9. Bölüm

9. Bölüm | Ölümün Tadı

Laviimia
laviimia

 

 

İyi okumalar...

Aşağıdan gelen sesle uyandım. Dara yanımda yoktu aklıma gece gördüğüm rüya gelmişti. Hızla yataktan kalkıp koşar adım aşağıya indim ses mutfaktan geliyordu. İçeriye girdiğimde Dara ve Karay'ın üzerlerinde ki önlüklerle bir şeyler hazırladığını gördüm.

Karay elinde ki tavayı çeşmenin ömüne attı. "Ooho olmuyor lan bu." Dara salata doğramayı bırakıp ağabeyime döndü. "Yine mi yaktın?"

"Ben yakmadım kendi yandı!" Karay sinirden köpürüyordu resmen. Gülerek içeriye girdim. İkiside bana döndü. "Ne yapıyorsunuz siz?"

"Gördüğün gibi kahvaltı!" Ağabeyim delirmek üzeredi. "Daha doğrusu ben yapıyorum Karay yakıyor." Dedi Dara. Ağabeyim ölümcül bakışlarını Dara'ya yönlendirdi.

Karay üzerindeki önlüğü çıkarıp fırlattı. "Benden bu kadar hazırlanın dışarıda yemek yiyeceğiz." Sert adımlarla mutfaktan çıkıp odasına gitti. Arkasından gülerek bakıyorduk.

Dara da önlüğünü çıkarıp yanıma geldi. "Ağabeyin çok beceriksiz."

"Hemde çok!" Kahkaha atınca ağabeyimin yukarıdan söylenişleri yükseldi.

"Nasılsın?"

"İyiyim."

"Ayağın nasıl oldu?"

"Daha iyi."

"İyi olmana sevindim."

"Teşekkür ederim." Gülümsedi, karışılık verdim gülüşüne.

"Gidip hazırlan yoksa Karay bizi öldürebilir." Diyince güldüm başımla onaylayıp tekrar odama çıktım.

Pencereden esen rüzgarın yaprakları savurduğunu görünce sıkı giyinmen gerektiğini anladım. Üzenime kalın bir şeyler giyinip ayağımdaki pansumanı yenileyip kabanımı ve çantamı da alıp aşağıya indim. Dara ağabeyimin kıyafetlerini giymişti telefonla birine mesaj atıyordu. Beni görünce kapatıp cebine koydu telefonu.

"Hazır mısınız?" Karay da elinde kabanı aşağıya iniyordu.

"Evet. Nereye gideceğiz?"

"Sence?" Sırıtıyordu ağabeyim. Bu gülüşten sonra tahmin etmek zor olmamıştı. "Ali Şef'in yanına mı yoksa?"

"Tam üzerine bastın tatlım. Hadi gidelim." Dara'ya baktım bir şeyler düşünüyor gibiydi. Omuzuna dokundum irkilerek bana baktı. "Bir sorun mu var?" Olumsuz anlamda başını sallayıp gülümsedi. Artık emindim o gülüşe ömrümü verebilirdim.

Evden çıktık kapının önünde duran iki araç vardı beyaz Dara'nın grisi ağabeyimindi. "Hangisine bineceğiz?"

"Siz Karay'ınkine binin ben kendi arabama bineyim yemekten sonra işim var gitmem gerekiyor."

Ben ve Karay araca bindik Dara da kendi aracına bindi biz önde ilerlerken arkadan bizi takip ediyordu o da.

"Nasılsın güzelim?" Yolu seyretmeyi bırakıp ağabeyime dödüm önüne bakıyordu. "İyiyim."

"Dün gece yanında olamadım, özür dilerim."

"Sorun değil Karay, unutma hastalarımızın canı her şeyden önemli!" Bana bakıp gülümsedi ve tekrar önüne döndü.

"Uzun zaman oldu Ali Bey'in yanına gitmeyeli." Diyince Ağabeyim başını sallamakla yetindi. Benimle aynı şeyi düşündüğünü biliyordum. Ali Şef küçüklüğümüzden beri gittiğimiz restorandın sahibiydi babamın da yakın bir arkadaşıydı annem oranın yemeklerini çok severdi babam annem için sürekli bizi oraya götürürdü ama annem öldükten sonra hiç gitmedik.

