
EFSUN'DAN
Hayatım boyunca yaşadığım tüm duygular üzerime çullanmışken gözlerimi aynada ki görüntümden çekemiyordum.
Üzerimi sarmalayan beyaz gelinliğin hayalini yıllar önce kurmuş sonra da ansızın bir gün aklımdan çıkarmıştım.
Çıkardığım vakit hayat bitmişti benim için zira o gelinlik benim bu dünyada kurduğum ilk ve tek hayaldi.
Ben Efsun Şanlı...
Doğu'da Güneş olan Efsun Şanlı...
Herşeye sahip olan ama bir gelinlik hayali ile tutuşan Efsun Şanlı...
Titreyen ellerim gelinliğimin üzerinde dolaşırken gözlerimin dolmaması imkansızdı.
Çenem dikleştiği an hayalimin gerçek olduğu yüzüme Tokat gibi çarpıp kalbimi tekletti.
Gerçek şu ki gelinlik hayalini gerçekleştiren kişi artık Efsun Karaaslan 'dı.
Üzerimde ki sade ama zarif gelinlik içimi kıpır kıpır ediyordu, hafif topuz yaptığım saçlarım, Işıl Işıl bakan ama etrafı gölgelerin esiri olmuş gözlerim...

(Yırtmacı o kadar derin değil)
Hayalim her ne kadar ağır bir gelinlik olsa da bebegim için hafif bir gelinlik seçmiştim.
Kapı çaldığı vakit derin bir nefes aldım, aynaya arkamı dönüp açılan kapıdan içeri giren oğluma baktım.
Ben ona nasıl bakıyordum bilmiyorum ama o bana dolu ve hayranlık dolu gözlerle bakıyordu.
"Anne" dediğinde bir nefes daha aldım, yavaşça bana doğru gelip elimi tuttu.
"Ateşim"
Ona hitap şeklim fısıltı olarak dudaklarımdan döküldü belki ama sesimin her zerresinde minnet ve şükür vardı.
"Çok güzel olmuşsun" dedi elimi öperken, eğilip saçlarından derin bir nefes çektim içime.
Hayat doldum, huzur doldum, sevinç doldum.
Üzerinde yine siyah bir takim elbise varken bu sefer yakasında beyaz küçük çiçek vardı.
Saçları taranmış ama elleri ile dağıtımış gibiydi.
Elini bırakmadan onunla yatağın üstüne oturdum, şuan Karaaslan konağında kendi odamızdaydık.
Birazdan düğüne gidecektik, benim düğünüme , sevdam ile hayalini kurduğumuz düğüne.
Dün kadınlar ile kendi aramizda yaptığımız kına da çok güzeldi.
Haylimde ki gibi.
Kadınlar Şanlı konağında toplanmış ve erbaneler eşliğinde eğlenmiştik.
Tabi gecesinde Azad'ın gelip beni görmesi ve "Meftun olduğum nefesten ayrı kalamam bugünde" deyip beni kaçırarak buraya getimesi beklenmedik ti.
Tabi benimle beraber Agir'i de kaçırmıştı.
Düğün ise Mardin'in en büyük ve gösterişli düğün salonunda olacaktı.
Azad her ne kadar salon istemese de dün bizim arkamızdan şanlı konağından kaçan Vanessa'nın dırdırı yüzünden kabul etmişti.
Vanessa onun canına okuyordu.
"Anne" diyen oğlum ile başım ona döndü, gamzelerine gamzelerim ile karşılık verdim.
"Söyle oğlum" dediğimde gozlerinin dolmasını beklemiyordum.
Elimi yanağına yaslayip anında endişe ile dikleştim, "Agir" dedim ama elimi tutup "dinle" dediğinde sesim kesildi.
"Eksik büyüdüm sanıyorlar ama sen herşeyi tamamlıyordun, bana inanmıyor sadece dudaklarımdan dokulen her kelimeyi şamarıklık sanıyorlar ama bilmiyorlar benim içimden gelen sözleri söylediğimi. Daye beni seninle birlikte hayat büyüttü, bana hep ' çocuk gibi davranmıyorsun' diyorsun ama benim çocukluğum buydu hep. Daye... Bende böyle bir çocuk olayım olmaz mı? " Diye sorduğunda yutkunmak bile zor geldi.
Boğazıma oturan yumru tüm nefesimi kesti sanki.
Bir şey söyleyemedim, sadece sol gözünden akan iri yaşı takip ettim.
Konuşup beni yakmaya devam etti.
"Anne ben kötü bir çocuk olmak istemedim hiç, acılara, yaşadigim onca şeye sığınmadım hiç. O an ağzımdan dökülen şeylerin içimde ki acı olduğunu bilmeyip yaşadıklarımı göz önünde bulundurmuyorlar, anne beni hep sözlerim ve küçük yaşıma göre olgunluğum ile mi vuracaklar?" Dediğinde kalbim ağırdı.
Gözlerinden akan her damla yaşı şimdi benim gözlerimden akan yaş takip ediyordu.
Onu anında kollarım ile sardığımda eli hemen saçıma uzandı.
"Agir'im, benim nefesim, benim ' Allah'ım sabır ver, acımı dindir' diye ettiğim duamın cevabı. Hiç kimsenin haddine değil seni eleştirmek, Agir sen benim, sen Azad Karaaslan'ın oğlusun. Sen bu dünyada başımıza gelen mucizesin" dedim nefes nefese.
Saçlarından çektiğim hayat içimde ki acıyı dindirmedi.
Oğlum kırgındı, oğlum yanlız hissediyordu.
"Korkuyorum" dediğinde tüm kemiklerim kırılsaydı daha az acırdı canım.
Kaskatı kesildim.
"Ben büyüyünce de böyle olacağım anne, ben büyüyünce de böyle sözler söyleyip soğuk bakacağım herkese, ya beni büyüyünce de eleştirip benden uzak dururlarsa?" Diye sordugunda sesi titriyordu benim ise kalbim.
"Beni dinle Agir" deyip ondan ayrıldım, o ateş gozleri nasıl soğuk bakardı ki?
Nasıl görmezlerdi? Benim oğlumun gözlerinde yaşanan her şeyin izi duruyordu! Bunu nasıl görmezlerdi?
"Sana yemin ederim ki büyüyünce sana bakan herkes değil ama birileri o ışığı görecek Agir, biri senin gözlerinde ki izleri görecek önce ordan sevmeye başlayacak seni. Agir... Öyle biri gelecek ki kimseye ihtiyacın olmayacak, öyle biri sevecek ki seni, kimsenin gözlerini görmesini istemeyeceksin"
Dudaklarımdan dokulen sözlere inandı mi bilmiyorum ama gözlerine oturan küçük bir inanç ışığı vardı.
Benim oğlumu herkes sevecekti, o gözlere alışacak ve o izleri göreceklerdi.
"Öyle biri gelirse ilk sana geleceğim daye, o gün sana gelecek kadar yakınımda ol"
"O gün geldiğinde sana en yakın olan ben olacağım"
Ona ne olduğunu öğrenecektim.
Önce onun sonra da kendi gözlerimden akan yaşı sildim.
"Peki oda korkar, çekinir mi bu gözlerimden?" Diye sorduğunda kaşlarımı çattım.
"Kim?"
Bakışlarını kaçırdı anında ama dudaklarından dökülen kelime yüzüme bir tebessüm kondurdu.
"Kardeşim"
Elimi yanağına yaslayip "Agir'im... Senden nasıl korkar kardeşin? O senin varlığına şükür edecek çünkü hep yanında dizinin dibinde büyüyecek, biz seni ne kadar seviyorsak emin ol oda seni öyle sevecek" dedim inançla.
Yüzüne eski tebessümü yer edince derin bir nefes aldım.
"Hem nerden biliyorsun, belki de gözleri seninki gibi olacak?"
"İstemem anne, ya kardeşim bana çekerse? Senin gibi hayat dolu olsun, yeşilin en güzel tonunu taşısın yüzünde"
Yanağına bıraktığım derin öpücük ile "Babam duymasın ama ben senin gözlerini taşımak isterdim, Onun gozlerinde kudret, tüm cihana diz çöktürecek güç var ama sende ki öyle güzel bakıyor ki tüm hayat orda toplanmış gibi. Babam bir sana bir de bana baktığında hayat dolu bakıyor ama sen masum gördüğün herkese sevgi ile bakıyorsun" demesini beklemiyordum.
Azad bunu duysa kahrından yataklara düşerdi.
"Agir efendi benim kocamın gözleri de tüm cihandan daha güzel bakar, sen benim gözlerimde ben de sizin gözlerinizde hayatı görüyorum"
Gülerek söylediğim cümleye aynı gülüş ile karşılık verdi.
O güldüğün de merhametim güldü, kalbim şenlendi.
"Merak etme daye, ben gözlerimde ikinizin de rengini yaşıyorum. Bak gözümde ki yeşil biraz daha büyümüş"
Bakışlarım sol gözünü bulduğunda yine ilk gunki gibi hayret ettim.
Evet oğlumun tek gözünde yeşil bir nokta vardı ve gittikçe büyüyordu.
Oğlum başlı başına bir mucizeydi.
"Şimdi söyle bana, neymiş benim ışığımı karanlığa boğan?" Sorum ona derin bir nefes aldırdı.
Tam ağzını açmıştı ki odaya dalan Vanessa"Efsun evlenmekten vazgeçtiysen eğer şimdi söylesen bile işe yaramaz! Herkes seni bekliyor, en son biri 'Gelin kapıyı açmıyor, Altın bekliyor herhalde ' diye söyleniyordu" diye bağırmaya başladı.
Agir kahkaha attığında ben Vanessa'yı süzüyordum, bebek mavisi uzun saten bir elbise giymişti, sarı saclari topuzken yüzü Işıl ışıldı.
Gelinliğimi toplayıp karşısında durdum, "Bu ne güzellik?" Dediğimde yerinde bir tür süzülüp yetmedi kendi etrafinda da bir tur dönmüştü.
"Ne sandın canım? Bilerek böyle biraz özen gösterdim ki herkes güzel görsün. Ah ahhh şanslısın ki sana Doğunun Güneşi dediklerinde ben burda değildim" alayla kurduğu cümle üçümüze de kahkaha attırdı.
"Haklısın valla, senin ışığının yanında benim ki biraz sönük kaldı" diyerek ona takıldığımda tam üzerime atlayıp beni geriye düşürecek kadar sıkıca sarılacaktı ki bende aynı anda ellerimi karnıma sarınca durdu.
Mazallah bebeğim daha doğmadan teyzesinin sevgi seline tanık olacaktı.
Buna kimse hazır değildi.
YAZAR'DAN
Büyük gün gelmişti, bu günün ardında yıllarca akan gözyaşı, sabırla edilen dua, hasretle yanan yürekler vardı.
İki yürek hem sabırla hem de hasretle birbirini beklemiş ve yıllarca gözyaşı bırakmıştı ardında.
Azad Karaaslan, Doğunun güçlü ve kudretli ağası...
Bir çift yeşil göze boyun eğmiş, bir tek kelamı için tüm cihanı yakacak kadar çok sevmisti Efsun Şanlı'yı.
Yüreğinin ilk atışını onun gözlerine baktığında duymuş, o günden sonra o gözlere hep sadık kalmıştı.
Zordu yüreği, büyüktü lakin tek bir kişi yaşardı o yürekte.
Efsun Şanlı.
Bir çift alev göze vurulmuş, hayatının en zor anlarında dahi o gözlere sadık kalmış ve içinden sevdasını yaşatmıştı.
Hem sevdasına hem sevdasından olan cana gözü gibi bakmış bir kere olsun yüreğinden pişman olmamıştı.
İki farklı hayatı tek hayatta birleştirmiş ve birbirlerinden hiç kopmamış iki yürek.
Şimdi el ele dururken önünde ki iki kanatlı kapı açıldı.
Yüzlerce kadının ağzından zılgıt döküldü, binlerce adamın ağzından hayır duası düştü üstlerine.
Herkes uzun bir kuyruk oluşturup iki yana açılarak onları ayakta karşılamışlardı ama onların gözü iki tarafında ortasında duran ve onlara kocaman bir gülümseme ile bakan oğullarındaydı.
Azad karaaslan oğlunun gülüşüne baktı, bin hayat feda etti sanki o gülüşe.
İşte herkesi şaşkınlığa uğratan şey ise onunda dudaklarının bunca insanın içinde iki yana kıvrılması oldu.
Azad Karaaslan gülüyordu, hemde dişlerini göstererek.
Onu ilk defa gülerken gören insanlarin gözleri doldu, sevdasının ise gözlerinde ışık doğdu.
Efsun da güldü, elleri birbirine daha da kenetlendi.
Birbiri için atan iki kalpde aynı anda bir adım attı, yaklaştılar sevdalarının meyvesine.
Hareketli şarkı tüm salonu inletirken kaplerinin sesi duyulmuyordu lakin o kadar hızlı atıyordu ki göğüsleri acımıştı.
Efsun karnında ki bebeğine ve karşında dağ gibi duran oğlu ile sevdasının koluna diger elini sardı.
Üç cana da aynı anda tutundu.
Mendiller havaya kalkıp aynı anda döndü, meşaleler yanıp etrafa renk saçtı.
İki kalp aynı anda şiddetle attı, yürüdüler.
Hayallerine adım adım yaklaştılar, yüzlerce insan arkalarından yürüdüğüne Agir'in önünde tekrar durup ona baktılar.
Agir gülerek arkasını dönüp nikah memurunun olduğu masaya ilerledi.
Efsun ve Azad da arkasından.
Vanessa ve Yasemin Efsun'un eteğini tutarken diğer aile bireyleri nikah masasının etrafını çevirdiler.
Efsun ve Azad masaya yaklaştığı anda başlarından aşağıya onlarca çiçeğin yaprakları döküldü.
Efsun Azad'a baktı, sevdası da ona.
"Gördün mü? Hiçbir çiçek güzelliğini gölgeleyemedi yine" Azad'ın dudaklarından dökülen söz ile Efsun'un gözleri doldu.
Efsun çiçeklere baktı, Azad Efsun'a .
Masaya vardıkları anda Azad Efsun'un oturmasını sagladi, sonra oda yanına yerlesti.
Vanessa Efsun'un şahidi oldu, Ali ise Azad'ın.
Aynı olay fakat farklı duygular vardı içlerinde.
İlki hüzün dü, bu ise hayallerine kavuşmuş olan iki kalbin mutluluğu.
Nikah memuru ilk konuşmasını yapıp Azad'a uzattı mikrofonu.
"Adınız, soyadınız? Anne adı? baba adı?"
Azad'ın vücudundan geçen ürpertiyi Efsun hissetti, elini hemen sıcacık avuca yerleştirdi.
Azad ona baktı, yutkunup "Azad, Zeynep, Hasan Karaaslan" dedi.
Sesi her zerresinde kudreti taşıyordu o yüzden herkese sesini duyurmuştu
Memur bu sefer Efsun'a döndü, " Adınız soyadınız? Anne adı baba adı?"
"Bawer, Havin,Efsun Şanlı"
Aldıkları derin nefese gülüşler eşlik etti, zılgıtlar çekildi ve Nikah memuru devam etti.
"Siz Efsun Şanlı, hiç kimsenin baskısı ve etkisi altında kalmadan hastalıkta ve sağlıkta Azad Karaaslan'ı eşliğe kabul ediyor musunuz?"
Efsun hemen Önce Agir'e baktı, Agir'in gözlerinde ki ışıltı onun gozlerine yansıdı.
Sonra da Azad'a baktı, kuruyan boğazını ıslatıp elini karnına yerleştirerek "Evet!" Diye bağırdı.
Sesinde ki sevinç ve heyecan herkese bulaştı.
Salon alkışlarla inlediğinde Azad'ın gülüşü kalbini titretti.
Nikah memuru güzel bir tebessüm ile Azad'a dönüp bu sefer ona sordu aynı soruyu.
"Siz Azad Karaaslan, Hiç kimsenin baskısı ve etkisi altında kalmadan, hastalıkta ve sağlıkta Efsun hanımı eşliğe kabul ediyor musunuz?"
Azad'ın bakışları Efsun ile kesistiğinde dişlerini sıktı çünkü gözlerine Akın eden yaşlar vardı.
Çektiği derin nefes Efsun'un kokusuyla sarmalandı, göğüsü şişti sonra da güçlü bir sesle "Sonsuza kadar, Evet!" Dedi.
Bağırmadı ama gürlemiş gibi çıktı sesi.
Salon daha güçlü alkışlarla doldu, Efsun'un gözünden akan yaş mutluluk ile akan yaştı, Azad da hemen arkasını hafif dönüp gözünden akan yaşı sildi.
İlk nikahlarında ağlamak istediler hüzünle ama ağlamadılar lakin bu nikahta mutluluk ile almak isteyen o yaşı tutamadılar.
Nikah memuru Vanessa ve Ali'den de eveti alınca nikah defterini imzalamarı için Azad ve Efsun'a uzattı.
İkisi de bir saniye bile düşünmeden imzaladılar, Ali ve Vanessa da onları takip etti.
Memur ayağı kalktığında herkes ayaklandı.
"O halde bende belediye başkanının bana verdiği yetkiye dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum, hayırlı olsun"
Nikah cüzdanını Efsun'a uzattı, Efsun titreyen elleriyle sıkı sıkıya tutup göğüsüne bastırdı.
Burnunun dibine giren Vanessa "Ayağına bas Efsun, Ayağına bas" bağırınca o anın paniği ile giydiği topuklu ayakkabı Azad'ın ayağının üstüne yerleşip hızla bir tekme savurdu.
Azad her ne kadar hissetmese de acısını "Bana gerekiyordu, vurmak değil" demeyi ihmal etmeyip ona doğru döndü.
Ellerini yüzüne yerleştirip "Aşk görülemez, sadece hissedilebilir derdi annem. Fakat hayatında ilk defa yanılmış Dildar,Gözlerinde gerçek aşkı defalarca gördüm. Ve hayatım boyunca gördüğüm en güzel şey buydu"
Efsun'un dudakları titredi, Azad'ın göğsü.
Kor gibi dudakları Efsun'un alnına değdiğinde onunda dudakları titredi.
Düğün ise Yasemin'in çektiği uzun ve gür zılgıt ile eğlenceye başladı.
Önce salona yayılan (Mem Ararad - Rındê) şarkısı açıldı.
Efsun ve Azad el ele piste yürüyüp ortada durdular.
"Dildar sakin bayılma" diyen Azad haklıydı çünkü Efsun şuan hem gözleri dolu dolu hem de heyecanla titreyerek ona bakıyordu.
Azad olası bir bayilma durumuna karşı Efsun'un beline bir elini yerleştirip onu kendine çekti.
Diğer avucuna da Efsun'un elini yerleştirip alnına bir öpücük kondurdu.
Efsun her ne kadar heyecanlı olsa da boşta ki elini Azad'ın geniş omuzlarına yerlştirmeyi becermişti.
Yavaş yavaş dans etmeye başladıkları zamanda Azad eli ile Efsun'u dik tutmaya çalışıyordu.
Efsun ise hayranca bir ona bir de etrafına bakarak hayalinin aslında nasıl büyük ve güzel olduğunu yeni yeni anlıyordu.
Ona göre Azad ile olan düğünleri gerçekten de büyük ve hayranlık duyulacak bir şeyydi o yüzden çektiği cefaları bu düğün uğruna kurban etti.
Düğün salonunda yüzlerce kişi vardı ama Efsun hepsini takip edemiyordu çünkü gözleri sürekli ona aşkla bakan kehribarlara kayıyordu.
Ama son anda Vanessa ve ona doğru yürüyen adamı görmüştü.
Kerim...
Vanessa'nın dalgınlık ile etrafa baktığını görünce dayanamamış ve ayağıyla kalkarak bütün gözlerin ona dönmesini umursamadan Vanessa'nın baş ucunda durmuştu.
Vanessa üstüne düşen gölge ile başını kaldırdığında ona gülümseyerek bakan adam ile afallayıp hemen yanasada oturan Ali'ye bakmıştı.
Ali'nin de ona değil başında dikilip ona elini uzatan kerime baktığını görmüştü.
Ama bakışları kesinlikle hoş değildi.
Elini masanın üstünde yumruk yapmış, kaşlarını çatarak onlara bakıyordu.
"Dans edelim mi?" Diye soran Adam ile bakışlarını Ali'den zorla çekip tekrar kerime bakmıştı.
Ali'den başkasının ona dokunmasını istemediği için tam hayır diyecekti ama birden kulaklarını çınlatan "Hataydı" kelimesi bütün iplerinin kopmasını sağladı.
Bakışları tekrar Ali'yi bulduğunda Ali bu sefer ona bakıyordu.
Yapma der gibi bakıyordu.
Masada ki herkes gerilince Vanessa ayağı kalkıp "Onur duyarım" diyerek Küçük ellini Kerim'in avucuna bıraktı.
Kerim ise daha büyük gülümseyerek onu piste doğru götürdü.
İkisi Efsun ve Azad'ın biraz ilerisinde durunca Efsun ile göz göze geldi Vanessa.
Efsun ona anlamayarak bakiyordu ama dikkatini bozan şey Kerim'in zarifçe elini beline yerleştirip onu kendisine çekmesi oldu.
Gök gözleri kerime döndüğünde "Dalgın gibisin?" Diyen sesini duydu.
Bakışları Kerim'in arkasında duran Ali'ye döndüğünde Ali'nin birden ayağı kalktığını ve onlara doğru bir adım attigini gördü.
Vanessa fazla kin tutan bir insandı, Ali'yi seviyordu ama ona daha fazla tolerans gostermeyecekti o yüzden Ali'nin adımlarının durmasını saglayacak o haraketi yaptı.
İki elini de Kerim'in omuzlarına yerleştirerek ona yaklaştı.
Ali ise ilk defa kalbini sızlatan aşk duygusu ile sarsıldı.
Adımları donup kalırken alnında atan bir damar vardı.
Herkes yavaş yavaş piste toplanıp eşleri ile dans etmeye başlayınca Ali Agir'in yanına oturup bir saniye bile gozlerini Vanessa'dan ve onunla konuşmaya çalışan Kerim'den çekmedi.
Danslar edildi, herkes eşine sevgii ve aşk dolu baktı.
Dans sona erdiginde bu sefer halay şarkısı yayıldı salona.
Ali ayağı kalkıp piste yürürken Kerim'den ayrılan ve kendi masasına ilerleyen Vanessa ile yan yana durdu.
"Sırf o kelimeyi söyledim diye haftalardır beni görmezden geldin, sana ulaşmaya çalıştım ama sen yüzüme bile bakmadın yaban çiçeği. Beni cezalandır ama başka adamların kollarına atılarak değil, unutma bu benim gibi seni de sarsar"
Cümlesi biter bitmez piste yürüyüp cebinde ki mendili çıkardı.
Vanessa ise umursamaz görünerek Efsun'a ilerledi.
Ama içi acıyordu.
Ali halay için başa gectigi anda Muhammed, Asaf, Dijvan ve Ferhat onu takip etti.
Onların halaya girmesi ile salonda ki bütün erkekler halaya girip büyük bir kuyruk oluşturdu.
Azad ise Efsun ile birlikt
e onlar için yapılan masaya gitmeye meyleti ama yanından geçtiği Ali onu tuttuğu gibi halayin başına çekti.
Azad'ın ona dönen ters bakışları eline giren küçük oğlu ile sekteye uğradı.
Azad Agir'e üsten bakarken Agir kirpiklerinin altından ona bakıp "Bey babam, bir halay çekmeyelim mi?" Diye sordu masumca.
Azad kendi gözleri ile aynı olan gözlere bakıp derin bir iç çekti.
O sırada Vanessa ve Yasemin Efsunu yerine götürmüş ve onlara gülerek bakıyorlardı.
"Senin için ne cefalar çekerim evlat, halay köpeğin olsun" diyerek onu Ali ile arasına aldı.
Kadınlar elinde ki mendili sallayarak ağalarının başa geçip ayağını sertçe yere vurması ile zılgıtlarını çektiler.
Oynadılar, baba oğul gözlerini birbirinden çekemeyerek oynadılar.
Üstlerine dolarlar atıldı, kaç tur döndüler saymadılar ama dilediğince oynadılar.
Azad'ın oynanışı ve Agir'in onunla birlikte ağır ağır oynayışı Efsun dahil herkesi mest ederken halay bitmiş ve başka bir halay çalmaya başlamıştı.
Saatler ilerledi herkes hayatlarında gördüğü en muhteşem düğüne katıldıkları için mutluluk duydular.
Erkekler uzunca halay çekmiş, kadınlar da onlara eşlik etmişti.
Azad Ali ve Muhammed yüzünden bir dakika bile oturmamış sürekli kendini halayda bulmuştu.
Yıllar sonra oynadığı tek düğün kendi düğünü olduğu için zorluk çıkarmamıştı ama iyi ki dediği tek şey salona getirdiği doktorlar olmustu çünkü onun gibi Efsun da oturmak ne bilmiyordu.
Sürekli elinde mendille ağır halaylara katılıyor, haraketli bir halay olsa da ortada Vanessa, Yasemin, Hazal ve Rojda ile oynamayı ihmal etmiyordu.
Azad her ne kadar korksa da hamile olduğu için gözleri sürekli hayranlıkla onun oynarken ki gülüşüne ve mutluluğuna takılıp tebessüm ediyordu.
Bir ara oda Efsun'un karşısına geçmiş ve beraber karşılıklı oynamışlardı.
Efsun o kadar mutlu görünüyordu ki içi içine sığmıyordu onun gülüşü ile.
Ve Agir...
Uzaktan değil de hep onların yanında annesi ve babasının mutluluğuna eşlik ediyordu.
Asla çekinmiyor hep diplerinde oynuyordu çünkü annesi ve babası ona o kadar güzel bakıyordu ki tüm cihan bir olsa ona dokunamazmış gibi.
Ama maalesef moralini bozan bir şey vardı.
Bir tane çocuk...
Onun ayaklarının dibine uçağını düşüren ve onu babasıyla vuran o çocuk burdaydı.
Sürekli ona kinle bakıp yanında ki kız çocuğuna onu gostererek kahkaha atan çocuk.
Onun varlığı değil ama yanında ki kızla gülüşü canını sıkmaya başlamıştı.
Sadece onun canını sıkmadıklarını bilmiyordu.
Arkasını onlara dönüp annesi ile karşılıklı oynamaya devam etti , annesi eğilip saçlarını öptüğünde ise bütün dertleri kuş olup uçtu.
Yaklaşık 2 saat sonra yorulup yerine oturacakken tuvaletinin gelmesi ile yönünü değiştirip lavaboya ilerledi.
Asaf onunla gelmek istediğinde ise "Çocuk muyum ben!" Deyip terslemeyi ihmal etmemişti.
Lavaboya gidip mutlu mutlu işini halledip çıktı ama ara koridordan bağırış sesleri gelince istemsizce ayakları oraya doğru ilerledi.
Düğünün bitmesine az kalmıştı, annesinin yanına gitmesi gerekiyordu ama bağıran ince ses onu oraya çekmişti.
Duvarın kenarına saklanıp kafasını sesin geldiği yöne uzattı, gördüğü kişiler ise Dövdüğü çocuk ve yanında ki kızdı.
Tartışmanın onlar arasında olduğunu düşünüp tam gidecek ti ki,
"Bana bak şişko! Hemen önümden çekilmezsen karnına öyle bir vururum ki bütün yağların yere dökülür ve seni uyarıyorum!... Yağ çok pahalı olmuş diyorlar sende ki yağ bir evin 2 senelik yemeği demek, görenler kayıtsız kalmaz" diye bağıran sesle donup kaldı.
İnce ama bir o kadar güçlü bir sesti, bir kıza aitti ama kesinlikle vurduğu çocuğun yanında ki kız değildi.
Başını biraz da uzatıp baktığında ikisinin önünde biri olduğunu gördü.
Çocuğun kilosu yüzünden kız kaybolmuştu ama yumruk olan küçük elleri ,siyah parlak ve hafif topuklu papuçları görmüştü.
Kaşları çatıldı çünkü çocuğun kıza elini kaldırdığını görmüştü.
"Seni varya-" diyecek oldu ama Agir birden çıkıp "Eğer o elin ona değerse, sana aldığın nefesi zehir ederim!" Diye bağırdı.
Ne cüretle bir kız çocuğuna vurmaya kalkardı!
Çocuk kıza vuramadı ama sinirli bakışları ile Agir'e döndü.
"Yine mi sen?" Diye bağıran çocuk hızla ona ilerleyip vurmak istedi ama Agir onun elini havada yakaladı.
Kaşları son hızla çatılırken yüzü sinirden kızarmaya başlamıştı bile.
"Sana kendimi ilk seferde anlatamadım galiba, ben Agir Karaaslan! Yaşadığın şehir dahil tüm doğunun sahibi olan Azad Karaaslanın oğluyum!" Diye bağırdı.
Çocuk söylediği cümle ile irkilirken elini çekmek istedi ama Agir bırakmadı.
"İlk seferde seni annenle baban elimden aldı ama seni uyarıyorum! Bir daha o kıza dokunmaya kalkarsan ve benim karşıma çıkarsan seni mahvederim!"
Bağırışı kükreyişten farksızdı.
Çocuğun bileği ağırmaya başlayınca gözleri doldu ve daha çok çırpındı bileğini kurtarmak için ama Agir asla bırakmıyordu.
Bunu gören diğer kız "Bırak Rojat abimi!" Diyerek Agir'e atılmak istedi, Agir'in başı ona döndü ama beklemediği şey kesinlikle arkada kalan ve bağıran kızın ona doğru gelen kıza çelme takması ve yere düşürmesiydi.
Ona atılmak ve vurmak isteyen kız şimdi Agir'in ayaklarının dibinde duruyordu.
Agir çocuğun bileğini bıraktığında çocuk hemen yere eğilip "Asmin" diyerek kızı kaldırdı ve hemen yanlarından ayrıldılar.
Agir'in bakışları karanlıkta kalan kıza döndü, "Buraya gel" demesi onu görmek istediği içindi.
"Bana Emir verme Küçük Ağa, ben istersem zaten gelirim" diyen ses kaşlarını çatmasına sebep olsa da karanlıktan çıkan kız çocuğu ile kaşları aynı anda düzeldi.
Ağzı bir karşı acik kaldı çünkü kız çocuğu o çıkardığı sese göre fazla küçük duruyordu.
Halbuki ondan sadece 2 yaş küçüktü.
Kızın gözleri simsiyahtı, sacları da öyle.
Üzerinde ki siyah elbisenin içinde kendini bulmuş gibiydi.
İnce kaşları, küçük burnu ve dudakları.
Kız çocuğu her ne kadar küçük dursa da fazlasıydı zira o gözler küçük bir kıza ait değildi.
Kız önünde durup başını kaldırarak ona baktığında "Demek Azad ağa'nın oğlusun?" Diye sordu.
Agir ise hala onu incelemekle meşguldü.
Kalbi mi hızlanmıştı yoksa hayal mi görüyordu?
Siyah bir kıza nasıl bu kadar çok yakışırdı? Evet kabul ediyordu ona yakıştığından daha çok yakışmıştı.
"Ağzını kapatta sinek kaçmasın be" kızın alaylı sesi ile hemen ağzını kapatıp bir adım geriye gitti.
Utanmış olamazdı değil mi?
"Kimsin sen?" Diye sormayı becermişti sonunda ama kız çocuğu ona cevap vermek yerine yanından gecmek icin bir hamle yaptı.
Agir onun bu umursamaz tavrına sinirlenip kolunu tuttuğunda ona dönen siyah ve öfkeli bakışları gördü.
"Sana Bir şey sordum?"
"Bende cevap vermek istemedim!"
"Nankörlük yapma! Seni kurtardım!"
"Kurtarmanı ben söylemedim! Sen gelmesen de onların icabına bakardım"
"Bana bak! Beni sinirlendirme de adını söyle!"
"Aman çok korktum! Söylemezsen ne yaparsın?"
"Deli misin sen?"
"Deli olan sensin! Laflarına dikkat et, çok fena olur"
"Aman çok korktum, ne yaparsın etmezsem" diyerek kiz çocuğunun laflarını ona geri gönderdi.
İkisi de inacti bir tutumla gözlerini ayırmadan birbirine bakarken kız kolunu sertçe çekip Agir'i göğüsünden geriye itti.
Agir yaptığı bu harakete şaşırıp "seni varya-!" Diyerek tam yine kolunu tutacaktı ki kız çocuğunun yüzüne doğru kaldırdığı parmak yüzünden durup ona baktı.
"Kimin oğluysan oğlusun ama Kimsenin lafının altında kalmam kendimi de ezdirmem bilesin! Yardım etmeni ben istemedim, bunun için teşekkür de edecek değilim! Kendine gel Agir ağa!" Diye bağırdı kız öfkeyle.
Agir'in boynunda ki damar sinirle atmaya başlayınca "Birdaha karşıma çıkayım deme! Eğer seni bir daha bu halde görürsem bırak yardım etmeyi dönüp bakmam bile!" Diye aynı şekilde bağırdı.
Karşısında ki kız çocuğu tam bir şey söyleyecekti ki şaşkınlıkla gözlerine baktığını gördü.
Agir içinden her ne kadar 'kesin gözlerimin korkunç olduğunu söyleyecek' diye düşünse de fısıltı gibi çıkan ses onu dumura uğratmıştı.
"Çok güzel"
İşte hiçbir şey değil ama bu cümle Agir'i utandırmış ve kızartmıştı.
Kıza bir sey söylemeden arkasını dönüp gitmek istedi lakin kız çocuğu yine onu durudurmuştu
"Zerda Arîn"
Agir arkasını dönüp ona baktığında "Ne?" Diye sordu, aklı hala kızın çok güzel dediği yerdeydi.
Zerda ufak bir kahkaha attığında Agir kalbinde bir seylerin uçtuğunu hissetti.
"İsmim Zerda Arîn, denk gelmeyiz ama olurda bir gün denk gelirsen unutma Agir ağa"
"Ya unutursam"
"Kaybedersin"
"Neden kaybederim?"
"Çünkü ben unutulduğum yerde durmam ağa, beni unutanı da ne pahasına olursa olsun sevmem"
"O halde sende unutma"
"Unutmam, Zerda Arîn kimseyi unutmaz çünkü onu kimse hatırlamaz. Hatırlamayanlara inat kimseyi unutmaz ta ki onu unuttuklarına emin olana kadar"
Kız çocuğu yanından geçerken tekrar gözlerine baktı, Agir ise onun gözlerine.
İkisi de bilmese de işte göz göze geldikleri o anda kaderleri birbirine bağlandı.
Öyle bir kuvvetle bağlandı ki, Onlar Efsun ve Azad'dan sonra aşklarını tüm doğunun aklında yer edinecek destansı bir sevda ile yaşayacaklardı.
Onlara sevdaya dahil bir şans verecekti Kader, ya kazanacak ya da kaybedeceklerdi sonunda.
Lakin o Sevda yüreklerine düşecekti, onu yaşatmak ise onların yüreğine bağlıydı.
Zerda Arîn arkasını dönüp gitti lakin geride bıraktı bir emanet bıraktı.
Siyah bir mendil düşürmüştü giderken, Agir'in ayaklarının dibine düşen siyah bir mendil.
Saten siyah mendilin köşesinde ise Z.A harfleri işlenmişti.
Agir o mendili ayaklarının ucundan alıp ceketinin cebine sıkıştırdı.
Sıkıştırınca ise burnuna gelen Nergis kokusu onu mest etmekten başka bir şey yapmamıştı.
Aklında dönüp duran sözlerle ordan ayrilip annesi ve babasının yanına giderek düğün salonundan ayrıldı ama aklından çıkaramadığı hem sözler hemde gözler vardı.
Devam edecek 🩷
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 118.74k Okunma |
7.66k Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |