
"İddiaya girmek ister misin?"
Önlerine konan içkiler ile keyifle birbirlerine baktılar.
"Kim istemez?" dedi Faz gülerek. Kaşındaki izi işaret parmağı ile kaşıdı.
"İlk öldüren diğerine bıçağını verir." diyerek belinden gümüş bıçağını çıkarttı ve masaya koydu. Era aralarındaki en çılgın olandı. Gözü hep eğlence arar, en berbat işi bile manyak bir gülümseme ile yapardı. Bu yüzden herkes onun bir psikopat olduğunu düşünürdü.
"Hadi ama bu bıçağı daya yeni almıştım." diyen Oz da dışı yeşil bir renk ile parlayan bıçağını masaya koymuştu.
Era gülerek bıçağa baktı ve keyifle geriye yaslandı.
"İmparator neden küçük bir kız için en iyi suikastçılarını gönderiyor?" dediğinde Faz siyah obradan bıçağını masaya bırakırken kafasını salladı.
"Sonuçta Asil kandan gelme. " dedi ve Era'ya baktı. "Güçsüz olacağını mı düşünüyorsun?" dediğinde Era ellerini açtı.
"Mantığımı yürütüyorum. Sonuç olarak doğduğundan beri sürgünde. Asla bizim kadar iyi bir eğitim almadı. Ayrıca İmparatorluk hükmetme yasağı da getirdiğine göre iyi bir şekilde hüküm de veremez." dediğinde Oz kafasını iki yana salladı.
"Ama o Lidena." dedi büyük bir ciddiyetle. "İmparatorun tarihteki en büyük düşmanı."
"Aptal şiire inandığınızı mı söylüyorsunuz?" dediğinde Faz da araya girdi.
"Biz inanmasak bile İmparator inanıyor gibi."
Era elini vurarak masaya koydu ve ikilinin gözlerine baktı.
"Yemin ederim ki eğer ki o kız 'dedikleri gibi' bir efsane çıkarsa Zeord ölmüş demektir. Ben de onun safına geçeceğim!"
Dışarıdan bakılınca sözler ihanet gibi duyulabilirdi. İnsanlar Era'nın Zeord'a ihanet edeceğini sanardı ama Faz ve Oz genç adamı çok iyi tanıdıklarından bunu yanlış anlamamıştı. Era her zaman gücün arkasındaydı. Bu zamana kadar Zeord için her şeyini ortaya koymuştu. Bu eforu sayesinde şimdi en tepedeki gizli savaşçılarından biriydi. Ve kendince emindi ki Zeord'tan güçlüsü Tanrıydı.
"O zaman hızlıca yola çıkalım." dedi Faz ve önündeki yeşil bıçağa baktı. "Şunda gözüm kaldı."
Üç erkek bu laf üzerine gülüşmüş ve içkilerini içip yola koyulmuşlardı. Uğradıkları köylerden birinden geçerken karşılarına garip kılıklı birkaç insan çıkmış ve onların yolunu kesmişti.
"Siz de kimsiniz?" dedi Era sabırsızca. "Acelemiz var, çabuk konuşun." diyerek yerinde sallandı.
"Burada geçemezsiniz." diyen adama bakan Faz gözlerini Oz'da gezdirdi.
"İçki mi içmiş?" dediğinde Oz kaşlarını çatmıştı.
"Düşünemiyor gibi ama sarhoş da gözükmüyor."
Oz'un sözleri ile Faz öne çıkmış ve adamlara bakmıştı.
"Siz kimsiniz?" dediğinde adam garip bir şekilde Faz'a dönmüştü.
"Biz efendi Eris'in kullarıyız." diyerek ellerini açtı. "Sizi de efendi Eris'e götüreceğiz." dediğinde Era sabırsızca yerinde zıpladı zıpladı ve sonunda yüksek sesli bir şekilde havayı dışarı üfledi.
"Bir siktirip gidin!" diye bağırıp da kılıcını çıkardığında adamlar tepki bile verememişti. Üç hamlede üç koca adamı doğramış ve etrafı kana bulamıştı.
"Gariplerdi." dedi Oz düşünceli bir tavırla.
"Doğru." diyen Faz ile Era kılıcını birinin kıyafetine sildi ve gülerek diğerlerine baktı.
"Aşırı sabırsızım! " dedi heyecanla zıplayarak. "Umarım onu öldürmek bu kadar kolay olmaz da biraz eğleniriz."
İki genç Era'nın zıplaya zıplaya yürüyüşüne bakıp bakıp sallamışlardı. Tam da bahsedildiği gibi o bir psikolopattı.
Uzun yollarının birinde acıktıkları için bir krallığa girmişlerdi. Küçük bir esnafın yerinde birer tas çorba içerlerken birkaç konuya kulak misafiri olmadan edemediler.
"Veliaht sanırım bu savaşı biterecek." diyen yaşlı bir adam ile çorbaları dağıtan kilolu bir hanım adam sessiz olması için kızdı.
"Her yerde şu konulardan konuşma! Yerim kulağı var." dediğinde üç adam yaşlı kadının masalarına gelişi ile birbirlerine bakmışlardı. Oz elini kaşığa vurmuş ve kaşık yere düşmüştü. Era alayım derken sandalyesini devirmiş ve arkadaki insanlardan telaş içerisinde özür dilemişti. Faz ise herkesin dikkatini çekmeleri ile dönüp kendilerine bakan yaşlı adama baktı ve yüzünün her ayrıntısını ezberledi.
"Kusura bakmayın güzel hanım. Sanırım ortalığı birazcık dağıttık. " dediğinde yaşlı kadın genç ve yakışıklı bir erkekten duyduğu laflara inanamadı ve utançla güldü.
"Hiç sorun değil." diyerek kızarmış yanaklarla genç adamlara çorbalarını vermiş ve Oz'a bakmıştı.
"Size yeni bir kaşık getireyim." diyerek kaşığı alıp gittiğinde Oz ve Era dönüp Faz'a baktı. Genç adam onları onaylarcasına başını salladığında hepsi hızlıca yemek yemeye koyulmuştu. Yemekleri biten gençler ücretlerini ödedikten sonra dışarı çıkmış ve tenha bir köşede beklemeye başlamışlardı.
"Biliyor musun?" dedi Era uzanıp arkaya bakarak. "Bu yaşlı adam bize çok güzel şeyler söyleyecek." dediğinde Faz kafasını salladı.
"Bir tarafından uydurmadığı sürece..."
Bir zaman sonra çıkan adam ile üçü üç farklı deliğe girmişti. Tozla duman olmuşlardı resmen.
Yaşlı adam tok karnını ovalayarak dışarı çıktı ve evine doğru yürümeye başladı. Akşam yeni yeni çöküyordu toprağa. Karanlık bir sis gibi dağıldığı esnada gözleri karardı. Birileri adamı yaka paça tutmuş ve bir anda başka bir yere taşımıştı. İzbe bir ambara!
"Siz de kimsiniz!? " diye korkuyla bağırdığında Era gülerek karşısına geçti.
"Sorular bizden cevaplar sizden!" diyerek yakasından bıçağını çıkarttı ve hızlıca eli içerisinde döndürdü. "Her cevapsız soru da bir parmağından olursun." dediğinde yaşlı adam seslice yutkunmuştu.
"Lidena hakkında ne diyordun?" dediğinde adam korkarak dişlerini sıktı.
"Zeord yüzünden beni mi öldüreceksiniz." demişti. Bu cevap üzerine Era seslice güldü.
"Cık cık! Yanlış cevap." diyerek sağ elinin serçe parmağını tutmuştu ki adam telaşla bağırdı.
"Müttefik!" dedi dehşet içerisinde. "Düşman İmparatorluğun veliahtı ile Müttefik olmuş!" dediğinde Faz dönüp Oz'a baktı. Era da düşünceli bir şekilde uzaklaşmıştı yaşlı adamdan.
" Veliaht Prens Asır ile mi?" diyen Oz ile adam ağlayarak salladı kafasını.
"Bu haberi nereden duydun?" Faz'ın sorusu ile adam hızla cevap verdi.
"Bir yerden duymadım. Krallığımızı ziyarete geldi. Yanında gördüm. Kendisi zaten krallıkları tek tek ziyaret ediyordu. Prens Asır ile düğün gününde karşılaştılar ve beraber krallıktan ayrıldılar. Oldukça yakın gözüküyorlardı. " demişti.
Faz bu sözler üzerine düşünceli bir şekilde kendi ekseninde dönmeye başladı.
"Lidena, nasıl gözüküyordu?" diye sordu Era merakla.
Yaşlı adam garip bir ifade ile gülen gence bakıp yutkundu.
"Simsiyah saçları vardı. Uçları kıpkırmızıydı ama. Gözleri koyu mavi ve donuktu. Hiç kimse tebessümünü dahi görmemiş."
Yaşlı adamın anlattıklarıyla Era daha da meraklanıyordu.
"Güçlü mü?" diye sordu ellerini açarak.
"Güçlü." dedi yaşlı adam hiç düşünmeden.
"Emin misin?" dediğinde adam başını salladı.
"Kendisine karşı çıkan her kralın kellesini saraylarında sallandırdı. Krallar artık İmparatordan çok Lidena'dan korkuyor."
"Demek kralların kellelerini sallandırıyor?" diyen Oz ile adam kafasını sağa yatırıp ona baktı. "Ne yapıyor sonrasında?"
"Söz edilenlere göre onlara teklif sunuyormuş. Teklifini kabul etmeyenleri öldürüyor ve orduyla birlikte mallarına el koyuyormuş." dediğinde Faz öne çıktı.
"Şimdi Lidena'nın gasp ederek elde ettiği bir ordusu mu var? " dediğinde adam hızla kafasını salladı.
"Sadece böyle düşünmeyin. O halka ve ordusuna bir kadim dövüş sanatı ile hüküm vermeyi öğretiyor."
Üç genç birbirleri arasında bakışırlarken Era heyecanla güldü.
"Sanki giderek eğlenceli oluyor! "
ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
Merhaba!
Yeni arkadaşlarımızı nasıl buldunuz?
Hihihi
Tüm teorileri şuraya almak istiyorum --->
O zaman...
Nasipse bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle!
LadyReBeL
ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.26k Okunma |
3.1k Oy |
0 Takip |
101 Bölümlü Kitap |