
Okumaya başlamadan önce yıldıza basında yollarımız aydınlansın.
YILDIZLAR GİBİ HEP PARLAYIN...☆☆
"Bazıları şiir sevmez, çünkü onların yaraları yoktur, yaraladıkları vardır..."
||Attila İlhan
"Hilal"
Yol boyunca ne ben ne de Akın tek kelime etmişti. Ne diyerek konuya gireceğimi bilmiyordum. O da konuşmak istememişti tuhaf bir şekilde.
Hizmetlilerden biri kapıyı açar açmaz merdivenlere doğru yönelmiştim. Fakat Akın daha ikinci adımımda kolumdan tutmuştu. Nedir bu kollarımın çektiği anlamıyorum!
"Nereye?" Akın kaşlarını çatmış bir şekilde yüzüme baktığında ifadesiz bir şekilde durdum.
"Odama çıkaca-" diyecektim ki buna da izin vermedi.
"Konuşacağız, salona geç." Emir vererek konuşmasına sinir olduğumu bile bile hala aynı şeyi yapıyordu. Aynı şeyi ben yaptığımda da demediğini bırakmıyordu. Ama ben ona boyun eğmeyecektim.
Kolumu sert bir şekilde çekip geriye doğru çekildim. "Ne diyeceksen burada de." Dediğimde üzerime yürüyüp aramızda kalan mesafeyi kapattı.
"Defol!" Arkamızda mahçup bir şekilde duran çalışan kıza, bağırarak gitmesini söylediğinde, kız korkarak hızla uzaklaştı.
"Sırf emrinin altında çalışıyor diye böyle davrana-" Kolumu bir anda tutup beni salona doğru sürüklemeye başladığında ne yapacağımı bilemedim.
Neydi onu bu kadar sinirlendiren şey?
"Ne yaptığını sanıyorsun Akın!" Kolumu ondan kurtarmaya çalıştığım sırada, salonun ortasında durup sert bir şekilde çekti ellerini üzerimden.
"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun!" Büyük bir hiddetle bağırmıştı ve ben ondan ilk defa bu tepkiyi alıyordum. Her zaman sinirliyidi ama bu çok fazlaydı. Ne olursa olsun o böyle davranmazdı asla. Neydi bu kadar sorun olan şey? "O herifin evinde ne işin vardı senin, neden haber vermedin bana!"
"Sen gelmeden hemen önce kendime gelmiştim zaten, ne bekliyordun?" Onun aksine çok sakin davranarak kollarımı göğsümde birleştirdim, yüzüne baktım boş boş.
"Her ne olursa olsun! Bana haber vermek zorunda-" diyecekti ki müsade etmedim devam etmesine.
"Hayır, zorunda falan değilim." Bir adım atarak tam karşısında durdum. "Ben tam beş yıldır senin emrin altındayım. Sen ne dersen ben onu yaptım. Bana anlattığın, gösterdiğin her şeyi kabullenip inandım. Kendime yol çizmeme bile izin vermedin sen. Benim yolumu bile sen çizip elime verdin." Parmağımı kaldırıp öne doğru uzattığımda konuşacak gibi oldu ama ben yine susturdum onu. "Benim tek istediğim intikamdı, yüzleşmekti. Ama sen okları benden aldın. İntikam artık benim değil senin oldu."
"Mira haddini-" Konuşmayacaktı o artık, ben konuşacaktım.
"Asıl sen haddini bil Akın Hanzade!" Kaldırdığım işaret parmağımı göğsüne koyup onu ittiğimde şok geçirmiş bir şekilde elime baktı.
"Ben kimseyi dinlemeyip sadece sana inanıp güvendim. Bana gerçekten yardım ettiğini düşündüm. Ama şimdi görüyorum ki yanılmışım." Durdum kısa bir süre. "Sen yardımı kendine yapıyormuşsun, bana değil."
"Baştan beri plan ikimizin intikamı içindi zaten!" İlk defa bir cümleyi bitirmesine izin vermiştim ama ona da pişman olmuştum. Bu da alayla gülmeme sebep oldu.
"Ben seni zeki biri sanırdım, Akın." Kollarımı birbirine dolayıp gülümsemeye devam ettim. "Zaten başından beri öyleydi, evet. Fakat sen benim intikamımı yok sayıp sadece kendine odaklandın. Anlatmaya çalıştığım şey bu kadar basit."
"Kafan bulanmaya hazırmış, yine onlar mı bir şey dedi?" Evet her zaman yaptığı gibi suçu benim zaaflarıma atıyordu. Sıyrılmak için en kolay yöntem buydu çünkü.
"Cık cık cık cık." onaylamayan bir ses çıkararak yavaş adımlarla etrafında dönmeye başladım. "Olmadı, Hanzade. Ben senden yeni hamleler bekliyordum. Ama sen hala aynısın."
Alay ediyordum onunla,, farkındaydı. Ve kuduruyordu onu böyle ezdiğim için.
"Pişman olacağın şeyler söyleme, nereden geldiğini unutuyorsun." Dediğinde kahkaha atarak güldüm. Evet gerçekten komikti çünkü.
"Ne yaparsın?" Karşısında durduğumda anında ciddileşip kulağına doğru yaklaştım."Yaptığımız anlaşmayı mı feshedersin yoksa?" Dediğimde Akın'ın tüm vücudu kasıldı, bunu çok net gördüm. "İstersen dene." Daha fazla bir şey demek istemedim. Bu yüzden de bilerek omzuna çarparak yanından geçip gittim. Akın bunu çoktan haketmişti.
Merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya çalıştığımda duvara tutunmak zorunda kaldım. Kendimi iyi hissetmiyordum, dinlenmem gerekiyordu.
Odama girer girmez kendimi direkt yatağa attım. Halsizlikten ölecek gibi hissediyordum ve neden böyle olduğum hakkında en ufak bir bilgim yoktu.
"Ne halde olduğunu biliyor musun!"
"Elimden hiç bir şey gelmiyor!"
"Hasta etmişim seni!"
"Ben lan, ben!"
Kulaklarımda bir anda Daren'in sözleri yankılanmaya başladığında hemen gözlerimi kapattım. Duymak istemedim, görmek istemedim. Kendimi kandırma yönetemimde buydu işte, ne yapayım?
Bana ne anlatmaya çalışıyordu bilmiyordum. Akın yüzünden hiç bir şey öğrenememiştim. Ona olan sinirimin bir çoğu da bu yüzdendi zaten. O gelmeseydi belki bir şeyler öğrenebilirdim fakat olmadı.
Düşüncelerim yorgunluğumun esiri olup kaybolmaya başladığında kendimi derin bir uykuya teslim ettim.
☆☆☆
Telefonumun zil sesi odayı doldurduğunda yumduğum gözlerimi zarzor açıp yatakta doğruldum. Odanın içi kapkaranlıktı. Görünüşe göre baya uyumuştum.
Kendime geldikten sonra çalmayı bırakmış olan telefonuma uzandım. Ekranı açıp baktığımda ise Akın'ın adamları için de olan ajanımdan bir mesaj aldığımı gördüm.
"Yarın, Düğüm örgütünün ilk motor yarışı yapılacak. Adresi ve saati size bildireceğim."
Mesajı görür görmez yüzüme büyük bir gülümseme yayıldı. "Demek Akın'ın bahsettiği yarış günü sonunda geldi." Diyerek kendi kendime konuştum. "Sonunda gerçekten karşılaşacağız, Siyah Maske."
☆☆☆
Sabaha kadar uyumamış öylece balkonumda oturmuştum. Sabah olduktan sonra da hiç odamdan çıkmamıştım. Gidip Akın'ın yüzünü görmekten daha cazip geliyordu çünkü. Kendisi de gelmemişti Allah'tan yanıma, hiç çekemezdim.
Motor yarışı bu geceydi ve ben çok mutluydum, hemde aşırı derecede. Bu gece Daren karşısında kim olduğunun farkına varacaktı. Tam olarak bilmeyecekti, evet. Ama en azından varlığından haberi olacaktı, bu da bir şeydi sonuçta.
İçine korku salma umuduyla gidip yarışacağım onunla ve bunu benden başka kimse bilmeyecek. Akın bile bundan haberdar olmayacaktı. Söylersem önüme taş koyacağından çok emindim çünkü. Ayrıca ona ayak uydurma devirleri de çoktan kapanmıştı benim için, gerisi umurumda değildi. O her ne yapıyorsa kendi çıkarları için yapmaya devam edebilirdi. Ne de olsa bende aynı şeyi yapacaktım.
Aklımdan geçen düşünceler beni gülümsettiği sırada odamın kapısı çalındı. "Mira." gelen Melih'di.
"Gelebilirsin, Melih." Dediğimde kapı ardına kadar yavaşça açıldı. Sonrada içeri Melih girdi. Gülümseyerek ona baktığım sırada o da aynı şekilde gülümseyerek bana doğru yürüdü.
"Hiç aşağıya uğramadın bugün." Balkon kapısına yaslanıp cilveli bir şekilde göz kırpıştırdı bu da beni güldürmüştü.
"Bilseydim beni bu kadar beklediğinizi gelirdim, emin ol."
Yüzünde ki gülümsesiyle yanıma kurulup başını omzuma yaslandığında geriye doğru yatırdım kafamı. Gökyüzüne çevirdim gözlerimi.
"Bu gökyüzü kadar aydınlık bir hayatım vardı." Diyerek söze girdiğimde Melih tepki vermeden beni dinledi. "Şimdi nerede olduğuma bakınca," durdum, devam edemedim. Kelimeler takıldı boğazıma sanki. "Dönüş yok." Sebepleri bırakıp direkt olan sonucu söyledim. Gerçek buydu çünkü, dönüş yoktu.
"Siz ne anlaşması yaptınız, Mira?" Melih'in aniden sorduğu soruyla donup kaldım. Ne cevap vereceketim ki şimdi ona?
"Bu sadece Akın ve benim aramda kalması gereken bir şey." Yıllardır sunduğumuz bahaneyi tekrar kullanmıştım. Başka diyecek bir şey yoktu zaten. Akın başından beri böyle söylüyordu.
"Peki sonunda ne varda dönüş yok diyorsun?" Gerçekleri öğrenmek istiyordu ama ona tek kelime edersem Akın'ın dibinde biteceğinden emindim. Yapamazdım.
"Üzgünüm, Melih. Sorularını cevapsız bırakmak zorundayım." Mahçup bir şekilde gülümseyebildim sadece. Melih bana kırılmadı yinede, kırılmazdı. Benim elimde olmadığını o da biliyordu.
"Sen neden üzgünsün?" Bir anda söylediğim şeye çıkışıp başını kaldırdığında olduğum yerde dikleşerek yüzüne baktım. Kaşlarını çatmış oldukça ciddi duruyordu. "Bunları sana yaşatanlar üzgün olmalı, hatayı kendinde arama."
"Tek hatalı onlar değil, Melih." Melih tam bir şey söylemek için dudaklarını aralamıştı ki odamın kapısının çalındığını duydum. Melih susmak zorunda kalıp yerinden kalktığında bende onunla birlikte ayaklandım.
"Gelebilirsin," kapıdaki kişinin odaya girmesi için komut verdiğimde içeriye korumalardan biri girdi.
Yanına gittiğimizde bize kısa bir baş selamı verdi. "Üzgünüm efendim, rahatsız etmek istemezdim. Ama Akın bey sizi aşağıya çağırmamı istedi. Bu yüzden geldim." Korumanın açıklamasından sonra Melih başıyla onu onaylayıp odadan çıkmasını istedi.
Koruma odadan çıkınca Melih anında bana dönüp ellerini omuzlarıma yerleştirdi. "Akın sana her ne derse desin sakin kal. Çok üzerine gidersen ben bile onu durduramam, Mira. Sinirlerine hakim olmaya çalış." Kısa bir an duraksadı. "En azından anlaşmanız bitene kadar."
"Merak etme." Endişelerini ortadan kaldırmak adına yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. Malesef hiç bir şey Melih'in istediği gibi olmayacaktı. Eğer Akın bana zıt düşerse ben de ona aynı şeyi yapardım. Alttan falan alamazdım. Özür dilerim Melih.
Birlikte salona indiğimizde koltuklardan birine yayılmış olan Akın'la karşılaştık. Elinde ki viskisini yudumluyordu beyefendi. Melih ona dik dik baktığımı görünce beni kolumdan tutup karşısında ki koltuğa oturttu. Kendisi de yanıma geçti.
"Sonunda yüzünü gördük." Bana laf atmasa olmazdı tabi. Günlük rutin sonuçta.
"Neden çağırdın bizi?" Ona tahammül edemediğimi açıkça belli ederek direkt konuya girmesini istedim. Daha fazla uzatmazdı umarım.
Akın verdiğim cevapla Melih'e döndü. "Bugün yarış var ve bizde orada olacağız." Dediğinde hiç haberim yokmuş gibi kaşlarımı çattım.
"Motor yarışı mı?" Melih öne doğru eğilip dizlerine yaslandı. "Düğüm'ün"
Akın başını aşağı yukarı sallayarak onu onayladığında Melih'in bakışları bu seferde bana döndü. Ne tepki vereceğimi bekliyordu. Yıllardır en çok merak ettiğim şeyin bu olduğunu biliyordu. Ama ben onun beklediği tepkilerin aksine mimik bile oynatmadım.
"Mira, sende katılmak istersin zaten. Bu yüzden bu gece üçümüz-" Akın gideceğimizi söylemek üzereydi ki o cümlesini bitirmeden ayağa kalktım.
"Ben gelmeyeceğim." Dedim net bir şekilde. Fakat ben bunu der demez hem Melih hemde Akın kaşlarını çatarak bana döndü. Bekledikleri şeylerin tam tersini yapmam onları baya şaşırtmıştı.
"Yıllardır bunu bekliyorsun." Melih uzanıp bileğimi tuttuğunda ona bakmadım bile. Çünkü şuanda Akın'ın sinirden kızarmaya başlayan gözleriyle meşguldüm. Ondan korkan herkes gözlerini kaçırırken, ben onun gözlerinin içine bakıyordum.
"Senin bu tavırların yetti artık!" Akın aniden ayağa kalkıp elindeki viski bardağını yere fırlattığında cam parçaları her yere saçıldı.
"Asıl senin bu gereksiz saçmalıkların yetti, Hanzade!" Diyerek ona doğru bir adım attığımda Melih hızla ayağa kalkıp aramıza girdi. "Bende bu yarışı bekliyordum, evet. Fakat iki gündür kendime gelemediğim için malesef bugünde dışarı çıkamam." İşaret parmağımı kendime çevirdim. "Hastayım ve senin bundan haberin bile yok."
"Mira, sakin olun lütfen." Zavallı Melih hala ortamı yumuşatma derdindeydi. Kusura bakma Melih şuan bu mümkün değil.
"Kısacası halim hal değil. Kimseye güçsüz yanımı göstermeyeceğim." Dediğimde Akın öylece yüzüme bakmaya devam etti. "Zaten bu yarıştan sonra devamı gelir diye düşünüyorum. O zaman birini bile kaçırmam, merak etme." Kollarım iki yanıma düştüğünde başımla merdivenleri işaret ettim. "Şimdi odama çıkıp dinlenebilir miyim?"
Bu yalanımı yer miydi emin değildim ama her ne olursa olsun Akın'ın bensiz çıkması gerekiyordu. Onlar gittikten sonra bir şekilde bende gideceketim zaten.
"Sana tek bir şey söyleyeceğim." Akın ellerini cebine koyup başını sağa doğru yatırdı. "Ayağını denk al, Mira." Bunu söylerken oldukça ciddiydi. "Nasıl algılamak istersen algıla. Ben sana son sözümü söyledim." Dediğinde ben cevap vermeden arkasını döndü ve odasına çıkmak için hızla merdivenlere yöneldi.
"Akın'ın üzerine yürümek, vay canına!" Melih sessiz olmaya çalışarak gülüp omzuma vurdu. "Yürek yemişsin sen." Dediğinde gülümseyerek göz kırptım.
"Beni gelişmelerden haberdar etmeyi unutma."
Başını aşağı yukarı salladı. "Merak etme, her anını kayıt alıp seninle paylaşacağım." Buna gerek kalmayacak Melihciğim ama yinede teşekkür ederim.
"Çok iyisin sağol."
☆☆☆
Yarışın başlamasına yaklaşık bir saat kalmıştı ve ben şuan da hiç bir şey yapmadan Akın ve Melih'in gidişini izliyordum.
Çok geç çıkmışlardı evden bu yüzden hazırlık falan yapamamıştım. Bu gün o pistte motorumla birlikte bende olacaktım ve kimse bunu bilmeyeceketi.
Akın arabasına binmeden önce korumalardan birini yanına çağırıp kısa bir tembihlemede bulunmuştu. Duymuyordum ama ne dediğini anlamak çok zor değildi.
