23. Bölüm

23. Bölüm

lectea
lectea

23.BÖLÜM

 

Alen Zifir İmren’den

 

Yüzümün sol tarafında hissettiğim bir ıslaklıkla gözlerimi araladım yavaşça. Karşımda dili ağzından salyalar akarak çıkmış, bana meraklı gözlerle bakan bir doberman duruyordu.

 

Vücudu tamamen benimkinin üstündeydi. O kadar tatlı bakıyordu ki kıkırdamadan edemedim. Ellerimi çenesinin aşağısına götürüp sevmeye ve kaşımaya başladım.

 

 

Çoğu insan dobermanlardan korkardı aslında haksız da sayılmazlardı, dış görünüşleri oldukça ürkütücü olan bu köpekler sahipleri dışında çok fazla kişiylede bağ kurmazlar ve iyi geçinemezdi.

 

Ama bu üstümdeki tüm bu anlattıklarımın dışında kalıyordu çünkü bana daha önce kendi köpeğim dışında bu kadar sevgiyle yaklaşan başka bir canlı olmamıştı. Yavaşça yatakta doğrulduğumda oda benle doğruldu. Yüzüme yaklaşıp tekrardan yalamaya başladı. Onu durdurmaya çalışırken bir yandan da ağzımdan kaçan kahkahalara engel olamıyordum.

 

‘‘ Hugo, gel oğlum buraya.’’

 

Köpek hızla üstümden kalkarak sesin geldiği yöne, kapı tarafına gitti.

 

Dağılmış saçlarımı tekrardan bağlarken bende kapıya baktım. Yavuz bir dizinin üstüne çökmüş Hugo’yu seviyordu.

 

Tebessüm ettim bu haline. ‘‘ Günaydın.’’

 

Gözlerini Hugo’dan ayırarak bana baktı. ‘‘ Günaydın, bakıyorum da iyi anlaşmışsınız?’’
Hugo’yu kastettiğini anladım. ‘‘ Evet, baya iyi hem de. Normalde çok da arkadaş canlısı bir cins değil ama bende şaşırdım.’’

 

‘‘ Kokundan dolayı.’’

 

‘‘Ne?’’

 

Gözleriyle üstümü işaret etti. ‘‘ Sweatshirt. Benim gibi koktuğu için bu kadar arkadaşça davranmış olmalı. Bu da demek oluyor ki Hugo’nun artık benden başka bir arkadaşı var.’’

 

Dediklerinin yarısını kafam eğik bir şekilde dinledim çünkü üstümdeki sweatshirt’ü incelemekle meşguldüm. Koyu gri, ön tarafta küçük bir yazı vardı. Bana da oldukça bol gelmişti. Küçük veya ince bir kız değildim hatta kadınlar için dev bile sayılabilirdim ama Yavuz’un yanında ben bile kendimi 1.50 boylarında biz kız gibi hissediyordum. Sahi, boyu kaçtı ki?

 

‘‘ Bunu ne ara giydim ben?’’

 

‘‘ Sen giymedin. Ben giydirdim. Üşümüş gibi duruyordun.’’

 

En son kim seni bu kadar düşündü Zifir? Kim senin üşümüş olduğunu fark edip sana kıyafet giydirdi? Bunları geçtim, kim sen hasta olduğunda sana bir bardak çay yaptı? En son kim sana gerçekten nasılsın siye sordu Zifir?

 

‘‘ Teşekkür ederim.’’ Minnetle yüzüne baktım.

 

Dudakları kıvrıldı. ‘‘ Sen az önce bana teşekkür mü ettin ben mi yanlış duydum?’’

 

Yataktan kalkarken bir yandan da ona söylendim. ‘‘ İlla pişman edeceksin yani.’’

 

Hugo bana yaklaştığında bende ona eğildim. Yavuz odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başlayınca ben ve Hugo’da onu takip etmeye başladık.

 

Evi gündüz gördüğümde etrafı daha dikkatli inceleme şansım olmuştu.

 

Gri ve siyah tonlarının baskın olmasına karşın duvarlara asılmış resimler çok renkliydi. Tam merdiven bitimde bulunan resim ise diğerlerine göre çok daha açık tonlarda ve amatörceydi. Sanki bir çocuk çizmiş gibi.

 

Evin tüten dumanına, mavi kalemle çizilmiş bulutlara ve küçük bir kız çocuğu, sol tarafında kanatları olan bir kadın ve sağ tarafında bir adam el ele tutuşmasına bakılırsa bu kesinlikle küçük bir kız çizimiydi.

 

‘‘ Çok tatlı.’’

 

Yavuz arkasını dönüp bana baktı. ‘‘ O kadar kısa olduğumu düşünmüyorum.’’

 

Bir dakika, resimdeki kişi Yavuz muydu? Yani bu kız çocuğu…? Yavuz evli miydi?

 

Peki, bananeydi bundan? Ben niye üzülüyordum? Ben niye içimde bazı şeyler sönüyormuş gibi hissediyordum.

 

Yavuz arka tarafıma geçerek elini omzumun üstünden resme uzattı.

 

İlk önce ortada duran küçük kıza dokundu. ‘‘ Bu Eylül. Yeğenim. 6 yaşında daha.’’

 

Sonra elini kanatları olan kadına uzattı. ‘‘ Bu da ablam Dilay. Maalesef 3 sene önce kanserden vefat etti.’’

 

Gözlerim dolu dolu oldu anında. Bu yüzden Eylül kanatlar çizmişti annesine. Melek olmuştu çünkü onun annesi.

 

Boynumun açıkta kalan tarafına bir damla gözyaşı düştüğünü hissettim. Sonrasında ise bir iç çekiş.

 

Hızla arkamı döndüm. Yavuz bir eliyle yüzünü gizlemeye çalışırken gitmeye çalışınca kolundan tuttum.

 

Nasıl teselli edeceğimi bilemiyordum.

 

‘‘ Yavuz çok üz-’’

 

‘‘ Beni teselli etmene gerek yok Zifir.’’

 

Hayır, vardı. Kimin böyle bir durumda teselli edilmeye ihtiyacı olmazdı ki?

 

‘‘ Bir şey sorabilir miyim?’’

 

Yavuz ağlamaktan kızarmış gözlerini bana çevirdi. Kafasını ‘‘evet’’ anlamında salladı.

‘‘ Sarılayım mı sana?’’

Yavuz gözlerime baktı. Uzun uzun baktı. Sanki içime baktı. İçimi gördü.

‘‘ Zorla bana sarılanı istemem Zifir. Kend-’’

Cümlesini bitirmesine izin vermeden kollarımı sıkıca beline sardım.

Kollarımı sardığım bedenin kasıldığını hissettim. Sonra oda gevşedi. Onun kolları da benim bedenimi sardı.

‘‘ Çok üzgünüm Yavuz, yaşadığın her şey için.’’ Kendimi onun gövdesine sokmak ister gibi sarıldım. O ise başını kafama eğdi yavaşça, burnunu saçlarıma dokundurduğunu hissettim. Derin bir nefes aldı.

‘‘ Ben nefes alamıyorum bazen Zifir. Tıkanıyorum, yapamıyorum. Unuttum ben nefes almayı sanırım.’’

‘‘ Ben öğretirim sana Yavuz, hatırlatırım sana ben.’’

Yavuz’un burnundan gülüşünü duyduğumda içim bir nebze olsun rahatlamıştı.

Bölüm : 16.02.2025 00:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...