31. Bölüm

31. BÖLÜM: BENİM OYUNUM

Laura
lauraninnyiildizi

31. Bölüm: Benim Oyunum.

#HayatEveSıgar ❤️

Demir kapı gürültüyle açıldığı zaman içeriden çıkan adamı gören genç kız ayağa kalktı. Sakal bırakmıştı, bakışları eskiye nazaran sertti. Ama bu sevdiği kıza kaydığı zaman bambaşka bir hâle bürünüyordu.

Kollarını ona sarıp alnından öptü. Ama kendisini geri çekmemişti. Kokusunu ciğerlerine hapis edip araladı kapalı gözlerini.

"Her geçen gün özlemim daha çok artıyor sana," fısıldayan sesi Zeynep'in kalp atışlarını hızlandırmıştı.

Kafasını kaldırıp sevdiği adamın gözlerine baktı. Göz bebeğinin etrafından geçen kahve tonu ince sarı çizgi ile bütünleşmişti. Birbirini takip eden gözler ritme uyan dans figürleri gibiydiler.

"Gel oturalım şöyle," deyip sandalyeyi geriye doğru çekti Yusuf. Tam karşısına da kendisi oturdu.

"Nasılsın?"

Kızın bu ses tonunu duymak için haftalar beklemek gerekiyordu bazen.

"Ben..ben iyiyim, hem sen beni boşver. Sen nasılsın? Tedavi nasıl gidiyor?" karşısındaki kıza ümitle baktı.

Cevaptan önce gülümsemesini kondurdu yüzüne "Düzeliyorum, doktor öyle söyledi."

Yusuf bu gülümsemeye dahil oldu ve kızın minik ellerine sardı çatlayan parmaklarını. Zeynep pütürtülü derinin baskısını parmaklarında hissettiği zaman gülümsemesi daha da büyümüştü.

"Düzeleceksin tabi, bizi bekleyen bir gelecek var." dedi. Zeynep kafasını önüne eğip susmayı tercih etti. Nefes alış verişini dinlemek onun için vazgeçilmez bir sessizlikti.

"Adamı," diye uzattı cümlesini genç kız. "..adamı bulduk." Yusuf'un şaşkın bakışları ve çatılan kaşları kızın üzerinde gezindi.

Zeynep kafasını kaldırıp "Suçlu olmadığın çıkacak ortaya," dediği zaman Yusuf'un gözünden geçen ışıltı Zeynep için mutluluk sebebiydi.

Yusuf önce şaşkınlıktan masayı izledi. Sonra Zeynep'e baktı ardından dişleri gözükene dek güldü. Artık çıkması ihtimaldi buradan. Belki günler kalmıştı sadece.

"Eskisi gibi olacağız," diye fısıldayan sevgilisine sarıldı. Gözünden düşen bir damla yaşın devamının sonradan geleceğini hiç kimse söylememişti.

🍀

Berke ve Zeynep'in gözleri ekrandaydı.

Parmakları klavyede gezen çocuğun yüz ifadesi çok yaklaşmış durumda olduklarını gösteriyordu. Zeynep dayanamadı ve "Daha çok var mı?"

Çocuk boynunu yana kırıp sorusunu cevaplamayı es geçti. Konuştuğu anda söylediklerini çözüm yerine yazmayı istemezdi. Son defa sertçe bir tuşa basıp kendisini geriye attı.

Berke ve Zeynep birbirlerine bakıp ses gelen ekrana aynı anda baktılar. O gün davada sunulan görüntülerdi bunlar. Yaklaşık bir buçuk aylık süreçte bu görüntüler üzerinde çalışmışlardı her biri.

"Yakınlaştırsak," Berke'nin isteğiyle görüntü yakınlaştı. Şimdi adamın yüzü daha net görünüyordu. Zeynep adama bakıp yutkundu. "Yusuf değil,"

Berke de aynısını gördüğünde sırıttı. "Vallahi de değil," diye kendi kendine konuştuğunda Zeynep gülümsemesini eliyle gizledi.

İşte o gün o dairenin içi sevinç çığlıkları ile dolup taşmıştı. Sanki gece bu mutluluğu bekliyormuşcasına ışıltılıydı.

🍀

Berke ve Zeynep kapının önünde beklerken az önce kendilerine bilgi vermek için yanlarından ayrılan adamın gelişiyle ona doğru döndüler.

"Maalesef, bugün görüş günü değil." Zeynep çatılan kaşlarını bozmadan adama baktı. Yusuf'la görüşmeleri gerekiyordu. Tam da bu gün görüşmeleri lazımdı. Ne bir saat geç ne yarın. Tam da bugün.

"Ama bizim onu görmemiz gerek-" Zeynep'in sözünü "Elimden gelen bir şey yok üzgünüm," diyerek kesip, saatine baktı. Onlara son bir bakış atıp yanlarından ayrıldı.

Zeynep Berke'ye ne yapacağını bilmez bir hâlde bakarken Berke de yüzünü sıvazladı.

"Yapacak bir şey yok Zeynep,"

Omuzları düşük bir hâlde mahalleye geri döndüler.

Bu sırada açılan kapıdan etrafa yayılan ayakkabı seslerini duyan Yusuf hemen ayağa kalktı. Karşısında gördüğü kişiyi beklemediğinden kaşları çatıldı. Yüzündeki anlamamış ifade karşısındakini güldürdü.

Gülüşü duvarlarda yankı yaparken onun yakınından geçip demir kokulu sandalyeye oturdu. Yusuf yavaşça önüne dönüp gözlerini onda dolaştırdı.

"Ne işin var senin burada?"

Sorusu yine onu eğlendirmişti. İçindeki mutluluk çok yaklaştığının belirtisiydi. İstediğini artık alabilecekti.

"Otur bakalım Yusufçuk,"

Mutluluğu sesine yansırken Yusuf dediğini yapıp karşısına oturdu. Gözleri hâlâ ona anlamamışça bakarken ayağı ile bir yandan ritim tutuyordu.

"Yaklaştın Yusuf," diye mırıldandı. Ardından derin nefes aldı "....ama başaramayacaksın," Yusuf kendini geriye atıp çattığı kaşları ile ciddiyetini ortaya dökmüştü.

"Hiç bir şey anlamadım," diye konuştu. Bu cevapla oda kaşlarını çatıp ona yaklaştı.

"Kamera kayıtlarına ulaştınız. Evet sen suçsuzsun. Ama benim oyunumda sen suçlusun!"

Yusuf duydukları karşısında ne yapacağını bilemedi. Karşısındaki gözlerin nefret dolu bakışları tüm düşünme yetilerini sersemletmişti.

"Sen...sen bunu niye yaptın?" Yusuf'un aklında canlanan şey Zeynep'in arkasından yalvardığı görüntülerdi.

"Sen benim oyunumdaki engelsin," deyip onu süzdü "....ve ben engelleri ortadan kaldırmayı hedefledim."

Yusuf bulmaca gibi olan konuşmalardan hiç bir şey anlamadı. Oyun, engel neydi bunlar?

"Yarından tezi yok buradan çıkacağım. Sende bunun cezasını çekeceksin!"

Tam kapıya doğru yürümüştü ki o sözler sanki nefesini kesmişti.

"E tabi ceza sistemi de olacak. Ama sana değil, o zavallı Zeynep'e." Yusuf burnundan hızlı nefes alıp verirken yumruğunu sıktı.

"Ona dokunamazsın!"

Kahkaha atarak açılan kapıdan çıktı. Arkasında çaresiz Yusuf'u bırakırken aklından sadece planlarını sıralıyordu. Yusuf arkasından koştuğunda yüzüne kapanan demir bir kapı olmuştu. Kapıyı sertçe yumruklayıp bağırdı.

"Ona zarar vermezsin!"

Ayağı ile sert bir tekme attı ve bir kez daha, "Ona zarar verme," diye fısıldayıp sırtını kapıya yasladı.

🍀

Parayı karşındaki adama uzatıp gözlerini ona dikti. "Akşam olmadan halledin,"

Yüzündeki cıvık gülümseyiş ile "Haberleri izlemeye bak," dediğinde onu takmayıp arabasına bindi.

Direksiyonda olan ellerini sımsıkı kenetlemişti. Gözlerini dikiz aynasına dikip "Senin yokluğun Zeynep için büyük bir ceza Yusufçuk," dedi.

Az önce emrini alan adam içeri geçip etrafını kontrol etti. Yusuf'un olduğu koğuşun önüne geldiği zaman telefonuna gelen mesajı okudu.

"Kameralar devre dışı," mesajda bu yazıyordu. Buna karşılık pis pis sırıtıp cebindeki alkolü her yere döktü. Sol cebindeki kibrit kutusunu açıp bir tanesini alevlendirdi. Yüzüne yansıyan ışığa gözlerini kısarak baktı ve yere fırlattı. Kapının etrafından açılan ateşle gülüşü büyüdü. Kutuyu cebine koyup ardına bakmadan oradan ayrıldı.

Yusuf koğuş içinde yerinde duramazken aklında olan tek şey Zeynep'ti. Ona ulaşması gerekiyordu. Telefon görüşünü dün kullandığı için şimdi onu arayamıyordu. Çaresiz kalmak en nefret ettiğiydi.

Kapının altından sızan dumanı fark edenler hemen ayaklandı. Yusuf onların gürültüsüne bakıp kaşlarını çattı. Etraf her saniye daha çok duman oluyordu. Ciğerinden gelen öksürüğü bırakıp dumandan yanan gözlerini yumdu.

Çalan sirenle herkes daha panik olmuştu. Demir kapının kilidi hızla çekildiği zaman içeriye gardiyan atıldı "Hemen dışarı!"

Bir bir dışarı çıkan suçluların arkasından gelen Yusuf sağa dönecekken kafasına aldığı sert darbeyle yüzünü buruşturdu. O sert darbe bu kez daha ağır gelmişti. Dizlerinin üzerine düştüğü zaman boynundan akan sıcak kanın kokusunu duman kokusundan daha çok almıştı. Boynundan göğsüne akan kanını hissediyor görüş açısı bulanıklaşıyordu. Yere yığıldığı zaman dumanlarla çevrelenmiş tavana baktı.

Nefes almak istiyordu fakat ciğerleri buna izin vermemişti. Sonradan hatırlayacağı bir ismi sayıkladı "Zeynep,"

Alevlerin ortasında yatan masum bedenin sevdası acısından daha büyüktü. Gözünden akan yaşın kulağına doğru kaydığını hissetti. Eline ulaşan ateşin acısıyla yüzünü buruşturdu.

Nefesini tuttu.

Vakit ayrılık vaktiydi.

(Leman Sam- Gül Güzeli şarkısını açarak okuyabilirsiniz.)

🍀

Hastane yatağında kıvrılan Zeynep burnundaki maskeyi çıkardı. Sadece bununla nefes almak zorunda olması onu daha çok yıpratıyordu. Odadan çıkması yasak olduğu için yanındaki kumandaya doğru uzandı.

Rastgele kanalları gezerken onun resmini gördü. Önce kaşları yavaşça çatılmıştı. "Yusuf," mırıldanışı yürek burkardı.

Altta geçen yazıyı okudu "Cezaevinde yangın!"

Elini kalbine bastırıp ayağa kalktı. Televizyonun sesini sonuna kadar açtı. Spikeri dinlerken hızlı nefes alıp veriyordu.

"Çıkan yangında bir ölü yetmiş yedi yaralı bulunuyor. Yangında feci şekilde can veren Yusuf Ayvaz'ın cenazesi yarın sabah saatlerinde toprağa verileceği duyruldu."

Zeynep nefesini verip elini saçlarına daldırdı. Göz yaşları ardı ardına akarken kafasını sallıyor Yusuf'un öldüğüne inanmıyordu. "Hayır," defalarca bu kelime çıkmıştı ağzından.

"Hayır!" nefesi tükenene kadar çığlık attığında elindeki kumandayı televizyona fırlattı. Masasındaki her şeyi tek tek duvarlara fırlatırken içeriye giren hemşireler neler olduğunu anlamamıştı. Zeynep hem ağlıyor hemde ortalıkta olan her şeyi atıp döküyordu. Bunları yapmak sanki Yusuf'u geri getirtecekmiş gibi.

Zeynep'i durdurmaya çalışan hemşireler en sonunda sakinleştirici iğneyi yapmıştı. Zeynep yatağına yattığı zaman gözlerinden akan damlalar yastığını tek tek ıslatıyordu. Kafasını başı ucundaki resme çevirdi.

Hıçkırıklar içinde ağlarken elini o resme uzatmıştı. Dokunamadığı zaman daha çok ağlarken derin nefes alıp ona baktı. "Gittin mi Yusuf?" titreyen sesiyle konuştu tekrar "Beni bırakıp gittin mi?"

🍀

Dağılan çoğunluğun ardından yanında kalan tek kişi Zeynep'ti.

Elini yeni atılmış nemli toprakta gezdirirken göz yaşlarının düştüğü yerler ufak bir çukur olarak görünüyordu. Kafasını kaldırıp o beyaz mermere baktı. Yusuf ismini gördüğünde çenesi titredi.

"Yolumuza taş koymadan duramıyorlar," titreyen sesi midesini bulandırmıştı. "Ben senin gibi söyleyemiyorum. Sen söyler misin?"

Sorduğu sorunun cevabı sessizlikti. Zeynep derin nefes aldı. Ciğerlerinden gelen baskıyla öksürdü ardı ardına.

"Sen bana huysuzcuğum demeyecek misin?" dudağını ısırıp yeniden akan göz yaşlarını sildi.

"Neden sözünü tuttun Yusuf?" diye sorup hıçkırdı. "Benden önce öleceğin için söz vermiştin, neden tuttun sözünü?" deyip elini yere vurup ağladı.

"Ben daralıyorum. İçim acıyor. Nefes alamıyorum. Neden Yusuf biliyor musun? Kalbim de gömüldü seninle birlikte," dedi.

"Beni babam terk etti bir kadın için hemde. Ben sana güvenmiştim. Bırakmayacağım demiştin. Şimdi beni yalnız bıraktın Yusuf,"

Gökyüzüne baktığı zaman kara bulutları görmüştü. "Yağmur yağacak," yüzünde ufak bir gülümseme belirdi

"Kalksana hadi, birlikte yağmurdan kaçalım," mırıldanışı öyle umutluydu ki. Gözlerini mezarda gezdirdi. "Kalksana Yusuf,"

"Yalvarırım kalk," deyip kafasını toprağa yasladı. Hüngür hüngür ağlarken ellerine düşen yağmur damlaları ile kafasını kaldırdı. Üzerindeki ceketi çıkarıp toprağa örttü "Üşümeyeceksin," bunu sık sık tekrar ediyor ceketi mezarın üzerine sık sık bastırıyordu.
Boş olan yere uzanıp elini ceketin üzerine attı.

"Hani hastanede birlikte uzanıyorduk ya birlikte," deyip dolu gözlerini yumdu "...şimdi de aynısını yapıyoruz."

Üzerine değen her bir damlada üşüdüğünü hissedemeyecek kadar yorgun ve halsizdi. Gözlerini kapatıp dudaklarını araladı "İyi geceler Yusuf,"

Burukça gülümsedi ve "...seni seviyorum." dedi.

Yüzündeki hafif tebessümüyle uykuya daldı.

Bölüm : 26.07.2025 22:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...