32. Bölüm

Bölüm 22

ALEYSYAAA
lesyamm

Herkese merhabalar

 

yeni bölümle karşınızdayım.

 

Yıldıza basıp oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

 

bölüm size emanettt

 

●●●●●●●●21.bölüm●●●●●●●

 

Tam iki gün olmuştu bu odadan dışarı çıkmayalı. O gün ne alışverişe gittim, ne de bu odadan dışarı adımı mı attım..

Akşama da anlı şanlı düğünüm vardı.

İki gündür Aslan'ın yüzünü değil sesini dahi duymamıştım.

Takside kalan valizimi ve çantamı aldırtmış, Yasemin'le odama göndermişti. Yeni bir telefon almış, kırılan telefonumu bulmuş hattımı da içine takmayı ihmal etmemişti.

İki gündür tek yaptığım şey yatmak ve telefona bakmaktı. Annemle konuşup herşey normalmiş gibi davranmak zor gelmişti ama başarmıştım. Aklının bende kalmasını istemiyordum. Zaten düğün telaşı onlarıda sarmıştı.

Zehra da yanıma gelmeyi çok istesede onuda reddetmiştim.

Oda da kendi küçük dünyamı kurmuştum.

Bu evdeki tek muhatabım yalnızca Yasemin'di. Bu süreçte birbirimize oldukça yakınlaşmıştık. Bir tek onun odama girmesine izin veriyordum.

Leyla ve Gülfem gelmek isteselerde onları kırmadan yanlız kalmak istediğimi söylemiştim. Beni anlayışla karşıladıkları için bir daha uğramamışlardı.

 

Üzerimdeki örtüyü kaldırıp ayağa kalktım. Pencerenin güneşliklerini açtım. 2 gündür gün ışığı görmeyen gözlerim aniden kamaşmaya başladı.

Gözlerimi ovuşturup gözlerimin ışığa alışmasını bekledim. Biraz hava almak için balkona çıktım. Burdan gördüğüm kadarıyla avludakiler telaşla ordan oraya koşuşturuyordu. Başımı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes çektim. Temiz hava gibisi yoktu.

Bakışlarımı etrafta gezdirirken onun gözleriyle buluştu gözlerim. Yanında ki koruması başını önüne eğmiş beklerken o ise elleri cebinde simsiyah giydiği takım elbisesiyle öylece bana bakıyordu.

Gözlerindeki yoğun duyguya karşı boş bakışlarımdan başka birşey yoktu karşısında.

Gözlerimi üzerinden çekip arkamı dönüp içeri girdim...

 

Gardolabın kapağında asılı olan gelinliğe nefretle baktım.

Evet, Aslan ağa gelinliğimi dahi düşünmüştü. Bir kere bile üzerime denemediğim gelinliği açıp bakmaya bile tenezzül etmedim.

Banyoya girip üzerimdekileri çıkarttım. Duş alıp kendime gelmek istiyordum. Sıcak suyu ayarlayıp şampuanımı elime döküp saçlarımı güzelce yıkadım.

Bütün suç vücudumdaymış gibi derimi soyarcasına keseledim. Canımın acısından suya karışan göz yaşlarımı engel olmadan rahatça akmasına izin verdim. Banyonun soğuk zeminine çökerek hıçkırıklar içinde ağlamaya başladım.

Çok canım acıyordu. Mümkün olsa acıyan kalbimi bir an bile düşünmeden avuçlarım içinde paramparça ederdim.

 

Suyu kapatıp duşakabinden çıktım. Saçlarımı havluya dolayıp bornozumu üzerime geçirdim. İki gün içinde bu oda, bu banyo bana ait olmaya başlamıştı.

Yasemin her odaya girişinde elindeki paketlerle bana ait şeyler getiriyordu..

Şampuanlar, duş jelleri, havlular, diş macunu hatta makyaj malzemeleri bile.

Her elindeki poşetlerle içeri girdiğinde Aslan Ağam gönderdi demekten de geri kalmıyordu.

Giyinme odasında bir bölüm tamamen bana ait olmuştu şimdiden.

Banyodan çıkıp odaya girdiğimde koridordan gelen çığlık sesleriyle olduğum yerde kaldım.

Seslerin yüksekliği gittikçe artıyordu..

Neler olduğunu anlamak için kapıdan başımı uzatarak baktım. Yasemin yerde oturur vaziyetteyken, Nigar kızın saçlarını eline dolamış bağırıp duruyordu..

Yaseminin yüzüne attığı tokadın etkisiyle nevrim dönmek üzereydi. Koşar adımlarla onlara doğru yürümeye başladım. Başımdaki havlu yere düşerken saçlarım belime doğru dağıldı.

Nigar'ın eli tekrar havaya kalktığında elini hızla tutup "ne yaptığını sanıyorsun sen!!!"

Nefret saçan gözlerini gözlerime dikerek "sen karışma. Densize haddini bildiriyorum"

 

Yasemin olduğu yerde ağlıyor hıckırıkları içinde kafasını iki yana sallıyordu...

Nigar'ın kolunu itekliyerek kızın üzerinden kalkmasını sağladım. Konaktakiler sesleri duymuş yanımıza gelmeye başlamışlardı. Sultan hanım kardeşine "ne yaptığını sanıyorsun Nigar sen" diye bağırırken Kezban hanım yerdeki kızını kaldırıyordu..

Elif ağır adımlarla ayağındaki topuklu ayakkabılarla merdivenlerden yukarı çıkıyordu.

Merdivenlerin başına geldiğinde ellerini göğüsünde birleştirip alaycı tavırla yüzüme gülmeye başladı. "Bıraksaydınızda annem terbiyesini verseydi. Malum birkaç gündür yol yordam bilmeyenlerle takılınca ayarı bozulmuş kızın"

Bu şimdi bana mı laf atıyordu. İçimden sabır çekerek Kezban ablaya döndüm. "Yasemini odasına götürün" deyip arkamı dönüp odama doğru yürümeye başladım.

 

Ben sabır çekerken o durmadı "Yalan mı söylüyorum" diye arkamdan bağırdı.

 

Nefes alışverişim hızla artmaya başlıyordu.

Bu kız kaşınıyordu ama ona uyumayacaktım. Sultan hanımın "Elif" diyerek ikaz etmesine rağmen susmadı.

 

"Kocasını kapılarda yatıran kadından, bu konağa gelin mi olur"

 

İşte şimdi son damlayı damlatmıştın Elif.

Aslan iki gün boyunca kapımda yatmaktan vazgeçmemişti. Yasemin sabah akşam kıyafetlerini ona götürüyordu.

 

Adımlarımı durdurup, yavaşca ona döndüm. Gözlerimi gözlerine kilitleyip yürümeye başladım.

 

Aramızda bir adım var ya da yoktu.

Yüzündeki gülümse aynen devam ediyordu. Eğer şuan gözlerimle onu boğa bilseydim son nefesini veriyor olurdu.

 

"Benim kocamın kapımda yatması seni ne ilgilendiriyor Elif" öfkeme inat sakin çıkmıştı sesim...

"Kocan mı?" Diyerek şuh bir gülüş çıktı dudaklarından.

 

Eliyle saçını kulağının arkasına verip başını kulağıma doğru yanaştırdı. "merak etme sen, kocanın bir kaç güne girecek odası da olacak, yatacak yatağıda. Sen şuan onun için mecburiyet, belki de sadece hevessin"

 

 

Tüm dünyanın ışıkları aynı anda sönmüş olabilirmiydi.. çünkü ben öfkemden yansıyan ışıktan başka etrafımı aydınlatacak hiçbir şey göremiyordum.

 

Koridorda yankılanan tokat sesiyle ufak bir çığlık duymuştum. Evet.. bu çığlık Elif'in dudaklarından çıkmıştı, başı sağ tarafa dönerken kısa saçları yüzüne savrulmuştu.

 

Beni kendince aşağılamaya çalışıyordu. Ama o beni daha tanımıyordu.

 

Elim, Elif'in boğazına sarılırken vücudumdaki hıza şaşırmıştım.

Cinnet anı dedikleri şey böyle bir şey olmalıydı.

Elim Elif'in boğazına sarılmışken bedeni merdiven korkuluklarına yaslanmış, belinden yukarısı aşağı sarkar vaziyetteydi. Onu tutan tek şey boğazındaki elimdi...

 

Etrafımdakilerin sesi sadece sesten ibaretti. Ne dediklerini anlamıyordum.

 

Elif'in iki eli de bileğimi sarmış düşmemek için sıkı sıkıya tutunuyordu.

 

"tekrar et! Az önce bana söylediklerini tekrar et !!!" Sesim tüm konakta yankılanıyordu.

"söylediklerimi gayet iyi duydun. Senden önce ben vardım senden sonrada ben olacağım" elimin altında zorla nefes alıyordu ama beni kışkırtmaktanda geri kalmıyordu.

Boğazını gittikce biraz daha sıkıyordum. Attığım tokat az gelmişti anlaşılan. Elimi bıraksam düşecek durumdaydı ama, onun gözleri bana hiç korkuyla bakmıyordu. Aksine keyif alıyordu...

Amacı benimle oynamaksa onunla memnuniyetle oynardım.

 

"ASYAAA!!"

 

Aşağıdan gelen sesi duyuyordum ama Elif'den gözlerimi bir türlü alamıyordum.

 

"Aslan lütfen kurtar bu caninin elinden beni" elimin altında yüzü şekilden şekile giren bu kız, yılan gibi kabuk değiştiriyordu...

Gözlerinden akan yaş yanağından süzülüp aşağı doğru akmaya başladı. Korkusuzca bakan gözlerinden yaşlar akıyordu.

Hayret vericiydi.

 

Bu kıza acıdığım için kendimden nefret etmeye başlıyordum.

Beni kışkırtan kendisi değilmiş gibi mağduru mu oynayacaktı şimdi.

 

"Asyaa sana diyorum geç çabuk odana!!"

 

Bakışlarımı aşağı çevirdiğimde Aslan'ın gözlerinden ateşler çıkıyordu. Nişanlısını burdan atmamdan mı korkuyordu.

Elleriyle kapıdan giren korumaları durdurup "çıkın burdan" diye bağırdı. Yanında duran Hakan abinin ve Furkan'ın arkası dönük vaziyetteydi..kendi aralarında konuşuyorlar gibiydi ama anlamıyordum.

 

Yüzümdeki alaycı gülümsemeyle "Ne o Aslan ağa, korktun mu bu kızı burdan atarım diye. Merak etme, atsamda sen aşağıdan tutarsın onu. Baksana kuş gibi çırpınıyor elimin altında"

 

Elif'in yalvarışları gittikçe şiddetini artırıyordu.

 

"Asyaa!!! ben yukarı çıkmadan geç odaya. Yoksa kim kimin elinin altında kuş gibi çırpınacak gösterecem sana"

 

Arkamda gülen Leyla ve Gülfem'in sesiyle onlara başımı çevirdim. Ne zaman gelmişlerdiki buraya. Peki Sultan hanımın kendini gülmemek için zor tutmasına ne demeliydi. Ben burda kızı aşağı atmakla tehdit ederken onlar ne diye gülüyordu..

Nigar'ın korkuyla vücudunun titremesi gözle görülecek dercedeydi. Demekki ondan başka kimse inanmıyordu aşağı atacağıma.

Adımlarımı biraz daha korkuluklara yanaştırıp elimle boğazını sıkarak biraz daha aşağı sarkıttım. Şuan ayaklarını kaldırma gafletinde bulunmuş olsa ben bile tutamaz, direkt aşağı boylardı...

Elif'in çığlıkları aynı zamanda kulağımı tırmalayacak vaziyetteydi.

Aslan işaret parmağını bana uzatmış "sen bekle orda" diyerek parmağını sallıyordu.

Bide utanmadan bu kız için tehdit ediyordu beni...

Gel Aslan ağa, gelde kurtar nişanlını karının elinden.

Hızla merdivenleri çıkıp aramızda bir adımlık boşluk bırakacak şekilde karşımda durdu. Gözleri dehşet verici şekilde bana bakıyordu. Galiba onun öfkesi de insan boğa bilseydi, öfkesinin elinde son nefeslerimi veriyor olurdum.

 

"Aslan lütfen kurtar beni korkuyorum"

 

Aramızdaki mesafeyi kapatıp iyice yanaştı. Aramızdaki gerilim şimşek gibi etrafta yayılıyordu.

Gözlerini gözlerimden çekmeden Elif'in boğazını tutan kolumu tutarak kendine doğru çekmeye başladı. Sevgili nişanlısını ellerimden kurtarmaya başlamıştı.

 

Elif'in ona tutunmasına müsaade etmeden, belimden tutup kendisine yasladı. Benim arkama doğru geriye bir adım attık. Hızlanın nefes alışverişi yüzüme çarpıyordu.

Gözleri hâlâ gözlerimdeydi. Benim elim ise o kızın boğazında.

Elif'in boğazındaki elimi yavaşca çekip avuçları içine aldı.

Elif ellerini boğazına götürmüş öksürmeye başlamıştı. "Aslan o kız beni öl-öldürmek istedi" ağzından cümleler zorla çıkıyordu.

Yanına yaklaşan annesinin kollarına attı kendini.

Bu kız gerçekten iyi rol yapıyordu.

Buz gibi çıkan sesiyle "Teyzee, kızınla ilgilen" deyip bileğimden tutup odaya doğru yürümeye başladı.

Leyla'nın kahkahası konakta yankılanırken "Asyaaa, güzelim!! Kuş gibi çırpınma sırası sende!!"

Ne demeye çalıştığını anlamak için arkamı dönüp baktığımda Leyla ve Gülfem hâlâ gülüyordu. Leyla gözlerini kapatıp açarak ağzının içinden "Korkma korkma" diyordu.

 

Evet şuan Aslan'dan korkmam gerekiyordu ama korkmuyordum. O kıza kötü davranmam belkide canını yakmıştı. Hiç de umurumda değildi. İkisi de beter olsun. O kızla evlendiği gün bir dakika bile durmadan bu konaktan gidecektim. Bendeki de gururdu, ne şartlarda evlenmiş olursak olalım başka bi kadın benim kocamı yatağında hayâl edip beni kadınlığımla aşağılayamazdı. Haddini bilecekti, bilmezse de seve seve bildirirdim. Bundan sonra korkacak olan ben değil onlar olacaktı. Onlar daha benim asi tarafımla karşılaşmamışlardı.

 

Aslan odanın kapısını açıp bir hışımla içeri soktu beni. Ayağıyla kapıya sertçe vurarak kapattı.

Gözleriyle boğmak istercesine gözlerime bakıyordu.

Hâli hazırda çatık olan kaşları, sinirden ısırdığı alt dudağı. Elini ensesine götürüp derin derin nefesler alıp vermeye başladı.

Karşısında öylece dikilmiş boş gözlerle ona bakıyordum.

Patlasın ki bende ona patlayım diye anı kolluyordum.

Gözlerinin altındaki morluklar ve çökmüş yüzüyle öylece bakıyordu.

Gözlerime baktıkça nefesi düzene giriyor gittikçe sakinleşiyordu.

 

"Beni çıldırtmak hoşuna mı gidiyor?"

 

Dudaklarımı alaycı şekilde kıvırıp yüzüne baktım.

"Sana diyorum beni çıldırtmak mı istiyorsun. Bu şekilde odadan nasıl çıkarsın" gözleri bedenimi baştan aşağıya süzerken aşağılara bakmak istemez gibi gözlerini gözlerime kenetledi.

Gözlerimi bedenime indirdiğim esnada yuvalarından fırlayacakmış gibi açıldı.

 

Siktirr!!! ben bornozumla dışarı çıkmışım.

 

Olayın şokuyla üzerime bir şey giymeyi akıl edememiştim. Yasemin'e atılan tokatın etkisiyle banyodan yeni çıktığımı unutmuştum. Saçlarımın ıslaklığı bile hâlâ üzerindeydi.

 

Kalçalarımın altında biten bornozum ve her an düşecekmiş gibi açık olan kuşağı. Şu an yer yarılsada içine girseydim. İnsanların beni böyle gördüğünü düşünmek utançtan yanaklarımın yanmasına neden oluyordu.

 

Hızla arkamı dönüp bornozumun kuşağını sıkıca bağladım.

 

Aslan'nın arkadan bana yanaştığını hissettim. Dahası eli bornozumun üstünden belime doğru sürtünüp karnımın üzerine getirdi..Eliyle karnıma hafif baskı yaparak göğüsüne doğru çektiğinde nefesim kesildi. Nefes alışverişini kulağım hemen altında hissetmek tüylerimi diken diken yaptı.

"Günışığı..... İki gündür yüzüne... sesine... kokuna hasret bırakmışken karşımda böyle durman hiç adil değil" fısıldayarak sarf ettiği sözler kalp atışlarımı hızlandırmaya başlamıştı bile.

Yüzüne dönmeye cesaret edemezken o boştaki eliyle ıslak saçlarımı yana doğru çekti. Boynumun sol tarafı tamamen açıktaydı.

Durmadı....derin bir nefes alıp boynuma doğru eğildi.. Sıcak nefesi tenimi teyit geçerken dudakları varla yok arası boynuma değdi.

 

Ellerimi karnımın üzerindeki elinin üzerine koydum..

Dudaklarını tenime bastırdığı an geri çekileceğimi hissediyordu. Öpmeye cesaret edemiyordu.

 

"Deli ediyorsun beni, kalbin kuş gibi çırpınırken inat edip uzaklaştırıyorsun kendinden beni. Yapma.... bu ızdırabı ikimizede yaşatma"

omurgamdan başlayıp kasıklarıma doğru inen ince sızıya yabancıydı bedenim

 

Gözlerimi kapatıp kendimi ona teslim etmem an meselesiydi. Ne zaman yanıma yanaşsa kendimden çok fazla ödün veriyordum. Ama artık buna dur dememin vakti gelmişti.

Karnıma baskı uygulayan elini hızla çektim, bir adım ileri gidip yüzümü ona döndüm.

Elleri boşluğa düşmüş gözlerindeki hasretle gözlerime bakıyordu.

 

İşaret parmağımla kapıyı gösterip "çık odadan!!!" oldukça soğuk ve sert çıkmıştı sesim. Gözlerim ise duygudan yoksun bakıyordu gözlerine.

Onun sözleri etkisi altına girmek istemiyordum. Bunu kendime daha fazla yapamazdım.

Kırılmıştı, gözlerindeki parçalanmış duyguları görebiliyordum.Onu kıran bakışlarım mıydı, yoksa soğuk çıkan nefretim mi?

Başını ağır ağır aşağı yukarı salladı. Tek kelime dahi etmeden arkasını dönüp çıktı odadan.

●●●●●●

 

"Abartmamanız gerektiğini söylemiştim size"

Karşımdaki adını bile bildiğim kız karşımda ne yapacağını bilmez şekilde bakıyordu. Masanın üzerindeki makyaj silme mendilini elime alıp yüzümdekileri silmeye başladım..

 

Gülfem odaya girip, şaşırmış şekilde bir bana birde ayakta dikilen kıza bakmaya başladı.

"Yenge neden makyajını siliyorsun. Çokta güzel olmuştu" Aynadaki bakışlarımı ona çevirdim. "Sana demiştim Gülfem, kuaföre gitmek istemiyorum. Siz de tutmuş kızı buraya getirmişsiniz". Gülfem'e çıkışmam yüzünün asılmasına neden oldu. Üzerine giydiği uzun payet elbisenin içinde çok güzel görünüyordu.Simsiyah saçlarını at kuyruğu yapmış küçük yüzünü ortaya çıkarmıştı. Gözlerindeki koyu tonlardaki makyajı abisi gibi siyah olan gözlerini iyice belirginleştirmişti.

Benim aksime herkes düğün için çok heyecanlıydı.

"yenge abim getirtti kızı, madem gitmek istemiyor buraya getirin dedi. Samet abide kızı tutuğu gibi getirmiş"

 

Burdaki suçlu ne Gülfem'di nede arkamda ağlamaklı duran kız.

Derin nefesler alıp kendime gelmeye çalıştım. Ellerimin titremesine engel olamıyordum. İçimde her an patlayacak Bir volkanın dumanları tütüyordu.

 

Sakin olmalıyım, sakin olmalıyım, içimden binlerce kez aynı şeyi tekrar edip duruyordum, SAKİN OLMALIYIM.

Ardamdaki kızın aynadaki yansımasına bakıp

"lütfen olabildiğince sade yap"

 

derdim makyaj yapması değildi ama şuanki öfkemin onunla ilgili olmadığını anlatacak halimde yoktu. İşini biran önce yapıp bitirmesini istiyordum.

Yüzündeki zoraki gülümsemeyle başını olumlu anlamda salladı..

Gülfem daha fazla birşey demeden odadan çıktı. Kırmış olmalıydım onu.

Aslında Yasemin'i sormak istiyordum ona. Sabahki olaydan sonra görmemiştim. O da yanıma gelmemişti. Yasemin'le konuşup neden Nigar'ın ona vurduğunu öğrenmek istiyordum. Onun yerdeki o hali içimi acıtmıştı. Tam kurtuldum deyip sığındağı evde, yüzüne tokat patlamıştı. Yasemin'in bir suçu olacağını düşünmüyordum açıkcası. Benimle geçirdiği zaman içinde saygıda kusur etmemiş, ağzımdan çıkacak her kelimeyi emir gibi alğılayıp yerine getiriyordu.Evin kurallarını bilmeyip hata yapmış olabilirdi ama, savunmasız birine öylece tokat atılacağı anlamına gelmezdi.

Nigar'a da kızınada olan öfkem gittikce büyüyordu.

"bitti Asya hanım" başımı ağır ağır salayıp aynadaki yansımama baktım.Evet şuan tamda istediğim gibi olabildiğince sadeydi.

dudaklarmı iki yana kıvırıp "teşekkür ederim" kelimeler boğazımdan zoraki çıkıyordu.. BU kıza teşekkür ettiğimden değil, olan durumdan memnunmuş gibi görünmemdendi sesimdeki zorluk.

Elindeki fırçayı masaya bırakıp gardolabın kapısına asılmış olan gelinliği doğru yürümeye başladı. Gelinliği askıdan indirmeden kılıfından çıkartı.

"gerisini ben hallederim. çıkabilirisin" sesim istemeden sert çıkmıştı yine.Karşımdaki kızın ağlaması an meselesiydi.

Titreyen sesiyle "lüften ASya hanım, Aslan ağanın kesin emri var. Sizi tam olarak hazırlamadan bu odadan çıkamam"

Evet Aslan bu kızın üzerinde de ağalını konuşturmuştu. Kızın haline üzülmüştüm, daha fazla zor durumda kalmaması için sustum. Yatağın üzerindeki kutuyu eline aldı. Bana doğru gelip uzattı. Bu ne diyen gözlerle ona bakıp kutuyu elime aldım. Karton kutunun sert kapağını açtığımda gözlerim yerinden fırlayacakmış gibi açıldı. Karşımdaki ifadesiz bekleyen kıza bakıp "bunuda mı Aslan ağa istedi!!"

Derin bir nefes alıp "yok, bunu giymenizi Leyla hanım istedi."

Kutunun içindeki iç çamaşırını elime alıp havaya doğru kaldırdım. Bu bir jartiyer takımıydı. Beyaz renk ve oldukça sexsiydi. Elimdeki kutuyu yatağa doğru fırlattım

 

"çok istiyorsa kendi kocasına giysin!!"

 

Karşımdaki kız yanıma geldiğinden beri ilk defa içten gülüyordu. "aynı kutudan onunda elinde vardı"

Hayretle açılmıştı ağzım.

Leyla fena kadındı hemde çok fenaa..

 

~~~~~~~~

Üzerimdeki gelinlik bakışıyordum boy aynasından.

Bu gelinliği Aslan ağa seçmiş olamazdı. Cavit abinin düğününde giydiğim elbiseden görünen bacağıma kızan adam, derin sırt dekolteli gelinlik seçmiş olamazdı.

Belimi ve vücudumu saran balık model ince askılı gelinliğin tamamı dantelden oluşuyordu. Saçımın topuz olmasından dolayı sırtım olduğu gibi meydandaydı.

Önündeki göğüs dekoltesi dantellerden dolayı kapalıyken araka kısımda olan zincirler açık tenimle uyum içindeydi.

 

Gelinliği sevmediğimi söyleyemezdim, şayet bu düğün başka şekillerde olsaydı bende böyle bir gelinlik seçebilirdim.

 

Adının Ayça olduğunu öğrendiğim kız gelinliğimi giymeme yardımcı olduktan sonra gitmişti. Yüzündeki rahatlamış ifade de gözümden kaçmamıştı. Artık ne kadar zorladıysam kaçar adımlarla çıkmıştı odadan.

 

Giyinme odasından çıkıp yatağın üzerine oturdum. Bir süre sonra dışardan davul zurna sesi duyulmaya başladı.. Ardından gelen art arda sıkılan silah sesleri.

İşte başlıyordu.

Aldığım nefesler yetersiz geliyordu. Boğazımdaki düğüm yutkunmamı bile engelliyordu. Gözlerim dolmaya başlamıştı bile "ağlamayacaksın Asyaaa sakın o gözünden yaşları akıtmayacaksınn"

 

Kapının tıklatılıp açılmasıyla içeri giren annem, ağlamaktan şişen gözleriyle bana bakıyordu. Kızını gelinlikle görmek duygulandırmış olmalıydı ki ağlayışının şiddeti gittikçe artıyordu.

Oturduğum yataktan ayağa kalktım.

Ağlamamak için kendimi zor tutarken annemin ağlayışları işimi hiç kolaylaştırmıyordu.

 

Annemin bana sarılmasıyla hiç beklemeden bende kollarımı ona sardım. "Çok güzel olmuşsun kızım" derken içindeki burukluk sesine yansıyordu.

Ağlamamak için gözlerimi yumdum. Bir süre sarıldıktan sonra babam odadaki varlığını hissettirmek için öksürdü.

Oda gelmişti, gözünden akan yaşları elinin tersiyle silip bize doğru adımladı.

"Selma hanım müsaade edinde bende kızıma sarılayım"

 

Babamın üzerindeki koyu laciver takım ve içine giydiği gömlegiyle çok şık duruyordu.

Benden ayrılan annemin boşluğunu babam hiç vakit kaybetmeden doldurdu.

"Kızımm" derken içim parçalandı.

Beni bu evden götür dememek çok zordu.

Tüm tuttuğum göz yaşlarım bir an da akmaya başladı.

Defalarca özür diliyordu. Onun da içi en az benim kadar yanıyordu..

Ama artık her şey için vakit çoktan geçmişti.

 

İçeri giren Leyla, Gülfem ve Sultan hanımla birlikte babamın boynuna sardığım kollarımı ondan ayırdım.

memnun gözlerle beni süzüp maşşalah diyorlardı. Üçüde birbirinden şık olmuştu.

 

Sultan hanım elinde tuttuğu kırmızı kutuyla yanıma doğru yanaştı.

Kutuyu açıp içindeki kolyeyi çıkartıp eline aldı. "Annemden kalan tek yadigar bu kızım. Eğer hoşuna giderse bunu boynunda görmek isterim"

Kolye o kadar zarif ve güzeldi ki gözlerimi üzerinden alamadım. Güzel olmamış olsaydı da Sultan hanımı kırmamak için yinede takardım.

 

 

Leyla'nın öksürüyle bakışlarımı ona çevirdim. Kolundaki bilekliği görmem için resmen havada sallıyordu.

Gülfeminde ondan kalır yanı yoktu, o da başını çevirmiş küperini gösteriyordu.

Sultan hanım gülerek "seti en değerlilerim arasında bay ettim. Gerçi Gülfem arsızlık edip evlenmeden önce aldı ama neyse" Gülfem gözlerini devirerek annesine bakıyordu.

"Benim evlenmemi beklersek, sen torunlarına takardın bu küpüleri"

 

Sultan hanım elindeki kolyeyi boynuma takarken "teşekkür ederim" dedim fısıldayan sesimle.

 

Annemin duygu yüklü bakışları üzerimdeydi. Elindeki mendille ara ara burnunu silmeyi ihmal etmiyordu.

Bir şey hatırlamış gibi elindeki çantanın fermuarını açıp o da kırmızı bir kutu çıkarttı.

"Bu da babanla bizim hediyemiz" kutuyu açarak bana doğru uzattı. İçindeki takı seti göz kamaştırıcıydı. Tam aşiret gelinlerinin takaçağı türden ağırlığı ve kalınlığıyla ben burdayım diyordu.

Zehra'nın da içeri girmesiyle iyice kalabalıklaşmış durumdaydık. Zehra gözlerindeki parıltıyla hiç düşünmeden boynuma sarıldı. "Asyaa çok güzel olmuşsunn" gözündeki yaşlar akmak için fırsat kolluyordu. "ağlama" dedim kulağına fısıldayarak "ağlarsan düğünden kaçmak için her yolu denerim" bu söylediğimin gerçeklik payı büyük olsada yüzümdeki gülümsemeyle şaka gibi anlaşılması olağandı.

Leyla ve Gülfem'in kapının önünden çekilmesiyle Aslan' kapıdan içeri girdi.

Kömür karası gözleri, mavi gözlerimi bulduğunda büyülenmiş gibi tutulup kaldı.

Babam ve annem birbirlerine bakıp odadan çıktılar.Akasından da diğerleri.

Aslan'ın gözleri bir milim bile kıpırdamıyordu.

Üzerine giydiği siyah takım elbise, geniş omuzlarına ve bedeni bir bütün gibi sarmıştı. Sakallarını hafif kısaltmış saçlarına özenle şekil vermişti. Benim aksime baya çaba sarf ettiği belliydi.

Bu adam neden bu kadar yakışıklıydı.

Öfkemin... nefretimin hepsi onayken neden bir bakışıyla iç dünyamı alt üst ediyordu.

Daha bugün bütüm öfekemle odadan kovduğum adam, neden böyle içi gidermiş gibi bakıyordu?

Adımlarını tam karşımda durdurdu. Dudağını iki yana kıvırıp. "çok güzelsin Günışığı.... Senin güzelliğin bu dünyaya da, bana da çok fazla"

Ellerini kaldırarak yüzüme doğru yanaştırdı. Başımı iki yana sallayıp bir adım geriye attımm. "dokunma bana"

Her zaman dimdik olan omuzları çökmüştü.

Elleri iki yana düştü.

Gözlerinde gördüğüm tüm kırğınlık yüreğime öyle bir işlediki, yaptığımdan pişman olup kollarına sığınmaktan korktum...

Gelinliğim eteklerinden tutup kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açıp çıktığımda Sultan hanım elindeki kırmızı duvakla beni bekliyordu. Dualar eşliğinde duvağı başıma örttü. Arkamdan yanıma gelenn Aslan itiraz etmeme fırsat vermeden elimden tutup yürümeye başladı. Balkona çıktığımızda hava yeni yeni kararmaya başlıyordu. Davulcu davuluna çoşkuyla vururken ardı ardına silahlar patlamaya başadı. Korkuyla Aslan'ın elini sıktım. KOrkma der gibi duvağın içindeki gözlerime baktı.

Merdivenlerden inerken zılgıtların ardı arkası kesilmiyordu.Merdivenleri indiğimizde küçük bir şaşkınlık yaşadım.

Bütün daveletliler avduya kurulan masalarda oturuyorlardı. Ben düğünün otelde yapılacağını düşürken, gerçi pek düşündüğümde söylenemezdi amcamların bizde olduğu zaman konuştuklarından yola çıkarak öyle sanmıştım. Ama yanılmışım.

Organizasyon şirketinin elinden çıkma olduğu belliydi. Her şey yerli yerinde ve özenliydi.

Bize ayrılan masaya geçip oturduk. O kadar kalabalıktı ki insanları bu avluya nasıl sığdırıklarını merak ediyordum. Avlu çok büyük olmasına rağmen insanlar daha fazaydı. Bu kadar kalabalık olması bedenimde anlamsız bir titremeye yol açmıştı. Daha başlamadan biran önce bitmesi için dua etmeye başladım.

Bizimkilere ayrılan bölüme baktığımda herkes ordaydı. Hatta Cavit abi ve Berfin de. Onlar balayında değillermiydi?

Masada Cahit ve Narin yoktu. Bir de Mustafa abi.

Berfin sıcacık gözleriyle bakarken başımı hafifce salladım. Gözerlerimi göremeyeceği için bu ona kısaca hoşgeldin demekti.

Müzik çalarken herkes halay çekip eğleniyordu. Yanımıza hayırlı olsun diye gelenlerin haddi hesabı yoktu. Aslan, ara ara kalkıyor gelenlere hoşgeldin deyip yanıma oturuyordu.

Bir ara Berfin yanıma gelmiş sıkıca kucaklaşmıştık. Balayından benim düğünüm için erken gelmişlerdi. Bu düğün için en güzel anlarını bırakmaya değermiydi?

 

Leyla ve Gülfem gönüllerince halay çekiyorlardı. Bizimkilerden kimse halaya kalkmıyordu.

İnsan kendi düğününden sıkılırmıydı ben sıkılmıştım işte. Biran önce bitsin diye gözlüyordum. Yanımıza gelen korumanın "ağam nikah memuru geldi" demesiyle Aslan başıyla onaylayıp "karşıla Samet " dedi.

Kalbimin atış sesi davulun sesiyle yarışır durumdaydı. Bana resmi nikah kıymasını beklemiyordum açıkcası. Berdelle ve zoraki evlenen bendim. Resmi nikahı o kıza yapacağını düşünüyordum.

 

Yani Aslan artık benim her yönden kocam mı olacaktı?

 

Nikah memuru yerine oturmuş gelenlere hoşgeldin deyip kısa bir konuşma yapmıştı. Gelen belediye başkanın kendisiydi. Aslan'la olan konuşmaları ve tavırları aralarındaki sıcak samiyeti gözler önüne seriyordu.

 

Siz Asya hanımefendi, Aslan Karabeyli'yi eşliğe kabul ediyor musunuz?

 

Artık düşünecek ne vardı ki. Tüm düşünce yollarım kapanmamışmıydı benim. Bakışlarımı babamın olduğu tarafa çevirdim. Gözleri yine çaresizce bana bakıyordu. Benim kapanan yollarım artık babamın kollarına çıkmıyordu.

 

Gözlerim bana bakan bir çift gözle karşılaştığında donup kalmıştım.

 

Mustafa Abi giriş kapısının orda bana bakıyordu...

 

Babamın gözlerindeki çeresizlik ve yenilmişlik duygusu onda da vardı. Ağzımdan çıkan tek bir kelimeyi bekliyor gibiydi. Hayır dediğim anda çekip alacakmış gibi bakıyordu gözleri...

Derin bir nefes çektim içime. Sonrasında da beni bitiren o kelime

 

"Evett"

 

İşte bitmişti artık. Duygusuzca dudaklarımın arasından çıkan kısacık bir evet...

kaç kişinin hayatını değiştirecekti bu saatten sonra...

 

Parmakları arasındaki sigarasından son bir yudum çekti içine. Bitti der gibi baktı gözlerime. Gelişi gibi gidişide sessizdi...

Bana olan duygularını o gece itiraf etmeseydi eğer, belkide beni kurtarması için yalvaracağım ilk insan o olurdu. Bana karşı hissettiklerinden ötürü ondan yardım isteyemezdim. Bu onun için umit verici olmazmıydı...

Bu haksızlığı ne ona, ne de kendime yapamazdım...

 

 

Nikah memurunun Aslan'a surduğu soruyu duymamıştım bile. "Evet" demesiyle silahlar ve alkışlar aynı anda yankılandı gökyüzünde...

Önüme uzatılan evlilik cüzdanıyla bakışıp kaldım öylece.

 

Aslan'ın elimi tutup kaldırmasıyla ayağa kalktım. Başımdaki duvağı açmak için ellerini uzattığın da başımı iki yana salladım. Avludaki yüksek sese rağmen kısık çıkan sesimle "açma" diyebildim.

Kimsenin gözümden akan yaşı görmesini istemiyordum. Ağlamayacağıma dair ettiğim onca yeminler boşa gitmişti. Tutamıyordum. ne göz yaşlarımı ne de iç çekişlerimi.

 

Ellerini duvağın üzerinden yüzüme getirip avuçları içine aldı. Dudaklarını alnıma bastırdığında, kavurucu ateşi sardı bütün bedenimi. Uzun denilmeyecek kadar kısa, duygusuz denilmeyecek kadarda yoğun.

 

Bu yaşadıklarım benim için sonmuydu yoksa yeni bir başlangıç mı bilmiyorum. Tek bildiğim bir bilinmezliğin içine hapsolmuş olduğum.

 

Gözümden akan yaşlar sicim gibi yanağımı ıslatırken işler bu raddeye nasıl geldi aklım almıyor.

 

Ben asi..

Ben hırçın ....

Ben babamın deli dolu, akıllanmaz yaramaz kızı ASYA.

 

Benim üstümdeki bu gelinlikle ,yüzümü kapatan bu duvakla, bu oda da ne işim var!!.

 

●●●●●●bölüm sonu●●●

Yeni bölümü nasıl buldunuz.?

Sizce Nigar Yasemin'i neden dövmüş olabilir.?

Peki Asya Yasemin'in neden dayak yediğini öğrendiğinde neler olur konakta.?

Gelelim düğüne, Malum istenmeyen bir düğün olduğu için fazla eğlenceli geçmedi. Belki ilerde bununla ilgili büyük bir sürprizim olabilir.

Akşama katılacağım nişan için bölümü şimdi atıyorum.

Satır arası yorumlarınızı okumayı çok seviyorum. Bölüm hakkında yorumlarınızı eksik etmeyin

sizi seven yazarınız 😘😘

Her zamanki gibi yeni bölümden haberdar olmak istiyorsanız küçük bir yorum yapın. Yeni bölüm geldiğinde beğenip haberdar edicem

 

İnstagramdan reels videoları ve kitaptan alıntılar paylaşmaya başladım takip etmek isterseniz 👉 @aleysyam1

 

 

 

 

Bölüm : 16.11.2024 15:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...