
28. Bölüm: Maalesef.
Karşısında dikilen kadına zerre kadar acımayacaktı. Yanına koşturup kolundan tuttuğu gibi kapıya doğru itti.
"Senin bu evde işin yok! Çık git." diye tısladığında kadının dolu gözlerinden akan yaşlara baktı Zeynep.
"Kızım dur yapma..." diyerek Zeynep'in kolunu sıvazlayan Yüsra hanıma çevirdi bakışlarını. Sonra kafasını sağa sola sallayıp bağırdı. "Anne, bu kadın bizi bu hâle getirdi farkındasın değil mi?"
"Farkındayım kızım, ama böyle zalim olarak bir yere varamazsın,"
Annesinin sakinliği karşısında iyice sinirlenen Zeynep kapıyı açıp Betül'ü kolundan dışarı ittirdi. Ayağındaki topuklu ile dengesini sağlayamayan kadın yere sertçe düştü. Ağzından çıkan inleme ile Yüsra hanımın gözleri şaşkınlıktan büyüdü kızının bu hâle gelmesine inanamadı.
"Yeter artık Zeynep, kendine gel!" deyip sert bakışlarını ondan çekip Betül'ün yanına gitti. Kadını sevmiyor olabilirdi ama böyle davranmaya gerek yoktu. Kızının sinirlendiğini biliyordu fakat böyle giderse Yüsra hanımın da sabır sınırları da bozulacaktı.
"Sende bizi bu hâle sokan kadına yardım et. Bravo anne!"
Yüsra hanım "Tek suçlu o değil babanda suçlu hatırlatırım." dedi Zeynep söyleyecek bir söz bulamadığından arkasını döndü ve odasına doğru adımlamaya başladı.
Sanki ev dönüyor duvarlar onun üstüne üstüne geliyor gibi hissediyordu. Dengesini sağlayamadığında mide bulantısı ile gözlerini karanlığa yumdu.
🍀
Gözlerini yavaş yavaş aralayan kız anlamamışça etrafına göz gezdirdi. Ayağının altındaki yastıkları itip doğruldu başına giren keskin ağrı ile yüzünü buruşturdu hemen.
"İyi misin?"
Yanında ona tereddütle bakan Betül'e şaşkınca baktı Zeynep. "Sana bir şey oldu diye çok korktuk," dediği zaman Zeynep onun dediklerini anlamamışça dinliyordu.
"Sen iyi ol, ben kendime kalacak başka yerlerde bulurum." dedi ve dolan gözlerini gizlemek ister gibi kafasını aşağı eğdi.
Zeynep yutkunup dudaklarını araladı "Teşekkür ederim," ne diyeceğini bilemediğinden bu çıkmıştı ağzından. Sahi, ne için teşekkür etmişti onu bile bilmiyordu.
Betül'ü sevmesede onu böyle kovmak edep dışı bir davranıştı. Annesinin küçüklükten beri anlattığı nasihatleri çiğnemişti.
Odaya giren Yüsra hanım Zeynep'in yattığı koltuğun ucuna oturdu yavaşça. "Betül hanım, kendisine bir yer bulana kadar bir kaç gün burada kalacak yavrum." Zeynep kafasını usulca salladı.
"Gelen misafiri kovmak bizlerin işi değildir," annesi kızının ellerini tutup ona içtenlikle gülümsedi. Zeynep de gülümseyerek ona baktı ve derin bir nefes daha aldı.
🍀
Kendisini dershaneden alan Yusuf ile yürüyen Zeynep'in kafası çok başka yerlerdeydi. Sakince yürüseler bile onun içi kaynar sudan daha yakıcıydı.
"Senin aklın başka yerlerde huysuzcuğum,"
Kendisine sorarcasına bakan Yusuf'a kafasını çeviren Zeynep gözlerini onda tutup geri çekti.
"Sanırım hastalanacağım," diye bir yalan uydurdu.
Yusuf sırıtıp "Ben de bunu yedim şimdi," dediğinde, Zeynep gözlerini kırpıştırdı.
"Babam Betül'ü aldatmış," pat diye olayı açıklayan Zeynep'e şaşırmış bir hâlde bakan Yusuf Zeynep'in babasına içinden küfür etti.
"Betül de bizim evde kalacak bir kaç gün,"
"Parası yok muymuş? Kalacak bir otel bulamamış mı?" Zeynep kafasını olumsuz yönde salladı.
"Evden çıkarken tek bir kuruş bile almamış, kendisine iş bulup gidecek." Yusuf durumun ciddiyetini anlayıp kaşlarını kaldırdı.
"O kadını hiç sevmiyorum," diyen Yusuf'a bakan Zeynep gülümsedi. "Bende maalesef."
Yusuf Zeynep'in gülümsemesini gördüğünde derin bir nefes aldı "Ama sana aşık oldum."
Zeynep gözlerini kırpıştırdı ve Yusuf'un yoğun bakışlarından kurtulamadı. "Çok güzelsin Zeynep. Gözlerin, beni yakıp kavuran bakışların." deyip yutkundu.
Zeynep gülümsemesini bozmadan hâlâ onu dinliyordu kalbi hızla atarken. "Ellerin küçücük, saçların daha önce duymadığım bir koku ile çevrili."
"Gülümseyince yanakların yukarı doğru çıkıyor ya ne kadar tatlı olduğunu bir bilsen,"
"Beni utandırma," diyerek Yusuf'un koluna vuran Zeynep kafasını başka tarafa çevirdi.
Yusuf kızın bu hâline gülüp onu göğsüne doğru çekti. Saçlarının kokusu yine burnunda teninin sıcaklığı kalbini ısıtıyordu. Zeynep gözlerini yumarak Yusuf'un kalbinin sesine ve karşılarındaki denizin sesine kendini verdi.
🍀
Eve gelen Zeynep annesi ile sofra hazırlayan Betül'e baktı. Şaşırdığı nokta annesi değildi elbette. Betül'e bakıyordu. O her zaman hizmetçileri azarlayan kadın değil miydi? Şimdi çok mu değişmişti?
"Hoş geldin canım," diyerek Zeynep'in elindeki çantasını alan Betül kızın şaşkın yüzüne baktı. "Bir sorun mu var?" dediği zaman kız kafasını salladı.
"Betül hanım, senin için fırında tavuk yaptı. Hadi hemen ellerini yıka gel."
Zeynep lavaboya girip kapıyı kapattı. Yere yavaşça çöktüğü zaman dolan gözlerini kırpıştırdı. "Sen bize ne yaptın baba?" fısıltısı acı doluydu.
Burnundan akan sıcaklığın beyaz ceketine damladığı zaman onun kan olduğunu fark etti. Burnunu silip elindeki kana baktı. Durmayan kanamayı durdurmak için ayağa kalktı ve suyla burnundaki kanları uzaklaştırdı. Üç dakika sonra duran kan Zeynep'i yormuştu. Elini peçeteyle silip odasına gitti ve ceketini kirli sepetine attı.
Sofraya oturup hiç bir şey olmamış gibi yemeğini yedi. Her şey yolunda gidiyormuş gibi.
🍀
Yatağında uzanırken Yusuf'un ona aldığı kitabı heyecanla okuyordu. Sonra aklına Yusuf'un sırıtması geldiği zaman oda gülümsedi. Yusuf'un bugün ona söyledikleri şeyleri düşünüp gülümsemesi sırıtmaya dönüştü ân ve ân.
"Bende seni seviyorum," dedi ve hemen ağzını kapattı. Yanaklarının ısındığını hissediyor elleri heyecandan titriyordu karşısında o olmasa bile.
"Yarın bunu sana söyleyeceğim Yusuf," diye içinden geçirdi ve heyecanla kitabı kalbine bastırdı.
Odasının kapısı açıldığı zaman hemen şapşal sırıtmasını yüzünden çekip kitap okuyormuş gibi yaptı. "Uyumayacak mısın?"
Kafasını kaldırıp annesine baktı. "Şimdi uyurum."
"İyi geceler yavrum," dedi ve kızının alnına öpücük kondurdu.
Zeynep annesinin gitmesine yakın dudaklarını araladı ve sormak istediği soruyu sordu. "Nasıl dayanıyorsun?"
Annesi kapıda durdu ve ağır ağır ona döndü. Zeynep sorusunu biraz daha açtı. "Babamın seninle aldattığı kadın şuan evinde."
"Bir kez daha yüzümüzü yere eğdi o adam,"
Annesi ona bakmaya devam ediyordu "Sen bunlara nasıl dayanıyorsun anne?"
"İmtihan kızım," dedi titreyen sesiyle. "Allah'a döndüm yönümü, dayanma gücünü verende o. Sabrımı tutan da. Eğer ona ellerini açarsan sırtındaki yükler uçar gider kızım. Anlatabildim mi?"
Zeynep dolu gözlerini annesinden ayırmadan kafasını salladı ve kapısının örtülmesini izledi.
"Allah'ım ne olur dayanma gücü ver," deyip hıçkırdı. Yıldızlı gecenin karanlığına bıraktı duasını. Kanatlanıp uçtu. Kalbindeki yükün uçtuğu gibi.
🍀
Sabahın cıvıldayan sesiyle kahvaltı yapan Zeynep suskunluğunu koruyordu.
"Ben iş buldum, yarın ayrılıyorum."
Betül'ün sesiyle ağzındaki lokmayı sertçe yutan Zeynep gözlerini ona çevirmedi.
"Hayırlı olsun Betül hanım," dedi annesi.
"Teşekkür ederim," diyen Betül bakışlarını Zeynep'e çevirdi.
"Zeynep," dedi titreyen sesiyle. "Bir insan yaşattığını yaşamadan ölmezmiş ben bunu anladım. Geç anladım ama bunun için kendime kızmıyorum. Size yaşattığım her şey için kendime kızıyorum. Utanmadan sizin evinize geldim. Ama başka kimsem yoktu ki. Sizden af dileyecek yüzüm yok. Kendimden nefret ediyorum." dedi. Zeynep bir şey söylemeden masadan kalktı ve odasına girdi. Derin derin nefes alarak gözlerini kapatmış kendisini güzel bir yerde hayal etmeye çalıştı.
Evlerinin içini dolduran zil ile bütün hayali bozulmuş gözleri ise karşısındaki camdan görünen havaya dikildi.
"Arslan, defol git burdan. Yoksa polis çağıracağım." Betül'ün sesini duymasıyla o adamın burda olduğunu anladı. Tüyleri diken diken olmuştu.
"Beni dinle ne olursun," babasının yalvaran sesiyle beyninde uğuldayan cümleler vardı.
"Sen bana nasıl ihanet edersin Arslan?"
"Dinlemek dahi istemiyorum, git buradan!"
Avcuna tırnaklarını geçiren Zeynep gözlerini sımsıkı yummuştu.
"Artık baban bizimle olmayacak kızım,"
"Yemin ederim yalan haber Betül," gözlerinden akan sicim sicim göz yaşları ve derin nefesler.
"Boşanmak istiyorum,"
"Boşanacağım senden!"
Zeynep boğuluyor, aldığı nefesler onu rahatlatmıyordu. En güçlü nefesini çekip kapıyı açtı ve zorla bir adım attı. Elli boğazındayken karşısında kavga eden adama baktı.
"Yeter," diye fısıldadı. Sesi duyulmayacak kadar az ve titrekti. Ciğerleri yanıyor verdiği acı gözlerini dolduruyordu.
"Yeter susun artık," alamadığı bir nefes karşısında derinden gelen güçlü öksürme istediğine engel olamadı ve ardı ardına öksürmeye başladı. Ağzında olan elini çektiği zaman avcundaki kanı gördü.
Kaşlarını çatarak elindeki kana baktı. Derman kalmayan dizlerinin üzerine düştüğü zaman tüm gözler ona dönmüştü. Babasının endişeli bakışlarına göz gezdiren Zeynep, daha fazla dayanamayıp kendini yere bıraktı.
🍀
Gözlerini araladığı zaman gözüne çarpan ilk şey güçlü ışıklardı. Beyaz ışıklar..
Ellerini tutan kişiye kafasını çevirdiği zaman babasının içli içli ağladığını gördü. Annesinin kokusunu hissettiği zaman rahatlamıştı.
Elini çekip karnının üzerine koydu. Babası kızarmış gözlerini hemen kızına çevirdi. "Kızım uyandın şükürler olsun,"
Babasının sesiyle elindeki yasini masanın üzerine bırakıp kızına sarıldı Yüsra hanım. "Beni çok korkuttun."
Zeynep acıyan boğazına inat "Özür dilerim," dedi değişmiş sesiyle.
"Doktor şimdi gelecek," diyen babasına bakmayan Zeynep dolan gözlerini annesine çevirdi. Sesini duyması bile onu üzmeye yetiyordu.
Elinde poşetlerle içeri gelen Betül Zeynep'in uyandığını gördüğü zaman kocaman gülümsedi. Bu kadının samimiyeti bile babasından daha yakın geliyordu.
"Geçmiş olsun Zeynep," dediği zaman Zeynep ona ufakta olsa gülümsedi. Betül bu gülümsemeyi gördüğü zaman heyecanlandı ve Yüsra hanıma baktı.
İçeri giren doktor ile herkes dikkatini o tarafa yönlendirdi. Belgeleri onlara uzattı Arslan ve Yüsra'ya bakıp "Sizinle konuşsam daha iyi olacak." dediği zaman Zeynep kaşlarını çattı.
"Bende duymak istiyorum, bana ne oldu?" dedi Zeynep. Doktor bakışlarını Zeynep'ten alıp Yüsra hanımla göz teması kurdu.
"Yapılan tahliller sonucu ve.." diyip durakladı elini gözüne kapatarak derin nefes aldı. Zeynep adamın hareketlerinden şüphelendi ve korkmaya başladı. "... maalesef kanser tanısı konuldu,"
Zeynep vücudundan geçen titremeyi hissettiği zaman gözünden akan yaşın sıcaklığını fark etti.
"Siz n..ne ne diyorsunuz Doktor Bey?" Yüsra hanımın titreyen nefesi yetmemişti konuşmaya.
"Yanlışlık olmalı, tahlilde yanlışlık olmalı, tekrar bakın tekrar yapın tahlilleri." diyerek doktoru sarsan Arslan göz yaşlarını tekrar bıraktı.
"Ölecek miyim?"
Herkes Zeynep'in sorusuyla sustuğu zaman kimse buna yanıt verecek güçte değildi. Zeynep elini kalbine bastırdı ve şiddetli ağlamasına karşı koyamadı.
🍀
"Oğlum avagardo ne kadar?"
Kendisine sorarcasına bakan yaşlı teyzeye döndü Yusuf. Avagardo mı demişti o?
"Hangisinin fiyatını soruyorsun teyzem?" dedi kibarca.
"Ahanda işte şu," dedi ve olgunlaşmış avakadoları gösterdi. Yusuf sesli güldüğünde teyzenin yumuş yumuş görünen yanaklarını dayanamadı ve sıktı.
"Oğlum dur," diyerek Yusuf'un elinden kurtulmaya çalışan teyze bir yandan da gülüyordu. "Sen ne zaman büyüycen he?"
Yusuf omzunu silkti ve "Büyümek hiç güzel değil be teyzem. En güzeli çocuk olmak. Saf olmak." Aklına aşık olduğu kız geldi ve gülümsedi.
"Hadi Allah kolaylık versin," diyerek dükkandan ayrılan kadına gülümseyerek el sallayan Yusuf öte tarafta duran dedikodu makinesi ikiliye baktı. Mahallede olan her şeyi en kısa sürede duyup herkese yayarlardı.
"Kansermiş, bizim Ali orada sekreter ya ondan duydum." Yusuf kaşlarını kaldırdı.
"Deme," diyerek dizine vurdu diğeri sonra devam etti. "Hiç gün yüzü görmedi şu Yüsra. Kocası aldattı yetmedi kızı kanser oldu gördün mü?"
Dediği anda Yusuf elindeki poşeti yere düşürdü. Soğuk rüzgarın etkisi vücudunu titretirken gözleri dolmuş boğazına sert bir yumru oturmuştu.
"Hayır," dedi dişlerinin arasından. Yumruğunu sıktı ve kadınlara doğru yöneldi.
"Yalan söylüyorsunuz!"
Yusuf'un tepkisinden korkan kadınlar birbirlerine baktı. "Ne yalanı ayol, git kendi gözlerinle gör kızı hastaneye kaldırmışlar."
Yusuf'un sıktığı dişleri yüzünü gergin gösterirken hemen koşmaya başladı. Koştu koştu koştu nefessiz kalana kadar ciğerleri yanana kadar koştu. Sonunda gelmişti buraya. O kadar mesafe koşmuştu ama iki adım atıp içeri girmeye yetecek gücü belki de cesareti yoktu.
Sonra nefesini düzene soktu. Hastaneye girip Zeynep'in oda numarasını öğrendi. Ağır adımlar ile yürüdü. Son bir adım kalmıştı aşık olduğu kıza ulaşmaya ama o bir adım onun için binlerce adım gibi gözüküyordu.
Kapıyı çaldı. Yan tarafta oturan Yüsra hanım Yusuf'u görünce ayağa kalktı. Hemen ona sarılıp tuttuğu göz yaşlarını serbest bırakıp ağladı içli içli. Yusuf daha çok korkuyordu.
"Oğlum, Zeynep...Zeynep" devamını getiremedi. Yusuf sertçe yutkunup uyuyan sevgilisine baktı. Masumdu. Hastane kıyafetleri içinde küçücük kalmıştı.
"Ben dışarı çıkayım, Zeynep beni ağlarken görmesin." deyip ayrılan Yüsra hanım Yusuf'u orada çaresiz bıraktı.
Yusuf dolu gözlerle ona doğru yürüdü elini onun eline değdirdi. Zeynep'in aralanan gözleri Yusuf'u görmesiyle bi tık daha açıldı.
"Yusuf..."
Sessiz mırıldanması Yusuf'u sarsmıştı. "Yusuf ben hastayım," dedi Zeynep bilinçsizce.
"Belki de ölece.." Yusuf hemen dudaklarını kapattı genç kızın. "Ne olursun böyle söyleme," gözünden akan bir yaş Zeynep'in yanağına düştüğü zaman yutkunamadı.
"Ölmek yok, savaşacağız. Ne olursun bırakma kendini. Beni sensiz bırakma." Yusuf ağlıyor nefes nefese konuşmaya çalışıyordu.
"Sen beni bırakmayacak mısın?" dedi Zeynep masumca.
"Seni neden bırakayım huysuzcuğum?" dedi göz yaşlarını silerken.
"Ben hep hastanede olacakmışım. Hep uyuyacakmışım. Sen bunlarla uğraşacak mısın Yusuf?"
Yusuf'un gözleri tekrar dolduğu zaman "Ben seni bırakmam. Sende beni bırakma. Aşığım. Son nefesime kadar burdayım." dedi ve Zeynep'in gözlerine baktı. Kızın gülümseyen gözlerini gördüğü zaman oda gülümsedi. Hem ağlıyor hemde gülüyordu.
"Sana bir şey söyleyeyim mi?" Yusuf kafasını salladı. Ne söyleyeceğini merak ediyordu.
"Bende aşığım..." Zeynep Yusuf'un elini tuttu. "Bende sana aşığım Yusuf."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 25.23k Okunma |
1.66k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |