
Herkese merhabalar
yeni bölümle karşınızdayım.
Yıldıza basıp oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
bölüm size emanettt
●●●●●●●●20.bölüm●●●●●●●
Karanlığın ortasında kalan cılız bir mum ışığı gibiydi umutlarım. Hayatım, kendi çizdiği kader yolunun ortasında ilerlerken, kendi yaşantımı dışardan izleyen seyirci gibiydim.
Yanımda oturan adamın Allah katındaki eşiydim artık. Gözlerine baktıkça içimde garip hisler oluşturan adamın eşi.
En acısıda bize bahşedilen bu evlilik mutluluktan çok acı vermesiydi.
Leyla'nın koluma girip "gel güzelim" demesiyle oturduğum yerden, bacakarımdaki güçsüzlükten dolayı onun desteğiyle ayağa kalktım. Karşımdaki sedirde oturan amcamın duygu yüklü bakışları artık hiç bir şey ifade etmiyordu.
Şuan sadece babamı istiyordum, babamın kollarında sığınıp ağlamak istiyor, gördüğüm kabustan beni öperek uyandırmasını istiyordum. Bu bir rüyanın değil gerçek bir yaşamın kabusuydu benim için.
Koluma giren Leyla'nın beni yürütmesiyle belimin acısından gözlerimi sıkıca yumdum. Leyla acımı anlamış olmalı ki yüzüme bakarak "iyi misin?" diye sordu. Derin bir nefes alıp başımı aşağı yukarı salladım. Bana dikkatlice bakan insanların olduğu bu yerden biran önce çıkmak istiyordum. Bacaklarıma vuran acıya katlanarak yürümeye çalıştım.
Oturma odasından çıkıp merdivenleri ağır adımlarla çıkmaya başladık. Uzun bir kolidordan yürüdük. Leyla'nın durmasıyla bende durdum.
Leyla, karışısında durduğumuz odanın kapısını acıp belimden destekleyerek odanın içine doğru beni yönlendirdi.
Gri tonlara hakim olan büyük bir odaydı burası.
Tıpkı... onun gibi kokuyordu.
Bedenimi yavaşca Leyla'ya döndürüp. "burası" dedim. Gözlerimdeki sorgulayıcı bakışlar Leyla'nın gözlerine kenetlenmiş durumdaydı.
Leyla yüzündeki mahcubiyetle "Aslan'nın odası" dedi. Şok dalgası bedenimde yayılırken gözlerim irice açıldı. Başımı olumsuz anlamda iki yana sallamaya başladım.
Neden bu odaya getirmiştiki beni. Şuan bir adamın karısı olmaya hazır değildim ki ben.
Leyla yüzümdeki endişeyi anlayarak "canım benim, korkmana gerek yok. Hiç iyi gözükmüyorsun, sadece dinlenmen için getirdim seni." Sesindeki şefkat bir nebzede olsa içimi rahatlattı. Kolumdan tutup yatağa doğru götürmeye başladı. "sen şimdi yat, biraz dinlen" yatağın örtüsünü kaldırıp bedenimi yatağa yatırdı. "ben şimdi sana yemen için birşeyler gitirecem" örtüyü üzerime örtüp son bir bakış atıp odadan çıktı.
Ruhumda bedenim kadar yorgundu.
Bana ait olmayan yatakda yatmak, bu yatağın Aslan'a ait olması huzursuz hissettiriyordu.
Annem ve babamı düşünmeden edemiyordum. Şuan ne yapıyorlardı acaba. Babama attığım mesajı çoktan görmüş olması lazımdı. Şerefsiz adamın telefonumu kırmasından dolayı onlara ulaşamıyor olmak canımı sıkıyordu. Belimdeki acıda cabasıydı. Olanları duymuşlarmıydı? Belki de şuan İstanbul'a gittiğimi düşünüyorlardı.
Babamm...... küçük kızının sana çok ihtiyacı var. Kendimi çok yalnız hissediyorum. Tanımadığım bilmediğim bu evde kimsesizim. Gözlerimden akan yaşlar bile bedenime acı veriyor artık...
Burdan girmek istememe rağmen, odadan çıkmaya bile cesaretim yoktu.
Yerimde huzursuzca kıpırdanırken kapının açılmasıyla bakışlarımı kapıya doğru çevirdim.
Elindeki tepsiyle içeri giren Leylaydı... dudaklarını iki yana kıvırıp yanıma geldi.
"Hadi yaslan arkana, boğazından sıcak bişeyler geçsin"
Başımı iki yana salladım. Midemin bulantısından dolayı birşey yiyebileceğimi düşünmüyordum.
"Asya itiraz etmeni istemiyorum, güzelim halini görmüyor musun, yemek yemezsen hasta olacaksın. Biliyorum.... anlıyorum seni ama olmaz böyle." Otariter çıkan sesiyle elindeki tepsiyi komidinin üzerine koydu. üzerimdeki örtüyü kaldırmadan omuzlarımdan tutup yatağın başlığına doğru yaslanmamı sağladı.. belimdeki acı hareketimle dahada arttı. Dudaklarımdan çıkan ufak inilti Leylayı telaşlandırmıştı. "Ne oldu sana Asya, aşağıda ayağa kalkarken de aynısı oldu. O şerefsiz Berat sana zarar verecek bişey mi yaptı"
Gözümdeki yaşlar acıdan mı yoksa Leylanın bana göstermiş olduğu şefkatten mi bilmem şiddetini dahada arttırdı.
Leyla tepsideki suyu eline alıp içmem için dudaklarıma götürdü. Sudan bir iki yudum alıp acıyla çıkan sesimle "belim" diyebildim. Leyla ayağındaki terlikleri çıkartıp yatağın üzerine cıktı. Arkamı yavaşca kendine doğru döndürdü. "Dur bi bakayım" deyip üstümdeki kazağı hafifce yukarı kaldırdı. Telaşla çıkan sesiyle "Allah onun belasını versin, elleri kırılsın inaşşahh!!!!!" deyip kazağımı yavaşca aşağı indirdi.. Yüzünde beliren korku belimin iyi gözükmediğini söylüyordu.
Yataktan aşağı inip " Sen şimdi yaslanma arkana, otur böyle" komidini yatağa doğru çekerek önüne getirdi. Tepsideki kaşığı elime tutuşturdu. "Çorbanı içe dur, ben sana ağrı kesici krem falan getirecem" itiraz etmeme fırsat vermeden koşar adımlarla odadan çıktı. Birilerinin beni düşünmesi içimi ısıtmıştı. Gözümdeki yaşları silip elimdeki kaşığı çorbaya doğru götürüp içmeye başladım. Bir iki kaşıktan sonra midemin daha fazla kabul etmemesinden dolayı kaşığı tepsiye bıraktım. Kendimi yatağa doğru kaydırıp cenin pozisyonu alıp pencereden içeriye yansıyan güneşin ışıklarını izlemeye başladım.
Mutlu gecen çocukluğum...., ergenliğim,.... okul hayatım. Okulumun bitmesini canla başla beklerken herşey daha güzel olacağını düşünürken tepe takla olan hayatım.
Geleceğim tanımadığım insanların iki dudağı arasında şekillenirken hiç birşey yapamadım. Ben hiç bir zaman bu kadar güçsüz bir kadın olmamıştım.
Peki suçlu olan kimdi?
Başka birilerinin yapmış olduğu hatalardan dolayı
Kurban olarak seçilen ben mi, yoksa Aslan mı?
İkimizinde içinde yanan kor ateş.
Kapının tıklatılıp açılmasıyla Leylanın geldiğini düşünerek yerimde huzursuzca kıpırdandım. Başımı çevirip baktım, Gelen Leyla değil...
Oydu..
Gözleri gözlerime tutuklu kalırken varlığı hem odayı hem içimi dolduruyordu.
Her attığı adımda bedenimin titretişi..
Ben şimdi karşımdaki bu adamın karısımıydım?
Bana dün gece git diyen, özgür ol diyen adamın...
Gözlerindeki mahcubiyet, başarısızlığın verdiği hüzünle bakan bir çift kömür karası göz.
Yavaşca yanaştı yatağa. Tek dizini kıvırıp çöktü yatağın kenarına. Tek elini yanağıma doğru uzattı. Dokunup dokunmaak arasında kalırken aktı gözümdeki yaşlar. Ne çok akmıştı bugün bu göz yaşlarım. Kurumasının bir yolu yokmuydu.
Kapattım gözlerimi.
Dizlerimi karnıma doğru cekip dahada küçülmek istedim koca yatakta.
"ASYAMMM" dedi. benliğimi dolduran hüzünlü sesiylee.
"ne seni koruyabildim ne de sözümü tutabildim" dokundu titreyen eliyle, sildi yanağımı ıslatan yaşlarıı...
Yerinden hafifce kalkarken saclarımın üzerine kor gibi yanan dudaklarını bastırdı.
Elleri saçlarımı okşarken "konuş benimle güzelim susma böyle, bağır çağır, vur kır ama yalvarırım susma böyle". derin bir nefes çekti içine, öfke dolu sesiyle "Allah benim belamı versin koruyamadım seniiii"......." sanada, senin gözünden akan yaşada ölürüm ben Asyammm.... Aç gözlerini bak gözüme, mahrum etme güzel gözlerinden beni" sesindekii çaresizlik içime işlerken yavaşca açtım gözlerimi.
Bakışlarım yorgun görünen yüzünde gezinmeye başladı. Kaşındaki yara ve morluk kendini iyice belli etmeye başlamış. Pansuman yapılmadığı belliydi. Dudağından ki yarada kabuk bağlamıştı. Dün gece benim yaralarımı sararken kendi yaralarını es geçmişti. Gözlerimi gözlerine sabitleyip
"ASLLAANNNN" dedim zorla çıkan sesimle.
Gözleri boğulurcasına gözlerime bakarken
"ölsün sana Aslan"
İçli cektiği nefesiyle alnıma dudaklarını bastırıp geri çekildi. ne diyeceğimi merak eden gözlerle "söyle Asyam, hadi susma"
Derin bir nefes çektim içime, kokusu ciğerlerime dolarken
"şimdi ben senin karın mı oldum?"
Bunu sormamı beklememiş olacak ki, dudaklarını iki yana kıvırıp elini yanağıma koydu. Başparmağıyla yanağımı okşarken, başını aşağı yukarı salladı
"oldun yaa."
"Bu cihanda da öbür cihanda da karım oldun. Hiç bir Allahın kulu değiştiremez artık bunu." Gözlerindeki bakış bambaşkaydı.
Örtünün içinden yavaşca kolumu çıkarttım. Ne yaptığımı bile sorgulayamadan, kendinden bağımsız şekilde elimi yüzüne doğru götürüp kaşındaki yaraya hafifce dokundum.
"Acımıyor mu?"
Aslan gözlerini kapatmış yüzünü elime doğru yasladı. Kirli sakalı avuçlarımın içine batarken dilini damağına vurup
"cık...artık acımıyor"
Ben yatakta yatarken o yere çökmüş öylece bekliyordu. Ne ben elimi çekebildim yüzünden... ne de o gözlerini açıp yaslı olan başını kaldırdı elimden.
Yüzündeki yaralara rağmen bu kadar yakışıklı olması normal miydi?
Elini yüzündeki elimin üzerine getirip tuttu. Yüzünden kaldırmadan hafif bastırarak dudaklarının üzerine doğru kaydırdı...
Sıcak nefesi elime çarpıyordu.
Avuç içimi koklayarak derin bir nefes çekti içine.
Göğüsü hızla kalkıp inerken sıcak dudaklarını avuç içime bastırdı..
Kalbimin atış sesi kulaklarıma gelirken onun duymaması için derin derin nefesler alıp vermeye başladım.
Onun gözleri hâlâ kapalıydı.
Alev alev yanan yüzüm karıncalanmaya başlamıştı bile.
Odanın kapısı açıldığında nefesimi tutup öylece kala kaldım. Aslan gözlerini açıp kapıya doğru baktı.
"Şeyyy a-abii...ben" kekeleyerek konuşan Gülfem'in sesiyle elimi Aslan'ın yüzünden hışımla çektim.
Aslan ilk önce gözlerime bakıp çöktüğü yerden ayağa kalktı gözlerini arkamdaki Gülfem'e doğru çevirdi.
"Kızım kapı çalma adetin yok mu senin?" Aslan'ın sesindeki kızgınlık yüzüne yansıdı.
Dünden çatılmaya hazır olan kaşlarını çattı.
Gülfem kendini savunmak için "Abi ben senin burda olduğunu bilmiyordum ki" dedi Sesindeki utanmışlıkla.
"Leyla yengem ikizler uyanınca durmadılar diye beni gönderdi. Bunları Asya yengemin beline sürecekmişim." Aslan sorgulayıcı bakışlarıyla yüzüme baktı.
Belimdeki acıyı unutmuştum tamamen. Adımlarını Gülfem'e doğru atmaya başladı "ver bana ben hallederim"
"Şey abi bide yengem dediki sürmeden önce ılık duş alsın, bu kıyafetleride giysin"
"Tamam Gülfem çık sen"
Gülfem "abi bidee" deyip bekledi. Söyleyip söylememek arasında kararsız kalmışcasına derin nefes aldı.
Aslan sabırsız çıkan sesiyle "Söylesene kızım, ne bekliyorsun"
"abii iç çamaşırları daha hiç kullanılmamış temizmiş. Asya yengem gönül rahatlığıyla giyebilirmiş"
Gülfem'in sözleriyle kızaran yanaklarımın dahada kızarmasıyla örtüyü yavaşca başımın üzerine doğru çekmeye başladım. Arkam onlara dönük olmasına rağmen utancımdan kızarmış durumdaydım.
Gülfemde abisiyle yaptığı iç camaşırı muhabbetinden utanmış olmalı ki hızla odadan çıkıp kapıyı kapattı..
Arkasından gelen kapı kilitleme sesiyle örtünün altındaki bedenim kaskatı kesildi. Aslan odanın kapısını kilitlemişti. Gözlerim yuvalarından çıkacak gibi açılırken nefesimi tutmuştum.
Neden odanın kapısını kapısını kitledi ki. Dışarıdakiler nasıl içeri girecek şimdi. Örtüyü açıp sorsamıydım.?
Yatağa doğru yaklaşan adım sesleriyle örtüyü sıkı sıkı tuttum. Adım sesleri kesilirken varlığını yanımda hissediyordum.
"Asya..... örtüyü aç ve nefes al" onun sözleriyle nefes almaya başlasamda içerdeki hava yetersiz geliyordu.
Ellerini örtüye getirip yavaşca üzerimden çekti.
Gözlerimin içine bakarak "belin mi acıyor senin?" .
Bakışlarımı ondan kaçırmamla "Asya cevap versene" dedi sesindeki kızgınlıkla.
Başımı evet dercesine aşağı yukarı salladım. Ellerini saçlarına götürüp geriye doğru verdi.
Öfkeyle sesli bir nefes verip "o piç yaptı.. o piç senin canını yaktı demi."
Adımlarını hızla yatağın diğer tarafına doğru cevirdi. Başımı döndürüp ona doğru baktım. Yatağın üzerine çıkıp bana doğru yanaştı. Ne yaptığına anlamadan omuzlarımdan tutup sırtım ona dönük şekilde oturur pozisyona getirdi. "Aslan" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. "Ne yapıyorsun"
Bana cevap vermeden kazağımı yukarı kaldırmaya başladı. Panikle kazağımın uçlarından tutup açmasına müsaade etmedim. Yalvarırcasına çıkan sesimle "Aslan lütfen"
Beni o şekilde görmesi utandırıyordu.
"Asya 2 saniye izin ver" öfkeliydi. Sesi çok öfkeli çıkıyordu. Titreyen ellerimi kazağımdan yavaşça çektim.
Ellerimi çekmemle kazağımı yukarı kaldırdı.... ve öylece bekledi.
Ne kadar o şekilde bekledik bilmiyorum.
Ellerinin sıcaklığını belimde hissetmemle irkilip bedenimi dikleştirdim. Nefesimin hızlanmasıyla göğüsüm hızla kalkıp iniyordu.
Kazağımı tutup çekiştirerek aşağıya doğru indirdim.
Aslan'ın yatak başlığına art arda vurmasıyla yerim sıçrasam da belli etmedim.
"Allah benim belamı versinnn!!...
Allah benim belamı versin!!!!!. Onu öldürmeliydim. Sana dokunan onun leşini önüne sermeliydim!!!" sesi odanın duvarlarında yakınkılanıyordu... Derin derin nefesler alıyor kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.
Bedenimi ona doğru döndürüp gözlerinin içine baktım. Kendine olan kızgınlığıyla yüzü dehşet içindeydi, alnın ortası ki damar belirginleşmiş gözlerinin akı kıpkırmızı olmuştu..
Yatağın başlığına vuran elini avuçlarımın içine aldım. Elimin soğukluğu onun sıcaklığına karıştı.
"Dur artık be adam."
Derin bir nefes cektim içime. Dolan gözlerimle gözlerine bakıp "Senin vücudunda etten ve kemikten oluşmakta"
Onun kendine zarar vermesi sırtımdaki acıdan daha çok canımı acıtıyordu.
Ellerini elimden çekip yüzümü avuçları içine aldı.
Yavaşca yanaşıp alnımı alnını alnıma yasladı. Hafice başını iki yana sallayıp "acıma bana, sana acıların en büyüğünü yaşatan bana merhamet etme" acıyla verdi nefesi nefesime karıştı.
Bedenlerimizdeki yaralar farklı yerlerde olsada, kalbimizdeki acı ortaktı bizim.
Ellerini yüzümden çekip yataktan indi. Adımlarını odadaki kapıya doğru yöneltti. Kapıyı açıp içeri girdi. İçerden su sesisinin gelmesiyle benim için suyu ayarladığını anladım. Yataktan ayaklarımı sarkıtıp ayağa kalktım
Yatağın üzerindeki kıyafetleri elime aldım.Banyoya doğru ilerleyip içeri girmeden kapının orda dikilip, duşakabinin içindeki Aslana baktım.Gömleğinin kollarını yarısına kadar katlamış. Bir eliyle duş başlığını tutarken diğer eliylede suyun sıcakığını kontrol ediyordu. İri cüssesi duşa kabinin yarısını kaplıyordu.
Onu bu şekilde izlemek istesemde hafifce öksürerek varlığımı hissettirdim. Başını bana döndürerek baktı.
"gerisini ben hallederim" deyip dışarı çıkmasını bekledim. Başıyla beni onaylayıp duş başlığını asıp duşakabinden çıktı. Karşıma geçip elimi tutarak banyonun içine doğru çekti. "Aslan" dedim şaşırmış şekilde "çık sen, ben hallederim"
Aslan gözlerime bakıp "belin çok kötü yardım edeyim" başımı hızla iki yana sallayıp "olmaz" dedim. "Çık lütfen ben hallederim, sorun olursa bağırırım sana" sorun olursa tabiki de bağırmayacaktım. Canım acısına dayanır yinde bağırmazdım. Beni o şekilde görmesini düşünmek bile utanctan kıpkırmızı olmama neden olmuştu. Ellerini cebine koyup kaşlarını havaya kaldırdı, masumca yüzüme baktı.
Ağzını açıp konuşacağı esnada ellerimi göğüsüne koyup sertçe ittirdim
"çık Aslan!!! Mümkünse odanın da dışına çık" banyonun kapısından geri geri çıkarken başını iki yana sallayıp "oda da bekleyeceğim" suratına kapıyı kapatıp anahtarı çevirdim.
Suyun boşa akmaması için hızla üzerimdeki kazağı çıkarttım. Altımdaki pantolonu belimdeki acıdan dolayı zorlada olsa çıkartmayı başarabildim. İç çamaşırlarımıda çıkartıp suyun altına girdim. Sıcaklığı tamda istediğim gibiydi...
Malzeme bölümendeki tek şampuanın olması dudaklarımın iki yana kıvrılmasına neden oldu. Elime şampuanı alıp avucuma yeteri kadar döküp saçlarımı köpüklemeye başladım. Şuan tıpkı Aslan'nın saçları gibi kokuyordum. Saçlarımı ve vücudumu duruladıktan sonra duşakabinden çıktım. Sıcak su bedeni iyi gelmişti.
Gözlerim banyonun içinde havlu aramıştı ama yoktu. Banyoya girmeden önce sormayı nasıl akıl edemememiştim...
Aslan'a seslenip seslenmemek arsında kalmıştım. Acaba odadamıydı. Kısık çıkan sesimle "Aslan" dedim. Kendi sesimi zor duymuşken Aslan nasıl duyacaktı.
Tekrar Aslan diyeceğim esnada telaşlı gelen sesiyle "Asya bir şey mi oldu?" kapının kulpunu kıracakmış gibi aşağı yukarı indirmeye başladı. Panikle bir iki adım geri gittim. Allahtan kapıyı kitlemiştim. Yoksa anadan doğma şekilde görecekti beni. Yüksek çıkan sesimle "Aslan bişey olduğu yok sakin ol. Sadece havlu isteyecektim"
Kapıya elini yavaşca vurup "öyle desene yavrum, aklım çıktı burda" ne yapmıştımda kızıyordu şimdi bu adam bana. Daha ağzımı açmama müsaade etmeden kapıyı zorlamaya başlayan kendisiydi.
Aslanın sesi kesilince kapıya doğru adımlamaya başladım.Kulağımı kapıya dayayıp ayak seslerini duymaya çalıştım. Vücudumun çıplak ve ıslak olmasından dolayı üşümeye başlamıştım. Saçlarımdan damlayan sular vücudumdan süzülerek akarken içim ürperiyordu. Ellerimi saçlarıma götürüp ıslaklığını duşakabinin içine doğru sıkmaya başladım. Saçlarımın uzunluğu bakımını iyice zorlaştırıyordu.
Kapının tıklatılmasıyla saçlarımı bırakıp adımlarımı kapıya yönelttim.
"Asya havlu getirdim aç kapıyı" sesi kapının arkasından boğuk geliyordu. Anahtarı çevirip kilidi açtım.Tam kapıyı açacağım esnada "Aslan arkanı dön ve havluyu uzat" derin bir nefes alıp bedenimi kapının arkasına sakladım. kapının kolunu indirip yavaşca kapıyı araladım. Kolumu aralıktan uzatıp havluyu vermesi için elimi salladım. Bir salladım...., iki salladım havlu yoktu ortalıkta. "Aslan versene!!!" kendimi tutamayıp bağırdım. Aslan'ın gülüş sesi kulaklarıma gelirken sinirlenmeye başlıyordum. "veriyorsan ver şu havluyu yoksa böyle giyinecem" deyip öfkeyle soludum. Aslan'ın eli parmak uclarıma temas edince vücudum karıncalanmaya başladı. Hızla elindeki havluyu çekip kapıyı kapattım. Nefes alışım hızlanmaya başlamıştı.
Hızlı bir şekilde avluyla bedenimi kuruladım. Vermiş olduğu küçük havluyada saçlarımı dolayıp, zümrüt yeşili olan iç camaşırı takımını giydim. Bedenime tam olmasına memnun oluştum. Eşofman takımınını da alıp giyindim. Alt kısmı biraz bol gelsede bağçıklarını sıkıp bağlayarak düşmesini engelledim.
Kirli çamaşırlarımı sepete atıp ortalığı belimi müsaade ettiği kadarıyla topladım.
Banyodan çıkıp odaya girdim. Gözlerimi etrafda gezdirerek Aslanı aradım. Olmayışına şaşırsamda rahatlayarak yatağa doğru ilerledim. Komidinin üzerindeki yemek tepsisi yoktu. Anlaşılan onu mutfağa götürmüştü. Gülfemin getirdiği kremi komidinin üzerinden aldım. Aynalı makyaj masasının önüne doğru ilerledim. Masanın üzerinde birkaç parfüm şişesi dışında başka bir şey yoktu.
Kremin kurusunu açıp kremi içinden çıkarttım. Sırtımı aynaya doğru döndürüp kıyafetimi yukarı doğru kaldırdım. Belimdeki morluğu görmemle gözlerim irice açıldı. Bel oyuntuma doğru yayılan koyu morluk çok kötü gözüküyordu. O anların tekar gözümde canlanmasıyla nefesim daralmaya başladı. Gözümden akan yaşlara hakim olamıyordum. Kremden elime biraz sıkıp yavaşca sürmeye başladım. Hafifce dokunmak bile canımı yakıyordu.
Odanın kapısının acılmasıyla bakışlarmı içeri giren Aslan'a çevirdim. Üstünü değiştirmiş beyaz gömlek ve siyah pantalon giymişti. Çatılmış kaşlarıyla yüzüme bakıyordu.
Bana doğru yürümeye başladı. Ellerimi kıyafetime götürüp sırtımı kapatmaya çalıştım. Yanıma geldiğinde gözlerini gözlerime dikip öylece baktı.
Ellerini kazağımın eteklerine doğru götürüp yavaşca yukarı kaldırdı. Bir adım arkama gecip masanın üzerindeki kremi eline aldı.
"neden seslenmedin bana" dedi sesindeki kırkınlıkla.
Aynadaki yansımasında yüzündeki acı dolu öfke çok net anlaşılıyordu. Benim gözlerimden yaşlar akarken kremin soğuk etkisiyle bedenimi dikleştirdim. Panikle aynadaki yüzüme bakıp "canını mı yaktım" dedi. Başımı iki yana sallamakla yetindim. Kremin soğuk etkisi elinin sıcaklığına karışmıştı. Dokunmaya korkan parmaklarının hissiyle gözlerimi kapattım. "Aslan" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. "ne olacak bundan sonra. Annem babam olanları duymuştur, arayamıyorum da. Kim bilir nasıl telaşlanmışlardır" sesimdeki kırılmaya engel olamıyordum.
Aslan elini son kez belime dokundurup kazağımı yavaşca aşağı indirdi.
Ellerini omuzlarıma koyup bedenimi kendine doğru döndürdü. Gözlerime bakıp. "merak etme. Kalender ağadan haber gönderdim. Olanları uygun bir dille onlara anlatacak akşamada bize gelecekler. Şİmdi sen bunları düşünme ,yeterince yoruldun zaten." elimden tutup beni banyoya doğru götürdü. Ben söylemeden ailemi düşünmesi hoşuma gitmişti. Amcamın onlara ne anlatacağını merak ediyordum açıkcası.
Banyoya girdiğimizde aynanın karşısında durduk. Dolaptan çıkarttığı fön makinasını pirize taktı. Çalıştırmadan önce saçımdaki havluyu çıkarttıp lavobanın tezgahına koydu. Ben şaşırmış gözlerle ona bakarken o fön makinasını çalıştırıp saçımı kurutmaya başladı. Eline aldığı saç tutamını ilk önce öpüyor sonra kurutuyordu. Aynadaki yansımasından ışıldıyan gözlerini görebiliyordum.
Saçlarımın kuruduğuna emin olduktan sonra başımın tepesini küçük bir öpücük kondurup fön makinesini kapattı.
Elimi tekrar tutup banyodan çıkarttı.
Yatağa doğru gidip örtüyü yatmam için kaldırdı. Yatağa yattığımda tekrar üstümü örttü.
"şimdi hiç bir şey düşünmeden uyu olur mu?"
Başımı olumlu anlamada sallayıp gözlerimi kapattım..
Yanımdaki varlığı huzur veriyordu....
~~~~~~~~~~~~~
Asya derin uykuya dalarken genç adam onun yatağında yatan varlığına inanamıyordu. Sevgiyle bakan gözlerini bir saniye bile olsa ayırmak istemiyordu..
Asya'nın nefesleri düzene girdiğinde uykuya dalmış olduğunu anlamıştı. Rahatsızlık vermesin diye pencerenin güneşliklerini iki yandan çekti.. .
Odası şimdiden onun gibi kokmaya başlamıştı. Onun şampuanını kullansa bile baskılayamamıştı kendi kokusunu. Son birkez daha Asyanın mis kokan saçarından öpüp sesizce çıktı odasından.
Karabeyli konağını bir çok şeye şahit olmuştu bugün. Kim ne yapacağını bilmez haldeyken herkesi düzene sokmak Sultan hanıma kalmıştı yine. Başında kocasının olmaması bir kez daha dertlendirmişti onu. Eşi yanında olsaydı izin vermezdi evlatlarının üzülmesine. O kardeşi Arif gibi merhametsiz değildi. Evlatlarının üzerine titrer tek damla yaş akmasını izin vermezdi gözlerinden.
Dün Asyadan yardım isteyen Kezban kadın kavuşmuştu kızına. Samet akşam saatlerinde bulup getirmişti kızı Karabeyli konağına. Samet birkaç kişinin canını yaksada Aslan ağanın emrini duyan elpence olmuştu karşısında. Kızın babasının borcunuda misliyle ödemişti, bir daha ayak bağı olmasınlar ana kıza diye.
Kezban hanım çok dua etmişti Aslan ağayada Asya'ya da. Sultan hanıma konakta işe alması için bir çare yalvarıp durmuştu. "hakkınızı nasıl öderim, izin verin karın tokluğuna çalışayım yanınızda" Sultan hanım kabul etmesede dayanamamıştı sonunda. Tabi öyle karın tokluğuna çalıştırmak yakışmazdı ona. Konakta çalışanlar kadar o da hakkı neyse alacaktı parasını. Kezbanın 17 yaşındaki kızı Yasemin' e de kucak açmıştı. Okul dönemi başlayana kadar oda yardımcı olacaktı annesine. Sonrada okula devam etmesi için elinden ne gelirse yardım edecekti.
Sultan hanım telaşla mutfağa girdi. "Figen, yemekler ne durumda" diye sorup ocağın başına geçti. Tencerelerin kapaklarını açıp teker teker kontrol etti.
Figende 3 senedir yanlarında çalışıyordu. Eşini trafik kazasında kaybedince konakta çalışmaya başlamıştı.
Konaktakileri sever sayar hizmette kusur etmezdi.
"Hanımım herşey hazır merak etmeyesin sen"
Sultan hanımın telaşı akşama gelecek olan dünürleri içindi. Olanlar ne kadar acı verici olasada Asya artık onun gelini oğlunun karısıydı. Gelinin ailesini gereğince ağırlamak istiyordu.
"Figen bana bir kahve yapasın" mufağın kapısından içeri giren Nigarın sesiyle ona baktılar. Bugün olanlardan dolayı canı sıkkındı. Mutfak masasına geçip baş köşeye gerinerek oturdu. Ablasının teleşına içten içe kızıyordu.
Figen, cezvede kaynattığı kahveyi fincana döküp Nigara doğru uzattı.
Nigar kahvesini yudumlarken "abla görende başbakan gelir sanar ne bu telaşın" iğneleyici laflarını söylemektende geri kalmıyordu.
Sultan kardeşine bakıp kaşlarını çattı "o da ne demek Nigar"
"ne demekse o demek abla. Aslan berdeli bozmak isterken zorla nikah kıydırdınız. Belliki onunda gönlü yoktu"
Sultan hanım kardeşine gittikçe öfkeleniyordu. Elindeki mutfak bezini tezgaha koyup "anlaşılan sen daha benim oğlumu tanımamışsın Nigar. Görmedin mi kimse elindeki silahı indirtemezken Asya'nın bir bakışı yetti Aslanıma." Sultan hanımın dudakları iki yana kıvrılırken içindeki mutluluğu saklayamamıştı.
Nigarın yüzü şekilden şekile girmeye başlamıştı bile. Kendi gül gibi kızı dururken ablasının o kızı benimsemesini hazmedemiyordu.
"Hanımım oturma odasını güzelce temziledik." diyerek mutfağa girdi Kezban.
Sultan kardeşindeki bakışlarını çekip "ellerinize sağlık masayıda kurmaya başlayın. Vitrindeki gümüş takımları çıkarttınız mı?" diye sordu Kezbana.
"Çıkarttık hanımım Yasemin masaya yerleştirmeye başladı bile." Sultan hanım yüzündeki memnuniyetle başını salladı.
Nigar ise hayrettle bakıyordu ablasına. Antika takımlar yıllarca dururdu vitrinde ,15 günde bir güzelce temizlenir geri koyulurdu yerine, ablası kıyıpta kullandırtmazdı kimseye.
Fincandaki kahvesini yarım bırakıp burnundan soluyarak çıktı mutfaktan.
~~~~~~~~~~~~~
Leyla terasta ikizlerin karnını doyururken Gülfemde ona yardımcı oluyordu. Kıpır kıpır olan ikizler yemekten çok yaramazlık peşindeydi.
"Kız Gülfem bir daha anlatsana" dedi Leyla sesinin tonunu yüksek tutarak.
"yenge yaaa" dedi Gülfem,defalarca anlatmaktan yorulmuştu . Leyla gözleriyle yanlarında oturan Elifi işaret ederek dişlerinin arasından "kızım anlatsana" dedi sesini Sadece Gülfemin duyacağı şekilde kısık tutarak.
Yengesinin amacını anlayan Gülfem dudaklarını iki yana kıvırıp derin bir nefes aldı "görmen lazımdı yenge. Abim yatağın kenarına çökmüş, yüzünüde Asya'nın eline yaslamış romantik romantik öylece duruyorlardı. Yemin ederim abimi tanımasam onun olduğuna inanmazdım. Hele beni odadan çıkartışını görmeliydin" gülüşünü iyice belli ederek "ben çıkıncada kapıyı kitledi arkamdann. Ahhh ahhh aşk nelere kadir görüyor musun. Abim bile aslanlıktan kediliğe terfi etti."
İki kadının gülüş sesleri konakta yankılanırken Elif sinirden kendini yiyordu. Aslanın ona en ufak içten bakışını bile görmemişti şimdiye kadar. Asya'ya olan öfkesi içinde volkan gibi patlıyordu, o olmasaydı şimdiye nikahları kıyılmış konağın hanımı olmuştu bile.
Leyla Gülfemin koluna vurarak "kız sus kem gözler çok etrafımızda nazar değdireceksin şimdi"...
Elif bozulduğunu belli etmemek için ne yerinden kalkıyor ne de yerinde rahat oturabiliyordu..
Havanın kararmasıyla konaktakiler üstlerine çeki düzen vermek için odalarına girmişlerdi.
Leyla ikizleri Gülfeme kitlemiş odasına girmişti.
Hakan, üstü çıplak altındaki pantalonuyla, gömleğini kollarına geçirmek üzeriydi. Kocasına çilveli bakışlar atıp, kaslı vücudunda gözlerini gezdirmeye başladı. kalçasını kıvırta kıvırta yanına yaklaştı..
Kaşları çatık olan kocasının boynundan öpüp "Benim kocamın sinirlerimi gerilmiş bugün" deyip işaret parmağını kocasının göğsünde gezdirmeye başladı.
Hakan karısının hareketiyle gevşemeye başlamıştı bile. Karısının belinden tutup kendine doğru yasladı. Dudaklarını hiç de nazik olmayacak şekilde öpmeye başladı.. Elleri karısının dolgun kalcalarına gidip okşayıp sıkmaya başlamıştı.
Leyla ani şekilde dudaklarını kocasının dudalarından cekti, arkasını dönüp "Hakanımmm" dedi kışkırtıçı ses tonuyla "misafirler gelmek üzere, bekletmeyelim ayıp olmasın" deyip yürümeye başladı.
Kalçalarını bilerek kıvırtıyor kocasını deli etmek hoşuna gidiyordu.
Hakan Sinirle "hee a*ımna koyim, kaldırt kaldırt sonrada ayıp olmasınmış" elindeki gömleği yerle buluşturup hızla adımlarını karısına doğru attı. Belinden tuttuğu gibi yatağa sırtı gelecek şekilde attı. Leylanın bedeni yatakta yaylanırken dudaklarından çıkan kısık çığlık kocasının sabrını iyice zorladı.
"asıl ayıp kocana oluyor güzelim" deyip dudaklarını karısının boynuna gömüp hoyratça öpmeye başladı.
Leyla kocasının bu hareketleri karşısında eriyip bitiyordu. Zira o kocasını her zaman yola getirmeyi bilen, akıllı bir kadındı...
~~~~~~~~~~~
Herkes hazırlanmış oturma odasında misafirlerin gelmesini bekliyordu. Sabahtandır odasından çıkmayan Halime üzerine giymiş olduğu siyah parlak pul işlemeli elbisesiyle içeri girdi. Kimse onun yemeğe katılmasını bu kadar şık olmasını beklemiyordu. Üzerindeki bakışlara aldırış etmeden Sultan hanımın yanına oturdu.
Emir ve ipek yerde halasıyla oynarken Hakan ve karısı art arda içeri girdiler. Leyla aceleyle kuruttuğu sacını tokayla tutturmaya çalışıyordu.
Aslan ağa ise Asya'yı uyuttuktan sonra konaktan çıkmış hala dönmemişti. Sultan hanım endişeli şekilde oğlunun misafirlerden önce gelmesini bekliyordu. Gitmeden önce kesin emirle Asyayı rahatsız etmemeleri için uyarmıştı.
Sultan hanım daha fazla dayanamayıp "Gülfem hadi kızım Asya'ya söyle annesigil gelmeden insin aşağıya."
Gülfem başını olur anlamında sallayıp ayağa kalktı. Kapıdan çıkacağı esnada abisi Aslan'la çarpışmamak için zorla durdu.
Aslan hayırdır dercesine başını salladı.
Sultan hanım yüzündeki gülümsemeyle "Asyayı uyandırması için gidiyordu. SEnde geç gelince Gülfemi göndereyim demiştim"
Aslan Gülfeme bakıp "ben giderim sen otur yerine" deyip içeri girmeden yukarı çıkmaya başladı. Odanın kapısını yavaşca açıp içeri girdi. Elindeki poşetleri kenara koyup yatağa doğru adımlamaya başladı. Asya hala bıraktığı gibi yatağında uyuyordu. Komidinin üzerindeki lambayı yaktı.
Yanına yaklaşıp yüzüne dağılan saçları yavaşca eliyle cekti. Melek gibi uyayan kadına bakakaldı öylece.
Yüzüne dokunan elle yerinde kıpırdanmaya başladı Asya. Gözlerini açıp karşısındaki adama baktı. Aslan kısık tuttuğu sesiyle "güzelim hadi uyan, babanlar gelmek üzere" deyip alnından öptü. Bu kadını öpmelere doyamıyordu bir türlü.
Asya tarazlanmış sesiyle "saat kaç" diye sordu
Aslan dudaklarını iki yana kıvırıp uyku mahruru gözlere baktı. Bir kadın her haliyle güzel olabilirmi diye geçirdi içinden.
"Saat yedi olmak üzere" ASya gözlerini açıp "o kadar saat uyumuşmuyum ben" diyerek yataktan doğrulmaya çalıştı. Aslan kadının kendini yormaması için ellerini omuzlarına koyup kalkmasına yardımcı oldu. Asya'nın ayağa kalkmasıyla kenara koyduğu poşetleri eline alıp Asyaya doğru uzattı.
"bunlar ne" diye meraklı çıkan sesiyle sordu.
"şimdilik giymen için bir kaç şey aldım yarın çıkar istediğin ne varsa alırız." poşetleri eline verip "hazırlan sen ben dışarda bekliyorum" başıyla kapıyı gösterip odadan çıktı.
Asya şaşkın gözleriyle elindeki poşetlere bakakaldı. Poşetleri dağılmış yatağın üzerine koyup banyoya ilerledi. İhtiyaçlarını giderip elini yüzünü bol bol suyla yıkadı. Saçlarını elinin ıslaklığıyla kabarıklığını alıp banyodan çıktı. Yatağın üzerindeki poşeti altından tutarak yatağın üzerine döktü.
İçinden çıkan elbinin askılarından tutup havaya kaldırdı. Saks mavisi kalın askılı sade ama şık olan elbise karşısında dudaklarnı iki yana kıvırdı. Aslan'ın ailesinin karşısına eşofman takımlarıyla çıkmasını istememesi mutlu etmişti.
Elbiseyi yatağın üzerine koyup kıyafetlerini çıkartmaya başladı. Elbisenin yan fermuarını açıp üzerinden geçirdi fermuarını çekip aynanın karşına geçti.Elbise üzerine tam olmuştu.

Yatağın üzerindeki diğer poşeti eline aldı. İçindeki kutuyu çıkartıp açtı. Karşısındaki beyaz spor ayakkabılara şaşırmıştı. "Bu elbisenin altına spor ayakkabı olur" diye geçirmeden edimedi içinden. Ayakkabı güzel olsada topuklu ayakkabılarını giymek isterdi ayağına. Yatağın kenarına oturup ayakkabıları eline alıp ayağına giymek için eğildi. Ayağının arkasındaki yaraları görmesiyle dudağını iki yana kıvırdı.
Anlamıştı Asya, Aslanın neden spor ayakkabı aldığını. O unutsada yarasını, Aslan unutmamıştı.
Ayakkabılarını giyip kapıya doğru gitti. Aşağı inmek için bedenen hazır olsada hazır olmayan kalbi kuş gibi çırpınıyordu.
Kapıyı açtığında karşısında elleri cebinde duvara sırtını yaslayan Aslan'ı gördü. Kapının açılmasıyla Asya'yı gören Aslan ağa genç kadının karşısında büyülenmiş gibi gözlerini üzerinden alamadı.
Çok güzeldi..... fazla güzeldi.
Dudaklarını iki yana kıvırıp, ellerini cebinden çıkartıp Asya'ya doğru yaklaştı.
Kısık tutmaya çalıştığı sesiyle "çok güzelsin" dedi. Gözlerini bir türlü çekemiyordu kadının gözlerinden.
"İnsek mi artık aşağıya" Asyanın sesiyle kendine geldi.
Başını olumlu yönde aşağı yukarı salladı. Asya arkasını dönüp gittiği sırada Aslan, Asyanın elini tutup durdu onu
Asya meraklı gözlerle döndü adama.
"bir şeyi unuttum" dedi Aslan ağa.
Asyanın merakı iyice artmıştı. Başını hafifce yana kıvırıp "neyi unuttun" dedi.
Aslan elini cebine atıp kadife kaplamalı siyah kutuyu çıkarttı. Kapağını açıp içindeki yüzügü eline aldı. Onu şaşkın gözlerle izleyen kadına bakıp "eksiğimizi tamamlayalım" Asyanın elini tuttu tıpkı gözleri gibi mavi renk safir yüzüğü geçirdi kadının zarif parmaklarından
"şimdi tam oldu paramağına" yüzük olan parmağını öpüp avuçları içine aldı.

Ağzı şaşkınlıkla açılan Asya'nın elinden tutup yürümeye başladı.
Parmağına dar geliyor diye takmadığı yüzüğün yerine, daha güzelini takmıştı şimdi parmağına.
El ele indikleri merdivenlerde, dış kapıdan içeri yeni giren anne ve babasıyla karşılaştı Asya. Kalender amcası ve yengesi Meryemde gelmişti. Gözleri Zehra'yı arasada o gelmemişti anlaşılan.
Konaktaki herkes onları karşılamak için ayaktaydı.
Oğluyla gelinine bakan Sultan hanımın gözlerinin içi gülüyordu. Nede güzel görünüyorlar yan yana.
Asya elini Aslan'nın elinden çekip babasına doğru ilerledi. Gözleri yanmaya başlasada hakim olmaya çalıştı kendine. Bugün yeterince ağlamıştı zaten. Şimdi de ağlayıp babasını ve annesini üzmek istemiyordu. Hiç bir şey normal olmamasına rağmen normalmiş gibi davranacaktı.
Kollarını babasına dolayıp "hoşgeldin baba" dedi düz tutmaya çalıştığı sesiyle. Babası meraklı ve duygulu gözlerle baktı kızına. Elleriyle kızının omuzlarından tutup "iyi misin kızım?" diye sordu.
Asya iyi olmamasına rağmen başını aşağı yukarı sallayıp "iyiyim" dedi.
Selma hanım baba kızın konuşmasını yarıda kesip kızını çekerek sardı kollarını boynuna. Asyanın belindeki acı kendini belli etsede sıktı dişini. Annesinin gözünden yaşlar ardı ardına akarken "Asyam, güzel kızım neler oldu böyle. Biz seni İstanbul'a gitti sanarken amcan gelip Asya nikahlandı dedi." kimseye aldırış etmeden konuşmaya devam etti "söylee kızım zorlama mı tutuyorlar seni he söyle güzel gözlüm korkma" Asya annesinin ağlayan gözlerine bakıp "anne sakin ol. kimsenin zorla tuttuğu yok beni" Selma hanım eli yüzü şişen kızının sözlerine inanmamıştı. Karşısında duran adama öldürecekmiş gibi baktı.
Aslan Asyanın yanına gelip Selma hanımın elini tutu, öpüp alnına koydu.
Kadın elinin öpülmesine şaşırmıştı.
"hoşgeldin anne" diyerek kadını iyice şaşırtmıştı Aslan ağa. Tabi tek şaşıran o da değildi. Başta Asya olmak üzere herkesin gözleri açılmıştı.
Asya annesine anne denilmesini hiç beklemiyordu.
Selma hanım başını ağır ağır sallayarak karşılık vermişti.
Aslan derin bir nefes alıp Salih ağaya döndü. Herkes pür dikkat onları izliyordu.
Aslan elini uzatıp Salih ağanın elini uzatmasını bekledi. Salih ağanın gözleri kızına gitti. Abisi Kalender bugün olanların hepsini anlatmıştı ona. ASlanın berdeli bozmak istediğini ve sonrasında gelişen olayları biliyordu. Ama karısı üzülüp kahrolmasın diye üstün körü anlatmıştı ona.
Elini yavaşca uzattı. Aslan kendisine uzatılan eli öpüp alnına koydu. "hoşgeldin baba" herkes şoktan şoka giriyordu.
Gülfen ağzı açık kalan Furkanın cenesinden tutup "sinek kaçacak" diyerek ağzını kapattı.
Salih ağada başını ağır ağır sallayarak karşılık verdi.
Kalender ağanın ve karısınında elini sırayla öptüler.
Hoşgeldin karşılaması bittikten sonra Sutan hanım herkesi oturma odasına yönlerdi.
Herkes yemek masasındaki yerini almıştı.
Aslan herzamanki gibi baş köşeye otururken yanında ki sandalyeye de Asyayı oturtmuştu.
Figen çorba servisi yaparken Aslan masanın üzerinde duran Asya'nın elini tuttu. Asya masadakilerden utanıp elini çekmek istesede müsaade etmeyip kaçırmasın diye elini dahada sıktı.
Selma hanım onları görünce içi bir nebzede olsa rahatlamıştı.
Çorba servisi yapılmıış herkes yemeğe başlamıştı.Salih ağa yemekten çok kızını izlemekle meşgüldü. Bugünkü acıları tek başına yaşayan kızına içi acıyordu. Yanında olamayıp ona sarılamamak zor gelmişti.
Kalender ağa elindeki kaşığı masaya bırakıp "eee Aslan ağa düğünü ne zaman yapmayı düşünürsünüz?" diye sordu.
Herkesin bakışları Aslana çevirilmişti.
Aslan sandalyesinde kendini dikleştirip "iki gün sonraya" dedi.
Asya gözlerini açarak Aslana baktı. Herşeyin bu kadar hızlı ilerlemesi korkutuyordu onu.
Selma hanım "iki güne düğünmü olur nasıl yetişecek herşey" diyerek sitem etti.Sultan hanım yanında oturan dünürünün eline hafif hafif vurarak "merak etmeyesin Selma hanım biz herşeyi hallederiz. İki güne de anlı şanlı düğünümüzü yaparız."
Leyla ve Gülfem kıkırdayarak düğünde ne giyeceklerini konuşmaya başlamışlardı bile. Bugüne bugün Aslan ağanın düğünü olacaktı. Heyecanlanmışlardı şimdiden.
Hakan "düğünü Mardin'in en lüks mekanında yapalım" derken. Kalender ağa "bizim otellerden birinde olsun hem gelen misafirleride konakta ağarlarız" diye aralarında konuşmaya başlamışlardı.
Asya herkesi hayretle izliyordu. Nede çabuk kabullenmişlerdi bu evliliği. Annesi bile ceyiz hakkında konuşmaya başlamıştı.
Odada yankılanan topuklu ayakkabı sesiyle herkes başını sesin geldiği yöne doğru cevirdi.
Elif kendi varlığını herkese hatırlatmak istiyercesine kendinden emin şekilde girdi içeri.
Üzerindeki bordo renk kalem elbisesi ince topuk stiletto ayakkabılarıyla oldukca asil görünüyordu. Üstten attığı bakışlarını herkesin üzerinde gezdirip Aslanın gözlerinde durdu. Birbirine tutuşan ellerine bakıp gözlerini Asya'ya cevirdi.
Asya bugün yaşadıklarından dolayı Elif'in varlığını unutmuştu.
Dolan gözleriyle Aslanın elinden elini hızla cekip dizlerinin üzerine koydu. Üzülüyordu Asya bu kıza. Ne yaşadıklarını bildiği için canı daha da çok acıyordu.
Aslan başını önüne eğmiş olan Asya'ya baktı.
Elini tekrar tutmak için uzatsada Asya bu sefer müsaade etmedi. Hayır dercesine başına iki yana salladı.
Masadakilerin sesizliğiyle "Afiyet olsun" diyerek annesinin yanındaki sandalyeye oturdu. Nigarın yüzü şimdi gülmeye başlamıştı işte. Kimse kolay kolay unutamazdı kızını.
Gergin gecen yemeğin ardından çaylar içilmeye başlamıştı. Aslan abisiyle sigara içmek için terasa çıkmıştı.
Asya annesinin yanına otururken Sultan hanım oturduğu yerden kalkıp Asya'nın yanına geçip oturdu.
Leyla kayanasına bakıp "görüyo musun benim kaynanamı has gelinini unutup saatlik gelinin yanına oturur" gülerek söylediği sözle herkesin yüzünüde güldürmüştü.
"aaaa öyle deme Leyla ben gelinlerimi hiç ayırırmıyım" desede Asyaya içi giderek bakıyordu. O kızının suçunu yüklelen masum biriydi. İçten içe ona karşı sevgisi bambaşkaydı. Daha ilk gördüğü an da kanı kaynamıştı bir kere.
Selma hanım içi iyice rahatlamıştı. Kaynana derdi çekmeyecekti kızı. Karşısında gerim gerim oturan Halime'ye bakıp eskiler aklına geldi birden. Zamanında çocuğu olmuyor diye az çektirmemişti kaynanası gelinine, .
Hakan ve Aslan'nın art arda salona girmesiyle Kalender ağa elini dizine vurarak "biz kalkalım" deyip ayaklandı. Onunla birlikte oturan herkes ayağa kalktı.
Sultan hanım oturun diye ısrar etsede saattin geç olmasından dolayı itiraz ettiler.
Herkes kapıda birbirine sarılırken Asya Leyla'nın yanına gelip kollarını boynuna doladı "bugün ki desteğinden dolayı çok teşekkür ederim" kulağına kimse duymasın diye kısık sesle söylemişti. Asya'nın Leyla'ya sarılmasını garipseselerde kimse bir şey dememişti.
Asya Sultan hanıma ve Gülfem'e sarılıp annesinin arkasından kapıya doğru ilerledi. Aniden kolununun tutulmasıyla saçlarını savurarak arkasını döndü.
Aslan kaşlarını çatmış kafasını iki yana sallayarak "hayırdır... sen nereye" Asya masumca baktığı gözlerle "eveeeee" dedi, en doğal şekilde.
Aslan dudaklarını iki yana kıvırıp, kısık gözlerle baktı kedi yavrusu gibi karşısında duran Asyasına "senin evin burası.... kocanın yanı" bir adım yaklaşıp aradaki mesafeyi kapatarak kulağına doğru eğildi. Kimsenin duymayacağı şekilde "öyle ilk günden kocadan kaçmak olmaz" deyip gözlerine bakıp çapkınca göz kırptı. Asya'nın gözleri irice açılırken kalp atışları dışardan duyulacak şekilde atmaya başladı. Vücudundaki kan savaş açarcasına yanaklarına doğru hücum etti.
~~~~~~~bölüm sonu~~~~~~~
Bu bölümü uzun yazmaya çalıştım. Ama okurken sıkıldıysanız lütfen belirtin. Diğer bölümü ona göre yazacam.
Bir de Elifin gitmesini istiyorsunuz. Emin olun bende istiyorum ama akışa göre yazdığım için bir kaç bölüm daha katlanıverin. Onun sonu Asya'nın elinden olacak.
Asıl bölümler şimdi başlıyor. Asyanın konağa gelmesiyle yer yerinden oynamaya başlayacak.
Ehh madem buraya kadar okudun yıldıza basıp bide yorum yaparsan seni seven yazarını çok memnun edersin..
Her zamanki gibi yeni bölümden haberdar olmak istiyorsanız küçük bir yorum yapın. Yeni bölüm geldiğinde beğenip haberdar edicem
İnstagramdan reels videoları ve kitaptan alıntılar paylaşmaya başladım takip etmek isterseniz 👉 @aleysyam1
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 56.3k Okunma |
4.68k Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |