

Bu bölümde lazım olacağı için ufak bir bilgi!
Afitap : Güneş, güneş ışığı anlamına gelir.
Kamer: Ay aylamına gelir.
3 Ay sonra
Bebek arabasını süren Kamer'in hemen yanında yürüyordum.Bir yandan da çenesi düşük Tuna'yı dinliyorduk.Nereye gidiyoruz diye sorarsanız, havaalanına gidiyorduk.
Tuna,"Aşkım ben en gerekli şeyleri aldım!Niye kızıyorsun ki?"derken yüzünde gayet kendinden emin bir ifade vardı.
Bahar,"On yaşındayken kullandığın yüzme simitin çok mu gerekliydi Tuna Ayrıca sen yüzme biliyorsun salak!"
"Ya boğulursam!"
"Tamam Tuna, sen yüzmezsin kumdan kale yaparsın!"dedi Baran gülerek.
Tuna pis bir sırıtışla Baran'a baktı. Baran da bu sırıtışın altından bir bokluk çıkacağından en az bizim kadar emindi.
"Baran."
Baran,"Efendim güzel kardeşim!"dedi, büyük bir sabırla.
"O kumdan kale var ya!"
"Bana mı girsin Tuna?"dedi, baygın bakışlarıyla.
"Üstüne bastın kardeşim"diyip, benden tarafa döndü.
"Arkadaşın da leb demeden leblebiyi anlayanını seçeceksin!Değil mi Afitap abla?"
"Allah'tan Baran arkadaşlık seçimlerinde böyle bir kriter belirlememiş.Yoksa sen ve Ömer çoktan elenmiştiniz!"dedim, gururla ablalığımı da yaparken.
Herkes kahkaha atarken bir eliyle bebek arabasını süren Kamer diğer kolunu omzuma atarak yürümeye devam etti. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda gülümseyerek göz kırptı.
Şu sıralar ondan mutlusu yoktu, baba olmak ona iyi gelmişti.sağ olsundu, bir kez olsun yorulmama izin vermiyordu. Geceleri ne zaman uyansam o da uyanıyordu. Bazen gündüz çok yorulacağını söylesem de sen de yorulacaksın diyordu. Mesela Aybars'ı göğsünde uyutmayı çok seviyordu, oyunlar yapıp güldürmeye çalışıyordu. Hatta canım oğlum heyecandan ayaklarını çırparak gülüyordu.
Oldukça tombiş bir oğlandı ve ben bu durumdan çok memnundum fakat Kamer biraz büyüyünce onu kampa alacağını söylüyordu hatta şimdiden denge çalışmalarını başlatmıştı bile.
Havaalanındaki bütün işlemlerimizi halledip uçak kalkış saati gelinceye kadar beklemiştik.Şimdiyse uçağa biniyorduk.Kamer Valizleri yerleştirirken ben, bebeğimle birlikte çoktan cam kenarındaki koltuğuma oturmuştum. Yanımdaki koltuğa da Kamer oturmuştu, diğer iki koltuğa da Ömer ve Tuna oturmuştu. Baran Gülçiçek'in yanına oldukça mutlu bir şekilde yerleşmişti tabii Gülçiçek'in tiripleri hâlâ devam ediyordu.Eee ne demişler?Kız evi naz evi!
"Rahatsın değil mi güzelim?"
"Rahatım hayatım,"dedim, gülümseyerek.
Kemerlerimizi taktığımızda aramızdan sadece bir kişi çok gergindi, o da Tuna'ydı. Uçak korkusu vardı ve Ömer onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Tuna sakin ol!"
Tuna kemerini herkesten önce takmış, kendini koltuğa yapıştırmıştı.Elleriyle koltuğun iki yanını sıkıca tutmuş, kaskatı kesilmişti.
"Nasıl sakin olayım oğlum!Uçak fobim var diyorum ya!"
Kamer,"Kaç yaşındasın oğlum sen?!"dediğinde, kıkırdadım.
"Fobinin yaşı mı olur abi gözünü seveyim!"dedi, ağlamaklı bir serzenişle.
"Ömer elimi tut lan!"
Ömer, "Saçmalama Tuna doğuma giden hamile kadınlar gibi!"dediğinde, kendimi tutamadan gülmeye başladım.
Uçak sarsıntılı bir şekilde kalkarken Tuna bir anda bağırmaya başladı.
"AĞAĞAĞAAAAAAAA ALLAAAAAH."
Kamer ve benim gülüşlerimiz kahkahaya dönerken Ömer, eceleyle elini Tuna'nın ağzına kapattı fakat Tuna tam gaz bağırmaya devam ederken boğuk sesleri hâlâ duyuluyordu.
Ön koltuktaki Baran sırıtarak herkese durumu açıklıyordu.
"Bir şey yok merak etmeyin uçak fobisi var."
Ömer alel acele elini Tuna'nın ağzından çekip Tuna'nın uyku ilacını bulmaya çalıştı.Tabii o sırada Tuna susmuyordu! Bir yandan Tuna'nın bağırışına ağlayan bebeğimi sakinleştiriyordum.
"DÜMDÜZ ZEMİNDE GİDİYORSUN YOL YOK BİR ŞEY YOK! HAVA YA! AK GİT YA!"
Dudaklarımı birbirine bastırırken, sırf bu repliği yapmak için panik atak geçirdiğini bile düşünmüştüm.Endişeyle ön koltuktan arkasına dönen Bahar'a sorun yok bakışları atıyordum.Tuna uyku ilacını içip uyuduğunda herkes rahat bir nefes almıştı.
"Rezil etti bizi manyak herif!"diye, fısıldayan Kamer'e gülmekten kızarmış yüzümle döndüm.
"Boşversene, bunlar da olmasa kime güleceğiz?"dediğimde, yanağımdan makas aldı.
"Ben güldürürüm seni,"dedi, göz kırparak.
"Doğru,"dedim, sırıtırken.
Kamer'in yan koltuğundaki Ömer sırıtarak bize doğru eğildi.
"Cilveleşmenin zamanı değil beyler bayanlar!"
"Kıskandın mı lan!"dedi Kamer, ensesine küçük bi' şaplak atarak.
"Ayıp oluyor enişte!Hem Yüsra'yla konuşacağım tatildeyken."
"Ya kabul etmezse!"dedim, sinsi bir sırıtışla.
"Yaa konuşacaktık aslında ama fırsat bulamıyorduk, bu tatil bizim için de iyi oldu."
"Hadi bakalım kerata görelim seni!"dedi Kamer elini dostça omzuna vurarak.
On günlüğüne Bodruma tatile gidiyorduk, evlendikten iki sene sonra orada bahçeli bir yazlık ev almıştık.Tabii Kamer üç yıl sonra ilk defa izin kullanmıştı. Önceden sadece iki günlüğüne haftasonu kaçamakları yapıyorduk. O yüzden ilk defa uzun süreli gidiyorduk ve yazlık evimde ilk misafirlerimi ağırlayacaktım.
Kamer'in harp okulundan alt sınıflardan tanıdığı, kardeşi yerine koyduğu adamı eşiyle birlikte davet etmiştik. Daha doğrusu Kamer ve arkadaşı telefonda konuşmuşlardı hatta onların yazlıkları bir sokak ilerideydi fakat onların da burada olduğunu daha yeni öğrenmişti Kamer.Bir nevi tevafuktu aslında, başta çok şaşırmıştık. Bu yaz ilk defa tanışacaktık.Anladığım kadarıyla Kamer için önemli biriydi. Kamer için önemli olan herkes benim için de önemliydi, o yüzden onları en güzel şekilde ağırlayacaktık.
***
Bir buçuk saatin sonunda uçak inişe geçmişti babasının göğsünde mışıl mışıl uyuyan oğlum muhtemelen uyanacaktı. Gözleri kapalıyken arada emziğini emiyordu.
Uçak yere inmişti fakat bir sıkıntı vardı, Tuna uyanmıyordu.
Ömer Tuna'nın kulağına eğilip,
"Tuna kalk lan geldik,"diye Tuna'yı koluyla sarstı.
Tuna'dan hâlâ ses çıkmıyordu, üstelik uçak durmuştu!Ömer yüzüne minik tokatlar atarken hâlâ uyanmıyordu.
Kamer ,"Senin içtiğin o uyku ilacına sıçayım Tuna!"dediğinde, kıkırdadım.
Uçaktan inmemiz için anons yapılırken kemerleri çözdük.
Kamer Aybars'ı kollarıma uzattığında bekletmeden aldım. Ne yapacağını anlamıştım sanırım.
"Başka çare yok uyanmayacak bu!"dedi ve Tuna'nın kemerini çözüp Tuna'yı sırtladı.Işıldayan gözlerle pazularına bakmak isterdim fakat şu an sırası değildi.
İlerlemeden önce Ömer'e dönüp,
" Ömer sen bizim valizleri al, Baran sen de yardım et koçum,"dedi ve ilerledi.
Sonunda Bodrum'a ayak basmıştık! Tuna'yı bir yere oturttuğumuz da Bahar telaşla yanına geldi.Ön koltukta olduğu için ilgilenememişti Tunayla.
"Ay niye uyanmadı ki bu!"
"Çünkü uçuşun ortasında uyandı ve yine panik yaptığı için bir tane daha uyku ilacı içti,"dedi Ömer, bezmiş bir ifadeyle.
Gülçiçek sırıtarak, "Ay hep prensler mi öperek uyandıracak, biraz da prensesler öperek uyandırsın,"dedi.
Bahar kızaran yanaklarıyla, "Ay yok artık herkesin içinde öpemem!"dediğinde, Gülçiçek gözlerini devirdi.
"Dudağından öp demedik Bahar!"dedi, sitemle.
Yeşil gözlerini Tuna'ya çeviren Bahar ilerleyip Tuna'nın yanına oturdu. Kamer Tuna'yı uyandırmak için marketten kolonya almaya gitmişti, birazdan gelirdi.
Baran sırıtarak Gülçiçek'ten tarafa döndü.
"O zaman bayılsaydım sen de beni öper miydin Gülçiçek?"dediğinde, Gülçiçek kollarını göğsünde bağlayıp sinir bozan bir gülüş sergiledi.
"Öpmezdim Baran, işine bak!"dediğinde, dudaklarımı gülmemek için bastırdım.
"Benim işim sensin Gülçiçek!"dediğinde, tepkime engel olamadım. Ağzımdan,"Uuuu."diye bir ses çıktığında Baran 'eee biz de bir şeyler biliyoruz' bakışı attı.
Elinde kolonya ile gelen Kamer eline kolonyayı döküp Tuna'nın burnuna koklattı.Yavaş yavaş ayılan Tuna mırıldanıyordu.
"Ne kadar kaldı, geldik mi?"diyip, gözlerini araladığında ufak bir aydınlanma yaşadı.
"LAN!"
Sözümü geri alıyorum ufak değil büyük bir aydınlanma yaşıyordu.
"Niye herkes başıma toplanmış?Öldüm mü lan yoksa!"dedi, endişeli ve ağlamaklı bir şekilde.
Sözümü tekrar geri alıyorum aydınlanamamıştı çünkü hâlâ durumu ayıkamamıştı.Bazen Ömer, Tuna ve Baran'ın nasıl okul okuduğuna şaşırıyordum.
Ömer Tuna'yı kolundan tutup kaldırdı. İlerlerken bir yandan da Tuna'ya söyleniyordu.
"Tuna o uyku haplarını fitil niyetini atacağım sana!"
"Ödümü kopardın salak!"diyen Bahar'ın gözlerindeki endişe azalmıştı.
Kamer tek eli bebek arabasındayken elimi avucunun içine alıp gülümsedi.
"Gel sevgilim gidelim,"dediğinde, boşta kalan elimi de koluna sarmıştım.
***
Yeni emzirdiğim oğlumu dayısının ellerine bırakmakla büyük bir hata etmiştim sanırım.Oğulumu bir silah gibi yan bir şekilde, uzunlamasına tutmuş adeta bir silah gibi kullanıyordu.
"Ömer sarsma bak kusacak, yeni emdi!"dememe rağmen aldırış etmiyordu.Baran'a doğru nişan aldı.
"TA TA TATATATTATATATATA!"
En sonunda Aybars dayanamayıp Baran'ın suratına kustu.Endişeyle elimi ağzıma kapattım.
"Ömer senin anlamayan kafana kuşlar sıçsın.Akıyor peçete getirin!"
Gülçiçek koşa koşa peçeteyi getirdiğinde bunu fark eden Baran yine rahat durmuyordu.
"Gülçiçek göremiyorum gözlerimi sil!"
Tam kolpacıydı bu çocuk.
Gülçiçek, "Ben niye sileyim be kendin sil!"dediğinde, elindeki peçeteyi alıp silerken söylendi.
"Silsen ne olurdu ki?"
Aybars'ı alıp üst kata çıktım, kusmuklu üstünü değiştirmem gerekiyordu. Merdivenlerden yukarı çıkarken yüzüme bakıp gülüyordu, böyle anlarda içimden ılık bir su akıyordu sanki. Gülümserken bir yandan da sesimi incelterek oğlumla konuşmaya başladım.Odaya girmeme az kalmıştı.
"Oğluşum bir daha kusma abilerinin suratına tamam mı tombik kuş-"
Tam odaya girmiştim ki altında eşofman olan fakat üstü çıplak olan Kamer'i gördüm.Ağzım açık bir şekilde bakarken şerefsiz gülümsemesiyle bana bakan Kamer'e gözlerimi kıstım.İlk defa görmüyordum ama odaya girince böyle bir manzarayla karşılaşacağımı bilmiyordum.Evet manzara!Yani kasları.
"Hiç bakma öyle Kamer!"
"Etkilendin sanki biraz karıcığım?"dedi ve göz kırptı. Her ondan etkilenmemde bunu yapıyordu!
Dudaklarımı büküp, "Of ya hep yakalanıyorum etkilenince!"dediğimde, itirafıma ufak bi kahkaha attı.
Yanıma gelip kolunu belime sardı, eğilip yanağımı öperken derin bir nefes aldı.O beni öperken ikimizi izleyen oğlum önce bir süre gülerek baktı daha sonra kaşlarını çatarak elini babasının yanağına bastırdı .Ben şokla yaptığı şeye gülerken Kamer'in kaşları çoktan çatılmıştı.
Aybars'ı kucağına alarak, "Bana bak küçük turşu fıçısı sen yokken ben vardım oğlum!"dedi, minik bedenini havaya kaldırarak.
"Turşu fıçısı mı?Benim oğluşuma öyle deme!"dedim, şımarık bir ses tonuyla.
"Ooo demek annen de senden yana, üç karışlık bebe pabucumuzu dama attı!"
Aybars'ı büyük yatağın ortasına bırakıp Kamer'in tam önünde durdum.Ellerimi omuzlarına yerleştirip parmak uçlarıma yükselsem de boyuna yetişemiyordum. Hayır ben çok kısa değildim, o çok uzundu.Yardım etmek amacıyla bana doğru eğildi ve tek koluyla kucakladı. Cilveli bir ifadeyle elim uzamış saçlarında gezerken iki yanağını da öptüm.
"Bir kere benim sevgilimin yerini kimse tutamaz,"dediğimde, kafasını yatakta yatan Aybars'a çevirdi.
"Duydun mu lan kerata?!"
Kıkırdadığımda beni bırakmadan yatağın kenarına oturdu.Beni de dizlerinin üzerine oturttuktan sonra iki elimi de avuçlarına aldı.
"Gündüzüm bir planım var,"dedi ve tepkimi bekledi.
"Söyle sevgilim."
"Bu akşam sana bir sürprizim var!Bugün bizimkiler denize erken gidecek, döndüklerinde Aybars'ı onlara bırakalım.Biraz çocuk baksınlar! Akşam dönerler, biz de akşam başbaşa çıkarız."dedi gülümseyerek.
"Oğluma bakabilirler mi ki?"dedim, Aybars'a bakarken.
"Bakarlar Gündüzüm, bakarlar! Sen takma kafana."dedi ve boynuma minik bir öpücük bıraktı.
"Sanki bir kusmuk kokusu geliyor,"dedi, kaşları çatılırken.
Kahkahamı engelleyemedim.
"Ay bak ne için geldiğimi bile unuttum seni görünce. Aybars Baran'ın suratına kusmuştu.Yüzünü falan sildim ama kıyafetini değiştirmem lazımdı,"dedim ve son kez Kamer'i öpüp dizlerinden kalktım.
Aybars'ın üzerinde sadece küçük bir kusmuk vardı çok değildi çünkü çoğu Baran'ın suratındaydı.
Ben Aybars'ın üzerini değiştirirken babası yanına uzandı.Eğilip Aybars'ın karnını şapur şupur öptüğünde oğlumuzun kahkahaları duvarlarda yankılanıyordu.
***
(Ömer'in ağzından)
"Tuna şuralara biraz daha kum dök kanka, ayakları açıkta kaldı,"diyen Baran'a gülerek bakıyordum.
Ne mi yapıyorduk?Diş fakültesinde kafayı dersle bozduğumuz zamanlardaki kendimizi ödüllendireceğimze dair olan tatil hayalimizi yaşıyorduk. Eğer bir gün tatile gidersek beni kuma gömeceklerdi ve şu anda tam olarak gömüyorlardı.
"Kanka ne yapalım biliyor musun?Bir kaç tane Mısır piramidi yapalım bir de antik mısır çağının kedileri var ya onlardan yapalım kumla."
Baran gururla gülümseyerek,
"Ulan biliyordum! Birinci sınıfta sabundan diş yaptığımız günlerin bir işe yarayacağını biliyordum."dediğinde, yattığım yerde kahkaha attım.
Tuna," Kumdan piramit yaptığımı gören Mehmet hocam gururlanırdı,"dedi, piramitin bir tanesini bitirirken.
Mehmet hoca Tuna'ya takık olduğu için yaptığı sabundan dişleri asla beğenmez, illaki bir kusur bulurdu ve tekrar yapmasını isterdi.Tuna'nın kabusu gibi bir şeydi ama Tuna boşboğazlığı yüzünden söylenmemesi gereken bir şey söyleyip kendi topuğuna sıkmıştı.
"Bence 1 tane tuğla eksik olmuş baştan yap derdi,"dedim gülerek.
Tuna güneşten dolayı kapanan tek gözüyle bana dönerek,"Gülme lan kafanı da kuma gömersem görürsün,"dedi sırıtarak.
Kedi yapan Baran Tuna'ya dönerek, "Kanka birtane daha piramit yapsana,"dedi.
"Her şey karşılıklı oğlum, önce sarı kolamı getir."
Baran,"Ben senin ustanım lan, düzgün konuş benimle işçi !Seni rencide etmek istemiyorum."
Tuna gülerek, "Ustalığına sokayım, kedinin patisi olmamış,"dediğinde kahkaha attım.
"Oğlum ben sana gülme demedim mi lan?Elin kolun bağlı bir şişe gazlı içeceğin hepsini içirtip sabaha kadar geğirttiririm seni!"
"Tuna hiç üşenmem suratına suratına geğiririm,"dediğimde suratını buruşturdu.
Şezlonglarında oturan kızlar ellerinde fotoğraf makinasıyla bize doğru geliyordu. Antik Mısır konseptimizin bittiğini görmüş olmalılardı.
Tuna'nın tepesinde dikilen Bahar,
"Heh tam sizlik bir yer olmuş, sıfır-üç yaş oyun alanı,"dedi gülerek.
Tuna,"kleopatram öyle deme çok uğraştık,"dedi ayaklanıp Bahar'ın yanağından öperken.
Gülçiçek, "Hadi bu şaheserin önünde toplu bir fotoğraf çekilelim,"dedi elindeki kamerayı hazırlarken.
Bahar ve Tuna piramitlerin yanındaydı ve poz vermekle uğraşıyordu. Baran Gülçiçek'in omzuna elini attığı için azar yiyordu ama son ikna çabaları işe yaramıştı.
"Pişttt Yüsra!"dedim, kısık bir sesle.
"Yanıma gel,"dedim, gülümseyerek.
Tebessümle yerde yatan vücudumun yanına oturdu ve poz verdi.
Kamera hazır olduğunda Gülçiçek düğmeye bastı. Fotoğraf işi tamamlanmıştı fakat kızlara yeterli gelmediği için birkaç tane daha farklı pozla çekilmiştik.
Bahar, "Hadi denize girelim,"dediğinde hepsi birden denize koşmaya başladı.
"Lan durun!Ben kaldım böyle,"diye bağırdığımda Tuna ve Baran benden tarafa döndü.
Tuna,"Sen kal öyle, hadi kardeşim iyi güneşlenmeler,"dediğinde arkasında bağırdım.
"TUNA!"
arkasını döndü.
"HEEEE?"
"BU PİRAMİTLER VAR YA BU PİRAMİTLER!"
"EVET!"Diye bağırdı, devam etmemi ister gibi.
"SİZİN GÖTÜNÜZE GİRSİN,"diye bağırdım Tuna ve Baran'ın arkasından.
Kıkırdayarak yanıma gelen Yüsra çantasından güneş kremi çıkartıp güneşten kızaran yüzüme sürdü. Gülümseyerek sadece onu izliyordum. Hayat böyle bir şey olsun anne!Dedim içimden. Kafasında şapkası ve dizlerinde biten pareosu ona çok yakışmıştı. Ben öylece dalmış onu düşünürken o çoktan beni üstümdeki kumlardan temizlemişti ve gövdeme yapışan kumları temizlemek için su dökmüştü.
"Teşekkür ederim,"dedim, ayağa kalkarken.
"Rica ederim"
Öylece kalmıştık bir kaç saniye, elimi saçımın arkasına götürürken konuştum.
"Biraz yürüyelim mi?"dedim tebessümle.
"Olur, yürüyelim,"dediğinde, dalgaların kıyıya vurduğu taraftan sahil boyunca yürümeye başladık.
Konuşmamız gereken bir konu vardı, artık ertelememeliydik.
"Yüsra,"diyerek, sessizliği bozdum.
"Efendim."
"Konuşmamız gereken bir konu vardı, konuşalım mı?"dediğimde, yaşadığı şeyleri hatırlamış olmalı ki gülümsemesi soldu.
Hiç sevmiyordum gülümsemesinin solmasını, artık onu güldürmeliydim değil mi?En güzel gülüşler, en dolu kahkahalar onun olmalıydı.Onu üzen, ağlatan ne varsa hepsini yok etmek istiyordum.
"Olur, bence de konuşmanın tam zamanı,"dedi, saçları esen rüzgarla uçuşurken.
"Seni dinliyorum güzelim,"dediğimde, ani iltifatımla şaşkınlıkla yüzüme baktı.Gülümserken göz kırptım.
"Babam,"dedi ve sıkıntı bir nefes verdi.
"Yıllar önce abimle ablama da bana yaptığı işkenceleri yapıyormuş ama dedem onları babamın elinden almış.Dedemle babamın arası kötüymüş, düşman gibilermiş.Dedem derken babamın babasından bahsediyorum.Aslında her şey o kadar yıllar öncesine dayanıyor ki Ömer, sanki bir lanet gibi,"dedi ve elleriyle oynamaya devam ederken derin bir nefes aldı.
"Babam yıllar önce dedeme annemi sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini söylemiş. Annem babama çok aşıkmış ama babam aslında onu sevmiyormuş. Tek amacı annemin ölüm döşeğindeki babasından kalan mirastan yararlanmakmış. Babam onu seviyor gibi yapmış, kandırmış yani. Bir şekilde evlenmişler, başta anneme çok iyi davranıyormuş fakat gerçek yüzünü mirastan yararlandıktan sonra ortaya çıkarmış. Annem abimi doğurduktan sonra her şey daha da berbat olmuş. Küçük yaşında abime türlü işkenceler yapmış, anneme hapis hayatı yaşatmış. Annem abimi korumaya çalıştığında annemi bir odaya kilitliyormuş."
Gözleri doldu, kısa bir nefes alırken. Gözlerinden öpmek istedim.
"Abim doğduktan üç sene sonra ablam doğmuş. Aslında annem, babamın abime yaptıklarından sonra bir daha çoçuk yapmak istememiş ama babam zorlamış.Ablam ve ben de istenmeyen çoçuk olarak doğmuşuz işte.Dedem babamı zorla psikiyatriye götürmüş, doktorlar teşis bile koymuşlar.İleri derecede bipolar bozukluğu varmış ama babam kabullenmiyormuş.Tedaviyi reddetmiş. Ablamla abime türlü işkenceler ediyormuş.Garip olan şu ki annemin gözleri kör olmuş sanki, babama o kadar aşıkmış ki ne kadar çocuklarını korumak iste de babamdan ayrılmak istemiyormuş. Tabii bence bu bir aşk değil, saplantı.Babam bize işkence ederken annemi bir odaya kapatıyormuş ve annem o odada kilitli kaldığında bizim seslerimizi duyarken kapıya vuruyormuş çıkıp bizi kurtarmak için.Ben de sanıyordum ki annem bizi bile bile kurtarmıyor..."
Gözünden bir damla yaş akarken kalbime bir sızı düştü.Elimi uzatıp silmek istiyordum, nefsime yenik düşüp elimle akan yaşını sildim.Gülümsedi, tebessüm ettim gülümsemesine karşılık.
"Babam anneme ne diyormuş biliyor musun?'Ses falan yok, sen olmayan sesler duyuyorsun.Senin psikolojin bozuk.'diyormuş.Annemi duyduğu sesler delirtmiş Ömer. Anneme 'babam benim kollarıma vuruyor, canım çok acıyor anne,' dediğimde 'Baban sana asla vurmaz,"diyip başını iki yana sallıyordu. Kulaklarını kapatıyordu sanki duymamak için. Dedem babamın yaptıklarını duyar duymaz abimle ablamı yurt dışına kaçırmak istemiş. Babam başta izin vermemiş, sıkı bir önlem almış ama dedem ne yapıp edip abimle ablamı kaçırmış."
Derin bir nefes aldı, gözlerini kumda bıraktığımız ayak izlerine indirdi.
"Dedem ablam ve abimi kaçırdıktan sonra annem bana hamileymiş. Hiç istememiş beni, zaten hiç annemiş gibi de bakmadı gözleri bana. Hep donuk, buzların arasında kalmış bakışlarını gösterdi bana ama ona karşı hiç bir duygu hissetmiyorum çünkü babam onun da psikolojisini bozmuştu. Eminim ki sağlıklı bir anne asla çocuğuna işkence yapılmasına göz yummaz."
Burnunu çekti ve devam etti.
"Dedemin benden haberi varmış ama babam beni öyle bir saklamış ki dedem istese de kaçıramamış.Sana veda ettiğim günden üç gün önce her şey planlanmıştı dedem tarafından. Sana anlatmak istedim ama dedem kabul etmedi, riske atamayız dedi.Dedem 'Ömer dayanamazsa, arkandan gelirse seni bulmaları an meselesi.Babanı tanıyorsun, Ömer'in telefonlarını dinletecektir.Böyle bir riski alamayız' dedi. O bana zarar verecek hiç bir şey yapmaz dedim Ömer, yalvardım ama beni dinlemediler."
Ağlaması hızlanırken onu durdurup gözyaşlarını sildim tekrardan.
"Ne yapacağımı bilemedim, özür dilerim Ömer. Evet babam tutuklandı ama o adamlar senin peşini bırakmazlar diye çok korktum, aklım çıktı her gün düşünmekten."
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.Yüzü avuçlarımın arasındayken gözlerine bakarak konuştum.
"Yüsra her gece başımı yastığa değil de korlara koydum.Gözüme uykular girmedi, sanki içimde günlerce bitmek bilmeyen bir orman yangını vardı.Baban hapise girdi ama adamlarının seni bulmaya çalışacağını biliyordum. Ya buldularsa belirsizliği içimi yaktı kavurdu."
"Özür dilerim Ömer, çok özür dilerim."
Hıçkırıklarının arasında konuşmaya çalışırken yerine yenisi gelen yaşlarını sildim.
"Bir kez daha özür dileme Yüsra, senin etrafına ateşten çember ördüler. Çemberin dışına da beni koydular. Bana gelsen yanacaktın, belki de ikimiz de tutuşacaktık.Ateşin beni yaksa da ben her şeye kabuldüm orası apayrı bir konu ama sen kendince doğru olanı yaptın. Döndüğünde çok üstüne geldim, özür dilerim bir tanem."
Gözleri net bir cevap arar gibi hâlâ gözlerimdeydi.
"Artık üzülmeni istemiyorum Yüsra. O güzel mavi gözlerinden yağmur bulutları gitsin istiyorum. Ben sensiz mutlu olamam Yüsra, bir kez daha gitme benden çünkü bu kez sırtım yere gelir ve yenilirim.Birlikte mutlu olalım, ormanda yanan çiçeklerimizin bir kez daha yeşermeye hakkı yok mu sence?"
"Var, içimizdeki Yüsra ve Ömer'e bir mutluluk borçluyuz!"dedi ve çabucak kollarını belime sardı. Elimin biri sırtında biriyse ipek saçlarındaydı.
İpek saçlarının kokusu burnuma dolarken gülümsedim.
"Seni çok seviyorum Yüsra."
"Seni çok seviyorum Ömer."
***
(Afitap'ın ağzından)
İçimdeki çocuksu heyecanla Kamer'in peşinden gidiyordum. Elini sıkıca tutarken adımları bir teknenin önünde durdu.Benden tarafa döndüğünde gülümsedi.
"Gel sevgilim,"dedi ve elimden tutarak beni tekneye doğru ilerletti.
Şaşkınlıkla ağzım açılırken,
"Kamer, tekneyi ne ara ayarladın?"dedim.
"Bodruma gelmeden önce ayarladım güzelim, boş ver sen şimdi bunları.Hadi gel dedi ve elini uzatt."
Uzattığı elini gülümseyerek tuttum ve yardımıyla tekneye bindim. Teknenin içini gezdikten sonra geniş ve konforlu gözüken oturma alanına oturduk.Kamer bir kolunu omzuma atıp beni göğsüne çekti. Ardından başımda hissettiğim öpücükle gülümsedim.
"Tekne kullanmayı ne zaman öğrendin Kamer?Hiç beklemiyordum."
Şaşkınlık ve gülme arasındaydım.
"Eee güzelim bizim de rafine zevklerimiz var.Küçüklüğümden beri yazları muğlada tekneyle açılırdık babamla birlikte, ben de merak saldım. O da öğretti sağ olsun."
Elim beline sarılıyken kafamı yüzüne kaldırdım.
"Eee nereye gidiyoruz kaptan Jack Sparrow?"
"Sevgilimin hayalini gerçekleştirmeye gidiyoruz. Saçlarında rüzgarı hissetmek istiyordu, ben de onu uzaklara götürüyorum. Kimsenin olmadığı bir adaya gidiyoruz,"dediğinde, heyecanla ellerimi çırptım.
O benim heyecanlı halime gülerken çoktan boynuna atlamıştım bile. Boynuna bir öpücük bırakıp geri çekildiğimde uzaklaşmama izin vermeden yüzümü avuçladı. Yüzümün her yerine öpücükler kondururken kıkırdadım.
Elinden tutup gün batımını izlemek ve esen rüzgarı hissetmek için teknenin baş kısmına doğru çekiştirdim.
"Seni çok seviyorum Afitap. Allah'a şükür ediyorum ellerinin ellerimde , gözlerin gözlerimde olduğu her bir dakika için. En önemlisi kalbin kalbimde olduğu için,"dedi, eli hâlâ yüzümdeyken.
"Oyyy canım sevgilim benim,"diyerek yanaklarını sıktığımda kocaman bir gülüş yüzünde belirdi. Rüzgar ferahlatıcı bir şekilde yüzümüze vuruyordu
"Kalbin kalbimden hiç eksilmesin Kamer Yüzbaşım. Allah kalplerimizi birbirine sabit kıldı.Ben daima sendeyim Allah izin verdiği sürece de sende olacağım."
Gözlerim yavaştan doluyordu, tam karşımda ellerimi tutuyordu.
"Ama bir gün yanında olamazsa-" dediğimde, elini dudaklarıma bastırdı. Cümleyi bitirmemi istemiyordu.
Dudaklarımdan elini indirdim.
"Eğer bir gün yanında olmazsam sevgilim,"dedim ve elimle gökyüzünde batmak üzere olan güneş'e çevirdim.
"Gökyüzüne bak, Afitap'ın daima orada olacak."
Olmama ihtimalimden dolayı durgunlaşanve huysuzlaşan yüzü bir anda güldü. Sırtımı göğsüne yaslayıp, arkamdan uzattığı kollarıyla beni sıkıca sardı.
"Bahsetmiş miydim bilmiyorum? Göreve gittiğimde karanlık yerlere giriyoruz.Dört bir yanı kapalı, tek bir penceresi bile yok ama küçücük bir delikten güneş ışığı tam önüme düşüyor. O an diyorum ki gündüzüm yine yoluma ışık oldu."
Yüzünde huzurlu bir gülümseme vardı, uzanıp yanağını öptüm.
"Aynen öyle Kamer Yüzbaşım sen neredeysen ben oradayım."
Bir süre öyle kaldıktan sonra Kamer dümenin başına geçti ve otopilot sistemini kapatıp tekneyi kendi kullanmaya başladı.Bense yol boyunca hayran hayran onu izlemiştim.
***
Gizli koya gelmiştik, gerçekten de kimse yoktu. Başta çok tereddüt etmiştim ama Kamer burayı çocukluktan beri bildiğini ve gizli bir koy olduğunu biliyordu. Babasının geçmişe dayanan tecrübesine göre bu koya kimse gelmezdi, çocukluktan beri buraya geldiklerinde onlardan başka kimsenin olmadığını söylemişti.Buranın babasıyla kendisi arasında bir sır olduğunu da söylemişti fakat bu sır artık üç kişilikti.
Teknenin küçük odasında Kamer'in benim için aldığı üç ayrı bikini takımında gözlerimi gezdirdim. Kocam diye demiyorum beni ve zevklerimi çok iyi tanırdı.Beyaz tenime en yakışacak, siyah saçlarımla en uyumlu olanı seçtim. Bordo renkli bikini takımını giyindim.
Daha sonra üzerime mini örme bir pareo giyinmiştim.Kalçamın biraz altında biten pareonun ilmekleri oldukça geniş ve boşlukluydu, uzun kollu olsa da yakaları omuzlarımdan aşağı düşüyor ve omuzlarımı açıkta bırakıyordu.Beyaz tenimin aksine simsiyah olan saçlarımı açtığımda önce omuzlarımdan aşağı döküldü ve kalçalarıma kadar uzandı.Uzun, katlı perçemlerimi de düzeltip tekneden çıktım.
Kamer masayı kıyıya kurmuş, sandalyelerimizi yerleştirmişti. Gelmeden önce ben hazırlanırken yapıp kaba koyduğu yemekleri masanın üzerine yerleştirmişti.
O da denize girmek için hazırdı, altında bir şort vardı. Üstüne herhangi bir şey giymemişti. Neyseki yalnızdık!Geniş omuzları ve kaslarını dikizleyecek benden başka bir dişi yoktu. Asla kıskanç olmayan ben, konu Kamer olunca oldukça kıskançtım ve bu hiç bir zaman değişmeyecekti.
Geldiğimi fark ettiğinde başını kaldırdı baştan aşağı beni süzerken oldukça sessiz ve dikkatliydi.Yutkunma sesi kulağıma kadar geldiğinde ağzımdan bir kıkırtı çıktı.
"Çok güzel,"dedi ve bakışları belimden yüzüme çıktı,"olmuşsun."
Biraz şımarık biraz cilveli bir tavırla saçlarımı savurdum, her bir hareketimi dikkatlice izliyordu. Elindeki kabları masanın üzerine bırakıp yanıma geldi. Eli çoktan ince belime sarılırken beni kendi çekip boynuma uzun bir öpücük bıraktı.Gözlerimiz buluştu.
"Sen bu kaptana rotasını şaşırttırıyorsun yavrum, çizgimden çıkartıyorsun beni. Dengeleri bozuyorsun her defasında. "
Ellerim boynundayken konuştum.
"Eee Kamer bey, Afitap hanım ne demiş?Her kaptanın önüne yolunu şaşırtacak bir dalga çıkar,"dedim ve aynı onun yaptığı gibi göz kırptım.
Kendi kendime uydurduğum ata sözüne kahkaha attı.
"Böyle dalga beni alsın götürsün, razıyım,"dedi ve elimi tutup ikimiz için ayarladığı sandalyelerden birine beni oturttu diğerine de kendi oturdu.
Bir yandan yiyor bir yandan sohbet ediyorduk. Hava kararmıştı fakat şimdiyse ay ışığı bizi ve karanlık denizi aydınlatıyordu.
"İtiraf et doğumdan sonra bu kadar çabuk kilo vereceğimi tahmin etmiyordun,"dedim çatalıma bir tane köfte alırken. Sıkı bir diyet ve sporla kilo vermiştim.Sağ olsun ben sporumu yaparken bebekle Kamer ilgileniyordu.
Dudağının kenarı kalktı,
"Hayır aksine çabuk kilo vereceğini biliyordum çünkü seni tanıyorum.Çok azimlisin, istediğin sonuca ulaşmanın hazzına erene kadar da devam ediyorsun. Çoğu şeyde böylesin güzelim,"dedi, bakışlarını bana çevirirken.
Gümümsedim, "Beni bu kadar iyi tanımana şaşırmamalı!"dedim, çatalı bırakırken.
"Seninle ilgili tanımadığım bir şey mi var hayatım?"dedi, tek kaşı havaya kalkarken.
"Sorgulamam bile hata!"dedim, gülerek başımı iki yana sallarken.
"Denize girelim mi?"dediğinde heyecanla kafamı ondan tarafa döndürdüm.
"Olur!"
Ayağa kalkıp birlikte yediklerimizi toplarken, bir yandan da Ömer'i arayıp Aybars'ı kontrol etmiştim.Yüsra ve Gülçiçek mamasını içirdikten sonra Tuna ve Baran'ın ninni söyleyerek uyuttuğunu söylemişti.Uyurken kontrol etmesini tembihlemiştim.
Sonunda yemekleri ve masayı toplamıştık.Üzerimdeki pareoyu çıkardıktan sonra Kamer'in bakışlarını üzerimde hissettim.Fazlasıyla çıplak hissediyordum!Gözleri üzerimde dolanırken beyaz tenimde kendini hemen belli eden pembe yanaklarıma doğru ulaştı bakışları.
Utandığımı fark ederek güldü ve elliyle yüzümü tutarken pembe yerleri parmaklarını gezdirdi. Sanırım bu utanma duygusu benden hiç gitmeyecekti! Uzattığı elini tutarak peşinden yürümeye devam ettim. İkimiz de yüzme biliyorduk ve çoğu kişinin aksine karanlık denizde yüzmeyi çok severdim.
Ayaklarım suya değdiğinde soğukluğundan dolayı ürperdim.
"K-Kamer çok soğuk!"dedim, diz kapaklarımın biraz daha yukarısına gelen suyla.
Benden tarafa döndüğünde pis pis sırıtıyor ve sessizce bana bakıyordu.
Bu bakış 'Birazdan bir pislik yapacağım," bakışıydı.
Ben kaçmaya başladığımda arkamdan koşarak deniz suyunu üzerime sıçrattı. Soğuk suyun üzerime sıçramasıyla çığlık attım. Sen bana su sıçratırsın ha!Öyle mi?Kaçmayı bırakıp yüzümü ondan tarafa döndüm.
"Bunu sen istedin oğlum!"dediğimde, alay edercesine kahkaha attı.
Ben de ona su sıçratmaya başladım ama ona soğuk su bir gram bile işlemiyordu ve hatta gülmeye devam ediyordu.
"Gülmesene ya!"dedim, kaşlarım çatılırken.
Hiçbir şey demeden yanıma gelmeye başladığında tekrar kaçmaya yeltendim ama tek koluyla beni omuzladı.
"Ama bu hiç adil değil güç farkı var!"dedim, huysuzca.
"Aaa güzelim öyle deme!Ben niye bu kadar güçlü oldum sence?"dedi, cevaplamamı isteyen bir ifadeyle.
"Neden?"dedim, inatla.
"Tabiki de sevgilimi taşıyabilmek için, başka ne olacak?"dediğinde, kıkırdadım fakat uzun sürmedi çünkü Kamer beni indirmeden suyun daha derin olduğu yerlere koşmaya başlamıştı.
Suya alışma serüvenimin sonuna geldiğimi anlamıştım.Kamer kendiyle birlikte beni de suya attığında vücudum titremişte.
İkimiz de aynı anda sudan çıktığımızda elimizle yüzümüzden damlayan suları sildik.Yüzüme gelen perçemlerimi geriye itip derin bir nefes aldım.
"Yaramaz çocuk!Bir anda atlanılır mı suya?"
"Yavrum bir anda atlamazsan hiç atlayamazdın,"dedi gülerek, ellerim boynundaydı.
"Haklısın evet!Affedildin yüzbaşım!"derken, eliyle önüme düşen bir tutam saçı nazikçe geri itti.
"Affedildiğime göre artık birlikte yüzelim mi?"dediğinde, ona ayak uydurdum.
Bir süre birlikte kulaç atarak yarış yapmıştık. Üç yarışın ikisini Kamer kazanırken bir tanesini ben kazanmıştım. O bir taneyi de bilerek kaybettiğine o kadar emindim ki! Yine de o anın keyfini çıkardım.
Şimdiyse sırtüstü bir şekilde denizin üzerine uzanmış, gökyüzünü seyrederek denizin üzerinde süzülüyordum. Uzun saçlarımsa suyun akışına ayak uydurup boylu boyunca uzanmıştı.
Ben sırtüstü yüzerken Kamer gözünü bir dakika bile ayırmayıp beni izliyordu. Birkaç dakika daha öyle yüzdükten sonra olduğu yerde beni izleyerek suda kalmaya devam eden Kamer'in yanına kadar yüzdüm.Yorulduğumu anlamış olacaktı ki hemen kollarıyla belimi sardı, kollarımı boynuna sarıp başımı göğsüne yasladım.Yorulduğum için derin derin nefesler alıyordum, beni sakinleştirmek istercesine belimi okşadı bir süre.
"Bordo..."dedi ve bir süre bekledi.
Bir eliyle omzumu tutarken baş parmağını köprücük kemiğimde gezdirdi, "Senin ay gibi beyaz tenine, siyah saçlarına çok yakışmış. Gözümü senden alamıyorum. Gerçi senin olduğun yerde gözümü hiç bir yere çeviremiyorum orası ayrı da!"
Gülerken başımı eğdim, kaldırdığımda boynumu birkaç kez öpüp geri çekildi.
"Deniz kızı gibiydin, deniz kızları halt yemiş senin yanında, saçların-"dediğinde kıkırdadım.
"Abartma Kamer!"dedim gülerek, şu an gözlerimin içinin bile güldüğüne emindim.
"Abartmıyorum güzelim, kendinin farkında değil misin? Denizin üzerinde parlayan tenin aklımı alıyor,"gözleri gözlerimdeyken yutkundu.
"Sana bakınca akıl, mantık devrede yok Afitap Karayel."
Dişlerim gözüktüğü kadar güldüm. İki elimi de yanağına yerleştirdim.
"Peki senin bu yakışıklılığını ne yapacağız?Tek bir kusur bile olmayan karizmatik yüzünü?Uzun kirpiklerini..."
Bir elim yanağındayken diğer yanağını öpüp geri çekildim.
Çapkın bir gülüş sergiledi, "Hepsi senin için,"deyip göz kırptığında kahkaha attım.
Gülümsemesi durgunlaştı.
"Hani bana demiştin ya, eğer bir gün yanında olmazsam gökyüzüne bak. Ben orada olacağım demiştin,"dediğinde kafamla onayladım.
"Eğer bir gün yanında olamazsam sevgilim..."
İşaret parmağıyla benim yaptığım gibi gökteki dolunayı gösterdi.
"Gökyüzüne bak, Kamer'in her zaman orada olacak gündüzüm."
Gözlerim dolduğunda bu konuşmayı dinlemenin, bu konuşmayı yapmaktan daha zor olduğunu anladım. Zaten onu kaybetme korkusunu çoğu zaman hissediyordum, o yüzden bu konuşma boğazımı düğümletmişti. Gözyaşım süzülürken önce gözümü sonra gözyaşımı öptü.
Başımı tekrar dolunaya çevirdim ve büyükçe gülümsedim. Yandan yandan ona baktığımda gözlerinin yanağımdaki gamzemde olduğunu gördüm.
"Desene o zaman beni hiç bir zaman bırakmayacaksın,"dedim ve ondan tarafa döndüm. Burunlarımız birbirine değiyordu.
"Hiç bir zaman bırakmayacağım,"dedi ve yumuşak dudaklarıyla dudaklarıma kapandı.
Geri çekildiğimizde heyecanla atan kalbim beni saçmalamaya itmezdi umarım.
"Biraz yordum seni bugün, yavaştan gidelim mi?"dediğimde, heyecanımı anlamıştı ve sırıtırken burnundan nefes vererek gülüşü kulaklarıma ilişti.
"Ne demiş şair? Sen o şiiri çok iyi bilirsin aslında sevgilim ,"dedi ve cevap bekledi.
Bilsem de heyecandan aklıma gelmiyordu işte! Şu an kalbimin sesi beynimin içinde yankılanıyordu sanki.
"Ne demiş sevgilim?"dedim , gözlerimi sağa sola kaçırırken.
"Hoştur bana senden gelen,
Ya gonca yahut diken,"dedi ve tamamlamamı bekledi.
"Ya hayattır yahut kefen."
Son satırı birlikte söyledik.
"Narın da hoş nurun da..."
***
(Ertesi gün)
Hazırlıkları tamamlamıştım, sağ olsun çocuklar da bana yardım etmişlerdi. Aynadan kıyafetimi kontrol edip oğlumu da giydirmeye başladım.Krem rengi, keten etek-bluz bir takım giyinmiştim. Eteğin yandan bağlama detayı zariflik katıyordu. Şal olarak, yine krem rengi zemine sahip üzerindeyse haki yeşili çiçekleri olan bir şal seçmiştim. Oğluma da beyaz kısa kollu bir gömlek, üzerine de kot bir tulum giydirmiştim. Kıyafeti ve tombulluğu birleşince daha da tatlı gözüküyordu.
Aybars ile birlikte aşağı indiğimde, herkes hazır bir şekilde salonda bekliyordu. Ömer gülerek Yüsra'ya bir şeyler anlatıyordu, Gülçiçek Baran'a baygın bakışlar atıyor ve susmasını diliyordu. Bahar kafasını Tuna'nın omzuna yaslamış gözlerini dinlendiriyordu.Ben de Kamer'in yanına oturup onu süzmeye başladım. Lacivert oversize bir gömlek ve kot pantolon giyinmişti.Bu renk onu oldukça açmıştı.
"Kombinin baya güzel olmuş, lacivert sana yakışıyor."
"Teşekkür ederim güzelim,"dedi ve yanağımdan bir makas aldı.
"Sen de çok güzel olmuşsun,"dedi kolunu omzuma atarken.
Bir süre Aybars'la oyun oynayıp onu güldürdük. Bir şeyin arkasına saklanıp sonra bir anda çıkmak onu çok güldürüyordu. Biz öylece vakit geçirirken kapı çalmıştı.
Çocuklar ayaklanırken Aybars'ı Kamer'e verip kapıya doğru ilerledim, Kamer de arkamdan geliyordu.Kapıyı açıp kenara çekildikten sonra genişçe gülümsedim.
"Hoş geldiniz!"
"Hoş bulduk!"dedi karşımda el ele tutuşan çift.
"Buyrun, içeri geçin."
Ayakkabılarını çıkaran kadın tam önümde durduğunda yüzünü inceleme fırsatı buldum.Gülümseyerek kollarımı açtım, o da aynı şekilde karşılık verdi. Merhabalaşırken üzerime bir şaşkınlık çöktü çünkü ben bu kadını tanıyordum.
"Merhaba yenge, ben Merih."diyen, adama baş selamı verdim
"Merhaba,"dediğimde, o da aynı şekilde baş selamı verdi.
Karşımdaki kadına ithafen,"Adım Afitap bu arada daha önce tanışmak nasip olmamıştı,"dediğimde, yüzünde tatlı bir ifade vardı.
"Ben de Arsen, tanıştığıma memnun oldum."
İkimiz de Merhabalaşma faslını bitirdiğimizde Kamer, Aybars'ı bana uzattı. Baylar kendi aralarında erkekçe selamlaştıktan sonra hep birlikte salona geçtik.Çoçuklar da kendini tanıtmıştı.
Arsen Mavi bir gömlek giyinmişti üzerinde de beyaz çizgileri vardı ve beyaz bol kesim bir pantolonla kombini tamamlamıştı. Eşiyle uyumlu giyinmişlerdi, yakışıyorlardı.
Koltuklarda yanyana oturduğumuzda sessizliği bozmak adına bir soru yönelttim.
"Ne zamandan beri bodrumdasın?"dediğimde, başını benden tarafa çevirdi.
"Ben yaklaşık bir senedir bodrumdayım, sen de mi bodrumda yaşıyorsun?"
"Biz burayı alalı bayağı oldu ama Kamer de ben de işimizden dolayı izin alıp uzun süreli bir tatil yapamamıştık. Normalde Erzurumda yaşıyoruz, yazlık olarak aldık burayı."dedim ve kucağımdaki Aybars'ın biraz daha dikleştirdim.
Elini ona uzatan Aybars'ın elini gülümseyerek tutarken, "Mesleğin ne?"dedi, merak eden bir ses tonuyla.
"Ben hemşireyim ama Aybars doğunca ara vermek zorunda kaldım. Kamer de asker, onu biliyorsundur zaten." Onaylarcasına başını salladı.
"Sen şarkıcısın değil mi?Yani öyle biliyorum."
"Evet hatta daha yeni konser verdim burada."
Bize gelecek kişinin şarkıcı Arsen Kandemir olduğunu kocam söylememişti! Kapıda görünce anlamıştım.
"Aslında o konsere bilet almıştım gelmeden önce ama bizim uçak biletleri iptal oldu o yüzden konserdan bir gün sonra gelebildik."
"Olsun! tekrar konser ayarlanacak muhtemelen, ona gelirsiniz."dediğinde, onaylarcasına başımı salladım.
Aybars durmayıp kollarını ona doğru uzattı.
Gülerek, "Seni çok sevdi,"dedim.
"Kucağıma alabilir miyim?"dedi, izin istercesine bir ifadeyle.
"Ay tabiki alabilirsin,"dediğimde, uzattığım Aybars'ı kucağına aldı.
"Ay sen çok tatlı tombiş bir şeysin yaa! Yiyeceğim şimdi seni!"dediğinde, oğlum olmayan dişleriyle gülmüştü.
"Oğluuum bakıyorum da güzel kız görünce heyecanlandın!"
Aybars heyecanla ayaklarını çırpmaya başladığında hepimiz kahkaha attık.
Merih, "Oğlun karıma göz koydu Kamer abi!"dedi, Aybars'ı işaret ederek.
Kamer Aybars'a bakıp, "Rezil etmesene beni minik turşu fıçısı!"dedi, gülerek.
Kamer,"Oğlum hadi ben baba oldum neyse de sen evlendin. Hâlâ inanamıyorum!Akademide yirmi yaşındaki Merih hâlâ gözümün önünde,"dedi, inanamazca bakarken.
"Evet abi, zaman çabuk geçti. Az mı bilardo oynadık izin günlerimizde?"
"Güzel günlerdi! Turan şerefsizi ne yapıyor?Ne sesi çıkıyor ne soluğu!"dedi, sitem edercesine.
Onlar sohbet ederken ben kızlardan tarafa döndüm
"Kızlar ben bir namaz kılıp geleyim sonra da sofraya oturalım. Bebek sizde kalsa olur mu?"dedim, Arsen'in kucağındaki Aybars'ı işaret ederek.
"Ay tabiki sen kıl, ben bebişle oynayayım biraz daha."
"Tamam, süper o zaman!"deyip, gülümsedim.
Üst kata çıkıp namazımı kıldım. Aşağı indiğimde kızlar çoktan yemekleri sofraya koymuş Arsen'le sohbet ediyorlardı.Erkekler kendi aralarında sohbete dalmışlardı.
Yüsra gülerek, "Evet hepimiz diş fakültesinde tanıştık! Sağ olsun Afitap abla da hepimizin ablası oldu,"derken, sessizce arkalarından geldim.
"Ablanız yesin sizi kız! Sofrayı da kurmuşlar."Gülerek bana baktılar.
"Çok hamaratsınız, iyi ki bizim oğlanlarla oldunuz!"dedim, göz kırparak.
Arsen şaşırarak, "Sevgili misiniz?" dediğinde, güldüm.
Yüsra, "Ömer benim sevgilim,"dedi, Ömer'i gösterirken.
Bahar,"Şuradaki hafif yaramaz tipli olan da benim sevgilim, Tuna!"dedi, sol tarafı işaret ederken
Sıra Gülçiçek'e gelince derin bir nefes aldı, "Biz Baran'la sevgili değiliz ama birbirimizi seviyoruz. Ben biraz burnu sürtsün diye naz yapıyorum."dedi, burnunu kırıştıracak kadar gülümserken.
Arsen,"Birbirinize çok geç kalmayın derim çünkü insanın bazen istese bile yanyana gelemediği zamanlar olabiliyor!"dedi, gözleri halıya dalarken bu konuda tecbüresi olduğu belliydi.
"Evet doğru, mesela bizim gibi!"dedi, burukça bir gülümsemeyle.Arsen kaafasını kaldırıp Yüsra'ya baktı.
"Hayat bizi dile kolay beş sene ayıracağını biz de tahmin etmezdik!"dedi, Ömer'e bakarken.
"Ama artık birliktesiniz, güzel günler sizi bekliyor çiçeklerim," dedim gülümserken.
Daha sonra sofraya geçmiştik, yemeklerimizi yerken bir yandan da sohbet ediyorduk.
Kamer,"Merih! Hâlâ menemeni soğansız mı yiyorsun kardeşim? "dedi ve bekledi.
Merih, "Abi hâlâ soğansız yiyorum! Daha lezzetli olduğuna da kalıbımı basarım. Sakın beni ikna etmeye çalışma."dedi, gülerek.
"Hee sen domates sosundan devam yani?"dedi, Kamer de gülerek.
"Sana soğansız menemen yaptığım günü hatırlıyor musun abi?Oğlum bir daha yap çok güzel demiştin."
"Oraları karıştırma şimdi oğlum, benim karım soğanlı yapıyor. O yapıyorsa en güzeli soğanlıdır."
Kısık sesle güldüm.
"Ooo hanımcı da olunmuş,"dedi Merih, kaşığı ağzına götürürken.
Arsen,"Neden öyle dedin hayatım?Hanımcı olmak kötü mü?"dedi, imalı bir ses tonuyla.
"Yok yavrum ne kötüsü, biliyorsun ki en büyük hanımcı benim!"dedi, gülümseyerek Arsen'e göz kırparken.
Mama sandalyesindeki oğlum sesler çıkararak bize katılıyordu.
Arsen çaprazdaki Tuna'ya bakarak,"Sen bugün denizde boğulan çoçuk değil misin?"dediğinde, kıkırdadım.Yine bir halt yemişlerdi kesin.
Baran gülerek,"Abla o iş aslında şöyle oldu,"dedi ve anlatmaya başladı.
"Suyun altında nefes tutacaktık, en uzun tutan kazanacaktı-"dediğinde, Tuna araya girdi.
"Sonra Baran üçe kadar saydı ama kendisi suya dalmadı.Ben suyun altına girincede enseme bastırdı.Ben de çıkamayınca boğuldum,"dedi ve biraz bekledi.
Hepimiz kendinimizi tutamayıp kahkaha attığımızda Tuna hiç de gülmüyordu.
"Yani özetle! Şerefsiz insan, şerefsiz insan her şeyi yapabilir!"dedi, tiriple yemeğinden bir kaşık alırken.
Baran," Öyle deme oğlum, yüzme simitin işe yaradı işte."diyip, göz kırptı Tuna'ya.
Tuna yüzü de sahte bir gülüşle, "Burada hanımefendilerin yanında söyleyemeyeceğim bir takım şeyler var, sonra konuşalım Barancığım."dedi.
Gülerek,"Hayret, ben de nasıl bugün bir halt yemeden geldiniz?diye sorguluyordum,"dedim gülerek.
"Beklentileri karşılamak görevimiz,"dedi Ömer.
Merih,"Ömer sen mezun olacaktın, ne oldu o iş kardeşim?"dedi, merakla.
Söylediklerine göre Ömer ve Merih Kamer sayesinde bizim düğünümüzde tanışmışlardı.Muhtemelen ben kalabalıktan dolayı Merih'i hiç görmemiştim.
"Abi mezun olduk bu dönem ama daha mezuniyet törenimizi yapmadı,"bir yudum su içip devam etti.
"Peki sen yirmilik dişini çektirdin mi?Çektireceğim demiştin!"
"Yok oğlum söz verdin ya ben çekeceğim diye! Senin mezun olmanı bekliyorum işte!"dediğinde, Arsen kıkırdadı.
Ömer gülerek kolunu yanına oturduğu Merih abisinin omzuna attı. Bir eliyle de duygulanırmışçasına gözlerine bastırdı.
"Ağlıyorum şu an, çok duygusal. Resmen ben çekeyim diye beni beklemiş."
" Yoo bedava çekeceksin diye,"dedi, Kamer'in ensesine gülerek şaplak atarken.
Yemekler bitince Kamer'le birlikte sofrayı kaldırdık.Çayın yanına profiteröl yaptığımı gören Kamer mutfakta sessizce erik dalı performansı sergilemişti.
Merih kucağına aldığı Aybars'ı Arsen'e doğru uzatırken uçuruyormuş gibi yapıyordu, ikisinin de gözlerindeki pırıltıyı gördüğümde gülümsedim. Aybars'la ilgilenen üç çiftten ikisinin gözlerinde bu parıltıyı görüyordum. Kamer de bir yandan Aybars'ı asker olarak yetiştirme hayallerinden bahsediyordu Merih'e.
Ben çayları dağıttıktan bir süre sonra elinde tepsiyle gelen Kamer'e yardım ettim.Profiterolleri de sehpalara yerleştirdikten sonra oturdum.
Ömer ve Tuna kelime anlatma oyunu için kartlarını getirmişti, bir yandan oyun oynayacaktık.Yasaklı kelimeleri kullanmadan anlatmamız gerekiyordu.
Kura çektiğimizde ilk soracak kişi Merih'ti ve kelimeyi Arsen'in bilmesi gerekiyordu. Süre başladığında Merih anlatmaya başladı
"Aşkım Turan en çok neyi söylemeyi sever?"dedi ve Arsen'in anlamasını bekledi.
"Hani cümle içinde kullanmadan durmaz!"
Kamer,"Cevabı biliyorum ama susacağım."dediğinde, kıkırdadım.
Arsen heyecanla ayağa kalkıp parmağını şıklattı, "Küfür!"
"Diğer versiyonu!"dedi, Merih.
"ARGO!"dedi bu defa Arsen.
Merih,"Evet!"diyerek, onayladı.
"Yes be!"diyen Arsen kazanmanın sevincine kendini fazla kaptırdığını düşünerek öksürdü ve ciddileşti. Ben olsam ciddileşemez, hayvan gibi sevinirdim mesele diye düşündüm içimden.
Sıra Yüsra ve Ömer'deydi.
Yüsra," Heh bu kolay!"dedi ve anlatmaya başladı.
"Bugün Tuna'nın şortunun içine bir şey atıp kaçtın, o da bağırıp bizi cümle aleme rezil etti.Neydi o?"
Ömer gülerek, "Yosun!"dediğinde, herkes kahkaha attı.
Tuna, "Bu gece yatacak yeriniz yok oğlum!Bittiniz,"dedi, başını iki yana sallayarak.
Sırada Arsen Bana soracaktı.
"Başlıyorum,"dedi, onay isteyerek.
"Başla."
"Hani erkekler biraz şeydir, böyle bazen bir şey söylediğinde anlamazlar!Saf saf bakarlar bazen."
"Gerizekalı mı?"dediğimde, Arsen ve arkasındaki kızlar güldü.
"Yok başka, biraz türet."
Süre azalırken Arsen dayanamayarak.
"Afitap FSM neyin kısası!"dediğinde, ben de dahil herkes kahkaha attı.
"Alık mı?"dediğimde güldü.
"Evet!"dedi ve 'çak' dercesine gibi uzattığı eline çaktım.
Kamer,"Yalnız hayatım, biraz alındım!"dedi ve 'demek öyle ha?' der gibi başını salladı.
Telaşla,"Ay aşkım vallahi seni kastetmedim söylerken!Korkma ben seni Ömer'le aynı kefeye koyar mıyım hiç?"dediğimde, Kamer ve Merih Ömer'e dönüp aynı anda kapak işareti yaptılar.
Ömer benden tarafa döndü.
"Ben ne alaka ya?!
"Sus bakayım ablalara hesap sorulmaz!"
(Yazar'ın ağzından)
Bir süre daha konuştuktan sonra eve gitmek için müsade istediler. Ömer Merih'ten İstanbula geldiklerinde halısaha maçı yapacaklarına dair bir söz aldı. Arsen dayanamayarak minik Aybars'ın tombik yanağını öpüp ona aldığı hediyesini annesine verdi.
"Teşekkür ederiz ablası, tekrar bekleriz!"dedi ve çıkarken sarılıp uğurladı. Gitmeden önce Arsen'e, bir kaba koyduğu profiteröl tatlısı ve sarmaları poşete yerleştirip verdi.Evde de yerlerdi, Arsen tatlıyı sevmişti.
Kamer ve Merih arayı açmamak üzere görüşeceklerine dair konuşmalar yapıp tokalaştılar.
Arsen ve Merih çifti o akşam oradan el ele, mutlu bir şekilde ayrıldılar. Arsen yeni tanıştığı bu insanların çok sıcakkanlı insanlar olduğunu düşündü. Özellikle Afitap'ın yanında hiç çekingen hissetmemişti. Afitap'ı ilk gördüğünde oldukça masum, saf ve temiz göründüğünü düşündü. Sanki içinin temizliği yüzüne yansıyordu!Bembeyaz güzel bir yüzü vardı.
Afitap ise ekranlarda gördüğü ve her gördüğünde 'çok güzel bir kadın' dediği Arsen'i yakından daha da güzel bulmuştu. Keskin ama bir o kadar da yumuşak yüz hatları ve yeşil gözleri onu fazlasıyla çekici yapıyordu. Oldukça sıcak kanlı ve içten hissettirmişti.Genç kadın tekrar görüşmeyi diledi ve oğlunu uyuttuktan sonra kendisini de uykunun kollarına bıraktı.
-Bölüm Sonu-
6111 kelimeee✨️💃
(Bence beklediğinize değdi bu bölüm)
Yazarken çok yoruldum, umarım beğenmişsinizdir.Bazı yerlerde ufak hatalar var, düzeltilecektir haberiniz olsun.
Ömer ve Yüsra barıştı hazırlıkları başlatalım, düğünümüz var💃
Kamer ve Afitap için çok fazla romantik sahneler yazmadığımı fark ettim, o yüzden bu bölümün yoğunluklarından biri oldu romantizm🫠
Arsen ve Merih başka bir kitaptan konuklarımız. Çok sevdiğim arkadaşımın💖, benim de okuduğum kitabından (Dokuzuncu Seranat) çiftleri🌸✨️
Yorumlarınızı bekliyorum çok öpüyorum😸🤍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 21.52k Okunma |
2.23k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |