10. Bölüm

10. Bölüm | Saklı Sırlar

Laviimia
laviimia

 

İyi okumalar...

 

~Ölüm Daima Yakındır~

 

EFLİN DİLDA

Ali amca ile vedalaşıp restorandan ayrıldık. Sessizce arabada yolculuk ederken ağabeyimin sesiyle sessizlik bozuldu. "İyi geldi oraya gitmek."

"Evet sanki o masada annem ve babam da vardı, " dedim..

"Daha sık gitmeliyiz."

"Olur gideriz." Ağabeyim ani bir firen yapmasıyla ön cama doğru savruldum. Başımı kaldırıp yüzümün önüne düşen saçlarımı geri atarak Karay'ın ani firen yapma sebebine baktım. Önümüze sarı saçları yüzünü kapatan bir kadın atlamıştı. Daha önce de benim arabamın önüne atlamıştı aynı kadın.

Yani öyle düşünüyordum diğer seferde yüzünü kapatan Sarı saçlarından dolayı görememiştim yüzünü. Ama o kadına benziyordu.

Saçlarının arasından bize bakıyordu mavi gözleri. Bir kaç saniye baktıktan sonra koşarak bizden uzaklaştı.

"Allah'ın delileri ya önlerine bakmıyorlar." Ağabeyim kızarak tekrar arabayı çalıştırdı. Kadının bu ikidir arabamızın önüne atlaması garipti. Yada ben çok paronoyak olmuştum. "Yorgun görünüyorsun seni eve bırakmamı ister misin güzelim?"

"Yok ya iyiyim, hastaneye gidelim."

Ağabeyim elini yanağıma koyup okşadı. "Emin misin?"

Eline yanağımı yaslayarak. "Eminim,"dedim.

Hastaneye gelmiştik dün geceki olaydan sonra hâlâ karışıktı. İçeriye yavaş adımlarla girdim ağabeyim kendi odasına giderken ben kızların yanına gittim. Deren ve Belinay telefona bakıp derin bir sohbeteydiler.

"Çok yakışıklı değil mi?" Kesinlikle bir erkekti telefonda baktıkları kişi.

"Gerçekten öyle. Acaba boyu kaç?"

"Bakayım hemen." Deren telefonda bir şeyler yazıp çıkan şeyi okumaya başladı."

"1. 90 boyundaymış."

"Oha ama zaten belliydi yanımıza geldiğinde küçücük kalmıştık. Açsana fotoğrafını bir daha bakayım."

"Belinay, Deren!" Bir anda susup korkarak bana döndülar. "Eflin hoş geldin tatlım. "

"Hoş bulduk kızlar n'apıyorsunuz?"

"Bildiğin işler hastane işte. Sen nasılsın daha iyi misin?"

"Daha iyiyim teşekkürler."

"Ee kimmiş o yakışıklı olan?" İkisinin de yüzü kızarmıştı. Deren telefonunu arkasına doğru saklarken elinden alıp baktım. Bahsettikleri kişi Dara'ydı. Haberlere çıkmıştı bir kaç fotoğrafı altta yazanları okumaya başladım.

"Ünlü iş adamı Dara Karyela yeni bir çok projesinin bitişiyle beraber açılış yaptı. Yeni açtığı akıl ve ruh sağlığı Hastanesiyle beraber sokak çocukları için yeni bir yurd açtı." Haberin altında açtığı yurdun ve hastanenin fotoğrafları vardı baya güzeldi.

Demek bu gün bu yüzden o kadar erken ayrılmak zorunda kalmıştı.

Telefonu tekrar Deren'e uzattım. Hemen konuyu değiştirmeye çalıştı Deren. "Morga yeni kadavra geldi sen bakmak ister misin iyi değilsen ben yaparım."

"Yok Deren teşekkürler ama ben yapmak istiyorum işimi çok boş bıraktım."

"Peki canım nasıl istersen." Kızlarla vedalaşıp alt kata inip üzerimi değiştirdim. Dara çok iyi biriydi küçükken yaşadığı şeyler onun bu güne gelebilmesini sağlamıştı belkide bu kadar güçlü ve yetenekli olmasının sebebi küçükken aldığı darbelerdi. Kısa süreliğine Dara'yı aklımdan çıkarıp cesedin bilgilerini okumaya başladım.

32 yaşında Melis Sevil öğretmen bir gece evinde karnından bıçaklanarak öldürüldü. Eldiven ve maskemi takarak adli muayene odasına gittim ceset oradaydı. Patolog da içeri girdi. "Nasılsın Eflin?"

"İyiyim Okan, sen nasılsın?"

"İyiyim, teşekkür ederim." Başımı sallamakla yetindim. Cesedi incelemeye başladık. İlk baktığım şey cesedin kalbi olmuştu ama orada bir iz veya kesik yoktu büyük ihtimalle kalp yerindeydi.

Kadının karnında ardarda açılmış 15 bıcak izi vardı. Öldürüldükten sonra tecavüze uğramıştı. Ellerinde ve bacaklarında ip izi vardı. Bağlanmıştı hemde çok sıkı bir şekilde. Morarmıştı ellerinde ki izler.

Göğüs boşluğunu açarak içini inceledik. Yaklaşık 18 saat önce ölmüştü. Sebze yemişti belkide kilo veriyoryordu.

Her şeyi inceledikten sonra içeriden çıktık 8 saat boyunca incelemiştik. ceset morga taşınmak için alındı. Hızla içeriden çıkıp eldiveni ve önlüğü çıkarıp geri dönüşüm kutusuna attım. Midem bulanmıştı kan kokusundan.

Ellerimi yıkarken Okan da yanıma geldi. "Sen iyi olduğuna emin misin?"

"Evet, sadece bu son olaylar biraz yordu beni o kadar. "

"Haklısın Erhan Bey'in ölümü hepimizi üzdü ama senin suçlanman daha zordu."

"Maalesef ki öyle, katilin sürekli etrafımda olması bulunduğum ortamlarda insanları öldürmesi hep benim olduğum yerde oluyor haliyle polislerde şüphe ediyor bu durumdan."

"Daha dikkatli olmalısın katil etrafında her an sana zarar verebilir. Bu kişi en yakının da olabilir herkese dikkat et tek kişiyle aynı ortamda bulunmamaya çalış." Beni bu konuda düşünmesi tamam iyi niyetinden olduğunu biliyordum ama şu an onunla tek başımaydım bağırsam sesim duyulmazdı. Böyle konuşarak kendini şüpheli duruma düşürüyordu.

"Şu an seninle olduğum gibi mi?" Bir an etrafına baktı kimsenin olmadığını idrak edince eliyle turuncu saçlarını karıştırarak güldü.

"Bu durumdan bahsediyordum tam olarak." Gülümsedim sadece.

"O zaman kaçıyorum ben tek durmamalıyım değil mi?" Son şakamı da yaparak oradan uzaklaştım. Her ne kadar şaka yapmış olsam da korkmamış değildim.

Odama girip sessizce bekledim neyi beklefiğimi de bilmiyordum.

Bu gün boyunca sakin geçmişti her şey. Gün geceye dönmüştü. Kabanımı alıp odamdan çıktım. Hastane sakinleşmişti ama polisler hâlâ vardı bu işin peşini bırakacaklarını düşünmüyordum hemde benim hastanem olduğu için daha fazla peşine düşeceklerdi. Katilin amacı neydi, beni neden bu işin içine sokmaya çalışıyordu?

"Eflin Hanım!" Komiser Alaz buradaydı hiç onu çekemezdim duymamazlıktan gelip yoluma devam etmeye çalıştım. Ama ısrarcıydı "Eflin!" Bu sefer kolumdan tuttu artık onu görmezden gelemezdim. Sahte bir gülümseme takılarak ona döndüm. " Alaz Bey sizi burada görmek ne güzel."

"Teşekkürler. Nasıl oldu?"

"Ne nasıl oldu?" Neyden bahsettiğini anlamamıştım.

"Ayağın. Üzerine basabiliyor musun artık?"

"Daha iyi teşekkürler."

"Se-" sözünü tamamlayamadan telefonu çaldı. "Afedersin." Başımla sorun yok der gibi onayladım. Gelefonu açıp konuştu.

"Evet?" karşıda ki kişi konuştu onu duyamıyordum. "Evet, nerede karayel caddesindeki restorat mı?tamam hemen geliyorum."

Karayel caddesi mi? Ali amcanın restorandı! Dayanamayıp sordum. "Ne olmuş?"

"Benim gitmem gerek. İyileşmene sevindim iyi günler." Koşarak çıktı hastaneden." Bir şey demeden öylece girmişti. Dayanamadım bende peşinden gittim kötü bir şey olmuştu. Hızla aracıma binip gaza bastım önümde Alaz vardı. İçimden dua etmeye başladım. Lütfen, lütfen ona bir şey olmasın n'olursun ona bir zarar vermiş olmasın. Düşündüğüm şey başımıza gelmiş olmasın diye dualar ettim tekrar tekrar içimden.

Ali Amca'nın restorandının önündeydik mavi kırmızı ışıklar saçan arabalarla kaplanmıştı her yer içimde ki korku daha da büyüdü arabadan inip koşarak oraya ulaştım. Alaz beni görünce kolumdan tutarak beni durdurdu.

"Eflin, senin burada ne işin var?"

"Alaz içeride noldu, Ali Amca iyi mi?"

"Git hemen!"

"Hayır gitmeyeceğim!" Kolumu tutan elinden kurtularak restoranda doğru koştum. Polisler beni tutmaya çalışsada izin vermedim aralarından sıyrılıp içeriye daldım.

Ali amca oradaydı kanlar içinde yerde uzanıyordu. Akan kanı restorandan içerisinde küçük bir gölet oluşturmuştu.

Olduğum yere çöktüm o ölmüştü. Sevdiğim biri daha ölmüştü. Gözümü ondan alamıyordum.

Omuzuma dokunan elle irkildim. "Sana git demiştim." Alaz yanıma çöküp omuzlarımı sıvadı.

"O öldü mü Alaz?" Kabullenmek istemiyordum biri bana onun ölmediğini sadece yaralandığını söylesin istiyordum. Alaz sesini çıkarmadı. O ölmüştü babamım bir parçası olan adam da gitmişti.

Ali amcanın cesedini kaldırana kadar orada durdum. Alaz sonunda omuzlarından tutup kaldırdı beni. "Hadi seni eve bırakayım." Yavaşça başımı salladım. Kapıdan çıkacakken duvarda ki yazı gözüme çarptı üzeri kanla boynamıştı böylelikle duvara Kazıklı olan yazılar daha belirgin ve korkunç bir hal almıştı.

"AVCI'NIN OYUNU YENİ BAŞLIYOR... HERKES CEZASINI ÇEKECEK, BEDELLER ÖDENECEK!"

Avcı bu sefer çok ileri gitmişti sevdiğimi almıştı benden. Üzerime yıktığı cesetler bitti şimdi de sevdiklerimi öldürüyordu önce Erhan Bey şimdi de Ali amca. Bana karşı ödemesi gereken bir bedel, vermesi gereken bir hesap vardı artık.

Alaz beni arabama bindirdi şoför koltuğuna oturup arabayı sürdü. Yol boyunca tek kelime etmedik. Sessizce gözyaşlarımı döktüm arada bana bakıp dönüyordu önüne.

Evin önüne gelince benimle beraber arabadan indi kapıya kadar eşlik etti zili çaldım kısa bir süre sonra ağabeyim kapıyı açtı.

"Eflin! Noldu sana bu halin ne?" Dayanamadım tutuğum gözyaşlarımı ağabeyime sarılarak omzuna boşalttım. Hemen sarıldı bana.

"Noldu Eflin?"

"A-Ali amca öldü." Hıçkırarak ağladım nefes almakta zorlanıyordum annemi, babamı hatırlatan onların yerini bir nebze de olsa dolduran insanlar ölmüştü.

"N-nasıl olur bu?"

"İçeri geçelim size her şeyi anlatıcam." Ağabeyim kapıyı iyice açarak Alaz'ı içeriye davet etti. Salona geçip oturduk. Gözyaşlarım durmuştu. Sessizce iç çekiyordum.

"Gece saat 00.46 sıralarında Ali Bey hâlâ restorandaymış katil o zaman tek yakalamış olmalı. Verilen bilgiye göre ekip arkadaşlarım gittiğinde ölümüştü. Kalbinde açılan büyük bir kesik ve boşluk varmış büyük ihtimalle katil kalbini almış yine. " Ağabeyim ağzı açık dinliyordu Alaz'ı.

"Kamera kaydı veya bir gören duyan olmamış mı?"

"Arkadaşlar araştırıyor bir bilgi alırsam size söylerim mutlaka. Şimdi gitmem gerek." Alaz ayaklandı ağabeyim de onu geçirmek için kalktı. Öylece yere bakıyordum ama Alaz'ın bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.

Kapının önünde durdular. "Eflin iyi değil cesedi gördü onda büyük bir hasar bırakabilir. Biliyorum o adli tıp doktoru ama bu sevdiği biriydi ve ceset pekte normal bir durumda değildi."

"Anlıyorum dikkat edeceğim. İyi geceler."

Ve kapı kapandı Alaz gitmişti.

Ağabeyim yanıma gelip sarıldı dayanamayıp yine ağladım sarılarak öyle durduk saatlerde onun da canı yanıyordu biliyordum.

Masanın üzerinde ki telefonu çaldı ağabeyimin o kadın arıyordu Avukat Deniz Fevri. Ağabeyimle olan ilişkisi kesinlikle bir işten daha fazlasıydı. Ağabeyim aceleyle alıp çıktı salondan.

O kadar çok olay oluyordu ki sorgulamayı bıraktım şu an ki derdim bana yeterdi. Sessizce gözyaşı dökmeye devam ettim.

 

"Eflin, Eflinn!" Ağabeyim omuzumdan hafifçe dürterek beni uyandırdı koltuğun üzerinde uyuya kalmıştım sabah olmuştu.

"Hadi git bir duş al ve yatağına git birtanem burada uyuma daha fazla." Başımla onayladım. İçimden konuşmak gelmiyordu. Üzerimde ki battaniyeyi iterek oturma pozisyona geldim

"Ben Hastaneye gidiyorum bir kaç tane de işim var senden ricam bu belgeleri imzalar mısın senin iznin olmadan halledemem." İmzaları attım. Ağabeyim başından öperek salondan çıktı bir kaç dakika sonra da dış kapının sesi geldi evden çıkmıştı.

Yerimden kalktım ayağım acımıştı ama umursamamaya çalıştım. Yavaş adımlarla banyoya girdim suyu açıp seyrettim küvet dolana kadar ama izlerken burada duş almak istemdiğimi fark ettim.

Odamdan çıkıp aşağı katta ki duşa girdim saatlerce suyun altında kaldım düşündüm olanları olacakları içinden çıkamadım.

Duşatan çıkıp havluyu kendime doladım. Tekrar odama çıktım üzerime bir şeyler giyip evden ayrıldım. Saçlarım ıslaktı ve çok sert esen bir rüzgar vardı soğuk iliklerime kadar işlemişti ama geri dönmedim yürümeye devam ettim sahile kadar yürüdüm.

İyice üşümüştüm geri dönmek için arkamı dönmüştüm ki pamuk şekeri satan adamı gördüm ne kadar da iğrenç gözüküyordu pamuk şekerler sanki hepsi kanlıydı. Yüzümü çevirdim şekerleri görmemek için öylece yanından geçtim. Midemi bulamdırıyorlardı.

Avcı'nın amacını çözememiştim benim sevdiklerime zarar veriyordu yetmezmiş gibi beni hedef alıyordu. Kendisini saklamak için yapıyordu ama neden beni hedef gösteriyordu ki, niye ben?

Ani bir kararla hastaneye gitmeyi istedim ve ilk taksiye binip hastaneye gideceğimi şoföre söyledim. Son baharın güzelliği insanı alıp götürüyordu solmuş ağaçlar yere düşen yapraklar hepsi bir daha ki yazın gelişi için yok oluyordu telefonuma baktım saat 13.20'ydi. Hastaneye gidip işimi yapamıyordum artık daha fazla ölü görmek istemiyordum. Hemde sevdiklerinin ölüsünü! Bunları görmek çok zordu annem ve babamın kaybının üzerinden yıllar geçmişti. En son o zaman bu kadar kötü hissetmiştim.

Sokakları seyrederken hastaneye geldiğimizi fark edemedim. Şoförün sesiyle ona döndüm. "Geldik Hanımefendi." Çantamdan parasını çıkarıp verdim ardından taksiden hemen indim o soğuk rüzgar tekrar içime işlemişti.

Hastanenin kapısından içeri girince yüzüme vuran sıcak hava içimi ısıtmıştı. Dara'yı gördüm oradaydı sağ kolum dediği adamla konuşuyordu beden diliyle. Beni görünce durdu. Gözlerini kısıp beni baştan aşağı süzdü. Gördükleri hoşuna gitmemiş olmalı ki kaşlarını çattı. Yanında ki adam gitmesi için işaret yapıp bana doğru geldi.

İlk yaptığı şey saçlarıma dokunmak oldu. Islak ve buz gibiydiler taranmamış kırışık. Yüzümün ne halde olduğunu bile bilmiyordum.

"Neden ıslak saçların? Yağmur da yağmadı bu gün!" Hızlı bir şeklide beden diliyle anlattı anlamakta biraz zorluk çekmiştim.

"Duştan sonra kurutmadım o yüzden."

Bana daha çok kızdı belimden tutup beni hastaneden çıkardı. "Nereye gidiyoruz." Arabaya bindirdi beni.

Klimayı açtı hemen üzerinde ki hırkayı çıkarıp bana giydirdi. Aptal gibi sadece swiftle çıkmıştım dışarıya. Saçlarımı hırkanın içerisinden çıkartıp kuruması için bıraktı. Sessizce ne yaptığını izledim sadece. Eliyle yanağıma dokundu. Sıcacıktı elleri gözlerimi kapatıp yasladım ellerine yanağımı. Huzur veriyordu.

Gözlerimi geri açtığımda öylece bana baktığını gördüm.

"Çok güzelsin" dedi dudaklarını oynatarak. Sesini duymak isterdim ona ait bir ses nasıl oldurdu bilmek isterdim.

Ellerini yanaklarımdan çekti. "Aç mısın, bir şeyler yiyebiliriz?"

"Hayır."

"Pekala. Seni bir yere götüreceğim. İzninle" Dedi

"Nereye gideceğiz?"

"Gidince görürsün." Sesini çıkarmadım arkama yaslamdım gidelim der gibi. Oda hemen arabayı çalıştırdı. Telfonumu arka cebimden çıkardım çok rahatsız ediyordu arabanın önüne koyacakken tam düşüyordu ki Dara ile aynı anda elimizi attık. Ben telefonu o benim elimi tutmuştu.

Telefonu yerine ittim düşmeyecek şekilde ama o elimi bırakmadı daha da sıkı tuttu. Buz kesen diğer elimi de çekip tuttu iki elim tek elinde kayboluyordu. Sıcaktı eli, içimi ısıtacak kadar sıcaktı. Ses etmedim tutmasına izin verdim.

Bir Hastaneye gelmiştik Ruh ve sinir hastalıkları Hastanesi'ne bu yeni açtığı hastane miydi yoksa? Resimde gördüğüme benziyordu

"Yeni açtığın hastane mi bu?" Başıyla onayladı beni. Arabadan inip benim kapımı açtı çıkarken elini arabanın tavanına koymuştu ki kafamı çarpmayayım diye. Küçük şeylerdi ama benim için büyük önem taşıyordu.

"Neden buraya geldik?"

"Seni biriyle tanıştıracağım."

"Kimle?"

"Gel benimle."

Elimden tutup ilerledi. Sesini çıkarmadan adımlarına ayak uydurdum. İçeri girdiğimizde bir kadın yanımıza gelip bizimle selamlaştı. "Hoş geldiniz Dara Bey. Sizde hoş geldiniz efendim ben Yeliz"

"Hoş bulduk Yeliz Hanım. Bende Eflin."

"Memnun oldum Eflin Hanım." Gülümseyerek samimiyetimi belli ettim. Dara'ya dönüp konuştu.

"Dara Bey Lara'yı görmeye mi geldiniz?"

"Evet, müsait mi?"

"Biz sizi aradık ama ulaşamadık Dara Bey. Lara iyi değil bu günlerde daha da saldırgan olmaya başladı. Bu hafta iki defa kaçtı sizin dediğinizi yaptık serbest bıraktık ama o sürekli kaçtı. Odaya kapatmak zorunda kaldık."

"Ne demek odaya kapattık. Sizi uyardım değil mi?" Böyle daha da fenalaşıyor!" Dara baya sinirlenmişti elleri daha hızlı kareket ediyordu konuşurken. Kaşları çatılmış Yeliz Hanıma öfkeyle bakıyordu.

"Bizi hemen ona götür."

Kadın mahcup bir tavırla "Tabii Efendim benimle gelin." Yeliz önde biz arkasında hızla asansöre binip 4. Kata çıktık. Biri bağırıyordu.

"Bırakın beni! Size diyorum bırakın beni yoksa çok fena olur. Hepinizi öldüreceğim!" Bağırışların geldiği odanın önünde durduk büyük camlı penceresinden içeriye baktım.

Sarı uzun saçları olan baya zayıf ama bir o kadar da güçlü 25 -27 arası yaşlarında bir kadın onu tutan doktorların ellerinden kurtulmaya çalışıyordu. Bana birini hatırlatıyor gibiydi ama kim?

Kafasını kaldırınca yüzünü örten saçları iki tarafa açıldı. Boncuk gibi mavi gözleri ban öfke ile bakıyordu. Gözleri yanımdaki adama, Dara'ya kayınca parladı öfke yok oldu sakinleşti hemen. "Dara!"

Dara hiç düşünmeden odaya girdi doktorların ellerinden çekip aldı Lara'yı sıkıca sarıldı. Lara da başını Dara,ın göğsüne yaslayıp sıkıca sarıldı. Bir kaç saniye sonra kendinden geçti, bayılmıştı.

Dara kucağına alıp gözlerimin içine baktı tepkisizce gözlerine bakmaya devam ettim. Odadan çıktı bende arkasından ilerledim Yeliz'le beraber. Bir alt kata indik 458 numaralı odanın önünde durdu Dara. Yeliz hemen anahtarını çıkarıp odanın kapısını açtı Dara içeri girip Lara'yı yavaşça yatağına bıraktı, üzerini örtüp yanağına öpücük bıraktı.

Saçma bir şekilde Dara'nın Lara'ya olan ilgisi sinirimi bozmuştu.

"Ne zamandan beri böyle?" Dara sinirliydi sesi olmasa da hareketlerinden bunu anlayabilirdum. Yeliz mahçuptu sesi iyice içine kaçmıştı.

"Bir kaç hafta." Dedi sadece Dara daha da sinirlendi.

"Nasıl bana haber vermezsiniz!"

"Özür dileriz Efendim tekrarı olmayacak!"

"Olamaz zaten." Dara çok hızlı hareket ediyordu. Odanın ortasında bir sağa bir sola gitmeye başladı. Yeliz başı önünde duruyordu.

Kadının ellerinden tutup "siz gidebilirsiniz Yeliz Hanım bundan sonrası ile ben ilgilenirim." Kadın minnettar bakışlar atıp başını eğerek odadan çıktı.

Dara'nın yanına gidip kolundan tutum bu kadar öfklenmesi garipti sonuç olarak o akli dengesi yerinde olmayan bir hastaydı ve onu serbest bırakmalarını isteyen Dara'ydı böyle bir şeyin olması çok normaldi.

"Sakin ol lütfen. O burada ve iyi," dediğimde dönüp yatakta yatan Kadına baktı gözleri parıldadı merhamet, özlem, sevgi ve bir sürü duygu daha o kehribar gözlerinden geçip gitti ama bunların arasında kesinlikle aşk, tutku yoktu. Ona bir bebeğin masumiyetine bakar gibi baktı.

"Kim bu kadın, senin neyin?"

"O benim kız kardeşim." Dediğinde donup kaldım kız kardeşi ölmemişmiydi?

"Nasıl olur bu? Bana onun öldüğünü söylemiştin."

"Her yerde ölü gözüküyor ama o ölmedi ben onu kurtardım."

"Bana baştan anlat herşeyi nasıl yaptın nasıl kurtardım onu?" Elimden tutup beni pencerenin önünde duran kanepeye oturttu. Karşıma oturup ellerimden tuttu. Derin bir nefes alarak ellerimizi ayırıp konuşmaya başladı neden diliyle. "Lara Karyela benim kız kardeşim soy adını beni evlatlık alan aile değiştirdi nasıl başardılar bilmiyorum ama yaptılar vaktiz alim organ mafyasıydı." Gözlerim açıldı nasıl olur. "Lara'nın iç organlarını almak için kalp yetmezliğinden dolayı yurtta öldüğünü söylediler ben ona dokundum ölü bedenine sarstım uyanması için ağladım saatlerce uyansın diye açmadı gözlerini. Beni inandırdılar öldüğüne dair. " Nasıl bir canilik nasıl bir vahşetti bu nasıl küçücük iki çocuğu birbirinden ayırırlardı. Sustum dinlemeye devam ettim. "Sonra bir gün beni evlatlık aldılar bu olaydan bir kaç hafta sonra. Fransa'ya gittim beni evlatlık alan ailemle bana ilk başta çok iyi davrandılar özel hocalar tuttular dil için eksiklerimi tamamen kapattılar. alabileceğim en iyi eğitimi sundular bana konuşmam için çabaladılar ama doğuştan gelen bir şeydi düzeltemediler. Yinede benden hiç ümidini kesmediler güvendim onlara sevdim onları. Evde sürekli gelip giden siyah maskeli adamları umursamadım hayatım o kadar yokluktan sonra öyle bir yerden devam etmişti ki hiç bir şeyi umursamadım hayatım güzelliğine kaptırdım kendimi. Yıllarca yaşadım. Bir gün benim yan odamdan ses geldi ilk başta umursamadım sonra bu sesler arttı odaya gidip bakmak istedim kapıyı açacağım an üvey babam engel oldu o gün ondan ilk defa büyük bir tokat yedim. Beni o odaya girmem için güzel bir şekilde uyarmıştı. Zaten sonrada o kapıyı kilitlemiştiler arada doktorlar maskeli adamlar hep o odaya girip çıkıyordu. Daha önce Bodrum'a giderdiler doktor önlüklü adamlar bütün işlerini orada hallederdiler karanlık ve ürkütücü olduğu için hiç gitmeyi aklımdan bile geçirmedim. Ama bu sever tam yanımda ki odaydı ve benim merakım git gide artıyordu. O odada ne olduğunu mekar ediyordum odanın içinde ama korkuyordum. Bir gün merakım yenik düşüp odaya girdim kilitliydi anahtarı daha önce koydukları yeri biliyordum gidip açtım içeride gördüğüm manzara canımdan bir parça koparmıştı kız kardeşim oradaydı yatıyordu ona bağlı binlerce kablo vardı. Sol göğsümde büyük bir dikiş izi vardı. Onun kalbini ondan almış hastalıklı bir kalp vermiştiler ona. Cihazlarla yaşayıp diğer organlarını almak için tutuyorlardı onu orada kardeşim ölmemiş yıllarca yanımdaki odada benimle büyümüştü. O gün yemin ettim onu oradan kurtaracaktım ama şu an yapamazdım ilk önce bir plan yapmalıydım çocuktum ama yetişkinlerden daha fazla çalışan bir aklım vardı. 16 yaşında bir dünya yük vardı omuzlarımda. Ertesi gün üvey ailem gittiklerinde kardeşimi o odadan çıkardım baygındı ama kurtardım hastaneye götürdüm orada ona iyi bir şekilde baktılar iyileşmesi için ellerinden geleni yaptılar ona uygun bir kalp bulundu üvey ailemin öldüğü yıl onu kurtardım o canilerden de kurtulmuştuk bütün mal mülk bize kalmıştı onların soyadını taşıyan tek varis bizdik. Küçüktüm ama bir dünya yönetecek kadarda büyüktüm. Yönettim başardım o pisliklerden hiç haberim yokmuş gibi arındım onlardan yeni bir gelecek kurdum kardeşimi de o cehennemden aldım ama aklını da kalbi gibi koruyamadım yapamadım yaşadıklarını unutturamadım." Ağzım açık dinledim bunlar gerçek miydi sahiden yaşamış mıydı onca şeyi. "İnanmıyorsun biliyorum sana daha önce yalan söyledim bu yüzden inanmamakta haklısın ama önce sana güvenmem gerekiyordu Eflin onun hayatının tehlikeye atılmayacağından emin olmalıydım. Her ne kadar bu pisliklerden arınmış olsamda onun kalbini isteyen çok fazla organ mafyası var."

Peki neden küçük bir kız çocuğunun peşindeydiler niçin?

"Neden onun kalbinin peşindeler?"

"Her şeyin bir zamanı var Eflin onu da zamanı gelince öğreneceksin ama bilmem gereklar bu kadar sana güveniyorum," dedi ama gözleri kız kardeşinin üzerindeydi ona olan sevgisi o kadar büyüktü ki bu gözlerinden okunuyordu. " Üvey ailenin öldürüldüğünü söylemiştin. Nasıl öldürüldü?"

"Organ mafyaları tarafından öldürüldüler. kardeşimin kalbini alamayınca onların kalplerini aldı."

Kalp bu kadar değerli miydi biz insanlar içimize atan kalbin değerinden habersiz miydik. Bunun için kaç hayat mahvolmuştu kaç kişi öldürülmüştü belkide. Kaç çocuğun canını almıştılar başka birine can vermek için. Söyledikleri çok uçuk şeylerdi ama bir okdar da gerçekti kardeşi ölü diye geçiyordu bana kardeşim öldü dediğinde az çok araştırmıştım. Evlatlıktı, evlatlık alınmadan önce annesi babası ve kız kardeşi ile küçük bir köyde yaşıyorlardı. Babası annesini öldürdükten sonra kendini intihar etmişti uçurumdan atlayıp. Çocuklar yurda verilmişti sonra bir gün kız kardeşi kalp yetmezliğinden ölmüştü. Dara evlatlık alınmış ve Fransa'ya gitmişti. Üvey ailesini kaybettikten sonra daha da büyütmüştü ailesinin ona biraktığı serveti.

Kafam karışmıştı yerine oturmayan taşlar vardı. Kız kardeşi zaten kalp hastası değil miydi bana onun hasta olduğunu annesinin tedavisi için para biriktirdiğin söylemişti buda mı yalandı yoksa.

"Ama eksik şeyler var." Dara gözlerime baktı. "Daha fazla sorma Eflin şu an öğrenmen gereken her şey bu kadar daha fazla sorma."

Sustum Dara' nın karanlık geçmişini öğrenmeyi beklemiyordum böyle bir şey aklımın ucundan dahi geçmemişti. Lara'nın kıpırdadığını görünce Dara kalkıp onun yanına gitti elinden tutup saçlarını okşadı anlına minik bir öpücük kondurup geri çekildi.

"Uyandın mı güzelim?" Lara gözlerini parıldayarak açtı. Kocaman gülümsemesi içten ve samimiydi. "Seni gördüm ya çok iyiyim."

"Benim minik kelebeğim" Lara'yı kaldırdıp oturur pozisyona getirdi ayaklarını yataktan sarkan Lara Dara'ya sımsıkı sarıldı. Kapalı gözleri aralanıp beni buluncaya dek herşey normal gözüküyordu.

Beni gören gözleri aniden değişti mavi rengi gözleri ateş saçmaya başladı öfkeyle bana bakıyordu. Onlara yaklaştım belkide yabancıları sevmiyordu. O zaman tanışmalıydım.

Dara'dan ayrılan Lara bana bakmaya devam etti. Elimi uzattım "Ben Eflin Dilda" elime uzandı eli tutacağını sanmıştım ama tutmadı bir kedi gibi pençeledi. Tırnaklarını tenime geçirip elimi sıktı. Hızla elimi çektim. Kanayan elime baktım bunu neden yapmıştı. Birden çığlık atıp üzerime atladı. Dara zorlukla Lara'nın belinden tutup onu geri çekmeye çalıştı. Lara'nın ince uzun parmakları boynumda ki inci kolyeyi tutup çekince kolye koptu. İnciler yere düşerek yok bir ses çıkardı. Dara yatağın yanında duran kırmızı bir butona basınca alarm çaldı doktorlar ve hemşireler hızla odaya girdi. "Seni öldürücem kalbini parçalayacağım. Kaçamayacaksın benden kalbini kendi ellerimle sökeceğim seni sürtük." Lara'nın nefret dolu sözleri bana karşıydı.

Doktorlar onu yatağa yatırıp ellerini bağladılar Dara saçlarını okşayarak onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Hâla yatakta tepiniyor bana nefretini kusuyordu.

Doktorlardan biri omuzlarumdan tutarak beni odadan çıkardı. Kanayan elime baktım. Tırnaklarının izi çıkmış uzun şeritlerden kan akıyordu aynı zamanda ince bir sızı vardı elimin üst kısmında.

Doktor beni bir odaya koyup oturmamı sağladı odadan çıktı. Dönmesi uzun sürmemişti elinde pet şişe ile geri döndü şişenin ağzını açıp sus bana uzattu. Az önce yaşadıklarının etkisiyle titreyen elimle şişeyi tutup bir kaç yudum içtim. Samimiyetle elini omzuma koyan adam adan içtenlikle gülümsedi. "Daha iyi misin?" Olumlu anlamda başımı salladım. Kalbim hâlâ hızla atıyordu. Doktor karşıma oturdu. Elini uzatıp "Taner Çakmak," diyerek kendini tanıttı. Uzattığı eli sıkıp sıkmamak konusunda kararsızım az önce yaşadıklarımdan sonra. Elini tereddütle sıkıp "Eflin Dilda," dedim. "Memnun oldum dedi samimiyetle. Oturduğu yerden kalkıp masasının çekmecesini açtı içinden ilk yardım kutusunu çıkarıp yanıma geldi elini uzatınca ne yapmak istediğini önce anlamamıştım ama sonra elimi işret edince büyük uzun patmaklarının arasına bıraktım kanayan elimi. Düşündüğümden de derin batırmıştı tırnaklarını tenime. Elimde ki yaraları temizledi nazikçe sargı bezi ile sarıp bıraktı elimi. Teşekkür ettim. İkimizde konuşmadık meraklı gözleri üzerimdeydi soru sormak istiyordu ama bir şeyden çekiniyor gibiydi. Ağzını aralamıştı ki kapı iki defa tıklatılıp açıldı. Dara içeriye girmişti yanında ki Yeliz hanımla.

Dara yanıma gelip sarılı elime baktı. Gözlerinde ki hüzünden üzüldüğünü anlıyordum suçluluk duyuyordu. Ama bu onun suçu değildi her an ne tepki vereceğini bilemeyiz sonuçta o bir hastaydı. "Özür dilerim." İçtenlikle gülümsedim.

"Özür dilenecek birşey yok senin hatan değil."

"Seni koruyamadım."

"İkimizde böyle olacağını bilemezdik." Gözleri ellerime kaydı. "Çok acıyor mu?"

"Hayır," dedim ama sızlıyordu. Sarılı elimi tutup öptü. Gülümsemem büyüdü. Taner Bey ve Yeliz Hanımın bize baktığını görünce elimi çektim. "Gidelim mi?"

"Olur." Taner ve Yeliz'le vedalaştıktan sonra tekrar arabaya bindik ve yine sessiz ve sakin bir günden uzak geçirdim bu günü de.

 

♥︎---------♡--------♥︎--------♡----------♥︎

 

BÖLÜM SONU

Hepinize merhaba!

bölümü nasıl buldunuz?

Oy ve yorumlarınızı eksik tutmayın lütfen. Şimdiden teşekkür ederim.

Hepinizi kocaman öpüyorum hoşçakalın...

♡♡

Bölüm : 10.11.2025 16:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...