29. Bölüm

29. BÖLÜM: FISILTI

Laura
lauraninnyiildizi

29.Bölüm: Fısıltı.

"Bize doğruyu söylemiyorlar sevgilim," Yusuf'un söylediği şarkıyla gözlerini aralayan Zeynep, ağaç dallarından gözüne yansıyan güneş ışıklarına karşı gözlerini kıstı.

"Yolumuza taş koymadan duramıyorlar," Zeynep bakışlarını Yusuf'a çıkardığında kafasını ağaca yaslayıp uzaklara dalmış bir hâlde şarkı mırıldanırken gördü onu.

Yusuf, Zeynep'in kafasının dağılması için sevgilsini pikniğe getirmişti. Karşılarında duran gölün içinde yüzen ördeklerin seslerine eklenen kuş cıvıltıları ve Yusuf'un mırıldanması Zeynep için en huzurlu sesti.

"Sesin çok güzel," diye konuşan Zeynep'in sesiyle gözlerini aralayan Yusuf ona gülümsedi. "Güzel olan sensin," deyip derin bir nefes aldığında Zeynep'in kızaran yanakları belirginleşmişti tekrar.

"Ayrıca," deyip Yusuf'a baktı tekrar "...bacağında çok rahat," Yusuf Zeynep'e gülüp gözlerini kıstı.

"Bacağım her zaman seninle huysuzcuğum," dediğinde Zeynep kıkırdadı. Piknik örtüsünün üzerinde uzanmıştı genç kız. Yusuf kafasının acımaması için kafasını bacağının üzerine almıştı. Üşür diye üzerine yanında getirdiği pikeyi örtmeyi ihmal etmedi.

"Hastanede olmaktan bıktım," diyen Zeynep'e bakan Yusuf dolan gözlerini gizlemek için hemen başka şeyler düşündü.

"Üç aydır tedavideyim. Eski yaşantımı çok özlüyorum," deyip doğruldu.

"Ama eski halimize dönmek için savaşıyorduk ya hani huysuzcuğum," dedi Yusuf naif sesiyle. Zeynep ona bakıp kafasını salladı. "Haklısın," dediğinde Yusuf gülümseyip ayağa kalktı.

"Biraz yürüyelim mi?"

Zeynep,Yusuf'un elini tutup ayağa kalktı. Gölün yanında yürürlerken Zeynep etrafına bakıp daha çok gülümsüyordu. Yusuf gölün karşısında durup yanındaki bir ağacın yaprağından koparıp uçlarını bağladı. Yaprak şimdi halka hâlini almıştı.

Zeynep ona anlamamış bir hâlde bakmaya devam ederken ona dönen Yusuf sırıtıyordu.

"Elinizi alabilir miyim Zeynep hanım?"

Dediği zaman Zeynep kıkırdayıp elini ona uzattı. Yusuf o yapraktan yapmış olduğu yüzü onun parmağına takıp sırıtmasını bozmadan "Nişanlandık, huysuzcuğum." dediğinde Zeynep gülümsedi.

"Bir gün gerçekten nişanlanacak mıyız?" diye soran kızı göğsüne çeken Yusuf çenesini başına yaslayıp derin nefes aldı. "Bir gün gerçekten nişanlanacağız huysuzcuğum."

İki genç karşılarında duran göle bakıp gelecekte yapmak istedikleri hayalleri birbirlerine anlattılar.

🍀

Yusuf eline bulaşan boyayı Zeynep'in anlına sürdüğünde genç kız çiçekli maskesiyle ona döndü. "Ya Yusuf ne yapıyorsun?" diye çıkışan kıza gülen Yusuf parmağını mağfiretmiş gibi gösterdi.

"Bu masken daha çok yakıştı," diyen Yusuf'un burnuna elindeki pembe boyayın kalıntısını bastırdı.

"Sana da pembe çok yakıştı Yusuf," diyerek kıkırdadı. Yusuf ona yandan bir bakış attığında Zeynep'in gülüşü kahkahaya dönüştü. Resim hocası ikilinin yanına gülerek geldi.

"İkinizin havası burayı bambaşka yapıyor," dediğinde Zeynep ve Yusuf birbirlerine baktılar. "Hep mutlu olun," diye ekledi ardından.

Yusuf Zeynep'in ışıldayan gözlerinde kaybolurken Zeynep'in heyecandan hızlanan kalbi de gözleri kadar ışıl ışıldı.

