24. Bölüm

GEÇ KALINMIŞ ANNELİK

zeynepkaya
lavinia22

 


Asena bir an duraksadı, kalp atışları ve nefes alışverişleri hızlanmış, gözleri dolmuştu. Ama kısa bir sürede hemen kendini toparladı ve ciddi bir ses tonuyla konuştu.
- Siz gidin doktoru bulun ben Doğu’nun yanındayım.
Kızların ikisi de Asena’yı onaylayıp odadan ayrıldılar. Asena’da koşa koşa Doğu’nun odasına gitti. Odanın kapısını büyük bir heyecanla açıp, içeri girdi. Doğu hala uyuyor gibiydi, Asena korkuyla Doğu’nun yanına yaklaştı. Daha iyi duymak için Doğunun yüzüne doğru eğildi ve Doğu’nun çok cılız bir sesle “ Asena” diye sayıkladığını duydu.
Bu durum Asena’ya mutluluk vermekle beraber çok garip hissettirmişti. Fakat umurunda değildi uzun zamandır aldığı en güzel haberdi bu.
Bu sırada içeriye Yaren ve Ceylin ile birlikte Doktor girdi.

Doktor hızla Doğu’nun yanına gelip, monitöre baktı yüzünde şaşkın bir ifadeyle nabzına baktı. Bunu fark eden Asena kontrolsüz korku dolu bir sesle konuştu.
- Ne oldu, kötü bir şey mi var?
-Kalp atışları, çok hızlanmış.
- Bir şey yapın o zaman! ____ Diye bağırdı Asena.
- Müsaade ederseniz, sebebini anlamaya çalışıyorum! 2 saat önce geldiğimde böyle bir problem yoktu!

Doktor Asena’ya baya bir sesini yükseltmişti ama Asena umursamadı çünkü bütün odağı Doğu’daydı.
Doktor bazı kontrolleri yaptıktan sonra tekrar konuştu.
- Biyolojik sebepten olduğunu düşünmüyorum.
Asena sert bakışlarla devam etti.
- Nasıl yani? Anlamadım.
- Duygusal bir etmen bu durumu tetiklemiş, büyük ihtimalle.
Ceylin araya girdi.
- Ne gibi?
- Herhangi bir ses, koku, dokunuş olabilir. Buna sebep olan her ne ise, şu an burada olmaması lazım.
Asena biraz durdu. Kısa bir sürede sebebinin kendisi olduğunu anladı. Ancak emin olmak için sakin bir ses tonuyla, emin misiniz? Diye sordu.
Doktor sakin bir tonla, “evet” dedi.
Asena biraz bekledi, sonrasında ben bir Baba Demir’e haber verip geleyim. Diyerek odadan çıktı.
Kapının önünde derin bir nefes alıp, sonrasında Baba Demir’i aradı. Fakat Baba Demir açmadı.
Asena’ nedenini biliyordu ama şansını tekrar denedi fakat yine araması cevaplanmadı. Oda mecbur hastanenin her bir köşesini dolaşıp Baba Demir’i aramaya başladı. Önüne gelen hastane görevlilerine, doktorlara Baba Demir’i sordu fakat kimse görmemişti. Son çare olarak hastanenin arka bahçesindeki bankların oraya bakmaya gitti.
Baba Demir, banklardan birinde oturmuş sigara içiyordu. Asena yanına gidip oturdu ve sitemkar, buruk bir sesle konuştu.

- Baba bana kızgınsın anlıyorum. Ama önemli bir şey olmasa niye ısrarla arayayım?
- Uzun süre seninle ilgili önemli mevzularla ilgilenmek istemiyorum Asena.
Asena başını iki yana salladı, ayağa kalktı. Hastaneye doğru yürürken yüksek bir sesle şöyle söyledi.
- Peki, Doğu sanırım uyanıyor. Fakat umurunda değilse sen bilirsin Baba.
Baba Demir’in o an şaşkınlıktan göz bebekleri büyüdü. Heyecandan elindeki sigarayı yere düşürdü. Birden ayağa kalktı, arkasına dönüp, yürüyen Asena’ya seslendi.
- Asena!
Asena Baba Demir’in ona seslendiğini duyunca durdu ve cevap verdi.
- Kızlar ve doktor yanında kalp atışları duygusal bir etken yüzünden çok hızlanmış. Dedi doktor. Asena cümlesini bitirince yürümeye devam etti. Baba Demir tekrar bağırarak şu cümleyi kurdu.
- Sen nereye gidiyorsun?
Asena yürümeye devam ederken bağırarak şunları söyledi.
- Kalp atışları benim yüzümden hızlanıyor sanırım, düzelince haber vereyim geleyim.
Dedi ve Baba Demir’in göz hizasından çok uzaklaştı. Baba Demir’de derin bir nefes alıp Doğu’nun odasına gitti.

YAVUZ DEMİRKAN (BABA DEMİR)

Hızlı adımlarla koridorları geçtim. Doğu’nun odasının önüne geldiğimde, derin bir nefes aldım içimde buruk bir heyecanla kapıyı araladım ve odaya girdim.
- Durumu nasıl?
Doktor, Baba Demir’i görünce, başını eğdi. Elimden geleni yapıyorum Baba.
- Benim sorumun cevabı bu değil?
- Kalp atışları biraz daha normalleşti. Bilinç yüzeye daha yakın 1,2 saatte kendine gelmesi yüksek bir ihtimal.
- Çok şükür.
Doğu’nun yanına yaklaştım, dudakları belli belirsiz hareket ediyordu. Ne söylediğini anlayabilmeyi umarak eğildim. Duyduğum Asena’nın adı oldu. Sonrasında kendi kendime fısıldadım.
- Gerçekten duygusal sebep oymuş.
Doktor, Baba Demir’in ne dediğini tam anlamamış olacak ki yüzünde karmaşık bir ifadeyle, konuştu.
- Bir şey mi buyurdun Baba?
- Yok bir şey, Doğu’yla ilgilen sen!
- Peki Baba.

Odadaki pencereye doğru yürüdüm. Hastanenin bahçesine bakarken içimde derin bir pişmanlık hissettim. Asena’nın üzerine fazla gittiğimi düşündüm. Daha doğrusu, oğlumun gözünde ne kadar değerli olduğunu yeni fark etmiştim. Buda benim yaptığım büyük bir hataydı. Düşüncelerimin karmaşandan çıkıp, gözlerimi pencereden ayırmadan konuştum.
- Yaren, Ceylin!
- Buyur Baba Demir.
Dedi Yaren.
- Gidin, Asena’yı bulun getirin.
Bu sefer Ceylin devam etti.
- Seninle niye gelmedi ki?
- Bugün biraz fazla üzerine gittim ondan.
Yaren alay eder bir tavırla cevap verdi.
- Biraz mı?
Baba Demir Yaren’in bu tavrına öfkelendi fakat öfke duygusunu bastırarak Yaren’e dönüp, konuştu.
- Abinin ölümüne sebep oluyordu biliyorsun değil mi Yaren?
- Hayır Baba Demir, bugün eğer abime bir şey olsaydı. Bu Asena’nın hatası değil, senin ve koruma diye her yere diktiğin sırıkların hatası olurdu.
- Fark edemeyebilirdik, Yaren! Böyle bir riski almaması gerekirdi.
- Kız sana telefon açmış bir tehlikenin geldiğini belli etmiş, kendinden önce hastaneyi bizi düşünmüş, buna rağmen o tehlikeyi etkisiz hale getiremeseydiniz. Siz bu mafyacılık işini beceremiyorsunuz demektir, Baba Demir!
O yüzden abisini yeni kaybetmiş, intikam ateşiyle yanıp tutuşan, darmadağın olmuş bir kızı suçlayıp, tüm sorumluluğu ona yükleyeceğine, bir şeyleri kendi üzerine de al artık!

Yaren bu söylediklerinden sonra hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledi ve kapıyı çarpıp çıktı. Ceylin’de “Yaren dur bende geliyorum.” Deyip, Yaren’in arkasından gitti.
Odada Baba Demir ve Doğu baş başa kalmıştı. Baba Demir, gözlerini Doğu’ya çevirip, kendi kendine şöyle söyledi.

- Doğru söze ne denir be oğlum? Bacak kadar kız bana az önce racon kesti ve ben hiçbir şey diyemedim. Çünkü söylediği her şey noktasına, virgülüne kadar doğru.
Doğu’nun hala sayıkladığını duyan Baba Demir, buruk bir tebessümle Doğu sanki uyanıkmış gibi konuştu.
- Tamam oğlum, anladım. Seni Asena gelmeden iyileştiremeyeceğiz....

Yaren ve Ceylin Hastanede Asena’yı Ararken
Odadan çıktığımda çok sinirliydim. Öfkem, jest ve mimiklerimden belli oluyordu. Ceylin beni sakinleştirmek için arkamdan sesleniyordu. En sonunda durdum, Ceylin’e doğru döndüm.
- Kızım bir sakin ol! Bu sen değilsin.
- Sabrımın sınırına geldim artık kızım.
- Anlıyorum ama Baba Demir’de haklı.
- Ya Bırak! Asena’nın nasıl bir durumda olduğunun farkında mısınız siz?
Ceylin, derin bir nefes alıp, devam etti konuşmasına.
- Hepimiz acı çekiyoruz Yaren.
- Ceylin, acı dediğin şey yarıştırılmaz ama bizim yaşadığımızla Asena’nın yaşadığı bir değil.
- Yaren farkında mısın bilmiyorum ama suikast yapılan bizim abimizdi.
- Evet doğru, fakat biz şu an abimizin uyanmasını bekliyoruz, Asena ise her Allah’ın günü abisinin mezarına bir buket çiçek ile beraber göz yaşlarını bırakıyor....

Yaren Ceylin ile daha fazla tartışmak istemediği için konuşmayı burada bitirip, Asena’yı bulmak için yoluna devam etti.

Kızlar bütün hastaneyi aradılar ancak Asena’yı bulamadılar. Bu yüzden en son çare olarak, bahçeye çıktılar. En sonunda, Hastane bahçesinin bir köşesinde, bir çınar ağacının altında oturmuş, etrafı izlerken buldular. Yaren Asena’ya doğru yavaş yavaş ilerledi ve biraz eğilip Asena’nın omzuna dokundu. Asena birden irkildi ve başını Yaren’e doğru çevirdi. Yaren Asena’nın karşısına oturdu ve konuştu.

- Ne yapıyorsun burada?
- Düşünüyorum.
- Neyi?
- Ne yapacağımı, nasıl ilerleyeceği mi? Malum bundan sonra yapacağım tek hata her şeyimi kaybetmeme sebep olabilir.
- Ne olursa olsun, doğru ilerleyeceğini ben biliyorum.
- Ben o kadar emin değilim be Yaren.
- Vallahi ister ol ister olma ben biliyorum. Hadi kalk artık.
- Sebep?
- Abimin sana ihtiyacı var.
- Kötü bir şey mi oldu?
- Hayır, sadece uyandığında ilk seni görürse mutlu olur.
- Kalp ritmi düzeldi mi?
- Evet, şu anda tek ihtiyacı olan sensin. Hadi artık!

Yaren cümlesini bitirince ayağa kalktı, elini Asena’ya doğru uzatıp, Asena’yı ayağa kaldırdı. Sonrasında hastaneye girdiler.

Doğu’nun odasının önüne geldiklerinde Asena’nın korkuları yüzünden belli oluyordu. Yaren bunu fark edince kısık bir sesle, “Sakin ol.” Asena’da başını eğip, Yaren’i onayladı. Ardından yavaşça kapıyı aralayarak içeri girdiler.
Baba Demir Doğu’nun başında oturmuş kitap okuyordu. Kapının sesini duyunca, başını kitaptan kaldırdı ve gözlerini kapıya çevirdi. İçeri girenlerin Yaren ve Asena olduğunu görünce, kitabını kenara koydu, oturduğu yerden kalkıp, konuştu.

- Geç kaldınız, neredesiniz bu kadar zamandır.
Yaren devam etti.
- Asena’yı bulmamız biraz zor oldu, sonra biraz konuştuk ve geldik.
- İyi bakalım. Doğu uyanmadan geldin, ilk seni görecek ya o bana yeter.
Asena sözlü olarak cevap vermedi, sadece başını öne doğru eğdi. Sonrada hemen Doğu’ya yaklaştı yatağın yanına bir sandalye çekip oturdu.
Sonrasında içinde tuhaf bir hüzünle Doğu’nun elini tuttu. Eğilip elini nazikçe öptü ve uyanmasını bekledi.
Kısa bir zaman sonra, Asena elinde çok hafif bir baskı hissetti. Hemen heyecanla konuştu.
- Doğu... Doğu.. Doğu.
Yaren şaşkın bir ifadeyle devam etti.
- Bir şey mi oldu.
- Elimi sıktı.
Baba Demir devam etti.
- Sana öyle gelmiştir belki.
- Hayır sıktı hissettim.
Bu sırada Doğunun göz kapakları yavaşça açıldı, zar zor nefes alarak güçsüz bir sesle konuştu.

- Asena.
- Efendim canım.
Bu sırada Yaren ve Baba Demir’de Doğu’nun yanına geldiler. Panikle konuştular
- Doğu oğlum iyi misin?
- Abi, iyi misin, ağrın sızın var mı?
Gibi şeyler söylediler panikle, bu yüzden Doğu’nun odağı Asena’dan çıkıp, Yaren ve Baba Demir’e yöneldi. Zar zor güçsüz ve kısık bir sesle, “İyim.” dedi.
Asena, araya girdi. Ben doktora haber vereyim dedi. Ama Doğu elini bırakmasını istemediği için elini sıktı. Asena bunu hissedince, Doğu’nun gözlerine baktı ve onu rahatlatmak için hemen geleceğim dedi. Doğu gözleriyle Asena’yı onayladı ve elini bıraktı.

Asena kısa bir zaman sonra doktorla odaya girdi. Doktor Doğu’yu muayene etti ve şöyle söyledi.
- Şu an her şey kontrol altında ama Doğu Bey zor bir ameliyat geçirdi, fazla yormayalım.
Asena devam etti.
- Tabi Doktor Bey, merak etmeyin.
Doktor odadan çıkınca, Asena yine Doğu’nun yanındaki sandalyesine oturdu. Doğu Asena’nın gözlerine bakarak, zar zor kısık bir sesle şu soruyu sordu.

- Kürşat nerede?
Asena bir an dondu kaldı, bir süre cevap veremedi, gözleri doldu, yüzü kızardı. Bunu fark eden Doğu endişeli ve yorgun bakışlarla, sesini biraz daha yüksek çıkarmaya çalışarak, “Bir şey mi oldu?” Diye sordu.
Asena, derin bir nefes alıp, kendini toparlamaya çalışarak, Ceylin, Baba Demir, Yaren’e dönüp, şöyle söyledi.
- Bizi biraz yalnız bırakır mısınız?
Üçlüde aynı anda onaylar biçimde başını eğip, odadan çıktılar. Asena, tekrar Doğu’ya döndü. Doğu Asena’nın yüzündeki çaresiz, kahrolmuş ifadeyi görünce, endişeli bir tonla yattığı yerde doğrularak şu soruyu sordu.

- Kötü bir şey mi oldu Asena? Yoksa Kürşat Oya’nın hala masum olduğuna mı inanıyor?
- Umarım artık öyle düşünmüyordur Doğu.
- A- an-anlamadım.
- Artık sadece ben onunla konuşabiliyorum, o bana cevap veremiyor.
- Ne!
Doğu Asena’nın ne demek istediğini anlamıştı, bu yüzden sağ gözünden bir damla yaş aktı.
- Abim artık bu dünyada değil.

Doğu, Asena’nın bu cümlesinden sonra kendisini tutamadı, gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Asena onu sakinleştirmek için Doğu’nun başını göğsüne yasladı.

1 Hafta Sonra:

HASTANEDE:

Doğu’nun kendisine gelmesinin ardından 7 gün geçmişti. Fakat Doğu Kürşat’ın ölüm haberini aldığından beri çok durgundu, hiç konuşmuyor, hatta konuşulanları bile dinlemiyor gibiydi. Asena Doğu’da bir gariplik olduğunu hissediyordu. Bu yüzden bir akşam herkes evlerine veya odalarına çekildiği zaman Doğu ile konuşmaya karar verdi.

Asena yine Doğu’nun yatağının yanındaki sandalyeye oturdu. Doğunun elini tuttu, merhametli bakışlar ve nazik ses tonuyla konuşmaya başladı.

- Doğu ne oluyor?
- Anlamadım?
- Bir haftadır, ne benimle ne Yaren ile ne de Baba Demirle tek kelime konuşmadın.
- Ne konuşayım Asena, şu birkaç günde öğrendiklerimle, keşke uyanmasaydım diyorum.
- Ne biçim konuşuyorsun Doğu! Tövbe tövbe.
- Uyandım, en yakın dostumu kaybettiğimi öğrendim ve… öğreniyorum ki… sevdiğim kadın… ilk kez birini öldürmüş. Ben bunlarla nasıl nefes alayım Asena?”
Doğu, sesini yükseltmeden söyledi bu cümlesini ama öfkesi tınısından belli ediyordu. Asena şaşkın bir yüz ifadesiyle, kekeleyerek devam etti.
- Sa-san-sana kim söyledi bunu?
- Ne önemi var Asena! Ne önemi var? Yalan mı?
- Değil ama....
- Ne ama ne Asena?
Asena derin bir nefes aldı ve sakin bir tonla, devam etti.
- Başka çarem yoktu.
- Bunlar senin ilgileneceğin işler değil, Asena!
Bu sefer Doğu sesini yükseltti. Gözlerinden ve mimiklerinden öfkesi belli oluyordu. Bu sefer Asena’da sinirlendi, oturduğu yerden kalkıp tehditkar ve giderek yükselen bir sesle devam etti.

- Ölen benim abim Doğu.
- Evet ama intikam almak, sana düşmezdi!
- Ben okulu bırakıp 4 günlüğüne Türkiye’ye döndüm. Abimin düğününde yanında olmak için geldim. O günden sonra hayatım kabusa döndü. Abimi toprağa verdim. Yıkılmak gibi bir lüksüm yoktu. Çünkü aynı zaman diliminde aşık olduğum adam da ölüm döşeğindeydi. Başıma gelen bunca şeye rağmen düşmanların senin yokluğunu fırsat bilip, kendi egemenliklerini ilan etmesinler diye elimden geleni yaptım. Hepinize göre yanlış yapmışım özür dilerim ama benim elimden bu kadarı geliyor, Sayın Bozkurt!

Asena bunları öfkeyle bağırarak anlattı. Anlatırken gözleri doldu fakat ağlamadı. Söyleyecekleri bittiğinde sinirle kapıyı çarpıp odadan çıktı.

DOĞU BOZKURT

Asena bunları söyleyip, gidince boğazım düğümlendi. Belli ki çok yorulmuş, yıpranmıştı. Fakat bende onun tehlikeye girmesini istemiyordum. Bu tür işleri yapacak birçok insan varken Asena’nın kendisini riske atması, beni korkutmuştu. Lakin düşününce öfkelenmem gereken ilk kişi Asena değil onun böyle bir bataklığa girmesine izin veren kişilerdi.
Tabi Asena’yı zapt etmek biraz zordur bu yüzden bir an önce ayaklanıp, işimin başına geçmeli ve Asena’yı zapt etmeliydim.

İçimdeki ses susunca, Asena’ya haksızlık ettiğimi hissettim, sinirle nereye gittiğini de bilmiyordum. Bu yüzden içimde büyük bir endişe vardı.
Bu endişe beni ele geçirdiği için onu bulmaya karar verdim.
Sağ kolumda takılı olan serumu tek seferde çekip çıkardım, yatakta doğruldum, ardından ayağa kalkıp odadan çıktım. Kapının önünde beni gören Altay, şaşkınlıkla ve endişeyle konuştu.

- Abi senin ayakta ne işin var? Dinlenmen gerekiyor.
- Asena nereye gittiğini söyledi mi Altay?
- Hayır abi, sadece birkaç saate döneceğini söyledi.
- Niye peşinden gitmiyorsun lan!
- Abi gidiyordum, çok net bir şekilde yalnız kalmak istediğini belirtti.
- Tehdit etti yani, öylemi?
- Yani abi öyle de diyebiliriz, evet.
- Tamam yürü, Asena’yı bulmaya gidiyoruz.
- Abi sen dinlensen, ben bulurum yengeyi.
- Altay, yürü dedim!

Hastaneden çıktık, arabaya bindik, Altay şoför koltuğuna bende arka koltuğa oturdum. Altay konuştu.
- Hemen Asena Hanımın yerini tespit ediyorum abi.
- Hiç zahmet etme Altay, Asena telefonunu yanına almamıştır.
- Bir bakayım abi.
- Peki.
- Evet abi, sinyal hastaneyi gösteriyor? O zaman ben bir diğer çocuklara sorayım, belki onlara bir şey söylemiştir.
- Hiç zahmet etme, mezarlığa sür. Kesin Kürşat’ın yanına gitmiştir, vicdanını rahatlatmaya.
- Tamam abi.

Altay arabayı çalıştırdı, hastanenin bahçesinden çıkıp, mezarlığa doğru gittik


Doğu, arka koltukta bir elini çenesine dayamış, diğeri hâlâ serum iğnesinden kalan sızıyla titrerken, gözlerini yoldan ayırmıyordu.
Altay, dikiz aynasından ona baktı.
- Abi, sen iyi misin?
- İyim Altay merak etme.
Altay Doğu’yu başıyla onayladı ve mezarlığın girişinde yavaşladı


ASENA ALTUN

Sinirle odadan çıkıp, kapının önünde duran Altay’a ben birkaç saatte dönerim dedim. Koridorlardan hızlı adımlarla geçerek bahçeye indim, derin bir nefes alıp, kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Ancak pek başarılı olamadım. Bu yüzden otoparkta duran arabamı alıp, hastaneden ayrıldım ve mezarlığa doğru sürdüm arabayı çünkü şu an beni sakinleştirebilecek tek kişi oradaydı....

Mezarlığın girişinde biraz daha yavaşladım abimin yanına gittiğimde, yanında bir kadının oturduğunu gördüm fakat karanlıkta kim olduğunu seçemedim. Arabayı durdum. Belimdeki tabancamın emniyetini açıp, tekrar belime taktım ve arabadan inip sessiz, temkinli adımlarla mezarlığa yaklaştım. Abimin yanında oturan kadının 2 adım arkasında durdum, tabancamı belimden çıkarıp, ona doğrultum, sonrada beni fark etmesi için omzuna dokundum.


Kadın başını yavaşça korkuyla bana doğru çevirdi.
Kadının yüzünü görünce çok şaşırdım, aynı zamanda çok öfkelendim çünkü karşımda duran kadın, Şule’idi....

Anlık bir şok yaşayıp, donup kaldım. Şule ellerini havaya kaldırmıştı, korkuyla kekeleyerek şu cümleyi kurdu.

- Asena kızım, ne yapıyorsun, indir o silahı.
Asena öfkeli gözlerini Şule’ye kitlemişti. Bu yüzden Şule’nin kurduğu cümleyi kulak arkası etti. Şule korku ve çaresizlikle tekrar konuştu.
- Asena kızım lütfen, beni öldürecek değilsin herhalde değil mi?
Asena bir an duraksadı, gözlerinde öfkeyle beraber buruk bir hüzün belirdi ve tereddütle de olsa tabancasını yavaşça indirdi. Soğuk, öfkeli ancak sesini yükseltmeden konuştu Asena.

- Ne işin var senin burada?
Şule korkuyla, kekeleyerek devam etti.
- Ben Kürşat için geldim.
- Abim öleli bir ayı geçti, senin şimdi mi aklın başına geldi!____________ Dedi, bağırarak.
- Daha önce gelemezdim çünkü Harun Altun beni öldürürdü.
- Ölümden korktuğun için öz oğlunun cenazesine gelmeye tenezzül etmedin yani? Ne biçim bir annesin lan sen!__________________ tekrar bağırdı.
Şule, tekrar korkulu ve titreyen sesiyle devam etti.
- Öyle deme kızım, benim canım çok yanıyor!
Şule Asena’ya bunu söyledikten sonra ağlamaya başladı. Bu durum Asena’nın daha da öfkelenmesine sebep oldu, bu yüzden bağırarak şunları söyledi.

- Ya bırak, abimi günler önce toprağa verirken neredeydin? Canı yanıyormuş muş. Yemezler Şule Hanım, yemezler. Çocuk yok senin karşında!
- Asena, evladını kaybetmiş bir anneyim ben, tabi canım yanıyor.

Asena bir an durdu, gözleri dolmuştu. Ağlamamak için kendini zor tuttu. Derin bir nefes alıp, buruk aynı zamanda öfkeli bir sesle konuştu.

- Ben sadece bana iyi bir anne olamadın zannediyordum biliyor musun? Kız çocuğu olarak dünyaya geldiğim ya da ben doğmadan aldatıldığını öğrendiğin ve terk edildiğin için yıllarca bana yapmadığın annelik için bir sürü sebep düşündüm, hep bir sonuca ulaştım fakat yanılmışım. Sen sadece bana değil oğullarına da anne olamamışsın. Şimdi anladım ki sorun bende değilmiş, annelik senin kanında yokmuş!
- Asena....
- Kes sesini, ben abimi toprağa verirken hangi delikteysen, şimdi o deliğe geri dön, bir daha seni yakınımda görmeyeceğim Şule, Defol git!

Arkadan gelen motor sesiyle irkildim. Arkamı dönüp baktığımda, Doğu’nun arabasını karşımda gördüm. Doğu’nun arkamdan Altay’ı gönderdiğini düşündüm ancak arabanın arka kapısı açıldı. İçinden inen Doğu’yuydu. Onu görünce hemen elimdeki silahı belime koydum. Neden bilmiyorum ama beni elimde tabancayla görmesi beni rahatsız ediyordu.
Ardından panikle yanına koştum.

- Senin ne işin var burada? Dinleniyor olman gerekirdi.___________ Dedim. Sesimden endişem belli oluyordu.
- Öyle sinirle çıkınca aklım sende kaldı. Birde gelip Kürşat’ı ziyaret edeyim dedim.
- Burada olacağımı nereden bildin?
- Ben artık seni senden bile daha iyi tanıyorum, güzelim.
- İyi tamam ama şimdi hastaneye dönmemiz lazım, dinlenmen gerekiyor. Üstüne de bir şey almamışsın üşüyeceksin.
- İyim merak etme.
Doğu bu cümleyi kurarken, Asena’nın yüzünü iki elinin arasına aldı ve onu anlından öptü.
Sonrasında Asena’dan ayrılıp Kürşat’ın yanına yaklaştı ve mezar taşının kenarına yavaşça oturdu.
Gözlerini şuleye dikerek sakin ama tehditkar bir sesle konuştu Doğu.
-Siz neden hala buradasınız?
- Tabi siz beni tanımıyorsunuz, Şule ben Küşat ve Asena’nın annesiyim.
- Kimsiniz diye sormadım hanımefendi, şayet kim olduğunuzu gayet iyi biliyorum. Asena, az önce buradan gitmenizi söylemesine rağmen neden hala buradasınız diye sordum.
Şule şaşkınlıkla, kekeleyerek cevap verdi.
- Oğlum için buradayım.
- Üçümüzde Kürşat için burada olmadığınızı biliyoruz. Ne için buraya geldiğinizi tam olarak bilmiyorum ama bir daha sizi ne dostumun ne de sevgilimin etrafında görmek istemiyorum.

Doğu cümlesini bitirince Altay’ı yanına çağırdı ve şöyle bir talimat verdi.
- Altay bu hanımefendiyi gideceği yere bırak....

Bölüm : 17.12.2025 20:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...