15. Bölüm

14. BÖLÜM: İNTİKAM ✨

Laura
lauraninnyiildizi

Merhaba, hoş geldin.

 

Nasılsın? İyi misin?

 

Umarım iyisindir.

 

Satırlarımın sana iyi gelmesi dileğiyle..

 

 

 

 

 

 

Yıldızlar, örgüt çadırlarının olduğu alanın üzerinde yerlerini almıştı. Havanın soğuk ve yakıcı ayazının sesi hissediliyordu.

" Canım acıyor! Ah! Ulan teğmen! Yok ol sen ula! Cehennem ol! "

Lider, sargıya alınan bacağının sızlamasını fazlasıyla yaşarken kendini sabit tutamaması hemşirenin işini zorlaştırıyordu.

" Ama.. Ama efendim siz hareket ettikçe işi-"

Hemşirenin sözünü kesti hemen " Kes ula! İşini adam gibi yap! Bahane üretme anladın?! Ben tepinsem de canımı acıtmayacan ben senin liderinim! "

Hemşire ürkek bakışlarını yere indirerek yarım kalan işine devam etti.

Lider homurdanmasını sürdürürken bir yandan kızı süzdü. " Sen yeni mi geldin kampa he? Berfin Hemşire nerdedir? Gitti mi yoksa? " sona doğru memnuniyetsizliğini biraz daha belli etti.

Hemşire sakince cevapladı " Diğer kamptan bugün geldim efendim. Berfin Hemşire gelen ilaçlarla ilgilenir, "

Lider anladığını belli etmek adına kafa salladı suratı asıkken. Tam o sırada ismi anılan hemşire çadırın içine girdi.

" Komutanım, geçmiş olsun. "

Lider, istediğini görünce işini yapan hemşireyi bacağından uzaklaştırıp eliyle kapıdakine işaret verdi.

" Berfin gel! Adam akıllı hallet şunu. Toy olanları da huzuruma gönderme! Sen liderine böyle mi bakıyorsun? Onu toyların eline mi emanet ediyorsun! "

Berfin denileni yapmak adına öne yürüdü. Kenara çekilen hemşirenin kulağına eğildi önce.

" Ben sana lideri sinirlendirmeyecen demedim mi lan?! " fısıldaması kızı korkutmuştu.

" Ben.. "

" Kes! Defol içeriye! Gelen ilaçları yerleştir. Elini çabuk tut! "

Genç hemşire bir şey söylemeden boynu yere bakar şekilde dışarı yürüdü.

" Komutanım, siz bakmayın buna. Daha yeni gelmiştir. Ben onu adam edecem. Siz meraklanmayın. "

Lider çatılı kaşlarını indirdi " Bu seferlik affettim. Bir dahasını affetmem bilesin! Hadi bitir şunu. "

Hemşire hemen yarayı sarıp malzemeleri toplayarak oradan ayrıldı.

Birkaç dakika sonra gözcü içeri girdi izin almak için.

" Komutanım. Bedri Ağa geldi. İçeri girmek ister! "

Lider zorlanarak ayağa kalktı ve elleri arkasında bekledi.

" Gelsin, al içeri. "

Devamında Bedri Ağa suratı düşkün bir halde çadırın girişinde göründü.

" Bektaş! " yüzü sinirle kasıldı anında.

" Bedri Ağa, bende seni beklerdim. Kötü haber tez duyulur derler ya, sahiden doğruymuş. " sinir bozucu kahkahasını eksik etmedi lider.

" Sen benle alay edersin öyle mi? "

Lider aralarındaki mesafeyi kapatarak ağa ile yüzyüze geldi.

" Öyle etsem ne olacak Bedri Ağa! Diyesin hele. " şimdi ikisi de suratlarında öfke barındırıyordu.

" Sen benim emanetime sahip çıkamadın! Eline sağ verecem dedin! Kara toprağa verdin onu! Sözünün adamı değilmişsin! Bundan sonra benden yardım mardım bekleme! "

Lider bunları gözleri kapalı dinlerken sonlara doğru gözlerini açtı ve ağanın gözlerini takip etti. Derince bir nefes alıp ağayı boğazından tuttuğu gibi yanındaki metal dolaba yapıştırdı.

" Senin oruspun yüzünden ben öliydim ula! Öliydim! Sen bana gelmiş kızdan bahsedersin! Yardım yok dersin! Siktir git ula! Senden yardım bekleyen de yoktur! " bunları söylerken gözü sinirden hiçbir şeyi görmüyordu.

" Sen bunca milletin davasına sahip çıkan adamını, liderini tehlikeye attın! Ben bunu herkese diyecem! O sönük uçkurunun uğruna beni nasıl tehdit ettiğini tüm örgüte tüm köye diyecem! Bakalım o zaman seni yaşatırlar mı? " ağa canının korkusunu kıl diplerine varana kadar yaşadı.

