Ellerini ceplerine koydu ve derince bir nefes aldı. Onu ne yapsa severdi? Ama eskiden sevmişti değil mi? Sevmese neden evlenmekten söz etsin ki?
Bakışları uzun uzun etrafta gezindi. En sonunda yine onu buldu. Dayanamadı. Siyah saçlarının ıslanmış olması bile onu daha da güzel yapıyordu. Kızıl uçlarından damlayan o damlalar, gözlerindeki o asi bakış. Ruhsuz ifadesi bile güzeldi.
Bakışlarını usul ondan çekmiş ve savaşçılarda gezdirmişti. Hiç gerek yoktu aslında. Onun için ordu topluyordu. Ona tapan, itaat eden, sâdık bir ordu.
Kafasını kaldırıp da gökyüzüne bakmak isterken gözleri sarayın çatısını buldu. Siyahlar içinde bir adam. Çatıya oturmuş, sessizce Lidena'yı izliyordu. Sağlam gözü seğirir gibi oldu. Hızla oradan geçti ve adamlardan birinin yakasını tutup kendisine çevirdi.
"Beni sarayın çatısına götür."
Muhafız kaşlarını çattı. "Siz de kims- Emrederseniz! "
Bilincini yitirdi zavallı adam. Kendini sarayın çatısına çıkarken buldu. Yanındaki yabancının eşliğinde çatıya çıktı. En sonunda ise onu çatıda bırakıp eski yerine geri döndü.
Asır duyduğu ses ile arkasını döndü. Kara gözleri karşısındaki garip adamda gezindi. Üzerinde her yerini gizleyen bir pelerin vardı. Tek gözü boydan boya çizik ve yaralıydı. Bir şey görmediği barizdi.
Eris karşısındaki adama baktıktan sonra derince bir nefes aldı.
"Sizi biriyle karıştırmışım." diyerek güldü ve çatının ucuna biraz yaklaşıp aşağıya baktı. "Kendisi pek severdi çatıları." dedikten sonra gözlerini Lidena'ya dikti. Savrulan kızıl saçlarını inceledi. Kılıcının saçtığı gücü, bedeninin etrafa saçtığı ışığı.
"Ölmüş birinden mi bahsediyoruz?" dedi Asır ve o da adama doğru bir adım attı. Gözleri baktığı yere kaydı ve Lidena'da takılı kaldı. İşte bu durum canını sıkmıştı.
"Evet." diyerek gülümsedi ve Asır'a baktı. "Ölmüş bir gölge." dedikten sonra Lidena'yı gösterdi. "Çok güçlü ve güzel değil mi? "
Asır'ın aklı "güzel"e takılı kaldı.
"Öyle." dediğinde Eris kafasını salladı.
Genç adamın yüzünde ürkütücü bir ifade oluştu. Hızla yumruk oldu elleri.
"Nişanlın? " dedi üstüne bastırarak.
"Aptal bir gölge engel olmasaydı belki de evliydik." diyerek ellerini kaldırdı Eris. "Her şeyden önce biz birer dosttuk."
Asır kaşlarını çatmadan edemedi.
Eğer alması gereken iki intikam varsa, dost olmaya delicesine düşmansa, sevdadan böylesine uzaksa...
"Ona ne yaptın?" deyince Asır Eris tek gözünü genç adama dikti.
"Sen kimsin ki?" dedi kaşlarını çatarak. "Bizim mazimizin yanında nesin?" diyerek adama yürüdü. Asır hızla kılıcını çekil çıkardığında Eris güldü. "Bana zarar veremezsin." dediği an kalakalmıştı genç adam. "Ben istemezsem sen nefes bile alıp veremezsin." diyerek Asır'ın üzerine yürüdü. Eli genç adamın yakasına gitti ve yalandan bir tavırla yakasını düzeltti. "Sen şu aptal veliaht bozuntusu olmalısın."
Asır'ın sözleri ile Eris daha da güldü ve kaskatı kalmış adamın önüne geçti.
"Beni kimse öldüremez. Beni kimse yargılayamaz. Beni kimse..." deyip durdu ve iyice yüzüne yaklaştırdı. "...ondan alı koyamaz."
"Öl' dersem öleceğini biliyor musun?" diyen Eris'in üzerine Asır Lidena ile olan konuşmalarını anımsadı. İradeye hükmeden bir ruh bükücüden bahsetmişti. Kesinlikle intikamıydı bu adam. "Hatta ona 'öldür' dersem seni öldüreceğini biliyor musun?" deyip hafifçe güldü Eris. "Tıpkı Fanra gibi." diye fısıldadı.
Asır hareket etmek için zorladı bedenini ama nafileydi. Bir türlü hareket edemiyordu!
"Ona ne yaptın!?" diye bir anda bağırdığında Lidena hızla kafasını kaldırdı ve sesin geldiği çatıya baktı. O esnada Eris seslice gülüp elini Asır'ın boğazına dayadı.
"Sevdiği tek kişiyi hayatta bıraktım." diyerek sırıttı iyice. "Beni..."
Bir anda arkasını dönüp koşmaya başladığında peşinden gitmek istedi ama Eris dönüp bağırdı.
"Ona onu çok sevdiğimi ve onun için büyük sürprizler hazırladığımı söyle! Ve ben gidene kadar yerinden hareket etme!"
Sağa sola atmaya çalıştı bedenini ama hiçbir şey elde edemedi. Lidena ise kılıcını döndürüp büyük bir hava kütlesi oluşturdu. Kılıcını toprağa vurduğu gibi havanın gücüyle çatıya uçmuş ve genç adamın tam önüne inmişti.
Dağılmış ıslak saçları yüzüne yapışmıştı. Asır hırs dolu bakışlarla genç kıza baktı. Üzerine gitmek için ileriye doğru abandı ama hiçbir şey yapamadı.
"Sana ne dedi!?" diye bağırdıktan hemen sonra hipnoz olmuş gibi "Seni çok seviyormuş ve sana sürprizler hazırlamış." dediğinde kafasını iki yana salladı. Zihnini ele geçirmişti. Piç bir ucube zihnini ele geçirmişti! "Söyle! Sana zorla ne yaptırdı?"
Lidena, Asır'ın hal ve hareketlerinden gelen kişinin Eris olduğunu anlamıştı.
"Önemi yok. İyi misin? " dediğinde Asır elini bacağına vurdu ama hareket ettiremedi.
Lidena genç adamın gözlerinin önüne geldi ve uzunca baktı suratına.
Asır kendisini Lidena'ya doğru yürürken buldu. Şaşkınca bakışları genç kızın gözlerinde gezdirdi.
"Az önce ne yaptın?" dedi merak içerisinde. Lidena derince bir nefes aldı.
"Topraklarımda olup da benim kullanamayacağım hiçbir güç yok." dedikten hemen sonra bakışlarını çatıdan aşağıya çevirdi. "Demek yakınıma gelmeye cesaret edecek kadar güçlendi." diye mırıldandığında Asır hızlıca karşısına geçti.
"Dostunu öldürmeni mi istedi senden?" dedi merakla. Lidena bu soru üzerine kaşlarını çattı.
"Seni öldürmemi emrederse ne yapacaksın?" dedi o da aynı agresif tavır ile.
"Kabul edeceğim." dediğinde Lidena dişlerini sıkmıştı. "Senin ellerinde ölmek bile şereftir."
Lidena hırsla öne atıldı. Yakasını tuttuğu gibi kendisine çekti Asır'ı.
"Burada ikimizden biri ölecekse o da benim!" dedikten sonra sıktığı dişleri arasından konuştu. "Eğer bir Şeref varsa o da bana ait. Elimden ölümü tatmış hiç kimseyi şerefli saymayacağım." diyerek Asır'ı kendisinden uzaklaştırırcasına itti. "Eğer ki münasebetimizin devam etmesini istiyorsanız hayatıma bu denli burnunuzu sokmamalısınız!" diye uyardı sertçe.
Asır savrulduğu yerden genç kıza baktı. Mavi gözlerinde yanan ateşi gördü. Kızıl uçlu saçlarının hafif hafif dalgalandığını. Öfkesini kontrol edemediğini fark etti.
"İntikamını alalım." dediğinde Lidena kaşlarını çattı.
"Hiçbir avcı avını paylaşmaz."
"Ben Tanrı'dan sonra gelen en güçlü varlığım." dedi kibir ile. Öyle ki rüzgardan bir akım oluştu. Ağır ağır genç kızın zarif bedenini havaya kaldırdı. "Bu topraklar üzerinde hiç kimsenin affına ve yardımına muhtaç değilim!" diye bağırdığında ufak akım bir anda hortuma dönmüştü resmen. "Özellikle bir düşman çocuğuna..." dediği an mavi gözleri kızıl bir renk ile parıldadı. "...asla!"
Asır kılıcını kavradığı gibi hızla kınından çıkardı.
"Biz onların yanında seninle dost bile sayılırız." dediğinde Lidena da kılıcını hızla kınından çıkarmış ve gürültüye çatının zeminine inmişti.
"Bizim aramızda tek bir husumet var." dedi Lidena açık bir dille. "Bunca aptal şey bittiğinde, gündüzü gece, geceyi gündüz ele geçirdiğinde..." diyerek birkaç adım öne çıktı. "Ben ölümlü sen ise ölümüm olacaksın."1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
21.72k Okunma |
2.91k Oy |
0 Takip |
101 Bölümlü Kitap |