16. Bölüm

15. BÖLÜM: YAŞANMAMIŞ HAYALLER ✨

Laura
lauraninnyiildizi

Merhaba, hoş geldin.

 

Nasılsın? İyi misin?

 

Umarım iyisindir.

 

Satırlarımın sana iyi gelmesi dileğiyle..

 

💫💫

 

Sabahın erken saatlerinde uyanmıştım. Bugün boş günümdü. Dün geceki nöbet çok yormuştu tüm bedenimi, gerinerek gevşetmeye çabaladım.Daha yeni atlatıyordum üstümden ağırlığını.

 

Mutfaktan gelen güzel kokularla tebessüm ettim. Gökçe benden önce uyanmış olmalıydı demek ki.

 

Yatakta daha fazla durmak istemediğimden dışarı çıktım ve mutfağa yöneldim. Tam içeri girmeden köşeden onu izledim. Elinde tuttuğu tahta kaşığa şarkı söylüyordu gözleri kapalı hâlde.

 

"Kara kara gözler ona buna bakıyor mu?"

 

Tatlı tatlı süzülürken beni fark etmemişti bile.

 

"Kıskanıyorumm"

 

Ağzımı kapadım gülme sesim belli olmasın diye.

 

"Kıskanıyorumm." diyip kapıdan tarafa dönünce benle karşılaştı. Yüzündeki utanç dalgasıyla yakalanma korkusu birleşince gözleri kocaman açılmıştı.

 

"Sen ne zamandır buradasın?"

 

Sırıttım "Arda'yı kıskandığını haykırdığından beri."

 

Kolumdan tutup ittirdi beni "Yok öyle bir şey. Hem Arda'yı neden kıskanacakmışım?"

 

Dudak büzüp hemen söyledim "Sevgilin olduğu içindir belki? Hım?"

 

Bana şüpheyle baktı "Arda söyledi değil mi?"

 

"Neyi?" öylece kalakalmıştım. Sonradan kafama dank etti. "Siz.. Gerçekten."

 

"Daha yeni gerçekten.." der gibi savunmaya geçti.

 

Hemen onu kovalamaya başladım "Bana söylemedin demek! Hain! Gel çabuk buraya!"

 

Gökçe tökezledi ve salona saklandı "Söyleyecektim ama hazır değildim gerçekten."

 

Ona büyük yastığı fırlattım isabet etmemişti "Hala savunmaya geçiyor musun? Ne zaman hazır olurdun peki? Nikah masasında mı?"

 

Kendini korumaya çalışırken bir yandan bana çemkiriyordu "Tamam haklısın. Gerçekten çok haklısın. Ama korktum yeniden."

 

Kaşlarım havalandı "Korktun mu neyden?"

 

Gökçe pes eder gibi yere oturdu "Herkese çok iyi bir ilişkim var diye anlatıp sonra aptalca bir sebepten ortada kalmaktan. Herkesin konuşmalarından, nasihatlerinden. Alaycıl bakışlarından."

 

Dudağımı büzdüm ve anaç bir gülümseme ile onun yanına oturdum.

 

"Canım benim," diyerek ona sarıldım kocaman. Hemen ellerini ellerimin üzerine koydu.

 

"Bana gönül koyma olur mu Leyla? Benim senden başka kimsem yok."

 

Böyle birbirimize sarılırken duygulanmıştım aklım bazı anlara gitmişti.

 

"Evet.. Bakın size kimi getirdim.." pembe önlüklü yardımcı kadın elini tuttuğu kızı odasına getirmişti.

 

Yatağın üzerindeki kız merakla onlara koştu "Bu kim Esma Teyze?" onu inceledi heyecanla.

 

Esma, kızların boyuna eğildi ve ikisinin de omuzlarından tuttu. "Bundan sonra ikiniz kardeşsiniz tamam mı? Tutun bakalım birbirinizin ellerini."

 

Ufak avuçlar utangaç tavırla birbirini buldu.

 

"Hep böyle olun.."

 

Yüzümde beliren gülümseme ile kendime geldim. Gökçe avcumu tutuyordu.

 

"İlk geldiğim gün gibi.."

 

Gökçe güldü "Hatırlıyor musun?"

 

"Hiç unutmadım ki.."

 

Biz eskileri konuşurken kapı çalmıştı.

 

"Kim geldi ki?" Gökçe ayaklanıp kapıya yürüdü. Beş saniye sonra kocaman gülüşle yanıma koştu. Onun bu heyecanlı haliyle bende hızla ayağa fırlamıştım.

 

"Ne? Ne oldu?" diye sordum sabırsızca.

 

Ellerini çırptı ve sonunda konuştu "Enişte kapıda. Koş çabuk."

 

Ona gözlerimi devirdim ve kapıya yürüdüm. Kontrol amaçlı baktım ve gerçekten Ulaş olduğunu gördüm.

 

"Gelmiş.." diye söylendim kendi kendime. İçim kıpır kıpırdı.

 

"Açsana.." arkadışımın beni dürtüklemelerine son vermek için kulpu kendime çektim.

 

Tüm yakışıklılığı ile benim karşımda duruyordu. Onunla her gözgöze geldiğimde yeniden aynı duyguları yaşıyordum. Karnımdan geçen kramp dahil.

 

"Günaydın.." sesi öyle güzeldi ki. Kulaklarımdan geçerken tüm bedenimi kuşatıyordu.

 

Ben ona hayran hayran bakarken Gökçe önce davrandı konuşmak için.

 

"Günaydın enişte." Ulaş gülümsedi. Biraz utanmıştı. Bu haliyle çok tatlıydı.

 

"Naber bizim gelin?" sırıtmıştı.

 

"Gelin derken?" Gökçe'ye baktım. Anında kızarmıştı.

 

"Arda bizim oğlan olduğuna göre sende bizim gelin oluyorsun."

 

Kendimi tutamadım. Güldüm fazlaca.

 

"Hı hı. Ben mutfağa geçeyim. Çay kaynamıştır. Görüşürüz." âdeta kaçmıştı bizden.

 

İkimiz ona gülerken Ulaş elindeki poşeti bana uzattı. Kaşlarım havalandı.

 

"Bu ne?"

 

"Simit aldım çarşıdan. Kahvaltıda yersiniz."

 

Uzattığı eline uzandığımda parmaklarını yavaşça avcuma çıkardı. Kırpıştırdığım gözlerim ile ona baktım. Yarım gülümseme ile bana bakıyordu.

 

"Ellerin üşümüş." dedi masumca. Şimdi biraz daha yakındık.

 

Gözlerimi öpücüğe hazırım der gibi yumduğumda bana doğru değen nefesini hissettim. Bir milim uzağımdaydı.

 

Hafif bir temas hissederken boğazımdan sert bir yutkunma geçti.

 

Fakat bu an karşı kapının açılmasıyla dağılmıştı jet hızında.

 

"Komutanım şey.." Arda bir eli havada bizi izlerken ben hangi yerin dibine gireceğimi düşünüyordum.

 

"Söyle.." dedi Ulaş. Ona döndü.

 

"Yumurtayı nasıl seversiniz diye soracaktım da. Yanlış oldu galiba."

 

O konuştukça daha çok kızarıyordum.

 

"Orta pişmiş severim Arda."

 

Kafasını salladı ve "Tamam komutanım" diyip kapıyı kapadı.

 

Bana dönünce sinirden sırıttığını gördüm. "Bizim lojmanın delisi."

 

Sessizce ona baktım. Aklım az önceki andaydı. "Yakalanmasaydık iyiydi." dedim.

 

Bana göz kırptı "Ha evet. Nerede kalmıştık?" yeniden bana yaklaşıyordu. Ellerimi göğsüne bastırdım.

 

"Biri görecek yine. Rezil olmayalım Ulaş."

 

Elleri saçlarımı geriye atarken fısıldadı "Sevdiğim kadını öpmemin neyi ayıp? On kere de öperim bin kere de. Kime ne?"

 

Yine yutkundum "Hani burası lojman ya o yüzden."

 

Ulaş omuz silkti "Valla yan daire geçen gün sabaha kadar uyutmadı bizi. Pat küt. Aile apartmanıysa bilelim yani."

 

Kocaman açılmış gözlerim ile ona baktım "Oha."

 

Bu halime güldü ve yanağımdan bir öpücük aldı "İşte bu bana yetti."

 

Burnuma gelen kokusuyla gözlerim kapandı. Kulağıma doğru fısıldadı "Seviyorum seni.."

 

Ona yandan bir bakış atıp karşılık verdim. "Ben de seni seviyorum.."

 

Birbirimize bakarken cebini tuttu ve çalan telefonuna baktı. "Komutanlıktan arıyorlar."

 

Bana hesap mı vermişti o? Hoşuma gitmedi değil. Hemen sırıttım.

 

"Bugün görevde olacağım. Ulaşamazsan korkma tamam mı? İşim bitince seni ararım."

 

Kafamı salladım ve hemen ona sarıldım "Dikkatli ol."

 

Ellerini belime çıkardı ve sıkıca kendine çekti. "Olurum."

 

💫

 

Ulaş bilgisayara baktı. Cengiz bir mağaraya götürecekti onları. Yuvalarını ifşa etmişti.

 

"Piç kurusu.." diye fısıldadı. Bunca zamandır nasıl farkedilmediğine öfkelendi.

 

"Sen olmasaydın eğer. Zeliş ve Emre bugün hayatta olacaktı. Allah belanı versin!"

 

Şimdi ise hava karanlamış, tim mağarayı titizlikle tuzağa çekmişti.

 

"1.2.3.. Yürüyoruz.." Ulaş verdiği emirle dizlerinin üzerinden ön tarafa yürüdü.

 

Çatışma sesleri yükseldi.

 

"Hızlı hızlı!" Ulaş'ın bağırması diğerlerini atağa geçirdi.

 

Arda keskin nişancılığını konuşturarak tepedeki gözcüleri bir bir indirdi "Seni de sikeyim. Seni de. Al sana kahpe evladı."

 

Sarı, hırsını iki katı yaşarken teröristleri bir bir vuruyordu korkusuzca. "Teslim olun!" diye bağırdı.

 

Ulaş da ikaz etti. "Buradan sağ çıkamazsınız! Teslim olun hemen!"

 

Bozuk Türkçesi ile biri bağırdı "Teslim olmayız!"

 

Sarı da bağırdı "Geberin hepiniz o zaman!"

 

Atışmalar biraz daha devam etti. Mağara önü açılınca dikkatle girdiler.

 

Gördüler ki alttan açılan geçiş ile çoğu buradan kaçmıştı. Ulaş öfkeyle bağırdı.

 

"Allah kahretsin! Bu kadar yakınken!"

 

Arda kafasını uzatıp baktı "Hassiktir!"

 

Ulaş omzunun üzerinden bir bakış atıp ayağını yere vurdu.

 

Karşıdan Yarbay Tevfik geliyordu. "Ne oldu? Nedir bu haliniz?"

 

Ulaş ellerini iki yana açtı "Kaçmışlar komutanım."

 

Yarbay etrafı izleyip onlara döndü "Neyse ne. Önemli bir alanı ele geçirdik. Bütün teçhizatlarını buraya bırakmışlar. Çok büyük bir kayıp onlar için."

 

"Çok sürmez yakalanmaları.." dedi teğmen.

 

Yarbay onayladı "Aynen öyle.. Siz çok iyi bir iş başardınız. Gurur duyun kendinizle."

 

"Haklısınız komutanım." Arda gülümsedi.

 

Yarbay onun omzuna elini koydu "İyi indirdin bunları. Aferin sana."

 

Arda övülmenin heyecanıyla konuştu "Valla mı?"

 

Sarı uyarı öksürüğü verince kendine geldi ve hemen toparladı.

 

"Görevimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz komutanım."

 

Yarbay aldığı cevaba sırıttı.

 

Ulaş hâlâ düşünceliydi. Başka bir plan kurmalıydı.

 

💫

 

Operasyonun üzerinden dört saat geçmişti. Mesai hâlâ devam ediyordu komutanlıkta.

 

Ulaş askerlere talimatları sıralarken bir yandan da neler yapabileceğini düşünüyordu.

 

"Hepsi sağlam ulaşsın ilçeye. Bir eksiklik istemiyorum."

 

"Anlaşıldı komutanım."

 

Oradan ayrılan teğmen çay odasına baktı. Gözleri Cengiz'i aradı.

 

"Koşmuşsundur ipini tutanlara." diye tısladı.

 

Arkasından ses geldi "Bir şey mi dediniz komutanım?"

 

Ulaş oraya döndü. Sarı ve Arda ona bakıyordu.

 

"Yok. Bakındım öylece. Hayırdır? Bitti mi mesai."

 

Sarı kafa salladı "Biz de izin isteyecektik. Başka yapılacak bir iş yoksa çıkalım mı komutanım."

 

Ulaş onayladı "Tamam siz çıkabilirsiniz. Ben buradayım."

 

Arda konuştu bu defa "Biz de kalırız o zaman komutanım."

 

Ulaş sırıttı "Uykusuzluktan şaftın kaymış oğlum. Git dinlen. Sabah gecikme ek nöbet yazarım ona göre."

 

Gülüştüler.

 

"İyi akşamlar komutanım."

 

"Size de."

 

Ulaş onların gidişini gülümseyerek izledi. Bir anda telefonuna bildirim düştü.

 

'Sistem ses kaydı işlemini tamamladı'

 

Çevresine bakındı teğmen. Derin nefes aldı ve hemen odasına geçti.

 

💫

 

Gökçe ile film izliyorduk. Her zaman ki gibi aşk filmiydi.

 

Çiftler birbirine sarılırken ses yükseldi dibimden.

 

"Yaaaa. Şunlara bak minnoşlarım benim."

 

Ona alayla baktım "Ne o? Ağlayacak mısın yine?"

 

Bana söylendi "Çok dokunaklı napıyım."

 

Ona gülerken kapı çalmıştı. Birbirimize baktık.

 

"Kim ki?" dedim.

 

Omuz silkti "Kargo gelmiş olabilir mi?"

 

"Benim yok." diyip kapıya bakmaya kalktım. Peşimden Gökçe de geldi.

 

Delikten bakınca Arda olduğunu gördüm. Hemen fısıldadım "Aha seninki.."

 

Gökçe dürttü beni "Sus bi."

 

İnatlaştım "Sen bana yapıyorsun ama."

 

"Niye geldi bu vakitte ya?"

 

"Seni görmeden duramazmış amanda aman." onu utandırmayı seviyordum.

 

"Ay çekil. Açıyım derdi neymiş delinin."

 

Fısıldadım hemen "Derdi aşk ne olacak."

 

Gökçe koluma bir tane geçirince köşeye sindim. Eli ağırdı.

 

Kapı açılınca Arda önce ona sonra benim halime baktı. Kolumu ovuşturuyordum. Daha çok ekmek yiyen sefalet köpeğe benzediğime emindim.

 

"İyi geceler." dedi gülümseyerek.

 

"Sana da" ben konuştum önden.

 

"İyi geceler de.. Ne işin var bu vakitte?" Gökçe kollarını birbirine bağlamıştı.

 

Arda yakındı "Niye ya bu da mı günah?"

 

"He günah. Allah'ım ya sabah çuvala mı girdi?"

 

Arda sırıttı "Dayanamadım ne yapayım? Sevdiğimi göreceğim dedim çıktım geldim."

 

Bu hallerine kıkırdadım. Arda bana göz kırparken Gökçe aksine gömecek gibi bakıyordu.

 

"Operasyon bitti mi?" diye sordum ben.

 

"Biteli oluyo bayağı"

 

Kaşlarım çatıldı kendi kendime der gibi "Niye aramadı ki o zaman?" söylendim.

 

"Komutanlıkta işler bitmedi daha. Ondan yani başı kalabalık komutanımın."

 

Onaylar gibi kafa salladım. Gökçe hemen omzumu sevdi "E git sen ara."

 

"Ben arıyım değil mi?" şimdi yüzüm gülmüştü biraz.

 

Hemen odama koştum. Sesini duyma ihtiyacım vardı.

 

💫

 

'Sistemde dinlenmemiş bir adet ses kaydı bulunmaktadır.'

 

Ulaş o klasöre tıkladı. Önüne ses kayıt programı açıldı. Sesi yükseltti çok abartmadan.

 

İlk konuşmalar duyuldu.

 

"Gel bakalım gel hele. Beceriksiz herif! Senin görevin onları dinlemek değil mi? Baskın yiyeceğimizi niye demedin ula! Az daha öliydim sığır!"

 

Ulaş her bir saniyesini dikkatle dinliyordu. Kaşları çatık haldeydi.

 

"Komutanım.. Valla billahi haberim yoktu. Ne konuştular ne ettiler duymadım haberim yoktur." bu ses Cengiz'e aitti.

 

Ulaş kaydı durdurdu ve elini sertçe masaya vurdu. "Şerefsiz! Adi hâin!"

 

Sabrını biraz daha zorladı ve devamına hazırladı kendini. Kandırılmış olmak, bunca zamandır bunları görememiş olmak onu delirtiyordu.

 

"Kes ula kes! Bi bok becerdiğin yoktur! Neye yararsın sen ha ne yararsın!? Yoksa sen onların adamı mı oldun lan!? Ondan mı susarsın!?"

 

 

Ulaş kafasını sağa sola çevirdi öfkeyle "Senin de amına koyayım piç kurusu."

 

"Komutanım ben size hizmet ederim. Siz ne derseniz onu yaparım."

 

"O zaman düzgün yap işini! Bir daha tek hatanı görürsem! Kayalıklardan cesedini bulurlar! Bilesin!"

 

Ulaş dinlemeye devam ediyordu.

 

"Olmaz komutanım ne derseniz yaparım. En iyisini yaparım. Hem teğmenin olayında da çalıştım yeni haberlerim vardır size."

 

Ulaş anlamamış gibi bakışlarını tek bir noktaya dikti.