" Bektaş, tamam! Sinirle söylemişim başkasını karıştırmaya gerek yoktur. " sıkılan boğazından nefes alamamak onu zorluyordu.

" Kes ula kes! Bir daha sakın bana diklenmeyecen anladın?! Ben senin komutanınım! Bana saygıda kusur etmeyecen! Yoksa kelleni kayalıklarda sallanır halde bulurlar! Benim için canını vermek isteyen çok hevalim var. Yemin ederim ibreti alem için yaparım bunu! Benim damarıma basmayın! Anladın?! "

Ağa hızla kafasını salladı ve serbest bırakılan yakasını açarak nefes aldı hemen.

" Komu.. Komutanım siz deyin ben edeyim. Sözünüzden çıkmam. Yeter ki kıymayın acıyın bana! "

Bektaş, omzunun üzerinden adama baktı. Söylediklerinin dinlenmesi onu memnun etmişti.

" Köye git! Hastane ve jandarma hakkında halkı kışkırt. Kızın ölmesinden onları sorumlu tut. Özellikle teğmeni! Sonra da doktoru! Köy karışsın!"

" Siz heç merak etmeyin komutanım. O köyü teğmenin başına yıkmasını bilirim. "

Lider güldü " Aferin.. Şimdi beni yalnız bırak.. "


Cenaze evinde ağlama feryatları yükseliyordu. Acılı anne acısını haykırarak anlatıyordu adeta.

" Getti.. Getti yavrum.. Kızım getti.. Ciğerim yanar oy.. "

Kollarını tutan komşular onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

Kızın babası acısını içinde yaşarken abisi büyük bir öfke yaşıyordu. Yanındaki babasına doğru fısıldadı.

" O kanı bozukla kaçmasına izin vermeseydin! Bedri Ağa'yla evlendirseydin adımı iki paralık etmeyecekti. "

Acılı baba işittiği sözlerden dolayı kalbinin sıkıştığını hissetti.

" Şimdi onun yüzünden köye adımız çıkmıştır. Söylesene baba ne susarsın?! "

" Görmez misin bu halimi oğul?! İçim yanıyor! Evladımı toprağa verdim! Daha benden ne beklersin! "

O sırada içeriye Bedri Ağa girdi. Herkes onun gelmesiyle ayağa kalkıp ellerini sıktı.

" Başınız sağolsun, "

Acılı baba tuttuğu eli sıkıp kafasını önüne eğdi.

" Sağolun ağam. Geçin oturun şöyle. " ağanın evlerine gelmesi abisini sevindirmişti.

" Biz aynı köydeniz. Aramızda ne olursa olsun kötü gününde yanyana olmasını biliriz, "

' Ağa kızı alamadı ama cenazesine gelmiş, '

' Kız bununla evleneydi keşkem'

' Olan kıza oldu, '

Kadınların fısıldaşmaları acılı anneye gidince ağlaması daha da hiddetlenerek vücudu bunu kaldırmaz hâle geldi. Komşularının kollarına bayıldı.

" Beyim! Koş! "

İçerdekiler odaya anında girdi.

" Ana! "

Zeliş'in babası daha fazla dayanamadığından kendini bahçeye attı hemen.

" Hastaneye götürelim, "

Bedri Ağa hemen durdurdu onları " Durun! Ne hastanesi!? Bu kadıncağızın başına gelenler zaten hastane yüzündendir! Eğer onlar olmasaydı kızı hâlâ yaşayacaktı. Götürmeyin o lanet yere! "

Komşu merakla sordu " E ne yapacaz ağam? Kadın bitap düştü. Doktor gerek. "

Ağa sertçe çıkıştı " Sen dediğimi yap kadın! Bu saatten sonra hastane yoktur! Köylümüze bu zülmü yaşatanlara gitmeyecez! Benim hanımın babası ocaktır. O da ilmini bilir. Onu çağıralım o bakar. İyi eder meraklanmayın. "

" Bedri Ağa doğru der. " cenazeye gelenler onu destekleyince içten içe sevindi adam.

" Tabi doğru derim. Her şey o doktorla teğmenin başının altından çıkmıştır. Evlerinde gizlediler o şerefsizi. "

Zeliş'in abisi bunu duyunca deliye döndü " Ne?! Sen ne dersin ağam?! Doğru mudur bu?! "

" Doğrudur tabi.. Teğmen onları kaçırmak için özel araç tutmuştur. Her şey onun suçudur! "

Öfkeli adam hızla odadan çıktı. Bahçe kapısında oturan kadınlara döndü sinirle.

" Doktoru hiç gördünüz mü? "

" Mezarlıktaydı. Bizim kız görmüş. Komutanla birlikte mezarlığa gelmişler. "

Bunu duyduğu gibi oraya koştu adam. Arkasından bağırılanları duymadı.

" Fırat! "


Leyla elindeki Kur'an-ı Kerim'den dua ayetleri okurken Ulaş da mezarı suluyordu.

Doktor titreyen çenesini ve dolan gözlerine engel olamadan duasını tamamlamaya gayret gösterdi. Sonuna geldiği zaman kapağı kapatıp sıkıca kollarına sardı kitabı. Hemen gözyaşları kaydı yanaklarından.

Ulaş, doktorun yanına eğildi ve elini onu teselli etmek istediğinden omzuna geldi.

" Onların hayalleri vardı Ulaş.. Gözleri pırıl pırıldı. Nasıl yaptılar, nasıl kıydılar onlara? " hıçkırıkları ard arda döküldü dudaklarından.

Ulaş boğazına takılan yumruyu yutkunarak geçiremedi " Onlar şehit oldular Leyla. Cennette herbir hayalleri gerçek olacak. Orada çok mutlu olacaklar.." onunda gözleri dolmuştu.

" Koruyamadık onları.. Koruyamadık.. " Leyla'nın ağlaması daha çok arttı.

Teğmen, sevdiği kadını göğsüne çekip sakinleştirmeye çalıştı " Sana yemin ederim, bunu yapanları yaşatmayacağım. Dünyalarını yıkacağım başlarına. Kardeşlerimizin kanlarını yerde bırakmayacağım. "

Biraz sonra Leyla sakinleşti. Yanyana olan mezarın toprağını sevdi yavaşça. " Bize gönül koymayın olur mu? Lütfen.. "

Ulaş, yanağından akan bir damla yaşa engel olamadı. İçi çok yanıyordu. Kendisini güçlü göstermeye çalışmak bunun için çabalamak onu zorluyordu. Bir yere kadar dayanabilirdi buna. Sevdiklerinin kayıplarında istese de yapamıyordu.

" Hadi sevgilim. Hava kapandı. Birazdan yağmur yağacak. Yarın tekrar geliriz. "

Leyla kafa salladı ve son defa mezara bakıp çıkışa yürüdüler.

Tam o sırada Fırat onların önüne çıktı. Teğmen onu görünce kaşlarını çattı.

" Siz ikiniz! Ne ararsınız burada?! "

Ulaş Leyla'yı arkasına aldı. Bu adamın hareketleri güven vermemişti.

" Sakin ol Fırat. Nedir bu öfken? Mezara gelip dua etmemizin neyi yanlış? "

Leyla Ulaş'ı sakinleştirmek için kolunu tuttu.

" Neye gelirsiniz ha!? Yaptığınıza mı bakarsınız? Kardeşime nasıl kıydığınıza mı bakarsınız?! " sinirle Ulaş'a yürüdü.

Ulaş öfkesini geri tuttu ve acısına verdi " Yanlış düşünüyorsun Fırat! Ben kardeşini istemediği bir adamla evlenmesinden korudum! Onu nasıl dövdüğünü unuttun mu? "

Fırat alay eder gibi güldü " Sen o ikisini evinde saklamasaydın, işimize engel olmasaydın kardeşim yaşıyacaktı! Ne idüğü belirsiz bir herifin peşine takılıp geberdi! Beni, babamı, şerefimi iki paralık etti! Sizde buna çanak tuttunuz! Sen! Sen de doktor! " doktora hamle yaptığında Ulaş hemen onu kolundan kavradı ve sertçe yere itti.

" Ona sakın dokunma! Yoksa seni mahvederim! Duydun mu beni! " Ulaş Leyla'nın elini sıkıca kavradı.

" Öyleyse mahvet komutan! Eğer sözünün eriysen sen beni mahvet! Mahvetmezsen eğer ben seni mahvetmek zorunda kalırım! Yer gök şahit yaparım bunu! " cebindeki çakıyı açıp Ulaş'a salladı elini.

Leyla korkuyla bağırdı " Ulaş dikkat et! "

Teğmen ani bir refleks ile geriye kaydı. Leyla'yı eliyle yan tarafa çekti. " Leyla git buradan! Hemen! "

Leyla duvara sinerek olanları korkuyla izliyordu. Gözleri dolmuştu.

" Şimdi ne yapacan komutan!? "

Ulaş, kendisine gelen hamleleri ileri geri manevralar yaparak uzaklaştırıyordu. Ters bir hareketi olumsuz sonuçlanabilirdi.

Teğmen kendisine savrulan kolu öne atılarak geriye büktü. Fırat bıçağı yere düşürünce panikledi. Ulaş tuttuğu nefesinin acısını sert bir yumrukla çıkardı.

" Kendine gel Fırat! Ne yaptığını bilmiyorsun sen! "

Fırat yere savrulunca yerdeki bıçağı parmakları ile kavradı ve hemen teğmene savurdu. Göğsünü derince sıyırmıştı.

Ulaş canın acımasını dişlerini bastırarak karşıladı ve saldırgan adamın kollarını tutup dizlerine vurdu ardından aldığı büyük bir kafa darbesiyle Fırat bayılmıştı.

Leyla, Ulaş'ın kanayan göğsünü görünce bağırdı korkuyla " Ulaş! " hızla teğmenin yanına koştu.

" İyiyim, korkma sıyırdı sadece. " teğmen yarasına baktı krem gömleği ala boyanmıştı.

" Sana bir şey oldu diye çok korktum. "

Teğmen, doktorun alnını öptü ve fısıldadı " Korkma. "


Köyün muhtarı öfkeyle kırathaneye geldi. Gözleri ortalığı karıştıran kişiyi arıyordu.

" Bedri! " sesi gürce çıkmıştı. Kağıt oynayan müşterilerin herbiri ona çevirdi bakışlarını. Ağa da buna dahildi.

" Ooo muhtar. Geç otur şöyle sana çay katsın çocuklar. Oğlum buraya bir çay getirin hele, " yüzü gülüyordu.

Muhtar eliyle durdurdu " İstemez, ben seninle konuşmaya geldim. "

Ağa gülüşünü soldurdu çünkü muhtarın ciddiyeti onu düşündürmüştü " Tabi diyesin hele şimdi bende merak ettim. "

Muhtar ağanın karşısına oturdu ve sıkıntılı bir nefes aldı " Ortalığı karıştırmayı durdur Bedri.. Sen bunun nelere sebep olacağını bilmez misin? "

Ağa anında ciddileşti " Ben doğru derim muhtar. Sen vazifen olmayan işlere karşıma derim. Sonra zararlı çıkarsın! " açıkça onu tehdit ediyordu.

Muhtar duydukları karşısında şaşırmamıştı bu adamın nasıl biri olduğunu biliyordu " Benim kaybedecek bir şeyim yok Bedri! Benim görevim halkı barış içinde ikamet ettirmektir. Eğer buna gölge düşürmekse niyetin buyur yap! Sen de yaptıklarının sonuçlarına katlanırsın. Bunu da böyle bilesin! "

Ağanın konuşmasına fırsat vermeden dışarı çıktı adam. Arkasında kendisine nefretle bakan ağayı bıraktı.

" Dur sen... Bektaş seni bir güzel tembihlesin bakalım o zaman da böyle ötecen mi? " o da dışarı çıktı ardından.

Muhtar köyün merkezi olan alana yürüdü ve halkı uyarmak adına bağırdı.

" Bugün kulağıma hoş gelmeyen şeyler duydum. Bu duruma el etmem gerekti. Hepinizi uyarıyorum değerli köy sakinleri. Bazı kişilerin oyununa gelmeyin! Onların amacı ortalığı karıştırmak ve bizi birbirimize düşürmektir! Onların oyunlarının kuklaları olmayın! " herkes muhtarı pür dikkat dinliyordu. Buna ağa da dahildi. Gizlendiği köşede söylenenleri dinliyordu.

" Doktor da komutan da kızcağızı korumak için elinden geleni yapmıştır. Onlara evlerini açmışlardır! Kızcağıza zulüm eden abisinden ve kendisine zorla eş etmek isteyen ağadan korumuşlardır! Fakat yolda teröristler haince pusu kurup şehit etmişlerdir! Deyin hele?! Bunda kimin suçu vardır!? "

' muhtar doğru der vallah'

' komutan elinden geleni yapmıştır iyi adamdır'

' doktor da komutan da suçsuzdur'

Ağa halkın söylediklerini duyunca sinir küpüne dönüp oradan hemen uzaklaştı.

" Sen merak etme muhtar! Biz köyümüze hizmet edene sahip çıkarız! " köylünün geri dönüşü muhtarı mutlu etmişti.

" Allah razı olsun sizlerden, " yüzü gülen muhtar tüm esnafla selamlaşarak evine doğru yol aldı.

" Senden de muhtar, "

Tam o sırada torunu Ömer koşa koşa yanına geldi.

" Dede dede! " yüzü ayazın sertliğinden kızarmıştı.

" Oğlum.. Neden koşarsın böyle ne oldu? "

" Komutanı yaraladılar dede.. Komutan hastanede.. "

Muhtar bunu duyunca beyninden vurulmuşa döndü " Ne!? Allah'ım sen koru! Yürü Ömer! Yürü! " diyerek hastaneye koştular.


Leyla, Ulaş'ın yarasına dikiş atıyordu. Doktor hâlâ korkuyordu. Güvende değillerdi.

Teğmen, sevdiği kızın yüzüne bakıp burukça gülümsedi. Kızın gözleri her an ağlayacak gibi tetikteydi. Avcu yanağına değdi narince.

Leyla bunu beklemediğinden kuru dudaklarını gererek gülümsedi ve gözleri kırpıştı. Bir yaş düşmüştü yanağından.

" Senin bir damla gözyaşına kurban olurum. " Ulaş hissettiği tüm sevdasıyla fısıldamıştı bunu.

Leyla son düğümü atıp gözlerini ona dikti " Böyle söyleme. "

Ulaş parmaklarını kızın çatlayan dudaklarına götürdü. " Sen benim bu hayattaki en değerlimsin. Bunu sakın unutma tamam mı? "

Leyla sertçe yutkunarak kafasını yanağındaki ele eğdi. Sıcaklığı hissetti.

" Seni çok seviyorum. Hatta kendimden bile. Senin üzülmemen, senin zarar görmemen için elimden ne gelirse yapacağım." Ulaş kalbinden dökülenleri bir bir itiraf ediyordu.

Leyla çatallaşan sesiyle cevap verdi " Sen benim yanımda dur sadece. Bana böyle bak. Ben o zaman bu dünyanın en mutlu insanı olurum. "

Ulaş aldığı cevap karşısında tebessüm etti ve dudaklarını kızın alnına bastırdı. Birbirlerine sakin ve sessizlik ile bakarken kapı çalındı. Leyla biraz geri çekildi ve gelene baktı.

" Ulaş müsait ise Emin Amca geldi. Yaralandığını duymuş. Görmek istedi. "

Gökçe sakince sordu. O da bu kayıbın etkisinden çıkamamıştı hâlâ. Bir zamanlar yanında olan arkadaşını toprağa vermişti. Hastanenin her koridorunda onu görüyor gibi hissediyordu. Boğazından ağlayamamanın yumrusu hiç gitmiyordu.

Ulaş onayladı " Tabi Gökçe, müsaitim. Gelebilir Emin Amca. "

Leyla ayaklanıp Ulaş'ın giyinmesine yardımcı olmak istedi. Arka tarafındaki gömleğini almak için eğildiğinde böbrek hizasından kesilmiş derin dikiş izini gördü. Parmakları hemen orayı bulunca Ulaş'ın kaşları havalanmıştı.

" Bu.. Bu yara? "

Teğmen üzerini kapatmak ister gibi hızla gömleğini iliklemeye başladı " Önemsiz bir yara. Aldığım birkaç darbeden sadece biri. "

Leyla üstelemek istemediğinden konuyu sessizlikle kapadı.

İçeriye Emin Amca ve torunu Ömer geldi. Doktor gülümseyerek izledi onları.

Emin Amca tebessümü ile doktoru selamlayıp komutanın yanına geldi hemen. Babacan bir tavırla elini omzuna koydu.

" İyi misin evlat? Yaralandığını duyunca hemen buraya geldim. Başına bir iş geldi diye kalbim sıkışır oldu. " yüzü ne kadar endişelendiğini gösteriyordu.

Ulaş yavaşça gülümsedi " İyiyim Emin Amca. Korkma. Ufak bir sıyrık. "

Ömer hemen söze atladı " Benim de babama böyle yaptılar biliyo musun asker abi? Biz sonra üzerine toprak örttük. Dedem üşümez onlar dedi. "

Ulaş ve Leyla bunu duyunca yutkunamadılar. Komutanın yüzü düşmüştü. Emin Amca şehit oğlunu tekrar hatırlayınca gözleri doldu. Ulaş'ta kendi oğlunu görüyordu muhtar.

" Gel oğlum. Yormayasın komutanı. "

Leyla hemen elini uzattı " Ömer? Benim odamdaki kalemleri göstereyim mi sana? "

Ulaş burukça gülümsemesiyle ikisini izledi.

" Olur. Tavşanlı mı? " heyecandan ellerini çırpmıştı çocuk.

Doktor kafa salladı " Evet, hadi gidelim. Tut elimi. "

Doktorun elini saran küçük parmaklara çevirdi bakışlarını teğmen. İçine huzur dolmuş gibi nefes aldı. Şimdi odada iki kişi kalmışlardı.

" Kim yaptı oğul bunu? Kim etti bu hainliği? "

Ulaş o anlara gider gibi oldu " Zeliş'in abisi Fırat. "

Muhtar ellerini havaya açtı " Ben biliydim böyle olacağını. Halkı kışkırtan o şerefsizin başının altından çıkar bunlar. "

Kaşları çatıldı teğmenin " Kimin? "

" Bedri Ağa herkese sizi kötüler. Kızı evinizde sakladınız ya, onu anlatır. Ama merak etme ben herkese tek tek anlattım. Sizin nasıl iyi bir insan olduğunuzu herkes bilir. Sen canını sıkma emi. "

Ulaş yeri izledi ve sustu.

" Sen iyileşmene bak oğul. O densizin teki. Boşveresin."

İçinden kendine bir söz verdi teğmen. Çenesi dikleşti ve gözleri kısıldı.

' Bugün o ininizi sizin başınıza yıkmak bana farz oldu. İntikam sizin için gelecek. '


Leyla kucağında oynayan çocuğun saçlarını sevdi. Aklı hâlâ karmaşıktı. Sevdiğine bir zarar gelecek diye korkuyordu.

" Beğendin mi? Güzel mi? " az da olsa gülümsedi.

Ömer kafasını salladı " Evet ama babamın getirdikleri daha güzeldi. "

Leyla bunu duyunca yavaşça nefes aldı ve karşısındaki camı izledi. Gözleri buğulandı.

" Ömer, sen burada oyna ben geliyorum hemen tamam mı ablacım? "

" Tamam, " doktor çocuğun kafasından öpüp kendini çok kalabalık olmayan koridora bıraktı. Sırtı soğuk zemine dayalıyken ayakta kalmak için oradan destek alıyordu.

Titreyen çenesine kadar gelmişti tuzlu damlalar. Hıçkırık kopunca dudaklarından, elleri kapadı büzülü dudaklarını.

" Allah'ım sen onu koru. Senin gücün her şeye yeter. "

Karşıdan gelen hemşire arkadaşını duvarın dibinde görünce yürümesini yavaşlattı. Kafasını önüne eğdiğinden saçları önlüğüne dökülmüştü.

Hemen koştu Gökçe " Leyla? Ne oldu? Bu hâlin ne? "

Leyla hemen kollarını sardı yardım ister gibi " Çok korkuyorum Gökçe. Ona bir şey olursa diye çok korkuyorum. "

Gökçe dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kapadı " Sakin ol.. Bir şey olmayacak. Hepimiz bu olanlardan çok etkilendik ondan bu korkun. Kalbini sakinleştir. "

Leyla hemen toparlanmak adına gözyaşlarını sildi " Haklısın. Ama.. Bilmiyorum işte.. Sen niye gelmiştin bir şey mi oldu? "

" Ben yarım saatliğine ayrılacağım hastaneden beni idare edebilir misin diyecektim? "

" Mezarlığa mı? "

Gökçe usulca kafa salladı " Evet.. Bu duvarlar üzerime geliyor Leyla. Az önce gelen ambulanstan Emre gelir belki diye aradı gözüm.. Gidip dua edeceğim. Elimden gelen tek şey bu, "

Doktor arkadaşını teselli etmek adına kolunu sevdi " Ben hallederim buraları. Sen git. Çok dua et. "

" Tamam o hâlde, ben gelirim hemen. "

Gökçe Hemşire, iki mezarın ayak ucuna geldiği zaman gözlerini başka yere kaçırdı hemen. Göz kapakları ağırlaşmıştı âdeta.

" Ben.. " sesi boğuk çıkmıştı.

" Ben sanmıştım ki.. " cümlesini tamamlayamıyordu.

" Zeliş'in gelinlikli.. Seni de damatlıkla görürüm.. "

Dizleri taşıyamadı bedenini. Yere oturdu yavaşça.

" Böyle göreceğimi tahmin etmedim.. Edemedim.. "

Avuçları yeni kazılmış toprağı gezdi. İkindinin güneşi vurmuştu gözlerine. Hemen kapadı ve kendini yakıcı ayazın acısına bıraktı.

Arkasından birkaç adım sesi duyunca kaşları havalandı.

" Sende mi buradaydın? " Arda'nın sesiydi. Ona çevirdi kafasını. Hüseyin ve Arda'yı gördü. Yüzleri asıktı.

" Bugün hastanede mavi kod verince.. Onun.. Yani Emre'nin gelmesini bekledi herkes sanki. Ben de kapıya baktım belki gelir diye.. Sonra adını kaldırdılar mavi kod ekibinden. Bu kadar çabuk muydu? "

Gökçe konuştukça gözyaşları sicim sicim düşüyordu toprağın üzerine.

Tek bir kelime bulamadı gelen ikili.. Elleri önlerinde bağlı hâlde sustular sadece. Güçleri buna yetti.


Leyla kapının çalınmasıyla ona oraya baktı. Ömer hâlâ kucağında resim yapıyordu.

Kapıda beliren dedesi ve Ulaş onlara gülümseyerek baktılar.

" Ömer.. Hadi gidelim oğlum. Anan meraklanır sonra. "

Ömer omuz silkti " Dur dede. Komutana yaptığım resimin boyaması kaldı. "

" Hadi oğlum meşgul etmeyelim insanları. Doktor ablanın işi vardır. " muhtar mahcup oluyordu.

Ulaş, Ömer'in yanına eğildi. Leyla'ya da göz kırpıp oyuna dahil oldu

" Neyi boyuyorsun sen? Göster bakalım bana..? "

Ömer hevesle anlattı " Bayrağımızı boyuyorum.. İşte bu renge. Kırmızıya. "

Ulaş onun masum sevincine tebessüm edip kafasına yavaş bir öpücük bıraktı. " O bayraktan hiçbir zaman vazgeçme tamam mı? "

Ömer kafa salladı " Vazgeçmem. Babam gibi asker olacam ben. "

Leyla da Ömer'in yanağını severken teğmenle gözgöze geldi. İçi sıcacık oldu. Ulaş kendisine hayran hayran bakarken utanmıştı hemen.

" İşte tamamladım.. Bu senin asker abi. Beğendin mi? " resmi uzattı.

" Beğenmez olur muyum? Bunu hemen odamdaki duvarıma asacağım. "

" Hadi gel oğul.. Gidek artık.. " kendisine uzatılan ele koşan Ömer geriye dönüp el salladı.

" Hadi hoşçakalın, bir şeye ihtiyacınız olursa çekinmeyin.. Kapımız her daim açıktır. " muhtar sevecen bir gülüşle vedalaştı.

" Sağol Emin Amca. Allah'a emanet ol. " Leyla hemen karşılık verdi.

Ulaş ekledi devamına " Dikkat et kendine, "

Odada yalnız kalan çift birbirlerine döndüler. Leyla gülümserken Ulaş da ona eşlik etti. Alnına düşen perçemi geriye uzaklaştırmak için parmakları kızın yüzüne tırmandı.

Leyla'nın anında değişen kalp ritmi yanaklarının allaşmasını beraberinde getirdi.

Ulaş daha çok mırıldar gibi söyledi " Bir gün bizim de çocuğumuz olursa eğer.. "

Leyla merakla ne diyeceğini bekledi.

" Evet? "

" Yaptığı her resmi duvarıma asacağım diyecektim.. " dedi masumca. Baba olmak ona nasıl gelirdi bilmiyordu. O çok küçükken kaybetmişti babasını. Bazı şüpheleri vardı. Ama yinede isterdi baba olmayı.

" Bizim çocuğumuz.. " diye mırıldandı Leyla. Hayal etmesi bile onu başka alemlere götürdü sanki. Henüz evli bile değilken çocuklarının olması hayali onu heyecanlandırmıştı.

Ulaş sırıttı " Tabi önce bir çiçek demeti ve çikolata paketi gerekir.. Yani ilk adım için.. " sona doğru saçını kaşıdı teğmen.

Leyla sevinçle güldü " Onlar olmadan da olur. Ben sana evet demeye hazırım. "

Ulaş bunu duyduğuna sevinmişti " Bana çok güveniyorsun yani öyle mi? Sorgusuz sualsiz evet dediğine göre.. "

Leyla onu sinir eden adamın kolunu ittirdi " Gıcıklık yapma Ulaş. Sen hiç düşünmeden evet demezsin yani öyle mi? "

Ulaş böbürlendi " Demem tabi. Ben mantıkçıyım. Düşünürüm önce. "

Leyla kırılır gibi surat astı " Düşünürken beni kaybetme öyleyse. Bir bakmışsın ben kaybolmuşum. "

Ulaş sinirlenen sevgilisine kıyamadığından elleri belinde yerini almıştı. Onu kendine çekti yavaşça. Leyla kafasını bilerek ona çevirmediğinden Ulaş onun bakması için burnunu saçlarına sürttü. Bu dokunuşla gözleri hafifçe kapanmıştı doktorun.

" Sen, yıllardır mantıktan şaşmam diyen kalbimi kendine köle eyledin. Seni göremezsem alamam nefes bilmez misin? Yüzün hayatımı aydınlatır, gülüşün kalbime neşe olur. Sensizlik kalbimi dağlar, ben oldum sana adeta meftun.. "

Leyla kapalı gözlerini araladı ve kendisine aşkla bakan adamla denk getirdi bakışlarını.

" Seni çok seviyorum Ulaş.. " dedikten sonra göğsüne kafasını yaslayarak sarıldı. Elleri adamın geniş sırtına ulaştı.

" Ben buradan komutanlığa geçeyim, iyi akşamlar size. " Sarı, hemşire ve arkadaşıyla vedalaşıp gideceği yolu tuttu.

İkili yolda yürürken suskunluğunu koruyordu.

Gökçe ilk konuşan oldu bu defa " Mezarda olmak onlara dua etmek iyi geldi. Kalbim şimdi daha iyi. "

Arda yolu izleyen kıza döndü burukça gülümsedi " Allah kabul etsin dualarımızı. "

Gökçe de gülümsedi " Amin, "

Arda kaçamak bakışlarla kıza bakarken yakalanma korkusuyla hemen önüne dönüyordu.

Gökçe son bakışını fark ettiğinde çaktırmadan sırıttı " Ne diyeceksin söyle bakalım geveze. "

Arda derin bir nefes verip gülümsedi " Elini tutayım mı diyecektim? " merakla alacağı cevabı bekliyordu.

Gökçe heyecanlanmıştı hemen cevap verdi " Hayır, olmaz. "

Arda inatla üste çıktı " Niyeymiş o? Ben senin sevgilin değil miyim? "

Gökçe onu sessiz olması için dürttü " Sus! Henüz kimseye söylemedim. Hem ayrıca burada tutamazsın elimi. " yandan bir bakışla onu süzdü. Asılan suratına üzülmüştü.

Arda anlamamış gibi sordu " Niye ki? "

Gökçe cevapladı " Röntgenci teyzelerin radarına takılmak istemiyorum da ondan, "

Arda onun bu haline güldü " Bu kadar çok mu korkuyorsun onlardan? "

Gökçe omuz silkti " Korkmak demeyelim de dedikodu konusu olmak istemiyorum diyelim. "

Arda böbürlendi " Ne var bunda? Köyün en güzel kızı en yakışlı erkeğine aşık olmuş desinler. "

Gökçe alayla sırıttı " Kibirlenme, hocana şikayet edeceğim seni. "

Arda onun gülümsemesine dayanamaz gibi iç çekip kafasını önüne eğdi. Gökçe susan adama baktı dudağını büzerek.

" Ne oldu? "

Arda bir şey olmadı dercesine elini salladı.

Gökçe üsteledi tekrardan " Niye sustun? "

 

" Bir gün nasip olursa birbirimize eş olduğumuzda buradan el ele geçeceğiz. "

 

Gökçe yavaşça yutkunur gibi oldu.

 

Arda ekledi " O zaman kimse bir şey diyemez. Derlerse karşılarında aslanlar gibi eşin olur merak etme. " gereksiz bir yükselme yaşıyordu ve hemşire onun bu haline içten içe güldü çünkü sevimli görünüyordu.

 

" Onları korkutacağını sanmıyorum, " dedi gülerken hemşire.

 

Arda'nın kaşları havalandı " Nasıl yani? "

 

Gökçe kahkahalarını durdurmadan söylemeye çalıştı " Daha çok sincaba benziyorsun. "

 

Arda afalladı " Sincap mı? "

 

" Tatlı bir sincap, "

 

Arda aklında bir şeyler düşündü " Yani sen benim ağır abi olmamı isterdin? "

 

Gökçe'nin gülüşü solarken adamı izledi " Hayır öyle bir şey istemezdim. "

 

" Ben bu konu üzerinde çabalayacağım. Emin olabilirsin Gökçe, " Arda hâlâ kafasında plan yapıyordu.

 

Hemşire onun bu haline kaşlarını çatıp kolundan dürttü " Ne düşünüyorsun sen? "

 

Arda ona yandan bir bakış atıp göz kırptı " Bilmem. Öğrenirsin sonra. "

 

Gökçe onun gizemli olma hallerine göz devirip güldü. Arda da ona eşlik etti.

 

Ulaş planının ilk hamlesini yapmak için komutanlığa geldi.

 

Odasının kapısı önündeyken Hüseyin ile karşılaştı.

 

" Komutanım? Hoşgeldiniz, "

 

Ulaş gülümseyerek kafasını salladı " Hoşbuldum Hüseyin. Ne var ne yok? Bir problem yoktur umarım, "

 

" Yok komutanım. Fırat'ı ifadesiyle birlikte ilçeye sevk ettik. Yarın da mahkemeye çıkacak. "

 

Ulaş'ın gülüşü azaldı gözleri etrafı gezdi " Cengiz Abi buralarda mı? "

 

" O aşağıda bodrum katı temizliğini yapıyor komutanım. Bir şey lazımsa çağırabilirim. "

 

Ulaş hemen reddetti " Yok, ortalıkta görmeyince sorayım dedim. Geçen gün hasta olduğunu söyledi de. " diyip gülümsedi devamına ekledi " Sen işine dönebilirsin Hüseyin. Benim halletmem gereken dosyalar var. "

 

Hüseyin gülümsedi ve baş selamı vererek " Kolay gelsin komutanım, " diyerek bilişim odasına girdi.

 

Ulaş bu boşluk anını iyi değerlendirmeliydi. Hemen bilgisayarının başına geçti. Parmakları klavyede olması gerekenden daha hızlı turlarken gereken kodları zihninden sayfaya döküyordu.

 

Son dokunuşları yaptıktan sonra her şey hazırdı. Teğmen bir yer belirleme programı kurmuştu. Bunu yanında taşıdığı küçük çipe yükledi hızla. Bu çip örgütün yerinin tam kordinatlarını verecekti.

 

Parmak uçlarında tuttuğu aktif çipi izledi Ulaş. Ardından boynunu yukarı dikti. Adem elması belirginleşmişti.

 

" Bu çiple gittiğin yerlerden biri o leş mağaralar olmasın Cengiz. Şayet şüphelerim doğru çıkacak olursa, o mağara hepinizin mezarı olur. "

 

Ulaş çipi avcuna alıp kuvvetle sıktı.

 

İntikamını alacaktı. Kimseden korkmuyordu.

 

 

Bölüm sonu..

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. 🧚🏻‍♀️

Yorumlarınızı bekliyorum 💫

İki hafta sonra görüşmek üzere dostlarım 💙

 

İnstagram: lauraninnyiildizi

 

Tiktok: nurr.www

 

Youtube: nur.w.w

 

 

 

Bölüm : 23.02.2025 23:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...