12. Bölüm

Bölüm 7

ALEYSYAAA
lesyamm

Herkese Merhaba

(Yoğun duyguyu alabilmek için lütfen arka planda müzik açarak okuyun 🎶)

Yazmakta çok zorlandığım, duygu yüklü bir bölüm oldu.
Sizden ricam; bol bol yorum yapıp düşüncelerinizi benimle paylaşmanız.
Bölüm size emanet…

○○○○○○○○○•

Bir babayı kaybetme duygusu nasıl anlatılırdı?
Nasıl bir acı verirdi insana?
Yüreğimin parçalanma hissi boğazımı sıkarken, var olanın yok olması ne demekti?

Babam…

Benim çocukluğum, kahramanım.
Sevgisiyle, şefkatiyle büyüttüğü kızı, dayanabilir miydi yok oluşuna?

Babam…

Asyam” diye saçımı okşayıp öpen babam.
Hiçbir erkeğin sevgisine muhtaç etmeyen babam.

Kör bir tabancanın namlusunun ucunda olan babam…

Ben, senin kokuna ve sevgine doyamayan, hırçın kızın Asya.
Bırakıp gidebilir misin beni?

Yazarın Anlatımıyla

BABAAAAAAA!

diye bağırdı babasının asi kızı. Çıplak ayaklarıyla indiği merdivenlerden, avlunun ortasında babasına doğru koşarken…

BABAAAA!” diye inletti tüm Mardin’i.

Herkes onun acı çığlığına baktı.
O sadece koştu babasına.

Arkasından “Asyaaa!” diye bağıran annesini bile duymadı.
Geçti… Silahı elinde tutan adamın karşısına geçti, babasına siper oldu.

Elleriyle çekti yüzüne düşen, kendisi gibi asi olan saçlarını.
Mavi gözlerini önce silaha, sonra silahı tutan adamın kömür karası gözlerine dikti.

Adam afalladı. Kaşlarını çatıp baktı karşısında dikilen mavi gözlü kadına.
“Sen…” diye fısıltı gibi çıktı dudaklarının arasından.

Yüreği titredi. Bir silah tutan eline, bir de karşısındaki kadına baktı.

Mustafa, elindeki silahı doğrulttu adama.
Aslannn!” diye bağırdı. “İndir silahı!”

“Bizde kadına silah tutulmaz Aslan Ağa, indiresin silahını” dedi Kalender Ağa.

Ama Aslan Ağa duymadı kimseyi. Tutuldu kaldı iki mavi göze.

Eli titredi.

Babası, Asya’yı önünden çekmeye çalıştı ama kıpırdamadı Asya.
Gözlerini dikmişti bir kere karşısındaki silah tutan adama.
O da hatırladı… Ara ara aklına düşen kömür karası gözlü adamı.

Mustafa, boşta olan elini Asya’ya doğru uzatarak onu yanına çekmek istedi.
Yanaştı Asya’ya, kolunu tutmaya yeltendiği esnada:

ÇEK O ELİNİ!

diye kükredi Aslan Ağa.

Mustafa derin bir nefes aldı.
“Senin derdin bizle. İndir silahı, gelsin kız yanıma.”

Kafasını sağa sola salladı Aslan Ağa.

Sandılar ki kızı vuracak…

Oysa o, sadece biraz daha bakmak istedi mavi gözlere.
Unuttu her şeyi: neden burada olduğunu, şu an ne yaptığını… Sildi hafızasından.

Kalbini de beynini de sadece ona adadı.
O dolsun istedi içine.

Esen rüzgârla kapattı gözlerini, çekti burnuna gelen kadının kokusunu içine.
Tıpkı o günkü gibi kokuyordu.

Tam o sırada sokakta araba sesleri duyuldu.
Yaşlı birkaç adam indi arabadan, girdiler Miran aşiretinin konağına.
Mardin’de duymayan kalmamıştı Cahit’in kız kaçırdığını.
Orta yolu bulmak için toplanıp gelmişti baş ağalar.

İçeri girdiler. Avlunun içi mahşer yerine dönmüştü.
Şaşırdılar… Aslan Ağa, bir kadına silah doğrultuyordu.

Aslan Ağa!” diye bağırdı içlerinden Hasan Ağa.
“İndir silahını.”

Aslan Ağa severdi Hasan Ağa’yı.
Babası ölünce epeyce yardımı dokunmuştu ona.

Ama bu sefer duymadı Aslan Ağa.

Hasan Ağa yavaşça yanına yaklaştı.
“Aslanım, de haydi indiresin silahı.”

Dinlemedi Aslan.

Arka tarafta Asya’nın annesi ciğeri yırtılacakmış gibi feryat ediyordu.

Duymadılar. Ne Asya, ne Aslan…

Asya, babasını vurmak isteyen adamın gözlerine nefretle baktı uzun uzun.

Hasan Ağa devam etti:
“Kan dökmek çözüm değildir. Gel, oturup konuşalım.”

Kafasını sağa sola salladı Aslan Ağa.

Silahı indirirse kaçırırlardı kızı ondan. Ya bir daha göremezse o mavi gözleri… diye bir korku düştü yüreğine.

Tükeniyordu Mustafa’nın sabrı.
Sevdiği kadın, zamanında “can dostum” dediği adamın uzattığı silahın ucundaydı.

Aslan’ın amcası Arif döndü Hasan Ağa’ya:
“Kan dökmekten başka çare yoktur. Hasan Ağa, bilmez misin Miran aşiretinin Karabeyli aşiretine yaptığını? Bir kere affettik, ikinciye yer yoktur!” dedi.

“Arif,” diye karşılık verdi Hasan Ağa,
“Geçmiş gitmiştir.”

Aslanım!” diye tekrar bağırdı Hasan Ağa.
“İki aşiret arasında dostluğu sağlayalım, kan akmasın!” dedi.

Hasan Ağa’nın yanındaki Memo Ağa öne çıktı:
“Berdel…” dedi.
“Berdel yapalım, dostluğu sağlayalım.”

O an herkes sustu.

“Bizde kız yoktur.” dedi Kalender Ağa.
“Biri evlidir, biri nişanlı.”

Hasan Ağa etrafına baktı. Sonra gözleri Aslan’ın önünde duran kıza kilitlendi.
Anladı Hasan Ağa, Aslan’ın bakışlarından… Elindeki silah onu vurmak için kalkmamıştı.

Eliyle Asya’yı gösterdi Hasan Ağa.
O!” dedi.

Herkes şok içinde baktı Hasan Ağa’nın işaret ettiği kıza.

O olmaz!” diye bağırdı Mustafa.
“Olmaz o!”

“Neden olmazmış Mustafa? Salih’in kızı değil midir? Evli midir, nişanlı mıdır?”

Bilirdi Hasan Ağa, kız evli değildi. Daha ilk geldiği gün çarşıda güzelliğiyle dillere düşmüştü.
Demişlerdi: “Salih’in güzeller güzeli bir kızı olmuş!”

Afalladı Mustafa.
Sevdiği kızı berdele kurban edemezdi. Müsaade etmezdi buna.

Sözlüdür benimle!” dedi.

Herkes şaşkınlıkla gözlerini Mustafa’ya dikti bu sefer.

Duydukları karşısında kaşlarını çattı Aslan Ağa.
Mavi gözlerden zor da olsa ayırdı bakışlarını, Mustafa’ya döndü:
Sözlün müdür?” dedi.

Başını aşağı yukarı salladı Mustafa.
Sözlümdür.

“Ne zamandır sözlüsünüz Mustafa?” diye sordu Aslan Ağa.

Mustafa gözlerini önce babasına, sonra Asya’ya çevirdi. Başını dikleştirip:
Bir süredir sözlüyüz Aslan.” diye cevap verdi.

Sabrı tükeniyordu Aslan’ın.

Bir süre…
Bir süre ne Mustafa? Kaç gün, kaç hafta, kaç yıl? Hangisi?!”

Gittikçe yükseliyordu sesi…

Bir ay! Bir aydır sözlüyüz Aslan Ağa!

Alaylı bir gülüş belirdi Aslan Ağa’nın dudaklarında.
Elindeki silahı Mustafa’ya doğru uzattı.

Mustafaaa…
Ne zamandır sözlü bir kız sevdiği adama abi diye seslenir?”

Mustafa baktı eski dostunun gözlerine.
Anlamıştı yalan söylediğini.
Peki ama nereden bilirdi Asya’nın ona “abi” dediğini?

Olmaz!
Onu berdele kurban etmem!” diye bağırdı Mustafa.

“Alın şu iti yerden, hesabını keselim!” diye Cahit’i gösterdi Aslan’ın amcası Arif.

Cahit’in annesi Fatma,
Oğluuuuum!” diye bağırıp koştu yerde yatan oğluna.
“Vermem, vermem oğlumu! Öldüremezsiniz onu!” diye kapandı oğlunun üstüne.
Kaldırdı başını, baktı…
Baktı bir Kalender abisine, bir Salih abisine… Döndü kocasına, yalvarırcasına:
Kurtar oğlumu, Nihaaat!

Aslan’ın kardeşi Narin bağırdı abisine:
Yapma abii!
Elini karnına götürüp…
Kıyma bize!

Berdeli kabul et Kalender Ağa.
Evine ateş düşmesin, evlat acısı çekmeyesiniz.

Sustu Kalender Ağa.
Bilemedi ne diyeceğini.
Ailesinin üzerinde gezdirdi gözlerini.
İki tarafı da ateşti.

Olayların başından beri hiç konuşmayan Heja kadın, bastonunu yere vura vura geldi ağaların yanına.
Bir evlatlarına baktı, bir torunlarına…
Yüreği dağlandı. Eski topraktı, bilirdi. Kan bir kere döküldü mü, gelmezdi sonu.

Kiminle berdel yaparsınız?

Anaaa!” diye bağırdı Salih Ağa.

Duymadı, duymak istemedi Heja kadın oğlunu.
Bilirdi, ilk kan döküldü mü ikinci kan Salih’in olurdu.

Bastonunu vurdu yere.
Kiminle berdel yaparsınız, deyin hele!

“Arif’in oğlu Berat’la olsun berdel. Bekârdır.”

OLMAZ!” diye bağırdı Aslan Ağa.
BERDEL BENİMLE OLACAK!

“Ne dersin lan sen!” diye üzerine yürüdü Mustafa.
“Berdel merdel olmayacak!”

Aslan tekrar uzattı silahı Mustafa’ya.

MUSTAFA ABİİİ!” diye bağırdı Asya.
BEN KİMSEYLE EVLENMEM!
HELE SÖZLÜ BİR ADAMLA HİÇ EVLENMEM!

Kızgın gözlerini dikti kömür karası gözlere…

Asya’nın gözleri Aslan’ın silah tutan elindeki yüzüğe takıldı.
Çarpıştığı adam, mağazada gördüğü kızın sözlüsüydü.
O zaman dikkat etmemişti Asya. Yoksa düşürür müydü başka kadına ait olan bir adamın gözlerini aklına?

EVLENECEKSİN!” dedi Aslan, mavi gözlere bakarak.

EVLENMEYECEĞİM!” dedi Asya, kömür karası gözlere bakarak.

Emin misin?

Başını kaldırıp dikleştirdi Asya.
Hiç olmadığım kadar eminim!

Bir adım attı Asya’ya doğru Aslan Ağa.

Bak!” dedi, elindeki silahı göstererek.

Önce Cahit’e doğrulttu silahı.
BİRRR…

Sonra Cavit’e doğrulttu.
İKİİİ…

Ardından Mustafa’ya doğrulttu.
ÜÇÇÇ…

En son Salih Ağa’ya doğrulttu elindeki silahı.
Asya korku dolu gözlerle baktı babasına.

İyi bak!
Hayır dediğin an konaktan çıkacak olan cenazeler…”

Korktu Asya.
Hiç olmadığı kadar korktu.
Ama karşısındaki adama yenilemezdi.
Yanlış olan bir şeye evet deyip kabul edemezdi.

Polise giderim!
Bu devletin adalet sistemi var! Öyle eline silahı alıp art arda adam vurup öldüremezsin!”

Ellerini cebine sokup telefonunu çıkarttı Aslan Ağa.
Uzatıp Asya’ya verdi.

“Tamam… Hadi ara polisi, jandarmayı. Onlar gelene kadar ben hallederim işimi.”
Telefonu Asya’nın eline tutuşturdu.

Asya ne yapacağını bilmez halde elindeki telefona baktı.
Aslan, elindeki silahı Cahit’e uzattı.

Narin hıçkırarak ağlamaya başladı.
Gözlerini Asya’ya dikti.
Abim dediğini yapar… Yalvarırım arama!

Asya gözlerini tüm konakta çevirdi.
Annesi perişan, yere çökmüş, Meryem yengesi ve Zehra’nın kolları arasındaydı.
Babası yapma dercesine başını salladı.
Kalender amcası ve Nihat amcası bakamadı yüzüne.

Cavit abisi, Berfin geldi gözlerinin önüne.
En son Mustafa abisinin gözlerine baktı.

Yapma Asya, yapma… Vuracaksa vursun herkesi.
Kurban olayım, mahkûm etme kendini ona!

 

Herkesin canı iki dudağının arasındaydı.
Gözleri doldu. İlk defa çaresizliği bu kadar hissetti Asya.

Karşısındaki adama baktı.
O içinde kaybolduğu kömür karası gözlere nefretle baktı.
Kendisinden de nefret etti Asya.
Nasıl olur da böyle bir adamı düşlerine alabilmişti?

Bir damla düştü gözünden.

Canı acıdı Aslan’ın.
Kaybetme korkusu düşmüştü yüreğine.
İstemezdi onun üzülmesini.
Ama o da anlamıştı Mustafa’nın ona olan sevdasını.
Berdel olmasa bile onu bir başkasına yar edemezdi.
İlk gördüğü günden beri ateş düşmüştü yüreğine.
Ne pahasına olursa olsun bırakamazdı onu.

Asya’nın ardı ardına aktı gözyaşları.
Mahkûm edilmişliğine ağladı.
Çaresizliğine akmıştı gözyaşları.
Nalet etti gözünden akan yaşlara.

Son kez baktı babasına Asya.

Döndü karşısındaki adama.
İçine kaçan sesiyle, çaresizce:
Tamam… Berdel olsun.

Elindeki telefonu fırlattı yere.

Aslan baktı mavi gözlere…
Kıyamadı akan yaşlara.
Çekti gözlerini, derinliğinde boğulduğu bakışlardan.

Kalender Ağa’ya döndü:
Hazırlığınızı yapın. Yarın istemeye geliyoruz.

Son kez baktı karşısındaki kıza.
Sarıp sarmalamak istedi ama yapamadı.
Elindeki silahı beline yerleştirdi.
Kardeşine ve Cahit’e öfkeli gözlerle bakıp önüne döndü.

İndirin silahları, gidiyoruz!” deyip çıktı Miran konağından.

Hasan Ağa yanaştı Kalender Ağa’ya. Omzuna elini koyup,
Hayırlı olsun Kalender Ağa.
dedi ve Aslan Ağa’nın arkasından çıktılar.

Mustafa kolunu yukarı kaldırdı.
AAAAHHHHHH!” diye acı feryadıyla sıktı ardı ardına elindeki silahı.

Çaresizce dizlerinin üzerine çöküp başını önüne eğdi.

Asya’nın bacakları yorgun bedenini daha fazla taşıyamadı. Olduğu yere çöktü o da. Yanına gelen babasına eliyle dur işareti yapıp yaklaştırmadı.
“Asyam…” diye fısıldadı babası çaresizlikle.

Annemle ilgilen.” diyebildi Asya. Zira kendisinin yürüyecek dermanı yoktu.

Meryem’in kucağında bayılan karısına baktı Salih Ağa. Kadın daha fazla dayanamamıştı, kurban edilen kızına…
Salih aldı karısını kucağına, baygın bedenini içeri taşıdı.

Fatma, yerde eli yüzü kan içinde olan oğlunun başında oturmuş ağlıyordu. Ayağa kalkıp kaldırmaya çalıştı. Narin de yardım etti ama güçleri yetmedi. Fatma, diğer oğlu Cavit’e baktı yardım ister gibi.

Ama Cavit yanaşmadı kardeşine.
Her şey onun yüzünden olmuştu.
Kardeşi olmasaydı, o vururdu herkesten önce onu.

Yardım edesin anana Cavit!” diye sertçe çıkıştı Heja kadın.

Cavit yanaştı kardeşine, kaldırdı yerinden.

BIRAAAK!” diye bağırdı Mustafa.

Yerdeki silahı eline aldı. Kalktı yerinden, baktı yerde çaresizce oturan kadına.
Neredeydi onun neşeli Asyası?

Öfkesi daha da kabardı.
Gözlerine kara bulutlar indi.

Cavit’in yerden kaldırdığı kardeşi Cahit’e baktı.
Her şey onun suçuydu!
O olmasaydı bunlar başlarına gelmezdi.
Cahit ölürse her şey biterdi.
Asya kimseye mahkûm olmazdı.

Kaldırdı elindeki silahı, doğrulttu Cahit’e.

Avludakiler şaşkınlıkla dondu kaldı.
Ne yaparsın oğul sen?!” diye çıkıştı Kalender Ağa.

Mustafa baktı babasının yüzüne.
Cahit ölürse…” dedi, elindeki silahla Asya’yı göstererek. “O kurtulur.

Kalender Ağa kahroldu.
Kaça bölünecekti bu gece bu baba yüreği…

Yapma oğul… Sen bunun vicdanıyla yaşayamazsın.

Gözlerinden yaşlar süzüldü Mustafa’nın.
O yaşasın yeter baba…

Sonra gözlerini Nihat amcasına çevirdi. Birazdan oğlunu vuracaktı. Mustafa’nın gözlerindeki yaşlar dinmedi.

Nihat baktı yeğenine. Haklıydı…
O ölürse, Asya yaşardı.

Başını önüne eğdi Nihat amcası. Sessizce avlunun kapısına doğru yürüdü, çıktı koca konaktan.
Dayanamazdı oğlunun cansız bedenini görmeye...

Yanında hıçkırıklarla ağlayan kıza ve yengesine baktı.
Kız yalvarıyordu Mustafa’ya. Ama duymuyordu Mustafa.

Tekrar bir adım yanaştı Cahit’e.

Fatma feryat etti:
Mustafaaa!

Geçti oğlunun önüne.
Kurban olayım yapma... Bir evlat acısına daha dayanamam. Kendi ellerinle yaşatma bu acıyı bana.

Mustafa’nın gözlerinin önüne yıllar öncesi geldi.
Köye gittiklerinde derede boğulan, amcasının kucağındaki Havin… O anı kazındı zihnine.
O zaman yaşamıştı yengesi evlat acısını.
On yaşındaki kızının cansız bedenine sarılmış, inanmamıştı öldüğüne.
Günlerce, aylarca kendine gelememişti Fatma.

Bir acı feryat daha koptu Mustafa’nın dudaklarından.
Çaresizlik onun da bedenini sarmıştı.
İndirdi silah tutan elini.

Kalender Ağa Cavit’e baktı. Başını salladı, kardeşini içeri götür dercesine.

Gitti oğlunun yanına. Aldı elindeki silahı, sarıldı oğluna.
Oğlu ağladı, o ağladı…

Heja kadın tuttu kalbini.
Dayanamadı, onun yüreği de kaldıramadı olanları.

Kollarındaki oğlunu bıraktı Kalender Ağa.
Hızla gitti anasının yanına, koluna girip içeriye götürdü.

Mustafa yerde oturan Asya’ya baktı.
Ağır adımlarla yanına gitti, çöktü karşısına.

Daha dün “seni seviyorum” dediği kadına şimdi ne diyecekti?
Çaresizliğini nasıl gösterecekti?

Eli Asya’nın çenesine gitti. Hafifçe tutup kaldırdı kızın başını yerden.

Ağlamaktan kızarmış boncuk gözlerine rağmen hâlâ akıyordu kıyamadığı yaşlar.
Avuçlarının içine aldı yüzünü, sildi gözyaşlarını.
Yanaştırdı yüzünü Asya’nın yüzüne.

Kapattı gözlerini Mustafa. Çekti derince kokusunu ciğerlerine.

Öptü Asya’nın kıyamadığı gözlerinden.

Alnını alnına yasladı.

Özür dilerim… Koruyamadım seni.

 

Asya daha fazla dayanamadı olanlara.
Mustafa’nın kollarına sessizce bıraktı masum bedenini.

Kaldırdı başını göğe Mustafa.

Allah’ım...” dedi.
Nasıl bir acıdır bu...

Gözyaşlarıyla kaldırdı Asya’nın bedenini yerden.
Aldı kucağına, yasladı başını göğsüne.

Saçları yeri süpüren kızın...
Öptü saçlarını defalarca.

Bu gece şahit oldu koca Mardin...

Mustafa’nın ağıtlarına, yürek dağlayan haykırışlarına...

Sevdiği kadının elinden kayıp gidişine.

●●●●● Bölüm Sonu ●●●●●

“Yaktın ciğerimi Mustafa. Ne vardı bu kadar sevecek… 😢😢
Size bir sır vereyim mi? Ben yazmaya başladığımda Mustafa’yı bu kadar âşık bir adam olarak hayâl etmedim. Yazmaya başladığımda kendiliğinden dökülüverdi.

Buraya kadar geldiysen oy verip düşüncelerinizi yazar mısınız?
Sizi seven yazarınız 😘”

Bölüm : 13.10.2024 16:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...