
Asır önündeki üçlüye gözlerini kısarak baktı. Belliydi bakışlarından. Şüphe edercesine mimik yapıyordu. Üstelik bu üçlü yüzündeki maskeleri zoraki çıkarmıştı.
"Şimdi siz beni ve Lidena'yı öldürmeye mi geldiniz?" dediğinde Faz kafasını salladı.
"İmparator Zeord böyle emretti." demişti.
"Size fikrinizi değiştirten şey neydi?" dediğinde Era gülerek araya girdi.
"Tanrı aşkına oradan çıkan ecdadımızı da si-"
Ormanı işaret eden Era'nın karnına hızla vurdu Oz ve sözü yarım kaldı.
"Bilirsiniz bu ormandan hiç kimse sağ çıkamadı ve bu yüz yıl sürdü." dedi Oz, Era'nın saçmalığını örtbas etmeye çalışarak. "Üstelik ölürse yapmamız gereken bir şey kalmayacak ama sağ çıkarsa da bu ormanın öldüremediğini bizim öldürmemiz mümkün olmayacak." dediğinde Asır ormana döndü ve uzunca baktı. Çok uzun zaman olmuştu. Yavaş yavaş için için kendini yiyordu.
"Size neden güveneyim? Sonuçta Zeord tarafından gönderilmiş üç düşmansınız." dedi.
"Bunu itiraf etmesek nereden bilebilecektiniz ki?" diyen Era ile Asır değişik bulduğu adama kaşlarını çatarak baktı.
"Zeord'a ihanet eden bize de edebilir." dedi dişlerinin arasından.
"Biz her zaman güçlü olanın arkasındayız. Güçlü kalın."
Asır bu sözler üzerine ufak bir şey fark etti. Demek Lidena artık Zeord'tan daha güçlü olarak anılıyordu. Bu durum derin bir düşünceye girmesine sebep olurken bir anda sarsılan zemin ile hepsi ayağa kalktı. Genç adam bunu yapanın Verma Duvran olduğunu düşündü. Sinirle bağırdı.
"Şu adamı durdurun!"
Paya elinde kılıcı ile Prens'in yanına çıkmış ve saygıyla eğilmişti.
"Sarsıntılar ormandan geliyor."
Asır hızla ormana döndü. Paya haklıydı. Devasa çatlaklar ormanın dışına doğru geliyordu. Endişe içerisinde ormana doğru koştu.
"Lidena!"
Ormana gireceği esnada bir anda ormanın zemini çökmüş ve toprak aşağı doğru hareketlenmişti.
"Hayır! Hayır!"
Avazı çıktığı kadar bağırdı. Hüküm vermek istedi. Toprağı durdurmak ama asla hareket ettiremedi. Çatlaklardan bir anda fışkıran su devasa ormanı yutmuş ve orman dakikalar içerisinde bir göle dönmüştü. Gözlerine inanamadı. Koskoca orman...
"Hassiktir!"
Era'nın lafını bu sefer kimse kesmedi. Kesemedi. Çünkü herkes şaşkınlık içerisindeydi.
"Lidena!"
Asır hızlı adımlarla gölge yürüdü. Önce ayakları, sonra dizleri suya battı. Koşarcasına ilerlerken bir ışık ilişki gözlerine ama hemen sonra soldu.
"Lidena?"
Gölün ortasına gördüğü ufak karartı ile hızla ıslık çaldı. Lorgan devasa kanatlarını bu ıslık ile açmış ve müthiş bir hızla göğe yükselmişti.
"Yakala!"
Gölün üzerinde uçan lorgan gördüğü beden ile aşağıya indi. Suya yaklaştı ve Lidena'yı kaptığı gibi geri göğe yükseldi. Asır hızla gölden dışarıya koşarken Faz yavaşça Oz'a yaklaştı.
"Ormanın ağzına sıçtı." dediğinde Oz da dönüp ona fısıldadı.
"Ölüsü ormandan çıkan olmuş muydu hiç?"
İkisi kısa bir an bakışırken Asır lorganın kucağına bıraktığı kız ile hızla Paya'ya bağırdı.
"Nina! Nina'yı getir!"
Ellerini baygın kızın yanaklarında gezdirdi Asır. Nasıl da titriyordu panikten. Tanrı biliyor ya on kere ölüp dirilmişti sanki.
"Lidena. Aç gözlerini... " dedi yanaklarını tutarak. "Güzelim. Aç gözlerini." diyerek ıslak saçlarını alnından geriye attı.
"Bence ölmedi." diyen Era ile ikili dönüp ona bakmıştı.
"Nerden anladın?" dedi Faz da ona.
"Kılıcına bak."
Üçü gözlerini kılıca çevirdi. Genç kızın sıkı sıkıya tuttuğu kılıca. Kas bilinci yerindeydi demek.
"Soğuk."
Asır duyduğu mırıltı ile gözlerini kocaman açtı.
"Soğuk mu?" Dedi hızla. Kızı kucağına aldı ve koşarak kendi çadırına yürüdü. Yol üstünde diğerleri de ona katılmıştı. "Pasna sıcak içecekler, yiyecekler hazırlayın. Kimse çadırıma yaklaşmasın etrafı yakacağım. " diyerek çadıra girmeden önce Nina'ya baktı. "Sen gel."
Nina genç adam ile içeri girdi. Gözleri dolmuştu yine.
"Ne olmuş? Hissedebiliyor musun?" dedi. Asır da iyileştirebilirdi tabii ama her işin erbabı başkaydı. O bilmeden iyileştirirdi ama Nina bir şifacı olarak ne olduğunu bilir ve iyileştirirdi. Aralarındaki fark bilinçti.
"Omzu. Omzunda büyük bir yara var. Ve susamış. Çok susamış." dedi hızlıca. "Üstelik bir iki küçük kemiği kırılmış." diyerek yanına çöktü. "Ezmişler, boğmuşlar..." diye diye ağladı. Ellerini Lidena'nın kalbine koydu ve dua eşliğinde tüm gücünü ona verdi. Önce omzumdaki yara kapandı. Bu bir hayli zaman almıştı. Nina'nın gücü tükenmişti. Üselik bu olanlarla birlikte Pasna biraz suyla sıcak yiyecekler getirmişti. O esnada Nina dizleri üzerine düştü.
"Ne oldu?" dedi Asır ve Pasna'nın tuttuğu genç kıza baktı.
"Acısını kendisine alıyor ki ne olduğunu anlasın." diyen Pasna ile Asır dişlerini sıktı.
"Tamam gerisini ben hallederim. Siz çıkın." dediğinde Pasna itiraz etti.
"Ama majesteleri... " demişti ki Asır sinirle bağırdı.
"Çıkın dedim!"
Pasna, Nina'yı kucağına alıp çadırdan çıktığı an çadırın etrafı alev almıştı.
"Sanırım Prens Asır, veliahtımıza gerçekten değer veriyor. " diye mırıldandığında üç suikastçi bir birine baktı.
"Ormandan çıkmayı başardı." dedi Faz.
"Anlaştığımız gibi." dedi Oz.
Era da kafasını salladı.
"Anlaştığımız gibi... "
Dışarıda olanlar bir yana Asır Lidena'ya bakıyordu telaş içerisinde.
"Başardın." dedi saçlarını geriye tarayarak. "Çok iyiydin." demiş ve üzerindeki ıslak kıyafetleri özenle çıkarmıştı. Battaniyeyi üzerine örttükten sonra ellerini yanağına koydu ve Nina'nın aksine neyi iyileştirdiğini umursamadan iyileştirdi onu. Saçlarını geriye taradı defalarca. Su içmesi için yardım etti. Çadır cehennem gibi sıcak olsa da söndürmedi ateşi. Kendisi de yanına uzandı ve genç kızı kucağına çekti.
"İyisin."diye mırıldandığında Lidena hafifçe gözlerini araladı ve üzerinde yattığı adamın güçlü kalbinin atışlarını dinledi.
" Kötüymüşüm." dedi.
"Ne?"
"Bana yeryüzüne gelme sebebimin kötü olduğunu söylediler." dedi zar zor. Asır güldü.
"Saçmalama." dedi açık omzunu şefkatli bir tavırla okşarken. "Eğer sen olmasaydın ben önüme çıkan herkesi öldürecek ve bu savaşı korkunç bir hale getirecektim.
Lidena, Asır'ın ne yapmaya çalıştığını anladı. Bedenini kendisine yakın tutuyor ve enerjisini genç kıza veriyordu. Bu durum hoşuna gitmedi. Onu kullanıyordu.
"Daha fazlasına ihtiyacım yok." dediğinde Asır genç kızı tuttu.
"Bunu kendim için yapıyorum." dedi. Lidena karşısında ölümden dönmüş bir halde dururken her şeyi yapabilirdi.
"İyi misin? " diye sordu Asır. Sadece fiziken değildi bu. İçeride ne olmuşsa bu Lidena'da bir şeyleri etkilemiş gibiydi. Psikolojik olarak.
"Eğer intikam almak istediğim şeylerin sebebi bensem ne yapmam gerek?" diye mırıldandı. "Aslında annemi öldüren, babamı tahttan edilmesine sebep olan şey... " diyerek Asır'a ufak bir bakış attı. "...insanları ölümle tanıştıran o şey bensem?"
"Şey?" dedi Asır kaşlarını çatarak. "Kendini insanlardan bu kadar uzak tutma." diyerek kızdı genç kıza.
"Sebep benim uzak durmam değilmiş." dedi Lidena. "Sebep benim aslında hiç insan olmamammış."
Asır genç kızın yanaklarını tuttu ve koyu mavi gözlerinin gözlerine bakmasını sağladı.
"Sana bunu düşündüren de neydi? " dediğinde Lidena dişlerini sıktı bir müddet sonrasında sessizce mırıldandı.
"Orada...garip yaratıklar vardı. İnsanlıktan uzak. Doğaya aykırı. Taşları mistik yaratıklardan topladım." dedikten sonra gözleri kaçırdı. "Her biri öldüğünde yok oldu. Toz oldular. Hiç kan dökülmedi. Hiç gözyaşı görmedim. Her biri öldüğünde geriye şu büyülü taşları bıraktı."
Asır gülerek genç kızı kendisine çekti.
"Senin kanın akıyor." dediğinde Lidena gözlerini Asır'a çevirdi. Soğuk mavi gözlerini gözlerine dikti.
"Her öldürdüğümde bir sonraki zorlaştı. Bir sonraki taşı almak daha da zor oldu. En zor ve sonuncu olan bendeydi. En başından beri. Hep benimleydi. Belki de öldüğümde kül olup dağılacağım. Tıpkı onlar gibi..."
ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
Merhaba!
Ups... Taşları aldık ve bazı şeylerin bilincini kazandık.
Eee?
Hani benim yorumlarım?
Tüm teorileri şuraya almak istiyorum --->
O zaman...
Nasipse bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle!
LadyReBeL
ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.26k Okunma |
3.1k Oy |
0 Takip |
101 Bölümlü Kitap |