Onlar gittikten sonra bana dikkat etmeleri gerektiğini bastıra bastıra söylediğine emindim. Fakat üzgünüm Hanzedecik, bugün ben bu evde kalmayacağım. Senin izlediğin yarışta olacağım.
Akın'ın arabası avludan çıkıp gözden kaybolduğunda hızlıca üzerimi değiştirmek için, dolaptan ayarladığım kıyafetleri aldım.
Üstüme siyah crop, altıma da siyah paraşüt pantolonumu giydikten sonra üzerime siyah motorcu ceketimi geçirdim.
Son olarak dolabımın içinde olan kasayı açtım. Beni temsil edecek olan hilal desenli siyah boyunluğumu ve fularımı aldım.
Kısa bir an beyaz işlemeli olan hilalde gezindi bakışlarım. Bugün o yarışta ki rolümdü bu. Hilaldim ben.
Daren ve yarışı izleyecek herkes bugün Hilalle tanışacaktı. Bugün ki yarışın galibi Hilal.
Kendimden bu kadar emindim çünkü ben kazanacaktım. Başka ihtimalim ya da şansım yoktu. Eğer Daren'i Hilalle tanıştırmak istiyorsam bunu yapmak zorundaydım. Her ne olursa olsun mağlubiyet değil galibiyet alacaktım.
Fularımı ve boyunluğumu takıp hızla balkona çıktığımda, etrafı bir şahin gibi dikizleyen üç koruma karşıladı beni. Akın baya bir tembihlemişti anlaşılan.
Odamdan çıkıp dışarı ulaşmak daha kolay olurdu. Ama evin içi kameralarla doluydu. Bana yardım eden koruma sadece bahçedeki kamerayı halledebilmişti. Onun fark edilmesi de uzun sürmezdi. Bu yüzden bir an önce gitmem gerekiyordu.
Korumaya mesaj atıp buradakileri alması için yardım istedikten tam iki dakika sonra arka bahçedekiler ön tarafa doğru ilerlemeye başladı. Bu da memnuniyetle gülümsememe sebep olmuştu.
Hiç zaman kaybetmeden kendimi balkondan aşağı sarkıtıp çok yüksek olmayan mesafeden aşağıya atladım.
Ellerime bulaşan toprağı temizleyip üzerimi silkeledikten sonra koşar adım korkuluklara ilerledim. Yarış için ayarladığım motorum şuan da evin arkasında ki ormanda park halindeydi. Yarışın başlamasına çok az bir süre kalmıştı, daha hızlı hareket etmeliydim.
Arka taraftaki duvara yanaştığımda önce etrafıma bakındım. Sonrada hiç beklemeden korkulukların demirlerine tutunarak kendimi yukarı çektim taşlarla kaplı olan yola atladım. Dizime çarpan çakıl taşları canımı hafif yaksada umursamadan koşarak ormana daldım.
Korumanın tarif ettiği gibi ilerleyip motoruma ulaştığımda nefes nefese kalmıştım. Fakat durma zamanı değildi, dinlenmek falan yoktu.
Hemen boyunluğumu çekip sadece gözlerimi açık bırakacak şekilde yüzüme taktım. Daha sonra deri eldivenlerimi ellerime geçirdim.
Son olarak kaskımı taktıktan sonra motoruma binip aceleyle yola koyuldum. Kaybedecek bir dakikam bile kalmamıştı.
☆☆☆
Düğüm örgütünün düzenlediği yarışın başlamasına son beş dakika kalmıştı. Tüm izleyiciler ve yarışmacılar yerini çoktan almış, beklemeye başlamışlardı.
Daren, yine her zaman olduğu gibi en önden takip edecekti karşılaşmayı. Bugün onun için önemliydi. Çünkü yıllar sonra ilk defa motor yarışı olacaktı. Ve bu yarış Daren'in başında olduğu ilk yarıştı. Önceden babasıyla birlikte aynı yerinde durur, merakla yarışmayı izlerdi. O zaman Düğüm Örgütünün başına geçeceğini aklının ucundan bile geçirmezdi. Ama şuan buradaydı, aynı yerinde. Hemde Düğüm Örgütünün lideri olarak.
