
Oy ve yorum istiyorum sadece, bu kadar zor olmamalı.
EFSUN'DAN
Kalbim ilk önce Azad'ı gördüğünde hızlanmış ve bana aşkın nasıl hissettirdiğini öğretmişti.
Sonra ciğerparem'i, oğlum Agir'i kucağıma aldığımda hızlanmış ve bana annelik nasıl hissettirir öğretmişti.
Şimdi ise yanımda oturan ve kokusu ömrüme bedel olan adam için değil de karnımda ki bebeğimin aşermesi ile hızlanmış ve bana açlığı öğretmişti.
Şaka gibi ama içeriye girip oturduğumuzdan beri yani 1 saatten beri kıvranıyor ve mutfağa kaçmak için bahane arıyordum.
Kahve yaparken tek olmadığım için yine yiyememiştim kiviyi.
"Eee daha daha nasılsınız Bawer ağa?" Diye soran Muhammed abi 10. Kez olan sorusunu da sormuş ve babam da büyük bir sabırla "İyiyiz Muhammed ağa, siz nasılsınız?" Demişti.
Kocam işe yanimda gerilmekle müşküldü, kimse fark etmiyor, dik duran omuzları ve çenesine bakıyordu ama ben sürekli omuzuma dokunan kolundan anlıyordum.
"Dede, artık annemi versen diyorum" diyen Agir ile bizimkiler uyarı dolu bir öksürük gönderdi karşı tarafa.
Evet oğlum karşımizda oturmuş ve sırıtarak bize bakıyordu.
"Tövbe estağfurullah" diye mırıldandı babam ama Agir'in hiç umurunda değildi.
Sonunda Muhammed abi konuya görmeyi doğru bulmuş olacak ki "Bawer ağa, sebebi ziyaretimiz malum" deyip yerinde dikleştirirken gözlerim Azad'ı buldu.
Bakışları dalgınca abisine bakıyordu, arkasında tüm cihan vardı ama şuan burda annesi olsun isterdi biliyordum.
Babası değil annesi.
Azad bana yıllar önce isteme gününde büyük bir boşluk yaşayacağını söylemiş ve o anda elini tutmami istemişti.
O yüzden elimle dizinin üzerinde yumruk yaptigi elini sarmalayıp kendi dizimin uzerine koydum, bakışları bana döndüğünde kaşları bükülür gibi oldu çünkü gözlerinde belli olan bir acı vardı.
Kulağına yaklaşıp "Sana eş olurken anne de olurum Azad, unutma ben sana nefes olurken arkanda ki dağın da olurum" diye fısıldadım.
Dudakları muhteşem bir guzellikle kıvrılırken bu sefer o kulağıma yaklaştı.
"Biliyorum Dildar, seni en çok bunun için seviyorum. Sen benim annemin merhametini taşıyorsun" dediğinde sesinde ince bir yakarış vardı.
"Allah'ın emri, peygamber efendimizin kavliyle Kızınız Efsun'u kardeşim Azad'a istiyoruz" diyen Muhammed abinin sesi ile babama döndük.
Babam önce birleşen ellerimize sonra da yüzümüze baktı, derin bir nefes verdikten sonra elinde ki tespihi avucunda yuvarlayıp sıktı.
"Efsun benim gibi şu evin daima güneşidir, bizim evimiz yıllarca onunla aydınlandı. Sonra bir gün ansızın kendimizi karanlıkta bulduk" diyen babamın sesinde ki kırgınlık kemiklerime işledi sanki.
Herkes buruk bir tebessüm ile onu dinlerken annemin yanağına süzülen yaşı gördüm.
"Benim evime doğdu, evimde adımını attı, sesini ilk ben duydum lakin yanında büyüdüğü kişi ben değilim" dediğinde herkes babamın baktığı yere baktı.
Agir...
"Yanında büyüdüğü kişi ben değil oğludur, gayrı benden değil eli hiçbir zaman ondan ayrılmayan oğlundan isteyin onu" dediğinde gözlerim doldu.
Agir ise düştüğü durum yüzünden şoke olmuştu.
Elini göğüsüne yaklaştırıp "Ben mi?" Diye sordu şaşkınca.
Azad'ın ona bakıp tebessüm ettiğini gördüm.
"Agir'im, benim Güneşim'in nefesi gayri hak senindir. Zira annenin her çabasına sen sahit oldun , o seninle büyüdü" diyen babam ile Agir önce babasına sonra bana baktı.
Gözlerimden akan yaşı gördüğünde "Haddim midir bilmem lakin Annemin yaşadığı yalnızlık bitsin isterim, yıllarca benim gibi tek bir yüreğin ona atmasını istedi. Yıllarca ikimizinde gözleri pencereden babamı bekledi, o yüzden rabbim sizi birbirinize beni de size bağışlasın" dediğinde Azad'ın elinin titreyişi arttı.
Göğüsü tekrar kabarırken herkes ayaklanıp bekledi, kahveler zaten içilmişti o yüzden direkt Vanessa elinde ki tepsi ile bize doğru yürüdü.
Vanessa büyük bir coşku ile bize ilerleyip tepsiyi göğüs hizzasında tuttu.
Tam makası tepsi ile birlikte babama uzatacakti ki Yasemin ve Rojda aynı anda onu ve tepsiyi geriye çekti.
Vanessa "Noldu, Efsun'u vermiyor muyuz?" Diye sordu şaşkınca.
Hazal ile birlikte herkes gülerken Rojda sahte bir kızgınlıkla ona bakıp "Vanessa abla! Konuştuk ya önce hakkını verecekler" diye homurdandı.
Vanessa önce tepsiye baktı sonra da büyük bir sırıtış ile Azad'a bakıp "Eee zengin ağa, mahir olarak verdiğin villalardan, arabadan ve kuyumcudan bir adet bana da verirsen makası sana veririm" dediğinde Rojda elini alnına çarptı.
Muhammed abi ve Ali'yi bir öksürük kirizi tutarken Vanessa hala Azad'a bakıyordu.
"Abartma kızım" diyen annemi takmadı bile ve büyük bir oyunculuk sergileyip dudaklarını büzdü.
"Ne demek abartma Havin Teyze, ben karısına ve oğluna şu sarı saçlarımı şey ettim" diye birşeyler geveledi ama dili dönmedi.
Ali her zamanki gibi onu düzeltip "Süpürge" deme ihtiyacı duysa da Vanessa hiç ona bakmayip hala Azad'a bakıyordu.
Ali'nin çenesi kasılırken Azad kimsenin konuşmasına izin vermeyip "Yaptığın iyilik bunlarla ölçülemez Dediklerinin 2 katı senindir, hakkın var Vanessa" dedi ve herkesi yine mest etmişti.
Vanessa gözlerini açarak ona baktığında heyecanla tepsiyi babama uzatıp "Verdim gitti, saçlarım feda olsun" dediğinde herkesten ufak bir kahkaha koptu.
Babam dualar eşliğinde makası eline alıp bize ilerleyince Agir'de yanıma gelip boş elimi tutarak tebessüm etti.
Sonunda kurdeleler kesildiğinde ise Azad'ın derin nefesine benimki karıştı.
Herkes alkış tutarken ben önce annemin sonra da babamın elini öptüm, diğer herkese de sarılıp yerime geçtiğimde herkesin gözü Azad'ın üzerindeydi.
Azad ile gözlerimiz kesişince yutkundu, şimdi onun babam ve annemin elini öpmesi gerekiyordu ama bu onu zorluyordu.
Azad'ın babasının kanı benim babamın ellerinde değildi, bunu herkes gibi artık oda biliyordu ama adım atmıyordu.
Herkes ondan bir adım bekliyordu ama bizi şaşkınlığa uğratan şey babamın ona doğru ilerlemesi oldu.
Babam onun karşında durup ona elini uzattı, ortamda ki sessizlik gergin bir hal alınca Azad tekrar bana baktı.
Önce gözlerime sonra da oğluna döndü, hepimiz onları izlerken en son gözleri babamın eline kilitlendi.
Ona doğru bir adım attığında tebessüm ettim çünkü aynı saniyelerde babamın elini tutup öptü ve alnına yasladı.
Babam da bir elini onun omzuna yelestirip sıktı ve "Rabbim sizi bir ömür ayırmasın" deyip tebessüm etti.
Onların bu hali içimde ki ışıltıyı gözlerime yansıttı, en son son bütün gözler anneme döndü ama annem Azad'a bakmadı.
Adım bile atmadı.
Azad'ın gözlerinde ki hüzün yüreğimi parçalarken anneme doğru bir adım attı.
Annem ise arkasını döndü, içimde ki öfke damarlarımı tittretti.
Azad'ın onun sırtına bakan gözleri ise genzimi sızlattı o yüzden bir adım öne çıkıp annemin gitmesine izin vermedim.
"Daye! Bir adım daha atıp kocama sırtını dönersen andım olsun bundan sonra bana baktığında göreceğin sadece sırtım olur!"
Evet bunları söylemiştim! Hiç kimse kocamı küçük düşüremezdi!
Ona sırtını dönüp giderse bu eve bir daha adım atmazdim.
Annem durduğunda diğer bütün bakışlar bana döndü, hickimseye bakmadım ve yüzlerinde ki ifadeyi görmedim ama annemin bana dönen dolu bakışlarını herkes gördü.
"Efsun-" diyecek oldu ama "hiçbir zaman sana saygısızlık yapmadım anne ama kocama sırtını dönersen bil ki Efsun Şanlı senin kızın değildir!" Deyip lafını böldüm.
Gözlerinde ki hayal kırıklığına "Dildar" diyen Azad'ın sesi eşlik etti ama ona bakmayı reddettim.
"Havin!" Diyen babamın uyarıcı sesi ile annem Azad'a doğru yürüyüp ona elini uzattı ama buna da izin vermedim.
Azad'ın önüne geçip öpmesine izin vermedim, "Sana attığı adımları görmezden geldin bugün, elini öpeceği gün düğün günümüz" dediğimde sesim odada büyük bir etki bıraktı.
Hayır ne bağırdım ne de öfkelemi belli ettim ama sakin çıkan sesim bile herşeyi anlatıyordu.
Bir kere ona sırtını döndüyse aynı anda elini öpmesini bekleyemezdi.
Babam annemi tutup tekrar oturduğunda herkes yerine yerleşti, gergin hava Vanessa'nın açtığı konu ile dağılırken tek sessiz olan Azad'dı.
Konuşacak konu bulamıyordu çünkü ona yabancı bir ortamdı.
Annem de ortama ayak uydurduğunda "Sen ne zaman evleneceksin" diyen sorusu ile ona baktım.
Soruyu Vanessa'ya sormuştu ama şaşıran Ali'ydi.
Vanessa ona sadece bir saniye bakmış ve anneme dönüp "Kendime göre birini bulursam hemen evleneceğim Havin Teyze" demişti.
"Kendine göre olan kişi nasıl biri?" Diye soran ise Asaf'tı.
Herkes merakla Vanessa'ya bakarken en meraklı görünen kesinlikle yine Ali'ydi.
Vanessa ellerini çenesinin altında birleştirip büyük bir sevinçle "Nazik, aşk nedir bilen, sadık, merhametli, olgun ve tabiki zengin" deyişi hayallerini anlatan küçük bir çocuk gibiydi.
Onun bu haline benim gibi herkes tebessüm ederken Annemin dediği şey bomba etkisi yaratmıştı.
"Ben böyle birini biliyorum, Dijvan'ın arkadaşı kerim tam sana göre"
Herkes Kerim'in ismini duyunca bir an Ali'ye baktı ama bakmaya değerdi.
Kulakları kızarmış ve elleri yumruk olmuştu, tabiki bunu Vanessa kaçırmıştı.
Büyük bir oyunculukla "Kim bu Kerim? Numarası var mı?" Dedi heyecanla.
Kerime asla bakmazdi.
"Düğünde gelecek, o zaman sizi tanıştırırım" diyen Annemin amacını merak ediyordum ama daha fazla dayanamayıp ayağı kalktım.
Herkesin bakışları bana dönünce ne yapacağımı şaşırmıştım.
"Şey, lavaboya gidip geleceğim" diye bir şeyler geveleyip hemen salondan çıktım.
Karnımda ki tatlı karıncalanma çocuğumun çatlamasını andırır gibiydi.
Azad'ın bakışlarını sırtımda hissettim ama mutfağa hızlı adımlar ile girene kadar durmadım.
Mutfakta ki kadınlar beni görünce bana baktılar, onları nazik bir şekilde mutfaktan kovup kapıyı kapattım.
Derin bir nefes çektiğimde Sırtımı kapıya yaslayıp elimle karnımı sardım, "Aşkım sen çok inatçı bir çocuk olacaksın, saatlerdir kivi için beni perişan ettin" deyip tebessüm ettikten sonra hızla dolabı açıp gözlerimle yeşil bir şey aradım.
O sırada dilimle dudaklarımı yalıyordum çünkü ağzım sulanıyordu.
Sonunda kasenin içinde gördüğüm kivi beni dünyanın en mutlu kadını yapmıştı ama daha elimi uzatamadan mutfağın kapısı açılınca hızla arkamı döndüm.
Hadi ama!
Alt tarafı kivi yiyecektim.
"Dildar" diyen Azad bana doğru adımlarken dolabın kapagini kapatıp bekledim, o sırada kendisi sulanan ağzıma bakıyordu.
"Lavaboya gidecektin?" Diye sorunca "Karıştırdım" demiştim.
Evet 20 senelik evimde tuvaletin yerini unuttun Efsun evet!
Kaşları havalandığında dibime girip beni dolapla arasında sıkıştırdı.
"Başka bir şey var, anlat" dediğinde eli belimi kavramış beni göğüsüne yaslamıştı.
Kirpiklerimin arasından ona bakıp dudaklarımı büktüm.
"Şey..."
"Ney?"
Dudakları rahat durmayıp boynumda oyalanırken konuşmakta zorlanıyordum, bir yanım hala kivi derken diğer yanım Azad diye haykırıyordu.
Tenimde ki karıncalar bu sefer muhteşem bir hızla kasıklarıma yöneldi ama hala kivi daha baskındı.
"Azad" diye soludum ama kendisi gerdanıma yönelmekte meşguldü.
"Dildar özledim" dediğinde tam elleri eteğimi kaldıracaktı ki "Çocuk seni hissediyor" demem ile taş kesildi ve aynı hızla benden uzaklaştı.
O kadar hızlı uzaklaştı ki az kalsın öne doğru sendeleyecektim.
Nefes nefese yüzüne baktığımda şokla bana baktığını gördüm.
"Hissediyor derken?" Diye sordu aynı şaşkınlıkla.
"Evet hissediyor, sesini bile duyuyor" derken hala nefeslenmekle meşguldüm.
Bebeğim neyi istediğini acilen söylemeliydi.
Kivi mi? Yoksa Babası mı?
Hadi ama kararsız bir çocuk olamamalı çünkü arada perişan olan bendim!
"Ulan bu şimdi mi söylenir!" Diye yükselince son damla taşımıştı.
Kararsızlık ve aşermem öfkeyi vücuduma yönlendirdi ve maalesef bundan yine etkilenen Azad olacakti.
Tezgahta ki bıçağı aldığım gibi üstüne yürüyüp "Ne bağırıyorsun be! Ben mi tekte yine hamile bırak dedim beni? Bir yandan kivi aşerirken diğer yandan seni aşermek nasıl bir şey biliyor musun sen!" Diye bağırdığımda geriye doğru attığı adım durdu.
Bakışları bıçaktan ışık hızı ile ayrılıp yüzüme çıktı, ne dediğimi bende soyledikten sonra duyduğumda her şey için çok geçti.
Ben ilk defa birine kendi ağzımla aşerdiğimi söylüyordum ve güzel olan şey ise bu kişinin Azad olmasıydı.
Gözlerim dolduğunda bıçağı tezgaha fırlatıp ona arkamı döndüm, hamilelik beni bu kadar duygusal aynı anda öfkeli yapmamalıydı ama şuan öfkeden inip kalkan göğüsüm ve ellerimi kapatıp doktugum gözyaşları maalesef gerçekti.
Arkamdan usulca bana yaklaştığını hissettiğimde ellerini omuzlarımda buldum.
"Dildar" diyen sesinde çaresizlik vardı ama ben hala ağlıyordum.
Vanessa beni gebertecekti çünkü saatlerce uğraştığı makyaj burnumdan akan sümük ile akıyordu.
"Özür dilerim, ben anlayamadım" dediğinde daha çok ağladım, nerden bilebilirdi ki?
Beni kendine çevirip kolları ile sardı, şimdi makyajım gömleğindeydi.
"Senin ne suçun var sanki?" Dedim titrek bir sesle.
Dudaklarını saçlarımda hissettiğim o anda "yanımda kıvranıyordun gördüm ama soramadım" deyip benden ayrıldı.
Yüzünü yüzüme eğip elleri ile gözyaşlarımı silerken gözyaşlarıma acıyla bakıyordu.
"Özür dilerim" dediğinde daha fazla durmayıp kucağına atladım.
Evet atladım!
Beklemediği hamlemle afallayıp bir adım geriye sendeledi ama kolları anında beni kalçamdan kavramış ve desteklemişti.
Dudaklarına kapandığım o anda karşılığını geciktirmedi.
Kana kana öpmek bu olsa gerek, ellerim yüzünü kavrayıp tutkulu bir şekilde öptüm onu.
Aynı tutku ile karşılık verdi, bir eli kalçamdan belime yöneldi. Sırtım tezgah ile buluşunca aynı saniyelerde bir yere oturtuldum ama zevk ve şehvet gözlerimi açmamama sebep oluyordu.
Kalçamda ki eli eteğimin altına sızdığı o anda durdu, homurtuyla karışık gözlerimi açtığımda tedirginlikle bakan gözlerini gördüm.
"Hissediyor dedin" nefes nefese sorduğu soru beni güldürecekti ama yapamadım.
Ateş bütün vücudumu sarıp sarmaladı, ensemde ki saçlarım terlerken Azad diye haykıran yanım daha da baskınlaştı.
"Sorun değil" deyip onu yakalarından tutarak kendime çektim, önce zevkten dolan gözlerime ve titreyen ellerime baktı.
"Dildar-" diyecek oldu ama dudaklarına kapandığımda sözü yarım kaldı.
Aramızda bir ateşin kıvılcımı alev alıp bütün vücudumuza sıçradı.
Elim ensesine uzanıp saçlarını şevkat ile okşarken onun dudakları bana hiç şevkatli davranmıyordu.
Belimde ki eli eteğimden içeriye girip bacağıma okşadı, içimde devasa bir ateş yandı.
Dili ağzımın içinde rahat durmuyor başımı dönüyordu, gözlerimin önünde ufak yıldızlar yanıp sönüyordu resmen.
Alt dudağını dişlerim ile kıstırıp ısırdım, ağzıma mekanik bir tat gelince kendimi fazla kaptırıp kanattığımı anlamıştım.
Aramızda ki öpüşme şuan hangimizin ateş olduğunu belirliyordu.
Eminim ona göre bendim ama bana göre de oydu çünkü bacağımda ki eli karnıma oradan da yavaşça kasıklarıma doğru inerken parmaklarının yaktığı kişi bendim.
Boynumu geriye yatırıp dudaklarımızı ayrıca dudakları boynuma ilerledi.
Eli hiç olmaması gereken yere birden değince Ağzımdan kaçan inlemeye engel olamadım.
Yanacaksam parmaklarında ki ateşle yanabilirdim.
Dudakları hala boynum üzerinde gezinirken "Sesini kısık tut! Benden başka kimse duymasın yoksa hafızalarında yer edinen sesi silmek için kafalarına veda etmek zorunda kalırlar" derken beni ne kadar tahrik ettiğinin farkında değildi.
Genzinden gelen ses tonu bile beni getirebilirdi.
Ellerim tutunma ihtiyacı ile omuzlarına tutununca boynumda dilini hissettim.
Umarım şuan mutfak kapısı açılmazdı çünkü Azad bu sefer kimseyi affetmezdi.
Bende öyle!
Gözlerim artık anın sarhoşluğu ile kapanınca altımda olan yeşil dantelli iç çamaşırının üzerinde parmağı haraket edince Ağzımdan bir inilti daha koptu.
"Dildar!" Diye hırladı resmen, o da zor durumdaydı çünkü vücudum yetmezmis gibi iniltilerim de onu tahrik ediyordu.
Eli tam iç çamaşırımdan içeriye sızacaktı ki birden durdu.
Bu adamı gebertirim!
"Ya incitirsem?" Diye sorduğunda benim için değilde bebek için endişelendiğini anladım çünkü benim bu durumda incinecek bir şeyim olamazdı.
"İncitmezsin" diye soludum ama dinleyecek gibi değildi.
Kendini çekmesini öfke ile izledim ve olan oldu.
"Beni bu halde bırakamazsın!" Deyip yakalarından kavrayıp kendime çektim.
Göz bebekleri büyürken bu halime şaşırmış olmalıydı.
Haklıydı!
Bende şaşırmıştım bu halime ama kıpkırmızı bir yüzle ve dağınık saçlarla bu halde kalmaya niyetim yoktu.
Utanmayı içimde "AZAD!" diye bağıran ateş söndükten sonra yaşayacaktım!
Dudaklarına sertçe kapanmam ve onu üstüme çekmem son dayanak noktasını da kırmıştı.
(+18 uyarısı! Okumak istemeyenler ve yaşı küçük olanları bir sonra ki uyarıya alalım)
"Sikeyim!" Diye hırlayınce bir eli boğazıma sarıldı ve nasıl yaptığını anlamadığım bir şekilde elbiseyi üstümden söküp attı.
Bacaklarımın arasına girince boşlukta sallanan ayaklarım beline dolandı.
Boğazımda ki eli sıkı değildi ama öpüşleri sertti.
Dudaklarından zorla ayrılıp "Kapı" demeyi akıl etmiştim.
Dudaklarımız ayrildigi için bir anlığına kaşlarını çattı ama karşısında ki çıplak vücudum ile kaşları eski haline geldi.
Vücudumda ki bütün kan yanaklarıma toplanınca utanma hissi yavaşça vücuduma dağılmaya başladı ama arzu ve şehvet daha baskındı.
Bana tepeden tepeden fazlası ile etkilenmiş bir şekilde bakıyordu.
kapıya gidip üst üste kilit vurarak perdeleri de çekip bana doğru geldi.
Üstünde ki ceketi ve gömleği hızla vücudundan çıkarınca baklavaları, bana göz kırpıştırıp beni mest etmişti.
Göğüsleri benimkinden büyük olabilirlerdi.
Tam 4 kat abdominis vardı vücudunda.
Evet mest olduğum şeylere baklavaları da eklenmişti.
O gece karanlık olduğu için ve ateş basimda olduğu için pek sayma fırsatım olmamıştı, 8 sene önce ise 3 kat abdominis vardı emindim.
Nasıl emin olmazdim, saatlerce orayla uğraşmış ve tadını çıkarmıştım.
Bacaklarım tekrar beline dolandı, bacak aramda ki sizi ve onun aleti gittikçe büyürken bayılmak üzereydim.
Sıcak eli gerdanımdan kayıp göğüslerimin arasında durunca ateş yükseldi.
Göğüsüslerimin arasında ki eli yerine baskı yapıp beni geriye yatırırken tekrar "Emin misin?" Diye sordu.
Gözlerine arzu ile bakıp başımı aşağıya yukarı salladım ve sütyenim artık üzerimde değildi.
baktığı her yeri yakıyordu, dokunduğu yerler gibi.
Altında ki pantolonun kemerine uzanıp açtı, sonra fermuarını açtı ve hızla üzerinden sıyırıp bir köşeye attı.
Altında sadece siyah boxer ile kalınca kavruk tenine ve beni gölgesinde bırakan heybetine heyecan ve coşku ile bakmıştım.
Bakışlarımı görünce ufak bir kahkaha atıp üzerime eğildi "Ölürüm lan o bakışına!" Dedi dudaklarıma bir öpücük kondurup.
Dudakları boynuma ilerledi, dokunduğu her yeri kendine özel kılıp bir sonra ki durağına kadar durmadı.
Boynumda dil darbelerini hissedince altımda ki ıslaklığın gittikçe arttığını hissettim.
Kasıklarım sızım sızım sızlarken göğüsümün ucunda dilini hissetmem ile "Azad!" diye inlemem bir oldu.
Vücudum zevk ile birlikte kasılınca elim ensesine uzandı.
Tarifi mümkün olmayan bir his vücudumda dolaşıyor, tüylerimin diken diken olmasına sebep oluyordu.
Bacaklarımın arasına iyice yerleşmesi ile kendini bana bastırdı.
Başım geriye düşerken belim kavislendi.
Dudaklarının arasına aldığı göğüs ucum ile çıldırmak üzereydim.
Dişleri ile sıkıyor, sonra dili ile daireler çiziyordu.
Diğer eli de bir göğüsümü avucunun içine hapsetmeye çalıştı ama göğüsüm avucuna sığmadı malesef.
Göğüslerim vücuduma göre büyüktü, boğazından gelen ses ile tomurcuğunu iki parmağının arasına hapsedip sıktığında çığlığıma engel olamadım.
Acımadı ama öyle bir zevk verdi ki kendimde değildim.
Birisi duyduysa kusura bakmasın.
Yerinde hafif dikleşti ama dudaklarımızı ayırmadı birbirinden.
Sanki olması gereken tek yer orasıymış gibi bir saniye bile ayrılmıyor beni nefessiz bırakıyordu.
Bir eli tekrar kasıklarıma uzandı, ordan klitorisime,
İç çamaşırımı da üstümden söküp attığında bacaklarımı bir dürtü ile kapatmaya çalıştım ama bacaklarımın arasında olan vücudu buna izin vermedi.
orta parmağını ıslaklığıma değdirmesi ve aşağıya yukarıya kaydırması ile inleyip tırnaklarımı koluna batırdım.
İçimde ki ateş vücudumu cayır cayır yakıp beni kül edecekti, parmaklarının ucunda öyle bir zevk vardı ki ruhum bedenimden çekildi sandım.
İşin içine diğer parmağı da karışınca artık kendimde değildim.
Parmakları kadınlığımda ki ıslaklık ile rahat bir şekilde aşağıya yukarıya kayarak beni yıkacak gibiydi.
Baş parmağı klitorisime hafif baskı uygularken orta parmağı vajinamın üstünde oyalanıyordu.
"Azad" diye inledim ağzına doğru.
"Ölsün Azad aldığın her nefese" sesi ile Gözlerimi anca kısık bir şekilde açtığımda kıpkırmızı yüzü ile karşılaştım.
Boynunda ki damar nabız gibi atarken kulaklarına kadar kızarmış olması bir an önce içimde olmak istemesindendi.
Saç diplerime kadar terlemiş ve dağılmış durumdaydım.
Azad parmakları ve dudakları ile nefesimi kesiyordu.
Kadınlığımda ki parmakları yüzünden kalbim patlayacak gibi hissediyordum.
Dudakları boynuma ilerleyip ordan tekrar göğüslerime yöneldi.
Zevkin doruklarında olduğum için yüzüm terli ve dudaklarım hafif aralıklıydı.
Göğüsüm şiddetle inip kalkarken kocam göğüslerim ile ilgileniyordu şuan da.
Göğüslerimin ucunda ki pembe tomurcuklar ile ilgilenirken gayet arsızdı.
İçimde sarsıcı bir dürtü soğuk terler dökmeme sebep oluyordu.
Sanırım onu beklemeden gelecektim.
Omurgamdan başlayıp aşağıya inen soğuk bir ürperti onun parmakları ile birlikte beni çıldırtıyordu.
İstemsizce kendimi kastığımda oda bunu fark etmiş olacak ki "Kasma kendini Dildar" diye fısıldadı yüzü yüzümün hizasında dururken.
Vücudumda tatlı kasılmalar olunca ellerim omuzlarına tutundu.
Parmakları gittikçe hızlanırken "Yavaşla geleceğim!" Diye inledim.
Dudakları boynuma derin bir öpücük kondurup "Sorun yok, kasma kendini güzelim" dedi hayranlık dolu sesi ile.
Gözlerine baktığımda aynı büyülenmiş ifade ile terlemiş yüzüme, aralıklı dudaklarıma ve kızarmış çillerime bakıyordu.
"Azad!" diye inlediğimde kasıklarımda başlayan titreme ile tüm vücudum kasıldı.
Vücudumda ki kasılmalar bitince baygın bakışlarım onu buldu, yüzünde ki tatlı tebessümü ile pür dikkat beni izliyordu.
Göğüsüm büyük bir şiddetle titredi, tırnaklarım titreme ile daha da derine batmıştı.
Parmağı rahatlama için şimdi daha sakin ve kuş kadar hafif bir dokunuş ile gidip geliyordu.
Boşalmış olmam ateşin söndüğü anlamına gelmezdi!
Bakışlarımda ki tutkuyu gördü, derin bir nefes bahşetti bana.
Seve seve içime çektiğim o nefes hayatı sevdirdi, dudaklarıma tekrar kapanıp nefesimi kesti.
Bir eli boynuma ilerleyip sarmaladı, diğer eli de aletini bana dokundurup ıslaklığı yaydı.
Gözlerim geriye kayarken onu omuzlarından tutup kendimi ona bastırdım, bu onun için de benim içinde son darbeydi çünkü bizi tutan herşey birden koptu.
Tırnaklarım kanatacak şekilde omuzlarına battı, sert bir şekilde içime girdi.
Sırtıma son anda destek olan eli olmasaydı geriye düşebilirdim.
İçime girip inleyince ona eşlik ettim, önce bekledi.
Gözlerime bakıp onay istediğinde seve seve onu öperek onayladım.
İçimde haraket etmeye başladığında bacaklarım beline daha çok sarıldı.
Onu kendime bastırdığım o anda hızlandı, git gelleri başımı döndürüp beni bulutların üstüne çıkardı.
Bir eli enseme diğer eli de belime ulaşıp beni kendine çekti, aleti geriye iterken elleri ona doğru çekiyordu.
Dudakları önce boynuma sonra da goguslerimin üzerinde gezindi.
Sıcak nefesi daha da hızlandırdı kalbimi, ikimzide hızlı ve derin nefesler alırken vücudumda ki kasılmalar çoğaldı.
Onunda kasıldığını hissediyordum, darbeleri daha da hızlanacakken son anda kendini durduruyordu.
Bebeğimiz için...
Büyük bir titreme ve inelme ile ikimizde aynı anda yükselip aynı anda rahatladık.
Elim ensesinde ki terli saçlarının arasına karıştı, o ise nefesini boyun girintimde düzenlemeye çalıştı.
"Acıdı mı?" Soluk soluğa sorduğu soru ile tebessüm edip "Acımadı" diye fısıldadım.
Benden biraz uzaklaştı ama içimden çıkmadı, çıkmazsa bu mutfaktan da çıkamayacaktık.
Önce alnıma sonra da yanaklarıma değdi kor gibi dudakları.
"Seni seviyorum Dildar"
"Seni seviyorum Azad ağa"
Yüzünde ki gülüş ile içimden çıkıp önce iç çamaşırını ve pantolonunu giydi, sonra da benim önce iç çamaşırlarımı ve elbisemi giydirip tezgahtan aşağıya indirdi.
Ne halde olduğumu hakkında hiç bir fikrim yoktu ama Azad sanki dünyanın en güzel varligina bakıyor gibiydi.
Elleri elbisemi düzeltip saçlarıma uzandı ve büyük bir dikkat ile düzeltmeye çalıştı.
Ben ise hayranca hem ona hem de karın kaslarına bakıyordum.
Kollarından bahsetmiyorum bile çünkü bir insan değil bir ayıyı bile o kollarının arasında boğabilirdi.
Benden uzaklaşıp yerde ki gömleğine uzandı, kollarını geçirince ona yaklaşıp düğmelerini ben kapattım.
Hala beni izliyordu ve utandırıyordu!
Evet az önce saldıran ben değilmişim gibi utanmaya başlamıştım.
Parmağı çeneme hafif bir baskı uygulayarak yüzümü kaldırdı, "Bu ne güzelliktir Dildar, bu nasıl güzelliğinle büyülemektir" dediğinde geniş bir tebessüm gönderdim ona.
Yere eğilip ceketini almak istediğimde kollarımı tutup izin vermedi.
"Zahmet etme, sakın ola eğilme" dediğinde afallayıp ona baktım.
"Azad alt tarafi ceketini alacaktım"
"Ceketin kıymeti nedir ki hamile halinle eğilip almak istersin?"
Derin bir of çekip "Ben bu hamilelik boyunca senle Agir'den çekeceğim herhalde" diye homurdanıp somurtum ama o beni kollarının arasına alarak göğüsüne yasladı.
Saçlarımdan öperken derin bir nefes çekti içine, "Şikayet etme, nefesin bizim nefesimizdir" dediğinde kollarımı beline sardım.
Göğüsünden derin bir nefes çekerek hayat buldum.
"Azad" diyen mırıltıma "Kurban olsun Azad saçının teline?" Diye cevap verdi.
"Şey..."
Kolları ile biraz daha sardı.
"Ney?"
"Kivi istiyorum" deyip dudaklarımı ısırınca göğüsünün hareketi bana güldüğünü anlattı.
Benden ayrılıp tekrar belimden tutarak beni tezgaha oturttuğunda dikkatle onu izliyordum.
Önce dolabı açıp kivi dolu kaseyi aldı, sonra elimi heyecan ile ona uzattım ama "Böyle yiyemezsin" diyerek büyük bir dikkatle önce yıkadı sonra da çekmeceleri karıştırarak bir bıçak çıkardı.
Kiviyi soyup tekrar yıkamasını tebessüm ve hayranlık ile izledim.
Hepsini sabırla yıkadı ve soyarak bana yaklaşıp bacaklarımın arasına girdi, Eline aldığı kiviyi dudaklarıma uzatınca beklemeden ısırdım.
Ağzıma önce ekşi sonra da tatlı bir tadın yayılması bütün vücudumun rahatlıkla gevşemesine sebep oldu.
Büyük bir zevkle yedim eli ile bana uzattığı kivileri, o ise dudaklarında ki gülümseme ile beni izliyordu.
Sonunda kivilerden bir tane kaldığında ise yüce gönüllülüğümü konuşturup ona uzattım.
Başta reddetti ama ısrarla dudaklarına yaklaştırınca mecburen bir ısırık almıştı.
Ve yarısını yemişti!
Yediği kiviye baktığımı görünce çiğnemiş olduğu kivinin yarısını zorla yuttu.
"Çok mu ısırdım?" Diye sordu tuhaf bir tını ile.
Ben ise dudaklarımı büzüp "Yok kocam" dedim.
"Emin misin?" Diye sorduğunda beklemeden diğer yarısını ağzıma tıktım.
Oda ağzı açık bana bakıyordu, şapur şupur yediğim son lokam ile elim karnıma uzadı ve tebessüm ettim.
Gözlerim Azad'ı bulunca da "Bebeğin çok cimri" diye bütün suçu zavallı bebeğime yıktım.
"Bebek mi cimri?" Diye sordu kaşlarını kaldırarak ve alayla.
Kafamı hızla sallayarak "Kesinlikle bebeğimiz çok cimri Azad, kime çekmiş ki acaba?" Dedim.
Ufak bir kahkaha atıp "Kurban olurum kime çektiyse" deyip yüzümün her yerini kocaman öpücükleri ile doldurdu.
Kahkaha atarak ondan kaçmak istesem de yapamadım.
Yarın düğünümüz
vardı ve içimde ki mutluluk tarif edilemez güzellikteydi.
İçimden ettiğim dua sadece ailemiz içindi.
"Allah'ım sen evlatlarımızı bize bağışla, sevdiklerimizi yanımızdan ayırma. Sen bu dünyayı onlarla sevdiğim kocam ve çocuklarımı koru ve benim kanatlarımı kırma"
Devam edecek.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 118.68k Okunma |
7.65k Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |