
19. Bölüm: Özgür.🧚🏻♀️
Sırtımı yasladığım duvarın soğukluğu bedenime yayılırken hafif titrer gibi olmuştum. Saatlerce gözlerimi gezdirdiğim her milim aklıma kazınmıştı çıkmayacak gibi. Yerden duvarlara oradan da siyah demirlere kayıyordu gözüm. Metal kokusu yanına yaklaşınca burnuma ulaşan itici bir koku.
Buradaydım... Nezarethanede. Hırsızlık suçundan bu yerdeydim. O kadının kolyesini çalmıştım. Öyle diyorlardı. Bana atılan suçlamaları umursamayı elimin tersiyle itip daha kötü bir şeye odaklandım.
Benim o kolyeyi alacağıma inanan babamın o kadınla gelip gözlerime yapmışım gibi bakmasını unutamıyordum. Benim babamdı, bana güvenmesi gerekirken yanındaki oyuncuya güvenmesi beni ne kadar dibe itebilirdi ki?
Ona güvenmeye çalışan tarafıma burada durduğum her dakika her saniye lanet etmiştim. O asla affedilmemeye mahkumdu. Silgiyle bir fazlalığı siler gibi bende silmeliydim onu.
Yanağımdan süzülen gözyaşı çeneme kadar indiğinde elimle sildim yavaşça. Dört saattir buradaydım. Karşı duvar bana bakıyordu bende ona. Dışarıda neler olup bittiğini deliler gibi merak edip burada elim kolum bağlı oturmak beni çok geriyordu.
Derin bir nefes aldım fakat aklımdan geçen düşüncelere göre verdim nefesimin fazlasını. Babamı düşündükce hızlı annemi düşündükce titrek.
Kapının açılmasıyla bakışlarım oraya kaydı heyecanla. Annem içeri girdiğinde ayağa kalkıp koştum ama demir parmaklıklar beni durdurdu acı verircesine.
" Kızım..." diye fısıldadı annem tam karşımdayken elini parmaklıkların arasından geçirip yüzüme değdirdi. Sıcacıktı parmakları. " Üşümüşsün." dedi ardından gözleri doldu. Ama ağlamadı çünkü o ağlarsa ben kendimi güçlü hissedemezdim. Buradan çıktığı an ağlayacağını biliyordum ama benim yanımda ağlamayacağından adım gibi emindim.
" Sana inanıyorum..." Yutkundu "...nasıl oldu inan bilmiyorum ama ben kızıma inanıyorum." dedi ona bir şeyler anlatacak gücü kendimde bulamıyordum. Ardından içeri Yusuf girdi. Yüzü ciddi ve solgun. Yorulmuş olmalıydı.
" Yüsra teyze artık gitmemiz gerek." dedi annem bana gülümseyerek baktı ve sıcak ellerini yüzümden ayırarak uzaklaştı. Yusuf bana yaklaştığında gözlerimle gözlerini takip ediyordum. Konuşsa ne derdi acaba? Suçlar mıydı beni?
Elimin ısınmasıyla kafamı yere eğdim. Yusuf'un parmakları elimi çevrelemişti meğersem. Sıcacık avcu içime güvende aşılıyordu.
" Evimize döneceğiz." demişti. Evimiz.. " Mahallemize döneceğiz." Mahallemiz..
" Yanındayım.... huysuzcuğum." dedi ve kafasını demirlere yasladı. Benden alnımı demire yasladığımda üşümemiştim bu sefer. Çünkü Yusuf'un nefesi beni ısıtıyordu. İkimizin de aynı anda nefes alıp vermesini hissetmem garip hissettirmişti. " Gitmem gerek..." diye mırıldandı. İçimden bir ses bağırıyordu. Kal gitme..
" Gitmem gerek..." dedi ve yavaşça ellerini çekti kapıdan çıkmadan önce durdu. Geri dönsen keşke dedim içimden. Bir nefes sesi geldi ardından kapı kapanma sesi.
Yavaşça yere çöktüm dizlerimin üzerine. Gözlerim dolduğunda hiç tutmadan ağlamaya başladım. Kafamı yukarı kaldırdım ve hıçkırdım defalarca.
Her şeyin güzel gitmesi bir sorunun habercisiydi zaten. Mutluluk bana geldiğinde hüzün arkasından merhabalar diyerek el sallıyordu. Bu hep böyle olmuştu.
🍀
Saatleri düşünerek geride bırakmaktan başka bir çarem olmadığı canımı epeyce sıkmaya başlamıştı. Kapı açıldı tekrardan. Acaba yine annem mi gelmişti?
Polis memuru elindeki anahtarı kilitle buluşturduğunda nefes alışlarım artmıştı. Çıkacak mıydım buradan? Diğer polis memuru kolundan tuttuğu bir kızı içeri getirdiğinde kaşlarım çatıldı.
" Her hafta gelmeden yapamıyorsun değil mi?" diyerek söylenen memur kızı içeri ittirip kapıyı kapattı. Kız " Ben çok meraklıyım sanki sizin o yüzünüzü görmeye." dedi ve bana döndü. İlk kaşları çatılsa da bana yaklaştı. Ondan korkmalı mıydım?
" Sen ne ararsın burada?" dediğinde konuşmasının romanlar gibi olduğuna yemin edebilirdim.
" Dilini mi yuttun kız? Korkma yemem seni." diyerek güldü. Bende tebessüm ettim.
" Ben de adam öldürmekten girdim." dediğinde gözlerim sonuna kadar açıldı. Hatta parmaklıklara koşup bağırmak istedim.
Kız yüzüme bakıp kahkaha atarak gülmeye başladığında kaşlarımı kaldırarak ona baktım.
" Şaka yaparım kızçe."
Aman ne komik diyen iç sesim haklıydı. " Adın ne?" dedi.
" Zeynep." diye mırıldandım. Gülümsedi. " Bende Fatoş." dediğinde bende gülümsedim. Kızıl saçları ve yeşil gözleri dikkatini çekiyordu insanın. Çenesindeki gamzesi ve alnındaki dikiş izi bizde buradayız diye bağırıyordu.
" Çok inceledin oğluna alacan herhalde beni?" dediğinde hem utandım hem kıkırdadım. " Ha şöyle ol kız." diyerek omzumu dürttü.
" Neden buradasın?" dediğimde güldü. " Çiçek satarken bana sataşan gacıları dövdüm diye suçlu oldum." diyerek saçını savurttu.
" Çiçek mi satıyorsun? Ben çok severim çiçekleri." dediğimde güldü ve cebinden bir papatya çıkardı ve kulağımın arkasına sıkıştırdı. " Çok güzel oldu." dediğinde gülümseyerek ona baktım. Saatler öncesi kadar kötü hissetmiyordum.
İçeriye giren polis memuru ile ikimiz de oraya baktık. " Zeynep Kâtip." dedi adam kapıyı açmaya çalışırken. " Çıkıyorsun." dediğinde yutkunarak kıza baktım. Bana göz kırptı.
Ayağa kalktığımda Fatoş'a dönerek konuştum " Kendine iyi bak, çiçek için teşekkür ederim."
" Görüşürüz Zeyno." Gülümseyerek dışarı çıktım.
Polis memuru kapıyı kitlerken son defa ona baktım ve bu bunaltıcı yerden çıktım aydınlığa. Şimdi nefes aldığımı hissediyordum. Karşımda Yusuf'u görünce gözlerim doldu. Bana doğru geldi hızlı adımlarla. Kolları belimi sardığında benimde kafam göğsüne yaslıydı. Beni rahatlatan bir ses vardı. Tık tık tık. Ne kadar da hızlı atıyordu kalbi.
" Sadece küçük bir şey kaldı ondan sonra gideceğiz tamam mı?" diye fısıldadığında kafamı salladım. Ondan ayrılıp polis memurunun peşinden ilerlemeye başladım. Kafamı arkama çevirdiğimde Yusuf'un bana baktığını ve gülümsediğini gördüm.
Krem rengi kapıyı çaldı ve içeri girdi ardından beni çağırdı adam.
İçeride kademeli olduğu her halinden belli polis memuru, annem, babam ve Betül vardı. Anneme bakıp gülümsedim burukça.
" Hoşgeldin kızım." dedi memur. " Hoşbuldum." diye mırıldandım.
" Bir hata yapmış olabilirsin." diyerek söze başlayan memuru susturdum " Ben hiç bir şey yapmadım." dedim kelime kelime baskı yaparak.
" Ama o kolye senin çantandan çıktı hemde seni gören biri olmuş." diyen memura kaşlarımı çatarak baktım. Beni gören biri mi?
Karşımda duran kıza baktığımda nefesimin beni boğduğunu hissetmiştim. Bu kız oydu. Taşlar şimdi oturmaya başlamıştı.
" Bu evin hanımı benim ne dersem onu yapacaksın! Anladın mı?" Betül'ün sesi beynimde yankılanmaya başladığında kusacak gibi olmuştum.
Gözümün önüne gelen kadının görüntüsü her şeyi ortaya çıkarıyordu " Kirli var mı diye baktım efendim." Sesi titremişti o zaman. Gözleri kocaman olmuş telaşla bana bakmıştı.
Her şey Betül'ün oyunuydu. O mücevher kolyeyi çantama koydurtmuştu. Peki ama neden? Amacı neydi bu kadının?
" Betül hanımın kolyesi kaybolduğunda her yer arandı biz almış olamazdık. Sonra aklıma gelmişti. Ben kirlileri toplarken Zeynep hanımı Betül hanımın odasından çıkarken gördüm. "
Diyen kadını dinlediğim her saniye haksız yere suçlandığımı bilmek ellerimi titretiyordu.
" Yalan." diye mırıldandım. " Yalancı!" Bana ürkek gözlerle bakıp kafasını önüne eğdiğinde çıldırmak üzereydim.
" Kızım,sakin ol!" diye koluma dokunan babama bakıp sertçe çektim kolumu.
" Kızım deme bana! " Ayağa kalktım hışımla " Nasıl öz kızına inanmazsın!?" Gözlerim doldu " Benim böyle bir şey yapacağıma nasıl inanırsın?!"
" Görmüşler kızım.." diye fısıldadığında bağırdım. " Bende gördüm!" Gözlerim Betül'e kaymıştı. Nefretle bakmıştım. Annem beni sakinleştirip yanına oturttu.
" Tamam sen özür dile konu kapansın." diyen memura şaşırarak baktım. Annem konuştu sertçe.
" Benim kızım hiç bir şey yapmadı. Bu özrü dileyecek bir kişi var oda onlar. İftira atıyorsunuz! Ben kızımı nasıl yetiştirdiğimi bilmez miyim?" dediğinde Betül konuştu.
" Görüyoruz." dediğinde babam ona uyarı dolu bir bakış attı.
Memur bana baktı ve konuştu " Betül hanımdan özür dilersen konu burada kapanacak." dediğinde yutkundum.
" İçeride kalmak istiyorsan karar senin." diyerek bana baktı. Derin bir nefes alarak yumruğumu sıktım.
Âniden açılan kapıdan içeri girene baktım. Bu o kızdı. Betül'ün bir tabak için kalbini kırdığı kız.
" Ben yaptım! İtiraf ediyorum." dediğinde kaşlarım çatıldı.
" Ne diyorsun kızım?" dedi memur.
" Her şeyi ben yaptım. Paraya ihtiyacım vardı Betül hanım bir gün öncesinden beni azarlamıştı bende ondan öc almak için yaptım. Odasına girdim ve mücevheri cebime attım. Sabah olduğunda bize mücverinin yerinde olmadığını nerede olduğunu sordu eğer bulunmazsa bizi şikayet edeceğini söyledi. Korktum. Gül'e anlattım. " deyip kıza baktı.
" Kolyeyi yerine koymamı söyledi ama odaya tekrar girersem dikkat çekeceğimi düşündüm şüpheliydik çünkü. Gül beni kurtarmak için kolyeyi yerine koyacağını söyledi. O ara Zeynep hanım yukarı geldiğinde hemen Betül hanımın odasından çıkmış kolyeyi yerine bırakamadan, kolyenin üstünde kalmasını istemediğinden onun çantasına atmış. Tekrar alma şansı olmadığı için kolye Zeynep hanımla gitmiş. Polis evi armaya geldiğinde beni korumak için böyle bir yalan söyledi. Zeynep hanım suçsuzdur." dediğinde bana baktı. Gerçekten o mu yapmıştı?
Betül yerinde sinir küpüne dönerken bir ona bir de Gül denilen kıza bakıyordu.
" Betül?" diyen sesin bababımın olduğundan emin değildim. O kadar sinirliydi ki ne yapacağını bilmiyordum.
" Arslan ben..." diyerek kekeledi ve bana baktı.
" Suçunu kabul ediyor musun?" diyen memur kıza baktı.
" Ediyorum." Gözleri bana kaydığında burukça gülümsedi.
" Zeynep Kâtip, suçsuzluğundan ötürü serbesttir." dediğinde anneme baktım gülümsüyordu.
Benim bakışlarım Betül'e kaydığında sinirle bana baktığını gördüm. Kurnaz bakışı atma sırası bendeydi sanırım.
Babamın bakışlarını üzerimde hissettiğimde ona bakmadan dışarı çıktım.
Özgürdüm...
Suçlanmış olsamda özgürdüm. Kırgınlığım olsa da özgürdüm. Suçlu bakışlara maruz kalsam da özgürdüm. Kalbim paramparça olsa da özgürdüm.
Özgürdüm...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 25.23k Okunma |
1.66k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |