73. Lidena "En Yakın Düşman"

Asır karşısında oturan kadına baktı uzun uzun. Rakibi ne kadar zorsa savaş o kadar güzel gelirdi gözüne. O gerçekten zordu ama kendisini rakip olarak görmüyordu bile.

"Seni öldürmemi istiyorsun?" dedi yine.

"Beni öldürmeyi isteyen sensin." dedi Lidena da. "Nasıl olsa ölmek de planlarımın arasında." diyerek kaşlarını kaldır. "Seni mutlu edecekse sen yap."

Dişlerini sıktı genç adam. Alay etmediği belliydi. Bu daha da canını sıkıyordu.

"Bir İmparatorluğun tahtına geçip de ölmek istemek mi? Ciddi olamazsın." dedi merakla. "Neden onca şeye sahip olmak için çabaladıktan sonra elde etmişken terk edersin ki?"

Lidena ellerini kaldırdı ve ince bir çizgi çekti.

"Ben bir şeylere sahip olmaya çalışmıyorum, Prens Asır. Ben zaten her şeye sahibim." diyerek gözlerine baktı. "Ben sahip olduğunu düşünen kişilerce dans etmek istiyorum. Asıl sahip nasıl olur, diye."

"Neden Zeord'u öldürmek istiyorsun?" diye sordu pat diye.

"Neden öldürmeyeyim?" dedi Lidena da. "Sürgüne göndermesi bile yeterli bir sebep."

"Senin gibi biri için değil." dediğinde genç kız kafasını salladı.

"Sonuçta az çok benziyoruz. İki düşman İmparatorluğun tek veliahtlarıyız. " deyince Asır kaşlarını çattı.

Sarhoş mu oluyordu?

"Beni kendine mi benzettin?"

Lidena kafasını salladı ve bir bardak daha içki koydu.

"Gezegende ben gibi bir başkasının olduğunu sanmazdım." diyerek elini şöyle bir salladı. Alev alan çardak ile Asır kaşlarını çatıp etrafa bakındı.

"Beni buraya hapsetmeye mi çalışıyorsun?" dedi alay edercesine.

"Hayır, konuşulanların duyulmasını istemiyorum." deyip içkiyi kafasına dikti. "Babamın olan her şey benimdir. Halkı bile. Sana güvenmiyorum, seni tanımıyorum." diyerek bir bardak daha doldurdu. "Ama halkına değer vereceğini düşünüyorum. Bu yüzden her şey bittiğinde halkım da senin olabilir. Buna karşı çıkmayacağım." deyince Asır dikkatle genç kızı izledi.

Kırmızı ruju giderek siliniyordu. İçmeye devam ettikçe yok oluyordu ruju. Saçları ise asla bozulmuyordu. Kusursuzca süzülüyordu omuzlarında. Mavi gözleri derinliğini kaybediyordu. Belliydi. Hafifçe sallandığından anlayabiliyordu Asır. Lidena sarhoş oluyordu ama farkında değildi. Ama genç adam da durdurmak istemedi. İlgiyle izledi, anlattıklarını dikkatle dinledi.

"İstersen bana yardım et. Her şeyi hızlıca bitireyim, beni hızlıca öldür ve her şeyin başına geç. Babana git ve 'İşte kellesi!' diyerek kafamı önüne at." diyerek elindeki bardağı masaya attı. "Ya da her şeyi halletmemi bekle. Kellemi bile kendim kesebilirim."

Asır masanın altında sıktığı yumrukları ile genç kıza baktı.

"Sana yardım edeceğim." dedi.

Lidena sessiz bir nefes ile oturduğu yerde dikleşti.

"Neden?"

Asır bir şey demedi. Uzanıp şişeyi kafasına diktiğinde Lidena etraftaki ateşi söndürmüştü. O söndürdüğü an Asır yeniden alev aldırtmıştı.

Lidena gözlerini genç adama dikti.

"Ben de dinlenmek istemiyorum." diyen Asır masa üzerinden genç kıza yaklaştı. "Sadece böyle yapmak istiyorum." dediğinde Lidena kafasını salladı.

"İstediğin gibi olsun. " diyerek ayağa kalktı. "Ama ben ana kadar kararları ben veririm. Taç senin olduğu sürece nasıl elde ettiğinin bir önemi olmamalı."

Asır dilini damağına dayadı.

"Hayır." dedi o da ayağa kalkatak. "En çok önem verdiğim şey. Nasıl elde ettiğim."

Ateş söndüğünde Asır dönüp uzaktaki Lark'a baktı ve elini kaldırdı. Lark koşarak yanına geldiğinde Pasna da ağır adımlarla majestelerinin yanına gitmişti.

"Orduya emir ver. Bu geceden sonra Veliaht Prenses Lidena'nın ordusuyla birlik içerisinde olacak." dediğinde Pars da Lark da şaşkınca birbirlerine baktılar.

"Efendim b-" diyen Lark, Asır'ın bir bakışı ile sustu ve onu onaylayıp uzaklaştı.

"Askerler ile siz mi ilgileniyorsunuz?" diyen Asır ile Pasna gözlerini Lidena'nın hafifçe sallanan bedeninden çekti. En son istediği şey sarhoş bir Lidena'ydı.

"Hayır. Askerler ile Komutan Paya ilgileniyor." dediğinde Asır gözlerini kıstı.

"Sen kimsin?" dedi düşmancıl bir tavırla. "Sevgilisi mi?" diyerek kaşlarını çattığında Pasna anlamsızca Asır'a baktı. Neden böyle bir şey düşündüğünü düşündü. Sonrasında ise düşmesin diye Lidena'nın omuzlarından tutan ellerine baktığını fark etti. Prens Asır majestelerine ilgi mi duyuyordu?

"Hayır efendim. Yardımcısıyım. " dediğinde Lidena kafasını salladı.

"İsmi Pasna." dedi hafif bir pelteklik ile. "İşinde iyidir. Dikkatli ve saygılı." diyerek kaşlarını kaldırdı ve Asır'a baktı. "Bulması zor bir tür."

Asır kara gözlerini Pasna'da gezdirdi. Asla pozitif bir duygu beslemiyordu bakışları.

"O zaman Komutan Paya'yı getir." dediğinde Pasna gergince Lidena'ya baktı.

"Üzgünüm efendim. Majestlerini bu şekilde bırakıp gitmeyi uygun görmüyorum." deyince Asır çatık kaşları ile Lidena'ya baktı.

"Öldürür müyüm?" dedi alınmış gibi.

"Hayır, ondan değil."

"Ne o zaman?" dediğinde Pasna hafifçe gülümsedi.

"Hatırladığım en son sarhoşluğunda bir köyü yok ediyordu." diyen Pasna dönüp genç kıza baktı.

Asır daha da sinir oldu. Gülerek onu izlemesi.

"Ben bakarım. Sen git." dedi kesin bir dille. Lidena başını salladı.

"Komutan Paya'yı çağır. Veliaht Asır artık müttefiğimizdir." diyerek tekrar yerine oturdu. "Ordular hakkında en az benim kadar yetki sahibidir. Tabii bana danışmadan bir şey yapamazsınız orası ayrı. "

Asır sarhoş kızın saçmalıklarını huysuz bir tavırla izlerken Pasna emri aldı ve onları selamlayıp Paya'yı bulmaya gitti.

"Kimdi o?" dedi Asır ters bir tavırla. "Nereden buldun?"

Lidena tek kaşını kaldırdı.

"Benim yardımcımı mı sorguluyorsun? "

Genç adam ellerini masaya koyup da Lidena'nın üzerine eğildiğinde Lidena omuzlarını dikleştirmişti.

"Soruma cevap verecek misin?"

"Karşılığında ne vereceksin?"

"Bir Veliahtan ufak şeyler istenemez mi?"

"İstediğin ufak şeyler ne?" diyen Asır ile Lidena kafasını hafifçe yana eğdi.

"Uyumak."

Genç adam şaşırdı. Onca şeyin arasında en beklenmedik şeydi.

"Uyu." diyebildi sessizce. Lidena kafasını salladı.

"Göl kenarında?" diye sorduğunda Asır etrafa bakındı.

"Sen bir prensessin!" dedi sinirle. "Nasıl göl kenarında uyumak istersin?" dediğinde Lidena hızla kılıcını çıkarıp masaya dayadı.

"Ben sadece bir prenses değilim!" diye bağırdı. "Haddini aşma."

Asır şaşkınca güldü.

"Tamam." dedi ellerini kaldırarak. Teslim olurcasına kafasını salladı. "Uyu bakalım."

Lidena şöyle bir bakış attı ve kılıcı kınına soktu zarifçe.

"Gidelim!" dedi etrafında dönerek. Büyük bir ıslık çaldı. Devasa lorgan yanlarına indiğinde hızla sırtına tırmanmıştı. Asır hayvana şöyle bir bakıp Lidena'nın yanına çıktı. Arkasına oturduğunda sarhoş kız ellerini kaldırdı ve gökyüzünü kucakladı. "Uç!" diye bağırdı bir anda. Lorgan emri duydu. Emre uydu. Gökyüzünün bir parçasıymış gibi süzüldüklerinde genç kız geriye yaslanmıştı.

Asır göğsüne dayanan genç kızın sırtı ile şaşkınca ona baktı.

"Ne yapıyorsun?" diye sormadan edemedi.

"Uyuyorum." dedi Lidena.

"Gökyüzünde mi?" dedi Asır da eğilip yüzüne bakmaya çalışarak.

"Gökyüzünde." diye mırıldandı genç kız. Devasa hayvan gökte süzülürken kafasını geriye attı. Ensesi Asır'ın omzuna dayanmıştı. Asır ise aklının sınırlarındaydı.

"Umut ediyorum ki ölümüm de böyle hissettirir." dedi baygın gözlerini gökyüzündeki birkaç yıldızda gezdirirken. "Özgür, refah ve uzak." dediğinde Asır ellerini genç kızın beline sararken buldu kendini. "Ne yazık." Gözlerini kapattı. "1