"Onu neden hemen öldürmüyoruz?" dedi Asır balıktan bir parça koparıp ağzına atarak. "Yorulmaya bile gerek yok." dediğinde Lidena işaret parmağını kılıcı boyunca sürttü.
"Bir ordu topluyor." dedi sessizce.
"Güçlenmesini mi bekliyorsun? Kayda değer bir savaş olması için?"
Genç kız kafasını iki yana salladı.
"İnsanların zihnine hükmedebildiğinden binlerce insanı himayesi altına alıyor."
"Halkını senden çalmasına izin mi veriyorsun yani?"
"Hayır." dedi büyük bir ciddiyet ile. "O toplasın ben el koyayım. Onu öldürdüğümde hükümden çıkanlar minnet içerisinde bana sığınacak." dediğinde Asır kaşlarını çatmıştı.
"Ben halkıma acırdım." diye mırıldanan genç adam ile Lidena dönüp boş gözlerle gözlerine baktı.
"Hiç sürgün edilmediğindendir." diyerek kaşlarını çatmıştı. "İnsanların hakkımda ne düşündüğünü umursamam. " demişti ama sonra sinirlendiğini fark etti. "Ama sen defalarca kez söyleyip duruyorsun. Umursamam için mi? Yoksa beni zayıfımı bulmak için mi?"
Lidena genç adamın sözünü bıçak gibi kesti.
"Beni kendinle kıyaslama. İkimiz de veliaht olabiliriz ama ikimiz bir değiliz. " dedi yargılarcasına. "Senin halkın sana çiçekler atarak seni pohpohlarken benim malikanem halk tarafından buzlu toplarla yağmalanıyordu. Her insan gibi ben de bilinçsiz bir bebektim ama lanet okunuyordum." dedikten sonra kaşlarını çattı. "Acıdığın insanlar annem donarak öldüğünde evimin önünde 3 gece eğlence yaptı. Hala yıl dönümlerinde eğlenir, tatlılar yaparlar." Genç kız kılıcını sertçe kınına soktu. "Tanrı öyle ki, beni onların lideri yaptı. Yoksa hepsini tek tek öldürmemek için hiçbir sebebin olmayacaktı." dedikten sonra tehdit edercesine baktı gözlerine. "Bu yüzden o kalın kafana şunları güzelce sok. Ben sen gibi değilim, halkım da senin halkın gibi değildir. Fikrini duymak istersem sorarım, sormadığım sürece belirtmene gerek yok. Benim için dost olmana mümkünat yok ama düşmandan öte hiçbir şeyim yok. Yok yere mahvetmeyelim aramızdaki husumeti."
Asır ağzındaki lokmayı çiğneyemedi bile. İlk defa biri tarafından böylesine paralanmıştı. Ne diyeceğini bilemese de susmanın ayıp kaçacağını düşündü.
"Özür dilerim. " dedi dürüstçe. "Her ne kadar ikimizin de sorumlulukları ve güçleri benzer olsa da siyah ve beyaz kadar zıtız birbirimize." dedikten sonra oturduğu yerde doğruldu. "Ama bana da lanet okudular. " dediğinde Lidena gözlerini Asır'a çevirdi. "Tıpkı senin gibi, doğduğumda bana da lanet okudular. Babam ile annem çok genç yaşta evlenmişler. Bir gün prenses kütüphanede erken doğum yüzünden bayılıp da beni doğurduğunda oracıkta vefat etmiş. Şifacılar yetişememişler bile." diyerek ellerini önünde birleştirdi. "Yani ben de ülkemin çok sevdiği veliaht prensesini öldürdüğüm gerekçesi ile zorbalanıp dışlandım."
Lidena bunları bilmediğinden sessizce dinliyordu Asır'ı.
"Babam başlarda çok iyiydi. Her şey mükemmeldi. Ta ki büyüyene kadar. Ben büyüyüp bilinç kazandıkça babamın değiştiğini fark ediyordum. Eskiden güzel şakalar yapan adam yavaş yavaş öfke problemi yaşamaya başlamıştı. Merhum dedem ile arası o kadar çok bozulmuştu ki sarayda sürekli kavga dönüyordu aralarında." diyerek kaşlarını çattı. "Babamı bu hale getiren kişinin dedem olduğunu düşünüyorum. Dedem yüzünden sizin ile savaşıyoruz. Dedem bir şeyleri mahvetti. En çok da babamı. "
Genç kız bakışlarını uzun uzun adamda gezdirdikten sonra kafasını salladı.
"O halde bundan sonrasında birbirimizi yargılamayalım." dediğinde Asır kafasını kaldırıp genç kıza baktı.
Ertesi günün ilk ışıkları ile yola çıkan ikili yaşlı bir adamın bağırışı ile durmuşlardı.
Dönüp arkalarına baktıklarında üzerinde uzun bir yelek olan adam topallayarak yanlarına geliyordu. Kalın bir sopadan değneği vardı.
"Siz ikiniz aynı yöne yürüyemezsiniz!' dedi öfkeyle. " Sen şöyle git! Sen de şöyle git!" diyerek ikisini birbirinden ayrı taraflara ittirdiğinde Lidena kaşlarını çattı.
"Ölmek mi istiyorsun?" dediğinde yaşlı adam kaşlarını çatmıştı.
"Bir veliaht olsan bile senden kat be kat yaşlıyım küçük hanım."
Lidena bu sözlerin üzerine elini kılıcının kabzasına koymuştu ki adam değneğini yere vurdu. İkilinin kılıçları yere düşmüş ve hemen ardından toprak tarafından yutulmuştu.
"Bu nasıl bir cüret?" diyen genç kız ile yaşlı adam uzunca Lidena'ya baktı.
"Sen her şeye hükmedebilirsin tabii ama bir kalbin yok." dedi titreyen sesiyle. "Olsa bile kaça bölebilirdin ki?" diyerek değnediğini kaldırdı ve suratına tuttu. "Benim sadece bir kalbim vardı onu da toprağa verdim." dediğinde toprak ayakları altında yükseldi ve Lidena'nın bacaklarını sardı. Genç kız kaşlarını çatmış ve toprağa hükmetmek istemişti ama olmadı.
"Nasıl gücümün üstüne çıkarsın? " dedi öfkeyle.
"Ben gücünün üstüne çıkmadım." dedi yaşlı adam. "Ben vaatlerinin üstüne çıktım. Ben ona kalbimi verdim, sen ne verebilirsin ki? "
Lidena anlamsızca baktığı esnada Asır tam elini kaldırmıştı ki toprak hızla elini kavradı. Kocaman açtığı gözleri ile ellerine baktı.
"Bir başkasının topraklarına hükmedemezsin tabii." diyen adam ile Asır da kaşlarını çatmıştı.
"Senden daha güçlüsünü görmediğindendir." diyerek Lidena'ya döndü. "Sen güçlüsün ama ona hiçbir şey vermedin. O sana neden versin ki?" dediğinde Lidena kaşlarını çatmıştı.
"Ben onun sahibiyim." demişti.
"Köpekler de sahibini ısırabilir."
"Sen kimsin?" diye sordu Lidena en sonunda. Daha fazla katlanamadığını hissetti. "Bana kılıcımı ver."
Yaşlı adam gözlerini kıstı ve sert bir tavırla baktı genç kıza.
"Kılıç zaten benim. Benden alırken bana bir şey verdin mi?" dediğinde adam kafasını salladı.
"Sana birden çok bilgi verdim."
"Saçma sapan konuştun." dedi Asır da sinirlenerek. "Ayrıca sana ne? Ne demeye karışıyorsun bize?"
Yaşlı adam değneğini Asır'ın kafasına indirince genç adam şok olmuş bir tavırla geriye çekildi. Ellerini kafasına koymuş, ağzı beş karış açılmıştı.1
"Senin burada sözün geçmez! " diyerek azarladı Asır'ı.
"Sen kimsin?" diye yineledi kendini Lidena.
"Bilirsin. Herkes, gerçekleştirmesi gereken bir kaderi olduğu için doğar." diyerek genç kıza yürüdü ve dikkatle gözlerine baktı. "Tıpkı baban gibi, tıpkı benim gibi... " dedikten sonra gözlerini kıstı. "Tıpkı senin gibi."
Lidena yaşlı adamın neyi ima ettiğini merak etti. Üstelik kendisine karşı çıkabilen bu tek güç onda bir ilgi uyandırmıştı.
"Senin kaderin ne?" dediğinde yaşlı adam gülümsedi.
"Sen doğduğunda 5 büyük kadimin elçileri farklı farklı şiirler yazdı." dedi yaşlı adam gülerek. "Ben o şiirdeki sarı ışığım!" dedikten sonra değneğini kaldırdı ve kendisini gururla tanıttı. "Bana Verma Duvran derler! " dedikten sonra dönüp Asır'a ters bir bakış attı. "Tabii 5 büyük imparator ve 5 büyük kadim olduğu için her birine birer kadim düşmüştü. Bu arkadaşınız bizim düşmanımızdır."
Lidena, sinirli sinirli yaşlı adamı izleyen Asır'a baktıktan sonra ellerini arkasına aldı ve büyük bir ciddiyet ile sordu.
"Madem bizim imparatorluğumuzdasın, neden bana saygısızlık yaptın?" dediğinde yaşlı adam gözlerini Lidena'ya çevirdi.
" '5 Büyük İmparatorluk' demedim küçük hanım ' 5 Büyük İmparator' dedim." dedi bilmiş bir tavırla. "Senin bu 5 büyükten biri olmadığın ne malum?" dedikten sonra kafasını salladı. "Şiirde adım adın ile geçse bile bana, en az toprağıma değer verdiğim kadar, değer vermelisin. Toprak bile karşılığı olmadan itaat etmezken ben neden sana itaat edeyim?"
Lidena önüne konan sözler ile kafasını eğdi ve kaşlarını çatarak yaşlı adama baktı.
Verma Duvran kötü bir tavırla gülümsedi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
21.72k Okunma |
2.91k Oy |
0 Takip |
101 Bölümlü Kitap |