
7. Bölüm: Dünkü Gibi.⌛
Annemin beni gördüğü andan beri nasıl ışınlanabilirim diye düşünüyordum zeminde uzanırken. Annem hâlâ bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Bende şans olsa balkonda sürügen hallerine girmezdim böyle bir düşünce geçmezdi aklımdan.
" Kız, koca eve sığamadın mı balkonda yatıyorsun?"
Dedi annem başımda dikilirken. Elimle sus diyordum ama hâlâ konuşuyordu.
" Ya sus ne olursun!" dedim ağlarcasına. Sinir krizi geçirecektim yakında.
Bacaklarımdan kuvvet alıp içeri doğru ittim kendimi. Salona ulaştığımda derin bir nefes çektim içime.
Annem bana hâlâ anlamamışça bakıyordu balkonun kapısını kapatıp yanıma geldi elleri yine belindeydi. Bazen korkuyordum ellerini beline mi monteledi diye.
" Kızım sınav stresinden daraldın galiba bir doktora filan gidelim mi?"
Anneme baktım inanamazca. Sırf balkona yattığım için hasaneye de kapattırırdı beni bu gidişle. Ama bir yandan da haklıydı beni yerde çarpılmış gibi gördüğünde kadın da şaşırdı haliyle.
" Olur anne bide hocaya götür okut,kurşun döktür tam olsun." dedim yerden kalkarken. Annem hâlâ bana bakıyordu.
" Ben yatacağım iyi geceler." deyip salondan çıktım. Üzerimdeki t-shirti kirliye atıp yenisini üzerime geçirdim. Pencereden Yusuf'a bakma isteği gelince perdeyi hafifçe kaldırdım. Orada değildi. Yatmıştır muhtemelen. Bende yatsam iyi olurdu.
Uykuya dalmak yine kolay olmuştu sabah aşağıdan gelen seslerle gözlerimi araladım zar zor. Daha doğrusu dışarıdan gelen seslerle. Yataktan kalkıp balkona çıktım. Yusuf'un babası meyve sebze taşıyordu. Bir kamyon dükkanın önünde duruyordu ve onlarda kasalarla zerzevatı dükkana götürüyorlardı.
Kamyonun yanında tanıdık bir sima gördüğüm de yine kendimi balkon zeminine atmayı hedeflemiştim ki son anda durdurmuştum kendimi. Alışkanlık yapıyordu yahu.
Yusuf kasayı kucaklayıp dükkana doğru adımladı. Sabah rüzgarı tenime temas ettiği ân içimde bir gıdıklanma dürtüsü oluştu. Üşütmemek için içeriye geçtim. Saat daha sabahın sekiziydi. Maalesef ki başımı yastığa koyduğumda beni ziyaret edecek bir uykumda olmayacaktı. Uyku muyku kalmamıştı bende.
Televizyon kumandasını elime alıp kanalları gezmeye başladım. Sabah programı doluydu hep. Nedense bir tanesinde durmuştum.
" Tiktok uygulamasında kaç bin takipçiniz var?" diye sordu sunucu, koltukta oturan diğer bayana. Demek tiktok?
YouTube'de film izlerken en heyecanlı yerinde kesip reklam diye 'eller havaya' adlı şarkıyı saçma poz ve hareketlerle gözümüze sokmaya çalışan uygulama değil mi?
Tamam çok nadir güzel içerikler izliyordum onlar zevkliydi ama maalesef son zamanlarda önüme çıkanlar hep beni hayattan soğutan türdendi.
" Yüz bin takipçim var tiktokta." diye yanıtladı sorusunu sarışın bayan.
" Tiktok size ne kattı?" diye sordu sunucu. Sunucuyu taktir etmiştim. Güzel bir soruydu bu. Cevabı kulaklarımı dört açmış bekliyordum.
" Tiktok bana oyuncu ruhu aşıladı ve bende biraz kendimde gelişme görüyorum." çok merak edip telefonumdan bu kadının sosyal medya hesaplarına girdim.
Tahmin ettiğim gibi hesabında tiktok videoları bulunuyordu. En başta duranı açtım. Şarkı 'hikayende yerim yok mu?' şarkısıydı. Yapılan oyunculuk şarkının sözlerini söyleyerek dudak büzmeydi. Gerçekten oyunculuğuna hayran kalmıştım şuan.
Diğer bir videosunda garip bir dans ile bir oyana bir bu yana gidiyordu. Gözlerim yanmaya başladığı ân hemen hesabından çıkıp kanalı değiştirdim.
Bir diziydi. Zengin bir oğlanımız tatlı olmayan ama ekrana tatlı gözüktürülmesi için zorlandığı sebebiyle Habeş Maymun'a benzeyen bir kızımız ile kavga ediyordu. Neymiş efendim önce ben kaptım.
Zengin oğlanımız üstten üstten konuşuyordu. Ego pompalanmış veliahtımıza. Yarım saat sonra diziden dolayı tansiyonumun yerlerde olduğunu anlamıştım.
Neden hep dizilerde zenginler egolu oluyor? Neden bilinçaltımıza böyle aşılıyorlar? Neden hep zenginler kötü, vicdansız? Hiç iyi bir zengin yok mudur yahu? Hiç birinde vicdan yok mudur? Kızdığımız zaman da 'bu sadece bir dizi' savunması altına girerek paçayı kurtarmayı hedefleyen acizler var.
Ben çok zengin tanıdım. Hepsi bana abilik ablalık yaptı. Çok zengin tanıdım üstten bakanda vardı. Ama hepsi öyle değildi. Saçma sapan diziler sayesinde biz onları kafamızda öyle kurguluyorduk. Beynimize aşılanmış bir defa kurtulmak ne mümkün?
Nedense fakirler de hep bir dolandırıcılık içine giriyordu. Hiç namusu ile yaşayan aklında mal mülk olmayan fakir görmedim ben dizilerde. Gördüysemde çok az.
Hele din adamlarına ne demeli? Hepsi para avcısı, sapık,haydut. Ama bu sadece bizim dinimizin din adamlarına yapılan saldırı. İmamlar hep bir fakir, üstü başı çokta iyi olmayan biri olarak sembolize edilir. Ya da çıkarcı ve yalancı olarak. Ama papazlar öyle mi? Hepsi bir karizmatik. Hepsinin giyimi mükemmel. Mükemmel olanlar hep onlar. Tepeden tırnağa mükemmeldirler. Adamın sesi bile karizmatiktir.
Ben izlediğim yüzdelik yüzde doksan, dizi veya filmden hep bunları gördüm. Artık keyifle izlediğimiz bir dizi bile yok.
Sıkıntıyla aklımdan geçirdiklerim canımı yakarken ayağa kalkıp mutfağa yürüdüm. Ocağa çay koydum önce. Ekmeği ikiye ayırarak sucuk ve kaşar peyniri koydum içerisine. Tost makinesinin fişini taktıktan sonra ekmekleri içerisine yerleştirdim.
Çayı demleyip tostları da tabağa aldıktan sonra kahvaltılıkları dizdim sofraya. Çayları doldurduktan sonra annemin odasına gittim. Namaz kılıyordu.
" Anne kahvaltı hazır namazın bitince gelirsin." deyip odasından ayrıldım. Kendi tostumu yarılarken annem gelmişti.
" Hoş geldiniz günaydınlar efenim." dedim annemin mutsuz yüzüne. Bana göz ucuyla bakıp sırıttı.
" Boynum tutulmuş hiç halim yok vücudumda." diyen anneme kaşlarımı çattım.
" Krem sürdün mü?" Kafasını sallayarak beni onayladı. Yemeğimi yiyip telefonumu elime aldım. Direkt bir haber çıkmıştı önüme. Babamla ilgiliydi. İçim titremişti adeta. Haberden çıkıp telefonu kapattım.
Hiç bir şey duymak istemiyordum onun hakkında. Daha fazla üzmemeliydi beni, gözümdeki değeri iğrençleşmeye kadar gitmemeliydi. Bıraktığım yerde kalsaydı. Kalmalıydı.
Evin içini toplayıp süpürdük annemle. Yarım saat sonra bitmişti temizlik. Kendimi koltuğa atıp nefeslendim. Tam da o arada kapı çaldı.
Halsizce açtım kapıyı karşımda bana sırıtarak bakan Yusuf vardı. Neden pozitifti hep?
" Günaydın huysuzcuğum." dediğinde gözlerimi devirdim.
" Şuan günüm karardı." dediğimde gülmüştü. Ben sürekli tersliyordum bunu, niye gitmiyordu yanımdan?
" Ben dün telefon numaranı almayı unutmuşum da."
dediğinde alayla sırıtıp kollarımı birbirine bağladım.
" Telefon numaramı asla vermeyeceğim için hep unutacaksın." dediğimde gülümsedi. Neden sinirlenmiyordu bu uyuz çocuk yahu?
" Dün de çok ısrar ettiğin için sana ders anlatmaya geldim." dediğinde kaşlarım sinirden çatıldı bu sefer.
" Hah! Ben mi ısrar ettim? Israr eden sendin Yusuf abi." dedim abi lafına vurgu yaparak. Yanağımdan makas alıp içeri girdi.
" Abisinin gülü." dediği ân derin bir nefes aldım. Bu bir sınanmaydı ve ben sabırlıydım. Hemen kanmazdım bu numaralara.
Yusuf annemle selamlaşıp elindeki kitapları masaya koydu ve sandalyeye oturdu.
" Ay hoşgeldin oğlum dur sana çay getireyim."
Annem otuz sekiz diş gülerek salondan ayrıldı. Normalde otuz iki dişi gözükmesi gerekiyordu fakat annemin mutluluk durumlarına bağlı olarak sayıca fazla gözükebiliyordu. Kırk, elli ve dahası.
" Gel abicim." dedi Yusuf sırıtırken. Ayağımdaki terliği attım. Tam isabet kafasına gelmişti.
" Ne abisi be? Ne uyuzsun sen." dedim acıyla kafasını tutan haline bakıp.
" Ya gözüme gelseydi." dedi şivesini değiştirip. Tamam bu hâli komik olduğu için kıkırdamıştım. Annem çayı masaya bırakıp Yusuf'a gülümsedi.
" Ben sizin konsantrasyonunuzu bozmayayım balkona çıkayım." deyip yanımızdan ayrıldı.
Sanki ülkeyi çok ilgilendiren bir karar alıyorduk. Bu haller ne yani? Sandalyeye oturup Yusuf'un bana ders anlatmasını bekledim.
Büyük test kitabını açarak kurşun kalemini eline aldı. Yaklaşık beş dakika boyunca hem onu dinlemiş hem de anlamıştım. Aklım bir hayale dalmıştı.
" Baba,bana burayı anlatır mısın?" Diyen küçük kız babasının yanında dikiliyordu. Biliyordu babası anlatırsa hemen anlardı. O çok iyi anlatırdı matematiği.
" Tabi miniğim şimdi şu sayıyı beş ile topluyoruz." Dedi babası hevesle kızına anlamadığı soruyu anlattı. Kızı gülümsedi ve başını salladı.
" Şimdi anladım." Dedi sevinçle babası gözlerindeki ışıltıyla kızına baktı ve sarıldı ona.
Kocaman sarıldı.
" Sanırım anlatımım seni kendinden geçirdi." diyen Yusuf'la gözlerimi duvardan çektim.
Masaya kafasını koymuş beni izliyordu. Ona baktım utanarak.
" Hı hı ne demezsin." diye mırıldandım. Yusuf sırıtıp kafasını masadan kaldırdı.
" Şu soru ellerinden öper bir dakikan var." diyerek önüme kalemi bıraktı şaşkınlıkla ona baktım.
" Ne?"
Saatine bakar konuştu " Son elli yedi." dediğinde hemen soruyu okuyup anlamaya çalıştım. Bu sorunun kısa yolu aklımda vardı hızlıca işlemleri halledip kalemi elimden bıraktım. Yusuf cevabı ve çözümümü kontrol ederek beni taktir etti.
" Bravo." dediğinde sırıttım.
" Tamam şımarma." dedi hemen. Yüz ifadesine kıkırdamıştım. Annem elinde tabaklarla masaya geldi.
" Acıkmışsınızdır." dedi ve kekleri masamıza bıraktı.
" Eline sağlık Yüsra Teyze." dedi Yusuf. Annem Yusuf'un omzunu sıvazladı ve yanımızdan ayrıldı.
Keklerimizi afiyetle yedikten sonra çalışmaya devam ettik. Annem yine tabaklarla yanımıza geldi. Meyve soymuş mis gibi. Onları da soru çözerken yedik çerez niyetine.
" Yanlış yaptın huysuzcuğum." diyen Yusuf'a gülümsedim. Böyle seslenmesi sinirlensem bile gülümsetiyordu.
" Beni tıpkı dünkü gibi dinliyorsun." dediği ân gözlerim kocaman olmuştu. Kafamı yavaşta yüzüne çevirdiğimde gülümsedi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 25.23k Okunma |
1.66k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |