10. Bölüm

10. BÖLÜM: BİLMİYORUM

Laura
lauraninnyiildizi

10. Bölüm: Bilmiyorum 🤷🏻‍♂️


Tencerenin altındaki ateşin ısısı elime vururken tahta kaşıkla çorbayı karıştırmaya devam ediyordum. Çorbanın içindeki daireye sürekli bakmam beni hipnotize etmişti sanki. Aklıma saçma sapan sorular geliyordu.

Niye yaşıyoruz bu hayatı?

İlk sorum buydu fakat şuan aklımda olan Yusuf'u boğa tepdiği zaman ki yüz hâliydi. Ne kadar kötüydü ama komikti de sanırım. Boğa tepti deyince şok geçirir gibi kalmıştım.

O boğa kesilmiş ve özür niyetine etinden bize de ikram edilmişti. Boğayı kavurma hâlinde gördüğümde 'sen bu hallere düşecek adam mıydın?' diye geçirmeden edemedim içimden.

Annem de hastane kontrollerinden çıkan Yusuf için çorba yapmak istemişti namaz vakti geldiğinden çorbanın altı tutmasın diye karıştırma sırası bana devredilmişti.

" Tamam olmuş bu." diyerek çorbanın altını kapattı ve çiçekli porselen çorba tenceresine doldurdu annem. Ben sandalyeye oturmuş annemi bekliyordum çorba karıştırmakta zor işti.

" Al, götür Yusuf abine içsin güçlensin." diyen anneme gözlerimi devirdim. Ne abiymiş arkadaş. İyiki amca dedirtmiyorlardı. Gerçi sırf gıcıklık olsun diye Yusuf'a amca diyebilirdim.

" Ne abisi anne Allah aşkına?" dedim annem gözlerini kıstı.

" O senin abin, abin." dediğinde derin bir nefes aldım. Sanki Yusuf'la yasak aşk yaşıyorduk. Porselen tencereyi elime alıp dışarı çıktım. Altımda gri eşorfmanım üstümde 'Marvel' yazan t-shirtim vardı. Saçlarım yataktan kalkma olduğu için elektriklenmişti.

Bunları umursamayıp alt kattan dışarı çıktım o ara Ferit amcaya rastlamayı beklemiyordum açıkçası. Bana baktığında kafamla selam verdim sonra gözlerimi kaçırdım telaşla. Hâlâ utanıyordum. Dolgu topuk terlik resmen kafasında krater oluşturmuştu. Ama bunu dile getirmiyorsa unutmuş demekti bence. Bunu da aklımdan def ettim yürürken.

Karşıya geçip Nesrin teyzelerin katına bastım. Yedinci numaraydı. "Kim o?" diyen Nesrin teyzeyi bekletmeden cevap verdim. " Benim Zeynep." dedim. Kapıdan ses geldiğinden açıldığını gördüm. Kolumla ittirip giriş katına adım atmış oldum. Yedinci numaraya geldiğimde dirseğimle zilin düğmesine bastım.

Kapı açıldı,telefonla uğraşan bir çocuk yüzüme bakmadan konuştu.

" Söyle birader." dediğinde kaşlarım çatıldı. Birader mi? Ben miydim o? Arkama baktığım da kimse yoktu bu durumda galiba birader ben oluyordum.

" Sensin birader." dediğimde gözleri bana kaydı âniden, sonra telefonu düşürecekti şaşkınlıktan.

" Pardon ben eşofmandan erkek sandım sizi." dediğinde alayla güldüm. " Kızlar eşofman giyemez mi?" dedim. Bir şey söylemesine kalmadan güler yüzle Nesrin teyze gelmişti yanımıza.

" Hoş geldin yavrum gel." diyerek ışıldayan gözlerle bana baktı. Ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim az önceki çocuk mahçupca bana bakıyordu.

" Sorun değil." dediğimde gülümser gibi oldu.
Çorbayı Nesrin teyzeye uzattım ve annemin Yusuf için yaptığını söyledim. Nesrin Teyze Yusuf'a hemen bir tepsi hazırladı.

Tam Yusuf'a götürmek için gidecekti ki kapı çalmıştı " Kızım,sen götür bunu Yusuf'a." dediğinde kafa salladım ve elindeki tepsiyi aldım. Antrede yürüyordum ama Yusuf'un odası hangisiydi ki? Sağ mıydı sol muydu?

İçerden öksürük sesi geldiğinde sağda duran oda olduğunu anlamıştım. Yusuf'un sesiydi. Kapıyı çaldım " Berke isen girme." dediğinde kaşlarım çatıldı. Kapıyı açtım ve kafamı uzattım sırtı bana dönük yatakta yatıyordu.

" Lan Berke ben sana-"

Beni gördüğünden cümlesini tamamlayamamıştı. Şaşkınlığına mı güleyim,ikinci kez erkek olmama mı ağlayayım bilememiştim.

" Huysuzcuğum?" dediğinde düz bir şekilde ona bakıyordum. Ayağa kalktı ve karşımda dikildi. Çorbayı yatağın yanında duran kahverengi dolabın üzerine bıraktım.

" İçersin,annem senin için yaptı." dediğimde gülümsedi ardından sırıttı kesin şuan beni sinir edecek bir şey söyleyecekti.

" Sen neden yapmadın?" dediğinde yalancı bir gülümseme sundum. " Ben yapsaydım ikinci kez hastaneye gidebilirdin." dediğimde güldü.

" İyi kendine gelmişsin." dedim ve odasına göz gezdirdim. Yusuf kaşlarını çatarak konuştu " İyiydim ki zaten." dediğinde anlamamışça baktım yüzüne.

" Boğa tepti ya." dediğimde âniden yüzünü buruşturdu ve karnını tuttu " Ah,bak yine acıdı." Dediğinde telaşlandım.

" Gel tutun,yat ve dinlen." diyerek onu yatağına yatırdım uyuması için onu yalnız bırakacaktım.

" Şey..." dediğinde kafamı kaldırarak ona baktım.

" ... Çorbayı," demesine kalmadan tepsiyi kucağına koydum ama hâlâ bir şey demek ister gibiydi.

" Sen içirir misin?" dediğinde gözlerim irileşti. Bu tepkimi beklemiyor gibiydi sanırım, kafasını çorbaya eğdi.

" Kolumu kaldırınca acıyor da,neyse ben içerim." diyerek kaşığı eline aldı. Beni korumak için bu hâldeydi bende ona yardım edebilirdim. Yatağında ki boş yere oturdum ve elindeki kaşığı elime aldım parmaklarımızın birbirine sürtünmesine takılmayarak.

Çorbayı nazikçe içirdim Yusuf iştahla bitirmişti bir kaseyi. Tepsiyi masaya bıraktım ve Yusuf'a baktım ona şimdi teşekkür edebilirdim.

" Bu hâle gelmeni istemezdim beni kurtarmak için kendini öne attın teşekkür ederim." dediğimde bana şefkatle baktı. Derin nefes alarak konuşmaya başladı.

" Teşekkürlük bir şey yaptığımı sanmıyorum sadece boğayı senin gazabından kurtardım." dediğinde gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.

" Ne?" dememle Yusuf gülmeye başladı. Öldürücü bakışlarımı gizlemeye çalıştım.

" Üç yıl gülersin artık." diyerek tısladım. O da öksürerek susmuştu sonunda. Kapı küt diye açıldığında hızla kalktım oturduğum yerden az önceki çocuk iki bileti sallayarak sırıttı.

" Basketbol maçına gidiyoruz." dediğinde kaşlarım çatıldı. Yusuf bu hâlde gidemezdi ki.

" Hım." diye bir mırıltı çıktı dudaklarımdan. Çocuğun bakışları beni bulduğunda yutkundu. Ne iş karıştırıyordu bunlar? Sorgu dolu bakışlarım ikisi arasında gidip geliyordu.

" Nasıl gideyim Berke,bu hâlde?" diyen Yusuf yüzünü buruşturdu. Berke Yusuf'a baktıktan sonra kafasını sallayarak konuşmaya başladı " Oğlum, ben bir hafta sonraya aldım bu biletleri." dediğinde hâlâ ona bakıyordum kısık gözlerimle.

İçimde hâlâ bir şeylerin olduğu dürtüsü oluşmuştu. Bunu takmamaya özen göstererek masadaki tepsiyi alarak odadan çıktım. Nesrin Teyze çamaşır seriyordu.

" Nesrin Teyze ben artık gideyim." dediğimde elindeki havluyu sepete bırakıp yanıma geldi.

" Kızım, sütlaç yaptım onu ye öyle gidersin." dediğinde tezgahın üstünde duran üzeri kızarmış sütlaçlara baktım. Cezbedici görüntüleri olduğunu itiraf etmeliydim. Kendi sütlaçımı yedikten sonra Yusuf ve arkadaşı için sütlaç götürmemi istedi Nesrin Teyze.

Kapının önüne geldiğim de durdum. Çünkü büyük bir şey duymuştum.

" Oğlum bak sakın çaktırma, Zeynep bilmiyor beni boğanın tepmediğini." bunu duyduğum da vücudum sanki sinirden sallanmıştı. Hışımla içeri girdim ve elimdekileri masaya bıraktım.

İkisinin gözleri bana döndü, Berke küfür mırıldanırken Yusuf şirince gülümsüyordu.

" Demek seni boğa tepmedi!" dedim sakince Berke odadan tüymüştü Yusuf yataktan kalkarak elini kendine siper etti.

" Tepti ama büyütülecek kadar büyük değildi yemin ederim." dediğinde yastığı yüzüne attım. Yatağın diğer tarafına kaçtı. " Ben tepeceğim şimdi seni." diye tısladım.

" Beni neden korkuttun?" diye çemkirdim. Yusuf âniden durduğunda yüzüm göğsüne çarpmıştı. Saçlarım biraz daha önüme geldiğine kafamı kaldırarak Yusuf'a baktım.

" Korktun mu?" diye sorduğunda Yusuf'un kahverengi gözlerinin içi ışıldıyordu bakışları saçlarımla kaplanmış yüzümü tararken ben bu soruyu sormasını beklemiyordum.

" Yusuf!"

İkimizin bakışları da kapıda duran geçen günkü kıza kaydığında sertçe yutkundum. Kız öfkeyle bir bana bir de Yusuf'a bakıyordu gerçi bana öldürecek gibi bakıyordu desek daha doğru olurdu.

" Lale." dedi Yusuf hâlâ karşımda dururken. Kız Yusuf'un yanına gelerek sarıldı. Böyle sarılmasını beklemediğimden gözlerimi kırpıştırdım. Utansa Yusuf'u öpecekti şurada. Kesin sevgililerdi bunlar.

" Geçmiş olsun." diyerek ayrıldı Yusuf'tan. Ben hâlâ Yusuf'a delici bakışlarımla bakıyordum. Beni kandırmıştı!

Bana uzatılan eli görmediğimden kızın sesiyle kendime geldim. " Ben Lale." diyen kıza baktım yüksek elmacık kemikleri kumral teni ve siyah gözleriyle bana bakıyordu. Elini tutarak konuştum " Zeynep." gülümsedi ve elimi bıraktı.

Onlar kendi aralarında konuşurken kendimi fazlalık gibi hissetmiştim odadan çıktım ve Nesrin teyzeye hoşçakal demek için mutfağa yürüdüm ama Nesrin teyze yoktu. Olmayan bir şey daha vardı cebimdeki telefonum. Nereye koymuştum ki?

Aklıma Yusuf'un masası geldiğinde gözlerim kısıldı. Oraya bırakmıştım tekrar o odaya dönmek zorunda kalmak bunaltmıştı beni. Huzursuzca odaya doğru yürüdüm kapıda durmuştum yine. Dedikoducu muydum acaba? İkide bir kapı dinliyordum.

" Ne için bu hâldesin Yusuf?" dedi Lale.

Yusuf'un nefes alış sesini duymuştum.

" Birini korumuşsun öyle dediler."

" Korudum."

" Neden, onun canı daha mı önemli?"

" Onu korumasaydım," durdu " Emin ol benim cansız bir varlıktan hiç farkım kalmazdı." dedi.

" Kim ki o?" diyen Lale meraklıydı anlaşılan.

" Bende bilmiyorum ki, nasıl karşıma çıktığını, sanki yıllardır bir arada büyümüşüz gibi hissetmemi nasıl sağlıyor? İnan bilmiyorum." diyen Yusuf'la tebessüm etmiştim. Sonra tebessümüm gülümsemeye döndü.

İnan bende bilmiyorum uyuz çocuk.

Bölüm : 14.06.2025 17:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...