Uzun bir süre sonra iki kişi eksik gidiyorduk oraya. İçim daralmıştı aynı anda pencereleri açmak için düğmelere bastık Karay'la. Onun da daraldığı belliydi.

Restorandın önüne gelince annemi ve babamı ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Arabadan inince Karay hemen yanıma gelip kolum girdi yürümeme yardım etmek için. Dara da araçtan inmiş arkamızdan geliyordu.

İçeriye girince canım önünde oturan kadın gözüme çarptı. Bu kafede Karay'la olan avukattı. "Ağabey!"

"Efendim Eflin?" Gözlerimle avukatın olduğu yeri işaret edip "Bu Avukat Deniz Fevri değil mi? Senin yanındaydı kafedeyken." Ağabeyim Deniz'i görünce gerildi. Avukat yerinden kalkıp çantasını alarak çıkışa yürüdüğünde bizi gördü. Sahte bir gülümseme yüzüne yerleştirmişti hemen. Bu kadında beni iten bir şeyler vardı.

"Karay! Seni burada görmek ne güzel."

"Seni de öyle Deniz." Avukat gözerini ağbeyimden alıp bana döndü. "Nasılsın Eflincim? Haberleri okudum ve çok üzüldüm Erhan Bey'in ölümü sizi çok sarsmış olmalı bildiğim kadarıyla yakındınız ve en kötüsüde Erhan Bey'in cinayetinden seni sorumlu tutmaları ne kadar kötü." Üzüldüğünü düşünmüyordum. Aksine bu durum hoşuna gidiyor gibiydi.

"Teşekkür ederim Erhan Bey'in ölümü hepimizi derinden yaraladı. Asıl katilinin bulunması tek dileğimiz."

"Bir avukata ihtiyacın olursa bana ulaşabilirsin sonuçta cinayetlerden sorumlu tutulan kişi sensin." Bu kadın beni sinir etmeyi çok iyi başarmıştı.

Sakinliğimi korumaya çalışarak "Bir avukata ihtiyacım yok Deniz! Çünkü cinayetlerle hiç bir alakam yok bundan önce olanlar sadece bir yanlış anlaşılmaydı gördüğün gibi yoksa nasıl dışarıda dolaşabilirim ki?"

"Haklısın Tatlım. Neyse benim gitmem gerekiyor tekrardan sizi gördüğüme çok sevindim. Karay en yakın zamanda büroma uğrarsan iyi olur. Şimdilik hoşça kalın." Biraz daha yanımızda dursaydı gerçekten katil olabilirdim o kadını boğmak kadar hiç bir şey istememiştim şu bir kaç dakika içerisinde.

"Tabii ki Deniz. Güle güle!" Ağabeyimle vedalaştı.

Deniz yanımızdan geçip gidince ağabeyim belimden tutup oturacağımız masaya yönlendirdi. Oturduğum an içindekini tutamayıp söylemiştim. "O kadını gözüm hiç tutmuyor." Dediklerimle abim yerinde kımıldandı söylediklerim onu germişti.

"Neden öyle dedin ki şimdi?" Neydi onu bu denli tedirğim eden şey anlamamıştım. Avukata karşı bir ilgisi mi vardı? "Hiç öylesine dedim. Sevemedim sadece kendisini."

Ağabeyim gözleri masada anlıyorum der gibi başını salladı. "Aslında tatlı bir kadın sadece yapısı gereği biraz farklı." Tatlı mı? Şaka mı bu kadın sadece acı biber gibi dokundukça yakıyor. "Emin misin tatlı olduğuna?"

Arkadan bir ses gelince konuşmamız sona erdi. "Bahsettiğiniz kişi kim bilmiyorum ama bana göre tek tatlı kişi çikolata canavarı." Arkama baktığımda Ali amcayı gördüm Karay'la aynı anda ayağı kalktık. "Ali amca!" Hızla sarıldım ona. Sarılışıma karşılık verdi. "Minik canavarım benim." Minik diyince içim ürpermişti 'minik kalbim' Avcı'nın bana mesajda ve rüyam da dediği gibi minik demişti.

Kendimi toparlayıp yüzüne kocaman bir gülücük ekledim tabi na kadar gerçekçi olacağını bilmiyordum. Ali amca benden ayrılıp Karay'a da sarıldı. "Bu delikanlı kim? Buraya aileniz harici kimseyle gelmezdiniz!"

"O da bizim ailemizin bir parçası artık hastanenin yeni ortağı Dara Karyela." Dedim. Dara ayağı kalkıp Ali amcayla elsıkıştı. "Memnun oldum oğlum." Dara "Bende." dedi beden diliyle ama Ali amca anlamamıştı.

Karay benden önce davranıp Dara'nın ne dediğini açıkladı. Sli amca içten bir gülümsemeyle hepimize teker teker baktı. "Ben gidip sizin için bir şeyler hazırlayayım ." Hepimiz onu onaylayınca yanımızdan ayrıldı.

"Buraya gelmek iyi geldi." Ağabeyimi onayladım. Dara tam olarak ne olduğunu anlamamıştı. Açıklama greği duydum. " Burası annemin en sevdiği restoranddı. Ailecek hep buraya gelirdik. Annemin ölümünden sonra bir daha gelmemiştik ta ki bu güne kadar."

"Sizin için anlamı büyük olan bu yere beni de getirdiğiniz için teşekkür ederim."

Karay, Dara'nın omzuna elini atıp " Dün gece bizim için yaptıklarının yanında az kalır." Dara gülümsemekle yetindi.

Birkaç dakika sonra ellerinde kahvaltılık için hazırlanmış yemeklerle garsonlar yanımıza gelip elindekilerini masamıza bıraktı. Masa tamamiyle dolana kadar durmadılar. "Ali amcanın niyeti bizi obez yapmak galiba!" Karay'ın dediklerine sadece güldüm. Çünkü çok haklıydı. Birbirinden güzel gözüküyorlardı.

"Afiyet olsun yavrucaklarım!" Eline de ki tabağı da önüme bırakmıştı Ali amca. "Niyetin ne doğru söyle Ali Bey?"

"Neymiş niyetim küçük Hanım?"

"Bize kilo aldırıp senin gibi göbekli yapacaksın değil mi?!" Ali amca şen bir kahkaha atıp "Olmaz bütün sırrım ortaya çıktı!" Ben ve ağabeyim de gülerek yemeğe devam ettik. Ali amca yanımızdan ayrılıp diğer müşterilerle ilgilendi.

Gözüm Dara'ya takıldı. Tabağından hiç bir şey yememişti. Masanın üzerinde ki elini tutunca gözleri bana döndü. "Sen iyi misin?"

"İyiyim sadece önemli bir toplantım var aklım onda kaldı." Saatine bakıp tekrar bana döndü. "Hatta geç bile kaldım. Beni buraya getirdiğiniz için teşekkür ederim gitmem gerek. " Ayağı kalkınca "Nere daha hiç bir şey yemedin ki?" Karay'ın dediklerini kafamla onayladım.

"Pek iştahım yok ve bu toplantı benim için önemli size afşyet olsun başka zaman artık." Ağabeyimin arkasından geçip yanıma gellerk yanağımdan öptü. "Kendine iyi bak görüşürüz."

"Görüşürüz" demekle yetindim. Hızla mekandan çıktı kaybolana kadar gözlerim onadaydı.

"Eflin!" Karay seslenince ona odaklandım.

"Efendim?"

"Sizin aranızda ne var?"

"Henüz bir şey yok ama olabilir."

"Oy benim küçük kardeşim aşık mı oldu yoksa."

"Sadece bir yaş var aramızda Karay!"

"Olsun küçüksün sonuçta."

"Karay !" Ellerini havaya kaldırıp dudaklarına fermuar çekiyormuş gibi yaptı. Gözlerimi devirip hemeğime devam ettim.

 

 

 

 

AVCI YAZARDAN

Avcı masada oturmuş avının şen kahkahalarını dinliyordu. O da gülümsedi bunlar avının son kahkahaları olacaktı. "Acaba ölürkende böyle güler mi?" Diye düşünmeden edemedi.

Küçücük çocuklara çok gördüğü bir lokma ekmeğin on katını müşterilerinin önüne bedavadan diziyordu. Dua etsin ki minik kalbiydi önüne bedavadan yemek dizdiği kişi yoksa geceyi beklemez o müşterilerin önünde öldürürdü onu.

Arkasına yaslanarak avını seyretti. Bu güzel anının tadını çıkarmasını bekledi. Kahvesinden son yudumunu da alıp ayağı kalkmıştı gitme vakti gelmişti artık. Hazırlık yapması gerekirdi gece için.

...

Saatler geçmek bilmiyordu. Avcı yeni avı için çok heyecanlıydı gözlerini kapatıp kanına dokunacağı anı düşündü onun sıcaklığını ve yoğunluğunu. Eli karıncalanıyordu her zamanki gibi. Ayağı kalktı sağa sola giderek vaktin geçmesini bekledi. İçkisinden son bir yudum aldı. Artık eğlence için hazırlık vaktiydi.

Özel kabanını giydi koleksiyon dolabindan çıkardığı minik şişeleri yerlerine yerleştirdi. Eldiveni ve şapkasını takıp evinden çıktı. Oyun zamanıydı.

***

Avını iyi tanıyordu gece bu saatlerde bile restorandan çıkmazdı son yemeğini kendine yapar yedikten sonra çıkardı. Avcı şanslıydı bu gece onun yemeğini o yiyecekti.

Restorandın önünde durup yavaş adımlarla içeriye girdi. Çok sorumsuz bir adamdı kapıyı kapatmalıydı.

Mutfak bölümünden tahdaya vuran bıçak sesleri geliyordu. Şarkı eşliğinde yemek yapıyordu kendine. Avcı mutfak kapısına yaslanıp Ali'yi izledi. Ali arkasında birini hissedince sıkıca bıçağı tutup o tarafa döndü.

Karşımda Avcı'yı görmesiyle rahat bir nefes aldı. "Sen miydin delikanlı ben de korktum. Hayırdır seni buraya getiren nedir, acıktın mı yoksa?" Tekrar arkasını dönüp salatasını doğramaya devam etti.

"Acıktım ve susadım Ali Bey sizden daha iyi bir şef görmedim bence en güzel sizin kanınızla doyacağıma eminim."

Ali salatayı doğramayı bıraktı. Avcı kendi bıçağını çıkarıp Ali'nin boynuna dayadı. "Asla unutma Ali Bey kimseye arkanı dönme!" Avcı kulağına eğilerek devam etti. "Bundan sonra dönemezsin zaten çünkü öleceksin." Son kelimesini o kadar ürkütücü söylemişti ki Ali'nin titrediğini hissetmişti.

"Şimdi bırak o bıçağı eğer boynunu hemen kesmemi istemiyorsan!" Ali bıçağı daha sıkı tuttu. Avcı boynuna yasladığı bıçağı bastırarak hafifçe çekti. Boynundan yavaşça kan akmaya başlamıştı.

Ali bir anda dirseğini Avcı'nın karnına vurup onun acıyla geri çekilmesine neden olmuştu. Bıçağı Avcı'ya doğru savurdu ne Ali yaptığını bilmiyordu sadece kendini korumya çalışıyordu. "Bak sen yaşlı şefimiz neler biliyormuş." Avcı tek hamlede bıçağı tuttu bıçak elini kessede umursamadı çekip yere fırlattı.

"Sen çok oluyorsun Ali Bey vakti geldi geçiyor bile." Tezgahda bulunan tavayı alıp Ali'nin kafasına vurdu. Ali bayılım yere devrildi. "Filimlerde görmüştüm demek işe yarıyormuş." diyerek elinde çevirdi tavayı.

Elindeki eldiveni çıkarıp elini yıkadı temiz bir bez bulup elini sardıktan sonra tekrar eldiveni giydi. Elini kesen bıçağı yıkayıp yarım kalan salatayı doğramaya devam etti.

Ali'nin kendine yaptığı yemeği ve salatayı tabaklara doldurdu masaya götürüp koydu. Ali'yi çekip restorandan ortasına getirdi elini ve yaklarını bağlayıp bıraktı onu öylece yerde bıraktı.

Mutfaga gidip çekmeceleri karıştırdı istediği bıçakları bulunca alıp Ali'nin yanında olan masaya oturdu. Önünde ki yemeği sakince yerken Ali'nin uyanmasını bekledi. Şu ana kadar fark etmemişti baya acıkmıştı. Yemeğini afiyetle yedi. Tabağını bitirmişti ki Ali de kıvranmaya başlamıltı. Peçeteyle ağzını silip yerinden kalktı.

"Çok uykucusun Ali Bey bak ben salatayı yaptım yemeği yedim seni bağladım ama sen yeni uyanıyorsun." Dilini damağına vurarak üç defa çıklattı. "Çok ayıp müşterilerini böyle mi karşılıyorsun!"

"Ne istiyorsun benden. Sabah bir kusur mu işledim?" Korkudan ne diyeceğini bilmiyordu.

"Bu sabah işlemiş olsaydın keşke sen o hatayı yıllar önce yaptın. Minik kalbim çok üzülecek seni öldürdüm diye hatta bana çok kızacak küsecek belkide ama yaşadıklarımı bilse oda bana hak verirdi. Belkide benimle beraber seni öldürmek isterdi!" Ali öylece Avcı'yı dinliyordu.

"Sahi ister miydi sencede?" Ali cevap vermedi. Avcı sinirle bıçağı tabağa vurunca tabak ortadan ikiye ayrıldı. "Sizin sorununuz ne tek yaptığım sizinle konuşmak neden benimle konuşmuyorsunuz dediklerimi görmezden geliyorsunuz! Her zaman yaptığınız gibi."

Ali artık korkudan titriyor boncok boncuk ter akıtıyordu. "Ne o sıcak mı oldu? Hadi seni biraz serinletelim." Avcı Ali'yi bacaklarından tutup çekti. O çektikçe Ali'nin kafası sandalyelere çarpıyordu acıyla bağırdı. "Bırak beni!" Lütfen!"

Yere kan aktığını görünce Avcı durdu. " Ah başın kanıyor Ali Bey! Neden söylemiyorsun ki. Dur hemen şeker basalım oraya biz yaralanınca annem öyle yapardı kanama dururdu. Bekle sen burada." Avcı Ali'nin ayaklarını bırakıp mufak çekmecelerini karıştırdı. İstediğini bulunca Ali'nin yanına geldi.

"Buldum hadi kaldır kafanı." Avcı kafasını kaldırıp eline doldurup yeraya bastı. Ali çığlık atarak geri kaçmaya çalışsa da Avcı izin vermedi daha da bastı. " Dur yerinde iyi gelecek sana." Ali çığlık atıyordu "Yanıyor!" Diye bağırınca Avcı durdu. Diğer elini beyaz toza batırıp ağzına koydu. "Ah bu tuzmuş! Kusura bakma Alicim yanlışlık olmuş. Hiç mutfakla aram yoktur."

"Yanıyor!" Diye tekrar çığlık attı Ali. Avcı bu sefer koltuk altından tutup çekmeye başladı. "Çok sıcak oldu hadi biraz serinle." Buzluk bölümünü açıp içeriye koydu. "Hayır...hayır beni burada bırakma lütfen! " Avcı duymamazlıktan gelerek çıktı odadan kapıyı kilitleyip Ali serinlerken restoranda yapmak istediklerini yapabilirdi.

Daha önceden getirdiği bıçaklarla restorandan duvarlarını yazmaya başladı.

 

 

 

Ölüm daima yakındır bazen bir adım ötende bazen tam ensende ama hep sessizce...

Diğer duvara geçti. Bıçağını değiştirdi daha sivri bir bıçak aldı.

 

 

 

Sessizliğim sizi yanıltmasın ben her zaman sizin en yakınınızdayım.

Tekrar bıçağını değiştirip bir diğerine geçip AVCI yazdı büyük harflerle. Bıçağı duvara saplayıp bıraktı Aklına buzlukta bıraktığı Ali gelince keyifle onun yanına gitti. Kapıyı açtığında Ali'nin hareketsiz yerde durduğunu gördü. "Kusura bakma Ali Bey duvarları kazarken vaktin nasıl geçtiğini anlamadım. Sende burada üşümüşsün. Ama hemen hatamı dğzelteceğim ısıtalım seni hemen." Bıçakla Ali'nin elindeki ve bacağında ki ipleri açtı. Ayağı kaldırıp tekrar mutfağa gitti.

Fırın ocağını açıp ellerini üzerinde tuttu ısınması için. "Çok üşümüşler biraz daha ısınsınlar. " Elini ocağa bastırdı Ali çığlık atarak geri kaçmaya çalışsa da Avcı'ya gücü yetmiyordu. "İmdat! Yardım edin lütfen!" Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Ama sesini kimseye duyuramıyordu.

O elini bırakılp diğer elini tuttu onu da yakıp Ali'yi bir paçavra gibi yere fırlattı. "Etinin kokusu hiç güzel değilmiş oysa o eller çok güzel yemekler çıkarıyordu. "

Artık restoranda sabah ışıkları vurmaya başlamıştı. "Artık gitmem gerekiyor Alicim benimle geçirdiğin için teşekkür ederim ama sana ayrılan sürenin sonuna geldik. "

Ali'yi çekip restorandan ortasına getirdi. Ali'yi yere bırakıp bıçağını aldı. Üzerine eğilip bıçağı boynuna yasladı. "Son isteğini söylemek ister misin?"

"Beni bırak kütfen yalvarırım sana. Kimseye bu olanları söylemem söz veriyorum bağışla beni!"

"Avcı'nın affı olmaz!" Tek hamleyle Ali'nin boynunu kesti. Kabanından çıkardığı şişeyi Ali'nin kanıyla doldurdu üzerine kanıyla ismini yazdı Ali Ayhan. Şişesini tekrar yerine koyup bıçakla yavaşça kalbini açtı dikkatlice kalbi yerinden söküp kutusuna koydu.

Minik kalbi bu sefer fena kızacaktı. Ama olsun onun gönlünü alırdı bir şekilde. Yerinden kalkıp sigarasını yaktı içine çekti derin bir nefes. Hanın akışını izledi suyun sesi gibi huzur veriyordu ona adaleti kendi elleriyle yaratıyordu kimse bilmesede o hak etmeyen kimseyi öldürmemişti.

Tek kameralar kalmıştı. Kayıtları silip kamerayı devra dışı bıraktı. Sessizce mekandan ayrılırken yemek yediği çatal ve bıçağı da yanına aldı tekrar kendini onu saklayan gecenin karanlığına bıraktı...

 

 

 

♥︎-------♡---------♥︎---------♡---------♥︎

 

 

Ve sonnnnn bölümün sonuna geldik. Sonunda bölümü defalarca düzelttim artık gerçekten çıldırmak üzereydim kitapped de kaydolmadı ve sürekli baştan hataları ve eklemeleri düzelttim.

 

 

 

Baya yoruldum. Umarım emeklerim karşılığını bulur.

 

 

 

Biliyorum uzun zaman oldu bölüm gelmeyeli ama ders sınav derken yazamadım.

 

 

 

Şimdi gelelim asıl konuya sizce katil kim?

 

 

 

Avcı'nın haklı sebepleri olduğunu düşünüyor musunuz?

 

 

 

Yeni bölüm daha gelmeyecek artık 10 oy 40 yorum gelene kadar yeni bölüm yok. Okuyup destek verenlere teşekkür ederim ama çok az okunması oluyor ve yazma hevesim kaçıyor emeklerim boşa gidiyor gibi hissediyorum.

 

 

 

Beni destekleyip arkadaşlarınıza önerirseniz çok sevinirim.

 

 

 

Sizi çok seviyorum sağlıcakla kalın Minik Avlarım.

 

 

 

Bir daha ki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın.

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.11.2024 16:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...