21. Bölüm

20. BÖLÜM: KANLI GÖMLEK ✨

Laura
lauraninnyiildizi

Merhaba, hoş geldin.

 

Nasılsın? İyi misin?

 

Umarım iyisindir.

 

Satırlarımın sana iyi gelmesi dileğiyle..

 

 

 

"Hepimiz karanlığı aydınlatmayı amaçlayan kayıp yıldızlar değil miyiz?"

 

 

 

(alıntıdır)

 

💫

 

Sadece bir noktaya odaklanmış Selma, dizleri üzerinde öylece durmuş bekliyordu. Saçları yediği tokat etkisiyle çözülmüş ve dağılmıştı. Yanağında kuruyan yaşlar, tazelenirmiş gibi yeniden aktılar. Her geçtiği yerde canını kavururcasına acı veriyordu.

 

Kuruyan, birbirine bastırılmış dudaklarını aralayabilmek adına bir güç buldu kendinde. Odanın bir köşesinde oturmuş, alnını ovuşturan ve söylenen önderine döndü. Baran, onun hareketlenmesiyle yavaş bakışlarını ona çevirdi.

 

"Önderim.." bir seslenişti. Lider, bunu duydu ve ona baktı.

 

"Ne var?"

 

"Ben.. Ben yapacağım. Size söz veriyorum."

 

Lider alayla güldü ve Baran'a döndü "Söz verdi duydun değil?"

 

Baran iç çekerek kafa salladı "Duydum efendim."

 

Ayağa kalkan lider, kızın etrafında dönmeye başladı. Avcu kızın kafasına ulaştı. Selma, korkuyla nefesini tutup titreyen çenesini durdurmaya çabaladı.

 

"Burada söz ne demek bilir misin sen?" diyip kızın tepesindeki saçları eline avuçladı. Kafasındaki derinin yukarı çekildiğini hissetti hemşire.

 

"Hım.." diye acı dolu inledi kadın.

 

Lider, bundan zevk alır gibi kafasını yukarı dikti. "Burada söz yemin demek. Sözünü tutmazsan eğer.."

 

Liderin, sıcak ve boğucu nefesini kulağının arkasında hissedince tüyleri diken diken oldu.

 

"..ölürsün.."

 

💫

Akşam vaktiydi. Kız evinde, büyük bir hengame ve telaş vardı. Leyla yiyeceklerin son kontrolünü yaparken Esma Hanım, ortalığın temizliğini denetliyordu. Gökçe ise hazırlanmasının son aşamasındaydı. Masa üzerinde duran büyük ve şık parfüm şişesinin kapağını açtı ve tüm vücuduna güzelce sıktı.

 

Ayna karşısında kendi yansımasına baktı uzun uzun. Nedense gözleri dolmuştu.

 

"Yıllarca.." diyip nefes aldı. "Yıllarca, bir ailenin gölgesinde yaşayabilmenin ne olduğunu merak edip durdum. Bugün ise kendi ailemi kurmanın ilk günü."

 

O sırada Leyla içeri girdi hızla "Hazır mıs.." demesine kalmadan arkadaşının yaşlı gözlerini görüp duraksadı.

 

"Gökçe.." dedi telaşla.

 

Elini bir şey yok der gibi sallayan hemşire güldü hemen "Duygulandım sadece.. Gerçekten."

 

Leyla diretti. "Arda yine pes ediyorum falan yazmadı değil mi? Bak eğer öyleyse o evi onun başına yıkmaya gideceğim!"

 

Hemşire arkadaşını kolundan asılarak durdurdu zorla. Kapıdan çıkmak üzereydi. "Leyla. Dur! Hayır öyle değil." bir yandan kıkırdıyordu.

 

Leyla, şaşkınca onu izledi "O zaman ağlama. Bugün senin en mutlu günün."

 

"Biraz duygulandım. Sizden ayrılmak.. Ne bileyim işte." yeniden duygusallaştı.

 

"Canım benim.. Biz ayrılmayacağız ki. Biz hep birlikte olacağız."

 

Birbirlerine sarıldılar sıkıca. İkiside buğulu gözlerini kırpıştırıp gülümsediler.

 

Kapı eşiğine gelen Esma Hanım, sarmaş dolaş kızlarına bakıp kınar bakışlarla izledi.

 

"Ayol, benim bir taraflarım çıktı. Siz burada ne yapıyorsunuz? Görende gelin çıkıyor sanacak. İsteme yavrum bu. Gerçi hoş.. Siz istemede böyleyseniz gelin çıkarmada yatak döşek ağlarsınız."

 

Kızlar birbirinden ayrılıp gelen kadına döndü.

 

"Sen ağlamayacak mısın?" dedi Gökçe dudağını büzüp.

 

Leyla sırıttı "Kendisi bizden daha kötü olur. Ay! Dil altımı verin! Fena oluyorum. Tansiyonum fırladı benim." diyerek elini alnına yaslayıp rol kesti.

 

Esma Hanım, onu izledi ve şaşırır gibi ağzını açtı "Aa! Bak bak nasıl taklit ediyor beni! Anneniz ile dalga geçmeye utanmıyor musunuz? Gelin bakayım şuraya! Ufaklığınızdan beri iyi mıncıramadıydım sizi. Fırsat geçmişken yapayım."

 

İki kız gıdıklandığı yerlerinden sıkıştırılınca kahkahalar ile gülmeye başladılar.

 

Tıpkı eski günlerdeki gibi.

 

💫

Leyla ve Gökçe yemekhanede karınlarını doyururken bir yandan da etrafı kontrol ediyorlardı.

 

Gökçe fısıldadı. "Şu ekmeğin içine tavuktan koyalım. Tamam mı?"

 

Leyla kafa salladı ve ekmeğin içini açtı büyükçe.

 

Ekmeği güzelce doldurup peçeteye sarıp sakladılar. Kimseye göstermeden yukarı çıkarmaları gerekiyordu.

 

Gökçe tekrar etrafı izledi ve kızın kulağına fısıldadı "Doydun değil mi?"

 

Leyla kafa salladı tekrar, evet demekti bu.

 

Gökçe de doymuştu ve kontollü bir şekilde masalardan kalktılar. Önde o, arkada Leyla vardı. İkisi de korkudan titriyordu. Ama, bu yemeği arkadaşına ulaştırmaları gerekiyordu. Onun aç yatmalarına dayanamazlardı.

 

Odaya girdiklerinde, Ali'nin yatağın başında dizlerini kendine çekmiş bir hâlde oturduğunu gördüler. Sadece yatağa bakıyordu. İkisinin geldiğini fark etmedi bile.

 

Yatağın boş kısmına oturdu iki kız. Ona büyük bir tebessümle baktılar.

 

"Bitti mi yemek?" diye sordu.

 

Gökçe, Leyla'ya göz kırptı "Bitti."

 

Omuz silkti Ali "İyice doyursaydınız karnınızı."

 

Leyla, minik avuçlarındaki ekmeği uzattı gizlice.

 

"Bu da sana. Senin için getirdik. Hadi ye."

 

Leyla, ışıldayan gözlerle Ali'ye bakıyordu. Bir an önce almasını ve yemesini bekliyordu. Biraz daha uzattı.

 

"Benim için mi?" dedi Ali. Dudaklarında ufak bir tebessüm belirdi.

 

Kafa salladı kız. Birbirlerine gülümsüyorlardı.

 

"Teşekkür ederim." diyip büyük bir lokma ısırdı. Çok çiğnemeden yuttu ve ikinciyi ısırdı hemen.

 

Gökçe ve Leyla onu hevesle izlediler.

 

Ali, yemekten kafasını kaldırınca kendine sırıtan kızları fark etti. Ağzı doluyken sordu.

 

"Ne.. Neden öyle bakıyorsunuz?"

 

"Yavaş yesene boğulacaksın." diye kıkırdadı Gökçe. Ona eşlik eden Leyla da gülüşü duyulmasın diye dudaklarını eliyle kapadı.

 

"Siz ikiniz benimle dalga mı geçiyorsunuz?" dedi sahte bir sinirle.

 

"Kızma. Sincaba benziyorsun. Şey.. Yani biraz. Hatta çok." diyip tekrar kıkırdaştılar.

 

Aldığı iltifat karşısında dona kaldı ağzındaki büyük lokma ile "Sincap mı?"

 

"Hıım." diye onayladı.

 

"Sende mi Leyla?"

 

Leyla, gülüşünü bozmadan onayladı. Ali bu defa yıkılır gibi omuzlarını düşürdü.

 

Bu sıcak ve tatlı anları kıkırdayarak geçirdi bu üçlü. Güzel ve unutulmayacak anılardı.

 

💫

 

Misafirler gelmiş, salonda yerlerini almışlardı. Damat tarafında: Arda, Ulaş, Hüseyin ve Arda'nın dedesi Yakup Bey vardı. Hepsi gülümseyerek oturuyorlardı. Bir kişi hariç. Ulaş.. Onun aklı başka yerlerdeydi. Selma'ya verilen görevi düşünüyordu. Gerçekleşmemesi halinde masum bir insan bu pisliklerin eline düşecekti. Kendi canından çok başkasını düşünüyordu yeniden.

 

"Efendim hoşgeldiniz. Nasılsınız iyi misiniz?" dedi Esma Hanım, gülümseyerek. Tombul yanakları yukarı çıkıyordu. Gözleri kısılmış ve ışıldıyordu. Özenle taradığı bukleli saçları ve toz pembe elbisesiyle Yakup Bey'e pek bir hoş görünmüştü. Bunu belli etmedi adam. Otoriter, biraz sert biriydi. Duygularını genelde saklar mantıkçı görünmeye çabalardı.

 

"Çok teşekkür ederiz Esma Hanım. Sizler nasılsınız? Âfiyettesinizdir inşallah." dedi Yakup Bey.

 

İkili kendi aralarında sohbet ederlerken kafasını yere eğen Arda, çaktırmadan Gökçe'ye bakıyordu. Heyecandan kalbinin çıkacağını hissediyordu. Alnı hafif terlemiş, ayağını ritmik bir şekilde sallıyordu.

 

Sağında ve solunda oturan Ulaş ile Hüseyin hareket eden bacağına ellerini vurdular aynı anda. Uyarıyı fark eden adam sertçe yutkundu ve sıkı kravatını bollaştırdı biraz.

 

"Gevşetmesene oğlum şunu, on saatte yaptım zaten." diye fısıldadı dişleri arasından.

 

Arda da onun gibi fısıldadı "Boğulayım mı abiciğim he!? Nefes alamıyorum. Gitmiyor."

 

Ulaş girdi araya "Kesin sesinizi! Bölük değil burası. Beş yaş çocuk kavganızı orada yaparsınız."

 

İkisi de susup kafalarını önüne eğdiler.

 

Onları gülüşerek izleyen Leyla ve Gökçe heyecanlarını biraz da olsa yenmişlerdi. Gökçe dönen sohbeti dinleyip eğlenirken Leyla gözlerini ondan alamıyordu. Öyle içli bakıyordu ki adama... Yapabilse yüreğini çıkarıp avcuna bırakırdı. Sevda bir kere düşmüştü kalbine, ne yaparsa yapsın çıkmıyordu gönlünden. Belki zayıflıktı çoğuna göre bu yaptığı, ama o Ulaş'ı hep eski hâliyle görüyordu.

 

Eskisi gibi gülen, güldüren, seven ve sevdiren o adam gibi. Gözünün önünden gitmiyordu o hâli.

 

Gözlerini bir anda kendisine çeviren adamla irkildi. Yakalandığını anlayınca kızardı anında. Hemen bakışlarını kaçırdı. Fark etmediği ânda Ulaş, bu hâline gülümsemişti. Siyah dünyası tek bakışıyla aydınlandı teğmenin. İçine huzurun sesi ve kokusu aktı. Yavaş ve narin.

 

Bakma sırası ondaydı şimdi. Gözleri her zerresini zihnine kazıyacakmış gibi gezdi. Onu daha net inceledi bu defa. Unutmuş olabileceği detayları not etti betimlercesine. Topuz yaptığı saçlarının minik tellerinde dolandı. Sonra beyaz teninde.. Yukarı toplanınca saçları, boynu ve ensesi müthiş bir tablo gibi kendini izlettiriyordu. Orada olmayı diledi. Orada olmayı ve burnuna gelecek o kokuyu delicesine içmek..

 

Sadece nefes alışverişlerinin konuşacağı bir yerde olmayı tercih ederdi. Burnunu tenine zarifce sürtmeyi ve o kışkırtıcı kokusunu ruhuna dolamayı arzuluyordu. Gözleri kısıldı ve duruşunu dikleştirdi. Onu gördüğü her zaman aklında en yüksek, hayaller beliriyordu. Sadece ona orada ulaşabiliyordu.

 

Kulağını bir ses tırmalıyordu ama o bunun farkında değildi.

 

"Kahveyi diyorum. Nasıl alırdınız?" önünde sallanan el ile kafasını sağa sola çevirip gözlerini yumdu.

 

"Leyla'ya daldı resmen ayol. Bakışlarıyla yedi bitirdi kızı." diye fısıldadı Esma Hanım, gizlice.

 

Leyla da ondan farksız değildi.

 

"Kahve tercihiniz nedir?" dedi Gökçe tripli bir bakışla. Hâlâ ona kırgındı. Hatta Leyla'dan daha fazla belli ediyordu kırgınlığını. Kardeşini üzmüş enişte vasfını kendi elleriyle bir hiç etmişti. Öfkesi bunaydı.

 

Hemen konuştu Leyla "Sade." ağzından fırlamıştı atmaması adına tutulan bir yaymışcasına. Özgürlüğüne kavuşmuş gibi çıkmıştı dudaklarından. Herkesin kendisini izlediğini fark edince yutkundu yavaşça. Sonra tekrar gözgöze geldi onunla. Onun eline bu kozu verdiğine çok pişman hissetti.

 

Ulaş da onayladı "Sade." dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm geçti. Kalbi haftalarca süren yorgunluğun ardından yeşerdi.

 

💫

 

Gökçe dağıttığı kahvelerden sonra yerine oturdu tekrardan. Leyla da yapma kısmında ona yardımcı olmuştu. Herkes acı kahvelerini yudumlarken ortamda sessizlik hakimdi.

 

"Efendim.." diye söze girdi Yakup Bey. Elindeki fincanı çevirdi yavaşça.

 

Gökçe Arda'yla denk geldi ve ikiside açılmış gözleriyle birbirlerine bakıyorlardı. Arda, sakin ol der gibi gülümsedi. Gökçe de zor bir gülüşle karşılık vermişti ona.

 

"Sebebi ziyaretimiz belli.." demesine kalmadan odayı telefon sesi doldurmuştu. Hepsi oraya dönünce Ulaş, ceketinin iç kısmına attığı telefonu sessize aldı hemen.

 

Leyla, ilgilenmemeye çalışarak kahvesini yudumladı. 'Kesin o arıyordur. Sonuçta dibinden ayrılmıyor ya. Merak etmiştir. Sanki neyi oluyorsa?' diye geçirdi içinden.

 

Tekrar arama gelince Ulaş müsade istedi ve mutfağa geçti. Leyla, gözünün altından gidişini izledi ve kıskançlıktan dudağının iç kısmını kemirdi hırsla.

 

"Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızımız Gökçe'yi oğlumuz Arda'ya istiyoruz." dedi yaşlı adam.

 

O sırada, teğmen zor bir alanda gelen aramaya döndü hemen. Arayan hemşireydi.

 

"Ulaş.. İyi misin? Açmayınca korktum. Tekrar aradım kusura bakma." diye telaşlı ses geldi karşıdan.

 

Ulaş, iç çekti "İyiyim Selma. Müsait değildim o yüzden açamadım. Sen nasılsın? Bir sıkıntı yok değil mi?" sona doğru bilerek sormuştu.

 

"Yok. Ben sadece.. Seni yani.. Sesini duymaya ihtiyacım varmış gibi hissettim. Belki de özledim." sesi sona doğru istekle harmanlanmıştı.

 

Ulaş dört duvar arasına sıkışıyor ve nefes alamıyor gibi hissetti. "Öyle mi? O zaman yarın akşam buluşma teklif ediyorum. Tabi sende istersen." planın ilk aşaması ipini çekmişti.

 

Kıkırdadı kadın "Olur.. Akşam sekizde. Benim evimde bekliyorum seni."

 

Ulaş, duygusuz bir ifade ile onayladı "Orada olacağım."

 

Leyla, su almak için geldiği mutfak pervazında kalakalmışken son kısımları dolu gözleriyle dinlemişti. Kalbi, çökmüş gibi acı veriyordu. Büyük bir yumru boğazına oturdu.

 

Komutan kapadığı telefonunun ardından önünü kapıya döndü ve doktorla karşılaştı. Attığı adım hemen durmuş gözleri kızın dolu gözlerine ilişti. İçi acıdı onu öyle görünce.

 

Leyla artık susmak istemiyordu. Dayanamıyordu. Bir şeyler ters gittiğini anlıyordu. Bir insan böyle değişemezdi. Bardağı sertçe tezgaha vurdu ve adamı itti göğsünden. İkisi içeri geçince kapıyı kapatıp onunla yüzyüze gelmişti. Her şeyi konuşmak istiyordu.

 

"Ben aptal değilim Ulaş! Anlıyor musun!? Ben kandırabileceğin biri değilim! Olmam!" diye bağırdı ses tonunu ayarlayarak. Artık gözleri de ateş ediyordu.

 

Ulaş, kızın kızaran gözleriyle teması kesmeden "Neyden bahsettiğini anlamıyorum?" dedi.

 

Leyla güldü alayla "Bak! Yine aynı şeyi yapıyorsun!? Bana bunu yapamazsın!? Neyden korkuyorsan! Aklında neyse şüphen bana onu anlatmak zorundasın!"

 

Ulaş, kaşlarını çattı "Sen hâlâ kabullendiremedin değil mi bu ayrılığı? Ben sana kendimi anla.." demesine kalmadan Leyla yaka kısmından kendine çekti. Dudakları neredeyse birbirine değecekti.

 

"Sen eğlenirsin. Sonra oynarsın. En sonunda ise bırakırsın. Böyleydi değil mi? Sen böyle bir insansın değil mi Ulaş?"

 

Ulaş, ayların hasretini zaten dibine kadar yaşarken bu kadar yakınlığı nasıl yönetebileceğini düşündü. Kendini bırakmak üzereydi. Bu yüzden sessiz kaldı. Gözleri yine birbirlerindeydi.

 

"O gün hastanede haykırdığın gerçekleri hatırlıyor musun?" diye sordu doktor. Gözü kurnazca kısıldı.

 

Ne olduğunu anlayamayan teğmen ise afalladı "Neyden bahsediyorsun?"

 

Tehlikeli yakınlaşmayı biraz daha azalttı "Beni kıskandığını söylediğin o anları unuttun mu? Hâlâ beni seviyorsun. Hâlâ beni istiyorsun."

 

Ulaş, gözlerini kaçırdı kendini çok zor tutuyordu "Leyla." diye araya girdi. Ama kadın onu dinlemeden devam etti.

 

"Bakışların bile inkar ediyor. Biz birbirimize aitiz Ulaş." bir avcunu yanağına çıkarıp narince okşadı. Teğmen bu dokunuşla tüm vücudunda bir elektirik dalgası patladığını hissetti. Düzene sokamadığı nefesiyle kaslı göğsü yükselip kalkıyordu hızla.

 

Tekrar göz göze geldiler. Leyla özlemle, Ulaş yoğun bakışlarla ona bakıyordu.

 

O ân da kendini bu yoğun çekime bıraktı komutan. Aradaki boşluğu kapadı ve dudaklarını kadının dudaklarına bastırdı. Gözlerini kapatan doktor ellerini adamın ensesine çıkardı.

 

Kendisinin yakıcı dudakları, kızın narin ve ıslak dudaklarını büyük bir açlıkla öpüyordu. Leyla bu yoğun öpüşle adamın saçlarını çekip inledi. Bunu duyan teğmen kızı bedenine yapıştırdı. Tüm vücut hatları birbirine baskı yapar gibi birleşmişti.

 

Nefes almak adına birbirlerinden ayrılınca gözlerini araladı kadın. Kendisine kısık gözlerle bakan, nefes nefese kalmış adamı izledi. Ondan daha fazlasını istiyordu.

 

"Leyla.." diye fısıldadı Ulaş. Baş parmağını aralı dudaklarına bastırdı doktor. İzin vermez gibi kafasını salladı "Sus Ulaş."

 

Bu defa o birleştirmişti dudaklarını. Uyumlu bir ritimle dans ediyordu sanki. Adamın elleri kadının her zerresinde gezinmeye başladı. Dokunduğu yerler cayır cayır yanıyormuş ve karıncalanıyormuş gibi hissetti doktor.

 

Komutan, sevdiği kadının belinden kavradığı gibi mutfak masasına oturtturdu. Giydiği elbise oturmanın etkisiyle yukarı çıktı ve beyaz bacakları ışıldar gibi ortaya serildi. Ulaş, önce oraya sonra kızın gözlerine bakıp içeride hayalini kurduğu boynuna eğildi. Kendine has, büyüleyici kokuyu içine çektikçe gözleri daha fazla kısılıyordu. Adamın sert ve hızlı nefesini boynunda hisseden kadın boğazının kuruduğunu anladı ve sertçe yutkundu.

 

Bir narin öpücükle başladı. Sonra bir yenisi ve bir yenisi daha. Diliyle öptüğü yerleri geçerken kendinde olmaz gibi inledi. Leyla bu erkeksi inlemeyle gözünün karardığını hissetti. Daha fazlasını duymayı istiyordu. Bacaklarını adamın geniş beline dolayıp kendini ona daha sıkı bastırdı. İstediğini almıştı. Ulaş'ın, çıldırtıcı inlemesi kulaklarını doldurdu tekrardan.

 

Titreyen parmakları adamın beyaz gömleğine uzandı. Bunu anlayan adam ona yardım eder gibi bileklerinden tutup düğmelere ulaştırdı. Alınları birbirine yaslıydı ve nefes nefese kalmışlardı. Leyla, birkaç düğmeyi aralayınca açılmış boynuna yanaştı ve burnunu sürttü. Dudakları adamın boynunda gezerken, kulaklarında onun fısıltısını duyuyordu.

 

"Özledim.. Her gece.."

 

O sırada koridorda, yaşlı kadının sesi duyuldu. "Yavaştan hazırlayayım tatlıları."

 

Leyla, Ulaş'a baktı kocaman açılmış gözleriyle. Adamın gömleği yarıya kadar açılmış, kadının bacakları ise beline sarılıydı. Bu görüntüyü asla görmemeleri gerekiyordu.

 

Doktor hızla masadan inip eteğini düzeltti ve Ulaş'ı balkona itti. Ne olduğunu anlayamayan komutan ileriye yürüdü sersem adımlarla, yüzünde sırıtma belirdi yavaşça.

 

"Şu dolabın arkasına gir.. Gerisini ben hallederim." dedi Leyla nefes nefese.

 

İstifini bozmayan, teğmen kadının yanağını okşayıp fısıldadı "Bu kırmızı yanakları nasıl saklayacaksın peki doktor hanım?"

 

Leyla, ellerini yanaklarına çıkardı. Cayır cayır yanıyordu. Bu savunmasız anında adam onu tekrar yakaladı ve belinden kavarayıp kendine çekti. Gözleri kocaman açılan kadın bilinçsizlik içinde ellerini teğmenin açılmış göğsüne yasladı. Yeniden bakıştılar uzun uzun.

 

"Esma Anne, tatlılar sona doğru dağıtılacak. Biz hallederiz gel sen." diye ses duyuldu mutfaktan. Gökçe'ydi bu.

 

"Ha öyle miydi? Unutmuşum. Bu arada Leyla nerede?"

 

Doktor, bunu duyunca gözleri kocaman açıldı. Dudakları şaşkınlıktan aralandı. Ulaş, onun bu hâlini müzipçe sırıtır hâlde gözleri kısılmışken zevkle izliyordu. Utanması, yanaklarının al al olması onu ayrı çekici yapıyordu gözünde.

 

"Leyla burada.." diye fısıldadı adam. Leyla bu defa ona döndü. Ne diyeceğini bekledi sabırsızca. Kaşları havalandı.

 

"..kalbimde.. En derininde." dedi Ulaş. Sona doğru kıza bakınca gözleri yeniden koyulaştı. Özlemi damarlarına baskı yapıyordu. Daha fazlasını istiyordu. Büyük bir iç çekti.

 

"Ay lavaboya gitmiştir. Gelir birazdan." ardından sesler uzaklaştı.

 

Leyla, biraz daha rahatladı. Yavaştan dolan gözlerle konuştu "Neden olmam gereken yerden ittin peki beni? Neden yaptın bunu bana?"

 

Ulaş, kızın hüzünlenmesiyle kendini kötü hissediyordu. Yanağına iki parmağını yavaşça sürdü. "Sen hep oradaydın. Hiç kimse buna engel olmadı. Olamazdı çünkü buna asla izin vermedim."

 

"Seni affetmeyeceğim."

 

Kadının dudağına yaklaşıp üst dudağına küçük bir buse kondurdu. "O zaman neden öpmeme izin verdin?"

 

"Ne yaparsan yap affetmeyeceğim." diye yeniledi kadın.

 

Ulaş, bu defa boynuna eğilip derince iç çekti. Hemen sonra yakan dudaklarından bir öpücük bıraktı. "Neden kokunu içime çekmeme izin verdin?"

 

Leyla, zorlanıyordu. Ama pes etmedi "Ne söylersen söyle.. Yaptıklarını unutmayacağım."

 

Teğmen, şefkatle gülümsedi. Kafasını kızın kulağına yaklaştırdı. Nefesiyle tüm bedeni titremişti doktorun. "Kendimi affettirmek için her şeyi yapacağım. Canımı istesen dâhi, onu da önüne koyarım."

 

Kadın sustu. Bu sessizliği beğenmeyen adam çenesini tutarak kendisine bakmasını sağladı. "Bu öpücüğümle unutmaya başlayalım her şeyi."

 

Hiç beklemeden dudakları buluştu. Bu defa daha hızlı, daha sert ve daha acımasız. İkiside birbirini büyük bir okyanus ortasında kaybetmiş gibi özlemle yanıyorlardı. Bu büyük aşk eşsiz anlarla daha çok harmanlanarak arşa yükseldi.

 

💫

 

Buz camlı, müstakil bir evin kapısındaydı teğmen. Kadının istediği saatte gelmişti. Çok bekletmeden kapı açıldı. Karşısında saten, kısa bir gecelik giymiş kadın bekliyordu. Saçları dağınık topuz yapılmış ve tüm gerdanı kendini sergiliyordu. Ulaş, onun gözlerine baktı sadece. Dudakları ciddiyetle tek çizgi hâlindeydi.

 

"Hoşgeldin, gelsene." diye ileriyi gösterdi hemşire. Teğmen, yalandan bir tebessümle karşılık verip içeri yürüdü. Her şeyden haberi olsa dâhi yinede temkinli davranıyordu.

 

Ortam loş ışıkla aydınlatılmış, büyük mumların gölgesi boş parkeyi kaplıyordu. Ulaş, açık pencereye yürüdü. Oradan dışarıyı izledi elleri cebindeyken.

 

Selma, birkaç saniye onun heybetli boyuna bakıp iç çekti. Bugün liderin verdiği görevi yapması gerekiyordu. Yoksa kardeşini zorla kampa götüreceklerdi. Onun kendisi gibi olmasını istemiyordu asla. Kendi haindi, bunu uyandığı her gün yüzüne haykırıyordu ama kardeşi olmayacaktı olmamalıydı. O okuyacak iyi işler başaracaktı.

 

Yavaşça adamın arkasında belirdi ve kollarını çekinerek arkasından ona uzattı. Yanağı geniş sırtına yaslandı. Kokusu burnuna dolunca gözlerini yavaşça kapadı hemşire. Cezalandırılmasının asıl nedeninden daha fazlaydı aşkı. Onu seviyordu.

 

"Seni çok özledim.." dedi titrek sesiyle. Ulaş dik duruşunu bozmadan oyuna devam ediyordu.

 

"Başka.. Başka kimi özledin?"

 

Bu soruyu anlamadı kadın. Kaşları yavaşça çatıldı. "Nasıl yani?"

 

Ulaş, güldü belli belirsiz. Kartları açık oynama zamanı gelmişti. Şans ondan yanaydı bu defa. "Mesela, erkek kardeşini de özledin mi?"

 

Duyduğu şeyle, olduğu yere çakılmış gibi donakaldı hemşire. Adamı sarmış kolları anında gevşedi.

 

"Sana bir soru sordum. Kardeşini de özledin mi Mehtap Hemşire? Yoksa sen Selma dememi mi tercih edersin?" teğmen bunu dediğinde boynu dikleşmiş çene eklemi belirginleşir gibi yükselmişti.

 

"Sen.. Sen nasıl?" diye ağzından bir fısıltı döküldü. Ondan birkaç adım uzaklaştı. Kolları yanına düştü halsizce.

 

Ulaş, yavaşça ona döndü. Kadının yüzünün aldığı hâli daha yakından görmeyi istedi. "Onu merak etme artık güvenli bir yerde. Hiç kimse ona zarar veremez."

 

Gözleri doldu hemşirenin, elleri yumruk hâlini aldı "Sen de tıpkı onlar gibisin! Kardeşimi kullanan bir alçak!" diye bağırdı.

 

"Bunu vatana ihanet eden bir terörist mi söylüyor?! Asıl alçak senin gibi aşüftelere denir!" diye karşılık verdi teğmen.

 

Yanağına bir yaş süzüldü "Bu yola nasıl düştüğümü bilmiyorsun! Ben istemedim!"

 

Bu defa kendini tutamadı adam bağırdı "Ama bu hain oyunun içinde olmayı kabul ettin! Yaptıklarını kasıla kasıla anlattın değil mi sahibine?! O sana gel dedi gittin! Bir köpek gibi! Hain bir köpek!"

 

Bu ani kükreyişle yerinde zıpladı. "Kardeşim söz konusuydu. Benim gibi olmasını istemedim. Ablası gibi hâin olmasını istemedim. Korudum onlardan. Yemin ederim."

 

Kadının hıçırıklı ağlamaları salonu doldurdu. Ulaş, ona baktı sadece.

 

"Ben.. Ben seni gerçekten sevdim Ulaş. Senin ne kadar iyi bir adam olduğunu gördüm. Keşke.. Keşke daha farklı yollardan tanışsaydık." dedi Selma.

 

"Seninle farklı tanışmamız hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Ben bu dünyaya bir kez daha gelsem, yine ve yeniden Leyla'yı severdim. Sonsuza kadar onu seveceğim." bu sözleri kızın kalbini delip geçmişti.

 

Burukça gülümsedi "Bana yakınlığın.. Demek hepsi birer oyunun parçasıydı. O kadar güzeldi ki ben bunu anlayamayacak kadar aptaldım."

 

"Kardeşin, güvende. İstediğim zamana kadar yeri saklı kalacak. Bu aptal oyununuzdan gözünüz körken o çocuğu kurtardım sizlerden. Asla zarar veremeyeceksiniz masum bir cana."

 

Yanaklarından akan yaşı elinin tersiyle silip burnunu çekti hemşire. "Teşekkür ederim. Gerçekten çok teşekkür ederim."

 

"Bunu o çocuğun hayatını karatmamanız için yaptım. Sana gelince, yönetmelerime bir bir uyacaksın. İşimiz bitince adalete teslim olup cezanı çekeceksin." dedi teğmen. Bunu söylerken bile güven veriyordu kadına.

 

"Dediklerini yapacağım. Bu hainlik suçu bulaştı üzerime bundan kurtulmak istiyorum. Varım. Seninle her dediğine varım."

 

Ulaş kafa salladı. "İlk görevin.." deyip bekledi.

 

Kadının yaşlı gözleri, onu takip ediyordu an ve an. ".. beni, avcunda sakladığın bıçakla tam göğsümden bıçaklamak." bunu duyduğu gibi gözleri yerinden çıkacakmışcasına açıldı.

 

Kafasını hayır der gibi salladı hızlı hızlı. "Hayır.. Bu olmaz. Yapamam."

 

Diretti teğmen "Dediğimi yap! Yaklaş!"

 

Kendisine gelmeyince ona yürüdü. Her adımda kadın geriye doğru yürüyordu.

 

Kafasını sallarken bağırdı "Kardeşim zaten güvende! Bunu yapmak zorunda değilim artık! Yapmayacağım!"

 

Ulaş, dinlemez gibi üzerine gelmeye devam etti.

 

"Ben bunu yapamam ne olursun anla beni! İstersen bugün teslim olurum askeriyeye ama yapmam yapamam." sırtı köşeye değince gözlerini sımsıkı kapattı.

 

Teğmen tam karşısında bekledi ve onun yaşlarla ıslanmış yüzüne baktı. Bıçağı saklayan avcuna uzandı ve onu kendi hizasına getirdi.

 

Hiç beklemeden, gözünü kırpmadan sağ göğsüne sapladı hemen. Keskin bıçak etinde bir yağ gibi kayarken canını öyle yakmıştı ki yüzü kıpkırmızı oldu.

 

Hemşire gözlerini araladı ve gördüğü tablo karşısında çığlık attı. "Hayır!"

 

Adamın beyaz gömleği saniyeler içinde kana bulandı. Ulaş, acıdan dişlerini sıktı ve acıyı hissetmemek adını nefesini tutup yanaklarını şişirdi. Dudaklarını gererek nefes veriyor tekrar nefessiz kalıyordu. Alnı bir sürü ter taneleri ile kaplanmıştı.

 

💫

 

Masaya eli çarptı büyük bir kuvvetle.

 

"Ne demek! Ne demek kampa terörist gelmez köyden!? Onca çoluk çocuk boş yere mi durur!? Toplayın gelsin yarın hepsi!?"

 

Şehmus utana sıkıla konuştu "Köye yeni bir öğretmen gelmiştir. Çocukları hep o caydırırmış. Ağa öyle söyledi."

 

Kaşları havalandı liderin "Öğretmen mi? O da nereden çıktı?"

 

"Askerlerden birinin nişanlısı. Yeni gelmiştir. Çocuklara, vatan millet duyguları aşıladığından her biri davamızdan kaçar. Kötü bilir. Ne edeceğimi şaşırdım."

 

Öfkeyle soludu Bektaş. "Gidin o muallimi uyarın. Devam edecek olursa.." sözünü çalan telefonu böldü.. "Alo?"

 

"Dediğinizi yaptım efendim. Teğmeni göğsünden bıçakladım! Şimdi layık olduğu yerde. Ayaklarımın ucunda." kendinden emin bir ses tonuyla konuştu hemşire.

 

Asık olan yüzü aldığı haberle kocaman gülüşle kaplandı "Helal kız sana! Sözünün adamıymışsın! Kanlı gömleğini getirmeyi unutma sakın!"

 

Selma, iğrenç kahkahayı yüzünü buruşturarak atlattı. Bu oyunu kazandığını sanan adama çok büyük bir şok yaşatma yolunda ilk adımı attı.

 

Artık, her şey daha farklı olmaya doğru ilerliyordu.

 

✨✨

Bölüm sonu..

20.Bölüme acısıyla tatlısıyla gelmiş bulunmaktayız. 🎊

Nasıldı bölüm?

Bazı kavuşmalar yaşandı..

Sözümüz yapıldı..

Lider yolun sonunda ama bundan haberdar değil..

Selma, doğrulardan yana oldu..

Kendinize dikkat edin sizleri seviyorum. 💗

Ek olarak şundan bahsedeyim; bu vakte kadar konusunu açmamıştım ama yeterli oy ve yorum gelmezse bölüm atmak istemiyorum arkadaşlar.. Bu kadar az yorum ve oyu haketmiyor kitabım. Gerçekten insaflı olun 250 küsür okunmaya 19 oy ve 10 yorum. Razı mısınız bu duruma? Benim emeğimi görmezden gelmek demektir bu. Oy verenler yorum yapanlar için teşekkür ederim onlar beni yalnız bırakmıyorlar lafım onlardan dışarı. Ama hayalet okur olmak benim yazma şevkimi kırıyor. Sınır koymam, koymak da istemiyorum ama bu bölümü okuyup geçmenizi de kabul etmiyorum. Oy ve yorum okunma sayısından orantısız ise bölüm gelmeyecektir bunu da burada açıkça ifade ediyorum. Umarım birbirimizi anlarız. Görüşmek üzere.

 

 

Bölüm : 13.07.2025 12:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...