34. Bölüm

Acılı Kebap Faciası

Asel Nisa
ladyasel

(Ömer'in ağzından)

 

Aklım meşgul, kalbim meşgul fakat mantığım meşgul değildi.Mantığım da biraz meşgul olsaydı bunlar başıma gelmezdi zaten.Şu aralar fazlasıyla mantıksız haraket etmiştim.O günden beri hâlâ Yüsrayla aramızda soğuk rüzgarlar esiyordu.Yüzüme bakmamasına karşı ben de oldukça soğuktum.Daha doğrusu o günden sonra birkaç kez konuşmaya çalışsam da düz bir ifadeyle yanımdan öylece çekip gitmişti ne yapacağımı bilmiyordum.

 

Şimdiyse hastaneden çıkış saatimiz gelmişti.Üstümüzü değiştirip topluca hastane çıkışına yöneldik.Gözlerim Gülçiçek ve Bahar'ın ortasındaki Yüsra'ya gittiğinde bir konu hakkında gülüşerek konuştuklarını gördüm.Ona baktığımı fark ettiği an mavi gözleri benden tarafa döndü.Geniş gülümsemesi yüzünde solarken gözlerimi ondan çektim.

 

Hastaneden çıktığımızda Serdar ve Tuna hepimize bir teklif sundu.

 

"Gençler hep beraber yemek yemeye gidelim mi?"

 

Baran,"Bana uyar,"dediğinde, Gülçiçek sessiz kaldı.

 

Kavga ettikleri günden beri konuşmuyorlardı.Gurubumuzun neşesi Gülçiçek kaç gündür sessizliğini korumaya devam ediyordu.Tuna gereksiz espiri yeteneğiyle Gülçiçek'in yerini doldurabileceğini sansa da yapamıyordu.

 

Gülçiçek,"Benim evde işlerim var, eve gitmem gerekiyor,"dedi, gözlerini Barandan kaçırırken.

 

Yüsra da muhtemelen ben gideceğim diye gitmek istemeyecekti, bu yüzden en iyisi ben gitmesem daha iyi olurdu.

 

"Ben gelmeyeceğim,"dediğimde, benimle aynı andan aynı cümleyi kuran Yüsradan tarafa döndüm.

 

Bahar çatık kaşları altında bize baktı, "Size ne oluyor Allah aşkına?"dediğinde, sessiz kaldık.

 

Tuna,"Evet sevgilim haklı arkadaşlar, ne oluyor size?Siz kimsiniz de benim teklifimi reddediyorsunuz?Yağmur ormanları maymunları sizi!"dedi, tek kaşı yukarı kalkarken.

 

Bahar,"Günlerdir olanları anlamıyor muyuz sanıyorsunuz?Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Kendiniz çözüp, halledin.Gelmemek için ciddi bir bahaneniz yoksa geleceksiniz!İşte o kadar!Gelmeyenin üstüne Tunayı salarım!"

 

Sanki bizi savaşa hazırlıyormuşçasına bağırarak komut veren Bahar'a karşı herkes suspus olmuş vaziyetteydi.

 

"Tamam o zaman, Gülçiçek gelirse ben de gelirim."

 

Gülçiçek yüzündeki düz ifadeyi silip gülümseyerek Yüsraya baktı.

 

"Tamam o zaman, Yüsra balım varsa ben de geliyorum."

 

Tuna'nın gözleri bana döndüğünde başımla onayladım.

 

Hepbirlikte en sevdiğimiz ve yemeklerini yediğimiz restoranta gitmek için yola koyulduk.Yaklaşık kırk dakika sonra restoranta varmıştık. Ortadaki büyük masaya geçtik, anca sığardık zaten.Herkes istediği yemeği sipariş ettikten sonra yemeklerin gelmesini bekledik.Mekanda canlı müzik de vardı.Herkes sırayla istek parçasını söylerken sıra Tunaya gelmişti.

 

"Ebru Gündeş-Çingenem'i söyle kardeşim."

 

Büyük bir hevesle önüne dönüp şarkı başladığında Bahar'a döndü.

 

"Bu şarkı sana gelsin sevgilim."

 

Bahar'ın gülmesi şarkının başlamasıyla pek kısa sürmüştü.Ah be Tuna, yapma be oğlum!

 

"Çingenem çingenem, kara gözlü çingenem."

 

Bahar'ın yeşil gözünün teki seyirirken Tunaya korkunç bir bakış attı. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.Ne yaptığının farkına varan Tuna dehşete düşmüşçesine şarkıyı söyleyen adama döndü.

 

"Abi durdur abi!Gözünü seveyim.Yanlış şarkıyı şey yapmışım abim, hakkını helal et,"dediğinde, adam şaşkınca şarkıyı söylemeyi kesti.Önüne döndüğünde herkesin üzerinde gözlerini gezdirdi.

 

"Ne var oğlum?Ne bakıyorsunuz?"

 

Hepimiz 'sen iflah olmazsın' dercesine başımızı iki yana salladığımızda Bahar sessizce bakışlarını masadaki ketçaba kilitledi.

 

Eliyle alnını sıvazlayan Tuna susmak bilmiyordu.Kaçamak bakışlarını Bahar'a çevirdi.

"Hayatım biliyorum yeşil olduğu-"

 

"Sus Tuna!"dediğinde Tuna bu defa bakışlarını Baran'a çevirdi.

 

Baran kaşları kaldırıp indirdi,"Nıç, yok kanka bu sefer bende de tutmadı.Açık kahve benimkiler,"dedi, düz bir ifadeyle.

 

"Olsun be bro canın sağ olsun."

 

Araya giren garson hepimizin yemeklerini dağıtmıştı.Yemeklerimizi yerken canlı müzik devam ediyor. Şarkıcı adam istek parça almaya devam ederken gözleri bizim masaya döndü.

 

"Gençler yok mu hiç istek parçanız?Söyleyin bir tane çalalım,"dediğinde, Baran'ın gözleri bana döndü.

 

"Bro senin playlistin güzeldi sen öner bir tane şarkı."

 

Düşünmeye başladım, aklıma gelenle sahnedeki adama doğru döndüm.

 

"Mabel Matiz-Öyle Kolaysa şarkısını çal abim."

 

Önümdeki et yemeğini yerken şarkı başlamıştı.Bu şarkıyı Yüsra'nın gittiği zamanlarda o kadar çok dinliyordum ki bir ara onu hatırlamamak için dinlememeye karar vermiştim, her şeyde izi olduğunu bile bile.Her yerin, her adım başının Yüsra olduğunu bilsem bile acımı hafifletmek adına dinlemeyi bırakmıştım.O günlerden farksız olan kalp ağrım yine nüksetmişti.Bu şarkının, daha doğrusu Yüsra'nın bendeki etkisi buydu.

 

"Öyle kolaysa gel başımdan kaldır at sevdanı."

 

Ağzımdaki lokmayı zorla yutarken bardağımdaki sudan bir yudum aldım.Bakışlarını benden ayırmadan bana bakıyordu, üstümdeki bakışlarını iliklerime kadar hissedebiliyordum. Kaçamak bir bakış attım.Dolu gözleriyle masadakileri umursamadan cesurca bakıyordu yüzüme.Bir süre daha bana baktıktan sonra gözlerini yemeğine indirdi.

 

"Dertli sazdım boşa çalınmazdım, çaldığın reva mı?"

 

"Lan oğlum etimi geri ver lan!Pis boğaz!"

 

"Sus lan!Çok yedin sen.Hem hani senin benim yoktu aramızda."

 

Tuna'nın etini cumburlop diye mideye indiren Baran'a şaşırmamıştım çünkü ben de aynısını Baran'a yapıyordum.

 

Baran eti çiğnerken Tuna bir süre daha kısık gözleriyle Baran'a baktı ve konuştu.

"Madem et seviyorsun, götümü ye Baran!"

 

Ağzımdaki yemeği püskürtmemek için elimi ağzıma kapattım fakat Bahar dayanamayıp ağzındaki suyu yere püskürtmüştü.

 

"Tuna zaten seninle götle don gibiyiz, bi' götünü yemediğim kaldı.Tövbe esrağfirullah.Affet Allah'ım, affet."

 

Bu defa kimse kahkahasını tutamazken masada tek sesi çıkmayan Gülçiçekti.Yüzünden bin parça düşüyordu.Yemek yerken bile! Normalde bu espiriye yarıla yarıla kahkaha atacak kız, sadece yemeğini yemeye devam ediyordu.Muhtemelen Baran'ın en sonki hallerinden dolayıydı. O gün onunla konuşmamıza rağmen, Gülçiçek'in yanına gitmek için çıktığı hastane koridorunda fikri değişmişti.

 

Yemek yemeye dalan Gülçiçek sadece yemeye değil, düşüncelere de dalmıştı belli ki.Ayağımı masanın altından Baran'ın ayağına dokundurdum.Şaşkın bakışları dokunan ayağın kim olduğunu anlamaya çalışırken Önce yanımdaki Tuna'ya daha sonra da bana baktı.KaşlarımlaYüsra'nın yanında, bizden bağımsız en köşede oturan Gülçiçek'i işaret ettim.Gözleri bir süre Gülçiçekte takılı kaldı.Gülçiçek hâlâ ona baktığımızı fark etmemişti.Baran derin bir nefes alıp verdi.

 

Sessizce fısıldadım, "Baran ne yap ne et, eski Gülçiçek'i geri getir!"

 

Yüsra'dan sessizce alaylı bir gülme sesi geldi, "Hıh!Diyene bak,"dedi, yarım ağız gülümsemesiyle.

 

Ağzında mırıldandığı şeyi sadece ben duymuştum, tabağına eğilirken sessizce söylemişti.Haklıydı...

 

Bahar, gözlerini Gülçiçekten ayırıp Baran'a döndü,"Ne oldu da yarı yolda vazgeçtin bilmiyorum ama o çok üzülüyor," dediğinde Baran, sıkıntılı bir nefes verdi.

 

"Kafam karmakarışık, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.Kendimi de kızı da mahvettim zaten,"bir süre öylece masaya baktı ve tekrar konuştu, "Allah benim belamı versin ya, ben ne kadar şerefsiz bi insanım!"

 

"Tövbe tövbe!Tamam şerefsizsin ama deme oğlum şöyle şeyler,"dediğimde, Gülçiçek'ten gelen hareketlenme lafımı bölmüştü.

 

Masanın en ucuna oturan Gülçiçek zoraki bir gülümsemeyle bize doğru döndüğünde gözlerimizi aceleyle üzerinden çektik.

 

"Güzel bi' akşamdı arkadaşlar, ben artık kalkayım.Saatte geç oldu zaten, evdeki işlerimi anca hallederim,"dedi ve ayaklanıp çantasını koluna taktı.

 

Baran,"Saat geç oldu, bekle beraber çıkalım,"dedi, bitmesine az kalan yemeğini gösterirken.

 

Gülçiçek gözünün ucuyla önemsiz bir eşyaya bakar gibi bir bakış attı ve telefonunu çantasına atarken Baran'a doğru dönmeden tekrar konuştu.

 

"Gerek yok, ben kendim giderim,"dedikten sonra Baran'ın tek bir söz söylemesine müsade etmeden otomatik kapıdan dışarı çıktı.

 

Baran tabağındaki etlerde göz gezdirip Tuna'ya döndü, "Ben Gülçiçek'in peşinden gidiyorum. Etleri siz halledersiniz kanka,"dedi ve apar topar koşarak kapıdan çıktı.

 

Tuna ile aynı anda tabaktaki etlere baktık.İkimizin de gözleri kısıldığında çatal savaşımızın başlayacağını anladım.Aynı anda etlere daldığımızda, sosunun acı olduğunu anladığımda içimden bi eyvah geçirdim.Yemesi güzeldi fakat bunun bir de vücuttan çıkışı vardı.Damağıma gelen acı lezzeti durduramadan yemeye devam ettim. İkimiz de tabakta kalan son ete çatalımızı batırdığımızda göz göze geldik.

 

"Ömer!"

 

"Tuna!"

 

Avını bekleyen kurt gibi Tuna'ya bakıyordum.Bir çüzüm bulmalıydık, bu böyle olmayacaktı.

 

"Kardeş payı yapalım Tuna!"

 

Bir süre düşündü.

 

"Tamam, iyi hadi böl bakalım,"dedi, ikna olmuş bir ifadeyle.

 

Yemek çatalıyla ikimize böldükten sonra bir parçayı ağzıma attığımda Tuna yeni bir isyan başlatmıştı. Allah'tan sabır diledim.

 

"Lan!Büyük olanı sen yedin banane oğlum.Bir porsiyon daha ısmarla bana."

 

Ayı Tuna kendince taktik uyguluyordu!

 

"Tuna bir porsiyon daha yemek için bahane üretme, hem sen acı yiyemiyorsun normalde."

 

İnanamaz bir ifadeyle yüzüme baktı.

 

"Ben mi acı yiyemiyorum?Acı sosu sana döker, seni bile yerim!"

 

"Biliyorum Tuna öyle bi' hayvansın fakat geçen dışarıda acılı kebap yediğinde, kebapçıdan bağıra bağıra çıkıp camideki hayır çeşmesinden gölden su içen gergedan gibi su içtin ya hani!"

 

Yüsra'nın kıkırdadığını duyduğumda kalbim göğsüme hızlı hızlı vuruyordu. Şu hale bak!Bir sarı civciv yüzünden ne hallere geldik.

 

"Tamam lan!İki acı kebap sipariş ediyorum.Kim daha önce bitirecek bakalım,"dediğinde, alayla güldüm.

 

"Tunaaa zorlama kardeşim, yiyemezsin!"

 

"Anasını bile ağlatırım, işlemez bana,"dedi, Bahar'a göz kırparken.

 

Güldüm, Bahar'a artistlik yapıyordu ama rezil olacağını bilmeden!

 

"Tamam lan, görelim bakalım. Dayanabiliyor musun?"

 

İki tane acılı kebap sipariş ettikten on dakika sonra Ayı görmüş gibi bakan garson tabaklarımızı önümüze bıraktı. Bilerek bol acılı yaptırmıştık.

 

Tuna Yüsra'ya bakarak,"Yüsra süre tut kanka, başla dediğin anda başlayacağız."

 

"Tamam o zaman, ben üçe kadar sayacağım ve başla diyeceğim."

 

"Hanımlar şimdiden göreceğiniz manzara için özür dilerim ama bunu Tuna istedi,"dedim, pis pis sırıtarak.

 

Yüsra telefonundan kronometreyi ayarladıktan sonra saymaya başladı.

 

"Bir, iki, üç başla!"dediğinde, aç ayı gibi acılı kebaba saldırdık.

 

O kadar acıydı ki Tuna'nın beyaz teni şimdiden kırmızıya çalmıştı.Ben yarısından fazlasını bitirdiğimde Tuna'nın gözlerinden yaş aktığını gördüm.Elleri titriyordu.Titreyen elleri daha fazla dayanamayıp kebabın düşmesine izin verdi.Tuna dehşete düşmüşçesine gözlerini açıp masanın kenarını sıkıca tuttu.Ben hâlâ yemeye devam ediyordum.

 

"AĞAĞAAĞAAAAAAĞAAAA."

 

Tuna, ses tellerini yırtmaya yemin etmişçesine bağırıyordu.Recep İvedik'in vasabi sahnesini yaşadığımız konusunda hepimiz hemfikirdik.Ayağa kalkıp masanın etrafında koşmaya başladı.

 

Bahar,"Tuna ne yapıyorsun otur şuraya!İnsanlar bize bakıyor,"dedi, dişlerini sıkarak.

 

"AĞAAĞAA YETİŞİN KOMŞULAAAR."

 

Restoranttaki insanlar bize bakıyordu.

 

Yüsra, "Ay su verelim, su,"diyip, bardağa su doldurdu.

 

"Sara krizi geçiriyorum dostlar. Çığlıklaaar!Yardım çığlıkları!"diye, bağırdığında iki ayağımızı bi' pabuca sokmuştu.

 

Yüsra panikle suyu uzattığında bir bardak suyu tek seferde kafaya diken Tuna, peşinde sürahiyle koşturan Bahar'ın elindeki sürahiyi gözüne kestirdiği gibi kafasına dikledi.Nıç nıç nıç, rezil insan!

 

Soluk soluğa konuştu,"Yok aga bu su beni kesmiyor, ben çeşmeye gidiyorum."

 

Hepimiz Tuna'nın peşinden koşuyorduk.Jet gibiydi mübarek, acı sayesinde götünden ateş çıkarcasına koşuyordu.Soluk soluğa camiye geldiğimizde burada çeşme olmadığını gördük fakat Tuna abdest alan amcaların birine gözlerini dikti ve ona doğru koştu.

 

"Özür dilerim amca, söz abdestini ben aldıracağım!"dedi ve sol kolunu yıkayıp abdest alan amcaya fırsat vermeden akan suya ağzını uzattı.

 

Bahar,"Allah'ım şaka gibi!Resmen rezillik,"dedi, iki elini yüzüne kapatırken.

 

Su içmesini bitirdiğinde şaşkınca ona bakan amcaya döndü.

 

"Elhamdülillah, Ya Rabbim çok şükür."

  

Tatlı olduğunu sandığı ama maymuna benzeyen sırıtışıyla amcaya baktı.

