
Çok güzel bir bölüm yazdım, lütfen oy verip yorum yapın canlar...💜
EFSUN'DAN
Yürek zorluk çektikçe güçlenir, diyordu biri...
Çektiğim zorluk gökleri aştı da güçlenemedi, önce yandı, sonra tutuştu, sonra alevleri yükseldi de yüreğimi kül etti.
Ne güçlü olmaya ne de başka bir şeye sebep olmadı zorluk.
Saat 4.34...
Bu saate kadar gözüme uyku girmediği gibi hala Agir'in saçlarını okşuyordum.
Gözlerim hazırladığım bavula kaydı, yine gidiyordum.
Sessiz sedasız, kimsesiz ve yine oğlumla.
İlk gittiğimde oğlum içimde büyüyordu, şimdi ise elimden tutacak kadar büyümüştü.
Azad'ın yemininden sonra bir dakika bile beklememiş hemen hazırlanmıştım.
Oğlumdan ayrı kalamazdım, onu benden koparamazlardı.
Buna ne ben ne de oğlum dayanabilirdi.
Bu bencillikse evet dünya da ki en bencil kişi bendim.
Bir insan ölüm döşeğinde nasıl ki elinde ki tek ilaca tutunup yaşamak istiyorsa bende oğluma tutunup hayatta kalmak istiyordum.
Benim nefesim de canımda oğlum du.
O da ellerimden kayıp giderse boşlukta yapayalnız kalırdım.
"Agir" diye fısıldadım saçlarına bir öpücük kondururken.
"Oğlum uyan hadi"
Gözlerini uykulu bir şekilde açıp "Daye" dediğinde alnına bir öpücük daha kondurdum.
Bana her gün böyle seslenen oğlum olmazsa nasıl yaşardım?
"Gidiyoruz ateşim, hadi uyan" dedim kollarından tutup kaldırırken.
Gözlerini dediklerim ile hemen açıp yatakta toparlandı.
Oda son yaşanan şeyleri unutmamıştı ve bu habere gülümsemek ile karşılık verdi.
"Kıyafetlerin orada, kalkıp giyin. Bende Vanessa teyzeni alıp geleceğim" deyip kıyafetlerini gösterdikten sonra ayağı kalktım.
Agir hızla üzerini değiştirirken buruk bir tebessüm edip dışarıya çıktım.
Ailem belki beni anlamayıp kızacaktı bana ama mecburdum.
Oğlumu korumaya mecburdum.
Onlar nasıl ki benim için endişelenip yanlarında kalmamı istiyorlarsa bende oğlum için endişelenip yanımda kalmasını istiyordum.
Herkesin canı kendine tatlı, kendine özeldi.
Agir hem canımdı hem de nefesim.
Bana Özel olan tek şey oydu ve onu da kaybetmeyecek tim.
Sessiz adımlar ile Vanessa'nın odasına geldiğimde kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim.
Yatış şeklini gördüğümde ise dudaklarımı birbirine bastırıp gülüşümü engelledim.
Yatakta ters dönmüş bir şekilde yatıyordu, saçları yeri süpürürken kendisi gelmeseydim yere yapışabilirdi.
Yavaşça yanına gidip önünde diz çöktüm,
"Vanessa" diye fısıldamama kalmadan gözlerini açınca irkildim ama atacağı çığlığa son anda ağzını kapatarak engel olmuştum.
"Şşş sessiz ol benim" dediğimde gözlerini sonuna kadar açmış korku ile bana bakıyordu.
"Elimi çekeceğim ama bağırma sakin" dediğimde kafasını sallayıp beni onayladı.
Elimi yavaşça çekip ayakta durdum, kendisi hala şokla bana bakıyordu ve kafasını geriye atmaktan boynu kırılabilirdi.
"Vanessa gidiyoruz, hazırlan hemen" demem birden ayağı kalkmasına sebep oldu.
Karşımda durup "Nereye gidiyoruz, daha yeni geldik" dedi sesini kısık tutmaya çalışırken.
"Azad Agir'i öğrendi, oğlumu kaybedemem" dediğimde burnumun direği sızladı.
Oğlum babası ile büyüsün onu tanısın çok isterdim ama Azad'ın derdi ben değildim oğlumdu ve onu benden alacaktı.
Yemininden asla dönmezdi, Agir'i benden koparıp alacak.
"Efsun belki de artık Agir'e gerçekleri anlatmalısın" dedi elini omuzuma katıp sıvazlarken.
"Vanessa, Agir beni affetmez. Gerçekleri öğrenirse beni affetmez" dediğimde bir damla göz yaşı yanağıma doğru süzüldü.
Vanessa anında beni kollarının arasına aldığında gözyaşlarım hızla omzunu ıslatmaya başladı.
"Agir küçük olmasına rağmen çok olgun bir çocuk Efsun, eminim seni anlayacaktır" dediğinde hıçkırdım.
"Azad onu benden alacak Vanessa, oğlumu benden alırsa yaşayamam" dedim içim sızlarken.
Oğlumu ve Azad'ı ayırmak içimi sızlatıyordu ama başka çarem yoktu.
Azad zalimdi, acımasızdı, Agir onun yanında yapamazdı.
Ona benzerdi.
"Tamam güzelim, tamam. Küçük ağam'ızı kimseye vermeyiz" deyip benden ayrıldığında yanağıma bir öpücük kondurup gözyaşlarımı sildikten sonra hemen valizini çıkarıp üzerini değiştirdi.
İkimiz de beraber odadan çıktığımızda Agir valizlerimizi çıkarmış odanın kapısında bizi bekliyordu.
Gitmeyi çok istiyordu.
"Ateşim hadi" deyip valizleri elime aldım ama Agir kendi valizinin ayak tarafından tutarak bana yardımcı olmak istedi.
"Ateşim ben taşırım, bırak hadi"
"Olmaz anne, yükün ağır olur öyle. Ben ne güne varım, senin yükünü de derdini de ben taşırım" dediğinde yutkundum.
Küçük omuzlarında ki, babasızlık yükü ağır değil mi Agir'im demek istedim ama yuttum.
Ona buruk bir tebessüm edip merdivenleri indik, kapıya vardığımızda dönüp konağıma baktım.
Önce ikizlerimin odasına sonra da abimin.
Işıkları kapalıydı, sabah uyandıklarında beni görememek onları hayal kırıklığına düşürecekti biliyorum.
Üstelik abimin canı tehlikedeydi, Azad ya beni ve oğlumu alacaktı ya da abimin canını ama Abim bebekleri olduğunu söylediğinde eminim Azad dururdu.
Kendi babasının yokluğunda nasıl yalnız kaldıysa ve bütün yük omuzlarına toplandıysa aynısını yiğenine yaşatmazdı.
Gözlerim en son babam ve annemin odasına döndüğünde ışıklarının açık olduğunu gördüm.
Babam ve annem her sabah beraber namaz kılar ailemizin saadeti için Allah'a yalvarırlardı.
Arkamı dönüp kapıyı açtığımda yavaşça dışarıya çıktık, korumalar yerinde dikleşirken Salih amca endişe ile bana doğru geldi.
"Hanımım nereye?" Diye sordu elimde ki valizlere bakarken.
Ona cevap vermeyip gözlerimi korumaların üzerinde dolaştırdım.
"Eğer bir kişi gittiğimiz haberini uçurursa, hepiniz ölümlerden ölüm beğenin kendinize!" Korumalar aynı anda başını eğip önlerine baktıklarında gözlerim Salih amcayi buldu.
"Salih amca gidiyoruz, ya bizi havaalanına bırak, ya da sessiz ol ve çekil önümden" dedim kesin bir dille.
Gözlerime bakıp bir şeyler söylemek istiyor gibiydi ama sert bakan yeşillerim ile valizlerimi alıp arabaya ilerledi.
Konağa dönüp son kez baktıktan sonra üçümüz de arabaya yerleştik.
Agir arabaya biner binmez ellerimi tutmuş başını da göğüsüme yaslamıştı, oğlum rahat değildi eminim bu ülkeden gitmeden de rahat olmayacaktı.
Araba hızla hareket ederken Salih amcanın üzgün bakışlarını görebiliyordum.
Benim için babamın sözünü çiğnemiş ona haber vermemişti.
Umarım bu büyük bir tartışmaya yol açmazdı.
Yaklaşık yarım saat sonra
Cebimde ki telefon çalınca Agir ve Vanessa aynı anda bana döndü.
"Baban gil olabilir mi?" Diye sordu Vanessa.
"Bilmiyorum" deyip telefonu çıkardığımda Azad olduğunu görmem ile kaskatı kesildim.
Hayır, bu kadar çabuk öğrenmiş olamaz.
"Salih amca acele et!" Dediğimde Salih amca gaza daha çok yüklendi.
Çoktan biletleri almış ve yer ayırtmıştım.
Agir ve Vanessa endişe ile bana baktıklarında yutkundum.
"Daye kim aradı?" Diye sordu Agir.
Ona baktım ama cevap veremedim, Azad eğer öğrenmişse çoktan peşimize düşmüş olmalıydı.
Telefon üst üste çalınca mecburen sesini kısıp cevap verdim.
Açar açmaz "Sakın deneme bile Dildar!" Diye bağırdı.
Agir'in elini sımsıkı tuttuğum da korkuyordum.
"O çocuğu bir daha benden alamazsın! İzin vermem!" Dediği gibi telefonu yüzüne kapattım.
Gitmemişti, Mardin'e gitmemiş ve Diyarbakır'da kalmıştı.
Biliyordu, ilk fırsatta gideceğimi biliyordu.
"Salih amca!" Dediğimde gözleri aynadan beni buldu, anlamış olacak ki kafasını sallayarak onaylayıp hızına devam etti.
"Anne neler oluyor?!" Diye soran Agir'e cevap veremediğim için Vanessa hemen onu kollarının arasına alıp "Annen evimizi Çok özlemiş ağam, sen merak etme" deyip gülmeye çalıştı ama Agir gözlerini üzerimden çekmedi.
Havaalanına sonunda vardığımızda hızla arabadan önce ben indim sonra Agir'i indirdim, Vanessa ve Salih amca valizlerle arkamızdan koşarken tek derdim bir an önce oğlumla uçağa binip buradan uzaklasmaktı ama birden önümüzde duran arabalarla adımlarım donup kaldı.
Hayır hayır, bu kadar erken olmaz!
Agir'i arkama sakladığımda "Anne" diye seslendi ama öne çıkmasına izin vermedim.
5 araba önümüzde durup kapıları tek tek açılınca adamlar etrafımıza çember oluşturdu.
Salih amca benim yanıma Vanessa da Agir'in yanına geçip durdu.
"Hanımım silah yakınınızda" diyen Salih amca ile gözlerim belinde ki silaha değdi.
İlk arabadan yine siyahlar içinde çıkan adam ile bir adım geriye gittim.
Gözlerinde ki ateş iyiyce büyümüş çatık kaşlar la bize doğru yürüyordu.
Yanında da çocukluk arkadaşı olan Ali vardı.
Ali Urfa da doğan bir adamdı, annesi Karaaslan konağında ise girince oda orada Azad ile beraber büyümüştü.
Ali hafif sarıya çalan saçları ve bal rengi gözleri ile Azad kadar uzun ve kalıplıydı.
Azad'ın öfkeli bakışları tam önümde durduğunda çenesini sıkıyordu.
"Dildar" deyip bir adım daha attı bana doğru.
"Azad çekil, oğlumu alıp gideceğim" dediğimde gözleri arkamda sakladığım oğluma baktı.
İki kehribar yine göz göze geldiğinde Agir'in gözlerinde yine öfke ve nefret vardı ama Azad'ın anında gözlerinde ki yumuşamayı görmüştüm.
"Giderken kime sordun Dildar?" Diye sordu kehribarları tekrar beni bulup öfkelenirken.
"Karşında kölen yok ağa! Senden izin mi alacaktı?" Dedi Agir öne çıkmaya çalışırken.
Vanessa Agir'e biraz daha yaklaştığında Ali'nin gözleri saniyelik onu buldu.
Ali Azad kadar benim de yakın arkadaşımdı, ama onu da arkamda bırakmıştım.
Yine de gözlerinde bana baktığında oluşan hüzünlü ifadeyi görebiliyordum.
Azad'ın aksine o beni anlıyor gibi bakıyordu.
"Önümüzden çekil, ne ben ne de oğlum senin yanında kalmayacağız" dedim dişlerimi sıkarak.
İçimde ki çaresizlik yine köşesine çekilirken Öfke ayağı kalkıp herşeye meydan okurcasına üzerlerine bir adım attı.
Ona doğru bir adım attığımda "Azad önümden çekil çünkü söz konusu oğlum olduğunda neye dönüşeceğimi bilmiyorsun" dedim gözlerine bakarak.
Vücudum sinirden titremeye başladığında Azad'ın gözleri bunu kaçırmamıştı.
Öfkelendiğim zaman ilk başta titrerdim ve Azad bunu bildiği gibi birazdan gözlerimin öfke ile kör olacağını da biliyordu.
Sadece gözlerime baktı, uzun uzun baktı.
Öfke ve hayal kırıklığı.
Gözlerinde olan tek duygu bu ikisinden ibaretti.
"İzin vermem! Benim haberim olmadan bu şehirden bir adım bile atamazsın!" Dediği gibi,
"Senden izin isteyen yok ağa!" Diye bağırdım.
Agir arkamdan elimi sıktığında irkildiğini anlamıştım.
"Çek köpeklerini önümden! Yoksa..." Deyip ona doğru bir adım daha attığımda aramızda bir adımlık mesafe kalmıştı.
"Yoksa?" Dedi gözlerime bakıp beni yakmaya devam ederken.
"Yoksa yemin ederim ki hepsinin eceli olurum Azad, andım olsun oğluma dokunduğun an kan dökerim, Bu koskoca Amed sahit olsun ki Mardini sana zindan ederim!" Diye bağırdım yüzüne doğru.
Adamlarının başlarını eğdiğini gördüm ama Azad'da yaprak kımıldamadı.
Sadece gözlerinden geçen saniyelik gururu görmüştüm.
Çevirdiği canavar ile gurur duyuyor olmalı.
"Alın!" Dediğinde adamları bize doğru adım attı.
Salih amca hemen silahına asılıp onlara doğrulturken ben bir saniye bile tereddüt etmeden Salih amcanın belinde ki diğer silahı alıp havaya ateş ettim.
Vanessa küçük bir çığlık attığında şimdi Agir'in arkasında da o vardı.
Etrafta tek tük insan vardı ama onlarda silah sesi ile hemen uzaklaşmıştı.
"Yaklaşan olursa gözünün yaşına bakmam!" Diye bağırdığımda adamları durdu.
Güneş yavaşça tepeye çıkarken etrafta bir kızıllık vardı.
Silahımın ucu kalbine yaslanınca "Daye yapma" diyen Agir'in sesini duydum.
Gözlerim omzumun üzerinden ona döndüğünde korku ile Azad'ın kalbine yaslı olan silaha bakıyordu.
Hissetmiş miydi babası olduğunu yoksa katil olmamdan mı korkuyordu?
Azad o silahı elimden alamazdı ama Agir'in gözleri Azad'a değince silahı elimden indirdim.
Elim yavaşça sağa doğru düşerken Agir ve Azad birbirine kilitlenmiş bir şekilde duruyordu.
Agir'i daha çok arkama aldım o anın korkusu ile.
Göz bağlantıları kesildiği için Azad'ın öfke dolu bakışları yine beni buldu.
Aniden kolumu tutup kendine çekince o anda ortalık karıştı.
Adamlar Önce Salih amcanın elinde ki silahı aldı sonra da benden uzaklaştırdılar onu.
İki kişi de Agir ile aramıza girdiğinde "Bırak!" Diye bağırdı Agir.
"Dokunanı yaşatmam!" Dedi Azad Agir'in önüne geçen adamlara bakıp.
Vanessa bize doğru atıldığında Ali de ani bir refleks ile önüne geçti ama Vanessa korku ile bacak arasına ayağında ki toplu ayakkabı ile bir tekme attı.
Ali küfür ile karışık inleyip hafif eğildi ama Vanessa'nın kolunu tutup bizden uzaklaştırmayı başarmıştı.
"Bırak beni haydut!" Diye bağırdı Vanessa kurtulmaya çalışırken.
Ali ona zarar vermezdi o yüzden gözlerimi oğlumdan çekemedim.
En son Ali'nin "Ne demek haydut lan? Benim neyim haydut?" Diye homurdandığını duymuştum.
"O sadece sana ait değil Dildar! Buna hakkın yok" dedi Azad dişlerinin arasından.
Gözlerim Agir'in üzerinde dolaşırken bana gelmek için çırpınıyordu ama adamlar ona dokunmadan önünü kesmeyi beceriyordu.
Ona doğru bir adım attığımda Azad hızla beni kendine çekti.
"Azad oğlumu bırak! O ben olmadan yapamaz" dedim genzim sızlarken.
Agir'in her çırpınışlarını gördüğümde yüreğim kavruluyor beni guçsüzleştiriyordu.
Öfke, oğlum için geriye çekildiğinde sesimde ki çaresizlik ile "O bensiz yapamaz" diye fısıldadım kehribarlar bakarak.
Azad dolu gözlerime bakarken ne arıyordu bilmiyorum ama "O halde sende gel Dildar, onu yalnız bırakma" diye karşılık verdi.
"Bırak annemi!" Diye bağıran Agir gücü yetse Azad'a saldırabilirdi.
İki kişi onun önüne geçmişken bana gelmek için çırpınıyordu.
"Azad bırak kolumu, oğlum korkuyor" dedim kısık sesim ile, gözleri oğlumuza kaydığında kolumda ki elini gevşetip benden bir adım uzaklaştı.
"Bırakın lan çocuğu!" Diye bağırdığında adamları hemen Agir'in önünden çekildi korku ile.
Agir hızla bize doğru koşarken Azad'ın tutuşundan kurtulup önünü kestim çünkü Azad'a doğru koşuyordu.
Onu kollarım ile sararken omuzları şiddet ile kalkıp iniyordu.
Sinirliydi, fazlası ile.
Azad da bunu fark etmiş olacak ki,
"Sakin ol annene zarar vermem" dedi yumuşak çıkarmaya çalıştığı sesi ile ama Agir onu görmüyor duymuyordu, sadece derin derin nefesler almaya çalışıyordu.
Her ne kadar öfkeli de olsa saçlarım avucunda toplu duruyordu yine.
Korkuyordu.
Agir ayrılmamızdan çok korkuyordu.
"Annemden de benden de uzak dur... Azad ağa" dedi oğlum öfkeli sesi ile.
İlk defa Azad'a ismi ile seslenmişti.
Gözlerinin kehribarı gittikçe yanarken sıkı sıkı bana tutunuyordu.
Gözlerim Azad'a döndüğünde Agir'in saçlarımı avucunda tutan eline baktığını gördüm.
Ağır ağır yutkunurken bu huyunun da ona çektiğini anlamış, onun oğlu olduğuna iyiyce emin olmuştu çünkü Agir korktuğunda Azad da özlediğinde saçlarıma uzanır dı ilk elleri.
"Benimle gelirsen Annen sağ salim evine gidecek, yoksa oda bizimle gelmek zorunda kalır" dedi Azad duygularını arkaya atıp bize doğru bir adım atarken.
Oğlumun bana karşı olan zaafına oynuyordu.
"Oğlumdan ayrılmam" dedim öfkeli bakışlarım onu bulurken.
"Annemi asla senin yanıda bırakmam!" Dedi Agir de arkamdan.
Gözlerim onu bulduğunda bana bakıyordu.
Yapmazdı değil mi? Kabul etmezdi bunu?
"Agir" diye fısıldadım elim yanağına yerleşirken.
"O sana acı veriyor daye, buna izin vermem" deyip avucumdan öpünce başımı sallayıp reddettim onu.
"Seni asla bırakmam" diye fısıldadım onu kollarım ile sımsıkı sararken.
Salih amca bize gelmek için çırpınırken adamlar onunla baş etmekte zorlanıyordu.
"Bana zarar vermeyecektir anne, bunu belli ediyor" diyen fısıltısı ile onu daha çok sardım.
"Agir saçmalama! O adamı tanımıyorsun bile" dedim sesim yükselirken.
"Dayımın karısının hamile olduğunu duydum, ona bunu söyleyene kadar idare edebilirim" dediğinde sesi titriyordu.
"Agir seni bırakmam" dedim elimde olsa onu tekrar kaburgalarım arasında saklarım.
Oğlum benim acı çekmemem için onunla gitmek istiyordu.
Onu neden istediğini bilmediği halde.
"Beni gelip alacağını biliyorum anne, merak etme ben seni bekliyor olacağım" dediğinde Azad kolumu tutup ayağı kaldırdı.
"Karar senin, ister gel ister gelme ama ona zarar vermem" deyişi fısıltıydı.
"Azad oğlumu benden alma" dedim yalvararak.
"Tamam bende geleceğim, ondan ayrılmam" dedim hemen.
"Anne hayır" diyen Agir'e baktı Azad.
Gözlerinden acı bir ifade geçtiğinde "Yıllardır benden uzakta yaşıyor, 2 gün sensiz de yaşayabilir" dedi dudaklarını kulaklarıma yaklaştırırken.
Benden intikam almak istiyordu ve bunu oğlumdan ayrı kalmamı isteyerek yapıyordu.
"Azad kabul ediyorum, yeter ki onu benden alma" dedim titrek sesim ile.
"2 gün var Dildar daha, sabret" dediğinde Ali Vanessa'yı bırakıp Agir'e doğru bir adımladı.
"Ali oğluma dokunma!" Diye bağırdığımda Ali bir an durup gözlerime baktı.
Sonra gözleri arkamda kalan Azad'a değince derin bir nefes alıp Agir'in yanına geldi.
Onlara doğru bir adım atmak istedim ama Azad kolunu karnımın üstünden geçirip beni kendine yasladı.
"Ali dokunma!" Diye bağırdım çırpınırken.
Tırnaklarım Azad'ın kollarına batarken yerinden hareket bile etmiyordu.
"Azad oğlumu bırak!" Dedim ceresizce.
"Sabır Dildar sabır" dedi acımasızca.
Ali Agir'in yanına gidip ona tebessüm etti ve elini uzattı tutması için ama Agir bana bakıp yutkundu.
Başımı sağa sola salladığımda "İyi olacağım" deyip arabaya doğru yürüdü ama ne Ali'nin elini tuttu ne de Azad'a baktı.
Vanessa önüne geçerek "İzin vermem Agir" deyip elini tutunca Ali de onun kolunu tuttu.
"Bırak çocuğu" dedi tehditkar bir ses tonu ile.
Vanessa'nın korktuğunu biliyordum ama korkusuna rağmen "Ölürüm de izin vermem" dedi yüzüne karşı.
İzin vermezdi biliyorum ama Agir onun da avucuna bir öpücük kondurduğunda Ali'ye bakarken bile gözleri anında doldu.
"Teyze yine geleceğim, Annemin yanında kal" dedi.
Vanessa şokla ona baktığında yanağına bir damla gözyaşı süzüldü.
"Agir, annen sensiz yapamaz" deyip diz çöktü Vanessa onu kollarına almadan önce.
Ağır ona sıkı sıkı sarılırken kulağına ne dedi bilmiyorum ama Vanessa gözlerini yumdu.
"Agir!" Diye seslendim bakmadı.
Bakarsa gidemezdi.
Vanessa ayağı kalkıp bana bakarken Agir hızla Azad'ın indiği arabaya bindi.
"Agir!" Diye bağırdım.
Azad'ın kolları arasında daha çok çırpınmaya başladığımda Azad beni öne itekleyerek bıraktı.
Tam arabaya gidecektim ki "Bir adım daha atarsan onu ömür boyu göremezsin" dediğinde durdum.
Hızla ona doğru dönüp elimi kaldırmıştım ki bileğimi havada yakaladı.
"Onu istiyorsan sabredeceksin!" Diye bağırdı yüzüme doğru.
"Azad ağa! Oğlumdan ayrılmam, değil 2 gün 1 saniye bile olmaz!" Diye bağırdım bende.
"Bunun hesabını abine sorarsın" dediğinde bileğimi bırakıp arabaya yürüdü.
Adamları da bizimkileri bıraktığında Vanessa koşarak yanıma gelip kolumu tuttu.
"Hazal hamile!" Diye bağırdım içimde ki öfke ile.
Adımları durduğunda "Abi'mi de öldüremezsin yoksa kardeşin benimle aynı kaderi yaşar. Oğlumu da alamazsın çünkü berdele iznim yoktur" diye devam ettim.
Omuzları gerildi ama arkasını dönmedi.
"Hazal'ın seninle aynı kaderi yaşaması için dijvani geride bırakıp kaçması lazım" deyip yürüdü.
Arabaya binmeden önce durup kehribarlarını bana çevirdi.
"Zira onun çocuğunun babası ölmüş olacak ama seninki ölmemişti, inan ikisi farklı" deyip arabaya binince donmuş bir şekilde yerimde durdum.
Elim ayağım buz keserken adamları da Arabalarına binip yola koyuldular.
Gözyaşlarım yüzüme akarken dizlerimin üzerine düşmeye bile fırsatım yoktu.
Koştum, sadece koştum.
"Efsun bekle!" Diye bağırdı Vanessa arkamdan ama durmadım.
Oğlumu benden alıyorlardı, canımı söküp götürüyorlardı.
"AGİR!" diye haykırdım arkalarından koşarken.
Ayağım bir an burkuldu ama durmadım, benim güneşimi, ateşimi alıyorlardı.
Beni karanlığa ve soğukluğa mahkum ediyorlardı.
"ATEŞ'İM!" diye bağırdıktan sonra yüz üstü yere düştüm.
Ayağımda ki spor ayakkabı bile düşmeme engel olamadı.
Öyle bir dustum ki ellerim, dizlerim, göğüsüm anında sızlama ya başladı.
Toparlanmaya çalıştım anında ama kemiklerim kırıldı sanki, arabalar benden iyice uzaklaşırken ben ne ara yüzüme aktığını bilmediğim gözyaşlarım ile arkalarından baktım.
Agir gitmişti.
Agir yere düştüğümü, dizlerimin yere değdiğini görmemişti.
Görse gelirdi.
Vanessa ve Salih amca yanıma vardıklarında Vanessa ağlayarak "Efsun kalk" dedi kolumdan tutup.
Salih amca da koluma uzandınca hemen kolumu geri çektim.
"Arabayı getir" dedim.
"Hanımım kalkın" diyen üzgün sesi ile,
"Arabayı getir Salih amca!" Diye bağırdım.
O hızla koşup arabayi getirmeye giderken başım önüme düştü, saçlarım yüzümü kapatırken Vanessa da yanımda diz çöktü.
Boğazımda öyle bir düğüm vardı ki nefes almamı engelliyor kalbimin kuş gibi çırpınmasına sebep oluyordu.
"Efsun" dedi Vanessa yüzümde ki saçlarımı ağlayarak geri çekmeye çalışırken.
"oğlumu aldı , oğlumu benden kopardı" dedim içimde ki acı ile.
"Efsun" dedi tekrar.
Sesi derinlerden geliyordu, derin derin nefesler almaya çalışsam da olmuyordu. Nefes alamıyordum.
İşte Agir'siz hayat böyleydi bana.
Nefesimi alıp gitmişti.
Onu pişman edecektim! Azad Karaaslan, Efsun Şanlı kimmiş görecekti.
Araba yanımızda durduğunda hemen arabaya bindim, Vanessa da yanıma yerleşince,
"Konağa" dedim sakinlikle.
İkisi de endişe ile bana bakarken bu hallerimi biliyorlardı.
Bu sakinliğin sonu kandı.
Kan dökecektim.
Zaman akıp gitti, kalbim sıkıştı, nefesim kesildi ama konağa varmıştım.
Arabadan hızla inerken konağın kapıları açıktı.
Saçlarım dağılmış, gözlerim sinirden kızarmıştı.
Üzerimde ki montu üzerimden söküp konağın kapısına attım.
Korumalar kapıda beklerken 15 kişiydiler sadece.
"Size haber uçmayacak demedim mi?!" Diye bağırıp Salih amcanın silahı ile hepsinin ayağına tek tek sıktım.
Kimse mani olmadı, hepsi acı ile yere düşerken içim bile sızlamadı.
"Bu daha hiç bir şey! Döndüğümde her bir parçanız bir şehirde olacak!" Diye bağırıp silahı yere attım.
Üstümde sadece beyaz bir gömlek, ve siyah bol paça kumaş bir pantolon vardı.
Konaktan girer girmez "Dijvan!" Diye bağırdım.
Silah seslerini duyan ailem hemen telaşla aşağıya inerken gözleri önce beni buldu, Salih amca ve Vanessa da arkamdan geldiler.
"Efsun!" Dedi annem de babam da.
Rojda, Ferhat ve abim de aşağıya indiklerinde beklemeden abime doğru ilerledim.
Babam telaşla bana bakarken gözüm kimseyi görmüyordu.
Bana nerede olduğumu soracak fırsatı bile vermedim.
Yanından geçtiğim gibi benimki ile aynı olan altın kaplamalı silahını alıp abimin kalbine yasladım.
Herkes korku ile bana yaklaşırken "Efsun, güneşim ne yapıyorsun?" Dedi annem korku ile.
Dijvan ise sadece "Agir nerde?" Diye sordu.
Genzim sızladığında yanağıma doğru bir gözyaşı süzüldü.
"Hazal nerdeyse getir" dedim gözlerine bakıp.
Kaskatı kesildiğinde "Efsun" demişti ki,
"Oğlumu benden aldı!" Diye haykırdım yüzüne.
Annem ve Rojda bir çığlık atarken babam ve Ferhat bana yaklaştı.
"Ne demek Agir'i aldı, torunum nerde?!" Diye gürledi babam.
Gözleri öfke ile Salih amcaya döndüğünde,
"Torunum nerde Salih!?" Diye bağırdı.
Salih amca cevap vermedi, ne diyecekti ki?
"Ya kardeşini vereceksin ya da başka türlü ikna edeceksin!" Dedim gözlerim onun gözlerinden ayrılmazken.
"Efsun sakin ol-" diyecek oldu ama havaya bir el ateş ettiğimde "BENİM OĞLUMU ALDI ABİ! BANA OĞLUMU VERMESİ İÇİN GEREKİRSE CANINI DA VERECEKSİN!" diye haykırdım.
Kimin ne olduğu umurumda değildi, benim tek varlığım oğlumdu ve onun uğruna herkese kıyardım.
O bensiz şuan yapamıyor dur, ağlamak istiyordur ama yanında birileri var diye ağlayamıyordur.
"Tamam gidelim, Azad ile anlaşıp oğlumuzu getirelim kardeşim" dedi sakinlikle.
Herkes tetikte beklerken gözüm kararırsa neler yapabileceğimi biliyorlardı.
"Ferhat, kim varsa çağır. Gerekirse Amedin hepsini, oğlumu almaya gideceğim!" Diye bağırdım.
Ferhat hemen Salih amca ile yanımızdan uzaklaşırken "Efsun bırak o silahı" dedi annem bana yalvararak.
İçimde ki öfke yine dilime vurdu.
"Daye! Andım olsun eğer oğluma kavuşmazsam, Mardin gibi Amedi de yakarım!" Diye bağırdığımda sesim avluda yankılandı.
Gidecektim, oğlumu alıp o Mardini yakıp kavuracaktım.
Karşıma kim çıkarsa çıksın gözünün yaşına bakmayacaktım.
☀️
Azad kafasını çevirip yanında sessizce oturan oğluna baktı.
Çatık kaşları ile dışarıya bakarken bile oturuşu onunki ile aynıydı.
Bacaklarını hafif aralık bırakmış kollarını da yanına indirip ellerini yumruk yapmıştı.
Ofkeliydi, bunun farkındaydı.
Şoförü ve Ali önde oturuken sadece ikisi arkada oturuyorlardı.
Ali her ne kadar Agir ile konuşmaya çalışsa da Agir hep onu terslemiş ve susturarak önüne döndürmüştü.
Ama bu Ali'nin zoruna gitmemiş aksine onu gururlandırmıştı.
Babası gibi.
Azad "Anneni çok mu seviyorsun?" Diye sordu sessizce ve soğuk bir sesle.
Bir çocuk ile nasıl konuşması gerektiğini bilmiyordu, hele ki kendi oğlu ise.
En çok ta bunun için Efsun'a kızgındı, onu oğlundan ayırmış ve tatması gereken duyguları ondan mahrum etmişti.
Agir ona baktığında içinde anlamsız bir öfke beliriyordu ama aynı zamanda kalbini titreten bir şeyler vardı.
"Sol gözüme bak Azad bey" dedi sadece.
Azad güneşin yüzüne vurduğu oğlunun sol gözüne baktığında afalladı ama ustaca bunu sakladı.
Agir'in sol gözünde ki kehribarında dikkatlice baktığında belli olan yeşil bir nokta vardı.
"İşte Annemi o kadar seviyorum ki, kalbimde ki sevgisi gözümde nişan olarak duruyor. Bakma küçük olduğuna bu nokta ben doğduğumda yokmuş, ben gözlerimi açtığım an sadece onu gördüm bildim ve kendimi tanıdıkça içimde ki sevgisi arşa çıktı da bu nokta gözüme düştü, daha da büyüyecek ağa! Ben annemi sevdiğim sürece o nokta büyüyecek ve bütün gözümü ele geçirecek çünkü ben ölene kadar sadece annemi seveceğim" diyen Agir ile kaskatı kesildi.
Agir söylediği herşeyde haklıydı.
O doğduğunda bu nokta yoktu gözünde, yaş aldıkça Annesine olan sevgisi bu noktayı oraya eklemişti.
Her hasta olduğunda ondan daha çok ağlayan, sabaha kadar gözünü kırpmadan başında bekleyen, ilk düştüğünde önce ona koşan o olduğundan, onu gözünden bile sakındığından oluşmuştu bu nokta.
Agir annesinin bazı gecelerde ağladığını biliyordu, görmezdi ama duyardı.
Mesela annesi de sırf sessiz çığlıklarını duyduğu için oğlunun da diğer odada ağladığını bilmezdi.
Azad bakışlarını kaçırıp "Birkaç gün ayrı kalacaksınız" dedi sadece.
Agir ise buruk bir tebessüm edip başını tekrar cama doğru çevirdi.
Bakışları Güneşe değdiğinde annesini görür oldu.
Annesinin gözleri Doğayı temsil ediyordu, saçları toprağı, teni ise güneşi.
"Geliyor ağa! Annem geliyor, onu biraz tanıyorsam her yeri yakıp geliyor. Durmayacak beni alana kadar durmayacak, gerekirse kan da dökecek ama gelecek. Biz senin evine vardığımızda sen odana varmadan silah sesi duyacaksın çünkü o an annem gelmiş olacak" dedi.
Azad ise oğlunun annesini bu kadar iyi tanımasına içten içe mutlu oldu ama buruk bir mutluluktu çünkü oğlu onun ne yapacağını neye ne tepki vereceğini bilmiyordu.
Halbuki oğlu zaten o ne tepki verse biliyordu çünkü farkında değildi ama küçük Agir, büyük Azad dı.
Agir her ne kadar Annesini gözü gibi bilse de babasıydı.
Annesinin tepkilerini ve ne yapacağını bilirken Babasının attığı adımda ne yapacaksa aynısını yapardı.
Azad sessizce "biliyorum" diye fısıldadı.
Oda oğlu kadar Efsun'u tanıyordu, şimdi yeşil gözlerinin etrafı kırmızı olmuş ve öfke ile titrediğini de biliyordu.
Üstelik üst üste gelen silah sesleri de şimdiden kan döktüğünün kanıtıydı.
Nefes almadan buraya geldiğini de hissediyordu.
Devam edecek...☀️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 118.92k Okunma |
7.67k Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |