9. Bölüm

9. BÖLÜM: BOĞA

Laura
lauraninnyiildizi

9. Bölüm: Boğa 🐂


Yerden ağır çekimin bir tık ağır çekimi hâlinde kalkarken kalbim tam tersi, hızlı trenden daha hızlı atıyordu. Yusuf'a bakmaya devam ederken aklım hâlâ taşın altında kalan yirmi beş kuruştaydı.

Düştüğüm durum ve düşündüğüm durum arasında alakasız bir bağ vardı ve benim bu durumdayken kendisiyle lolipop bile alamadığım yirmi beş kuruşu düşünmem aptallıktı.

" Para düşmüştü de taşın arasına,bende onu çıkarmaya çalışıyordum." dedim Yusuf'a. Tek kaşını havaya kaldırdı.

" Çekirdek almaya gelmiştim de." dedim bu sefer. Hâlâ bana bakıyordu. İşte kesin inanmadı bana. Ondan öyle bakıyor.

" Yusuf sen beni dinlemiyor musun?" karşısında duran kızın sesini duyduğum da kaşlarımı çattım. Nasıl yani? Kimse sorgulamayacak mıydı burda ne yaptığımı? Boşuna mı kuruntu yapmıştım?

Annemlerin oturduğu tarafa baktığımda onlarda kendi aralarında konuşuyorlardı. Üzerimde olan bakışların uzaklaşma süresi saniyelik hatta saliselik bir olaydı demek ki.

Yusuf'a son defa bakmak için kafamı sola çevirdiğimde orda olmadığını gördüm. Gitmişler miydi? Kaşla göz arasında nasıl kaybolmuşlardı? Benim zaman algım onlara göre çok mu uzundu acaba? Hep geriden geliyordum çünkü.

Çekirdeği yerine teslim ettiğim de ödül olarak para üstünü zorla almıştım. Olmayan cebime zorla para sıkıştırdı Sevim teyze sağolsun.

Ben eve çıkıp hemen uyumuştum, erken uyumam iyi olmuş ki sabahın köründe kapının zili durmadan çalmıştı.

Odamdan çıkıp salona doğru yürüdüm annem sofrayı hazırlamıştı çoktan.

" Anne sabahın köründe neydi o ziller?" dediğimde annem bana baktı. Elindeki tabağı masaya bıraktıktan sonra yanıma geldi ve kafamı ittirdi.

" Sen çok mu ders çalışıyorsun bakayım?" dediğinde kafamı salladım. Neden sormuştu ki şimdi? Annem güldüğünde iyice şüphelenmeye başladım.

" Yani çalışıyorum da bunun ne ilgisi var zille?" dedim omuzumdan takvime doğru ittirdi. Parmağını bu güne dek getirdiğinde hâlâ bön bön bakıyordum.

" Bugün bayram, ah benim şaşkın kızım." diyen annemle şaşkınlıktan gözlerim büyüdü. Bayramın olduğunu bile unutmuştum. Öyle güzel bayramlar geçirmediğimden içimde mutluluk oluşturan bir bayram olmamıştı ki. Bu yüzden de dört gözle bekleyemiyordum. Normal bir gün gibi geçiyordu.

" Unutmuşum." deyip saçımı kaşıdım. Annem gülerek odadan çıktı. Bizde kahvaltımızı yapıp ortalığı topladık. Meğersem annem dün bayram temizliği yapmış ben dershanedeyken.

Gülerek annemin tarafına geçtim ve elini öptüm. " Bayramın mübarek olsun annecim." dediğimde annem ayağa kalkıp bana sarıldı.

" Seninde bayramın mübarek olsun güzel kızım." diyen annem parayı avcuma koydu. Gülerek anneme baktım. Güzel bir bayramlaşma olmuştu bence.

Kapı çaldığında annem kapıya doğru yöneldi. Karşımda kırmızı oduncu gömleğinin içine siyah t-shirtini giymiş Yusuf'u görünce aklıma dün geldi. Neyse ki ucuz yırtmıştım.

" Bayramınız mübarek olsun Yüsra Teyzecim." diyen Yusuf'a annem sarıldı.

" Seninde oğlum." diyen annem gülümsüyordu. Telefon sesi kulağıma geldiğinde etrafıma baktım benim telefonum değildi.

" Anneannen arıyor kızım sen Yusuf abine şeker getir." diyen anneme dik dik baktım. Yusuf hâlâ kapıdan bana sırıtırken bakarken bende ona dik dik baktım.