Sonra kafasını önüne eğip "Teşekkür ederiz hocam," diyerek hocasına baktı. Hocası yanlarından ayrıldıktan sonra Yusuf Zeynep'in gülümseyen yüzüne bakıp elindeki fırçayı resmin üzerinde gezdirmeye devam etti.

"Bu resim kursu işi çok iyi oldu Yusuf biliyor musun?" diyen Zeynep'e bakan Yusuf sırıttı. "İlk çizimlerimizin çubuk adam portresini hatırlayacak olursak bence de çok iyi oldu," dediğinde Zeynep kıkırdadı.

Kafa dağıtmak için haftada bir gün resim kursuna geliyordu ikili. Zeynep Yusuf'un resim yapmasını dikkatle takip etti. Her bir fırça vuruşundaki ciddiyetini hayranlıkla izliyordu. Fırçanın yönüne doğru kafasını eğmesi bile Zeynep için mutluluk veren bir olaydı.

Gülmek için büyük şeylere gerek duymazdı. Yusuf'un kelebek çizdiğini gördüğünde bile gülümserdi. Ciğerinden baskı yapan ağrı ile gülümsemesi soldu âniden. Yusuf'un fark etmemesi için resimle ilgileniyor gibi yaparken ağrı çekilmez bir hâle büründü.

Gözünden düşen bir yaş elindeki renk paletine damlayınca kırmızı boya koluna dağılmıştı. Zeynep içinden dua ederken ağrının şiddetinin geçmeyişi onu tedirgin etmişti. Titreyen ellerini fark ettiği zaman palet elinden yere düştü. Yusuf bakışlarını Zeynep'e çevirdiği anda kızın titreyen bedenini gördüğünde fırçayı masaya bırakıp ayaklandı.

"Zeynep ne oldu? Daraldın mı?" dediği zaman Zeynep gülümsedi. Sahte bir gülümseme ile sevdiği çocuğun endişesini düşürmeye çalıştı.

"Yok iyiyim geçer şimdi," dediğinde Yusuf kaşlarını çattı ve Zeynep'i hava alması için dışarı götürmeye çabaladı. Son bir adım kala Zeynep'in gözlerine inen karaltı ile kendini Yusuf'un kollarına bıraktı.

Kollarında baygın yatan kıza çaresizce bakan Yusuf kendine gelip onu kucağına aldığı gibi dışarı çıktı. Ayaklarını hızlı adım atmak için zorluyor daha çok zorluyordu.

"Gözlerinin kapanmasından ne kadar korkuyorum bir bilsen," diye fısıldadı kollarında küçücük kalan Zeynep'e.

🍀

Zeynep'in aralanan gözleri ânında Yusuf'u bulmuştu. Kafasını Zeynep'in koluna taslayan Yusuf kendi kendine bir şeyler konuşuyordu.

"Gözlerini açsan, seni sevdiğimi tekrar tekrar söylesem. Ah keşke söyleyebilsem huysuzcuğum." dediğini duyunca Zeynep'in gözleri dolmuştu. Kolundan aldığı ilacın ağrısından daha çok acıtmıştı canını.

"O hâlde söyleyebilirsin," dediğinde Yusuf gözlerini kırpıştırdı ve çaktırmadan göz yaşlarını sildi. Yavaşça doğrulup göz altları morarmış sevgilisine baktı şefkatle.

"Seni seviyorum," deyip gülümsediğinde Zeynep kıkırdadı. Elini Yusuf'un eliyle birleştirdiği zaman acıların dozu düşüyordu sanki. "Sen söylemesen bile gözlerin bana söylüyor Yusuf,"

Yusuf'un âniden dolan gözlerini gören Zeynep'in çenesi titremişti. "İkimizde ne sulu göz olduk ya," diyen Yusuf güldü. Aslında gülmek istemiyordu. Oturup hüngür hüngür ağlamak istiyordu. İçi çıkana kadar. Boğazı tahriş olana kadar bağırıp ağlamak istiyordu.

"Doktor durumum hakkında bir şey söylemedi mi?" Yusuf Zeynep'e burukça gülümsedi. Konuyu değiştirmek için bir şeyler düşündü. Aklına gelmeyen her bir düşünceye öfkelendi.

"Yusuf?"

Kızın sorgulayıcı bakışlarının ardından Yusuf derin bir nefes alarak işe başladı. "İlaçlar hastalığı durdurmak yerine ilerletme yapmış."

Zeynep'in duymak istediğini bildiği hâlde konuşamayan Yusuf başını yere eğip kaldırdı. "Bu yüzden daha çok daralma sorunu yaşıyormuşsun,"

Zeynep sertçe yutkundu gözleri Yusuf'un gözlerine endişeli bir hâlde baksada içindeki korkuyu anlatması mümkün değildi. Sevdiklerinden ayrılmak istemiyordu. Konuşmak için ağzını aralayan Zeynep dışarıdan gelen sesler ile sustu.

"Kızım hastaneye kaldırılmış siz bana daha yeni söylüyorsunuz bunu!"

Babasının öfkeli bağırışı karşısında yumruğunu sıkan Yusuf bakışlarını kapıya çevirdi. Sevmiyordu bu adamı işte. Yanında duran karısından da nefret ediyordu.

"Zeynep?"

Zeynep'in yanında duran Yusuf'a öfkeli bakışlarını yollayan Arslan'ın arkasından Yüsra ve Betül de girdi.

"Kızım iyi misin?"

Annesine gülümseyerek baş salladı. Yüsra hanım derin bir nefes alıp Yusuf'un teselli eden bakışlarına gülümsemeye çalıştı. Evden nasıl çıktığını bile hatırlamıyordu. Korkudan elleri hâlâ titriyor dili damağı kup kuru olmuştu.

"Bu kızın hasta olduğundan haberin yok mu senin?" Yusuf'a öfkeyle bakmaya devam eden Arslan bu çocuktan hiç hoşnut değildi.

"Her defasında hatırlattığınız için unutmak ne mümkün efendim," diyerek alayla sırıttı Yusuf. Ama içinde gizlediği öfke her an ortaya çıkabilirdi. Arslan'ın kolunu tutan Betül onu sakinleştirmeye çalıştı.

"İstersen dışarıda konuşalım," dişlerinin arasından söylediği bu cümle karşısında Yusuf kafasını sallayıp Zeynep'e göz kırptı. Zeynep arkalarından tereddütle bakarken içinden kavga edecekler hissini bir türlü atamıyordu.

Koridorda birbiri karşında duran iki adamın heybeti de birbirinden yüksekti. "Söyle," diye tısladı Arslan.

Yusuf'un çatılan kaşları anlamadığının belirtisiydi. "Ne söyleyecek mişim?"

Arslan alayla sırıttı "Kızımın peşini bırakmak için ne kadar istiyorsun söyle!"

Yusuf'un şaşkın bakışları Arslan'ın yüzünde dolaşırken sıktığı yumruğu parmaklarını kırmızılaştırmıştı. Bu adam Zeynep'in babası olamazdı. Böyle rezil biri Zeynep'in yanında duramaz diye geçirdi içinden.

"Ne diyorsun lan?" Arslan ile kafa kafaya durdukları zaman olacaklar iyi bir görüntü vermemişti.

"Paranı al kızımın peşinden defol git diyorum!"

Yusuf alayla sırıtıp gözlerini yummadan konuştu "Önüme dünyayı sersen, yine de bırakmayacağım Zeynep'i." Arslan'ın sinirden kasılan yüzü Yusuf'un hoşuna gitmişti.

Arslan'ın arkasından beliren siyah takımlı adamlar belindeki silahları göstererek Yusuf'a doğru yürüdü. Yusuf tek bir geri adım atmadan adamların kendilerine gelmesini izledi. Korkmuyordu onlardan.

"Bunları görsen Yusuf, o zaman işler değişir mi?" Arslan'ın sorusuna tekrar sırıttı. Kafasını kaşıyıp cıkladı.

"Ne kadar şerefsiz olduğunu bir bilsen," dediği an Arslan Yusuf'un yakasından tutup sarsmaya başladı. "Geberip gitmek mi istiyorsun?"

Bağırışmaları duyan Zeynep kolundaki ilaçtan kurtulup ayağa kalktı ve hemen koridora çıktı. Yusuf ve babasının kavga ettiğini gördüğü zaman oraya doğru yürüdü.

Yusuf'u kolundan tutup kendine çekmeye çalışmıştı ama Yusuf hâlâ Arslan'a öfkeyle bakıyordu. "Rahat bırak Yusuf'u!"

Kızının bağırışı ile kendine gelen Arslan Yusuf'un yakasından sertçe ittirip gözlerini kendisine öfke ile bakana çevirdi.

"Sende mi bunu koruyorsun?" Küçümser bir hâlde Yusuf'a baktığı zaman Zeynep kaşlarını çattı.

"Ona aşığım ben tamam mı!"

Arslan'ın sarsılan bedeni bunu gizlemeyi iyi biliyordu. Kızının böyle birine aşık olması kabul edilemezdi onun tarafınca.

"Senin tedavi paranı kim ödüyor Zeynep? Bu seviyesiz çocuk mu?"

Yusuf daha fazla dayanamayıp Arslan'a doğru bir adım atmıştı ki Yüsra hanım onu zar zor durdurdu. Zeynep az önce duyduğu şey karşısında susmuştu. Sanki dili mühürlenmişti. Karşısında duran adam babasıydı değil mi? Onun kanı ve canıydı. Peki neden öyle hissetmiyordu. Neden ondan nefret ediyordu?

Gözlerinden akan sicim sicim yaşlarla babasına baktı. Arslan söylediği şeyin farkında varmıştı ama çok geçti. Yaydan çıkmıştı ok. Geri dönemezdi. Kalbinden çıkarılsa bile izi kalacaktı elbet. Hem derin hem yakıcı bir iz.

"Ben öldüğüm zaman..." deyip sustu Zeynep. Başı döndüğünde Yusuf Zeynep'i tutup sıkıca sardı.

"....vicdanını para verdim diye mi rahatlatacaksın?"

Yüsra hanım göz yaşlarını Zeynep'ten saklayıp hemen sildi. Zeynep kafasını Yusuf'un göğsüne yaslayıp içli içli ağlamaya başladı.

"A..artık babam değilsin! D..defol git şimdi," boğazı acıyana kadar bağırıp gözlerini sımsıkı yumdu. Tamir edilmiş kanadını kıran bir adamdı o. Yusuf o adama nefretle bakıyordu.

Elindeki silahı alıp onu vurmamak için kendini zor tutsada bunu engelleyen kolları arasında hüngür hüngür ağlayan aşık olduğu kızdı.

🍀

Zeynep'in tedavisi için motorunu satan Yusuf eve doğru yürüyordu. Aklına Zeynep'in hıçkırıkları geldikçe sinirleniyor adımlarını daha hızlı atıyordu. O adamın gerçek yüzü Zeynep'i yıksada artık hayatlarında olmayacaktı. Pislikten kurtulmuşlardı.

Üşüyen ellerine cebine koyup siyah kapşonunu iyiyce çekti. Ara sokağa girdiği zaman gözüne vuran far ışığı ile gözlerini kırpıştırdı. "Ehliyeti kasaptan mı aldın Allah'ın avandavalı?" diye söylendi Yusuf.

Araba Yusuf'un üzerine doğru sürüldüğünde son anda kaldırıma çıktı.

"Lan ne yapıyorsun? Ağzını kırdığımının çocuğu," diye bağırdığında arabadan sekiz tane takım elbiseli adam indi. Yusuf kaşlarını çatıp kendisine gülerek bakan adamlardan şüphelenmişti.

"Irzıma geçecek gibi bakıyorlar anasını satayım,"

"Ezerek öldürelim dedik şanslıymışsın. Dayağımızın tadını yiyip gebereceksin." diyen sağdaki diğerlerine emir verdi. Yusuf'un etrafı adamlarla sarıldığı zaman sertçe yutkunup plan yapmaya çalıştı ama. Arkasından gelen ağır odun darbesi ile yere sertçe düştü.

Ayağa kalkmaya çalıştığı anda karnına aldığı tekmeyle kan kusmuştu acıyla.

Her bir darbede nefesi kesilen Yusuf gözlerini yumdu. Karnına aldığı son tekmeyle canı çekilmişti sanki.

"Arslan Bey'in selamı var," diyerek sırıtan adam Yusuf'u alayla süzdü. Arabalarına binip giden adamların ardında kalan Yusuf ıslak ve soğuk zemine karnına batan kaburga acıları ile nefes almaya çalışıyordu.

Gözlerini aralayıp yıldızlı gökyüzüne baktı. Orada gülümseyen biri vardı. Orada gözleri dolu kendisine el uzatan bir melek vardı. Yusuf kanlı ağzına gülümsemeyi kondurup elini o meleğe uzattı.

Gücü gittikçe tükendiği zaman gözleri kapanmak üzereydi. Dudakları fısıltısıyla hareketlenmişti.

"Zeynep..."

Bölüm : 19.07.2025 20:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...