Hayali değildi bu, hiç bir zaman da olmamıştı zaten. Bu işlere hevesli olan abisi Akın'dı. Fakat babasının istediği kişi Daren olmuştu. Bu yüzdendi bu düşmanlık, bu yüzdendi duyulan bu nefret, bu yüzdendi ayrılıklar. Hepsi kardeşler arasına girmiş olan korkunç kıskançlık duygularıydı.
Kıskançlık, birbirlerini canlarından çok önemsemeyen iki kardeşi ayırmaya yetmişti. Hatta bununla kalmayıp onları düşman yapmıştı. Ve artık her şey için çok geçti...
Daren, geriye yaslanarak doğrudan piste baktığı sırada Kerem hızla Daren'in yanına geldi.
"Akın burada!" Kerem çok gergin ve endişeli bir şekilde konuştuğunda Daren hiç bir tepki vermeden önüne bakmaya devam etti. "Gönderelim mi?"
"Hayır, yarış birazdan başlayacak. Rezillik çıksın istemiyorum." Daren'in verdiği cevaptan pek memnun olmamıştı, Kerem. Yinede uzatmadan o da Daren'in yanına kuruldu. Çok geçmeden Gülce ve Özgür de yanlarına gelmişti.
Artık yarış için saniyler sayılıyordu. Bu yüzden herkes son hazırlığını yaptı.
"Son on saniye!" Yarışı başlatmak için bekleyen adam elindeki bayrağı kaldırıp herkesin geriye doğru sayması için komut verdiğinde Etraftaki insanlar sevinç ve heyecanla, ondan geriye saymaya başladı.
Son üç saniye kala ise bir anda herkes sustu. Çünkü piste son saniye giriş yapan başka biri olmuştu. Kim olduğu bilinmeyen, hesapta olmayan bir yabancıydı. Yani onlara göre öyleydi.
"Yarış başlayacak çıkarın şu manyağı pistten!" Yarışı başlatmak için bekleyen adam bir anda sinirlenip bağırmaya başladığında Daren ayağa kalktı.
Gelen kişiyi, yani Mira'yı, yarışa katılmaya çalışan yabancı biri olarak gördüler. Çünkü bu daha öncede yarışlarda çok sık karşılaştıkları bir sorundu. İnsanlar hayran hayran izledikleri motor yarışlarına kendilerini de dahil etmeye çalışmıştı çoğu zaman.
Daren ne olduğunu anlayamadan pisttekilere bakarken herkes bir anda alkış çalmaya başladı. Gelen kişiyi bilmeselerde havalı buldukları için destek vermişlerdi. Herkes Düğümden korkarken bu kişi cesur davranarak yarışın ortasında piste dalmıştı. Bu delilikti onlar için.
Seyircilerin coşkuyla bağırdığını gören Daren yarışı başlatmak için bekleyen adama baktı ve tek bir baş hareketiyle emrini verdi.
Adam gelen emire karşılık start bayrağını kaldırdı. Bu da demek oluyordu ki artık yarışta bir kişi daha vardı, Hilal.
Mira hiç bir endişe duymamıştı bu konuda. Biliyordu çünkü, yarışa katılmasına izin vereceğini biliyordu. Öylede olmuştu.
Yüzüne yayılan geniş gülümsesiyle birlikte Daren'e kısa bir bakış attı. Daren'in bakışları ise zaten ondaydı.
Geri sayım tekrar başladığında Mira, tekrar önüne döndü ve tek bir şeye odaklandı, kazanmak.
Geri sayım bittiği an bayrak indirildi ve çıkış emri verildi.
Herkes kazanmaya odaklanmış bir şekilde anında gaza basıp çıkış yaptığında Mira öylece durmaya devam etti. Seyircilerin hepsi bir yandan yarışmacıları destekleyip bir yandan da Mira'ya bakıyordu. Şuan da onun çoktan kaybettiğini düşünüp, gülmeye başlamışlardı.
Mira, bunları aldırmayıp bakışlarını en ön sırada kaşlarını çatmış bir şekilde ona bakan kişiye çevirdi, Daren'e.
Daren de onun çoktan kaybettiğini düşünüyordu ama neden bir anda yarışa dalıp şimdide beklediğine anlam verememişti.
Mira, işaret parmağını ve orta parmağını birleştirip, kaskın üzerinden alnına değdirdi, Daren'e doğru selam gönderdi.
Daren daha ne olduğunu anlayamadan Mira bir anda gaza bastı ve ondan metrelerce uzak olan yarışmacıların arkasından son sürat ilerlemeye başladı.
Kimse ne olduğunu anlayamamıştı çünkü bundan sonra diğerlerine yetişeceğine kimse ihtimal vermiyordu.
"Bu kadar avans yeter." Mira sessizce fısıldayıp hızına hız katarak önünde ki yarışmacıları tek tek geçmeye başladığında tüm seyirciler bir anda yerinden kalkıp sadece Mira'ya tezahürat yapmaya başladı. Sonucu çok merak ediyorlardı.
Mira arkasında bıraktığı üç yarışmacıdan sonra viraja yaklaşan diğer üç yarışmacıya ilerledi. Viraja yaklaştığında yavaş yavaş frene basarak vites düşürdü. Viraj sağ tarafta olduğu için sola doğru yanaştı. Motorunu ve kendini aynı yöne hafifçe yatırarak virajı döndüğünde büyük bir alkış koptu.
Mira bütün seslere kulaklarını kapatarak tamamen kazanmaya odaklanmıştı şuanda.
Virajın ortalarına geldiğinde aniden kendiyle birlikte motoru da düzelterek gaza yüklendi. Hızlı bir çıkış yaparak virajı geçtiğinde tamamen yakınında kalan tek bir yarışmacı vardı. Diğer ikiside geri de kalmıştı. İşi artık çok daha kolaydı.
Yanında ki diğer yarışmacıyla neredeyse berabere ilerliyorlardı ama Mira bu oyunu bozacaktı.
İki turu geride bırakmış son tur için viraja yaklaşmışlardı. Mira ile birlikte hala başbaşa olan tek bir yarışmacı vardı zaten bir kaç kişi çoktan pes etmişti bile. Diğerleri ise az bir mesafeden arkalarından geliyordu.
Bütün seyirciler susmuş, nefesler tutulmuştu. Dakikalardır süren bir yarışın galibini herkes merak ediyordu ve gönüller Mira'nın tarafındaydı. Çünkü o geriden gelerek en önde ilerlemeyi başarmıştı. Bu da herkesi mest etmişti tabi.
Mira yine aynı şekilde virajı atlattığında yine yanındaki kişiyle bitiş çizgisine doğru ilerlemeye devam etti. Artık çok sinir bozucu olmaya başlamıştı bu beraberlik.
Mira aniden hızını düşürüp geride kaldı. Bu da diğer yarışmacının öne geçmesini sağlamıştı.
Rakibi büyük bir sevinçle bitişe ilerlediğinde Mira ondan daha mutluydu.
Mira son hamlesini yaparak aniden gaza bastı ve rakibiyle dip dibe gelerek aniden onu solladı. Yarışmacı ne olduğunu anlayamadan pistin dışına çıktığında Mira büyük bir sevinçle motorunun üzerinde yükseldi, kollarını iki yana açtı.
Bitiş çizgisine vardığında büyük sessizlik bozuldu ve herkes alkışlarla ıslıklarla Mira'yı yani tanımadıkları gizemli yabancıyı destekledi.
"Bu," Dedi ve durdu Özgür. "Gerçekten bir harika." hayranlığını gizleyememişti. Gözleri şaşkınlıkla açılmış bir şekilde pistin sonunda ki kişiye bakıyordu.
"Akın bu da kimdi?" Melih, Akın'ın kolunu dürttüğünde hiç bir tepki ya da cevap alamadı. Akın da herkes gibi şaşkındı. Son anda yarışa katılan kişiden onunda haberi yoktu. Çok meraklanmıştı.
"Daren kimdi bu-" Kerem cümlesini tamamlamadan Daren hemen harekete geçti ve hızlıca piste inmek için merdivenlere yöneldi.
Bütün seyirciler Mira'yı, yani gizemli galibi merak ettikleri için onlar da korumaları atlatıp aşağı inmeye çalışıyordu ama bu pek mümkün değildi.
Mira, motorunu tekrar çalıştırıp hızlıca geldiği yöne doğru döndü ve gaza bastı. Bir an önce buradan çıkması gerekiyordu, istediğini almıştı. Korumalar seyricilerle ilgilenirken Mira'nın gizlice sıyrılması daha kolay olurdu. Bu yüzden acele ediyordu.
Mira hızla ilerleyip pistten çıktıktan sonra ağaçlarla kaplı karanlık ormana daldı motoruyla. Hiç vakit kaybetmeden buradan uzaklaşmaya odaklanmıştı. Ta ki önünü siyah bir gölge kesene kadar.
Mira gördüğü gölge yüzünden tökezleyerek aniden fren yapıp durdu. Kim olduğunu tam olarak görmüyordu.
"Ödülünü almadan nereye kaçıyorsun?" Duyduğu ses yarışmaya katılma sebebi olan kişiye, Daren'e aitti. "Tebrik bile edemedik." Daren yeniden alayla konuşup kollarını birbirine doladıĝında Mira artık yüzünü de görmüştü. Yine tüm heyetiyle karşısında duruyordu.
Mira konuşup cevap veremezdi bir an önce buradan uzaklaşması gerekiyordu. Bu yüzden de hızla gaz koluna uzandı. Fakat Daren tekrar konuşarak onun ilerlemesini engelledi.
"Kim olduğunu öğrenmeden buradan gitmene izin vermeyeceğim. Şansına küs." Diyerek Motora doğru adımladı, Daren. Mira dikkatle izliyordu ne yapacağını. "O yüzden de," bir adım daha attı Daren. "Kendini tanıtmaya başla." Bir kaç adım bırakarak tam motorun karşısında durdu.
Mira cevap veremeyeceği için sadece başını iki yana sallayarak reddetti, Daren'i. Daren buna da sinir olmuştu ama belli etmeden gülümsedi.
"Anlaşamadık sanırım." Dedi bir kez daha. Kendinden emindi, onu buradan çıkarmayacaktı. Ama Mira kendinden daha da emindi. O buradan çok rahat bir şekilde çıkıp gideceketi. Şuanda Daren'e zaman tanıyordu. Ne yapacağını görmek istiyordu.
"Zorluk çıkarma." Daren bir kez daha uyardı karşısında ki kişiyi. Sinirleniyordu artık. "Korkak olma bu kadar." Güya üzerine gidip öğrenecekti her şeyi. Ama bir bilseydi karşısında duran kişiyi...
Mira bu yaptığına hafif gülerek başını iki yana salladığında Daren kaşlarını çattı. "Komik olan ne?" Dedi sinirle. Mira bir kez daha güldü. Ama yüzündeki boyunluktan ve kasktan dolayı sesi boğuk çıkıyordu.
"Bu kadar oyun yeter!" Daren sinirle bir adım daha öne atacağı sırada Mira elini kaldırıp onu durdurdu. Ve Daren hiç bir şey yapamadan olduğu yerde kaldı.
Mira bu fırsattan istifade bileğinde ki fulara uzanıp düğümünü çözdüğünde Daren onun ne yaptığını anlamaya çalışarak sadece izliyordu.
Üstünde ki bakışları görmezden gelerek motoruyla Daren'in soluna geçip durdu, Mira. Daren yanında duran Mira'ya doğru döndüğünde Mira da ona baktı ve elinde ki fuları havaya kaldırıp üstündeki simgeyi Daren'e gösterdi.
Daren gördüğü simgeye bakıp dudaklarını araladı ve "Hilal." Diyerek fısıldadı. Tam o sırada da Mira fulardan parmaklarını çekip yere düşmesine izin verdi.
Daren gözleriyle fuları takip edip bakışlarını yere indirdiğinde Mira aniden gaza basıp hızla uzaklaştı. Fakat Daren başını kaldırıp bir kere bile bakma gereği duymadan yere eğildi, fuları eline aldı.
"Hilal.." Dedi, birkaç kere tekrar edip durdu bu ismi. En sonunda da başını kaldırıp karanlık ormanın derinliklerine dikti gözlerini. Mira'nın gittiği yöne doğru baktı.
Fuları burnuna doğru yaklaştırıp kokusunu içine çektiğinde gözleri istemsizce kapandı. Ve o an anladı kokunun yabancı olmadığını...
...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Hiranur Uzun / Ruhların Düğümü / [40. BÖLÜM]: HİLAL](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/hiranur-uzun-ruhlarin-dugumu.webp)
| 10.62k Okunma |
1.12k Oy |
0 Takip |
48 Bölümlü Kitap |