Bakışmamızı sonlandırmak için konsoldaki şeker kasesini ve kolonyayı elime aldım Yusuf gülerek avcunu açtı. Limonlu kolonyayı eline dökerken hâlâ birbirimize bakıyorduk.

" Bence yeter bu kadar kolonya sağolasın alkol içmiş kadar oldum." diyen Yusuf'la kafamı eline çevirdim avcunun içi full kolonya ile dolmuştu. Ben az önce Yusuf'a dalmış mıydım? Bayağı dalmıştım hemde. Gözlerine bakmaktan ne yaptığımın farkında değildim.

" Dur hallederiz şimdi." deyip elindeki kolonyanın bir kısmını diğer avcuna aktardı. Ellerini birbirine sürdü ve avuçlarını saçlarından geçirdi. İstemsizce sırıtıp onu izliyordum. Onu ve beni güldüren aptal hareketlerini.

Ellerini saçlarından çekip bana baktı kafasını sağa sola çevirerek yaptığı saçlarını gösterdi gururla.

" Nasılım? Çok mu faça?" dediğinde kıkırdadım. Bana bakıp oda gülmeye başladı. Gülmek gerçekten bulaşıcı bir şeydi. Şuan hem onun gülüşüne hemde gülerken dizlerine vurmasına gülüyordum. Yusuf gülüşünü durdurup beni izlediğinde bende öksürüp gülüşümü sonlandırarak ona baktım.

" Somurturken başka gülerken bambaşka biri oluyorsun." dediğinde gözlerimi kırpıştırdım. Merdivenlerden bir çocuk koştura koştura geldiğinde gözlerimiz ayrıldı.

" Yusuf abi koş gel maç yapıyoruz." dediğinde gözlerimi devirdim. Bende büyük bir şey sanmıştım.

" Tamam geliyorum hemen." dedi Yusuf. Ardından bana baktı " Bayramın mübarek olsun huysuzcuğum." dediğinde gülümsedim.

" Seninde bayramın mübarek olsun Yusuf abi." dediğimde güldü. Gidecekken kaşlarımı çattım.

" Şeker almayacak mısın?"

Kafasını bana çevirdi ve " Aldım bile." dediğinde anlamamışça baktım.

" Sen yeterli geldin huysuzcuğum." dediğinde yanaklarım ısınmıştı. Gitmesini beklemeden ben içeriye girdim. Ne demişti öyle? Aman alt tarafı tatlı olduğumu söylemişti. Niye abartıyordum? Hiç yani.

Saçımı savurtup içeriye geçtim. Annem süslenmiş bir hâlde yanıma geldi. Ne ara telefonla konuşmuştu ki?

" Kız, hadi git giyin de gel." diyen anneme ne münasebet der gibi baktım.

" Kız, kalksana."

" Ya anne nereye gidiyoruz?" dedim.

" Mahalle de bayram bambaşka olur. Kalk da göstereyim sana." diyen annem beni kolumdan kaldırdı. Puflayarak söylene söylene üstümü giydim.

" Pantolon mu giydin yine hayır efendim etek giyeceksin bayram yahu bu." diyen annem dolabımdan kırmızı eteğimi çıkardı. Beyaz fırfırlı yirmi üç nisan gösterisinde giyilen gömleğe benzer bir gömlek çıkardı bide.

" Bunları giyiyorsun oyalanmadan yanıma geliyorsun." tam puflayacağım sırada ağzımı kapattı. Eteği ve gömleği sinirle üstüme geçirdim saçımı da tarayıp açık bıraktım.

Sonunda evden çıkabildiğimiz zaman annem kafasına terlik attığım amcanın kapısının zilini çaldı.

" Ya anne niye-" kapı açıldığında amca annemle ikimize baktı ama bana gözlerini kısarak baktı.

" Sen?" deyince korkudan titredim. Anneme ev sahibimizin kafasına terlik attığını söylememiştim ki. Bin ton azar işitmek istemediğimden ağzımı açmamıştım.

" Ben?" dedim sesim titrerken.

" Sen?" dedi yine.

" Ben?" dedim.

" Sen?"

" Benim kızım, Ferit Amca." diye söze atılan annemle rahatlamıştım. Ferit Amca kafasını sallayarak bizi içeri davet etti.

Güzel ve lezzetli çikolataları yiyip çay içmiştik. Ferit amcanın karısı on üç yıl önce bir trafik kazasında vefat etmiş ve hiç çocukları yokmuş. O ölünce İstanbul'a taşınmış ve senelerce burada yalnız yaşamış.

Anlattığı çoğu şeyde hüzünlenmiştim. Ama Sevim Teyze ile olan kavgalarını duyduğumda kendimi zor tutmuştum gülmemek için. Sevim Teyze ile geçinemiyorlarmış. İkisi bir ortamda dursa ilk beş dakika da kavga çıkarmış.

Ferit amca iyi biriydi. Her ne kadar hâlen bana dik dik baksa da ben sevmiştim onu. Terlik olayı olmasa onunla kanka olabilirdik.

Ferit amca bize eşlik ederek uğurlamış oldu. Annem terliklerini giyerek aşağı inmeye başladı bende son defa Ferit amcaya baktım ve annemin peşinden ilerledim.

" Şimdi nereye gidiyoruz?" dediğimde annem Sevim Teyze'nin kapısına vurdu. Çokta severdim kendisini. Koşa koşa atlardım boynuna. Sevim teyze mutfak önlüğüyle kapıyı açtı.

" Ay hoş geldiniz buyrun buyrun." dedi, annem Sevim teyzeyi öpüp içeri geçti. Bende elini öpüp içeri geçtim. Sevim Teyze baklava yapıyordu. Kokusu gerçekten beni hoşnut etmişti. Sevim Teyze'nin kızı Erva abla elinde tabaklarla yanımıza geldi. Ona da sarıldım gerçekten çok tatlıydı hemde kibardı.

Baklavaları yerken Sevim Teyze de çayları getirdi.

" Kız şerbeti nasıl olmuş?" dedi Sevim teyze. Annem ağzındaki lokmayı yutup konuştu.

" Ellerine sağlık çok güzel olmuş."

Sevim teyze güldü. Bana bulaşmamasını umarken gözümün altından ona baktığımda bana öpücük attı. Hemen kafamı önüme eğdim.

" Zeyno sen bir şey demedin?" dediğinde içimden isyan ediyordum. Günlük dozunu benle uğraşarak alıyordu bu kadın.

" Güzel olmuş eline sağlık Sevim teyze." dedim. Gülüp çayını içti. Annem ve Sevim teyze mahallede ki olayları konuşurken bende halıda ki desenleri izliyordum. Sağa oranla soldaki çiçekler daha fazla olmuştu bence.

Ne yapıyordum ben? Kafamı sallayıp kendime geldim.

" Erva abla sen okuyor musun?" diye sordum, kendi kendine düşünen Erva abla elini çenesinin altından çekip bana baktı.

" İşletme okudum." dediğinde gülümsedim. Oda bana gülümsedi. Erva abla pek konuşmuyordu benim gibi. Ama sürekli bir şeyler düşünüyordu.

" Ay manyak o adam anacım." diyen Sevim Teyze'ye baktım. Kimden bahsediyordu ki?

" Öyle deme yahu,iyi birine benziyor." dedi annem.

" O mu iyi? Sen bide kirayı geciktir bak bakalım iyi mi kötü mü?" dedi Sevim Teyze. Ferit amcadan bahsediyordu sanırım. Bu kadar mı gıcık oluyordu?

Annem Sevim Teyze'yle bir kaç konu konuştuktan sonra ordan da ayrıldık sıra Nesrin Teyzelerdeydi. Dışarı çıktığımızda dükkanın önünde oturan Yusuf ve küçük çocukları gördüm.

Yusuf çocuklara bir şey anlatıyor çocuklar da onu pür dikkat dinliyordu. Annem bir şey unutmuş gibi durdu.

" Kız, ben geçen pirinç almıştım parasını ödemeyi unuttum. Unutmadan, parasını ödeyelim." dedi ve elime parayı tutuşturdu.

" Sen parayı ödeyip Nesrin teyzenlere gelirsin." dediğinde kafa salladım.

" Tabi ki de başarabilirsin yeter ki kendine inan." diyen Yusuf'un yanından geçerken bana bakmamıştı bile. İçeriye geçtim arkamdan gelerek kasaya geçti.

" Ne istemiştiniz?" dedi ve kafasını kaldırdı beni görünce kaşları havalandı şaşkınlıkla.

" Seni tanıyamadım desem?" dediğinde üstüme baktım. Haklıydı, ben hep pantolon giyiyordum.

" Etek giydim ondandır." dediğimde güldü. Parayı uzattım ve borcu kapatmış oldum.

Yusuf bana şeker uzattığında gülümseyerek bir tane şeker aldım. Yusuf gülerek beni durdurdu.

" Şimdi sana reklam yapayım mı?" dediğinde kafamı salladım.

Kaseden çikolata alarak şarkı söylemeye başladı " Bayram gelince el öpülünce iki hece Ece." diyerek çikolatayı bana uzattığında kıkırdadım.

" Bence reklam yapma." dedim o gülümserken dışarı çıktım oda yanıma geldi.

" Yusuf abi kedi ağaçta kalmış alabilir misin ya?" diyen çocuğa baktık. Yusuf çocuğa dükkanı emanet etti ve yürümeye başladı.

Bana döndü gelmediğimi gördüğünde sırıttı. " Bize gidip kadın sohbetleri dinlemek istediğinden emin misin?" deyince haklı olduğunu fark etmiştim. Dışarıda durmak daha iyiydi. Tarif ettikleri ara sokakta ki ağaca geldiğimizde ağaca baktık ama kedi filan yoktu.

" Kedi yok ki." dediğim de Yusuf da ağaca son defa baktı. Kafasını bana çevirdi, arkamda ki bir noktaya baktığında kaşlarımı çattım göz bebekleri büyümüştü sanki.

" Kedi yok ama boğa var." dediğinde hıçkırdım. Kafamı hafiften arkaya çevirdiğimde bir ineğin on katı büyüklüğünde,sivri büyük boynuzlara sahip olan öfkeli bir boğa görmüştüm.

" Ne yapacağız?" dedim korkudan titrerken. Muhtemelen ambardan kaçmıştı. Haberlerde görüyordum ama başıma geleceğini bilmiyordum.

" Üç deyince kaçıyoruz." diyen Yusuf bana baktı ve derin nefes aldı. " Üç" diye bağırdığında yokuş aşağı koşmaya başladık. Arkama baktığımda boğanın hızla bize doğru geldiğini gördüm.

" Geliyor!" diye bağırdım ağlamaklı bir sesle. Arkada kaldığımda kalbim yerinden çıkıyordu Yusuf elimi tuttu ve hızla koşmaya devam ettik.

Boğa hâlâ arkamızdaydı.
" Allah kahretmesin,kırmızı etek mi giydin?" diye bağıran Yusuf'la kalbim ağzımda atmaya başlamıştı.

" Annem giydirdi ne yapayım çıkarayım mı eteği Allah Allah?!" diye bağırdım ardından sağa döndük. Ara sokak olduğundan bir dükkan bile yoktu.

Duvara yaslanıp soluklandık bir kaç saniye. Boğa o ânda tekrar karşımıza çıktığında soğuk bir ter tanesi sırtımdan geçti.

" Sanırım bittik." dedim. Yusuf elimi sımsıkı tuttu ve bana baktı.

" Üç deyince kaçacaksın." dediğinde gözlerim doldu.

" Sen ne olacaksın?"

" Beni boşver, dediğimi yap." deyip gözlerime sırıtarak baktı sırf ben korkmayayım diye. Boğa benim geçeceğim tarafı kapattığında çığlık atıp Yusuf'a sarıldım. Kaç kişi öldürüyordu hayvancağız, onlardan olmak istemiyordum.

Boğa ayağını taşa sürtüp derin nefesler alıyordu. Kafasını âniden kaldırdığında Yusuf beni arkasına çekti. Korkudan şok olmuş bir hâlde Yusuf'a bakıyordum.

Devrilme sesi gelmişti,kafamı korka korka kaldırıp devrilen boğayı gördüğüm de şok oldum. Çatıda bir amca bağırarak bize el salladı.

" Sakin olun çocuklar,boğaya sakinleştirici yaptık!" dediğinde derin bir nefes aldım. Yusuf karnını tutup yere eğilmeye başlayınca endişeyle gezindi gözlerim karnında.

" Yusuf ne oldu? İyi misin Yusuf?" dedim gözlerim ânında dolarken. Yusuf gülümseyerek bakmıştı yüzüme.

" İyiyim sadece" susmuştu. Korkuyla sordum hemen.

" Sadece ne?"

Acıdan yüzünü buruşturup kafasını duvara yasladı ve gözlerime baktı yine.

" Sanırım boğa tepti." dediğinde gözlerim kocaman olmuştu. Beni korumak için yaralanmıştı. Fedakarlığı düşünmüştü, canını değil.

Öyle minnetardım ki, hem Yusuf'a hemde beni Yusuf'la tanıştıran Allah'a.

İyi ki Yusuf, iyiki atlı karınca kutumu kırmışsın ve tanışmışız. Ben senin kadar korkusuzunu görmedim. Hemde hiç.

Bölüm : 14.06.2025 17:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...