
Kum torbasına son bir yumruk indirdiğimde nefesim düzensizdi. Öfkem hâlâ içimde kaynıyordu ama ellerim titremeye başlamıştı. Bir an için etrafımda kimsenin olmadığını düşündüm.
Sonra, arkamdan gelen sesi duydum.
“Böyle yumruk atarsan sadece kendini sakatlarsın.”
Hızla döndüm. Karşımda, benden biraz uzun, siyah saçları hafifçe gözlerine düşen biri duruyordu. Üzerinde akademi eğitmenlerinin giydiği siyah yelekten vardı, ancak diğer eğitmenler gibi yaşlı değildi. Gençti, belki de birkaç yaş büyük. Yüzünde umursamaz bir ifade vardı ama gözleri keskin ve dikkatliydi.
Kaşlarımı çattım. “Sen de kimsin?”
Çocuk hafifçe başını yana eğdi, sanki kim olduğunu söylemeye üşeniyormuş gibi. Sonunda, “Adım Riven,” dedi. “Ve senin dövüşmeyi bilmediğini görmem için adını bilmem gerekmiyor.”
İçimdeki öfke tekrar alevlendi. “Ben dövüşmeyi biliyorum,” dedim sertçe. “Az önce Lior’u yere serdiğimi görmedin mi?”
Riven omuz silkti. “Gördüm. Ama tekniğin berbattı.”
Önce ne diyeceğimi bilemedim. Öfkelenmem gerekiyordu ama adamın rahat tavrı sinirlenmeme bile izin vermiyordu.
Riven bir adım attı ve aniden elini kaldırıp karnıma hafifçe dokundu. Refleksle geriye çekildim ama o sadece başını salladı.
“Karnını sık.”
Kaşlarımı çattım. “Ne?”
“Sana nasıl yumruk atacağını öğreteceğim,” dedi sanki bu dünyanın en normal şeyiymiş gibi. “Ama önce karnını sık. Yoksa bir darbe aldığında yerle bir olursun.”
Şüpheyle ona baktım. Ama ne yalan söyleyeyim, dikkatimi çekmişti. Derin bir nefes alıp karnımı sıktım.
Riven gözlerini kısıp inceledi, sonra başını salladı. “Fena değil. Şimdi yumruğunu sık.”
Bunu zaten biliyordum. Yine de, onun dediklerini yaparak yumruğumu sıktım.
“Yanlış,” dedi anında. Elimi tuttu ve parmaklarımı hafifçe düzeltti. “Başparmağını içeri kıvırma, yoksa kırarsın. Parmaklarını sık ama bileğini de kilitle.”
Söylediklerini yaptım. İlk defa bir yumruğun bu kadar sağlam hissettirdiğini fark ettim.
Riven hafifçe gülümsedi. “Şimdi, tekrar vur. Ama bu sefer tüm gücünü kullanma. Kontrol et.”
Derin bir nefes aldım ve yumruğumu kum torbasına savurdum. Bu sefer farklıydı. Daha sağlam, daha dengeliydi.
Riven başını salladı. “İşte böyle. Güçlü olabilirsin, Dora. Ama sadece öfkenle hareket edersen, kazanamazsın.”
Bir an sustum.
Sonra fark ettim. Eğitmenlerden biri olduğunu gösteren yeleği giymişti, ama onu daha önce akademide hiç görmemiştim. Gözlerimi kısıp sordum, “Sen kimsin? Daha önce seni burada görmedim.”
Riven hafifçe gülümsedi. “Bugün akademideki ilk günüm. Ama senin dövüş tarzın, eğitilmeye ihtiyacın olduğunu çok açık bir şekilde gösterdi.”
Şüpheyle ona baktım. Ama ne olursa olsun, söyledikleri işe yaramıştı. Ve ben, istemesem de, onun ne bildiğini görmek istiyordum.
Kollarımı kavuşturup ona döndüm. “Peki, Riven. Bana ne bildiğini göster.”
Gözlerinde hafif bir kıvılcım gördüm. Gülümsedi. “Memnuniyetle.”
Riven kollarını çözüp bana doğru bir adım attı. Gözlerindeki dikkatli bakış beni rahatsız ediyordu. Sanki içimi okuyormuş gibi hissediyordum.
"Ne istiyorsun?" dedim sertçe.
Derin bir nefes aldı ve başını hafifçe yana eğdi. "Daha önce söylemem gerekirdi ama buradaki yeni eğitmenim," dedi sakince. "Bugün akademideki ilk günüm ve şans eseri senin dövüşünü izleme fırsatım oldu."
Sözleri beynimde yankılandı. Yeni eğitmen mi? Ona yukarıdan aşağı süzdüm. Gençti, diğer eğitmenler gibi yaşlı ya da katı görünmüyordu. Ama duruşu… Tehlikeli ve güçlü biri olduğunu hissettiren bir havası vardı.
"Yeni eğitmen mi?" diye tekrarladım. Kaşlarımı çattım. "O zaman neden gelip bana akıl veriyorsun?"
Riven hafifçe güldü, ama bu gülüşte alaydan çok bir meydan okuma vardı. "Çünkü gördüğüm kadarıyla senin iyi bir eğitime ihtiyacın var, Dora," dedi gözlerini gözlerime dikerek. "Yeteneklisin, ama yetenek tek başına yeterli değildir."
Sinirlenmem gerekiyordu, ama bir yanım onun haklı olabileceğini düşünüyordu.
Derin bir nefes aldım ve ona sert bir bakış attım. "Eğer bir eğitmensen, o zaman bana gerçekten bir şeyler öğretebilir misin, yoksa sadece konuşmayı mı seviyorsun?"
Riven gülümsedi, ama bu kez gülümsemesinde bir ciddiyet vardı. "Eğer gerçekten öğrenmek istiyorsan, seni çalıştırırım," dedi. "Ama bu sadece fiziksel bir eğitim olmayacak. Savaşta en büyük silahın ne yumruğun ne de hızın… Zihnindir."
Gözlerimi kıstım. Bu adam kesinlikle diğer eğitmenler gibi değildi.
"İyi," dedim meydan okurcasına. "O zaman bana göster, Riven. Ne kadar iyi bir eğitmensin görelim."
Gözlerinde yine o tanıdık kıvılcımı gördüm. Hafifçe başını salladı ve savaş duruşuna geçti.
"Öyleyse başlayalım, Dora."
O sırada bir ses duyuldu
“Bitirin şu saçmalığı” dedi sert bir ses “Benimle geliyorsun, Dora.” o sırada bize doğru gelen eğitmenimi gördüm
Kaşlarımı çattım. “Ne? Neden?”
Riven sessizce izliyordu, ama yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Eğitmen ise ciddiyetini koruyarak kolumdan tuttu ve beni kendine çekti. “Seninle konuşmam gerek.”
Kolumu çekmeye çalıştım ama tutuşu güçlüydü. “Burada kalıp çalışabilirim,” dedim. “Riven bana iyi şeyler gösteriyor.”
Eğitmenin yüzü gölge gibi karardı. “Senin bir eğitmenin var, Dora. Ve o ben olacağım.”
Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Eğitmen beni daha önce hiç bu kadar sert sahiplenici bir şekilde konuşmamıştı. Riven’ın yanımda duruşuna kısa bir bakış attıktan sonra gözlerini tekrar bana çevirdi.
“Bırakın da kendi kararını versin,” dedi Riven kayıtsızca, kollarını kavuşturmuş halde.
Eğitmen gözlerini Riven’a dikti. “Onun nasıl biri olduğunu bilmiyorsun. Onu yönlendiremeyeceğini anlayacaksın.”
Bunun üzerine Riven sadece hafifçe güldü. “Bence Dora sandığınızdan daha fazlası olabilir,” dedi sakin bir şekilde.
İçimde tuhaf bir huzursuzluk hissettim. Sanki Riven ve eğitmen arasında görünmez bir çekişme vardı ve ben ortada kalmıştım. Ama en garibi, eğitmenin beni Riven’dan uzak tutmaya çalışıyormuş gibi hissettirmesiydi.
“Gidiyoruz Dora,” dedi eğitmen kararlı bir sesle ve tekrar kolumu çekti.
Bir an Riven’a baktım. Yüzünde hâlâ o kendinden emin, umursamaz ifade vardı. Onun bu kadar rahat olması içimi sinirlendirmişti.
Neden hiç tepki vermiyordu? Eğitmen resmen beni ondan çekip alıyordu ama o sadece izliyordu.
Sinirimi bastırarak eğitmenin peşinden yürüdüm. Ama içimde tuhaf bir kıskançlık kıpırtısı vardı. Riven’ın umursamaz tavrı, eğitmenin beni sahiplenircesine götürmesi…
Ona dövüşmeyi öğretecekti. Peki ya bana?
Eğitmenin arkasından giderken, istemeden de olsa arkamı dönüp Riven’a bir bakış attım. O ise sadece gözlerini bana dikmiş, hafifçe gülümsüyordu.
O an, her şeyin daha yeni başladığını hissettim.
"Sizinle hiç bir yere gelmiyorum ben sizin kuklanuz değilim bena ne yapmam gerektiğini söyleyemezsiniz"
"Burak şu inadı kadın, önemli bir şey var gelirsen söyleyeceğim"
"Daha nazik söylerseniz belki"
"Dora benimle geliyorsun"
Kaşlarımı çattım "bu nazik bir dil miydi eğitmen"
Dişlerini sıktı "Dora hanım benimle gelmeye lütuf eder misiniz?"
"Tabii ki"
Eğitmenin duruken bana başıyla git ilareti yaptı ilerlemeye başladığımda adımlarım her geçen saniye daha da ağırlaşıyor gibiydi. İçimde bir sıkıntı vardı, ama kelimelerle ifade edemiyordum. Neden bu kadar sinirliydim? Neden her şey beni bu kadar rahatsız ediyordu? Riven’ın bana olan tavrı mı, eğitmenin beni sahiplenmesi mi? Bir şeyler yanlış gidiyordu, ama neydi?
Arkamı döndüğümde eğitmen ve riven'ın konuştuğunu gördüm.
Birden, zihnimde derin bir yankı duyulmaya başladı. Başımı sağa sola çevirdim, ama kimse yoktu. Herkes sessizdi, ben sadece kendi adımlarımın ve eğitmenin soğuk, sert bakışlarının içinde kayboluyordum.
O ses. O tanıdık ses, her zamanki gibi kalbimde yankı bulmuştu, ama şimdi çok daha belirgindi.
"Sakın endişelenme, Dora. Seninle birlikteyim."
Gözlerim kapandı bir an, zihnimde bir dalga gibi yayılan o sesin güveniyle bir anlığına sakinleştim. Kafamın içinde bir şeylerin değiştiğini hissettim. Sanki derin bir şey uyanıyordu, ama ne olduğunu anlayamıyordum.
Birkaç adım attım ama bu hissiyat giderek daha yoğun hale geldi. O ses... O ses artık her şeyden daha yakındı. Ve sonra aniden, her şey netleşti. O an, sanki içimde bir kapı açılmıştı.
Mühür.
Bir ışık parladı gözlerimin önünde. O ışık, adeta beni içine çeker gibi oldu ve derin bir titreme dalgası vücudumda yayıldı. Ellerimden bir sıcaklık yayıldı, sanki vücudumun içinde bilinçsizce bir şey harekete geçmişti.
Mühür açığa çıkıyordu.
Zihnimdeki ses ise beni uyarıyordu: "Kimseye söyleme. Mühür açıldığında, her şey değişir. Fakat bu seni koruyacak."
Hızla kalbim çarpmaya başladı, ama o an düşündüğüm tek şey, içimdeki güçle ne yapmam gerektiğiydi. Eğitmenin yanında yürürken, bir anda gözlerimin önüne bir görüntü geldi.
Gelecek.
Riven ve eğitmen dövüşüyordu. Riven’ın yüzünde öfke, eğitmenin ise büyük bir yarası vardı. O an ne kadar acı içinde olduğunu görüyordum. Eğitmen, adeta çaresiz kalmıştı.
O görüntü önümde büyüdü ve beni sarhoş gibi etkisi altına aldı. Ne olursa olsun, ona engel olmalıydım. Eğitmen ve Riven arasında bir şeylerin yolunda gitmeyeceğini, büyük bir kavganın çıkacağını biliyordum.
Hızla durakladım. Eğitmen, birkaç adım ötemdeydi, ama adımlarım donmuştu. Zihnimde yankı yapan o ses tekrar devreye girdi:
"Dur, Dora. Geleceği değiştirmek senin elinde."
O an, etrafımdaki her şeyin hızla durduğunu, zamanın sanki yavaşladığını hissettim. Kalbim deli gibi atıyordu. Her şey tek bir kararımda gizliydi.
Eğitmenin öfkesi, Riven’ın hakaretleri—bütün bunlar şimdi durmalıydı.
Bir adım atıp derin bir nefes aldım. Zihnimdeki sesi takip ettim, kalbimi dinledim ve aniden, geleceği değiştiren bir hareket yaptım. Eğitmen ve Riven’ın arasında gerilen ortamı aniden durduracak bir şey yapmalıydım.
Ve o an, kavganın patlayacağı anı dondurdum.
Zaman sanki bir anlığına durdu, her şey sessizliğe büründü. Eğitmen ve Riven arasında bir anlık bir boşluk oluştu. Onlar şaşkın bakışlarla birbirine bakarken, ben sakin bir şekilde yanlarına yürüdüm.
"Yeter," dedim, sesim kararlı ve sarsılmaz bir şekilde. "Bunu yapmayın. İkiniz de birbirinize zarar veriyorsunuz."
Eğitmen, gözlerini bana dikerken hala öfke doluydu. Ancak, gelecekte gördüğüm yaralar şimdi ortada değildi.
Riven'ın gözlerinde anlık bir şaşkınlık belirdi, ama hemen arkasından kayıtsız bir gülümseme yerleşti. "Neler oluyor?" dedi, sanki bu sırada her şeyin doğru olmasını bekliyormuş gibi.
Ama ben, artık tek bir kelime bile duymak istemiyordum. Mühür açıldı, ve geleceği değiştirecek gücüm vardı. Kimseye söylemeden, ama hepsini koruyarak, o anı dondurdum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |