42. Bölüm

[42. BÖLÜM]: TAM OLMAK

Hiranur Uzun
lady_bird

Okumaya başlamadan önce yıldıza basında yollarımız aydınlansın.

 

YILDIZLAR GİBİ HEP PARLAYIN...☆☆

"Bazen sadece yorgun oluyor insan. Ne küs, ne yalnız, ne de aşık..."

 

||Cemal Süreyya

 

"Tam Olmak"

 

İnsan bazen inandığı şeylerin gerçek mi yoksa tamamen yalandan mı ibaret olduğunu anlayamaz. Fakat yine de inanmayı tercih eder. Peki bizler neden emin olmadığımız bir şeye inanmaya bu kadar meyillyiz? Ya da İnanmamak varken inanmak neden daha cazip geliyor?

 

Bunları kendinize sorduğunuzda bir cevap bulabiliyor musunuz? Ben bulamıyorum. Çünkü hiç bu kadar kapsamlı düşünecek bir ka

am asla olmadı. İlk önce ilk aşkım dediğim kişiyi hemen sonrasında da ailemi kaybettim. Ve kısa bir süre sonrada kardeşlerim dediğim insanlar gitti.

 

O an ki psikolojim o kadar kötüydü ki, ben bile yaptığım bazı şeylere neden diye sormadım. Neden bunu yaptım veya yapıyorum düşüncesine bir kere bile girmedim.

 

Biri girdi hayatıma. Gerçekleri bildiğini ve bana da göstereceğini söyledi. İlk başta doğal olarak reddettim. Çünkü tanıdığım kişiler varken on kat yabancı bir adama inanmak doğru gelmiyordu. Ama daha sonra beni kendine inandırmayı başardı. Bunu kanıtlarla birlikte yaptı. Her ne olduysa da gördüğüm o kanıtlara sinirlendiğim için oldu. Evet, ben tamamen hırsıma yenildim.

 

Yoksa bakmayın; o salak ve zavallı saf kız intikam almayı bırakın ağlamadan iki kelimeyi bir araya getiremezdi bile.

 

Hayat bana oyun oynadı. Ben sandım ki oyunu yöneten kişi benim. Ama aslında o kadar basit değilmiş. Sonradan anladım aslında yönetilen olduğumu. Geç kaldığım bir farkındalıktı bu. Çok geç kaldığım...

 

İşin kötü yanı hala hiç bir şey bilmiyor oluşumdu. Evet, ben hiç bir şey bilmiyordum. Ne doğru ne yalnış, kim haklı kim haksız, kim gerçek kim sahte? Bunların hiç biri hakkında tek tahminim ya da teorim yoktu.

 

Karanlık bir boşlukta sonsuz bir uykuya daldım ve beni uyandırmaya çalışan herkesi duymazdan geldim. Olanları tek taraflı dinledim. Hiç bir zaman kendini açıklamaya çalışan insanlara fırsat vermedim. Çünkü aynı şeylerin kat ve kat fazlasını yaşamak bana ciddi derecede bir hasar bırakmıştı. Kendime gelmeyi bırakıp, olduğum kişiyi yok etmeyi seçmiştim. Güzeller güzeli ailemin yetiştirdiği o küçük kız çocuğunu öldürüp toprağını kendi ellerime atmıştım.

 

Seçim şansı vermiyorlar diye bu yeni bir seçenek bulamayacağınız anlamına gelmez. İsterseniz o seçeneği kendiniz yaratın. İsterseniz uzun uğraşlar sonucu bulun. Fakat her zaman ikinci bir seçeneğiniz olduğuna kendinizi inandırın. Belki hiç bir zaman kafanıza yatan bir seçenek bulamayacaksınız. Ama ne var biliyor musunuz? Sizin inancınız. İnancınız var, umudunuz var.

 

Bir insan inanmayı ve umut etmeyi bıraktığı an kaybeder.

 

Bizler hayata gelirken seçim şansı vermiyorlar. Sormuyorlar ne istediğimizi. Hiç bilmediğimiz, hiç görmediğimiz, hiç tanımadığımız bir dünyaya gözlerimizi açıyoruz sadece. Ve geldiğimiz dünya da seçeneklerimizi kendimiz yaratıyoruz.

 

Benim yaptığım hata da buydu işte. Yaratabileceğim onca seçenek dururken tek bir seçeneğe tutundum. Hırsıma, kırgınlığıma, çaresizliğime yenildim.

 

Şimdi ise bir bataklığa batmış durumdayım ve çıkmak için debelenip durmayacağım. Neden biliyor musunuz? Çünkü ben seçimlerimi çoktan yaptım. Sonuçları her ne olursa olsun kendi yaptığım seçimlerin bedeli olduğunu bileceğim.

İster yanlış ister doğru olsun. İster pişman olayım. Seçim benimdi bu yüzden de sonuca hiç bir zaman nefret duymayacağım.

 

Bora'nın yanından ayrıldıktan sonra direkt eve gelmiş kendimi odama kapatmıştım. Düşünceler beynimi kemiriyordu resmen. Bora'nın söyledikleri beni sanki bir bataklığa atmış gibiydi. Ve bu bataklıkta anlamsız tonlarca şey vardı. Ben ne yapacağımı ne düşüneceğimi tamamen şaşırmıştım.

 

O geceyi nasıl atlattım bilmiyorum. Gözümün iki saniye kapatsam önümde onlarca görüntü belirliyordu. Tek istediğim uykuya dalıp her şeyi unutmaktı. Yapamıyordum, olmuyordu. En sonunda dayanamayıp uyku hapı almıştım. Ondan sonra zaten vücudum direnmeyi bırakıp derin bir uykuya bıraktı kendini.

 

☆☆☆

 

"Makarna elinde can çekişiyor farkında mısın?" Melih'in sesini duyunca irkilip aniden başımı kaldırıp yüzüne baktım.

 

"Hı?" Diyerek boş boş yüzüne bakmaya devam ettiğimde bakışlarını önümde duran makarna tabağına çevirdi. Hemen sonra da tekrar yüzüme baktı.

 

"Makarna diyorum. Elinde can çekişiyor diyorum." Başımı tekrar önüme eğip tabağımda ki makarnalara baktım. O kadar çok didiklemiştim ki, hepsi parçalanmış birbirine yapışmıştı. Bu da pek hoş bir görüntü çıkarmıyordu.

 

"Ben," Diyerek konuşmaya çalıştığımda gerisi gelmedi. Suçlu bir çocuk gibi gözlerimi tekrar Melih'e çevirdim. Ne diyecek diye beklerken o bir anda gülümseyerek başını bana doğru uzattı.

 

"Bak ne diycem," dikkatimi ona verdiğimde devam etti. "Hazır Akın da evde yokken gecelere mi aksak?" Heyecanla konuşup vereceğim cevabı bekledi. Bunu benim için yaptığının farkındaydım. Moralimin bozuk olduğunu anlamıştı. Hevesini kırmak istemezdim. Bu yüzden de onun gibi kocaman bir gülümsemeyle bende öne doğru uzattım kafamı.

 

"Neden olmasın?" Diyip göz kırptığımda Melih anında yerinden fırladı ve yanıma gelip sulu sulu olan öpücükleriyle yanaklarımı öptü.

 

"Sen nesin ya!" Sevinçle bağırıp bana sarıldığında hafif bir şekilde kafasına vurdum.

 

"Niyetin beni boğmak ise başarıyorsun Melih!"

 

"Sevinçten sevinçten!" Geri çekilip anında ciddileşti ve omuzlarını dikleştirip saçlarını geriye itti.

"Bekleyin beni sarışınlar, bekleyin beni kumrallar, bekleyin beni esmerler, Melihciğiniz geliyor!" Bu dediklerine karşılık gülmeye başladığımda Melih koşarak merdivenlere yöneldi. "Hemen süslenip en karizmatik halimi yakalamam lazım. Gerçi çuval giysem yakışır da neyse." Kendi kendini övmeyi ihmal etmeden merdivenleri ikişer üçer çıkarak odasına gittiğinde ben arkasından gülmeye devam ettim.

 

Gerçekten deliydi bu çocuk!

 

Çok beklemeden bende masadan kalkıp merdivenlere doğru yürüdüm. Daha basamaklara ilk adımı atmadan telefonum pantolonumun arka cebinde titremeye başladı.

 

İlk önce durup telefonumu aldım ve ekrana bakıp kimin aradığına baktım. Bora'ydı.

 

Hızla aramayı cevaplayıp tekrar yürümeye başladığımda Bora'nın sesini duydum. "Nasılsınız efendim?"

 

"İyiyim sizler nasılsınız?" Diyerek konuşma tarzına ayak uydurdum.

 

"Sizinle konuşuyorum nasıl iyi olmayayım." Dediği şey gülümsememe sebep olmuştu.

 

"Teşekkür ederim, bu benim için büyük bir şeref." Dediğimde gülme sesini duydum. Daha fazla dayanamamıştı resmiyete.

 

Bora'yla sohbet etmeye devam ederek odama geldiğimde hızla dolabıma ilerleyip bugün için kıyafet seçmeye başladım.

 

"Melih'le birlikte bugün gecelere akmaya karar verdik." Diyip gülmeye başladığımda Bora dışlanmış çocuk gibi hemen konuşma başladı.

 

"Ya ben?"

 

"Tabikide sende gelebilirsin. Gider gitmez sana konum atarım olur mu?"

Derken elime bir tane elbise alıp ayna karşında üzerime tuttum. Beğenmeyip tekrar yerine astım.

 

"Çok isterdim ama bugün bir iş yemeğim var." Dedi bıkkın bir şekilde.

 

"Anladım. O zaman başka zaman üçümüz yine çıkarız." Dediğimde Bora kısa bir süre konuşmadı. Bende kıyafet seçmekle meşgul olduğum için pek takmadım.

 

"Ama sen yinede bana konum at. Yemek erken biterse size katılırım. Olur mu?" Aniden konuşunca kısa çaplı bir korku dalgası atlattım. Çünkü aynı zamanda yüksek sesle girmişti söze.

 

"Ne demek tabiki olur."

 

Hazırlanmam gerektiği için konuşmamız kısa sürmüştü. Telefonumu komodine bırakıp tekrar dolabıma bakındım. En sonunda da bir tane elbise seçip yatağıma bıraktım ve hızla üzerimde olan kıyafetlerimi çıkardım.

 

İnce askılı, göğüs dekolteli olan mini, bordo, saten elbiseyi askısından ayırıp hızlıca üstüme giydim.

 

Vücudumu tamamen sarmış fiziğimi kusursuz bir şekilde ortaya çıkarmıştı. Bu yüzden de duruşunu çok beğenmiştim.

 

Zaman kaybetmeden makyaj masama geçtim ve çok hafif bir makyaj yapıp dudağıma bordo bir ruj sürdüm. Saçlarımı da sıkı bir topuz yapıp perçemlerimi alnıma bıraktım. Parfümümü de alıp sıktıktan hemen sonrada siyah topuklu ayakkabılarımı giydim.

 

Ayağa kalkıp boy aynasının karısına geçtim. Gerçekten de bugün kusursuz görünüyordum. Çok güzeldi her şey. Ama işte bu sadece dıştan görünen tarafıydı.

 

Keşke ruhumu süslemekte bu kadar kolay olsaydı...

 

Düşüncelerimi dağıtmaya çalışarak hemen çantamı ve telefonumu aldım. Odamdan çıkıp hızlı adımlarla salona indiğimde etrafa kısa bir bakış attım. Melih hala gelmemişti. Evet bu tuhaf bir şeydi. Ama yani şimdi konu Melih'di. Onun için her şey mümkündü. Bu yüzden de benden geç hazırlanmış olması da gayet normaldi. Garipsemiyordum.

 

Yaklaşık on dakika bekleyişin sonunda Melih'in sesi merdivenlerde yankılandı. Başımı kaldırıp baktığımda siyah gömleği ve siyah kumaş pantolonu ile karşımda duran kendisini gördüm. Gerçekten de çok yakışıklı görünüyordu.

 

Tüm havasıyla omuzlarını dikleştirip merdivenleri yavaş adımlarla inmeye başladığında gülümseyerek yanıma ulaşmasını bekledim.

 

En sonunda havalı inişini bitirip karşımda durduğunda ilk önce boğazını temizler gibi yaptı. Sonrada beğeni dolu bakışlarını üzerimde gezdirdi.

 

"Çok yakışıklı görünüyorsun Melihciğim. Anlaşılan bugün kızlarla başım belada." Diyip güldüm.

 

Melih hiç ciddiyetini bozmadan elimi tuttu ve nazik bir şekilde dudaklarına götürdü. "Bu güzellik yanımdayken hangi kız cesaret edip bana yaklaşabilir." Diyerek küçük bir öpücük bıraktı.

 

"Hadi ama şımartma beni!" Diyip koluna bir sille çaktım. O yine duruşunu bozmadı.

 

"Şu anın içine sıçmadan duramaz mısın sen." Bunu öyle bir sakinlikle söylemişti ki gülme krizine bile girebilirdim. Ama onun ciddiyetinin yanında bunu yapamazdım. "Her neyse." Gömleğinin yakalarını düzeltmiş gibi yapıp kolunu bana doğru uzattı. "Bu gece bana eşlik eder misiniz leydim." Diyerek hafif bir tebessüm ettiğinde saçlarımı geri savurmuş gibi yaparak koluna sarıldım.

 

"Memnuniyetle." Dediğimde benimle birlikte kapıya yöneldi. İkimiz birlikte büyük bir ciddiyetle yürüyorduk ama ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Çünkü Melih'in ciddi olmasına hiç alışkın değildim. Yine de rolüme uyarak bozuntuya vermedim.

 

☆☆☆

 

Melih takıldığı gece kulüplerinden en beğendiği olduğunu söylediği mekanın önünde durduğunda vale gelip hemen kapılarımızı açtı.

 

"Hoşgeldiniz Melih Bey." Melih büyük bir ciddiyetle arabadan indiğinde, valeye başıyla kısa bir selam verdi ve hızla yanıma gelip hemen kolunu bana doğru uzattı. Yine büyük bir memnuniyetle koluna girdiğimde birlikte girişe doğru ilerledik.

 

Dışarısı bile bu kadar kalabalıkken içeriyi tahmin bile edemiyordum gerçekten.

 

"Demek senin mekan burası?" Diyip sadece Melih'in duyabileceği bir ses tonuyla konuştum.

 

"Evet." Bana bakmadan ilerlemeye devam ettiğinde tekrar konuştum.

 

"Gerçekten çok kalabalık." Diyerek şaşkınlığımı dile getirdiğimde Melih'in dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Bana bakmıyordu hala. Sadece önüne odaklanmıştı.

 

"Sen birde içeriyi gör."

 

En sonunda mekana giriş yaptığımızda bir kaç görevli hemen başımıza toplandı. Hepsi Melih'in önünde ceket ilikleyerek başlarını eğdiğinde, Melih yine selamını başıyla verdi.

 

Yavaş yavaş kalabalığın içine karıştık. İçerisi resmen insan kaynıyordu. İğne atsan yere düşmez gibiydi. Herkes çılgınca dans ediyor kadehini yudumluyordu. Aşırı gürültü de çabasıydı.

 

Bütün masalar doluyken tek bir yer boştu ve biz şuan o yere doğru gidiyorduk.

 

"Rezervasyon mu yaptırdın?" Diyerek bir soru sorduğumda Melih nihayet yüzüme bakmıştı.

 

"Hayır, burası benim masam." Dedi kendinden emin bir şekilde.

 

"Senin derken?"

 

"Buraya kimse oturmaz. Herkes benim yerim olduğunu bilir yani." Tam Melih'e göre bir şeydi zaten.

 

"Cool takılıyoruz yani?" Diyerek imayla güldüğümde gururla gülümseyip ne sandın der gibi bir bakış attı.

 

Masaya geçtiğimizde deri koltuk olan kısıma oturduk. Buradan tüm mekan net bir şekilde görünüyordu. Masasını gerçekten iyi seçmişti.

 

Hazır aklımdayken çantamdan telefonumu aldım ve Bora'ya konum attım. Umarım gelir.

 

"Hoşgeldiniz Melih Bey." Diyerek masaya yaklaşan garsona baktım. Kısa bir selam verdikten hemen sonra elindeki tepside duran viskileri masaya bırakt ve hızla geri çekilip uzaklaştı.

 

"Bunlar benim özel karışımlarım kesinlikle denemelisin. İlk başta sert gelebilir ama yavaş yavaş alışırsın." Melih kendi kadehini alıp yudumlamaya başladığında yüzümü buruşturdum.

 

"İçmediğimi biliyorsun." Melih kadehi alıp bana doğru uzattı.

 

"Bu gece her şeyi unutuyoruz istersen içme tabi ama kafanı boşaltmak istiyorsan tam sana göre." Kısa bir bakış atıp yüzüne baktığımda kadehi önüme bıraktı.

 

Daha önce içtiğimde sızıp kalmıştım yine aynı şey olabilirdi bu yüzden tereddüt ediyordum. Ama bugün yanımda Melih vardı. Belki bir kadehten çokta bir şey olmazdı diye düşündüm.

 

İlk aldığım yudumda anında bir titreme geldi. Aşırı sertti. Melih bunu nasıl içiyordu.

 

"Bu içilmez." Dedim elimdeki kadehi göstererek.

 

"Ben seni bir kaç yudumdan sonra görürüm." Diyip gülmeye başladığında omuz silkip önüme döndüm ve zorda olsa bir kaç yudum daha aldım.

 

"Birazdan aralarına karışacağım haberin olsun." Melih karşımızda deli gibi dans eden insanları işaret ettiğinde bende o yöne döndüm. Gerçekten çok eğleniyorlardı. Büyük ihtimallede içlerinde ayık olan nadir insan vardı.

 

Etrafa bakmaya devam ettiğim sırada masaya çıkmış dans eden bir kadın gördüm. Kendi etrafında dönüyor düşünmeden dans ediyordu. Ve onlarca insan etrafına toplanmış onu alkışlıyordu. Bu da istemesiz bir şekilde tebessüm etmeme sebep oldu.

 

"Eğlenceli olmalı." Diyip ne ara başladığımı fark etmediğim ikinci kadehten bir yudum daha aldım.

 

Melih kast ettiğim şeyi anlayıp gülümseyerek bana baktı. "Kesinlikle denemelisin." Dediğinde ben mi dercesine yüzüne baktım. O da beni onaylayarak başını salladı.

 

"Saçmalama öyle bir şey yapmayacağım." Dediğimde Melih ayağa kalkıp elini bana uzattı.

 

"Tamam dans et ama masada değil." Diyip göz kırptığında elimde ki kadehin son yudumunu alıp masaya bıraktım. Sonra da sevinçle Melih'in elini tutup ayağa kalktım.

 

Normalde böyle bir şey yapacağımı düşünmüyorum ama sonuçta eğlenmeye gelmiştik. Buradaki insanlarla bir daha karşılaşmayacaktım. Artık bir şeyleri düşünmeden yapma fırsatım olmuştu. Bu yüzden de tadını çıkaracaktım.

 

Birlikte kalabalığın arasına karıştığımız anda Melih elimi bırakmadan beni etrafımda döndürmeye başladı. Büyük bir sevinçle gülüp ona ayak uydurdum. Ve dakikalarca dans ettim.

 

Melih yanımızdan geçen garsonun elinde duran tepsiden iki tane tekila alıp birini bana uzattığında direkt elinden alıp tek yudumda içtim. Bu deneyim ilkti. Ve saçma bir şekilde müthişti. Alkolün kanıma karışmasıyla oluşan adrenalinin etkisiyle yapıyordum farkındaydım. Kendime engel olmakta niyetimde yoktu açıkçası.

 

Garsona boş olanı verip yeni bir tane aldım ve onu da tek yudumda içip tepsiye bıraktım. Melih bu halime gülmeye başlamıştı bile. Onu umursamadan dans etmeye devam ettim.

 

Vücudum resmen benden habersiz hareket ediyor gibiydi. Sadece dans etmek istiyordum.

 

"Mira!" Melih kulağımın dibinde bağırmaya başladığında isteksizce durmak zorunda kaldım ve yüzüne baktım. "Birazdan geleceğim buradan ayrılma!"

 

"Sağır değilim Melih! Azıcık sesini kıs!" Diyip onun yaptığı gibi kulağına doğru bağırdım. Melih büyük bir kahakaha atarak hızla yanımdan uzaklaştığında ben dans etmeye devam ettim. Tabi önüme gelen her garsondan içki almayı da ihmal etmiyordum. Ne içtiğimin farkında bile değildim gerçi ama şuan umurumda değildi.

 

Dans etmeye devam ettiğim sırada az önce masada dans eden kadına takıldı bakışlarım. Yorulmuş olmalı ki bir anda kendini yere atıp saçlarını düzeltti ve dansına arkadaşlarıyla devam etti.

 

Aklımda ki delice fikire engel olmaya çalışsam da başaramıyordum. İçimde ki büyük istek şuan da daha ağır basıyordu.

 

"Nasıl olsa bir daha kimseyi görmeyeceğiz." Dedim kendi kendime konuşarak. Aynı zamanda da yavaş adımlarla masaya doğru ilerliyordum. "Yapabiliriz." Alkolün etkisiyle kısa bir baş dönmesi yaşayıp yerimde durdum. Ama umursamadan tekrar yürümeye başlayıp masanın tam önünde durdum.

 

Kararsız kaldığım için sadece ayakta durmuş dikiliyordum. "Saçmalama." Vazgeçip gideceğim sırada kolumda bir el hissettim.

 

Kim olduğuna bakmak için arkamı döndüğümde az önce masada dans eden kadının gülümseyerek bana baktığını gördüm. Ne oldu dercesine bir bakış attığımda elini bana uzattı.

 

"Düşünme, bu zamana kadar düşündün de ne oldu. İstediğin her şey burada serbest." Aklımı falan mı okuyordu bu kadın. "Özgür hissetmek çok güzel. Hadi dene." Diyerek masayı işaret ettiğinde kısa bir an durup düşündüm. Ve sonrada gram tereddüt etmeden kızın elini tuttum. Bana yardımcı olup masaya çıkmamı sağladığında etrafımda olan insanların hepsi bir anda alkış çalmaya başladı. O anın verdiği mutlulukla gülmeye başladığımda az önce ki kadın bana yapabilirsin dercesine gülümsedi.

 

O an hiç olmadığım kadar özgür hissettim. Kural yok, sözleşmeler yok, dinlemem gereken insanlar yok. Sadece ben ve kendi kararlarım var.

 

Yazarın anlatımıyla;

 

Daren etrafına toplanan görevlilere kısa bir baş selamı verip siyah gömleğinin yakalarını düzeltti. Aceleci olmayan adımlarla ilerleyerek gece kulübüne giriş yaptığında yine bir sürü görevli etrafına toplanmaya yeltenmişti. Ama Daren gelmelerine izin vermeden elini kaldırdı ve onlara da bir baş selamı verip kendisine ayırtılmış olan masaya doğru ilerledi.

 

Kalabalığı es geçerek yürümeye çalıştığı sırada yükselen bağırış ve alkışı sesleri onun durmasına sebep olmuştu. Topluluğun oluştuğu yere doğru göz gezdirdiğinde umursamadan önüne döndü fakat fark ettiği şey onun tekrar aynı yöne bakmasına sebep oldu.

 

Kalabalığın etrafına toplanmış olduğu masaya doğru tekrar baktı emin olmak için. Ve sanırım yanılmıyordu. Masanın üzerinde gülerek dans eden bir Lavin vardı.

 

Gördüğü şeye anlam veremeyerek ilk önce gözlerini ovuşturdu. Yanlış görmüş olabilirdi. Ama masaya baktığında yine Lavin'i gördü.

 

Kısa bir süre öylece ayakta dikilip Lavin'e baktı, Daren. En sonunda da arkasında duran bar tezgahına geçip oturdu. Bunu yaparken bir saniye olsun Lavin'in üzerinden ayırmadı bakışlarını.

 

"Ne alırdınız efen–" barmenin sorusunu bile duymak istemeyen Daren masaya kitlenmiş bir şekilde sadece elini kaldırdı ve susmasını istedi. Barmende gerisini getiremeden tekrar işini yapmaya devam etti.

 

Önceden bakmaya kıyamadığı yüzünü o kadar özlemişti ki, bu gece acısını çıkarmak ister gibi dakikalarca güzel yüzünü izledi. Lavin dans edip etrafında ki insanlarla birlikte kahkahalar atarken Daren bir kez olsun vücuduna değdirmedi bakışlarını. Sadece hasret kaldığı yüzüne bakmak istiyordu. Yeterliydi bu onun için.

 

Yaklaşık yirmi dakikanın sonunda Lavin'in elleri toplu olan saçlarına gittiğinde Daren'in gülümseyen anında ciddileşti. Şuan da boyattığı saçlarını görmek ona eziyetten başka bir şey vermeyecekti çünkü. Bir kere daha kabullenmek zorunda kalacaktı onun artık Lavin olmadığını.

 

Lavin saçlarını açıp savurduğunda büyük bir kahkaha daha attı. Onu uzun zaman sonra böyle gülerken görmek Daren'i çok mutlu etmişti. Onun gülümseyen yüzünü her gün görmek için canını bile vermeye hazırdı.

 

Daren Lavin'in gülmesini izlerken farkında olmadan kendide gülmeye başladı ve elini ensesine atıp başını önüne eğdi. Tekrar dudaklarında ki gülümsemeyle Lavin'e baktığında gördüğü şey yüzünün gerilmesine sebep oldu.

 

Lavin dans etmeye çalıştığı sırada orda olan bir adam vücuduna dokunmaya çalışıyordu. Lavin bunu fark edip uzaklaşmak istediğinde adam bu seferde kolunu tuttu.

 

Daren elini yumruk yapıp bar tezgahına sert bir şekilde vurdu ve aninden ayağa kalkıp önünde ki insanları savura savura Lavin'in olduğu masaya doğru ilerlemeye başladı.

 

"Bıraksana kızın kolunu!" Az önce Lavin'e dans etmesini söyleyen kadın adamı ittirmeye çalışıyordu ama adamın çekilmeye niyeti yoktu. Sarhoştu ve şuan da sadece gülerek Lavin'in kolunu çekiştiriyordu.

 

"Çekil–" Lavin tam bağıracakken Daren adamın dibinde bitti ve tişörtünün yakasını tutup geriye doğru savurdu. Adam etraftakilere çarparak yere düştüğünde kimse umursamadı bile.

 

Adam ayağa kalkmaya çalıştığında Daren'i fark etti. Bu da onu korkutmuş olacak ki hiç beklemeden hızla yerden kalktı ve tepki bile vermeden kalabalığın içine karıştı.

 

Daren Lavin'e yaklaşıp; "İyi misin?" Diye sorduğunda Lavin hiç bir tepki vermeden sadece yüzüne baktı. "Lavin iyi misin?" Diye yineledi sorusunu, Daren. Lavin'in ona bağırıp çağıracağını biliyordu. Ama onu korumak istemişti sadece. "Bak ben–" kendini savunmaya hazırlanıyordu ki devamını getiremedi.

 

"Dans etmeye mi geldin?" Lavin gülerek Daren'e baktığında Daren ne olduğunu anlayamadan öylece yüzüne baktı. "Hadi sende masaya çık!" Diyip elini uzattı, Lavin.

 

Daren ilk önce Lavin'in uzattığı eline sonra da Lavin'e baktı. "Sarhoşsun Lavin–"

 

"Sarhoş falan değilim! Sadece eğleniyorum."

 

"Tamam, değilsin. Ama artık gitmemiz gerek." Daren Lavin'in elini tutup aşağı indirmeye çalıştığında Lavin kendini geri çekti.

 

"Sen git, ben gelmiyorum!" Lavin tekrar dans etmeye hazırlanıyordu ki Daren yine onu tutup durdurdu.

 

"Lavin gidiyoruz!"

 

"Gitmiyoruz!"

 

"Gidiyoruz!"

 

"Gitmiyoruz!"

 

"Lavin–" Daren'in bu sefer konuşmasına izin vermedi Lavin.

 

"Mira be adam, Mira!" Dedi bir anda gülerek. "Lavin yok! Öldü!" Büyük bir kahkaha daha attı Lavin. Bu kahkahası eğlendiği için değildi.

 

"Gidiyoruz, Lavin!" Dedi Daren, ismini bastıra bastıra söyleyerek.

 

"Hala Lavin diyor ya!"

 

"Çünkü adın Lavin!"

 

"Değil!"

 

"Evet, Lavin!"

 

"Hayır, Mir–" Daren aniden Lavin'i kolundan tuttu ve kendine doğru çekip dudaklarını öptü.

 

O an zaman durmuştu sanki. Tüm sesler kesilmiş, herkes bir anda yok olmuş, sadece Daren ve Lavin varmış gibi. Tek duyulan şey ise kalp atışları...

 

Paramparça olan iki yarım ruh birleşmiş, tam olmuştu...

 

...

Bölüm : 21.01.2025 09:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...