 

"Ya.. Demek öyle.. İşte şimdi keyfim yerine gelir. Diyesin hele neymiş?"

 

Ulaş da ne diyeceğini merakla beklerken sinirlerini koruyamıyordu "Keyfini sikiyim senin"

 

"Teğmen doktora evlenme teklifi edecekmiş. Komutanlıkta öyle duydum."

 

Yüzünü avuçlarına alan teğmen sabrının son demlerini yaşıyordu. "Siz ne planlıyorsunuz?" dedi kendi kendine.

 

"Bak sen.. Demek evlenme teklifi edecekmiş. Bilmiyor ki ben onu ellerinden koparacağım. Onu nefessiz bırakacağım. O benim kim olduğumu unutmuştur belki de. Ama ben ona hatırlatırım. Madem ayaklarımızın ucuna kadar geldi ona güzel bir süpriz yapalım değil mi?"

 

Ulaş açılan gözleri ile ekrana bakakalmıştı. Kalbinin atımını boğazında hissediyordu. Sırtına kızgın demir çarpmış gibi duruşunu dikleştirdi.

 

"Komutanım niçin anasını babasını değilde illa sevdiğini istiyorsunuz?" Cengiz'in sesiydi.

 

Bektaş bir süre bekledi. Öfkeli sesi duyuldu sonunda "O benim sevdiğimi aldı yıllar önce. İki sene evvel. Kopardı onu benden. Öldüm dirildim. Ben de ant içtim. Bekledim yıllarca."

 

Ulaş o ânlara gitti.. O kara güne.

 

Nöbet gecesiydi. Havaya çöken ağır bir karanlık mevcuttu. Bir de kimsenin fark etmediği hain pusunun ardında bırakacağı hüznün çığlığı vardı.

 

Dakikalar öncesi sakin ilerleyen nöbet az sonra darmadağın bir yıkıma sebep olacaktı.

 

Her şeyden habersiz iki kişi ellerindeki çay ile camdan dışarıyı izliyorlardı.

 

Ulaş ve Tahir

 

"Kız babası olacakmışım oğlum.. Birkaç ay sonra o melek kokusunu içime çekeceğim.." daha çok hayal kurar gibiydi hâli. Kendisine gülümseyerek bakan arkadaşını görmüyordu bile.

 

"Ne ballandırdın lan öyle. İnsanın baba olası geliyor," dedi Ulaş derin iç çekerek.

 

Arkadaşı ona doğru yan bir bakış atıp sırıttı "Everelim seni de. Senin oğlun olur. Baş göz ederiz benimkiyle."

 

Ulaş kaşlarını çattı "Ben iyiyim böyle," dedi ve elindeki büyük kupayı dudaklarına kapadı. "Evlilik bana göre değil,"

 

Tahir onun ensesine sert bir tokat attı öyle ki odayı kaplamıştı ses "Hassiktir lan oradan. Sen bir aşık ol o zaman görürüm seni."

 

Ulaş ona katılmaz gibi ayaklarını pencerenin köşesine uzattı "Ben amca kategorisinde devam ederim. İyi böyle,"

 

Tahir ona güldü ve tekrar camdan gözüken karanlığa baktı. Ortamda sessizlik hakim olmuştu birkaç saniye. Sonrasında fazlaca alışık oldukları silah sesleri doldurdu bölüğü. İkisi birbirine kısa bir bakış atıp hızlıca dışarı koştular. Önlerine nefes nefese kalmış er fırladı.

 

"Komutanım ara.. aradan sızmışlar." Ulaş kanının öfkeden köpürmesini hissetti.

 

"İlçe birliğe telsiz çek. Ekip göndersinler derhal," Tahir silahını temizleyip omzuna kaldırdı.

 

"Emredersiniz komutanım,"

 

Ulaş kafasını dışarıya uzattığında yanından teğet geçen mermiyle hızla geriye çekildi ve silahını hazır tuttu.

 

Tahir ona öfkeyle saydırdı "Dikkat et!"

 

Ulaş bir şey yok der gibi eliyle hareket yaptı. Ardından ikisi kontrollü bir şekilde dışarı çıktılar. Kendilerini tehlikeye atmayacak yerlere inmeye çalışırken bir yandan hızla karşılık veriyorlardı.

 

"Sağ sağ!" diye bağırdı Tâhir. Ulaş ard arda ateş ediyordu. İkisinin üzerinden de deli gibi kurşun yağıyordu. Ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizgidelerdi.

 

"Sikeyim hepinizi orospu çocukları!" Ulaş mermi seslerinin ardından öfkesini kusuyordu.

 

Tahir birini hedefliyordu. Onu vurabilmek için azda olsa bariyerin önüne süründü. Ulaş ona doğru bakıp kendini attığı tehlikeye inanamadı. Boğazı yırtılır gibi bağırdı "Geri çekil!" bir yandan da karşılık veriyordu.

 

"Geri çekil Tahir!"

 

Arkadaşı çoktan vuracağı kişiye hedeflemişti namlusunu. Eğer onu devirebilirse teröristler geri çekilmek zorunda kalacaktı. Çok bekletmeden parmağı daha çok ittirdi.

 

Hedeflediği gibi olmuştu. Tam hizaladığı gibi saplanmıştı mermi. Yüzünde başarmanın vermiş olduğu koyu sırıtma belli oldu.

 

Ama kendisini hedefleyen biri vardı. Hiç acımadan ateş etmişti. Kurşun kafasına isabet etti.

 

Ulaş bulduğu boş saniyelerde arkadaşına baktı. Gördüğü en yıkıcı tabloydu.

 

"Kardeşim.."

 

İnanamaz gibi gözleri titremişti. Boğazında ağır bir yumru oluştu. Sırtından kayan o soğuk teri hissetti.

 

Silahı elinden kayınca sırtını toprağa verdi ve arkadaşının olduğu yere süründü. Vücudu titriyordu. Burnuna kan kokusu dolmuştu.

 

"Tahir.." diye fısıldadı ama kendi bile duymazdı bunu.

 

Tahir ağzından büyük bir kan kütlesi tükürdü. Gözleri göğe bakıyordu. Yıldızlı gecenin sarmalandığı karanlığa bakıyordu.

 

Ulaş onu kendine çekti ve sarstı "Kardeşim.." bir cevap almak istiyordu. Onu kaybettiğine inandıramazdı kendini.

 

"Kardeşim.. Buradayım.. Bana bak.. Yapma Tahir. Yapma. Kızını düşün.."

 

Tahir dudaklarını araladı "Eşhed.."

 

Ulaş onu göğsüne bastırarak sıkıca sardı. Dudaklarını birbirine bastırdı bırakmak istemez gibi. Kan çanağı olmuş gözlerinden yaşlar akıyordu peşi sıra. Çenesinden kaydı ve arkadaşının kirpiğine düştü bir damlası yavaşça.

 

Boğazına dizilen yutkunuşları bastırmaya çalıştı ve kafasını yukarı dikti. Boğazındaki damarlar şişmiş teni kıpkırmızı olmuştu. Islanmış gözleri yumuluydu sımsıkı. Öfkeyle nefes aldı önce. Bu içinden gelen haykırış öncesi sessizliğiydi.Öyle bir bağırdı ki tüm bedeni sallanıyordu.

 

Hızlı bir haraketle eli yanındaki silaha uzandı. Az önceki yöne doğru ard arda sıktı. Gözünü kırpmadan ateş ediyordu. Tek bir noktaya. Kardeşini hayattan koparan o kurşunun geldiği noktaya.

 

O kurşunlardan bir tanesi kardeşinin katiline isabet ettiği zaman o taraftan haykırış sesi duyuldu.

 

"Delal!" terör örgütü komutanının sevdiği kadına gelmişti kurşun. Kollarında ölümünü izledi.

 

"Hayır! Ateş edin ula! Gebertin onu!"

 

Ardından daha çok bağırdı sesini duyurur gibi "Beni unutma ula! Beni unutma! Şayet sen unutursan ben kendimi sana hatırlatırım! Hiç beklemediğin an alacağım sevdiğini senden! Andım olsun alacam!" dedikten sonra ellerindeki ölü bedene sarılarak ağladı.

 

Ulaş bunları yarı baygın hâlde duyar olmuştu. Hiç önem vermedi bile. Kardeşinin katilini temizlemişti bu dünyadan.

 

"Kanın boynumun borcu kardeşim. Onu yerde koymadım. Geberttim o pisliği.."

 

"Vatan sağolsun.. "

 

Kendine geldiğinde sıktığı yumruğu kıpkırmızı olmuştu. Alnı ter damlaları ile dolmuş, gözlerine yaşlar yükselmişti. Boğazında sivri demirler hissediyordu. Sertçe yutkundu.

 

"Aynısını ona yaşatacaktım. Çok sevdiğini alacaktım elinden. Öyle sevecek ki onsuz nefes alamam diyecek. Sonra ben ona bağlandığı anda alacağım canını. Her gün ölüp ölüp dirilecek. Tıpkı benim gibi. "

 

"Leyla.. Hayır.." diye fısıldadı teğmen. Beyninde yüksek şimşekler çakıyordu

 

Masadaki tüm dosyaları kuvvetle aşağı itti ve kükrer gibi bağırdı. Ayağa fırladı ve odasında ne varsa yıktı. Dizlerine tutunduğunda aynadan bitmiş hâline baktı. Onu görmek istemiyordu masasındaki cam kaseye uzandı ve fırlattı hızla. Tüm parçalar etrafa dağılmıştı.

 

"Onu da kaybedemem. Onu vermem.." boğazı öyle tahriş olmuştu ki sesi zorla çıkıyordu.

 

Ses kaydı devam ediyordu.

 

"Teğmen doktora biraz daha bağlansın. Sonra gönderirim öte tarafa."

 

Ve iğrenç kahkahalar..

 

Ulaş kesik kesik nefes alıyordu. Yere bıraktığı avucuna isabet eden cam parçası cildini derince yarmıştı. Kanların orada yaptığı birikim koyu kırmızıydı. Ama o bunları hissetmiyordu. Onun içinde yaşadığı acı en büyüğüydü. Sevdiğini kaybetmenin acısı..

 

Yanağına çok narin bir yaş düştü. Sadece bir noktaya bakıyordu. Leyla'ya aldığı yüzüğün kutusu. Gözü ondaydı. Yaştan ıslanmış kirpikleri her bir hayalin gözünün önünden geçmesiyle açılıp kapanıyordu.

 

"Yaşanmamış hayaller.." diye fısıldadı. Aldığı nefes bile bedenine ağırlık yapıyordu.

 

Kutuyu parmaklarına aldı ve yüzüğe baktı hayal kırıklığıyla.

 

Cebindeki telefonun titrediğini hissetti. Güçsüz bir çocuk gibi arayana baktı.

 

'Amcam arıyor..'

 

Bu hayattaki tek yakınıydı. Bekletmeden açtı.

 

"Amca.." sesi çok yavaştı.

 

"Oğlum.. Nasılsın bir sorayım dedim?" çok neşeli bir tını.

 

Ulaş alayla güldü "Çok iyiyim amca.." ardından hüngür hüngür ağlamaya başladı. Sadece onun yanındayken ağlardı. Sadece ona gösterirdi düştüğünü.

 

"Ulaş? Oğlum.. Ağlıyor musun? Ne oldu?" o da tedirgin olmuştu şimdi.

 

Ulaş derin bir nefes aldı "Amca ben aşık oldum."

 

Ses gelmemişti.

 

"Bu aşk kavuşturmuyor amca.. Yoksa benden gidecek.."

 

"Ulaş? Hiçbir şey anlamıyorum evladım. En başından anlat!"

 

Ulaş hepsini bir bir anlattı. O anlatırken karşıdan tek bir ses gelmemişti.

 

"Ulaş.." kederli bir iç çekiş.

 

"Amca ne olur bir şeyler yap. Ben ne yapacağımı bilmiyorum çünkü.." Ulaş çaresizliğini sonuna kadar hissettirmişti.

 

"Hayır Ulaş. Bırak oğlum. Bırak her şey öyle kalsın. Sen aylar sonra gideceğin özel görev için hazırlandın. Ben bunun için gençliğimi çürüttüm."

 

"Amca." direniyordu.

 

"Ulaş! Çocuk gibi davranmayı kes! Senin gibiler aşık olmaz! Olamaz! Senin tek aşkın vatan. Anlıyorsun değil mi?"

 

"Anlıyorum." biliyordu. Ama bunu inandırması çok zordu kendine.

 

"Seni oraya görev öncesi kafan dağılsın diye yolladım. Sen böyle basit hislerin adamı değilsin! O görev seni bekliyor bunu sakın aklından çıkarma." oldukça sert kararlılıktı.

 

Ulaş tekrarladı içinden 'basit hisler..' canı acımıştı.

 

"Kızın güvenliğini sağlamak istiyorsan ondan uzaklaş. Görme ve duyma."

 

Ulaş dayanamadan karşı çıktı "Ona sevdiğimi söyledikten sonra mı? O bana güvendi amca."

 

Amcası da sesini yükseltti "Ölmesinden daha iyi değil mi!? Ne istiyorsun Ulaş! Öldürsünler mi? Birinin ölümüne mi sebep olmak istiyorsun!? Birkaç gün ağlar ardından sonra unutur. Büyütme bu kadar!"

 

"Ne kadar kolay söylüyorsun amca.." duygularını bu kadar hafife alınması onu yaralamıştı.

 

"Ne diyeyim istiyorsun. Git o piçi öldür sonra da mutlu mesut yaşayın dememi mi bekliyorsun Ulaş? Onu öldürsen yerine dikeceği adamı peşine takar. Bunlar böyledir oğlum malign tümör gibi. Birini alırsın öte yerden yeniden çıkarlar."

 

Derin nefes aldı teğmen. Alnı zonkluyordu. Ellerini şakaklarına bastırdı.

 

"O kızın yaşamasını istiyor musun?"

 

Ulaş hareketlerini yavaşlattı ve yeniden dolan gözlerinin önünü buğulatmasını izledi.

 

"İstiyorsun.. Ben de böyle düşünmüştüm. O zaman görev zamanın gelene kadar kızdan uzak dur. Göreve alışınca sen de unutursun zaten."

 

Sessiz kaldı tekrardan. Arkadan sesler geldi.

 

"Sancar Albayım."

 

"Beni çağırıyorlar evlat. Düşünerek ilerle. Kalbinle değil. Daimi aklını seç. Senin kalbini seçme lüksün yok."

 

"Haklısın amca," diyen Ulaş avuçlarında tektaş yüzüğü tutuyordu.

 

Diğer avcundan kayan kan damlası yüzüğe düştü.

 

"Özür dilerim Leyla."

 

Aklı hayali anlara gitti yeniden.

 

"Annem ve babam bir daha gelmeyecek mi yenge?"

 

"Gelmeyecek!" dedi acımasızca.

 

Küçük çocuk burnunu çekti ve ağlamaya başladı "Ama neden?"

 

"Nedenmiş. Soruyor bir de. Neden biliyor musun?"

 

Kafasını hayır der gibi salladı ve yaşlı gözlerini kocaman açtı.

 

Kadın ona doğru eğildi ve işaret parmağını ona salladı. Omzuna doğru dokundu sertçe. Parmağının her dokunuşu onun canını acıtıyordu.

 

"Çünkü sen yanında kim varsa öldürüyorsun! Çocuk değil bela! Büyük bir bela!"

 

Ulaş kendine geldiğinde kurumuş dudaklarını ıslattı ve burnunu çekti. Yeniden nemlenmişti gözleri.

 

Sonra aklına kardeşten öte saydığı adam geldi. Onu nasıl toprağa verdiği..

 

"Ben.. Ben yanımda kim varsa öldürüyorum.. Bu defa olmayacak. Bu defa izin vermeyeceğim."

 

Dizlerini kendine çekti ve saatlerce orada bekledi.

 

💫

 

Ulaş telefonunun çalma sesine döndü.Karanlık odasını o ışık aydınlatıyordu. Biraz süründü ve ekrana baktı.

 

'Sevgilim arıyor'

 

Avuçları telefonu sıktığında sertçe yutkundu.

 

Bekletmeden açtı.

 

"Ulaş. Nasılsın canım? Sen aramayınca merak ettim. Müsait miydin?"

 

Ulaş birkaç kez dudaklarını araladı ama her defasında susuyordu.

 

"Ulaş orda mısın?"

 

"Dinliyorum. Çok yoğun olunca vaktim olmadı aramaya." dedi soğuk bir sesle.

 

"Arda söyledi. Kolay gelsin sevgilim ben seni çok tutmayayım o hâlde." kızın sesi capcanlı geliyordu.

 

"Leyla.." Ulaş üst dudağını ısırdı.

 

"Efendim sevgilim.."

 

"Yarın öğlen parkta buluşalım mı? Sana söylemem gereken bir şey var."

 

"Olur. Öğlen müsaitim ben."

 

"Tamam." dedi Ulaş kısaca.

 

Birkaç saniye sessizlikten sonra kız heyecanla fısıldadı.

 

"Seni seviyorum.."

 

'Ben de Leyla. Ben seni bu dünyadaki herkesten. Her şeyden daha çok seviyorum. Hatta kendimden bile.'

 

"Kapatmam lazım. Beni bekliyorlar."

 

Ulaş telefonu hemen kapattı ve duvara fırlattı.

 

"Allah kahretsin!" tahriş olan boğazından gelen çatallaşmış ses tekrar ağladı.

 

"Herkesi korudum da.. Bir tek aşkımı koruyamadım.." diye fısıldadı.

 

💫💫

Güneşin yakıcı ışığını tenimde hissediyordum. Kıstığım gözlerim ile havaya baktım. Masmavi gökyüzü ve cıvıldayan kuşlar vardı.

 

"Geniş çekim alacaksın tamam mı?"

 

"Anladım çiçeğim sen rahat ol harika bir klip çekimi olacak."

 

Kafamı onlara çevirdim. Arda bu sabah bana Ulaş'ın evlenme teklifi edeceğini söylemişti. İlk başlarda idrak edemediğimden boş boş etrafa bakmıştım. Kalbimin gümbürtüsü idrak gücümü zayıflatmıştı.

 

Sonra Gökçe de bu anı kesinlikle çekmek istediğini söyledi. Anı kalmalıymış. Geldiğimizden beri kamerayla uğraşıyordu onlar. Ben ise ayaklarımı sallayarak oturuyordum. Üzerimde dizlerime uzanan beyaz bir elbise vardı. Hafif esen rüzgar bacaklarıma vuruyordu.

 

Karşıdan gelene takıldı gözüm. Uzun boyu, üzerindeki deri ceketi, hafif çıkmış sakalları ve uzun saçlarının ritmik sallanışı. Hemen gülümsedim ve derin iç çektim.

 

Oturduğum yerden kalktım yavaşça ve ona el salladım. Gökçe beni görmüş olmalı ki telaşla söylendi.

 

"Ay geldi eniştem. Arda geç şu ağacın yanında bekleyelim biz yürü yürü." çocuğu kolundan zorla ittiriyordu.

 

"Gözaltına mı alınıyoruz kızım sakin ol bi." Arda kaydı başlattı hemen.

 

Onlara gülerken karşıma gelmişti Ulaş. Sevdiğim adam.

 

Hayatıma aşk duygusunu dahil eden, sevmeyi bana öğreten o adam.

 

Gözlerimiz bir uyum içinde birbirini takip ederken sessizce bekliyorduk.

 

💫

Ulaş parka gelmeden önce telefonundaki uyarı sinyaline baktı.

 

'Hedef 50 metre ileride.'

 

"Gel bakalım. Gel de gör oyun nasıl oynanırmış orospu çocuğu."

 

Hiç gecikmeden içeri girdi. Bankta öylece oturan kızı gördüğünde afalladı ve sertçe yutkundu. Parmak boğumları sıkıca kapanmıştı avuçlarına.

 

"Hepsi senin için sevgilim.." diye fısıldadı. Sanki ona son kez bakarmış gibi uzun uzun izledi. "Senin için vazgeçiyorum bizden."

 

Kız kendini farkedince ona el salladı. Ulaş buruk bir gülümseme ile yürümeye devam etti.

 

"Tepkisiz kal Ulaş. Kalbinle değil aklınla konuş Ulaş." içinden bunları fısıldıyordu.

 

Şimdi karşı karşıya geldiklerinde gözleri sessizce birbirine bakıyordu. Sonsuza kadar bakmak isterdi Ulaş. Tek dileği buydu zaten.

 

Karşıdan belli belirsiz görünen bir silüet geçince teğmen kaşlarını çattı. Vakit her şeyin başlayacağı o vakitti. Bir anda başlamıştı. Bir anda da bitecekti.

 

"Niye burada olduğumuzu merak ediyor musun?" Ulaş sakince sordu. Leyla saçlarını geriye atarak gülümsedi. Neredeyse elleri ayakları birbirine dolaşmıştı.

 

"Sayılır.. Belki birazını duymuş olabilirim."

 

Ulaş yutkundu ve bakışlarını uzağa dikti "Ne için?"

 

Leyla gülümsemesini büyüttü ve bakışlarını kaçırdı "Ev.. Evlilik teklifi." diyebildi kısık sesiyle.

 

'Evet sevgilim.. İki gün evvelinde planmıştım bu günü. Sana evlenme teklifi edecektim. Aşkımızı sonsuza kadar mühürleyecektik bugün..'

 

Ulaş alay eder gibi güldü ve gözlerini doktorun gözlerine dikti "Kim inandırdı bunu sana?" sanki karşısındaki kızı tanımıyormuş gibi bakıyordu.

 

Leyla utançtan indirdiği kafasını yavaşça kaldırdı ve duyduğu şeyi anlamaya çalıştı. Karşısındaki adam neden ona böyle bakıyordu? Soğuk bakışları bir şeylerin ters gittiğinin kanıtıydı.

 

"Anlamadım?" diye mırıldandı. Gözleri teğmenin gözlerini takip ediyordu.

 

Ulaş nefesini dışarı üfledi "Evlilik teklifi falan yok ortada diyorum.Kim dediyse seni kandırmak istemiş belli." ellerini iki yana açtı ve çatılan kaşları öfkelendiğini belli ediyordu.

 

Ulaş sırtını döndü ve bir kaç adım uzaklaştı. Dolan gözlerini gizlemeye çalışıyordu.

 

'Affet beni Leyla. Ben aşkına sahip çıkamayan korkak herifin tekiyim. Savaşmayı değil kaçmayı seçtim.'

 

Leyla ne olduğunu anlamaya çalışırken aklına gelen fikirle gülümsedi. Süpriz olsun diye böyle yapıyor diye geçirdi içinden.

 

Ulaş'ın yanına gelen Leyla sırtına elini koydu ve gülerek cevap verdi "Süpriz içinse eğer ben bilmiyormuş gibi yaparım." kafasını da teğmenin sırtına yaslayıp mırıldandı "Sevgilim.. "

 

Ulaş hızlı bir dönüşle doktoru kendinden uzaklaştırdı "Süpriz falan yok Leyla."

 

Leyla afalladı ve sertçe yutkundu "Arda yüzük aldı deyin..."

 

Cümlesini bitirmesine izin vermeyen teğmen "Sende Ulaş bana evlilik teklifi eder ve evleniriz mi sandın?" dedi.

 

Leyla duyduklarını idrak edemiyor gibiydi "Ulaş neden böyle davranıyorsun? Bir şey mi yaptım?"

 

'Bana böyle bakma Leyla. İşimi zorlaştırma. Nefret et benden. Vur kır ama bana böyle bakma. Yalvarırım.'

 

Ulaş alay eder gibi güldü "Sana ilgi gösterince. Peşinde koşunca. Elini tutunca seni sevdiğimi mi sandın?"

 

Leyla dolan gözleriyle öylece bakakaldı "Ne?"

 

Ulaş Leyla'ya yaklaştı ve sırıttı "Ben maalesef böyle biriyim. Karşımdakini kazanabilmek için elimden geleni yapar onu avucuma alırım. Sonra sıkılınca bırakırım. Tıpkı sende olduğu gibi!" Ulaş sona doğru sırıtmasını kesti ve duygusuz bakışlarla Leyla'nın suratını izledi.

 

"Avucuna.." diye mırıldandı Leyla. Gözünden bir damla yaş akmıştı.

 

"Bana kızabilirsin. Nefret edebilirsin. Ama ben böyle biriyim. Ne yaparsın?" ellerini iki yana açtı ve sırıttı.

 

Leyla parmaklarını saçlarından geçirdi ve kendini sağlam tutmaya çalıştı.

 

"Hem.. Sen bana öyle büyük bir aşk duymuyordun.."

 

Leyla kızarmış gözlerini Ulaş'a dikti inanamazca.

 

Ulaş şaşırmış gibi bekledi "Yoksa duyuyor muydun?"

 

Leyla sinirlerine hakim olamadı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Ulaş hiçbir şey yapmadan onu izliyordu.

 

'Bugünü yaşamaktansa ölmeyi dilerdim. Sana bunları yaşatmaktansa boğazın serin sularına kendimi bırakmak isterdim.'

 

Doktor karşısındaki adama baktı ve içini çekti "Yalan mıydı? Duyguların.. Bakışların."

 

Ulaş beklemeden cevap verdi "Yalandı.. Şimdi de bitti."

 

"Niye yaptın?"

 

"İlgin hoşuma gitti. Tek sebebim bu."

 

Leyla hâlâ inanamaz gibi güldü ve ıslanmış yanaklarını sildi. "Sana inanmıyorum.." diye fısıldadı.

 

"Leyla seni üzdüğ.."

 

Leyla öfkeyle onu itti ve tokadını yüzüne geçirdi. Kafası yana çevrilen teğmen hiçbir şey demeden sustu.

 

"Sen ne saçmalıyorsun?! Ben sadece sana güvendim sana inandım. Ağladığımda yanına geldim. Güldüğümde yanına geldim. Sadece sevmiştim seni. Neden yaptın?! Bunu bana neden yaptın Ulaş?!"

 

Bunları yaparken teğmenin vücuduna yumruk atan Leyla hüngür hüngür ağlıyordu.

 

'Benden nefret et sevgilim. Benden vazgeç. Ben senin sevgini hak eden biri değilim. Değilmişim..'

 

"Seni sevdim dedin! Yanında huzurluyum dedin! Beni.. Öptün!"

 

Ulaş, Leyla'nın sinir nöbetini duygusuzca izlerken başını dikmiş öylece bekliyordu. Kendini öyle sıkıyordu ki çenesinden belirgenleşen damarlar genişlemişti.

 

"İnanmıyorum.. " diye ısrarla devam etti Leyla.

 

Ulaş, Leyla'nın kollarını tutarak göz teması sağladı "Bak! Gözlerime bak! Hiç seni seven bir adam gibi bakıyor muyum?!"

 

Leyla hıçkırıklara boğuldu.

 

"Seni hiç sevmedim Leyla! Oynadım seninle! Hevesimi alana kadar oynadım! Başka biri gibi göründüm! Olmayan duygularımı söyledim! Seni sevmiyorum Leyla! Sana karşı tek bir duygu dâhi besleniyorum!" Ulaş bunları bağırarak söylüyordu. Sanki herkesin duymasını ister gibi.

 

Cengiz ağzı açık bir halde bakakalmıştı. "Ben.. Ben lidere ne diyeceğim şimdi? Nasıl derim.."

 

Gökçe duyduğu şeyle şaşkınlıktan açılan ağzını kapattı ve Arda'ya baktı. Arda da afallamış gözüküyordu.

 

"Şaka mı yapıyor?" diye fısıldadı Gökçe.

 

Arda kafa salladı "Oldukça ciddi görünüyor."

 

Leyla son duyduğu şeyle olduğu yere düştü ve yeri izlemeye başladı. Kötü bir kabusun içindeymiş gibi hissediyordu.

 

"Merak etme Leyla. Bundan sonra hayatında olmayacağım." Ulaş son sözünü söyleyip Leyla'yı orada bıraktı. Parkın dışına yürürken Leyla yerde öylece oturuyordu.

 

"Yalancı.." diye fısıldadı. Elleri taşların dibindeki otlardaydı. Onları parmaklarına hapsetti ve çekmeye çalışıyordu.

 

"Yalancı!" diye bağırdı ve ağlamaya başladı.

 

Arkadaşının yanına koşan Gökçe ona sımsıkı sarıldı. Gözyaşlarını gizlemeye çalışarak arkadaşının mahvolmuş haline baktı.

 

"Gökçe.. Neden yaptı bunu bana? Ben ne yaptım?"

 

Gökçe titreyen sesiyle fısıldadı "Geçecek kardeşim.."

 

Arda hüzünlü bakışlarını gizlemeye çalışarak kızların başında bekledi.

 

Leyla o parkta dakikalarca ağladı.

 

Gözlerinden süzülen yaşlarla, içinde bir boşluk ve koca bir kırıklıkla kalakalmıştı.

 

💫

 

Selamlar canlarım ✨✨ Uzun süredir burada değildim. Kronik hastalığım ve sürekli hastaneye gidip gelmelerim, tahliller vs hep bunlarla uğraştım. O yüzden her şeyden uzaklaştım.

 

Bugün yeniden geldik.. ✨✨ Bölüm nasıldı? Beğendiniz mi? Olaylara giriş yaptık. Artık her şey bambaşka olacak kemerler bağlansın. 👀

 

O zaman iki hafta sonra görüşelim mi? 🫶 Hepinize çok kalpler 💙 kendinize dikkat edin ✨✨ Yorumlarda buluşalım 🎀

 

İnstagram: lauraninnyiildizi

 

Tiktok: nurr.www

 

Youtube: nur.w.w

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 04.05.2025 17:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...