37. Bölüm

37. BÖLÜM: ÇEMBER (FİNAL)

Laura
lauraninnyiildizi

Zeynep Yusuf'u orada bırakıp dışarı doğru koşmaya başladı. Kızın arkasından yetişen genç oğlan kolundan tutup kendine çevirmişti onu.

 

Zeynep öfkesine yenik düşüp Yusuf'un suratına sert bir tokat geçirdi. Yana çevrilen suratına baktı göğsü hızla inip kalkarken. Gözünden bir yaş süzüldüğünde içinde biriktirdiklerini bağırdı.

 

"Sen hangi yüzle karşıma çıkıyorsun? Sen benimle dalga mı geçiyorsun ha? Sen beni daha ne kadar üzmek istiyorsun?"

 

Yusuf kızaran yanağına elini bastırmış ona anlamamışça bakıyordu. "Ben sana ne yaptım Zeynep?" dediğinde Zeynep gözlerini devirdi.

 

"Birde soruyor musun? Evli barklı adamsın, daha neden peşimdesin söylesene! Canımı acıtmak için mi?"

 

Yusuf şaşırıp "Evli mi?" diye sordu. Zeynep Yusuf'un şaşırmasına bakıp yutkundu. Yanlış giden bir şey mi vardı yoksa?

 

"Evlisin işte! Neden şaşırıyorsun?" dedi ardından.

 

Yusuf derin nefes alıp "Ben evli değilim." dedi sakin bir şekilde.

 

Zeynep duyduğu şeyle bir adım geriye gitti. Yusuf'a baktı uzun uzun. Sanki nefesi kesilmişti. Dili mühürlenmişti âdeta.

 

Gök gürültüsünün ardından yere damlayan rahmet, toprak kokusunu huzura sermişti.

 

Zeynep Yusuf'a yaklaşıp kolunu tuttu "O çocuk leylekler ile geldi yani öyle mi?" dediğinde Yusuf Zeynep'in gözlerine bakarak "Esma benim öz kızım değil. Emanet o bana," dediğinde Zeynep yutkunamadı.

 

Sanki etrafında olan her şey dönüyordu.

 

"Peki...o kadın?" dedi.

 

"Kim? Sevinç mi? Esma'nın teyzesi o. Esma hem yetim hem öksüz. Geride bir tek teyzesi var. Oda ona analık ediyor elinden geldiğince,"

 

Zeynep sanki yeniden doğmuştu. Omuzlarından öyle bir yük kalkmıştı ki günlerdir aldığı nefesi şimdiki aldığının yanında bir hiçmiş meğer.

 

Gözleri ışıl ışıl kuru dudakları aptal sırıtışı ile çevrili. Kalbi dur durak demeden canla atıyor, kızaran yanakları belirginleşmişti yeniden. Can gelmişti âdeta yüzüne.

 

"O zaman bunu yapabilirim," dedi titreyen sesiyle. Yusuf'a konuşma fırsatı vermeden onu kendine doğru çekip kollarını boynuna doladı. Öyle sıkı sarmıştı ki nefessizlikten boğacaktı onu.

 

Göz yaşları ardı ardına akarken tebessümü yüzünden gitmiyordu.

 

"Seni öyle özledim ki," diye fısıldadı ve kokusunu içine çekti. "Kokun değişmemiş. Hâlâ aynı," dedi hıçkırıklarının arasından.

 

"Daha dün görüştük bir günde bu kadar mı özledin beni?" diyen Yusuf'un sesi keyifliydi. Zeynep kollarını ondan ayırmadı ve yaşlı gözleriyle onu izledi.

 

Şiddetini artıran yağmur onların üzerine yağarken bu durumdan rahatsız görünmüyorlardı.

 

"Dün değil, altı yıldır özlüyorum seni." dediğinde Yusuf şaşırdı.

 

"Altı yıl mı?" Zeynep kafasını salladı ve az önce vurduğu yanağını okşadı. Yusuf'un yüzüne akan sular onu bambaşka bir adam yapıyordu. Zeynep için ise izlenmesi muhteşem bir manzaraydı.

 

"Hepsini anlatacağım sevgilim. Ama önce özlemimi gidermem gerek," deyip gülümsedi. Yusuf elini kızın beline çıkarıp onu kendine doğru çekti. Burun buruna olduklarında Zeynep kalp atışlarını kulaklarında duyuyordu.

 

"Öpsene beni," Yusuf ıslanmış kirpiklerini kırpıştırarak baktı Zeynep'e.

 

Zeynep kıkırdayıp "Yanağından ama," dediğinde Yusuf sırıttı ve kafasını salladı.

 

Islanmış dudaklarını yanağına bastırdı yavaşça, içine çektiği nefesle kokusunu alarak uzaklaştı yanağından.

 

Yusuf kollarını kızın beline sarıp onu yağan yağmurun altında döndürdü. İkisinin kahkahaları geceye karışırken mutlulukları bir yıldız kadar ışıldayıcıydı.

 

🍀

 

"Şimdi ben hafızamı kaybettim öyle mi?"

 

Zeynep Yusuf'a puflayarak cevap verip gözlerini tavanda gezirdi.

 

"Sen cezaevindeyken yangın çıktı. Yangından kaçarken biri senin kafana iki kere üst üste vurmuş. Sende orada bilincini kaybetmişsin." dediğinde Yusuf düşündüğü şeyi söylemek için Zeynep'e baktı.

 

"Bir dakika bir dakika bir dakika, ben gözümü açtığımda ilk Cafer abiyi gördüm. O bana iş yerinde yangın çıktığını ve kafamı sert bir şeye çarptığımı söyledi. Beni yangından o kurtarmış. Zaten sonra bilinmeyen kişiler tarafından vuruldu. Öldü maalesef," dedi kafasını yere eğerek.

 

Zeynep elini Yusuf'un sırtına çıkarıp sıvazladı. "Cafer abi kim?" diye sordu. Yusuf kafasını ona çevirip "Esma'nın öz babası." dedi. Sesinden üzüldüğü anlaşılıyordu. Zeynep kafasını salladı ve dudağını büzerek derince iç çekti.

 

"Cafer abi, seni Betül'ün tuzağından kurtardı Yusuf. Betül senin ölmediğini öğrenince Cafer abiyi vurdu. Çünkü o kadın planlarını bozanları ortadan kaldırır. Seni yangına bırakıp beni de ilaçlarla zehirlediği gibi." diye mırıldandı. O kadını her hatırladığında kendini kötü hissediyordu.

 

"Masum birinin canına kıydı. Bir evladı yetim bıraktı." dedi dişlerinin arasından. Zeynep Yusuf'un kafasını kendine doğru çevirip gözlerine bakmasını sağladı. "Onun babası sensin Yusuf. O çok şanslı," dedi sakince.

 

"Ben altı yılımı Esma'ya adadım. O babasız kaldığında daha küçücük bebekti. Onun için çalıştım. Öğretmenlik yaptım. Ben gerçekten onun babası gibiydim. Cafer abi onu bana emanet etti son nefesini verirken. Seninde annen baban yok onunda yok demişti. Belki de bu yüzden ona daha çok bağlanmıştım. İkimizinde birbirimizden başka kimsesi yok diye kandırılmışız yıllarca. Ama beni bekleyen sen varmışsın annem ve babam varmış." dedi ve kafasını önüne eğdi.

 

"Altı yıldır aramışsınız beni. Bense sizi unutup başka bir hayata yelken açmışım. Özür dilerim Zeynep, elimden başka bir şey gelmiyor. Hatırlayamıyorum işte." deyip ellerini saçlarından geçirdi. Zeynep onun üzülmesine dayanamadı ve kollarını ona sardı.

 

Akıttığı göz yaşlarını silip yutkundu "Ben seni her yerde aradım Yusuf. Herkese sordum. Seni bulmak için elimden ne geliyorsa yaptım. Ama her zaman sensiz döndüm eve. Ümidimi asla kaybetmedim. Ben..ben seni bir gün bulacağımı biliyordum. Buldum da," dedi ve masumca gülümsedi. Yusuf kafasını kızın kafasını yakınlaştırıp "Geçmiş altı yılımız ne olacak? Unuttuğum anılar hatıralar?" dedi.

 

"Onlarıda hatırlayacaksın, hem... Daha önemlisi geleceğimiz. Yeniden birlikteyiz ya daha çok anılar biriktiririz." dedi heyecanla. Yusuf kızın kafasından öpüp gözlerini kapattı ve hafiften vuran rüzgarın etkisine kaptırdı kendini.

 

🍀

 

"Ders bitmiştir çocuklar," Yusuf kitabı kapatıp öğrencilerine iyi akşamlar dileyerek sınıftan ayrıldı. Okulun bahçesine çıktığında sevdiği iki hanımı gördü.

 

Biri sevdiği diğeri kızı.

 

"Babacım," diyerek Yusuf'a koşan Esma'ya gülen Zeynep usul usul onlara doğru yürüdü. Yusuf kızını kucağına alıp yanağına kocaman bir öpücük bıraktı.

 

"Nasılmış benim kızım?" diye sorduğunda Zeynep'e bakıp "Zeynep ablayla parkta oyun oynadık." dediğinde Yusuf Zeynep'e burukça gülümsedi.

 

"Sonrada seni almaya geldik," diyen Zeynep küçük kızın yanağını narince okşadı.

 

"O zaman şef Yusuf, bu güzel bayanlara güzel bir yemek yapsın." dediğinde Esma kollarını yukarı kaldırıp "Makarna!" diye bağırdı.

 

"Bir tek onu güzel yapabildiğimi yalnızca ikimiz iyi biliyoruz çaktırma," diyerek kızının kulağına fısıldadı Zeynep'e sırıtırken.

 

"Uyuzssun," diyerek onun koluna vuran Zeynep gözlerini devirerek güldü.

 

"Sende çok güzelsin," diyen Yusuf'a kıkırdayan Esma eliyle yüzünü kapattı.

 

Zeynep kızaran yanaklarını umursamadan Yusuf'un kendisine olan bakışlarına karşılık vermeye devam etti.

 

🍀

 

Zeynep dolapların tozunu alırken ninesinin kafasına taktığı eşarbın uçlarını sıklaştırdı.

 

"Bak şu Allah'ın işine senin deli kız bizim mahalledeki oğlanı evli sanıyormuş meğer," diyerek kahkaha atan ninesine göz devirdi. Annesine olayları memnuniyetle anlatıyordu.

 

"Ben Yusuf'u yıllardır tanırım. Kendisine emanet olan kızıyla ilgilenir. Okula gider ders verir. Beni her gördüğünde halimi hatırımı sorar. Tertemiz bir çocuktur." diye anlattığında Zeynep onun gülüşünü düşünüp aşık aşık sildi dolapları. Öyle dalmıştı ki üzerinde olan sandalyeden düşmesiyle kendine gelmişti.

 

"Ah!"

 

Diye inleyip çarptığı kafasını tuttu. Ninesi telefonu kenara atıp torunun yanına koşturdu hemen.

 

"Yavrum, iyi misin?" dediğinde Zeynep buruşturduğu yüzünü salladı.

 

"Sende dikkat etsene canım, aşık mısın?" dediğinde Zeynep alayla sırıttı. "Sence değil miyim?" dedi

 

Ninesi kafasını ittirip ayağa kalktı ve çalan telefonunu işaret ederek "Telefonun çalıyor," dediğinde Zeynep yavaş yavaş ayağa kalkıp masanın üzerindeki telefonu eline aldı.

 

Arayan Yusuf'tu.

 

"Efendim?" diye konuştu gülümsemesine engel olamadan.

 

"Pencereye çıksana. Salondakine ama," dediğinde Zeynep kaşlarını çattı. "Niye ki?"

 

Yusuf neşeli sesiyle "Sen çık pencereye görürsün," dedi. Zeynep telefonu kulağından çekmeden pencerenin perdesini açtı ve ahşap olan kulpunu kendine çekip kafasını dışarı çıkardı.

 

Karşısındaki bir düzüne çocuğa göz gezdirdi yavaşça. Çocuklar Yusuf'a kafasını çevirip talimat beklediler. Yusuf eliyle tamam işareti yaptığında hep bir ağızdan;

 

"Zeynep abla Yusuf abiyle evlenir misin?" diye bağırdılar.

 

Zeynep hem aldığı evlilik teklifine, hemde yıllar önce yaşanmış anılarını hatırlayan Yusuf'a sevindi.

 

Sevinmek ne kelime havalara uçtu.

 

"Hatırlıyorsun," diye fısıldayarak sevinç gözyaşları içinde kaldı. Hemen dışarı koştu ve kendisine gülümseyerek bakan sevgilisine ilerledi. Göğsü heyecandan inip kalkarken kollarını boynuna sardı sıkıca.

 

"Hatırlıyorsun," diye mırıldandı. Kafasını sallayan Yusuf onu onaylayarak "Hatırlıyorum," dedi

 

Zeynep Yusuf'un yüzüne baktı ışıldayan gözleriyle. Az kalsın sevinçten haykıracaktı.

 

"Ama daha önemli bir şeyi hatırlıyorum Zeynep," dediğinde Zeynep heyecanla ne diyeceğini bekledi.

 

"Sana olan sevgimi hatırlıyorum, işte tam burada." deyip kızın avcunu kalbine bastırdı. "Sana olan sevgimin heyecanını tam burada yaşıyorum tekrardan," dediğinde Zeynep'in çenesi titremişti.

 

"Sevdam filizleniyor işte tam burada. Ama bu sefer daha büyük. Daha aşık ve daha delice. Diğerlerini boşver. Sevdam kalsın hafızamda. Sana olan sevgim kalsın. Gözlerimden haykırayım sevgimi sana. Kalbimin atışı anlatsın her şeyi. Birlikte olalım. Birlikte uyuyalım. Birlikte gülelim. Altı seneyi yerine koyalım Zeynep. Yeter artık bu kadar ayrılık. Evlen benimle," dediğinde Zeynep yaşlı gözleriyle izledi onun gülümsemesini.

 

"Yeniden huysuzcuğum ol," dediğinde Zeynep kıkırdayıp "Onuda mı hatırladın?" dedi. Yusuf kafasını salladı ve Zeynep'in ellerini tutarak "Hâlâ bir cevap vermedin?" dedi heyecanını belli ederek.

 

"Evlenelim Yusuf, mutlu sonlandıralım hikayemizi. Göz yaşı uçup gitsin hayatımızdan. İkimiz bu sefer ayrılmayalım." dediğinde Yusuf aldığı yanıtla çılgına dönmüştü âdeta. Zeynep'i kucağına alıp döndürdü.

 

Döndürürkende "Evleniyoruz ulan!" diye bağırarak inletmişti tüm mahalleliyi. Etrafında çember oluşturan çocuklar onları alkışlarla izlerken mahalleden teyzelerde ağızları açık bir hâlde izliyordu.

 

Zeynep'in ninesi göz yaşlarını silip "Allah ömür boyu ayırmasın," dedi ve avuçlarını yüzüne sürdü.

 

Zeynep ve Yusuf'un yanlarına koştur koştur gelen Esma sanki birşeyler saklıyordu. Yüzündeki haylaz ifadeden olayı anlayan Yusuf ona göz kırparak baktı.

 

"Ne yani? Şimdi ben babamın düğününe mi gideceğim?" dediğinde Zeynep Yusuf'a kıkırdayarak baktı.

 

"Evet hemde bir prenses olarak," diyen Yusuf onu kucağına aldı ve tombik yanaklarını ısırmaya başladı. "Gıdıklanıyorum baba yapma," diyen Esma kahkahalarını armağan etti bahara.

 

Bahar ise onlara en güzel zamanları..

 

🍀

 

Yusuf arabanın camını çalıp kafasını yaklaştırdı. "Hayri, abicim aç artık şu kapıyı. Yoksa kafanı koparacağım." dişlerini sıkarak söylediği cümleye Hayri omuz silkti.

 

"Hayır, hem biz kız tarafıyız. Kız tarafı nazlı olur. Beş yüz kağıt daha çıkarsan açarım kapıyı." dediğinde Yusuf cüzdanını açıp içerisinden kağıt paraları çıkarttı.

 

Zeynep arka koltuktan onları gülerek izliyordu. "Kapıyı açtığın anda umarım Yusuf kafanı betona sürtmez Hayri," dediğinde Berke gülüp Yusuf'un sinirli yüzüne baktı.

 

"Taciz ediyorlar diye çığırırım," dediğinde Zeynep birkez daha kıkırdadı.

 

Berke arabanın kapılarını açtığında Yusuf Zeynep'in kapısını açıp onun arabadan inmesine yardım etti. Giydiği beyaz takım elbisenin içinde ışıldayan en güzel şey gözleriydi.

 

Zeynep beyaz uzun gelinliği içinde kuğudan farksızdı. Annesinin dikmiş olduğu gelinliğin içinde ondan mutlusu olamazdı. Saçlarını alttan topuz yaptırmış Yusuf'un kendisine yapmış olduğu çiçek tacını takmayı unutmamıştı.

 

Yusuf ile kenetlenmiş ellerine bakıp kocaman gülümsedi. Parmaklarında yüzükleri kalplerinde aşklarıyla evlenecekleri şimdi.

 

Önden yürüyen Hayri'ye çaktırmadan tekme atan Yusuf etrafına bakıp şirince gülümsedi. Hayri tekmenin verdiği acıyla yüzünü buruşturup sendeledi bir kaç adım.

 

Zeynep'e kafasını çevirip "Öcümü aldım," dediğinde kıkırdayan sevgilisini izlemek onu hoşnut etmişti.

 

Kumsalın ortasında kıyılacak bir nikah. Etraftan gelen dalga sesleri. Çevrede uçuşan kelebekler de konuktu bu nikaha.

 

Şimdi onlar yürüyor alkışlar eşliğinde güzel bir sona. Nesrin Hanım mutluluk göz yaşlarını serbest bırakıyor, Yüsra hanım da gizleyemiyor bu defa buğulanmış gözlerini.

 

Birbirlerinin omuzlarını dürten iki adam. Mutluluklarına diyecek laf yok. İkiside kahkahalarının arasından "Dünür olduk, dünür" diye konuşuyor.

 

Arkadaşlarının mutluluğuna bakan ikili. Biri sulu göz diğeri iyi bir gizleyici. Göz yaşlarını silen Hayri'ye göz deviren Berke alkışlarını durdurmuyor "Heyt be!" diyerek bağırıyor arkalarından.

 

Mikrofon Zeynep'e uzatılınca önce bakışlarını onun gözlerine çeviriyor ve aralıyor dudaklarını "Evet!" diyor. Yusuf gözlerini kapatıp derin nefes alıyor. Sıra ona geldiğinde "Son nefesime kadar evet !" diye bağırıyor.

 

Bağırmak ne kelime inletiyor âdeta yeri ve göğü. Etraftan alkış sesleri yükseliyor. Atılıyor imzalar ıslıklar eşliğinde.

 

Düğümleniyor hayatları birbirlerine. Sonsuza dek mutluluk yağıyor gök yüzünden. Birbirlerini izlerken dans ediyorlar, sanki adımları bulutların üzerinden ilerliyor. Etraftan yükselen bahar çiçekleri kokusu ve ışıldayan gözler.

 

Kötü günler geride kalıyor. Mutluluk kalıcı. Acı günler uzak tatlı günler konakçı.

 

Yusuf Ayvaz ve Zeynep Ayvaz.

 

Sonsuz mutluluğa kavuştular. Onların hikayeleri olması gerektiği gibi bitmişti.

 

Mutlu ve huzurlu

 

🍀

 

Elindeki altını beyaz kılıfa takan Hayri gülümseyerek Yusuf'a baktı. Sırtınada sert sert vurup şirince gülümsedi. Fakat aksine Yusuf ona dik dik bakıyordu.

 

Yusuf'un yanındaki Esma babasının elini çekiştirerek "Baba bu amca kim?" dediğinde Yusuf Hayri'ye bakıp "Bu gerize-" lafını kesip kızına gülümsedi. "Bu senin amcan oluyor kızım," dediğinde ardından hemen ekledi "...ama sen hala da diyebilirsin," dediğinde Hayri'nin yanında olan Fatoş kıkırdadı.

 

Kendisine dik dik bakan Hayri'ye göz kırpan Yusuf sırıtmasını gün yüzüne çıkardı.

 

"Hala,hala. Sen benim halam mısın? Ben halaları çok severim." diyen Esma Hayri'nin bacağına sarıldı. Hayri Esma'ya gülümseyip onu kucağına aldı "Yok yavrucum ben senin amcanım hala kızlara denir." dediğinde Esma omzunu silkip "Banane ben sana hala demek istiyorum. Sen halaya benziyorsun," dediğinde

 

Berke Yusuf'a bakarak güldü. "Kıza benziyorum yani öyle mi?" dediğinde Esma tatlı kahkahasıyla ona güldü. Zeynep Yusuf'un gülmesine bakıp iç çekti. "Nasılda güzel gülüyorsun," diye geçirdi içinden.

 

"Sen halam ol. Yüsra teyze anannem olsun. Yahya amca dedem olsun." deyip durdu. Kafasını usul usul Zeynep'e çevirdi. "Zeynep ablada annem olsun. Annem olur musun Zeynep abla?" bu masum soru o masum bakışlar Zeynep'in kalbini yakmıştı.

 

Yusuf Zeynep'e bakıp yutkundu. Zeynep Yusuf'un bakışlarına karşılık verip gülümsedi şefkatle. Hayri'nin kucağında olan küçük Esma'yı kendi kucağına aldı ve kafasını salladı. Gözlerini gözlerinden ayırmadan "Olurum.." deyip yanağını okşadı önce. "...ben senin annen olurum," dedi. Esma kıkırdayıp kollarını Zeynep'i boynuna sardığında genç kız yaşlı gözlerini kapattı.

 

Yusuf bu sarılmaya ortak olmak istediğinden oda kollarını onlara sardı. Zeynep Yusuf'un omzuna kafasını yasladığında genç adam şefkatli öpücüğünü kafasına bıraktı.

 

Yerlerinden kalkan Yüsra Hanım, Yahya Bey, Nesrin Hanım, Fahri Bey de bu sarılmaya dahil oldu.

 

Koştur koştur gelip aradan girmeye çalışan Hayri ve onu ittirmeye çalışan Yusuf'a gülen Berke'de sardılar kollarını sevgi çemberine.

 

Bu sevgi çemberinin gücünü kimse yenemezdi artık. Tüm dünya bozmaya çalışsa da birbirine sıkı kenetlenmişti kollar. Kolay kolay da ayrılmazdı.

 

Yusuf Zeynep'in kulağına "Seni seviyorum," diye fısıldadı. Zeynep gülümseyerek "Bende seni seviyorum," diye karşılık verdiğinde Hayri arkadan bağırarak;

 

"Bende kendimi seviyorum canım kendim!" dediğinde kahkahaların tümü bu sevgi çemberini harmanlamıştı güzelce.

 

Bu güzel tablo sonsuza kadar ilerleyecekti,

 

Hemde sevgiler çoğalarak,

Bölüm : 26.07.2025 22:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...