"Rabbim ne güzel nimet vermiş, kurban olduğum Allah'ım suyu verdiği için yatıp kalkıp şükür etmek gerek.Ya ben o kebabı çölde yeseydim de su bulamasaydım?MazaAllah bu defa sara krizi değil, kalp krizi geçirirdim,"dedi, sona doğru gülerken.

 

Sonunda sustuğunda amca anlamsızca Tuna'nın suratına baktı.

 

"Vah yavruuum!Sara hastası mısın?"

 

Amca Tuna'ya acıyan gözlerle bakıyordu.Bunu sorarken oldukça ciddi olduğu gözlerinden belli oluyordu.

 

Tuna gülerek,"Yok mübarek , sen olayı çok yanlış anladın-"dediğinde, Bahar daha fazla dayanamadı.

 

"Yok amcacım sara hastası değil, akıl hastası o,"dediğinde, Yüsra ile dayanamayarak güldük.

 

Amca duygu yüklü bakışlarını asla esirgemiyordu.Neredeyse gözleri dolacaktı.

 

"Vah yavrum ya!Ben de diyorum ki bi' engeli mi var da böyle davranıyor?Allah yardımcınız olsun kızım, zihinsel engel de baya zor oluyor."

 

Tuna ağzı beş karış açık bir şekilde bir amcaya bir Bahar'a bakarken Yüsra, arkamıza geçmiş kıkır kıkır gülüyordu.Hayır, kahkaha atmamalıyım!Hayır şu an hiç yeri değil!

 

"Amin amcam duanı esirgeme, belki düzelir,"dedim ve Tuna'nın omzuna kolumu atıp ortamdan uzaklaşmamızı sağladım.Diğerleri de arkamızdan geliyordu.

 

"Ulan resmen engelli muamelesi yaptı adam bana.Bok böceği gibi kalakaldım, bir şey de diyemedim."

 

"Oğlum sen flash Tv oyuncusu değil miydin?Nereden bilsin adam bu kadar iyi engelli rolü yapacağını."

 

"Rol yapmadım ki,"dediğinde, kahkahamı tutamadım.Tuna'nın bu konuda gerçekten de rol yapmasına gerek yoktu.

 

Yüsra,"Tuna sus kanka, konuştukça batırıyorsun."

 

Karnımda hissettiğim ağrıyla kaşlarım çatıldı.Sezgilerime göre geliyordu gelmekte olan.

 

"Ömer, iyi misin?"

 

Sanırım iyi değilim!Acil bir tuvalet bulmam gerekiyor.

 

"İyi değilim,"dedim ve Tuna'ya döndüm.

 

'Tuna."

 

"Efendim kanka,"dediğinde, yere sabitlediğim bakışlarımı ona kaldırdım.

 

"O son kebabı yemeyecektik oğlum, o kebabı yemeyecektik..."

 

Ne demek istediğimi anladığında manidar bir gülüş sundu,"O zaman seni seansa alalım birader,"dedi, yüzündeki gülüşle.

 

Yüsra,"Ne seansı?"dedi, olayları anlamlandıramayan bakışlar atarken.

 

Boşboğaz Tuna, "İçimizde biriken kötülükleri salma seansı,"dedi ve kahkaha attı.Şerefsiz!

 

Bahar,"Boşver Yüsra, onları kendi hallerine bırak.Ben sana anlatırım,"dedi ve Yüsra'yı boş banka doğru götürdü.

 

Bense on dakika sıra beklediğim tuvalete kendimi zor attım.Bu sorun daha çözülmüştü fakat tuvaletin kapısının önünde konuşmaya devam eden Tuna sorununu henüz çözememiştik.

 

"Kankaaa."

 

"Ne var Tuna?Ne var?"

 

"On dakikadır tuvalettesin ama sorun değil.Azimle sıçan duvarı delermiş, mecbur duvarı delmeni bekleyeceğiz."

 

Gülmemek için kendimi tuttum.

"Tuna beni rahat bırak."

 

"Kanka ben sana boşuna demiyorum, her şeyi içine atma diye.Sonra sıçıp sıvarsın!"

 

"Tuna sıçmamdan bile hayat dersi çıkardın ya sana bir şey demiyorum kardeşim."

 

Depresyondaki hallerime şahit olan Tuna, bana o günlerden beri öğüt verir ve bir şeyleri içime atmamı kızardı.Muhtemelen az önce yine ondan bahsetmişti.Ulan Tuna alakayı nasıl kurdun, düşünsem aklıma gelmezdi.

 

Fark ettiğim şeyle kaşlarım çatıldı.Tuvaletin gider kısmında keskin bir bıçağa benzeyen demir vardı.Oraya sabitliydi.

 

"Tuna."

 

"Söyle bro."

 

"Lan bu tuvaletin giderinde bıçak gibi keskin bir demir var.Niye buraya koymuşlar bunu?"

 

"Hee kanka şey o, sıçarbiçer öğütücü üç bin.Yeni icat."dedi ve benden bir süre ses gelmeyince tekrar konuştu.

 

"Saçmalama oğlum nerden bileyim ben!İlk defa duydum böyle bir şey."

 

"Tuna senin şu götten sallamasyonların bizi bitiriyor kardeşim.Madem ilk defa duydun ne diye biliyormuş gibi yapıyorsun lan!"

 

İşimi hallettikten sonra kapıyı açıp dışarı çıktım.Omzunu duvara yaslayıp kollarını göğsünde birleştirmişti. Çıktığımı gördüğünde yaslandığı yerden kalktı.

 

"Sonunda be, kök saldım buraya."

 

"Sen de girecek misin?"dedim, tuvaleti işaret ederken.

 

"Yok ben girmeyeceğim."

 

"Emin misin?Sen de acı yedin!"dedim, kaşımın teki havaya kalkarken.

 

"Eminim Ömer, hadi çıkalım şuradan."

 

Ellerimizi yıkayıp çıktık.Bankta oturan kızlar bizi gördüklerinde ne konuşuyorlarsa sustular.Yüsra'nın gözleri doluydu, kaşlarım çatıldı.

 

Bahar, "Geldiğinize göre gidebiliriz."dedi ve oturduğu yerden ayağa kalktı.Yüsra da aynı şekilde kalktığında yola koyulduk.Otobüs durağında otobüs bekliyorduk.Bahar ve Yüsra'nın evi yakın olsa da yürüme mesafesi vardı.Tek başlarına gidemezdi bu saatte.

 

"Yüsra."

 

Kafasını bana doğru çevirdi.

 

"Efendim."

 

"Tek gitme bu saatte, iyice geç oldu zaten.Ben bırakayım seni."

 

İfadesinden vereceği cevabı anlamaya çalıştım.

 

"Yok sağ ol, ben kendim giderim."

 

Kaşlarım çatıldı,"Yüsra seni zaten ben bırakacağım.Formaliteden sordum sana,"dediğimde, bu defa onun kaşları çatıldı.

 

Tamamen bana döndüğünde oldukça sinirli gözüküyordu.

"Formaliteden mi?"

 

"Evet formaliteden!"

 

Aramızda soğukluk var diye onu bu saatte yalnız göndermeyecektim tabii ki de.Hem belki konuşma fırsatımız olurdu, oldukça soğuk davransa da bugün daha normal davranıyordu. Mesela laf sokmuyordu iki de bir, kalp kırıklığının hıncını çıkarmış olmalıydı günlerdir.Çıkarsındı, hakettiğimi kabul ediyordum.

 

"Benimle ilgili şeyleri bana soracaksın tabii ki!"dedi, gözlerini kısarak.

 

Dudağımın kenarı yukarı kıvrıldı, "Benim olan beni ilgilendirir."

 

Tam konuşacakken izin vermedim.

"Özellikle de güvenliği söz konusuysa," dediğimde, pes etmişçesine sıkıntılı bir nefes verdi.

 

Tuna ve Bahar kendi aralarında gülüşüp konuşuyordu, şu an bizden oldukça bağımsızlardı.Uzaktan çok güzel gözüküyorlardı.Tuna şakacı bir adamdı, eğlenceliydi ama yeri gelince de oldukça ciddiydi.Bahar ise sadece bizim yanımızdayken eğlenceli bir insana dönüşüyordu, onu tanıdıkça dışardaki insanlara karşı fazlasıyla ciddi bir tavırla davrandığını fark etmiştim.İkisi de birbirini tamamlıyordu.Bir de Yüsra ile bana bakıyorum, biz birbirimizi tamamlıyor muyduk?Bana göre fazlasıyla tamamlıyorduk ama ona göre nasıldı bilemiyorum.

 

Bineceğimiz otobüs geldiğinde saatten ötürü koltuklar boştu.Tuna ile Bahar yanyana oturduğunda ben de Yüsra'nın yanına oturdum.Koskoca bomboş otobüste ayrı otursak Tuna ile Bahar garip karşılardı.Koltukta toplu bir şekilde oturdum, Yüsra rahat hissetmeliydi.Ona değmemek için bacaklarımı ayırmadan toplu oturdum.

 

Kablolu kulaklığımın birini takarken diğerini ona uzattım.Manidar bir tebessümle kulaklığa baktı.Bunu ilk tanıştığımız zamanlarda yapmıştık. Hatrına düşmüş olmalıydı.

 

"Başa dönüyoruz galiba!"dedi, gülümseyerek kulaklığı alırken.

 

"Başa dönmeyelim çünkü seni tekrar kaybedecek gücüm yok,"dedim, tüm yorgunluğumla sıkıntılı bir nefes verirken.

 

Başını önüne eğdi,"Hâlâ bulmuş sayılmayız ki tekrar kaybedelim," dediğinde, alayla güldüm.

 

"Ben seni kendi içimde hiç kaybetmedim aslında.Yürürken, uyurken, yerken, içerken.Hep bendeydin, hep benimleydin,"dediğimde, dudağının kenarı yukarı havalandı.

 

"Eğer bu kaybetmemek demekse, ben de seni hiç kaybetmemiş oluyorum,"dedi, yüzüne fazlasıyla yakışan tebessümü yüzünde büyürken.

 

Telefonumu alıp bir şarkı açtım.Bu sefer Melike Şahin açmıştım, aynı o günki gibi.

 

"Başka yerde arama, bak göğsümde izin var."

 

Fısıldayarak devam ettirdi, "Uzaklarda duramam ki, içimde bir deli kan var."

 

Öyle güzel bir andı ki yıllar sonra, hem de çok özlemişken.Bu defa aklımın bir köşesinde değil tam olarak yanımdaydı.Yanımda nefes alıyordu, mesela ipekten saçlarını görebiliyordum.Yanımda küçücüktü, bu haline güldüm.Bu defa uyurken geçmişten kalan güzel bir anıyı değil, bu akşamı düşünecektim.

 

Kırk dakikalık bir yolculuktan sonra otobüsten indik.Temiz havayı içime çektim.Otobüse binmeyi hiç sevmiyordum, kokusu midemi bulandırıyordu.Mahallenin içine doğru ilerlediğimizde Bahar'ın evi başka sokakta olduğu için onlarla ayrılmak zorunda kaldık.Yüsra ve ben sokak lambasının aydınlattığı sokakta sessizce yürüyorduk.

 

"Ev iki sokak ötede zaten, eve dön sen."

 

Derin bir nefes alıp verdim.

"Yürü Yüsra."

 

"İnatçılığından bir şey kaybetmemişsin."

 

"Ben hâlâ aynı Ömerim, sen hâlâ aynı Yüsra mısın?"

 

Gülen gözleriyle baktı yüzüme,"Ben aynı Yüsra değilim."

 

"Neden?"dediğimde, gülümsedi.

 

"Ben ülkesine geri dönmüş, mutluluğun iplerini eline almış, aynı kanı taşıdığı ve varlığını bilmediği ailesine kavuşmuş olan Yüsrayım.En önemlisi de ben ait olduğu insana dönmüş olan Yüsrayım.Başta kabul edilmesem de..."dedi ve sıkıntılı bir nefes verdi.

 

"Varlığını bilmediğin ailen mi?Nasıl yani?Kim?"dedim, şaşkınlıkla.

 

"Bir ablam ve abim varmış Ömer.Yalnız değilmişim!Sadece onları babamdan kurtaran birileri varmış, beni kurtarmaya güçleri yetmemiş."

 

Şaşkın yüz ifademle ne diyeceğimi bilemeden bakmaya devam ettim.Ne yani bir abisi ve ablası mı vardı?Bir anda bunu öğrenmek şok etkisi oluşturmuştu.Hâlâ içten içe inanamıyordum.

 

"Nasıl ya?Nasıl olabilir?"

 

Dört katlı binanın önünde durduğumuzda açık olan cama göz attı.Tam o sırada telefonu çaldı.

 

"Efendim abi"

 

Sokak sessiz olduğu için telefonun öbür ucundaki ses buraya kadar geliyordu.

 

"Yüsra neredesin sen?Saat çok geç oldu.Merak ediyorum kızım, aklım kalıyor sende,"dedi, sitemli bir sesle.

 

"Geldim abi, apartmanın önündeyim."

 

"Tamam otomatiğe basıyorum, gir içeri küçük kız çocuğu."

 

"Tamam,"diyip, kapatırken ekrandaki isme takıldı gözüm.

 

"Mesela artık nerede olduğumu merak eden bir abim var,"dedi, gülümserken.

 

"Abinin adı Alpay mı?"

 

"Evet, abiminki Alpay. Ablamınki Aybüke."

 

Kafamı onaylarcasına salladım, açık camdan bağıran ablası olmalıydı.Kalın perde örtüktü, beni görmemişlerdi.

 

"Yüsraaa hadiii eveee, yemek hazır!"

 

Gülümsedim, onu mutlu eden bir ailesi olmasına çok sevinmiştim.Şükür ki artık yalnız değildi.

 

"Tamam abla, geliyoruuum!"dedi ve gülümseyerek benden tarafa döndü.

 

"Bıraktığın için teşekkür ederim, ben artık gideyim."

 

"Görüşürüz."

 

"Görüşürüz,"derken, bir yandan bina kapısına yürüyordu bir yandan da sağ eliyle bay bay işareti yapıyordu.

 

Girmeden önce, bir ihtimal kabul eder diyerekten daha önce kabul etmediği sorumu tekrar sordum.

 

"Yüsra,"dediğimde, durdu ve kafasını bana çevirdi.

 

"Efendim."

 

"Yaşananları, en başından dinlemek istiyorum.Anlatır mısın?"dediğimde, derin bir nefes alıp verdi.

 

"Lütfen Yüsra, bir şeyleri düzeltmek istiyorum.Lütfen reddetme."

 

Bakışlarım Mavi gözlerinde sabitliydi, kabul etsin diye gözünün içine bakıyordum.Birkaç saniye düşündü.

 

"Peki!Anlatacağım ama şu an değil, bir süre daha içeri girmezsem abimler kızacak.Başka bir gün, bir yerde oturup konuşuruz"

 

"Pekâlâ, görüşürüz sarı civciv."

 

Gülümsedi, "Bunu sevdim!Görüşürüz," dedi ve el salladı.

 

Binanın kapısı kapandığında yüzümdeki hafif tebessümle yola koyuldum.Mahallenin girişindeki sokağa yaklaştığımda telefonum çaldı.

 

Ekranda beliren isimle güldüm.Aynen şöyle yazıyordu,"Montofon ineği adlı kişi sizi arıyor!"Tunaydı, Allah bilir yine ne diyecekti.Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

 

"Efendim Tuna."

 

"Kanka gözünü seveyim ben altıma sıçmadan, yanıma gel!"

 

"Ne oldu lan?"

 

"Kanka bu acı beni mahvetti, zehirlendim galiba.Fena karnım ağrıyor oğlum, ishal oldum galiba.Midem de bulanıyor."

 

Çektiği ağrı sesine yansımıştı, ağrıdan kıvrandığını anlayabiliyordum.

 

"Of Tuna of!"

 

Gür sesim boş sokakta yankılandı.

 

"Lan ne bileyim böyle olacağını!"

 

"Nerdesin sen şimdi,"dedim, hızlı hızlı yürümeye devam ederken.

 

"Mahallenin girişindeki sokağın kaldırımında oturuyorum.Zor tutuyorum oğlum, ucunda resmen.

 

"Kurbanlık inekler gibi sokağın ortasına sıçma sakın!Taksiye binip hastaneye gidelim."

 

"Tamam."

 

Aklıma gelen videoya güldüm.Ne diyordu o abla?"Arada gülme var, makara var, işeme var, kusma var," tam olarak böyleydi!Umarım hayvan Tuna taksicinin arabasına sıçmazdı...

 

-Bölüm sonuuu-

 

Bittiii, nasıldı?

Bu bölüm tamamen Ömer, Yüsra ve arkadaşlarıydı ama korkmayın bir dahaki bölüm Afitap ve Kamer'e kavuşacağız💖🌸

Tunaaa djhdjdhdjdhd of bu çocuk beni çok güldürüyor.

Gülçiçeğimi, çiçek kızımı üzüyorlar :')

Yüsra balım mutlu olma aşamalarına geçtiii.

Yeni karakterlerimiz Alpay ve Aybüke😍💖✨️

 

 

Bölüm : 09.12.2024 22:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...