32. Bölüm

32. BÖLÜM: BEYAZ ÖRTÜ

Laura
lauraninnyiildizi

32. Bölüm: Beyaz Örtü.

Yola birden bire atılan kızla aniden frene basan genç doktor nefes nefese kaldı. Arabasından aşağı inip ayakta olan kıza baktı. Yüzü sapsarıydı.

"İyi misin canım? Bir şeyin var mı?" dediğinde kafasını olumsuz olarak sallayan Zeynep genç kadına son kez bakıp kaldırımdan ağır ağır yürüdü.

Kızın bu hâlini tuhaf bulan doktor çalan telefonunu açıp arabasına bindi. "On dakikaya hastanede olacağım." dedikten sonra telefonunu koltuğa fırlattı.

Aklı az önceki kızda olsada yetişmesi gereken nöbeti bulunuyordu.

🍀

Hastaneye gelen Zeynep odasına girdiği zaman üşüdüğünü hissetti. Annesi koltukta uyuya kalmıştı. Hastalığı ilerlediği için sık sık hastanede kalmaları gerekiyordu.

Zeynep'in çıkardığı sesler ile uyanan Yüsra hanım hemen ayaklandı. "Kızım sen beni meraktan öldüreceksin bir gün," diye yakındığında Zeynep yorgun gözlerini ona dikti.

"Bünyem acıya alışkın, sende gidersen şaşırmam." dediğinde Yüsra hanım dolan gözlerini gizlemeye çalıştı. "Ağzından yel alsın o nasıl laf?"

Zeynep onu takmayıp yorganı kafasına kadar çekti ve gözlerini kapadı. Sırıtıldığı belli olan çekik gözleri ve yukarı çıkmış elmacık kemikleri gördü. Yusuf'un hayali her zaman onunlaydı. Zeynep gülümseyip onu düşünmeye devam etmişti.

Bu sırada, yeni gelen doktor, hemşireden dosyaları alıp hızlıca göz gezdirdi. "Evet bu hastamın kan sonuçlarını görmek istiyorum Tülay Hemşire."

En son dosyayı eline aldığı zaman "Aslında o Doktor Rıfat'ın hastası fakat kendisi izinli." diyen hemşireye baktı.

Akciğer kanseri bir kızın dosyasıydı. "Zeynep Kâtip, yaş on sekiz, sağ lobta metastaz yapmış düzensiz hücrelerin sayısı oldukça fazla." diyerek doktor raporunu okudu.

"Kan sonuçları çıktı mı?"

"Maalesef, Zeynep Katip'in kan sonucu bulunmuyor hocam," dediğinde doktor kaşlarını çatıp "O hâlde hemen kanları alınıp tahlil yapılıyor. Kolay gelsin," deyip oradan ayrıldı.

🍀

Eray karşısında duran ahşap kapıyı sertçe yumrukladı. Kapıyı açan kızın durdurmasına kulak asmadan salona ilerledi ve bacak bacak üzerine atmış kahve içen ablasının yanında durdu.

"Ooo hoş geldin kardeşim," diyerek ayaklanan genç kadın kardeşinin öfkeli yüzünü gördüğünde dudağını büktü.

"Yusuf'un ölümü planda yoktu!" diye kükrediği zaman kız kardeşi sırıttı. "Evet biraz emrivaki oldu."

Eray kardeşinin kolunu tutup kendine çekti "Zeynep her gün mezarı başında sen bu kızı öldürmeye mi çalışıyorsun Betül?" dediğinde Betül'ün sırıtması büyüdü.

"O kadar da câni değilim," deyip kolunu sertçe çekti. "Bu oyunda ben yokum!" Eray bir kez daha bağırdığında Betül kıkırdadı.

"Zavallısın, küçük bir zavallı," Eray kaşlarını çatıp ona baktı. "Benim ezik kardeşim. Ya da şöyle mi söylesem? Benim peydahlanmış kardeşim," deyip güldüğünde Eray Betül'e yürüyüp dişlerinin arasından "Doğru konuş," diye tısladı.

"Yalan mı? Babam annenle yasak ilişki yaşamadı mı?" dediğinde Eray gözünü kaçırdı. Bu olayı her duyduğunda gururuna dokunuyordu.

"Sende zavallasın Betül! Baban anneni aldattı diye sende aynısını Arslan'ın ailesine yaşatıyorsun!" dediğinde Betül'ün sırıtması söndü.

"Sen ikimizi aynı keseye mi koyuyorsun? Ben babamla büyüdüm ama sen babamın verdikleriyle tıpkı bir fare gibi saklanarak yaşadın şu yaşına kadar." dedi "Artıklarımız hep sizin içindi sevgili kardeşim," dediğinde Eray öfkeyle ona bakıp hiç bir şey söylemeden evden ayrıldı.

"Hepiniz benim kim olduğumu öğreneceksiniz." deyip kahvesini yudumlamaya devam etti.

Evden sinirle çıkan Eray ellerini saçlarına daldırdı. "Her şeyi anlatacağım Zeynep'e. Onun hiç bir suçu yok." diye konuşup motoruna atladı.

🍀

Elindeki dosyalarla hemşire odasının önündeki doktoru gören Tülay Hemşire "Başak Hocam bir sorun mu var?" dediğinde doktor sonucu ona uzattı.

"Bu sonucun Zeynep'e ait olduğundan emin misin?" dediğinde hemşire dosyaya bakıp kafa salladı.

Doktor elindeki sonuçlara tekrar baktığı zaman "Bu nasıl olabilir?" diyerek hızlıca başhekim odasına doğru yürüdü.

İçeride telefon görüşmesinde olan başhekim gelene bakıp gülümsedi. "Acilen konuşmamız gerekiyor," diyen Başak Doktor'un önemli bir şey diyeceğini anladığından telefonu kapattığını sanıp köşeye bırakan başhekim doktora döndü.

"Buyrunuz," Başak konuşmadan sonuçları başhekime uzattığı zaman şaşıran başhekim bir kağıda bir de doktora bakıyordu.

"Ama bu...bu nasıl olur?" bende bilmiyorum dercesine ellerini kaldıran doktor nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi.

"Zeynep hasta değil,"

Telefonun öteki ucunda olan Rıfat'ın gözleri duydukları karşısında şaşkınlıktan büyümüştü. Telefonu kapatıp hemen ne yapacağını düşündü. Nasıl yakalandığı hakkında hiç bir fikri yoktu.

"Bende Rıfat ile konuşuyordum az önce. Tekrar arayayım, durumu birde ondan öğrenelim." diyen başhekim kulağındaki telefonu masaya bıraktı. "Açmıyor," dediğinde yüzündeki korku doktoru bile endişelendirmişti.

🍀

"Bu haftaki dozu daha çok arttır Rıfat, ücreti bankaya yatırdım."

Hastane telefonundan oynatılan Betül'ün sesini dinleyen Zeynep şok olmuş bir şekilde duvara bakıyordu. Polis memuru kayıdı durdurup başhekime baktı "Rıfat Bey'i arıyoruz. Umarız hemen bulunur," dedikten sonra içeriye nefes nefese kalmış Eray girdi.

Yüsra Hanım Zeynep'in ihtiyaçları için hastanede değildi. Şayet olsaydı sinir krizi geçirdi. Zeynep dizlerinde derman kalmadığını hissettiğinde kendini koltuğa bıraktı. Eray Zeynep'in yanında durduğunda utancını bütün vücudunda hissediyordu.

"Zeynep..." yanında birden bire beliren Eray'ı gördüğüne şaşıran Zeynep gülümsedi. "Hoş geldin," genç kızın nefes nefese kalmasını hüzünle izledi. Eray içeriye giren polis memurlarını gördüğü zaman gerilmişti. Her şeyi itiraf etmek daha çok zorlaşıyordu.

"Betül Hanım maalesef evde değil. Ekipler bildirdi," diyen memuru dinleyen Eray yutkunup avuçlarını birbirine sürttü.

"Bunu sana niçin yaptığı hakkında bir bilgin yok değil mi Zeynepcim?" doktorun sorusuna kafa sallayan Zeynep Eray'a baktı. Sonra derin bir nefes alarak "Ben hasta değilmişim hepsi Betül'ün oyunuymuş," diye heyecanla konuştu.

Eray gözlerini kırpıştırdı ve "Özür dilerim Zeynep," dedi. Zeynep anlamamışça ona baktığında Eray kafasını önüne eğdi. "Bu oyunun içinde bende vardım,"

Yarım saat sonra her şeyi anlatan Eray utancından Zeynep'in yüzüne bakamıyordu. Polislerin not alması için ifadesini tekrar ederken Zeynep bedeninin titremesine engel olamıyordu. En yakın arkadaşı onun sırtından bıçaklamıştı. Sırtından çıkardığı bıçağı görmek onu epeyce sarsarken göz yaşlarını silip elini destek verircesine tutan Başak doktora döndü.

"Her şey daha güzel olacak," dediğinde Zeynep burukça gülümsedi. "Yusuf olmadan güzel olmayacak," dediğinde Başak Doktor kaşlarını çattı.

O Yusuf'u bilmese de Zeynep onsuzluğu çok iyi öğrenmişti.

"Zeynep'in hastalanması onun yemeklerine konulan ilaçlarla başladı," dediğinde Zeynep Eray'a baktı. Ona kızamıyordu. Ama kızmak istiyordu. Yüzüne tükürmek hatta vurmak istiyordu.

"Sende verdin mi bu ilaçlardan?" Polisin sorusuna kafa sallayan Eray kafasını eğdi.

"Bu ilaçların ona zarar vermeyeceğini söylemişti. Ben...bende ona güvenerek kahvesine ilacı dökmüştüm," dediğinde Zeynep'in yanağına bir yaş düştü.

"Ama sonra Zeynep kötüleşince onunla tartıştık. Yine beni yalanlarıyla kandırdı," dedi.

"Zeynep'i öldürmek mi istiyordu?"

"Öldürmeyeceği için söz verdi. Ama onun sözlerine artık güvenmiyorum,"

"Betül nereye kaçmış olabilir?" kendisine çatık kaşlarla bakan polis memuruna "Bilseydim yemin ederim söylerdim." dedi.

Polis memuru kafa sallayıp ayağa kalktı. Elindeki kelepçeyi Eray'ın çelimsiz kollarına takarken ona son bir bakış atıp dosyalarla odadan ayrıldı.

Diğer iki polis memuru Eray'ın kolundan tutup dışarı götürürken Zeynep'te hemen ayağa kalktı ve onların peşlerinden ilerledi.

Eray kafasını sürekli Zeynep'e bakmak için çevirirken polis memuru arabaya binmesi için işaret etti. Eray Zeynep'e dolu gözleriyle baktığında Zeynep ağır adımlarla yanına geldi.

Şimdi karşısında güçlü duran bir Zeynep vardı. Gözlerini onun yüzünde nefretle gezdirirken elini kaldırıp yüzüne sağlam bir tokat geçirdi.

"Seni asla affetmeyeceğim," Eray dolu gözlerini ona çevirdiğinde Zeynep onun yanında daha fazla durmak istemediğinden hemen oradan uzaklaştı.

"Bende kendimi asla affetmeyeceğim Zeynep," dudaklarından düşmüştü bu cümle ardına bakmadan giden kızın arkasından.

🍀

Elini tutan annesine gülümseyerek bakan Zeynep, yanı başında duran babasıyla konuşmak istemiyordu.

"O kadın cezasını çekecek," sabahtan beri söylediği tek şey buydu Arslan Bey'in.

Zeynep babasına bakıp "Onu başımıza sen musallat ettin, onun kadar sende suçlusun." diye konuştu. Biraz acımasız olmuştu fakat önceki yaptıklarını unutacak değildi.

"Haklısın babam, ne dersen haklısın."

"Ama ben haklı olmak istemiyorum. Mutlu olmak istiyorum anladın mı? Mutlu!" diyerek öfkelendi. Arslan Bey kafasını sallayarak dışarı çıktığı zaman Zeynep öfkeli yüzünü annesine çevirdi.

"Tamam kızım üzme bu kadar kendini," diyerek saçını okşayan Yüsra hanım kızına şefkatle baktı. İlaçlar kesildiğinden beri Zeynep gün geçtikçe daha çabuk iyileşiyordu. Artık nefes almak için bir alete gerek duymuyordu.

"Benim kendimi üzmeme gerek yok ki zaten onlar beni üzüyorlar," dediğinde Yüsra hanım tekrar gülümsedi. Onu mutlu etmek için "Kantinden sıcak çikolata alayım mı? İçelim mi ana kız?" dediğinde Zeynep kıkırdayarak kafa salladı.

Yüsra hanım cüzdanını alıp odadan çıktı. Yatağından doğrulan Zeynep açık pencereye doğru yürüdü. Gökyüzü masmaviydi. Nedensizce gülümserken aklına Yusuf'un kendini affettirmek için çocukları toplattığı ân gelmişti. Gözleri buğulandığında Ferit Bey'in elindeki çayı pantolonuna döküldüğü ânı da hatırlayınca göz yaşları ile birlikte gülmüştü.

"Huysuzcuğum demeni o kadar çok özledim ki," diye mırıldandı.

Odanın kapısı açıldığında Zeynep göz yaşlarını silip arkasını döndü.

"Geldin mi anne?" gülümsemesi âniden solmuştu. Bu kadını bir daha asla göremeyeceğini düşünmüştü. Şimdi tam karşında kendisine tuhaf tuhaf sırıtırıyordu.

"Geldim,"

Dediğinde Zeynep'in tüm vücudu titremişti. "Beni gördüğüne çok sevinmiş gibisin," diyen Betül kıkırdadı.

"Çık git buradan hemen, polisleri çağıracağım." dediğinde duyduğu şey çok komik olacak ki kahkahası odayı inletmişti.

"Hah, polis çağıracakmış! Ben seni şu an gebertsem kimin umrunda olur?" dediğinde Zeynep dolan gözlerini kırpıştırdı.

"Canavarsın sen canavar!" dedi öfkeyle.

Kahkahası arasından "Seni Yusuf'un yanına gönderiyorum daha ne istiyorsun?" dediğinde Zeynep dişlerini birbirine bastırdı.

"İkinizin de ortak noktası ölümünüze benim sebep olmam," dedikten sonra gülmeye devam etti. Zeynep duyduğu şeyle ona anlamamışça baktı.

"Saf saf ne bakıyorsun? Senin o biricik aşkın Yusufçuk o ateşte cayır cayır yandı. Aslında yangın çıkmasında da benim parmağım olabilir." dediğinde Zeynep'in kalbine ağır bir darbe gelmişti.

"Sen olayı tam bilmiyorsun vaktim varken anlatayım," deyip kıkırdadı. "...zavallı Yusufçuk yangından kaçarken kafasına sert bir darbe yedi ve ateşler içerisinde öldü. Yazık," diyerek dudağını büzdüğünde Zeynep ayakta kalamayacak kadar titriyordu.

"Ne...neden yaptın bunu?" diye konuştu. Gözünden akan yaşı görünce keyiflenen Betül sırıttı

"İşlerime maydanoz oluyordu bende onu ortadan kaldırdım," deyip kahkaha attı. "Sürekli beni sana kötülediği için planlarımı bozmasını istemedim. Ha ayrıca yanınızda kaldığım o iki gün için teşekkür ederim," deyip kahkahalarına devam etti.

"Sen...sen delirmişsin," duvara tutunan Zeynep ona yaşlı gözlerle bakıyordu.

"Nasıl da saf gibi inandınız aldatıldığıma, sana bir sır vereyim mi? Aslında o aldatma işi de oyundu." dediğinde Zeynep'in kafasında şimşekler çakıyormuşcasına ağrı belirdi.

"Ufak oyunculuğum ile hepiniz benim iyi olduğuma inandınız, bir tek o Yusufçuk inanmadı. Hep şüphelenmişti benden. Yazık oldu çocuğa," deyip Zeynep'in gözlerine bakarak tekrar güldü. "Bende oyunumu bozar diye onu öldürdüm," dediğinde Zeynep daha fazla dayanamadığı için yere düştü.

"Sus artık sus!"

"Hırsızlıktan hapse girmesi, senin hastalanman, annen ve babanın ayrılması, hepsi hepsini ben yaptım!" dedi. Yaptıklarını utanmadan anlatırken Zeynep bunları dinlemeyi kaldıramayacaktı.

"Amacım neydi biliyor musun? Seni öldürmek! Ezik kardeşimi boş laflarla kandırıp dibine kadar getirttim. Bir nevi kölem gibi kullandım onu," Zeynep elleriyle kulaklarını kapatmış gözlerini sımsıkı yummuştu.

Âniden açılan kapıya tedirgince bakan Betül silahı kapıya doğrulttuğu zaman Zeynep çığlığına engel olamadı. İçeri giren Arslan karşısında kendisine silah doğrultan Betül'ü görmeyi beklemiyordu.

"Betül?"

Arslan'ın bu hâline gülen Betül Zeynep'e baktı "Bak baban geldi. Anlattıklarımı oda dinlesin," dediğinde Arslan elindeki silaha göstererek "İndir şu silahı," dedi.

"Yaklaşma Arslan," emrine uyan adama göz gezdirdi. "Yazık sana Arslan. Hayatına bir yılan gibi girdiğimi fark edemeyecek kadar kördün. Benim için aileni dağıttın. Ama şu aptal kızını bir türlü bırakamadın!" diye bağırdı.

"Mücevherimi çaldı dedim inanmadın, yetmedi onu evimize getirdin. Varın yoğun kızındı! Ne yaptıysam kopartamadım onu senden!" dediğinde elindeki silah titremişti. Yerde derin nefes alarak Betül'e bakan Zeynep içinden dua ediyordu.

"Oysa benim babam beni bırakmıştı hemen, sen bırakmadın onu." dedi ağlamaklı sesle.

"Bende onu öldürmek istedim. Eğer o ölürse daha mutlu olacaktık," deyip gülümsedi. Ardından kaşlarını çatarak Zeynep'e baktı.

"O ölürse biz mutlu oluruz değil mi Arslan?" korkutucu sırıtması yüzünde yayılırken silahı Zeynep'e doğrulttu.

"Betül yapma!" deyip ona bir adım attığında "Yaklaşma!" diyerek bağırdı.

Tetiği çektiği zaman Arslan elindeki silaha atılarak onu kendine doğru çekti. "Ona asla zarar vermezsin," diye tıslayan Arslan silahı elinden almak için çaba sarf ediyordu.

Zeynep bu tehlikeli durum karşısında duvardan destek olarak ayağa kalktı ve "Baba yapma," diye konuştu. "Baba bırak," dediğinde telaştan bayılmak üzereydi.

"Bırak diyorum bırak!" diyen Betül son hamle ile silahı itmişti ki o gürültülü ses Zeynep'in kulaklarını değil kalbini çınlatmıştı.

Yere damlayan kanları gören Zeynep'in gözleri korkudan kocaman olmuş nefesi ise kesilmişti. Betül şaşkınlık ve korkuyla Arslan'a bakıp elindeki silahı yere bıraktı ve geri geri yürüdü. Sırtı kapıya çarptığı zaman kafasını sallayarak Zeynep'e baktı ve kanlı elleriyle kapıyı açıp kaçtı.

Zeynep yere yığılan babasının yanına koştuğu zaman acıyla "Baba!" diye bağırdı. Arslan ağzına gelen kanı tükürdüğünde baş ucunda kendisine ağlayarak bakan kızının yüzüne elini uzattı zorda olsa.

"Aff..affet beni," dediğinde Zeynep kafasını babasının göğsüne yasladı ve içini çeke çeke ağladı "Sakın bırakma beni, babacım kapatma gözlerini."

Tüm hastaneyi sarsacak şekilde bağırmıştı onun ardından "Baba!"

Bu sırada hastaneden kaçan Betül karşıdan gelen tırı görmediğinden çalan kornayı son ânda duyduğu zaman kaçmaya çalışsa da artık çok geçti.

Tırın altında kaldığında acı dolu çığlığını geriye bıraktı.

🍀

Dikdörtgen pencerenin arkasında bekleyen Zeynep etrafı makinelerle çevrelenmiş yaralı yüzüne bakarken yumruğunu sıkıyor bir yandan da tüyleri diken diken oluyordu.

İçeriden çıkan doktor Zeynep'e doğru yürüyüp "Sizin isminizi sayıklıyor," dediğinde Zeynep camın ardındaki görüntüsüne tekrar baktı.

"Yanına girebilirsin," diyen doktora kafa sallayan Zeynep kendisine verilen özel kıyafetleri giyerek içeri girdi. Doktorun dediği gibi durmadan kesik kesik ve iniltili sesiyle Zeynep'in ismini sayıklıyordu.

"Yusuf'u benden aldın babamı aldın, hâlâ benden ne istiyorsun?" diye sorduğunda Betül derin nefes aldı.

"Y...yan..yanlışın v..var," diye kekelediğinde Zeynep bıkkınlıkla nefesini dışarı üfledi.

"Ben gidiyorum artık sen dinlen," diyen Zeynep arkasını döndüğünde onun söylediği şeyle kalbinin tekrar attığını hissetmişti.

"Y..yusuf ölmedi,"

Gözleri ışıldadığında yüzündeki tebessüm büyümüş elmacık kemikleri heyecandan kızarmıştı.

Hemen onun yanına koşup "Nerde Yusuf? Çabuk söyle, nerde?" dediğinde Betül'ün başındaki alet âniden ötmüş ve çizgileri dümdüz olmuşlardı.

İçeriye koşan doktorlar hep birlikte mücadele verseler de en sonunda üzerine örtülen beyaz örtü olmuştu. Bütün kötülükleri etrafa saçıp bu hayattan ayrılan Betül'ün ölü bedenine bakan Zeynep daha fazla dayanamayacağını anladığında dışarı çıktı.

İçine çektiği derin nefesle kendine geldiğinde çatlayan dudakları buruk tebessümü ile "Neredesin Yusuf?" diye fısıldadı.

Bölüm : 26.07.2025 22:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...