34. Bölüm

Bölüm 23

ALEYSYAAA
lesyamm

 

Herkese merhabalar

 

yeni bölümle karşınızdayım.

 

Yıldıza basıp oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

 

bölüm size emanettt

satır arası yorumlarınızıda bekliyorum onları okumak ayrı zevk verici 😘

 

●●●●●●●●23.bölüm●●●●●●●

 

Kimse geleceğinin nasıl şekilleneceğini bilemezdi ama hayalini kurmaktan da vazgeçmezdi. Hayaller değilmiydi zaten bizi bir sonraki güne uyandıran. Yatmadan önce bile yarın için yapacağımız işlerin, gideceğimiz yerlerin planını kurup da yatağa giren...

Asya'nın geleceği hakkında öyle büyük planları olmamıştı esasında.

Geleceği hakkında planları olmazdı ama, hayellerinde her zaman babası olurdu yanında.

Baba ve annesi tarafından el bebek gül bebek büyüyün bir çocuktu o. Dizi kanasa babasının kollarına sığınır saatlerce nazlanırdı babasına. Annesinide çok severdi ama o babasına aşık kız çocuğuydu.

Babası tarardı Asi kızının saçlarını. "Senn benim geç gelen mucizemsin" der koklayarak öperdi her telini.

Taradıktan sonra örmeyi ihmal de etmezdi.

Babası için severdi saçlarını.

Tarakta kalan her bir saç telini avucunda toplar, çöpe atmaya bile kıyamazdı. O yüzdendir saçının uzun olması. Asya ne zaman kesmekten bahsetse, çatılırdı kaşları."Sen bakamıyorsan ben bakarım o saçlara" ondan önce alırdı tarağı eline. Gönlü olsun diye ucundan keserdi. Sadece kesmiş olmak için yapardı bunu. Belinin hizasında olan saçları hiçbir zaman ne üstüne çıkmıştı boyutu ne de altına inmişti. SAç kesme günleri bile vardı baba kızın . O günleri kızı unutsa da kendisi asla unutmazdı..

 

"Babammm bugün kızının saç kesme günü."

 

Asya'nın güçlükle çıktı ağzından kelimeler

 

"Sen unuttun bu sefer ama, ben unutmadım.

Şİmdi kim kesecek benim saçlarımı... " büktü boynunu caresizce

 

" ben beceremem ki."

 

Sesizce ağlayışlarının şiddeti arttı gittikçe.

 

Başındaki duvağı nefret edercesine çıkarttı başından. Duvak yere süzülerek inerken

Oturduğu yataktan hızla ayağa kalkıp girdi banyoya. .

Çekmecelere, dolaplara baktı bir hışımla. Gözünden akan yaşlar bulanık görmesini sağlıyor, o sildikce yenileri akıyordu inadına.

Kalbi sıkışıyordu. Nefes alışları hızlandıkca üzerindeki gelinlik dar geliyordu bedenine.

Titreyen bacaklarına inat, sağa sola çarparak çıktı banyodan. Aradığı şey burda yoktuu. Masanın ordaki çekmecelere yöneldi, içindekilerin dağılmasını umursamadan karıştırırken bir yandan da saçıntaki tokaları çıkartmaya başladı.

 

Nerdeydi bu nalet olası makas.

 

Neden çıkmıyordu bu tokalar saçlarından..

 

Çekmecede bulduğu küçük makasla kıvrıldı dudakaları iki yana. Aynadaki yansıması hiç de mutlu görünmüyordu esasında.

 

İçi acıyordu.

 

Yanlızlığına....kimsesizliğine yanıyordu içi.

 

Yokmuydu bir el onu kurtaracak.

Baba sevgiside kurtaramazsa bir kız çocuğunu, kim kurtarırdı ki.

 

Bu gün babası kesmeyecekse o kesecekti saçlarını. Kurtulacaktı baba sevgisinden de saçlarından da.

Saçındaki tokaları yolarcasına çıkartmaya başladı. Elleri titredikce tokaları çıkartmak çok fazla canını yakıyordu.

Canını yakan, derisinden kopan saçlarımıydı ki?.

Hıçkırıkları arasında koptu çığlıkları.

Onu daha fazzlaa ayakta tutmaya yetmedi bacaklarının dermanı.

Çöktü olduğu yere...

Dağınık saçlarından çıkan bir tutam saçı aldı elleri arasına.

 

"Babamm...ellerim titriyor."

 

Boğuluyordu ağlayışları arasında.

 

"ASYAA!!!"

İçeri giren adamın sesi yankılandı oda da. Korku dolu gözlerle baktı yere çöken kadına. Gözleri elindeki makası bulduğunda korku ve panik tüm bedenini sardı. Asya'sı kendine zarar vermek üzereydi.

 

 

Yerde oturan kadın başını sürekli iki yana sallarken dili aynı şeyi tekrar ediyordu

 

"baba.....küçük kızının elleri titriyorr"

 

 

"Asyaa yapma!!!!" Korkuyla çıktı dilindeki sözcükler.

Ters birşey yapmaması için yavaşca attı adımlarını, onun geldiğini bile fark etmedi, kendinden geçmiş kimseyi duymaz haldeydi. Yavaşça çöktü yanına.

Aslan titreyen elleriyle tuttu kadının makas tutan elini.

 

Asya elinde hissettiği sıcaklıkla başını kaldırdı yerden. Bulanık görüyordu gözleri. Akan yaşlar müsaade etmiyodu karşıdındakini görmeye.

 

Ağlamaklı çıkan sesiyle "Aslannn"

 

hıçkırıkları bile konuşmasına engel oluyordu.

 

"benim ellerim titriyor"

 

Aslan elindeki makası almaya çalışıyordu ama sımsıkı tuttuğu makası ona veremekte direniyordu.

Şimdi saçlarını kesecekti Asya,müsaade edemezdi elinden almasına.

Başını hızla iki yana sallanırken "bu gün saç kesme günümüz"

Yüreğini kim neden bu kadar sıkıyordu bilmiyordu ama, canı çok yanıyordu.

 

"Aslan ben nefes alamıyorumm"

Dudaklarından çıkan çığlıklar odanın duvarlarında yankılanıyordu. Tek eli boğazına giderken

 

"nefes alamıyorum ben!!!"

 

Karşısındaki kadının caresizliğiyle ne yapacağını bilmez durumdaydı..

Elindekini ona zarar vermeden alması gerekiyordu.

 

"Asyam sakin ol, ver bana elindekini"

 

Asya daha da sıktı avucunun içindeki makası.

 

"olmaz... veremem.......bugün saç kesme günümüzz"

 

Aslan,hıçkırıkları arasında sesini ona duyurmaya çalışıyordu.

 

"Ver bana....ben keseyim" Tüm şefkatiyle okşuyordu saçlarını

 

Yaşlı gözleriyle baktı kömür karası gözlere.

Derinden aldığı nefesler yetersiz gelirken dudaklarını kıvırdı iki yana

 

"Yapar mısın?...Babam gibi saçlarımı kesebilir misin?"

 

Aslan elindeki makası yavaşça ellerinden çekip başını olumlu yönde sallarken "yaparım" içindeki acı onunda diline vurmuştu.

 

Asya yüzündeki acı tebessümle başını aşağı yukarı salladı. Boynunu hafif yana bükerek

 

"babam gibi kes"

 

Aslan tuttu Asya'nın kollarından, Güçsüz kalan bedenini kaldırdı yerden. Karşısında duran kadının ne hali vardı ayakta durmaya, ne de dermanı.

Başını yasladı göğüsüne, Sardı kollarını bedenine. İzin verdi kollarında hıçkırıklar içinde ağlamasına. Onun gözünden akan yaşlar göğsündeki hancerlerin bir yenisini daha ekledi kalbine.

 

Oturttu kadını sandalyeye. Saçındaki tokaları canı acımasın diye çıkarttı özenle.

Dağılan çekmecede bulduğu tarakla başladı günışığı gibi parlayan saçları taramaya..

 

 

Ne yapmıştı bu kadına böyle. İlk gördüğü gün, cam gibi parlayan okyanus mavisi gözler bakmıyordu eskisi gibi...

Karşısında dans ettiği gün ki neşesi nerdeydi?

 

Aynadaki yansımasına bakmaya bile cesareti yoktu. Mavilerinde boğulduğu gözlerde acıdan başka bir şey göremiyordu..

Eline aldığı makasla kala kaldı öylece. Nasıl kıyacaktı ki dokunmaya kıyamadığı kadının saçlarına.

"Asyam" dedi içi parçalanırcasına, diğer söyleyeceği tüm kelimeler düğüm oldu boğazında.

 

Asya, yapamayacağını anlayan adamın yansımana baktı aynadan.

Makası tutan eli titriyordu.

Yanağında süzülen yaşlara takıldı mavi gözleri.

 

Ağlıyordu.

 

O da onun gibi ağlıyordu.

Peki onun canını yakan neydi? Onu ağlatan , yüreğinin parçalanmasına neden olan zaten o değilmiydi?

 

Yanağından süzülen yaşla, hıckırıkla dolan sesiyle "lütfenn" dedi yalvarırcasına "kes saçlarımı"

Aslan, gözlerini kapatıp cesaretini toplamak istedi. Derin bir nefes çekti içine.

Karşısına geçen herkesi korkudan titreten adam, bu kadın karşısında deli gibi titriyordu.

"Biraz" dedi fısıldayan sesiyle "sen ağlama diye sadece biraz."

 

Tuttu makası. Getirdi saçlarının ucuna. Derince cektiği nefesi caresizce geri verdi dudakları arasından. Tek bir makas darbesi aldı ömründen ömrünü.

Yere dökülmesin diye elinde biriktirdi dökülen saçları. Nefesi daraldı, kanı vücudundaki işlevini yapmayı unutmuşcasına donup kaldı. Silah tutan eli ufacık makası parmakları arasında korkarak tutuyordu. Son kez kesti saç tutamını. Bir avucundaki saçlara baktı, birde karşısındaki kadına.

 

Ağlarken bile bu kadar güzel olabilirmiydi bir kadın.

Bütün dertleri ona kendisi vermişken dermanı nasıl kendisi olacaktı..

"Bugün" dedi aldığı derin nefesle "son kez ağlamana müsaade ediyorum Günışığı."

 

 

~~~~~~~~

 

Kuruyan boğazımın rahatsızlığıyla gözlerimi açtım. Boğazımdaki acı yutkunmama engel olurken dün geceki anılar bir kesit gibi gözlerimin önünden geçti.

Yatakda huzursuzca kıpırdanırken bedenimi saran kollarla gözlerim yerinden çıkacakmış gibi açıldı. Arkamı dönüp bakmaya cesaret edemedim.

Aslan dün gece yanımda mı yatmıştı benim?. Tek kolu başımın altındayken diğer koluyla sımsıkı sarmıştı belimi. Nefes alışlarım hızlanmaya başlarken, delice sorular beynimin içinde dönmeye başladı.

Dün gece ne olmuştu?

Tamam saçımı kestiğini hatırlıyorum. Ama sonrası, sonrası yoktu.

 

Duygularımdan faydalanıp benimle birlikte mi olmuştu? Bu kadar aşağılık bir şeyi bana yapmış olamazdı değil mi?.

 

Belimdeki elini hızla tuttum, fırlatırmışcasına arkaya doğru itekledim.

Sert tepkimi beklemeyen Aslan ağa irkilerek uyandı.

"Asyam bişey mi oldu!!?" Sesindeki panik anlaşılıyordu ama şuan umurumda değildi. Bana vereceği bir hesabı vardı.

Yataktan kalkıp ayağa dikildim. Yüzümü ona dönüp tüm öfkemle

"Asyam mı? Bana Asyam falan demee. Sen ne aşağılık bir adammışsın böyle, dün gece ki zayıflığımdan nasıl faydalanırsında benimle birlikte olursun. Hiç mi utanmıyorsun?" Aldığım nefesleri sinirle burnumdan geri veriyordum.

Nasıl böyle bir şey yapabilir. Tamam evlenmiş olabiliriz ama bu bana iznim olmadan dokunma hakkını veremezdi. Acaba dokunmasına izin vermiş olabilirmiydim.?

Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimi def ettim. Neden izin verecekmişim ki. Gerçi vermişte olabilirdim.

Asyaa... kendine gel kızımm.

Aslan dudaklarını iki yana kıvırmış yan döndüğü yatakda beni izliyordu. Rahat tavrı sinir bozucuydu.

"Ne geçiyor acaba o güzel aklından"

Alaycı gözleriyle gözlerime bakıyordu. Atacağı kahkayı zorla tutuyor gibiydi.

 

"Ne geçiyorsa geçiyor sanane!!" Kaşlarımı çatmış parmağımı ona sallayarak "sen cevap ver önce bana, nasıl faydalanırsın benden"

Ben öfkeden delirmek üzereyken. O gayet rahattı.

"Cevap versene!!" Sesim odanın duvarlarında yankılanıyordu.

Yatakdaki rahatını hiç bozmadan "ben senden faydalanmadım" elini kirli sakallı cenesine götürüp "gerçi şimdi düşünüyorum da sen benden faydalanmış olabilirsin" Sol elini başının altına koyarak dikeldi. "Gitme Aslan, bu gece beni yalnız bırakma Aslan, sensiz gözüme uyku girmez Aslan, sen artık benim kocamsın Aslan, sensiz bu yatak bomboş Aslan diye diye beni yatağa zorla atan sendin"

Gözleri beni kınarcasına bakarken başını iki yana sallıyordu.

Bedenim şok dalgası içine girerken parmağımla kendimi gösterip "Ben mi dedim?" Şaşırmış gözlerimle ona bakarken

Aslan başını aşağı yukarı sallayıp "Hı hı sen dedin"

Nasıl ben bu lafları söylemiş olabilirim ki. Hem ben yastığa başını koyduğum an uyuyan biriyim, nasıl ona uyuyamam derim. Acaba Elif denilen o kıza kızmış olup göndermek istememiş olabilirmiydim?

Aslanın gür kahkası odayı doldururken üstündeki örtüyü kaldırıp ayağa kalktı. Karşımda durup elini çeneme koyup başımı yüzüne doğru kaldırdı. Gözleri gözlerime bakarken dudağını iki yana kıvırdı.

"O güzel aklından geçenleri seninle birlikte yapmayı çok isterdim" derin bir nefes çekti içine "Ama emin ol onları yaparken üstündeki gelinlik üzerinde olmazdı."

 

Bir dakika.

 

Aslan hala üzerindeki gömlek ve kumaş pantolonla duruyordu. Ellerimi bedenime götürüp üzerimi yoklamak için vücudumda gezdirmeye başladım. Ben de hala gelinlikle duruyordum. Bu da demek oluyor ki gece aramızda bir şey olmamış.

Utançtan yüzüm yanmaya başladı. Ben neler demiştim öyle.

Zorla çıkan sesimle "ama sen bana neler dedin "

Gözlerindeki alaycı bakışlar tekrar gözlerimi bulduğunda "onlar doğru ama"

 

"Yalan söyleme" diyerek göğüsünden itekledim. Aslanın kahkası tekrar dudaklarını bulurken, gelinliğin dar olmasına aldırış etmeden arkamı dönüp giyinme odasına doğru hızla yürümeye başladım.

Aslan'ın "Asya" demesiyle olduğum yerde kaldım. Adımlarını hızla yanıma doğru atıp arkamda durdu. Ellerini saçımda hissetmemle yerimde irkildim. "Ne yapıyorsun" deyip adım atacağım esnada kolumdan tutup durdu.

 

Saçlarımı tek elinde toplayıp uzunca arkama baktı. Sert çıkan sesiyle

 

"Bu gelinliğin sırtı neden bu kadar açık?" bir şeylerin farkına yeni varmış gibi nefes alışları değişmeye başladı.

Yüzümü yavaşca ona döndüm.

Kaşlarımı havaya kaldırıp "aldığın gelinliği beğenmedin mi?"

 

Tek elini cebine koyup kaşlarını çattı. Anlaşılan geliğin sırt detayını yeni görüyordu . Düğün boyunca başımdaki duvak sırtımı kapatığı için görmemişti..

Sonrasında olanlar da malum.

Boşta kalan elini ensesine götürüp

"Lan Gülfem seni yanımda götüren aklımı sikeyim." Onun sinirden bedeni gerilirken ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Demek Gülfem seçmişti gelinliğimi, zaten Aslan'dan böyle gelinlik almasını beklemiyordum..

Kinayeli bakışlarımı gözlerinden çekip giyinme odasının yürümeye devam ettim.

 

"Asya"

Sabah sabah ne çok Asya demişti öyle. Bedenimi döndürmeden omuzumun üstünden bakarak "söyle" dedim umursamaz şekilde.

 

"Şİmdi biz seninle evlendik ya.... Gelinliği çıkartmakta kocanın görevi olduğuna göre, yardıma geleyim mi?" Sesi haddinden fazla hevesli geliyordu. Gözlerinde ise masum bir kedinin bakışları.

Ona doğru tamamen dönüp, gözlerimi bedeninde alıcı edasıyla gezdirmeye başladım. Kaşımın birini havaya kaldırıp alt dudağımı dişlerim arasına alıp ısırmaya başladım.

Kapkara gözleri iyice kararmaya başlamıştı. Davetkar bakışlarımla kendinden geçiyor gibiydi. İçimden gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

Bakışlarımı utanmış gibi yere indirdim.

Ona cevap vermeden giyinme odasına doğru dönüp yürümeye başladım.

Cevap vermememi evet gibi alğılamış olmalıki arkamdan adım seslerini duyuyordum.

Odanın kapısını açıp içeri girdim. Arkamdan gelen Aslan'ın gözlerinin içine bakıp kapıyı sertçe suratına kapattım. "çok beklersin Aslan ağa!!!" beni duyması için sesimi olabildiğince yüksek tuttum.

Kapının arkasından ettiği küfürleri duyabiliyordum. Kapıya elini vurup "lan bir an gerçek sandım" diye bağırdı.

O orda kudururken, ben şimdi istediğim gibi gülebilirdim. Hem böyle bir şeyi kabul edeceğimi de nerden düşünmüştü. Benim aklımdaki sorular, kalbimi rahatsız eden durumlar varken onuna nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdim.

Elif'in bana söylediklerini unutamıyordum ama doğruluk payınıda görmezden gelemiyordum. Biz sonuçta berdel yüzünden evlenmiştik.

 

Üzerimdeki gelinliği çıkartıp diz üstü v yaka ince askılı elbisemi üzerime giydim. Yakası fazla olmasa da dekolteliydi ama gayet hoş duruyordu.

Ellerimi saçlarıma götürüp boy aynasından bakmak için arkamı döndüm. Aslan dün gece saçlarımı gayet düzgün şekilde kesmiş görünüyordu. Dün geceyi hafızamdan silmek istiyordum. Şuana kadarda Aslan da bana hatırlatmak istemiyormuş gibi konusunu açmamıştı.

 

Burdaki işlerimi bitirip odadan çıktım. ASlan yatağa sırt üstü uzanmış bir bacağı diğerinin üstünde bir kolu başının atında gözleri kapalı şekilde yatıyordu. BU kadar kısa sürede uyumuş olamazdı. Ayağımda ki topuklu ayakkabıların zeminde çıkarttığı tok sese rağmen gözleri kapalıydı. Dudağının biri yan tarafa doğru kaymış tebessüm ediyordu.

Ağzının içinden mırıldanarak "varlığın bile huzur veriyor" sanki benim duymamı istememişte kendine kendine konuşuyor gibiydi. Ama ben duyduğum şeyle olduğum yerde kalakalmıştım.

Şuan Kalbimin hızlanması isteyeceğim en son şeydi. Ben kendimi bu adama karşı dizginlemeye çalıştıkca neden kalbim tam aksini yapıyordu.

Durduğumu anladığı esnada gözlerini açıp gözlerime baktı.

Onun siyahları benim mavilerimin derinliğinde boğulmak ister gibiydi. Ben bu adam için mecburiyet ya da hevessem neden böyle bakıyordu bana? Neden iç dünya mı alt üst ediyordu?

 

Bakışlarmı ondan çekip banyoya girdim. İşlerimi halledip dişlerimi fırcalayıp elimi yüzümü yıkadım. Banyodan çıktığım da Aslan oda da yoktu. Makyaj masasının sandalyesine oturup yüzüme biraz renk vermek için makyaj yaptım. Gözlerimdeki renkleri hafif tutarken dudağıma bordo renk rujumu sürdüm. saçlarımı tarayıp sıkı bir at kuyruğu yaptım. Herkesin karşısına çıkmaya hazırdım. Dün geceki halimi bu odada bırakmanın zamanı gelmişti.

Ayağa kalktığım esnada Aslan giyinme odasından çıktı. Odadan gittiğini düşdüğüm için korkmuştum. Üzerine giydiği beyaz gömlek ve kumaş pakualonuyla her zamanki gibi çok yakışıklı görünüyordu. Koluna takmaya çalıştığı saatin kordununu taktıktan sonra başını kalırıp bana baktı.Gözleri ayaklarımdan itibaren başlayıp yukarı doğru bedenimde süzüldü. Göğüs dekoltemde takılı kalan gözlerini biran da gözlerime getirdi. Kaşlarını çatıp "bu biraz fazla değil mi?"

Neresi fazla diye kendime baktım. Hiçte fazla değildi. Göğüsümün çatalı bile görünmüyordu. Atkuyrugu yaptığım saçımdan dolayı gerdanım göze çarpıyordu sadece.

Kaşlarımı onun gibi çatıp "ben fazlalık göremiyorum" umursamazca kafamı sallayıp yanından geçtim. Odadan çıktığım da o da arkamdan geliyordu.

 

"Asya gel buraya"

benim adımlarım hızlanırken onunkiler de hızanıyordu.

"kime diyorum, gelsene buraya"

Yanıma yaklaştığını hissettiğim esnada koşmaya başladım. Merdivenleri koşar adımlarla inerken

"lan lan lan!!! bi de giymişsin bir karış topuklu düşeceksin şimdi!!"

Arkamı dönüp ona bakma gafletinde bile bulunmuyordum. Hem benim kıyafetimin neresi açıktı. Madem benimle evli buna alışması iyi olurdu.

Merdivenleri inip oturma odasına geçeceğim esnada kolumdan tutmasıyla bedenim sert göğüsüne çarptı. Bir eli belimden tutarken diğeri kolumdaydı. Koştuğum için nefesim hızlı ve düzensizdi. Onunda benden kalır yanı yoktu.

Nefeslerimiz birbirine çarpışırken gözleri gözlerimin içine bakıyordu.

Başını hafifce yüzüme doğru eğdi. Kulağıma doğru yanaşıp. "Asyamm,gel inat etme değiştir şu üstünü, sana yakışan bir sürü kıyafetin vardır. Hem bu yakışmamış, olmamış sana" fısıldayan sesi kulağımın altından boynuma çarpıyordu. Sıcak nefesini hissetmek tüylerimi diken diken ediyordu. Ama o, bunu biliyormuş gibi nefesini üzerimden çekmiyor inadına daha çok yanaşıyordu.

Söylediği sözlerin yalan olduğunu tabiki de biliyordum. Ben kendime yakışmayan hiçbir şeyi üzerime giymezdim..

Oturma odasından gelen sesle başımı arkaya döndürdüm.. Herkes kahvaltı masasına oturmuş bizi izliyordu. Furkan yere düşürdüğü çatalı alırken bakışlarını üzerimizden çekmiyordu. Yüzündeki sinsi sırıtışla bir bana birde abisine bakıyordu. Leyla ve Gülfem her zamanki gibi yine gülmekle meşguldü. Sultan hanım gözlerindeki memnun ifadeyle bize bakıyordu. Halime hala ve Nigar utanmazlar bakışı atarken Elif'in gözleri dolmuş her an ağlayacak gibiydi. Gözlerinin altındaki koyu halkalar öncesinden ağladığının kanıtı gibiydi. Bize bakmayan tek kişi Hakan abiydi. O da kucağındaki kızını doyurmakla meşguldü.

Başımı hızla Aslan'a doğru döndürdüm. Hâlâ belimi tutan Aslan'ın göğüsüne kafamı gömmüş gibi görünüyordum. O da bundan gayet memnundu. Belimdeki elini sıkarak beni iyice kendine yanaştırdı. Utançtan arkamı dönemiyordum.

 

Bir dakika.

Ben arkamı görmüyordum ama o içedekileri en baştan beri gayet rahat şekilde görebiliyordu.

Herkesi gördüğü halde bana bilerek yakınlaşmıştı.

Alacağın olsun Aslan ağa.

Aslanı kendimden uzaklaştırıp merdivenlere doğru yürümeye başladım. Aslan geri dönmeme şaşırmış "nereye gidiyorsun" diye sordu.

Ona dönüp "kıyafetimi değiştiricem"

şuan gözünün önünde havai fişeklerin patladığını görebiliyordum. Bir insanın gözü ancak bu kadar parlayabilirdi. Memnun şekilde dudaklarını yukarı kıvırıp ağzının içindenn "aferim benim karıma" diyordu.

 

Bende ona yalancı bir gülümseme atıp merdivenleri çıktım.

 

Gardolabın içinde giyebileceğim elbiselere göz atarken uzun kollu bej rengi elbisemde karar verip elime aldım.

Üzerimdeki elbiseyi çıkartıp onu giyindim. Ayağımada ona uyacak olan topuklu ayakkabılarımı giyip boy aynasından kendime baktım. BU elbisede V yaka olmasına ragmen biraz üst kısmıını çekiştirdiğimde dekolte namına birşey kalmıyordu. Tam kocamın istediği gibiydi.

Saçlarıma ve makyajıma dokunmadan hızla aşağı indim. Oturma odasının kapısına geldiğimde herkes sohbet ediyor ama kahvaltı yapmıyorlardı. Benim geldiğimi gören Gülfem "yengemde geldiğine göre başlayabiliriz artık" deyip herkesin bakışlarını benim üzerme çekti.

Yüzümdeki ufak gülümsemeyle "günaydın, kusura bakmayın kocamın küçük bir ricasını yerine getirmek zorunda kaldığım için geç kaldım" özellikle kocam kelimesini bastırarak söylemiştim. Aslan elindeki telefonu masaya koyarak dudaklarını iki yana kıvırdı. kocam demem hoşuna gitmişti ama ben onun için dememiştim. Gözleri kıyafetimin üst kısmına baktığında gülüşü büyümüş aferim der gibi başını aşağı yukarı salladı.

Taki ne zaman yürümeye başladım havalanan kaşları aniden çatılmaya başladı.

Tabi o karısını daha tanımıyordu.

Her adımda derin yırtmacımdan açılan bacağımla birlikte nefesi sıklaşıyor yüzü kızgınlıkla şekilden şekile giriyordu.

Ayakkabılarımın çııkartığı sesle ahenkle yürüyordum.

Topuklu ayakkabılarım çıkarttığı sese aşıktım.

Yerime oturmak için Aslan'ın arkasında geçtiğim esnada kimsenin görmeyeceği şekilde elimi sırtına sürtmeye başladım. Aslan dokunuşumla derin bir nefes alıp sandalyesinde bedenini dikleştirdi. Bu hareketim onu kışkırtmaya yetmişti.

Aldığı nefesi sesli şekilde geri verdiğinde ben çoktan yerime oturmuştum.

Hakan abinin afiyet olsun demesiyle herkes kahvaltısını yapmaya başlamıştı.

 

Bir kişi hariç.

 

Aslan gözlerini yüzüme dikmiş öylece bana bakıyordu."Ne var" diyerek başımı sallayıp tabağımı yiyeceğim kadar doldurmaya başladım.

Sanki ona dokunan ben değilmişim gibi umursamaz davranmam onu kızdırıyordu.

Bakışlarını açık olan bacağıma dikip içli bir nefes aldı. Höst lan dememek için kendimi zor tutuyordum. Bu masada avcı gibi gözlerini dikmiş kocama bakan kızı memnun etmemek için istifimi bozmuyordum.

Masadakilerin sohbeti düğün hakkındaydı. Hiç bir karesini hatırlamadığım düğünden, onlar derinlemesine sohbet ediyordu.

Hakan abi çalan telefonunu cevaplamak için ayağa kalktığında kuçağındaki kızını Gülfeme doğru uzattı. Gülfem de abisiyle birlikte ayağa kalkıp "benim oda da işim var" deyip koşar adımlarla çıktı. Hakan abi, İpek'i Furkan'ın kucağına verip telefonu cevapladı. Konuşarak oturma odasından çııktı. İpek amcasına bakıp dudaklarını büzerek ağlamaya başadı. Furkan yiğenine bakıp azarlarcasına "sus kız" dedi. maksadı sevimli olmaksa şuan İpek'in gözünde hiç de öyle görünmüyordu. Çünkü ağlaması iyice şiddetlenmişti. Bize dönüp"bu kızda bir türlü sevemedi beni." Bakışlarını tekrar İpek'e çevirip "kızımmm bu yüze hangi kızlar hasta senin haberin varmı?"

Leyla kızının ağlamasına dayanamayıp çatılmış kaşlarıyla furkana bakıp "Furkan kızımı daha fazla ağlatırsan şamarı yiyeceksin"

Bir yandan da ağlama kızım diyerek onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

İpek'in ince ağlak sesi tüm konağı inletmeye yetiyordu..

Leyla ayağa kalkıp yanıma doğru gelmeye başladı. Kucağında sakin sakin duran oğlunu bana doğru uzatıp "Asya, sana zahmet iki dakika tutda şu sıfatsızın elinden kurtarayım kızımı." kollarımı uzatıp Emiri kucağıma alıp dizlerime oturttum.

Furkan kaşlarını çatıp "yengeee ayıp oluyor ama"

Leyla kızgın suratıyla Furkanın ensesine vurup "başlatma şimdi ayıbından, ver kızımı!! Sen ağlat diyemi doğurdum onuu ben"

"Görende zorla aldım sanar kızını" İpek'i annesine uzatıp "alda hayrını gör"

Annesinin kucağına giden İpek bir nebzede olsa sakinleşmişti

Kuçağımda oturan Emir hayran hayran yüzüme bakıyor, ben ona bakınca da utangaç şekilde başını göğsüme yaslıyordu.. Şuan onu yememek için kendimi zor tutuyordum. Çatalımla böldüğüm peyniri ağzına veriyor o da şapırtarak yiyordu.. Koltuk altından tutup yüzünü yüzüme yanaştırarak boynundan koklayarak öptüm. Benim öpüşüm onu huylandırınca kahkahalarla gülmeye başladı. Her öptüğümde gülüşü iyice büyüyordu. "Ben seni yemez miyim şimdi" deyip biraz daha havaa kaldırıp göbeğini hafifce ıssırıp bırakmaya başladım. Dili döndüğünce "Asa yapma" diyordu yap dercesine.

İkimizde yorulunca onu tekrar dizlerime oturtup ağzına birşeyler tıkıştırmaya başladım. Bakışlarımı Emirden kaldırıp masaya baktığımda herkes bizi izliyordu. Kendimi tutamayıp dozu fazla kaçırmıştım anlaşılan. Aslanın bakışları Emir'i parçalayacakmış gibi bakıyordu. Amcasını takmayan Emir başını göğsüme yaslamış masum masum yatıyordu.

Yanımda oturan Sultan hanım elini sırtıma koyup "inşallah kendi çocuklarını da seversin kızım" diyerek sıvazlamaya başladı.

"Anasına çekerse biraz zor sever kendi çocuğunu" Halime halanın sözleriyle donup kaldım yerimde. Ne demeye çalışıyordu şimdi bu. Öfkeli bakışlarım gözlerinde mıh gibi çatılı kalmıştı. Anneme laf atıp canımı yakmak istiyordu. Elif'in pis suratını yüzümde gezindiğini hissediyordum Ona bakmamak için Halime'nin gözlerinden ayrılmıyordum.

Bedenim gittikçe gerilmeye başlıyordu.

Tek bir cümlesiyle beni alt üst etmeyi başarmıştı.

Aslan elini masaya vurmuş, kulağımda hafif bir çınlama oluşmuştu. Kucağımdaki çocuk korkarak iyice sokulmuştu bana.

Ama ben hala gözlerimi Halimenin üzerinden çekemiyordum.

Ağzımı açıp konuşacağım esnada, Aslan sert sesiyle "bu konakta ne benim karıma ne de ailesine dil uzatan olursa ben söylemeden kendini kapının önüne atsın. Eğer kendi atmazsa o zaman benim gazabımda korksun" sesindeki öfke Halime'nin hoşuna gitmemişti yüzünün şeklini aniden değiştirdi. Bakışlarını yumuşatarak "ben ne dedim ki şimdi" dedi masum çıkan sesiyle.

Aslan "halaa ben ne dediğini iyi duydum. O diline sahip çık. Asya bu konağın hanımağası, ona göre davranıp saygıda kusur etmeyeceksiniz" Bakışlarını oturan herkesin üzerinde gezdirip "bu sözüm hepiniz için geçerlidirr" sesindeki emir herkesin iliklerine işlemiş durumdaydı. Özelliklede Nigar ve kızının.

Ama benim söyleyeceklerim içimde öylece kalmıştı. Emirin yanağıma dokunmasıyla gözlerimi Halime'nin gözlerinden çekip ona bakmaya başladım. Sanki içimdekileri sakinleştirmek için yüzüme gülüyor yanağımı seviyordu.

 

"Asya, Emiri anneme ver!" Aslan'ın emir veren sesi bu seferde bana dönmüştü.

Ne oluyor dercesine başımı sallayarak ona baktım.

Çocuk ne güzel sakin sakin kuçağımda oturuyordu. Sultan hanım Emir'e uzanıp kucağına aldı.Emir küçücük yüzüyle kaşlarını çatmış neden verdin der gibi yüzüme bakıyordu. O da benim gibi bu durumdan hoşlanmamıştı.

Biz ne güzel anlaşıyorduk onla.

Aslan sandalyesini geriye ittirerek ayağa kalktı. Kalktı kalkmasına ama öylece dikilip bana bakıyordu. Bu adam daha ne istiyordu benden anlamıyorum. Kalktıysan gitsene işte, ne zebellah gibi dikiliyorsun tepemde.

Sultan hanım yumuşak sesiyle "kızım hadi kocanı yolcu et." dedi.

Ne yani başımda dikilmesi bu yüzdemiydi.

Hakan abi kapının orda dikilmiş "ben çıkıyorum" deyip Leyla'ya baktı. Leyla kucağındaki kızını Halime'nin kucağına verip kocasının arkasından gitti.

Aslan hala ayakta dikiliyordu. Bense elimdeki çatalla peyniri en küçük dilimlere bölmekle meşguldüm.

Gitsene be adamm belki ben seni yolcu etmek istemiyorum.

Daha fazla dikkatleri üzerime çekmemek için çatalı tabağın üzerine koydum. Gözlerimi devererek ayağa kalktım. Aslan parıldayan gözleriyle gözlerime bakıp yürümeye başladı. O önde ben arkada ilerliyorduk. Konağın dış merdivenlerinden inip avluya çıktık.

Eee daha ne kadar yürüyecektik defol git işte.

Aslan'ın ani durmasıyla başım sert, kaslı, kocaman sırtına çarptım.

Bir erkeğin sırtı bu kadar sertmi oluyordu ya. Odun gibiydi resmen. Aslan ona çarptığım için arakasını dönüp kısık sesle "iyi misin?" diye sordu. Kaşlarımı çatıp "iyiyim de , ne öyle bir an da duruyosun!!" başımın acımasıyla sesim öfkeli çıkmıştı.

Omuzunun üstünden arkaya bakıp bakışlarını hızla bana çevirdi. Nereye bakıyor diye başımı yana bükerek Aslan'ın baktığı yöne baktım

 

Leyla kocasının dudaklarını sömürürcesine öpüyordu.

 

Dudaklarımdan çıkan hi sesiyle Utançla başımı hemen önüme çektim. Ben burda onun yerine kızarırken o umursamazca kocasını öpüyordu. Birileri görür diye hiç mi korkmuyodu bu kadın?.

Ben onun kocasını öptüğünü görmek zorundamıyım canım.

 

Leyla hanım kocasını öpmeyi bırakıp yanımızdan salına salına geçip gitmişti.. Bana da imalı bakışlar atmayı ihmal etmemişti.

 

Aslan'ın şişip inen göğüsünü alnımda hissetmemle gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ben ne zaman başımı yaslamıştım ki onun göğsüne.

Başımı göğsünden kaldırıp yüzüne doğru kaldırdım. Dudaklarını iki yana kıvırmış beklenti içinde bana bakıyordu.

Hadi canım!! onu Leyla'nın kocasını öptüğü gibi öpmemi beklemiyordu benden demi.

"sakın aklından geçenleri bekleme benden" sesim şaşkın ve öfkeli çıkmıştı.

Aslan kaşının birini yukarı kaldırıp "neyi beklemeyim senden?"

İşte yine dalga geçiyordu benimle.

Geriye doğru bir adım atıp "hadi Aslan ağa hadi uğurlar ola" elimi tavuk kişeler gibi kiş kiş yaparak söyledim, ama bu onun hiç hoşuna gitmiş gibii görünmüyordu.

onu kısaca yolcu edip biran önce içeri girmek istiyordum. Burda durup sen ne dedin ben ne dedim tartışmasına girmek hiç istemiyordum.

Aslan'nın çatılan kaşlarını aldırış etmeden arkamı döndüm, onu bu kadar yolculadığıma şükretsindi.

Kolumdan tutup hızla kendine döndürdü. Ve sıcacık dudaklarnı alnıma bastırıp derince öptü. Dudaklarını anlımdan çekip elinin tersiyle yanağımı okşamaya başladı.

Eli yanağımdayken nefesi yüzüme çarpıyordu.

İşte yine başlıyordu, kalbim delice atmak için anı kolluyordu.

 

"Bu elbisenin hesabını sormayı unuttuğu mu sanma" sesi kızmaktan çok yumuşak ve sakindi.

 

Kaşları çatılma sırası şimdi bendeydi.

Kaşlarımın ortasını öpüp birşey dememe fırsat vermeden

"akşama görüşürüz" dedi ve arkasını dönüp gitti.

 

İçimden söylene söylene sarsak adımlarla konağa girdim.

Yasemin bu sabah ortalıklarda gözükmüyordu. Gerçi onu dünkü olaydan sonra hiç görmemiştim. Mutfağa girip bulaşık yıkayan Kezban ablaya, Yaseminin nerde olduğunu sordum.

Kezban abla iç çekerek ellerini durulayıp bana döndü. Gözlerindeki o bakış hiç iyi gözükmüyordu. Bir annenin evladı için endişelenen bakışları vardı. Ağlamamak için kendini zor tuttuğu belliydi. Aldığı nefesi ciğerini payracalarcasına içine çekti "gitti" dedi. Gözlerimdeki merakı gidermek için "teyzesinin yanına gitti" diye devam etti.

Sığınacak yeri olmayan bir kızı sığdıramamışlardı koca konağa. Sinirden dalgalanan kanım delice akıyordu.

"neden gitti?" sesim titremişti.Gitmesi çok üzmüştü.Kırgın olmalıydı bana onu koruymadığım için bir hoşcakal bile dememişti.

"dün olanlardan sonra gitmek istedi. Banada anlatmadı hanımım, o kadar dil döktüm anne olarak yalvardım ama anlatmadı. Gitmem gerekiyor deyip gece Urfa otobüsene bindi" Gözündeki yaşlar yanağını ıslatmaya başladı. Ne olmuştu da bu kadar acele gitmişti. Nigar'ın karşısına geçip hesap soramak için kendimi zor tutuyordum. Üzüntümün yerini öfke almaya başladı.

"Hanımım "dedi Kezban abla.Cebindeki kağıdı çıkarttıp bana uzattı "Yasemin bunu size vermemi söyledi"..

 

~~~~~~~

 

Rahat bir nefes almak için terasa çıktım. Ruhum hiçbir yere sığamıyordu. Elimdeki kağıdı okuyacağım esnada Gülfem yanıma gelip oturdu. Kağıdı tekrar katlayıp avucumun içine sakladım.

Elinde getirdiği tepsideki kahvenin birini bana uzattı teşekkür edip elinden aldım.

Gülfem kendi kendine konuşuyordu ama benim aklım şuan onda olmadığı için dediklerini algılayamıyordum.

"Gülfem, Nigar teyzen neden sizde kalıyor" Ani sorduğum soruyla Gülfem susup bana döndü.

Merak ediyordum neden burda kaldıklarını. Kocasının öldüğünü biliyordum ama bu kardeşinin evinde kalmak için yeterli bir neden değildi. Kendi evi ya da ölen eşinin ailesi yokmuydu? Neden kız kardeşi?

 

Gülfem derin bir konuya girecekmiş gibi derin bir nefes aldı. Bacağının birini kalçasının altına alıp kıvırarak üstüne oturdu. Yönü tamamen bana dönüktü.

"Valla yenge bizde bilmiyoruz neden burdalar. Annem, babam ölmeden önce getirdi eve.10 yıldır bizdeler. Teyzemin kocası yeni ölmüştü. Elif abla o zaman 17 yaşındaydı, abisi Serhat' da 20. Serhat abi fazla kalmadı bizimle, zaten pekte yanaşmazdı bize. Babam annemin ısrarları üzerine, işe soktu şirkette ama yapamadı, çıktı. Sonra tekrar başka işe koydu, orda da yapamadı. Anlayacağın işsiz sapsız gezmeyi alışkanlık haline getirmişti. En son babam ölmeden bir kaç ay önce emlakçı dükkanı açtı ona. Dedi bu işide yapamazsan benden bu kadar. Şİmdi aynı işte devam ediyor, nasıl beceriyorsa artık. Sonra düğünü oldu, onuda annemler yaptı. Elif'ide okutmak istedi annem, çok zeki kızdı benim derslerime falan çok yardımcı olurdu zamanında" soluklanıp kahvesinden bir yudum aldı. Bense sessizce sadece anlatmasını bekliyordum. İçerde beni düşman gibi gören insanları merak ediyordum "sonrası işte Elif liseyi bitirince okumak istemedi, konakta kaldı. Hakan abim de Aslan abimde kol kanat gerdiler ona, bizden ayırmadılar. Narin ablama ve bana nasıl davranıyorlarsa öyle davrandılar onada. Hakan abim evlendikten sonra Elif'in bakışları değişti Aslan abime karşı. İlk önce abi demeyi bıraktı, sonra kadın gibi giyinmeye başladı." kaşımı kaldırıp "kadın gibi mi?" diye sordum. Gülfem başını sallayıp "kadın gibi işte. Evde normal günlük giyinen kız bir an da yaşından büyük elbiseler, makyajlar yapmaya başladı. Kendini abime güzel göstermeye çalışıyordu. Biz bunu anlıyorduk ama abim anlamıyordu. Hep ona bize davrandığı gibi davranıyordu. Annem, abimi evlendirmek için kız buldukça Elif'in yüzü düşüyordu. Nigar teyzemde anneme sürekli Elif'i öne sürüyordu. Annemde abime konuyu açınca kesin dille kardeşim o benim dedi. Bir daha konusunu açtırtmadı anneme.Teyzem çok hırslı kadın yenge. Annem bunu biliyor ama bilmemezlikten geliyor. Annemi kıskandığına defalarca şahit olduk. Babam ölmeden önce anneme çok güzel davranırdı. Onun bakışlarında her zaman kıskançlık vardı. Gören ablası değil kuması sanardı. Zaten ne yaptı etti Elif'i de abime nişanladı." Kafasını anlamaz şekilde sallamaya başladı. DEmek Gülfem bilmiyordu abisiyle Elif'in arasındakileri. Kafam iyice karışmaya başladı. Aslan kardeşi gibi gördüğü birine nasıl dokunabilmişti. Hatırlamadığını söylemişti ama yattığını inkar etmemişti. Hem insan biriyle girdiği ilişkiyi nasıl hatırlamazdı.

Gülfem'in bakışları yüzümde gezinmeye başladı. Birşeyi söylemek ya da söylememek arasında gidip geliyordu.

 

"söyle Gülfem" dedim düz tutuğum sesimle.

 

"yenge" dedi içli aldığı nefesle "annemler biraz önce konuşurken duydum. Bu hafta içi abimin nikahını kıymayı düşünüyorlar. Akşamda abime söyleyecekler" Kahveyi tutan ellerim titremeye başladı.

Korktuğum şey başıma gelmek için adımlarını yavaş yavaş yaklaştırıyordu.

●●●●●bölüm sonu●●●●●

Sizce yeni bölüm nasıldı??

Buraya kadar gelip okuduysanız yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın.

Satır arası yorumlarınızı okumayı çok seviyorum. Bölüm hakkında yorumlarınızı eksik etmeyin

sizi seven yazarınız 😘😘

Her zamanki gibi yeni bölümden haberdar olmak istiyorsanız küçük bir yorum yapın. Yeni bölüm geldiğinde beğenip haberdar edicem

 

İnstagramdan reels videoları ve kitaptan alıntılar paylaşmaya başladım takip etmek isterseniz 👉 @aleysyam1

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 19.11.2024 20:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...