
2. Bölüm: Gülüşün Güzel.💫
Uyku ve yorgunluğun karışımı o kadar güzeldi ki yıllarca uyuyabilirdim. Bazı zamanlar uyuyan güzele çok özeniyordum. Sadece uyku kısmında ama. Onun tek derdi bir prensin şanslı öpücüğüydü. Ama benim tarafımdan bakıldığında ben bir prense ihtiyaç duymuyordum. Sonsuz uyku bana yeterdi.
Annemin üzerimden yorganımı çekip o kulak tırmalayıcı sesi beni uyandırmaya yetiyordu zaten. Prense ihtiyacımın olmadığının ikinci kanıtıydı.
" Saat kaç oldu? Bu üçüncü uyandırmaya gelişim. Güya temizlik yapacaktık erkenden Zeynep hanımla ama ohooo. Aşağı marketten Domestos ve Mark al gel lazım bana."
İsimlerinde hayır bulamadığım temizlik malzemelerini aklımda tutmaya çalışıyordum. Birini domates diğerini mart diye kodlamıştım. Böylelikle on saat isim düşünmeyecektim markette.
" Ben uyumak istiyorum."
Diye mırıldandığımda annem bu sefer yastığı kafamın altından çekti. Saçlarım yüzüme yapışınca aldığım nefes tekrar yüzüme gelmişti. Ayağa kalkıp anneme baktım temizlik için çoktan hazırdı. Üstünde eski bir penye altında da şalvar vardı kafasındaki eşarbının uçlarını da kafasının üzerinden düğüm yapmıştı.
" Al şu parayı, hemen gidip gel oyalanma."
Annemin verdiği yirmi lirayı koltuğun üzerine attım. Sırt çantamın üzerine çıkmış t-shirtimi hemen üzerime geçirdim. Bana kalsa pijama ile giderdim ama yaşlı amcaların gülmesine sebep olmak istemiyordum.
Bol paça pantolonumu da giydikten sonra parayı cebime attım. Saçımı özensizce alttan bağlamıştım. Merdivenleri inerken nefes nefese kalmamı umursamadan kapıyı çekip dışarı çıktım.
Hemen karşımızda olan dükkana doğru yürümeye başlamıştım. Girişine açılan dondurma şemsiyesinin altında oturan amcalar siyaset tartışıyorlardı. Çayları içmeyi bile unutmuşlardı biri araya pat diye girse kavga çıkacak gibi hararetliydi sohbetleri.
" Ben-"
Diye ağzımı açmıştım ki altısı birden bana dönmüştü. Sanırım az önce bahsettiğim araya girip kavgaya neden olacak kişi bendim.
" İçeride çocuklar var onlar ilgilenir kızım."
Diyen kel amcaya bakıp gülümsemeye çalıştım. İçimden çoktan duaları okumaya başlamıştım sorun şu ki Nas ve Felak suresi birbirleriyle karışmıştı.
" Tamam."
Diyerek hızlıca dükkana girdim yerler fayans olduğundan ayağım kaymıştı. Bir elimle kapıyı bir elimle de birisinin kolunu tutmuştum. Kalbim hızla atmıştı düşeceğim diye, kafamı kolunu tuttuğum kişiye çevirince çocuğun gülümsediğini gördüm.
" Kusura bakma."
Diyerek kolunu kelepçeler gibi tutan elimi çektim. Gülümsemeye devam ederken elini uzattı. Nedense şuan aklıma elini veren kolunu kaptırıyor sözü gelmişti.
" Eray ben." dediğinde kafa salladım anladığımı belirten bir şekilde.
" Zeynep." dedim elini tutmadan. Ne tutacaktım canım? Ne münasebet? Sen kim köpek diye dalmasam iyiydi çocuğa. Elini tutmadığımı fark edince elini ensesine götürdü.
" Dün taşındınız gördüm sizi." dediğinde aferin sana al bakalım bir şekeri hakketin dememi mi bekliyordu? Kafamı salladım tekrar.
" Senin işin var galiba ben tutmayayım seni." dediğinde içimden şükür demiştim. Son bir gülümseme atıp dükkandan ayrıldı. Bende içeriye girebilmiştim sonunda.
Dükkandan gelen kokuları takip ederek deterjan yerine gelmiştim. Gözüm yukarıda kalmıştı çünkü Domestos yukarıdaydı. Zıplamaya çalışarak Domestos'u tutmaya çalışıyordum. Son zıplamamda da başarısız olunca sinirlenmiştim.
Kafamın üstünden bir el geçerek Domestos'u kavradı ve ayaklarımın ucuna bıraktı. Kafamı kaldırdığımda karşımda dünkü uyuz çocuğu görmeyi beklemiyordum.
" Domestos almaya çalışıyordun sanırım."
Dediğinde kaşlarımı çattım. Elimi belime atıp konuştum.
" Ben kendim alırım."
Dediğimde yine sırıttı ve yerdeki Domestos'u aldı ve rafa koydu.
" Tamam o zaman." dediğinde tam gidecekti ki kolundan tuttum. Koluna ardından bana bakarak sırıtmasına devam etti.
" Bir şey isteyecektin galiba."
Vücudumda yine sinir dalgası dolaşırken şirin olmaya özen gösterdim.
" Ben Domestos'u alamıyorum da,bana yardım eder misin?" Dediğimde az önceki Domestos'u kucağıma bıraktı ve bana göz kırparak yanımdan uzaklaştı.
Diğer deterjanı da alıp kasaya doğru yürüdüm. Kasadaki sandalyede oturuyordu. İki ağır şişeyi de masaya bırakıp bekledim.
" Poşet istiyor musun?" diye sorduğunda kafa salladım. Annem poşete para verdiğimi duyunca kızabilirdi belki. Ama bu seferlik alsam bir sorun olmazdı.
" Olur." Dedim sadece.
" On üç buçuk." Dediğinde parayı uzattım, tahta çekmeceyi çekerek içinden para üstünü çıkardı.
" Görüşürüz Bayan Huysuz." Dediğinde ters ters ona baktım.
" Nereden geliyor bu samimiyetin suyu?" Dediğimde ellerini masaya koyarak konuştu.
" Çeşmeden."
Yüzümü buruşturup sırıtan yüzüne yumruk atmamak için kendimi zor tutuyordum.
" Tamam kabul kötüydü hatta çok kötüydü."
Deyip dudaklarını ıslattı. Sanki biraz vücut çalışıyordu. Kolları kaslıydı. Ne yaptığımı fark ettiğimde utanıp gözlerimi ondan çektim.
" Artık biz mahalle arkadaşıyız." dediğinde kaşlarım havalanmıştı.
" Senin gibi bir uyuzla mı arkadaşım?" dedim alayla. Buna güldü hafifçe. Kafasını eğip bana bakmaya başladı.
" Sende huysuzsun." dediğinde dudağımı kemirecektim sinirden.
" Seninle uğraşamam." deyip dükkandan ayrıldım. Çok sinir oluyordum bu çocuğa. Sürekli sırıtması yok mu yüzüne pençe atası geliyordu insanın.
Apartmanda asansör olmamasına tekrar yakınmıştım. Bu detarjanlarla yukarı çıkmak zulümdü bana. Son basamakta yere yığılmıştım. Nefesimi düzene sokup zile uzanmaya çalıştım. Son raddeye geldiğimde parmağım düğmeyi ittirmişti.
Annem kapıyı açıp yerde nefes nefese olan bana baktı.
" Kız kalk yerler kirli." dediğinde gözlerimi devirdim. İnsan bir ne oldu diye sorar. Bizimkisi yerler kirli diye beni azarlıyordu.
" Yoruldum ya." diyerek anneme çemkirdim. Annem poşetleri içeri çektikten sonra beni de kolumdan içeri çekmişti.
" Masanın üzerinde sandviç var onu ye sonra da hemen yanıma gel." diyen annem deterjanları suya döktükten sonra yanımdan ayrıldı.
Yemeğimi yiyip annemin yanına gittim. Bana yapmam gerekenleri sıraladıktan sonra işine devam etti.
Annem ve ben el birliği ile halletmiştik temizliği. Balkon demirlerini silerken artık detarjan kokusundan midem bulanmıştı.
Suyu içeriye taşıyıp dökmek için ayaklanmıştım ama bu ağır kovayı içeriye kadar taşımak istememiştim. Üşengeçtim ben yahu. Balkondan aşağı döksem bir şey olmazdı sanırım.
Kovayı aşağı sarkıttıktan sonra içindeki detarjanlı suyu döktüm.
" Lan!"
Aşağıdan bir ses geldiğinde kafamı sarkıttım. Gördüğüm şeyle gözlerim kocaman olduğunda gülme isteğimi bastırmaya çalışmak zordu.
Gıcık çocuğun üstü sırılsıklamdı. Beni gördüğünde afallasa da sinirli hali yine üzerindeydi.
" Sağol ya bende banyo yapmaya üşeniyordum iyi oldu." dediğinde dudaklarım genişlemişti. Gülmemem gerekiyordu biliyordum ama yüz ifadesi beni zorluyordu gülmem için.
" Ben,özür dilerim." dediğimde bana bakmaya devam etti.
" Sen güldün mü?" dediğinde hemen ciddileştim.
" Yok ne gülmesi." dedim endişeyle.
" Gördüm güldün." dediğinde tekrar gülmüştüm. Bana bakarak gülümsedi.
" Biliyor musun?" dediğinde kaşlarım çatıldı.
" Neyi?" deyip yutkundum.
" Gülüşün güzel." dediğinde nedense utanmıştım bu sefer. Sırıtan taraf yine o olmuştu. Kovayı elime alıp içeriye girdim.
'Gülüşün güzel'
Böyle demişti. Banyo aynasından kendime baktım. Kestane rengi saçlarım dün banyo yaptığımdan kıvırcıktı. Mavi gözlerimin altındaki göz çukurlarım yorgunluğumun belirtisiydi.
O hâli aklıma geldiğinde yine yüzümde bir gülümseme oluştu. Aynadan gülüşüme bakıp hemen ciddileştim.
Evin içini zil sesi doldurduğunda banyodan çıkıp kapıyı açtım. Yerde atlı karınca kutum duruyordu. Dünkü kırık halinden eser yoktu. Yere eğilip kutumu elime aldım.
Altında bir not bulunuyordu. Notu ters çevirerek okumaya başladım.
' Eski hâli kadar iyi olmadı ama elimden bu kadarı geldi. Umarım bu notu okuduğunda balkonda güldüğün gibi gülüyorsundur. Çünkü gülüşün güzel.
Yusuf.'
Gerçekten de dediği gibiydi. Çünkü ben gülümsüyordum. Hem beni sinirlendirip hemde nasıl güldürebiliyordu?
Çok tuhaf bir çocuktu. Hem uyuz hem komik.
🎀🎀
Selamlar herkese.
Biz artık buradayız onu haber vereyim dedim ✨✨
Her cumartesi yeni bölüm gelecektir 🔮
Haftaya görüşmek üzere 👀
Yorumlarınızı bekliyorum 💫
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 25.23k Okunma |
1.66k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |