"Önemli bir şey yok. Konuşuyorduk." Rahat rahat yerine geçip oturmasını izledim. Cidden rezil bir insandı.

Teneffüs zili çalınca çantamı alıp sınıftan çıktım. Cidden burada daha fazla kalırsam kafayı yiyecektim. Nedir çektiğim ya!

"Nereye küçük civciv?" Bora alayla gülerek önümde durduğunda, umursamadan yanından geçtim.

"Bana böyle davranmaya devam edersen-" Dediğinde sabrım kalmamıştı.

"Ne yaparsın ha ne yaparsın!" Çantam yere düştüğünde, takmadan Bora'nın üzerine doğru yürüdüm.

"Ne sanıyorsun sen kendini söylesene bir bana? Ne istiyorsun benden onu da bilmiyorum." Yine dedikodu tayfalar koridora toplandı tabi.

"Lavin sus-" Dediğinde susması için elimi kaldırdım.

"Kapa çeneni! Bundan sonra yanıma yaklaşırsan sonuçları ağır olur." Konuşmasına izin vermeden yerde duran çantamı aldım. Hızlıca müdürün odasına gittim. İzin isteyip okuldan ayrıldım.

Kulaklarımı takıp boş sokaklarda gezindim. Bora ya yapmış olduğum tavır bence en doğrusuydu. Geç bile kalmıştım. Onun gibi biri hala nasıl bu kadar yüzsüz olabilirdi ki?

Yeni bir şarkı çaldı. Melodiler kafamın içinde dönmeye başladığında derin bir nefes alıp verdim.

"Boynuna sarılıp gitsem

Huzuru koklasam Ege'de

Aşk nereden nereye?

Soldan sağa dört harf ölüm

Yazılmamış beş harf hayat

Aşk nereden nereye?"

Diyordu gripin. Neyin acısını çekiyordum ki. Aşık olduğum kimse yoktu ama ne zaman böyle şarkılar dinlesem nedensizce hüzünlenmeye başlıyordum. Hiç aşık olmamıştım. Yani olacak biri karşıma çıkmamıştı. Aşık olsam nasıl olurdum veya o duygu nasıl bir şey bilmek istemiyor değildim. Hayat öyle birini karşıma ne zaman çıkarır, çıkarsa ne olur onuda bilmiyorum. Kafamda dolanan düşünceleri söküp attım ve sadece şarkıya odaklandım.

İlerideki sokağı döndüğümde bir köpek sesi yankılandı. O anın korkusuyla arkama bile bakmadan koştum. Cidden köpekleri seviyorum ama beni ne bekliyor bilmediğim için korkmam normal sanırım. Sesler yavaş yavaş benden uzaklaştığında sokağın başına çıktım. Bir anda yerimde durduğumda gördüğüm tek şey bir motordu. Sanırım beyaz ışığı görecektim. Çünkü şuan o motor son sürat bana doğru geliyordu. Çekilmek için bir adım geri attığımda çok geç olduğunu fark ettim. Motoru süren kişi bana çarpmamak için direksiyonu sağa kırdığında. İkimizde yere savrulduk.

Dizimde hissettiğim sızıyla ağzımdan acı bir inleme kaçtı. Çok acıyordu. Umarım çıkmamıştır. Kafamı kaldırıp yerde hareketsiz bir şekilde yatan kasklı kişiye baktım. Nasıl hareket etmiyordu?

Hemen ayağa kalkıp yanına koştum. Uyansan be adam diye geçirdim aklımdan. Yere oturup nabzına bakmak için bileğine doğru uzandım. Ama hemen elimi geri çektim. Dokunmaya korkuyordum.

Ya öldüyse!

Olabilirmiydi, ölmüş olabilirmiydi? Allah'm lütfen öyle bir şey olmuş olmasın. Derin bir nefes alıp bileğine uzandım. Ve yine yapamadım. Nabzını atmadığını anlarsam ben burada kalp krizi geçirirdim. Evet sakin olmalıyım. Sakinim ben.

Kaskına uzanıp yavaş hareketlerle kafasından çıkardım. Benim yaşlarımdaydı. Çok gençti. Bu daha da beterdi.

"Allah'ım bu genci ben mi öldürdüm şimdi? Suçlu ben miyim yani? Bir anda oldu her şey vallahi."

Diyerek kafamı yukarı kaldırmış Allah'a yalvarıyordum. Kısa bir an çocuğa baktım. Sonra tekrar başımı kaldırdım.

"Çok genç, çok yakışıklıymış. Bu daha da günah oluyor mu acaba?" Ne saçmalıyorsun Allah aşkına Lavin!

Son kez emin olmak için kulağımı göğsüne doğru yaklaştırdım. Atıyordur herhalde.

"Ölmedim korkma." Yerimden sıçradım o an. Resmen hortladı!

Korkuyla yüzüne baktığımda, anlamadığım bir ifade belirdi gözlerinde. Öylece baktı bana.

"İyimisiniz?" Dedim sessizliği bölmek için. Vereceği tepkiyi merak ediyordum. Şimdi ya beni suçlarsa? Ben bunları düşünürken o hiç bir şey demeden ayağa kalktı. Yerde duran kaskını alıp, yere devrilmiş motorunu kaldırdı. Bende hemen ayağa kalktım. Bileğimin üstüne basınca hissettiğim ağrıyla acı içinde inledim. Bunu umursamadan topallayarak yanına yürüdüm. Motoruna bindiğinde bakışları topallayan bacağıma kaydı.

"Yaralandın mı?" Dedi o an idrak edemedim sonradan anladım. Düşünceli çocuk işte soruyor.

"Şey evet dizim biraz acıyor ama merak etmeyin iyiyim" Dediğimde iyi niyetinden sormadığını anlamıştım.

"İlgilenmiyorum önüme atlayan sendin."

Dedi. Şuna bak ya! Resmen öküzün önde gideniydi. Sanki gel pansuman yap dedik.

"Bakın beni köpek kovalamaya baş-" Beni dinlemeden kaskını taktı ve motoru çalıştırdı. Hem öküz hem ukala.

"Çok iyi birde dinlemiyorsunuz." Sitemle konuştuğumda yüzüme bakmadı.

"Dinlemek zorunda mıyım?"

"Evet." Dedim hiç düşünmeden. Çünkü öyleydi. Dinleyecekti. İkimizde hatalıydık. Çoğunluk benim suçum olsada. Ama bende böyle olsun istemezdim ki.

"Hiç sanmıyorum küçük hanım. Şimdi çekil." Dedi kolumu tutup önünden çekerken. Sinirle elini ittim.

"Söyleseniz çekilirim. Bana dokunmayın." Hadsiz!

Kaskın camını kaldırıp bana baktı. Gözlerine diktim gözlerimi. O sırada önüme bir kaç görüntü düştü. Geçen haftalarda kafedeki o kişi bir anda geldi aklıma.

"Sen o gün ki-" dediğim sırada gaza basıp hızla yanımdan uzaklaştı. O olabilir miydi? Belki de yanlış düşünüyordum. Zaten gözlerini bile zar zor gördüğüm insanı şimdi nasıl buna benzetebilirdim ki?

...

Evin önüne gelip kapıyı çaldığımda mutluluktan havaya uçacağım bir şey oldu. Kapıyı açan babamdı! Haftalar sonra dönmüştü. Sonunda!

"Baba!" Heyecanla bağırıp, boynuna sarıldım. Gerçekten çok özlemiştim onu. Ona sarılmak bile güvende hissettiriyordu. O evde yokken çok korkuyordum çünkü. Her an başımıza bir şey gelecekmiş gibiydi.

"Ne zaman geldin? İyi ki geldin. " Dedim. Ardı ardına hızlı hızlı konuştum. Neden cevap vermediğini merak ediyordum açıkçası.

"Kızım boğulacak adam." Dedi annem gülerek. O an anladım ki babam sayemde yaşam mücadelesi vermekle meşgulmüş. Geri çekilip otuz iki diş sırıtmaya başladım. Adam kızarmıştı resmen.

"Çok özledim vallahi." Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. Birlikte konuşa konuşa salona geçtik. Topallamamaya çalışıyordum. Görürlerse telaş yaparlardı.

"Sen neden erken geldin bakayım?" Annemin sorusuyla kaçamak bir bakış attım yüzüne.

"Karnım ağrıyordu biraz." Dediğimde annem ve babam hemen yanıma oturdu.

"Neden beni aramadın hemen gelirdim ben." Annem telaşla konuştuğunda bu sefer babam araya girdi.

"Şimdi iyi misin peki, Hastaneye gidelim mi?" Evet onlar beni gerçekten aşırı seviyorlardı. Çok değerliydim. Çünkü evlendiklerinde çocukları olmuyormuş ben yıllar sonra bir mucize gibi gelmişim. Bu yüzden de üzerime çok fazla titremişler. Büyüdüm ama hala böyleler. Çünkü cidden onlar benim bir mucize olduğumu düşünüyor. Ellerinden kayıp giderim diye de her an korku var içlerinde. Bu yüzden de üzerime çok fazla titriyorlar.

"İyiyim ben. Sakin olun. Sadece biraz karnım ağrıdı. Şimdi iyiyim ama. Gerçekten." İçlerini rahatlatmak için gülümsedim. İkisi de kollarını sıkıca bana sardı. Cidden ben ailem konusunda tüm şansımı kullanmıştım.

Akşam yemeğini kahkahalarla, sohbetlerle geçirdik. Bu sofrayı o kadar çok özlemiştimki. İyi ki babam gelmişti. Uzun zamandır ne annemin modu iyiydi ne de benim. Bu akşam ikimizde çok mutluyduk. Yemekten sonra babam dizimi fark etmişti. Ben bir yere çarptım diyerek geçiştirmiştim. Ama bu ona ikna olmamıştı.

Biraz annemlerle salonda oturup sohbet ettim. Saat geç olmaya başladığında da direkt odama çıkıp uyudum.

...

Sabah okula babam bırakmıştı. Bunu bile özlemiştim açıkçası. Yolda gelirken sürekli şarkılar dinlerdik. Güne çok pozitif başlıyordum.

Uzun zaman sonra ilk defa gülümseyerek girdim sınıfa. Şaşırtıcı.

Geçip sırama oturduğumda bugün Bora'nın gelmediğini fark ettim. Şans benden yanaydı sanırım. Güzel bir gün olacaktı.

Dersin ilerleyen saatlerinde kapı çaldı. İçeri giren kişilere baktım. Üç erkek bir tane de kız vardı. Tanıdık bir yüz vardı aralarında. Geçenlerde Bora'nın yanında beni koruyan çocuktu. Bir kaç hafta sonra buradayım demişti. Demek bizim sınıfa düştü. Gözlerim diğer üç kişiye kaydığında anladım ki tek tanıdık yüz o çocuk değildi. Gördüğüm şeyle şok geçirdim. Bu bir tesadüfse hiç hoş değil.

Dün kazadaki ukala şuan da tam karşımdaydı.

"Evet gençler. Bende sizi bekliyordum." Diyerek söze girdi matematikçi. Sonra devam etti. "Çocuklar bu arkadaşlarınız artık bu sınıfta eğitim görecek. Eminim ki okula alışmalarında yardımcı olacaksınız. Teneffüste tanışıp kaynaşın ki yabancılık çekmesinler. Şimdi boş olan yerlere geçebilirsiniz."

Ben şaşkınlıkla onları izlerken önümdeki boş olan iki sıraya tek tek oturdular.

Hala adını bilmediğim çocuk arkasını döndü.

"Şansa bak aynı sınıfa düştük. Beni hatırladın değil mi?" Diye sordu. Kafamı salladığımda gülümseyerek önüne döndü. Tüm ders bakışlarım iki sıra ötemde olan o gereksizdeydi. Neden aynı sınıfta olmak zorundaydık. Kesin beni tanıyıp yine saçma saçma konuşacak.

Teneffüs zili çalınca kitaplarımı çantama yerleştirdim.

"Artık tanışabiliriz bence." Bana bakan gözlere döndüm. Bencede tanışmalıydık çünkü geçen haftaki çocuk demekten sıkıldım.

"Lavin ben." Dedim elimi uzatarak.

"Bende Kerem. Memnun oldum." Uzattığım eli tutup sıktı sonra önüne dönüp arkadaşlarına beni gösterdi. Sanırım benden bahs etmişti onlara. Tek tek hepsi bana döndüğünde, yanlarındaki kız kocaman bir gülümsemeyle bana elini uzattı.

"Selam Gülce ben. Çok memnun oldum."

"Bende dedim." Aynı ifadeyle. Kız o kadar pozitif ve tatlıydı ki sanki gülücük bulaştırma görevi vardı. İnsan ona bakınca istemsizce gülümserdi.

Yanlarındaki bir diğer genç döndü. Elini uzattı ama aramızdaki mesafe yüzünden el sıkışamadık. Bu duruma gülmeye başlayınca bende ona katıldım.

"Önemli değil böyle de tanışabiliriz." Dedim gülerek.

"Bence de. Ben Özgür. Çok memnun oldum."

Kafa sallayıp onun yanında durana baktım. Sıraya kafasını koymuş, yatıyordu. Beni gördümü bilmiyorum. Ama hiç tenezzül etmediğine göre, görse de bir şey değişmezdi diye düşünüyorum.

Kerem ona baktığımı anlayınca kolunu uzatıp omzunu dürttü.

"Daren tanışsana kızla." Dedi. Demek adı Daren. Kafasına kaldırıp arkasını döndüğünde gözlerine baktım. Lanet olası hemen tanımıştı. Yine aynı ciddiyet vardı yüzünde. Bu çocuk gülebiliyor muydu acaba?

Dik dik yüzüme baktığında tepkisiz Bir şekilde durdum. Belki de tanımamıştır. Diye düşündüğümde salak olduğumu anladım. Cidden dün gördüğü yüzü unutma ihtimali kaçtı ki?

"Yine mi sen?" Diye homurdandığında artık emin olmuştum. Tanıdı.

...

 

2. Bölüm Sonu...

 

Bölüm : 06.09.2024 10:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...