13. Bölüm

9. ADALETİN RENGİ

lavinia
laviskoo7

Akademinin karanlık koridorlarından geçerken birden aniden bir gürültü duyuldu. Kapıların hızla açıldığını ve bağrışmaların yükseldiğini fark ettim. Akademi bir kaos içinde gibiydi. Savaşçılar ve görevliler, her tarafta bir şeyler arıyordu. Başımı hızla kaldırdım ve bir grup asker hızla bana doğru yaklaştı. İçlerinden biri, sert bir şekilde seslendi:

 

"Hemen bizimle gel! akademiye ihanet ettin”

 

Hemen tedirgin oldum. Gözlerimdeki panik ifadesini görmüş olmalılardı, ama o an her şey o kadar hızlı gelişti ki, ne söyleyeceğimi bilemedim. Çevremdeki herkes bana bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bir grup asker beni sarhoş gibi çepeçevre sarmıştı.

 

Beni hızla bir mahzene doğru götürdüler. Kapalı, karanlık bir odanın içinde, aniden ellerim bileklerimden kelepçelenerek duvara bağlandı. Ne olduğunu anlamadan önce ağzımın içine bir bez tıkandı.

 

Bir görevli önümde belirdi. Gözlerinde ne bir endişe, ne de herhangi bir merhamet vardı. “Drakoria'nın kalıntısı, hainin taşeronusun!” dedi. Sözlerinin etkisiyle başım döndü. “Tüm kanıtlar seni işaret ediyor! Akademiye ihanet ettin!”

 

“Ne? Hayır!” diye bağırdım, ama sesim bezin içine hapsoldu. Ne oluyordu? Benim suçum neydi? Neden böyle suçlanıyordum? İçimdeki kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı.

 

Beni suçlayanları görünce korkum daha da arttı. Sanki her şey aleyhime dönmüş gibiydi. Bir başka asker, elindeki belgeyi uzatarak bana gösterdi. Belgeyi okudukça içimdeki korku daha da büyüdü. O belgede, Akademi’ye karşı düşman krallığa bilgi aktaran kişinin kimliğiyle ilgili açık ipuçları vardı ve o kişi benmişim gibi görünüyordum.

 

Bütün dünyam başıma yıkıldı. Kendi kimliğimi sorgulamaya başladım. Bir an içimdeki suçluluk hissi ve kararsızlıkla yüzleşmeye çalıştım. Ama o an şunu fark ettim: Her şey sadece bir plan, bir tuzaktı.

 

Eğitmenim, o karanlık maskesiyle göründü, ama bu sefer gözlerinde bir sertlik vardı. Bana doğru adım attı ve duvara biraz daha yaklaştım.

 

“Suçlu değilsin, Dora,” dedi. “Ama burada, her şey göründüğü gibi değil. Bunu kanıtlamalıyız.”

 

Bunun ne anlama geldiğini anlayamamıştım. Eğitmen, bir an kafasını eğerek kararlı bir şekilde konuştu:

 

“Akademinin en büyük sırrını korumak için her şey yapılır. İhanet gibi görünen her şey, aslında bir oyunun parçasıdır.”

 

Başımı kaldırdım, eğitmenin bu sözleri bana bir şeyler anlatıyor gibiydi. Ama ne? Onun bir anlamda bana inandığını hissedebiliyordum, ama burada, mahzendeki bu yalnızlık ve suçlama hisleri... İçim bıçak gibi kesiliyordu. Eğitmen bana doğru adım attı.

Bir süre sessiz kaldık. Ancak, o an içimde biraz daha umut yeşermeye başladı. Eğitmenin bana olan güveni, mahzende bile bir ışık gibiydi. Gerçek kimliğimi öğrenmeden önce, doğru olanı yapmak için ne gerekiyorsa yapacaktım.

İLAHİ BAKIŞ AÇISI

Dora, zindanın soğuk taş duvarlarına yaslanmış, zincirler içinde ellerini çekmeye çalışarak nefes alıyordu. Her şey hızla bir tuzağa dönüşmüştü. Suçsuzdu ama kimse ona inanmıyordu. Kanıtlar, akademiye ihanet ettiği yönünde suçlamalarla doluydu ve bu durum Dora’nın kabusuydu. Herhangi bir şekilde buna açıklama getiremediği için, suçlu olduğu kanısına varılmıştı. Kimse dinlemiyor, sadece suçluluğu üzerine yığılmıştı.

 

Zindanın karanlık köşesinde bir asker belirip ona göz kırptı. "Birkaç gün burada bekleyeceksin," dedi, sonra hızlıca geriye çekildi. "O zamana kadar Akademi'nin yüksek yönetimi seninle ilgilenecek."

 

Dora bir an bile olsa, tüm bu olayların bir yanlışlık olduğunu düşündü. Ancak ne kadar düşündü, ne kadar kendisini savunmaya çalıştıysa da karşısında hiçbir destek bulamadı. Eğitmen bile onun masumiyetine dair tek bir şey söylememişti. Kendisini yalnız hissediyordu. Öfke, hayal kırıklığı ve çaresizlik arasında gidip geliyordu.

 

Birkaç gün sonra, zindandan çıkarıldığında ellerindeki kelepçeler oldukça ağır hissediyordu. Tüm vücudu uyuşmuştu ama kalbinde, bir fırtına kopuyordu. Kafasında sadece bir düşünce vardı: intikam. Liordan ve okul müdüründen. O kadar dayanılmaz bir öfke vardı ki içinde, adeta vücudunda patlayacak gibiydi.

 

Liordan'ın onu nasıl ihbar ettiğini, müdürün ona nasıl ihanet ettiğini unutamayacaktı. Onun bu duruma düşürülmesinin tek sebebiydi onlar. Her şeyin ardında onların varlığını gördükçe nefret doluyordu. Akademiye ihanet suçlamasıyla mahzene atılması, ona her şeyin bir yalan olduğunu ve dost bildiği insanların, düşmanıymış gibi hareket ettiğini öğretiyordu.

 

Eğitmeninin verdiği o umut ışığı, şu an sadece acı bir hatıra gibi aklında yankı yapıyordu. Eğitmen onun suçsuz olduğunu biliyordu, fakat yine de ona karşı herhangi bir müdahalede bulunmamıştı. Bu durum, Dora’nın güvenini sarstığı gibi, intikam arzusunu daha da büyütüyordu.

 

Müdür, ona bir bakış bile atmamıştı. Liordan, tüm bu suçlamaların kaynağıydı. İhanet, onu yıkmıştı. Dora içindeki o sessiz gücü serbest bırakmak istiyordu. Ne olursa olsun, bir şekilde bu düşmanlardan kurtulmalı ve onlara hak ettikleri cezayı vermeliydi.

 

Zindanın soğuk taşlarında sadece tek bir düşünce vardı: İntikam.

Mahzenden çıkarılmam için gerçekten çok zorlayıcı bir durumdu. Ama bir şekilde, içimdeki öfkeyle, eğitmenim ikna olmuştu. Lior ve müdürün, karanlık planlarını gerçekleştirmelerine engel olacak güç, artık benim içimdeydi. Eğitmenin katı tavırlarına rağmen, o sessizce müdahale etti. Bir şekilde, benim için bu karanlık odayı terk etmemi sağladı.

 

Kapı açıldığında, ışık gözlerimi kör etti. Gözlerim mahzenin karanlığından sonra güneş ışığına alışmaya çalışırken, derin bir nefes aldım. Kendimi yeniden hissediyordum. Gücümü topladım, her şeyin kontrolünü yeniden ele almalıydım. Bunu yapabileceğimi biliyordum.

 

Ve işte, dışarı çıktım. Soğuk hava yüzüme çarptı ama bunu bir yenilgi olarak hissetmedim. Kafamda bir plan vardı. Bir adım atarken, her şey değişecekti.

 

Her adımda, içimdeki güç arttı. Akademinin bu zamanlarına bir daha geri dönmeyeceğimi biliyordum. O soğuk zindan günleri, bir hatıra olarak kalacaktı. Ama bir şey vardı, benimle ilgili herkesin bilmesi gereken bir şey. O anda, bütün dünyaya bildirecektim.

 

Dışarıda toplanmış olan öğrencilerin gözleri üzerine çevrilmişti. Onlar sadece bekliyordu, ama ben onlara şunu söyledim:

 

“Geri döndüm, millet. Şimdi intikam zamanı!”

 

Ve sonra, hedefim belliydi. Lior. O bana güvenmişti, ama o güvenin ne kadar yanlış olduğunu anlamamı sağladı. Herkesin gözlerinin üzerine odaklandığı o an, içimdeki karanlıkla birlikte hareket etmeye başladım. Benim için geri dönüş yoktu. Lior, yaptığı hata yüzünden bu bedeli ödeyecekti.

 

Onun yanına doğru adım attığımda, bütün dikkatler hala üzerimdaydı. Lior gözlerini bana dikmişti ama bir şey vardı, gözlerindeki o pişmanlık duygusuyla bakarken bile, bir an bile korkmadığımı gördü. İntikam almak, her şeyden daha tatlı olacaktı. "Senin yaptığın yanlıştı, Lior," dedim, sesim soğuk ve kesindi. "Ama şimdi, bir ders alacaksın."

 

Lior bir adım geriye çekildi, ama bunu yeterli görmedim. "Artık seninle o eski ilişkimizi unutmalıyız. Senin için bir öğretmen değil, bir düşmanım," diye ekledim. Ve sonra, içimdeki gücü serbest bırakmaya karar verdim.

 

Kollarımda ve bacaklarımda hissedilen enerjiyle, sanki bir asır boyunca hapsedilmiş bir güç patladı. Lior gözlerinde şokla bana bakarken, onunla yüzleşmeye başladım. Her hareketi, her bakışı bana bir meydan okuma gibi geliyordu. Ama bu kez, karşımdakinin kim olduğunun bir önemi yoktu. O, bana ihaneti öğreten kişiydi. Artık hesaplaşma zamanıydı.

 

Lior ve ben, birbirimize yakınlaştıkça, akademinin sessizliği daha da ağırlaştı. O bana sıktıkça, ben de ona sıktım. Bu, sadece bir dövüş değildi. Bu, her şeyin başladığı anın sonuydu.

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 24.01.2025 23:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...