16. Bölüm

16. BÖLÜM: İKİ KEÇİ

Laura
lauraninnyiildizi

16. Bölüm: İki Keçi.🐐

Anın şokuyla Yusuf'a bakıyordum iri iri açılmış mavi gözlerim ile. Kahverengi gözlerini daha yakından izlemiştim bu fırsatta,onun gözleri ise yüzümün her yerini karış karış geziyordu.

" Bu kadar yakınımda olman yanlış."

Dedim hemen. Kaşlarını çattı " Neden?" dediğinde yutkundum " Sevgilin olduğu için seni aptal!" diye bağırmalı mıydım?

" Çünkü..." diye mırıldandım. Söyleyemeyeceğimi anladığımda kafamı önüme eğdim. Çeneme değen sıcak parmaklar kafamı kaldırarak gözleri ile temas kurmamı sağladı.

" Çünkü ne?" dedi. " Sevgilin üzülmemeli ahmak çocuk." demeli miydim?

" Gitmem lazım." diyerek kollarının arasından kaçtım. Ama elimi yakalamıştı. Bence Yusuf bir sümüktü ve yapıştıkça çıkmıyordu benden.

" Gidemezsin huysuzcuğum bırakmam." diye fısıldadı ve eliyle karşıyı gösterdi. Başımı sola çevirdiğimde iki sandalyenin balkona doğru çevirilmiş olduğunu ve cam bardaklarda da sıcak çikolata olduğunu gördüm.

" Ne bunlar şimdi?" dedim düz bir şekilde. Yusuf şaşırdı " Şaşırmadın mı? Şaşırman gerekiyor sanki. Aaa bunları sen mi hazırladın filan demen de gerekiyordu sanırım. Ben niye şaşırdım onu anlamadım." dedi sona doğru kendi kendine sorar gibi.

" Yo niye şaşırayım? Sanki masayı ilk kez bulmuşsun gibi tepki vermemi beklemen garip." dedim. Kulağıma yaklaşarak konuştu " Birşey diyeceğim." dedi sanki ortamda sadece ikimizin olduğunu unutmuş gibi.

" Sen biraz odun musun? Ya da kro filan?" dediğinde onun uyuz olduğunu unutmuş olmama kızdım. O uyuzdu.

" Sen biraz gıcık mısın? Uyuz filan?" dedim onu taklit ederek.

" Sen biraz taklitçi misin?" Hırhıs filan?" dedi. Hırsız demeyip hırhıs demesine kıkırdadım.

" Sen biraz komik misin? Espriler filan?" dediğimde güldü.

" Sen biraz...ıııı sen biraz güzel misin? Gülüşün filan?" dediğinde gülüşüm söndü. Kafamı önüme eğdim ve öksürdüm. Bu andan kurtulmam lazımdı.

" Neyse sıcak çikolata soğumasın madem." diyerek sandalyeye oturdum. Yusuf da diğer sandalyeye oturdu ve kafasını gökyüzüne kaldırdı.

" Yıldızlar çok güzel değil mi?" diye mırıldandı. Ses tınısı masal anlatır gibiydi.

" Hı hı." dedim. Hakikatten öyleydi. Sanki gökyüzü bir örtüydü. O örtüden delikler açılmış,içerlerine de beyaz ışıklar itilmiş gibiydi.

" Zeynep."

Yusuf'un ismimi söylemesi garibime gitmişti. Her zaman huysuzcuğum diye peşimde dolandığı için afallamıştım.

" Efendim?" Bakışlarım yıldızlardaydı.

" Seni benden uzaklaştıran şey ne?" Dediğinde dudağımı ısırdım. " Bana bak." dedi emirden çok ister gibi. Kafamı ona çevirdim.

" Yoksa?" dedi. Ne diyeceğini merak etmiştim.

" Yoksa?" dedim bende. Bu hadi söyle çatlatma adamı uyarsıydı.

" Yoksa sen....benim narkozun etkisinde çekilmiş videolarımı mı izledin?" dediğinde kahkaha attım. Ben güldüğümde endişelendi.

" İzledin mi? Tüh ya." dedi dizine vurup.

" Öyle videoların mı var?" dedim gülüşlerimin arasından. Rahatlamış olacak ki sırıttı "Artık yok." Koluna vurup konuştum.

" Onları izleyeceğim emin ol." dedim. Avcunu gösterdiğinde kıkırdadım. Oda bana bakıp güldü.

" Hadi söyle artık." dedi. Kafamı salladım ve konuştum.

" Senin bir sevgilin var ve benim seninle bu kadar samimi olmam yanlış, yanında oturmam yanlış. " dedim her cümlemde şaşırarak beni dinliyordu.

" Sevgili mi? O ne?"

Dediğinde güldüm.

" Lale?"

Dediğimde kahakaha atarak gülmeye başladı. " Lale mi? Ahahahaha,dur bir saniye. Sen bizi sevgili mi sandın?" dedi ben başımı salladığımda daha çok gülmeye başladı. Onu ilk defa bu kadar gülerken görmüştüm. Hatta üzerine 'çarpılıyor bi sny' yazasım gelmişti.

" Lale benim arkadaşım biz çocukluk arkadaşıyız. Yani aramızda öyle bir şey yok." dediğinde ifadesiz tutmaya çalıştığım mimiklerimle onu izliyordum. Yani ikisi sevgili değil miydi? Peki bu durumda ne denirdi?

" Olsun ya." dedim ne diyeceğimi bilemeden. Kaşlarını kaldırarak sırıttı. Toparlamaya çalıştım hemen " Yani Lale yoksa başkası olur üzülme." dedim. Çevir kazı yanmasın yöntemiydi benimkisi yada iyice sıvama yönetemi. İkisi arasında gidip geliyordum.

" Olur inşallah." dedi. Göz mü kırptı o bana? Yok ben yanlış görmüşümdür. Kesin yani.

Sıcak çikolata bitince Yusuf'un yanından ayrılmam için bir sebebim olmuştu. Eve girdiğimde annemin koltukta uyukladığını gördüm tam ona görünmeden odama tüyüyordum ki seslenmişti.

" Kız,nerdesin sen bunca saat? Az daha gelmeseydin Müge Anlı'ya çıkacaktım." dedi. Gülerek cevap verdim.

" Temizlik yaptırmaktan kafayı sıyırdı pril içip kafayı buldu diye anlatırdın milyonlara." Annemle gülüşerek odalarımıza gittik. Ben çılgınlık yapıp annemin odasına gitmiştim. Uzun süredir birlikte uyumuyorduk.

Sabah annemi uyandırmadan yataktan kalkıp hazırlandım ve dershaneye gittim. Eray bugün durgun gibiydi. Hatta benimle hiç konuşmamıştı. Tenefüse girdiğimizde sıradan kalktı ama bende onun peşinden ilerledim.

" Eray,konuşabilir miyiz?" dedim sakince, bakışları gözlerime gelmişti direk. Sanki gözlerimden anla derdimi diyordu.

" Ne hakkında?" dedi.

" Sen iyi misin? Üzgün gördüm endişeleniyorum senin için." dediğimde tebessüm etti. Sıcak bir tebessümdü. Bende tebbesüm ederek ona baktım.

Elini koluma değdirerek okşadı " Endişelenecek kadar değer vermene sevindim." dediğinde üzülmüştüm. Ben ona değer veriyordum ama değer verdiğimi hissetirememiş olmam beni üzmüştü.

" Elbette değer veriyorum Eray, sen benim arkadaşımsın." dediğimde tebessümü büyüdü. Elini kolumdan indirdi ve bir şey söylemeden yanımdan ayrıldı. Şimdi aklımda daha çok kalmıştı. Onun iyi olduğunu görmeden rahat edemezdim ki ben.

Son saatleri de soru çözerek verimli hâle getirdiğimiz de çıkış saatimiz hangi ara gelmişti anlamamıştım bile. Eray bana iyi akşamlar dileyip gitti. Eskiden olsa beni beklerdi. Neyi vardı? Eşyalarımı toplayıp yanına yetiştim.

" Eray bana ne olduğunu anlatmanı beklemiyorum ama seni bu kadar üzüyorsa çok önemli olmalı." dedim. Derin bir nefes alarak konuştu.

" Önemli Zeynep, çok önemli." dedi. Aklımda bin bir türlü senaryo canlanıyordu.

" Benim yapabileceğim bir şey var mı?" dedim sakince. Kafasını olumsuz anlamda salladı. Bir şey söylemeden öylece durduk. Bu işlerde pek iyi değildim. Teselli etmek konusunda.

Bakışlarım karşı tarafa yöneldiğinde ünlü butiğin önünde babamı fark ettim. Beni almaya mı gelmişti? İçerden çıkan birisini gördüğümde boğazıma yumrular oturmaya başlamıştı çoktan.

Betül...

O kadın, bizi bu hâle getiren o kadın! Karşımda babama gülüyordu. İkisi öyle mutlulardı ki, babamın barışmak için verdiği çabanın yalan olduğunu düşündüm dakikalarca.

" Nasıl yaparsın bunu Arslan? Bana ihanet ettin kızına nasıl ihanet edersin? " Diye bağırdı kadın salonda şiddetle.

" Özür diliyorum ama ne yapabilirim? Ben...ben aşık oldum. Affet beni ne olursun." Dedi adam çaresizce. Bunu duyan kadın salonda ki bütün eşyaları kırmıştı, bağırışları duvarlara çarpıyordu.

Onu dehşetle izleyen kızını görmeden yıkıp döküyordu her şeyi.

Yanaklarımın ıslandığını yüzüme esen rüzgar ile anlamıştım. Eray endişeyle beni dürttüğünde kendime geldim.

" Zeynep sen iyi değilsin,titriyorsun."

Dediğinde titrediğimi bile yeni fark ettim. Eray'a açıklama yapmak bile çok zorlamıştı beni. Gözümün önünden gitmeyen sarılmaları sağlıklı düşünmemi etkiliyordu.

Eray'ı orada yalnız bırakarak yürüdüm sokaklardan. Ruh gibi hissediyorum kendimi. Tek bir darbede yere yıkılacak kadar zayıftım. Ki yere yıkmışlardı beni. Öyle çaresizdim ki. Tuttuğum hıçkırıklarım beni daha da gerginleştiriyordu.

Bunları anneme anlatamazdım onu üzmek istemiyordum.

Yusuf vardı,beni güldüren tek oydu. Onun yanında olduğumda kendimi iyi hissederdim. Adımlarımı daha hızlı attım,nefesimi düzene soktum,göz yaşlarımı sildim. Ona ulaşmama tek bir sokak kalmıştı en sonunda.

Artık koşar gibiydi adımlarım. Yardım et bana demek istiyordum. Huysuzcuğum demene bile muhtacım demek istiyordum. Ara sokaktan Yusuf'u gördüğümde tebessümü yakıştırdım yüzüme.

Arkası bana dönüktü. Ona doğru yürüyecektim ki biri gelmişti yanına. Yanına koştu ve sarıldı. Birbirlerine sarıldılar.

Tebessümüm kaybolmuştu ânında. Kimdi o? Gözlerim yine dolduğunda bir kez daha bırakmıştım kendimi ağlamaya. O kız...o kız Lale'ydi. Kolları Yusuf'un beline dolanmıştı. Saçları Yusuf'un omzundaydı. Kafası Yusuf'un tam kalbindeydi.

Neye kırılmıştım ki? Yusuf'un bana yalan söylemesine mi? Yoksa Yusuf'un o kıza sarılmasına mı?

Sevgili değiliz demişti. Ama yalan söylemişti işte. Herkes gibi oda yalan söylemişti bana. Ben ona koşa koşa gelirken o bana yalandan duvar örmüştü meğersem.

Kaç dakika onları izlemiştim bilmiyordum. Oradan hemen ayrıldım. Hızlı hızlı yürüdüm geldiğim sokaklardan. Geldiğim gibi kaçmıştım ondan.

" Zeynep!"

Bu Eray'ın sesiydi. Ne işi vardı ki burada? Nefes nefese koştu yanıma. Yaşlı gözlerimle ona baktım. Göğsü inip kalkarken endişeyle baktı yüzüme.

" Seni yalnız bırakmamalıydım özür dilerim."

Dediğinde hıçkırdım. Beni düşünen biri vardı. Hıçkırıklarım artmaya devam ettiğinde kendimi sıcak kolların arasında buldum. Ardından bir ses geldi kulaklarıma. Tık tık tık... Öncekinden daha hızlı atan bir tık ve bir tane daha.

Şuan ben Eray'ın kalbini dinliyordum. Yavaş yavaş sakinleştim. " İyi misin?"

Diye sordu fısıltı halinde. Kafamı salladım ve kollarından ayrıldım. Yarım saat sonra Eray'a iyi olduğumu ispatladım ve onu eve gönderdim. Yoğun dershane temposu sonrası benimle ilgilenmişti dinlenmek yerine.

Apartmanın önüne geldiğim de Yusuf karşıdan geliyordu. Gözlerimi ondan çekerek çantamdan anahtarı bulmaya çalışıyordum.

" Neden ağladın?" diye sordu sertçe. Cevap bile vermedim.

" O çocuk mu ağlattı seni?" dediğinde yutkundum. Bizi mi görmüştü?

" Zeynep konuş benimle." diyerek kolumu tuttu. Hızla kolumu çektim " Yalancılarla konuşmuyorum." diye tısladım. Kaşlarını çatarak baktı bana.

" Kimdi o çocuk?" diye sorduğunda şaşırdım.

" Sanane?"

" Niye sarıldın ona?"

" Seni ilgilendiriyor mu?"

" Amacı ne o çocuğun?" dediğinde bende sinirlendim.

" Sen niye sarıldın Lale'ye?" Kaşlarını çattı.

" O sarıldı."

" Niye?" Her konuşmamda sesim daha da çok artıyordu.

" Gidecekti."

" Nereye gidecekti?"

" Sakarya'ya."

" Ha sevgilin olduğu için sarılmadın yani?" Yusuf ya sabır dileyerek cevap verdi.

" Değiliz dedim ya dün,ayrıca niye ağladın sen?"

" Sana ne?" diye bağırdım anlamsızca. Tüm mahalle bizi izliyordu şuan.

" Ne demek sanane? Öyle sarılamaz sana!" Elimi belime atarak konuştum.

" Allah Allah,sarılırsa ne olur?" Bir adım attı ve bağırdı.

" Kötü olur!" Bende bir adım attım ona.

" Olmaz."

" Olur."

" Olmaz."

" Olur."

" Olmaz dedim be!" diye bağırdım. İki keçiden farkımız yoktu şuan.

" Bağırma da bana!" dedi.

" Bağırtıtma o zaman!" dedim. İkimiz birbirimize baktık susarak. Gözleri kısılınca benimde gözlerim kısıldı şimdi de deliler gibi gülmeye başladık.

" Huysuz musun?" dediğinde kafamı salladım.

" Peki sen uyuz musun?" Oda kafasını salladı ve gülmeye devam etti.

Saatler önceki gerginlik yerini huzura bıraktığında eve çıkmıştım nihayet. Annem bu sefer kapıda bekliyordu beni.

" Gidiyorsun." dediğinde gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Nasıl yani nereye gidiyordum ki?

" Anlamadım nereye gidiyorum?" dedim telaşla.

" Babana." dediğinde bütün vücudum tekrardan titremeye başlamıştı.

Annemin bağlı kolları kararının kesinliğinin belirtisiydi.

Bölüm : 28.06.2025 19:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...