
Herkese merhabalar. Çooook uzun bir aradan sonra tekrardan sizlerleyim. Biliyorum çok beklediniz beni. Hakkınızı helal edin.
Belki de kitabı unutmaya bile başladınız. Ama eminim ki tekrardan o heyecanlı okuyuşlara geri döneceğiz.
Beğeni ve yorumlarda görüşmek üzere.
Sizleri seviyorum...
●●●●●●●●●●●
Evet hanımefendi yeriniz burası.”
Selin, kibarca teşekkür edip hostesin göstermiş olduğu yerine otururken içindeki korku ve paniği bastırmaya çalışıyordu. Uçaklardan nefret ediyordu. İçindeki panik duygusuna bir türlü engel olamıyordu. Neyse ki sakinleştirici ilacını yanına almıştı. Birazdan içecek ve tüm korkusu uçup gidecekti. Uçak kalkmadan önce sakinleşici bir müzik açıp kulaklığını kulağına taktı, başını pencere tarafa çevirip dışardaki duran uçakları izlemeye başladı.
Heyecanlı olmasının başka bir nedeni de arkadaşına kavuşmak olacaktı. Uzun süredir ondan bu kadar ayrı kalmamıştı.
“Şıllık” dedi içinden kaç gün oldu hala arayıp konuşmamıştı onunla. Telefonun kapalı olması da iyice şüphelendirmişti onu. En büyük heyecanını bile paylaşamamıştı onunla. Her şeyini bilen arkadaşına hayatının dönüm noktası olan değişimi bile söyleyememişti. Nasıl arkadaştı bu böyle. İçinden ardı ardına bildiği tüm küfürleri sıralamaya başladı. Gerçi hepsini söylemeye kalksa yolculuk biter küfürü bitmezdi. Güldü kendi kendine. “Kaltak” dedi yine kendini tutamadan. Bu sefer içinden demediğini fark edince hızla çevirdi bakışlarını yan tarafa acaba biri duydu mu diye.
Başında dikilmiş dudakları kıpırdayan adamı görünce biran da korkarak “hiihhh” dedi. Ellini kalbine koyup derin nefes aldı. Adam hala başında dikilmiş bir şeyler söylüyordu. Dayanamadı Selin, cehennem zebanisi gibi tepesinde dikilen adamın yüzünden korkmuştu zaten.
“Ne var be!!”
Adam onu takmadan bıdır bıdır konuşup duruyordu. Ah bir de dediklerini anlasaydı. Biran düşündü acaba dilsiz miydi? Yoksa neden sesi çıkmasındı ki. Üzüldü o an kaba davrandığı için. Hemen yüzünün şeklini sevimli yaptı. Dudaklarını da iki yana kıvırıp güldü. El işaretleriyle sorunun ne olduğunu sordu adama. İşaret dili eğitimi aldığına çok sevindi. Bir gün işe yarayacağını biliyordu.
Karşısındaki adam bu seferde aval aval bakmaya başladı. Derdi neydi bu nalet olasıca adamanın. Bir de sabır çekercesine elini anlına koyması yok muydu, patlatacaktı şimdi o seğiren gözüne yumruğu.
Adam elini kaldırıp kendisine doğru uzatınca hızla oturduğu yerden kalktı. Ona kalkan elini kırmaz mıydı şimdi. Adamın elini havada yakaladı. Sinirlerine artık hâkim olamıyordu.
“Sen bir kadına nasıl el kaldırırsın dağ ayısı?” Yüksek çıkan sesiyle uçakta oturanlar ve yerine yerleşmeye çalışanlar dönüp onlara baktı. Ama Selin’in gözü kimseyi görmüyordu. Ta ki arkadaki hostesinde tıpkı kolunu tuttuğu adam gibi ağzını kıpırdatarak konuştuğunu fark edene kadar.
“Neden herkes ağzını oynatarak konuşuyor. Sesleriniz mi kısıldı sizin?”
Karşısındaki adama baktığında gözleri alayla ve öfkeyle ona bakıyordu. Bir anda adamın boştaki eli, kızın kulağındaki kulaklıkları tutup çekti.
Konuşulanları duymaya başladı. Selin’in yüzü alı al, moru mor oldu. Tüm sorun kulağındaki kulaklıklar mıydı yani.
“Şimdi bizi duymaya başladığınızda göre dağ ayısının kolunu bırakır mısınız hanımefendi?”
Selin, bir adamının yüzüne birde tuttuğu koluna baktı. Kahretsin adama hiç düşünmeden dağ ayısı demişti. Elini elektrik çarpmış gibi hızla çekti.
“Şey, ben özür dilerim.” Sesi içine kaçmış gibiydi resmen. Karşısındaki adam duymamış bile olabilirdi söylediğini. Adamın ise fazla uzatmaya niyeti yoktu.
“Neyse hanımefendi artık beni duyduğunuzda göre müsaadenizle yerime oturabilir miyim?”
Alay mı ediyordu kibarlık mı ediyordu anlamadı Selin. Sonra yanındaki koltuğa baktı. Bomboş duruyordu. Neden oturmak için izin istiyordu ki?
“E oturun beyefendi, sabahtandır bunun için mi rahatsız ediyorsunuz beni?”
“Hanımefendi benim yerime oturmuşsunuz o yüzden müsaade istedim sizden.” Adamın sakin tutmaya çalıştığı sinirleri iyice oynamaya başlamıştı. Son dakika aldığı haberle, uçağa yetişmek için bütün işlerini yarım bırakmak zorunda kalmıştı. Üstüne bu kadın da hiç kolaylık sağlamıyordu. Yerine oturması bir yana car car konuşması bir yana.
“Ben zaten yerimde oturuyorum ya beyefendi.”
Adam daha fazla uğraşmak istemedi kadınla. Hemen yanlarında onları izleyen hostese döndü. Elindeki bileti uzatıp koltuk numarasını doğrulatmak istedi. Selin kendinden emin bir şekilde sırıtmaya başladı. Ne de olsa koltuk numarasını ona gösterende o hostesti. Adamın bu kadar yaygara koparıp rezil olmasını keyifle izleyecekti. Kollarını göğüslerine bağlayıp alayla “gösterin, gösterin” dedi.
Hostes bir elindeki bilete bir de karşısında duran iki kişiye baktı. Yaptığı yanlış hata yüzünden oluşmuştu tüm kargaşa.
Bakışlarını Selin’in yüzüne sabitle.
“Hanımefendi çok özür dilerim. Sizin koltuğunuz yan taraftaki.”
Selin’in yüzü şekilden şekile girdi. Adam ise haklı olmanın gururuyla baktı kadına.
Selin oturduğu koltuktan çantasını hırsla aldı. Geçti yan koltuğa. Adam ondan özür bekliyorsa daha çok beklerdi. Sonuçta o yapmamıştı hatayı. Hostesin özür dilemesine bile ters bakışlarıyla karşılık verdi. Adamda uzatmadan oturdu yanındaki koltuğuna.
Çok geçmeden uçağın kalkış anonsu yapıldı. Selin unutmuş olduğu panik atağı kendini bulduğunda ellerini koltuk başlarına koyup sıkı sıkı tutundu.
İlacını içmediğini hatırlayınca titreyen elleriyle çantasını açmaya başladı. İlacını ve su şişesini çıkarttı. İlacını paketten çıkartıp ağzına attı. Ama su şişesini titreyen elleri yüzünden bir türlü açmayı beceremedi. Su şişesini açmaktan vazgeçip kuru kuru yutmaya çalıştı. Boğazına yapışan ilaç ve acı tat midesini alt üst etti. Kendini yutkunmaya zorlasa beceremedi. Elini ağzına koyup kusmasını engellemeye çalıştı. Ama daha fazla dayanamadan midesinde her şeyi boşaltmaya başladı. Ne zaman kapattığını bilmediği gözlerini açtığında yanındaki adamın öfkeli bakışlarıyla karşılaştı.
Selin irice açtığı gözleriyle adamın üzerine baktı. Midesinde ki her şey adamın gömleği ve pantolonun üzerindeydi.
“Sen başıma bela ol diye mi gönderildin benim?”
Adam ellerini iki yanda gözleri sımsıkı yumulmuş üzerindeki iğrençliği bakmamak için zor tutuyordu kendini.
Selin bu sefer gerçekten mahcup olmuştu. Kendisiyle birlikte adamın üzerini de mahvetmişti.
“Ben çok özür dilerim panik atağım tuttu ilaç içmek istedim ama...” adam kaldırdığı eliyle Selin’i susturdu.
Selin dolan gözleriyle adama baktı ama gözlerinde sadece öfke vardı. Adam haklıydı ama Selin de bilerek yapmamıştı ki.
“Ben... ben kıyafetlerinizin ücreti neyse verebilirim” sesi titriyordu. Rezil olmuştu. “gerçekten özür dilerim” mırıltı gibi çıktı sesi.
“Rica ediyorum susun artık.”
Adam hızla kemerini çözüp ayağa kalktı. Lavaboya gidip üzerini başını temizlemeye başladı. Ne kadar temizlemeye çalışsa da iğrenç kokuyordu.
Lavabodan çıktığında hostesten başka yer rica edip oraya oturdu. Sinirlerini bozan o kıza daha fazla tahammül edemezdi...
Selin de adamın tuvaletten çıkmasıyla kendisi girdi. Üzerini başını temizlemeye çalıştı. Ama onun üzerinde de iğrenç bir koku vardı. Dolan gözleri akmasın diye bolca yıkadı yüzünü. İlacını içip sakinleşmeyi denedi. Yerine geçip oturduğun da adamın gelmediğini anlayıp iyice üzüldü. Kendisinin en baştan beri haksız olduğunu biliyordu. Adama karşı ne kadar kaba davrandıysa, o kendisine karşı seviyeli davranmıştı. Keşke en başta özür dileseydi. Gözlerini kapatıp yolculuk bitene kadar uyumaya çalıştı.
♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡
Çiftlik evinden apar topar çıkmak zorunda kalmıştık. Babam hemen konağa gelmemi söylediğin de panik olmuştum. Şükür ki kötü bir şey olmadığını ama Zehra’nın 2 gündür odasından çıkmadığını gelip onunla konuşup ikna etmemi söylemişti. Zehra’yı deli gibi merak etmiştim. Telefonla aradığımda telefonu da kapalıydı. Onun gibi deli dolu bir kız neden odasına kapatırdı ki kendini?
Aslan’ı da arkadaşı Metin aramış acil olarak şirkete çağırmıştı.
Arslan, arabayı konağın önünde durdurdu.
“Şirketten çıkınca alırım seni.” Eğilip dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı.
“Duruma göre haberleşiriz” Yanağını öpüp kapıyı açtım.
“Dikkat et kendine.” Hiç ondan ayrılmak istemiyordum. Bir kaç gün daha çiftlik evinde kalıp onunla doya doya vakit geçirmek istiyordum.
“Sen de dikkat et. Aksi bir durum olursa ara beni.” Onunda gözleri içi gider gibi bakıyordu bana. Zorda olsa ayrıldık birbirimizden.
Konağın kapısına geldiğimde art arda gelen araba sesleriyle başımı çevirdim. İki arabada konağın önünde durdu. Öndeki siyah arabadan Mustafa abi çıkarken, taksinin içinden çıkan kişiyle gözlerimi şokla açtım.
Ben üzerimdeki şoku atamadan. İkisi karşı karşıya geldi.
“Sen beni mi takip ediyorsun”
Mustafa abinin siniri ve öfkesi her halinden belli oluyordu.
“Deli miyim de seni takip edeceğim ben. Hem ne malum senin beni takip etmediğin”
Neler oluyordu böyle. Bu ikisi neden bu kadar öfkelilerdi birbirlerine?
“Burası benim evim hanımefendi. Nasıl sizi takip etmiş olabilirim sizi?”
Daha fazla dayanamadım aralarındaki gerginliği izlemeye.
“Selin, Mustafa abi”
İkisi de dönüp baktılar ben tarafa.
İkisi de aynı anda “Asya” dediler. Mustafa abinin tek kaşını havaya kalkarken Selin gülerek parmağıyla beni gösterdi.
“Ona geldim ben.”
Ahh nasılda özlemiştim, deli dolu arkadaşımı.
●●●●●●●●●●●●●●●●
Bölüm hakkında fikirlerinizi alabilir miyim?
Sizce yeni karakterimiz Selin nasıl bir karaktere sahip?
Yeni bölüm gelene kadar Yeni yazmaya başladığım BU KİMİN HAYATI? adlı kitabıma da bir şans verip okuyup, yorum yapabilir misiniz?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 56.3k Okunma |
4.68k Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |