
17. Bölüm: Pazar.🛒
Anın şokuyla annemin yanına çöktüm. Eteğinden tutarak yakınmaya başladım hemen " Anne, ne olursun götürme beni oraya." Ardından hocam iki puan daha verir misiniz diyen çocuk misali yapıştım bacağına.
" İş verdiğin zaman uyuma numarası yapmayacağım söz veriyorum." dedim. Annem şaşırmış gibi yüzüme baktı. " Ya tamam yaptık öyle hata bir daha yapmam söz." diye düzelttim.
Annemden hâlâ olumlu bir şey duyamadığımdan yakınmaya devam ettim. " Anne o yamyamların arasına beni göndereceksin öyle mi? Biricik kızını? "
Annem seslendi o sırada " Zeynep?" Hödüklüğümü konuşturarak cevap verdim " Hı?"
" Ne yapıyorsun kızım?"
Dediğinde kendime baktım. Annemin eteğini tutmuş bacağına yapışmış bir vaziyette duruyordum. " Duygu sömürüsü yapıyorum anne." deyiverdim. Annem bacağını benden kurtardı ve ayağa kalkmama yardım etti.
" Ben seni oraya göndermeyi ister miyim hiç?" diye sorduğunda çenesinden tutarak sağa sola çevirmeye başladım " Dur bir bakayım...istersin istersin." dediğimde üfleyerek elini ittirdi.
" Yıl olarak on sekizine girmediğin için kendi tercihlerini yapamıyorsun maalesef. Mahkeme kararının belirlediği babanla görüşmen gereken süre dilimini yerine getirmemiz gerekiyor." dedi tek kaşımı kaldırmayı denedim ama olmadı. Yusuf çok iyi yapıyordu bunu.
" Getirmezsek ne olur?" dedim.
" Baban seni ona göndermediğimi düşünüyor." dedi ardından ekledi. " Mahkeme bu işe bir daha el atmasın diye bunu kendi aramızda çözebiliriz diye düşünmüştüm."
" Ona gitmek istemiyo..." dememe kalmadan
" İyice düşün taşın sadece bir gün orada kalman gerekiyor. Yaşattığı şeyler ne kadar kötü olsa da baban olduğunu unutmamalısın." dedi annem. Kafamı ağır ağır salladım.
Eğer gitmek istemezsem babam annemi suçlayacak ve iş yine mahkeme de bitecekti. Böyle bir durumu yaşamak istemiyordum. Babama gitmek de istemiyordum. Kafam allak bullak olmuştu.
Akşam yemeğinin ardından uyumuştum hemen. Sabahın bir kısmını dünkü meseleyi düşünerek geçirsem de hâlâ olumsuz bakıyordum.
Kapı açılma sesi geldiğinde annem gülerek odama yaklaşıyordu ve yanında biri daha vardı. Bu ses....
" Kızım bak Yusuf abin gelmiş." dedi annem. Mutluluğu Redbull kanatlandırır reklamlarındaki kanatlı insanların havaya uçtuğu kadar vardı. O mutluluk onu pazara kadar götürür ek olarak geri getirirdi. Herkes Yusuf'u görünce mutlu oluyordu. Bu Yusuf'ta ne vardı bu kadar bilmiyordum.
Yusuf yine sırıtmasıyla bana baktı " Abisi nasılsın?" dediğinde, abi sana deniz anası taklidi yapayım mı diyen çocuk gibi kafamı ve ellerimi sallamak istiyordum.
" İyiyim abisi...şey abi sen nasılsın?" dedim son anda.
" İyiyim abisi sağol." dedi ve göz kırptı. Masaya ne ara oturduk ne ara logaritmaya geçiş yaptık anlamış değildim.
Kalemi elimden attırarak konuştum " Benim çişim geldi." dedim boş bulunarak. Yusuf anlamamışça yüzüme baktı ve avcunu açarak bana bakmaya devam etti elini ittirerek üfledim " E git yap o zaman bunu neden benimle paylaşıyorsun?" dediğinde kıkırdadım.
Lavabo dönüşü annemin bize hazırladıklarını da alarak odaya döndüm Yusuf sandalyede bayılmış pozisyondaydı. " Yoruldun mu hemen?" dedim, sersem sersem kalkarak konuştu ve derin nefes aldı.
" Koku buraya kadar geldi üff." dediğinde anlamamışça baktım yüzüne.
" Kokudan bayıldım şurada." diyerek lavaboyu gösterdiğinde silgimi ona fırlattım. Hâlâ gülmeye devam ediyordu.
" Neyse yeter bu kadar şamata, hadi şu soruyu çözüyorsun." diyerek beni yerime oturttu. Bir saatin ardından iyice yorulmuştum. Yusuf esneyerek telefonundan saate baktı.
" Senden bir şey isteyeceğim?" dediğinde direk " Olmaz." dedim.
" Alt tarafı benimle evlenir misin diyecektim." dediğinde yutkundum önce güldüğünü görünce bende kıkırdadım ânın saçma heyecanıyla.
" Şincük," diye başlangıç yapması komiğime gitmişti. " Yarın pazara çıkıyorum. " dedi ben bunun neresine yardım edebilirdim ki?
" Mahallemizde Kamile teyze var kanser hastası ilaçlarını alamıyor. Bizde hem pazara çıkarak hemde dükkandaki gelirin yüzdelik kısmını bu pazardan kazandığımız paraya dahil ederek üç aylık ilaçların masrafını karşılamış olacağız." dedi. Tebessüm ederek onu izledim. Yusuf iyi bir insandı.
" Sen de benim yanımda durarak bana destek olabilirsin hemde kafan dağılmış olur."
Dediğinde hiç düşünmeden kafamı salladım. Güldü ve burnuma dokundu " Aferin sana abisi." dediğinde elini ittirerek cıkcıkladım. Cıkcıklamak da bağımlılık yapıyordu en az on kez filan cıkcıklaman gerekiyordu.
" E hadi numaranı ver bana da, seni yarın arayayım." dediğinde yok ya der gibi baktım.
" Bu numaralar ölmedi mi ya?" dediğimde sırıttı.
" Ben alırım elbet." dedi ve yanağımdan makas alarak ayağa kalktı. Annemle Yusuf'u uğurladıktan sonra elimle yanağımı tuttuğumu fark ettim. Hemen kendime geldim ve çözmem gereken sorulara gömüldüm.
Gece yarısına kadar ders çalışmak bana iyi gelmemişti. Beynimin üst kısmının karıncalandığını hissediyordum. Kendimi yumuşak yatağıma attım ve güzel bir uykuyla kendimi ödüllendirdim.
Sabah erkenden kalktım ve üzerimi giyindim. Kot tulumumun içinde boğazlı kazağımı giymiştim. Havalar soğumaya başlıyordu şişme montumu da tedbir olarak giydiğim de pazar kombinim hazırdı.
Yusuf'un dediği saatte aşağıda olduğum da Yusuf kamyonun önünde beni bekliyordu. Oduncu gömleğinin üzerine şişme yelek giymesi beni mutlu etmişti. Siyah cepli pantalonuna çok bakmıştım umarım nazar değmezdi.
" Sabahı şerifleriniz hayırlı olsun huysuzcuğum." dedi ve önüme eğildi. Gülerek koluna vurdum. Bana ters ters baktı " Kolumdan hoşlanıyorsan aranızı yapabilirim sıkıntı değil." dediğinde gülmem kahkahaya dönüştü.
Yusuf bana abur cubur aldı ve kamyona bindik. Yolda ilerlerken Yusuf kendi cipsisini yemesine rağmen benimkini de yemişti. Bunun için onu darp etmiştim.
Pazar alanı o kadar da uzak değildi. Geniş bir alana kurulmuş bir sürü tezgah vardı. Güzel güzel elmalar,çilekler,muzlar. Hepsi çok lezzetli görünüyordu. Pazara geldiğim nadir anlardan biriydi. Çünkü pazar alışverişimizi genellikle ev çalışanlarımız yapardı. Buraya tanıştığımızdan beri dördüncü gelişimdi.
Yusuf hemen tezgahı kurdu ve birlikte meyve sebzeleri yerleştirdik. Hem çalışıp hemde bu meyvelerden yemek kadar güzel bir şey yoktu sanırım.
Yusuf mandalinayı ağzına attı ve bana baktı " Böyle olmaz huysuzcuğum, reklam yapmamız lazım." dediğinde düşündüm. Eski sosyal medya hesaplarım olsaydı çok işimize yarardı.
" Ne yapacağız ki?" dedim. Bana gülümsedi ve etrafına baktı.
" Gel vatandaş gel! Yusuf'un mandalinasına gel. Bir kız kadar tatlı. Gel gel gel." dedi. Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Bir kız kadar tatlı derken bana bakmıştı. Söyle bakalım Zeynep bunu nasıl yorumlayacaktın?
İki teyze yanımıza geldi ve Yusuf'la konuşmaya başladılar. " Bekar mısın oğlum sen?" dedi sarı saçlı olanı. Yusuf kafasını salladı. Teyze sanki muhteşem bir haber almış gibi sevindi.
" Benim kızda hemşirelik okuyor." dediğinde kaşlarımı çattım. Yusuf utanarak kafasını önüne eğdi.
" Haftaya burda olursan tanışırsınız." dedi ve mandalinanın parasını vererek yanımızdan ayrıldı. Neyse sinirlenmemeliydim.
Yakışıklı bir abi bize doğru geldi ve bana gülümsedi. Yusuf bana dik dik baktığında bende ona ne ayaksın der gibi baktım.
" Poşet alabilir miyim?" diye sordu kibarca. Poşeti uzattığımda parmakları parmaklarıma değdi. Yusuf poşeti elimden aldı ve adama uzattı. Öfkeyle ona baktım.
" Ne yapıyorsun ya?" diye sordum fısıltıyla. Oda fısıldadı. " Günah, yapma öyle şeyler." Gözlerimi devirerek yanından ayrıldım. Abi parayı bana uzattığında tam alacaktım ki Yusuf tabiri caizse sünerek parayı adamın elinden aldı.
Adam gülümseyerek bana baktı " İsminiz neydi?" Tam ağzımı açmıştım ki Yusuf konuştu " Yusuf." dediğinde şaşırarak ona baktım.
" Güzelliğin ismini sormuştum." dedi gülerek. Yusuf öfkeyle nefes aldı " Ha o mu?" dedi bana bakarak. Ardından kafasını adama çevirdi. " Yumruk." dediğinde anlamamışça Yusuf'un yüzüne baktı.
" Anlamadım?"
Yusuf kollarını sıvadı ve konuştu " Yumruk diyorum sever misin?" dediğinde adam koşarak tezgahın önünden ayrılmıştı.
Yusuf'un kolunu sinirle çektim. " Bu yaptığın yanlış, şiddetle hiç bir yere varamazsın." dediğimde kaşları alayla havalandı.
" Sana yavşıyordu!" dediğinde elimi belime attım.
" Onu dövseydin..." Benim yerime tamamladı. " Evet onu dövseydim sana yaklaşamayacaktı." ardından gülümsedi " Olması gerektiği gibi." dedi ve gelen müşteri ile ilgilendi beni de mal gibi bıraktı.
Geçen sürede ona trip atmaya devam ettim. Küs kalmamızı sevmediğinden, bana çiçek uzatarak baktı. Dudaklarını bebek gibi büzdüğünde dayanamadım ve güldüm.
" Onu dövmeyeceğimi ikimizde biliyorduk amacım gözünü korkutmaktı." dedi. Merakla sordum. " Ama neden?" yüzüme baktı hiç bir şey demeden.
Ağzını açmıştı ki Hayri ve Berke yanımıza geldi.
" Selamün aleyküm kankıslarım." diyerek kolunu Yusuf'un omzuna atan Berke bana gülümsedi.
Yusuf Berke'nin elini ittirerek konuştu " Oğlum sırnaşma lan." dedi. Berke onu yanağından öptüğünde kıkırdadım. Berke kıkırdayarak Yusuf'un yanından kaçtı ve benim yanımda durdu. Yusuf yanağını silerek Berke'ye limon fırlattı.
" İlimonu geri yolla." diyen Yusuf'a kahkaha attım. Buradaki teyzeler limona ilimon diyordu. Köşede domates yiyen Hayri'ye Yusuf baktı ve âniden bağırdı.
" Oğlum onlar yıkanmadı lan!" dediği ân Hayri yere düştü ve atak geçirir gibi sallanmaya başladı. Şok olmuş şeklide onu izliyordum.
" Temizlik atağı geçiriyor şimdi hallederiz." diyen Berke temizlik malzemesi satan abiden Domestos kaptı. Kapağını açarak Hayri'ye koklattı. Hayri anında gözlerini açtığında şaşkınlıktan hemde gülmekten ölecektim.
Öğleden sonra yemek yemiştik. Satışlar gayet iyiydi. Yanımızdan geçen kızla babasına imrenerek baktım. Hâlâ babama gidip gitmemek konusunda kararsızdım. Yusuf bana seslendi.
" Nereye daldın öyle?" dediğinde omzumu silktim.
" Anlat hele." diyerek beklentiyle gözlerime baktı. Ona anlatmalı mıydım? Belki Yusuf bana yol gösterirdi. Böylece benden bu çıkmazdan kurtulurdum.
Babamın bize yaptıklarını çok derine girmeden ona anlattığım da birazcık sinirlenmişti.
" Zorluk çıkarmaması için bir gün kalsan iyi olur. Bakarsın olmuyor söylersin babana. Oda öküz değilse anlayışla karşılayacaktır." dediğinde kıkırdadım.
" Gitmeliyim yani öyle mi? " dediğimde sırıttı. " Bana kalsa hiç gitme, ama o baban her ne kadar şeylik yapsada." dedi. Kendi sansürünü yapan tek varlıktı Yusuf.
Akşama doğru tezgahı topladık ve evin yolunu tuttuk. Yusuf Kamile teyzenin ilaçlarını vermek için biraz hızlı gelmişti. Böylelikle akşam ezanından önce eve varabilmiştik.
Banyo yapıp yatağıma geçtiğimde telefonuma mesaj geldi. Bu saatte operatörüm dışında kimse mesaj atmazdı.
Bilinmeyen bir numara bana mesaj atmıştı.
0551*****: Sakın 150 soru çözmeden yatayım deme. Tamam mı abisi? İyi geceler;)
Şok olmuş bir şekilde telefona bakıyordum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 25.23k Okunma |
1.66k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |