İyi okumalar...♡
~Ölüm daima yakındır... ~
"Karan daha hızlı sür lütfen!" Kapkaranlık virajlı yolda son sürat ilerliyorlardı.
"Daha ne kadar hızlı olabilirim Ada!" Genç adam korkunun verdiği panikle kız arkadaşının üzerine bağırmıştı. Genç kadın kokudan tir tir titriyordu, sarı küt saçları terden yüzüne yapışmış, kahve harareleri korkudan irileşmişti, adamın da pek bir farkı yoktu. Ela gözlerini yola öyle bir dikmişti ki her an sanki karşısına çıkacaktı o şey, birkaç dakika önce Şahit oldukları şey. Hala etkisinden çıkamıyorlardı. Korku tüm bedenlerini sarmıştı. Nefeslerini daraltıyordu.
"Özür dilerim Ada. Sakin ol kurtulacağız! Onu atlatmış olmalıyız."
Genç kadın hızla arkasını döndü, adamda dikiz aynasından arkaya baktı. Araba ışığı falan yoktu. Bir insanda bu hızda ki bir arabaya yürüyerek yetişemezdi değil mi? Yani öyle olmalıydı.
"Şükürler olsun takip edilmiyoruz yada izimizi kaybettirdik!"
"K-kurtulduk... kurtulduk!" Genç kadın kekelemişti sevinçten ağlıyordu bu sefer. İkiside derin bir nefes verdi.
"Kurtulduk!" Ve araba yolda kaydı Genç adam direksiyon hakimiyetini kaybetti...
****
Avcı elimdeki silahla yavaş adımlarla eşliğinde tekerine ateş ettiği arabaya doğru ilerledi. Ağaca çarpmış araca baktı her yerinden duman çıkıyordu. Ön cam tamamen parçalanmıştı. Cebindeki küçük feneri çıkarıp arabanın kapısını açtı. İçerisin de sadece iki kişi vardı. Genç kadın ve erkek arkadaşı.
Oysa çok sevinmişlerdi. Onlar kurtulduklarını zannederken Avcı hep bir adım öndeydi. Yerini almış kurbanlarının gelmesini bekliyordu. Kurbanlar istediği noktaya geldiğinde ise ateş etmişti aracın lastiğine. Araç iki tarafı ormanla kaplı yoldan kayarak ağaca çarptı. Avcı ilk olarak adamın yaşayıp yaşamadığını baktı. Bayğındı ama kafasında ki yarıktan oluk oluk kan akıyordu. Böyle devam ederse kan kaybından ölecekti.
Akan kana dokundu. Kanın verdiği haz bambaşkaydı. Ruhunun derinliklerinde inen bir şey vardı, bir duygu. Kana her dokunuşun da ürperiyordu ve bu onun kana daha fazla ihtiyaç duyulmasını sağlıyordu.
Kurbanlarını gece öldürmeyi seviyordu çünkü o gececiydi. Geceler çok şeyi saklardı. Geceler en acımasızıydı, en sessiziydi, belkide en huzur verendi ve Avcı ile iş birliğinde olan tek şeydi. Karanlık ve sessizlik hayatının en büyük parçasıydı. Bu yüzden sonbahar ve kışı daha çok severdi.
Geceler uzun, gündüzler kısaydı. Yere düşen her yaprak onun için sanki bir insanı temsil ediyordu. Önce yeşerir, sonra ihtişamla sallanır ve günü gelince ağacın ona yaptığı ihanet ile solup yere düşerek toprakla bir olurdu. İnsanlar da öyleydi, önce doğar sonra büyürdü ve kendi yetenekleriyle bir yer edinir en sonunda ya bir ihanetle ya da ölümün gelmesiyle yaşamı biterdi. Yaprak gibi toprakla bir olurdu. Bu yüzdendi Avcı'nın sonbahar, kış ve gecelere olan aşkı.
Avcı seçtiği kurbanları öldürdüğü zaman için özel tasarlattığı kabanının içerisinde küçük cam şişeler için yerler vardı. Belki bu kurbanlar önceden araştırılıp seçilmemişti ama her zaman fazladan cam şişeleri vardı. Vakitsiz bir kurban her zaman olabilirdi. Eldivenlerini eline geçirdi. Şişesini çıkarıp adamın akan kanını doldurmaya başladı. Şişe dolunca yerine yerleştirip adamın gece gibi siyah saçlarından tuttu art ardına kafasını direksiyona vurdu böylelikle kafasındaki yarık daha fazla büyüdü. İşini şansa bırakmamalıydı bir günde iki kumar oynayamazdı. Heyecanı sevsede kendini çok büyük risklere atacak kadar değil. Kan daha fazla akmaya başladı. Adamın ceplerini karıştırıp cüzdanını çıkardı. Nüfus cüzdanına baktı Adı: "Karan Soman" diye tekrarladı. 07/05/1998 doğumlu. İstediği bilgiyi aldıktan sonra kalemle şişenin üzeri sıkıcı yazdı. Bu sefer diğer tarafa geçip kadının yanına yaklaştı.
Genç ve güzel kadının başı arkaya düşmüştü sarı küt saçları arkaya dökülüyordu. Boynun ve yüzünde ki birkaç çizik haricinde ağır bir yarası yoktu, ölmezdi. Avcı gülümsedi eğer kendi ölmez ise o öldürürdü. Kadının saçlarından tuttu gibi kırılmış araba camına vurdu. Anlına kafasına ve boynun birden fazla cam battı. Şah damarına batan camın yanlarından kanlar fişkırmaya başladı. Bu kan damlaları Avcı'nın kıyafetlerine, saçına ve yüzüne de sıçradı. Avcı bundan hoşlanmazdı o sadece eliyle kana dokunmayı severdi, kanın akışını görmeyi, onu hissetmeyi severdi. Yüzüne, gözüne buluşmasını değil! Bu hiç hoşuna gitmemişti.
Hızla yüzüne gelen kanı sildi. Kabanının içerisinden başka bir cam şişe çıkardıp onuda kanla doldurdu. Hızlı olmalıydı zamanı yoktu bu gün büyük bir risk almıştı elini hızlı tutmazsa belkide özgürlüğünün sonu olabilirdi. Heyecen ve adrenalinin verdiği zevkle kadının kucağında ki çantayı karıştırdı bu da planlanmamış bir cinayetti kadın hakkımda hiç bir bilgisi yoktu. Cüzdanı çıkardı ve nüfus cüzdanına baktı. Adı: Ada Yaxgı, 02/10/1998 doğumlu. Aynı şekilde onunda ismini yazdı. Erkek arkadaşı ile aynı yaştaydı. 25 yaşında genç insanlardılar eğer Avcı'yı o şekilde göremeseydiler belkide ölüm onlar için bu kadar yakın olmazdı.
Avcı aracın kapısını kapattı. Son bir işi kalmıştı onu da yaptıktan sonra gidebilirdi. Aracın bagajına yöneldi içerisinde yedek lastik vardı onu ve aleti alıp ateş ettiği lastiği değiştirmeye başladı.
Sonunda bitmişti. Arabanın etrafında döndü hersey tamamdı. Artık işi bitmişti gitmesi gerekiyordu. Patlak lastiği de alıp arabasına gitti.
Hızlı bir şekilde arabasını 6 kilometre kuzeye yani geldiği tarafa doğru sürdü. Ağaçların iyice karanlıkta bıraktığı yere arabasını park edip ormanın içerisine girdi. Daha derine inmesi gerekirdi bu kadar yola yakın olmaması gerekiyordu. Diye düşündü ama elinden atık bir şey gelmezdi gören gördü, ölen öldü...
Avcı cesedin yanına gitti. Hâlâ ölmemişti, can çekişiyordu. Bıçağı alıp kalbine sapladı sonra büyük bir yarık açarak kalbini yerinden çıkardı Hemen kabanının içinden bir cam şile daha çıkardı yoğun ve yavaş akan kanı doldurdu. Kalbini yerinden söküp aldı.
Bu sefer kalemle avının adını yazdı. Planlanmış olan bu ölü adama ait bir sürü bilgisi vardı. Ölümü hak edenlerden biriydi. Zaten Avcı için herkes ölmeyi hakediyordu. Şişenin üstüne ismini yazdı. "Altuğ Sartan," işi artık bitmişti eve gitmek için can atıyordu. Evde koleksiyona ekleyecegi yeni bir kalp ve kan şişeleri vardı.
***
"Arkadaşlarımızı bulup buraya geri getireceğim."
"Of ya, bırak hangi cehenneme giderseler gitsinler. Bir şakayı bu kadar abarmamalıydılar!"
"Öyleyse bizim şaka anlayışlarımız çok farklı Mine! Ben onları bulup getireceğim ve siz üçünüz onlardan özür dileyeceksiniz!"
"Gürkan!" Tugay daha fazla dayanamadı arkadaşının üzerine yürürken Arya aralarına girdi.
"Ne o bana mı vuracaksın onların yüzünden 15 yıllık arkadaşlığımızı mı bitireceksin ha? Vur o zaman durma hadi vursana!" Tugay Arya'yı aradan çekip sıktığı yumruğunu arkadaşının yüzüne geçirdi.
Gürkan başı yerde arkaya sendelendi. Sinirden gülüyordu hatta kahkaha atıyordu.
Tugay kafasını sallayıp ceketini askıdan aldı. Hızla bağ evinden çıktı. Buraya eğlenmek için gelmişlerdi ama arkadaşlarının eğlence anlayışları çok daha farklıydı.
"Beni de bekle Tugay!" Arya dönüp arkadaşlarına baktı.
Arya küçümser bir şekilde 3 arkadaşına da baktı. "Yazık gerçekten yazık. Sizinle arkadaş olduğum için kendimden utanıyorum. Birde ne var diyorsun Riyaz!" Çok geçmeden askıdan montunu alıp koşarak garaja doğru yürüdü çöken sis işini zorlaştırıyordu son bahardı ve hava buz gibiydi istemsiz bir şekilde omuzlarını kaldırıp kendini sıktı. Garajadan çıkan arabanın ışıklarını gördü koşarak arabanın yanına gitti. Tugay, Arya'yı görünce durdu. Arya da arabaya biner binmez yeniden arabayı çalıştırıp Karan ve Ada'nın peşinde gitti.
"Tamam." Bir kaç çalıştan sonra telefon açıldı. "Alo Ada neredesiniz?"
"Arya ben Riyaz. Ada telefonunu burada bırakmış." Arya bir cevap benden yüzüne kapattı onlar çok sinirliydi. Tugay sorgulayan gözlerle Arya ya baktı.
"N'oldu?" Telefonunu bağ evinden bırakmış açan Riyaz'dı!"
"Birde Karan'ı ara." Arya bu sefer Karan'ı aradı kısa bir süre telefonun çalmasını bekledi. "Aradığınız kişiye şu an da ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrara deneyin." Telesekreterin seni gelince telefonu kapattı. "Ulaşılamıyor."
Yolda ilerlerken ormanlık alanda bir araba gördüler. Bu arkadaşlarının arabasıydı.
"Tugay bu onların arabası değil mi?"
"Aman Allahım!" Araç kaza yapmıştı. Arya ve Tugay hemen arabadan inip arkadaşlarının aracına doğru koştular. Ceplerinden telefonların fenerleri açıp araca tutular. Arya çığlık atarak elindeki telefonu yere düşürdü.
"Tamam, tamam sakin ol!" Tugay sesini olabildiğince sakin tutmaya çalıştı. Oysa ki alttan alttan ayakları titriyordu. Arya'yı kollarının arasına alarak sarıldı. Cesetlerden uzaklaştırdı. Tugay titreyen elleriyle telefondan herkesin aklına kazılmış olan numarayı çevirdi. 112.
Arkadaşlarının ölü bedenlerine bakıyordu. Tugay, Arya'yı geride bırakıp araca daha çok yaklaştı arkadaşının başı camdan dışarı sarkıyordu, kanı çekilmiş yüzü soğuk ve hayatta olmadığının kanıtıydı. Kanı kurumuştu. Kafasını eğip aracın içerisine baktı Ada da aynı şekildeydi kafası kırık camın üzerine denk gelmişti her yeri kan içerisindeydi.
Arya daha fazla ayakta duramayıp kendini yere bıraktı. Yağmur yüzüne doğru yavaş yavaş yağmaya başlamıştı. Tugay da gelip Arya'nın yanına oturdu. Arya için için ağladı oda sessizce ona eşlik etti. Çakan şimşekler ise onların haykırışları oldu.
♥︎---------------♡----------♥︎----------♡---------------♥︎
BÖLÜM SONU
Oy ve yorum yaparak destek olursanız çok sevinirim bir daha ki bölümde görüşmek dileğiyle hoşçakalın.
♡♡♡
Okur Yorumları | Yorum Ekle |